Aramis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aramis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2018 Pazar

Aramis – JHL (1982)

Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyaya armağan ettiği en önemli kozmetik ve parfümeri firmasının Estee Lauder olduğunu düşünüyorum. 2018 yılı itibariyle dev bir holdinge dönüşen Estee Lauder markasının temellerini atan karı-koca Lauder’ler şüphesiz büyük bir iş başardılar. Sıfırdan kurdukları Estee Lauder, bugün birçok markanın çatı şirketi olarak faaliyet gösteriyor.

Bayan Estee’ye böylesine büyük bir şirket yaratmada kuşkusuz en çok yardımcı olan kişi eşi Joseph Harold Lauder’di. Estee’nin hayatının aşkı bay Joseph, New York’un renkli kişiliklerinden birisiydi. Opera ve güzel sanatlara olan ilgisi ayrıca hayırsever tarafı onu New York cemiyet hayatında farklı bir yere taşıyordu. Avrupa başkentlerine yaptığı geziler de ilgi çekiyordu Joseph Harold Lauder’in.

Uzun yıllar Estee Lauder markasının imalat ve mali konulardaki operasyonlarının başında olan Joseph Harold Lauder, 1983 yılında, 81 yaşında dünyaya gözlerini yummuştu. İlginç bir şekilde ölümünden bir yıl önce, Estee hanım, kocası için bir erkek parfümü piyasaya sürdü. Aramis markasının da sahibi olan Estee Lauder, 1982 yılında JHL’yi gün yüzüne çıkardı. JHL ismi tahmin edileceği üzere Joseph Harold Lauder’in adının baş harflerini simgeliyordu. Özellikle sıkı parfümseverler tarafından bilinen JHL, Aramis’in efsanevi klasikleri arasında yerini çoktan aldı. Ve şimdi bu klasik Parfüm Merakı okuyucularıyla buluşuyor.

JHL’nin açılışı eski ve hafiften tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Biraz portakal, azıcık limon, bir parça bergamot ve meyvelerle başlayan senfoni, orta bölümde baharatlarla devam ediyor. Orta kısımda meyvelerin ve turunçgillerin etkisi sınırlanırken, ustalıkla baharat fazına geçiliyor. Buradaki geçiş size başka bir dünyanın kapısını açıyor adeta. Müthiş bir tarçın, gerilerden gelen harika karanfil ve azıcık erkeksi gül. Orta notalardan itibaren anlıyorum ki 1970’li yıllardan gelen bir hayalin içindeyim. Son kısımda baharatlı ana gövde dururken, keskinliği paçuli ve sandal ağacı törpülüyor.

JHL, çok iyi bir erkeksi parfüm. Baştan sona kadar etkili olan baharatlar nefis verilmiş. Benim gibi karanfil seven birisini rahatlıkla tavlıyor JHL. Baharatlar parfümün ana aksını oluştururken, hafiften tatlı ve erkeksi verilmiş çiçekler size garip sürprizler yapıyor. Parfümün açıklanan notaları arasında genellikle kadın kokularında gördüğümüz yasemin, aldehitler, gül ve ylang ylangın olması kuşkusuz şaşırtıcı. Bunca çiçeğe rağmen o erkeksi çizgisinden sapmıyor fakat abartılı şekilde maço da davranmıyor.

Günümüzün modern koku trendlerine uymayan, kimilerinin modası geçmiş bulduğu tarzıyla JHL, kalbimi kazanmayı başarıyor. Otuz altı yaşındaki bu delikanlı neredeyse benimle yaşıt ve onunla yakın zamanlarda doğmuş olmak mutluluk verici. Son zamanlarda denediğim en iyi eserlerden birisi JHL.

Fotoğraf geurengoeroe sitesinden alınmıştır.

Aramis’in efsanevi erkek parfümlerinin şöhretini bilmeyen azdır sanırım. Aramis’in en çok övülen parfümlerini (Aramis Classic, Havana, Tuscany) kullanmış ve hiç birisine aşık olmamıştım. JHL, o ünlü klasiklerden daha geri planda kalmasına rağmen en sevdiğim Aramis klasiği olarak koku hafızamdaki yerini alıyor.

Böyle bir parfüm tabii ki belli bir yaş, deneyim, hayat adamlığı ve koku tecrübesi istiyor. Parfümseverliği bir adım öteye taşıyan erkeklerin JHL’yi denemelerini öneririm. 35 hatta 40 yaş üzeri erkeklere uyacağını düşündüğüm JHL, resmi kıyafetlerle kullanılmasına da hayır demeyecektir.

EDT formundaki JHL’nin kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Kokusunun tasarımını müthiş parfümör Bernard Chant yapmış. Bay Chant’ın dünya parfümeri sanatına armağan ettiği Aramis Classic, 900, Devin, Aromatics Elixir, Aliage, Estee, Cinnabar, Azuree, Cabochard gibi harika klasiklere imza attığını düşünürsek, JHL’nin nasıl bir ustanın elinden çıktığını daha iyi anlayabiliriz.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

14 Mart 2018 Çarşamba

Aramis – Tuscany (1984)

Müthiş erkek parfümleriyle ünlü Aramis markasının parfümleri ilerleyen yaşlarına rağmen hala kokuseverler tarafından ilgi görüyor. 1970 ve 1980’li yılların en sevilen erkek parfümlerine muhtemelen Aramis sahipti ve 2018 yılının şu günlerinde maskülen parfüm arayan erkeklerin yine başvuru merkezi gibi adeta Aramis’in haylaz kokuları.

Tuscany, klasik Aramis’ten sonra markanın en popüler ve en sevilen erkek parfümü olarak düşünülebilir. Tuscany’i uzun yıllar önce kullanmış ve pek bir şey anlayamamıştım. İlerleyen yıllarda hep aklımın bir köşesindeydi Tuscany. 2018 yılının ılık bahar günlerinde kullandığım Tuscany bende ilginç hisler uyandırdı. O zaman geçelim detaylara.

Tuscany’nin başlangıcı eski-tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve bergamot’un öne çıktığı nostaljik başlangıcı yüksek kaliteli ve hüzünlü. Açılışı nefis Tuscany’nin. Orta kısımda turunçgillere eklenen aromatik otlar ve lavanta onu Akdeniz tarzı parfümlere yaklaştırıyor. Orta bölümdeki kuru baharatların arasında karanfil ve kimyon var muhtemelen. Sonlarda eski dost meşe yosunu güzel bir sürpriz yapıyor bize. Her ne kadar kapanışta çok zayıflasa da güzel bir deri son noktayı kokuyor.

İlk önce Tuscany’nin 1984 yılında çıktığını unutmayalım. Bu haliyle tam da kendi döneminin koku karakterini yansıtıyor. Tuscany, aromatik turunçgilli klasik bir şipre diyebilirim. Bu tarz kokuları seven birisi olarak tabii ki kokusunu daha ilk saniyelerde beğendim ama bazı problemleri de fark ettim.

Açıkçası daha ağır ve sert bir koku formu beklerken yumuşak ve neredeyse ferah sayılabilecek aromatik baharatlı kokuyla karşılaştım. Deri parfümde var ama asla ayakkabı boyası gibi iğreti davranmıyor ve gayet yumuşak şekilde geri planda kalmaya razı oluyor.

Tuscany, 1980’li yılların zengin harmanlı parfümlerinden birisi. Döneminin özelliklerini taşıması bakımından insanı alıp, 30 hatta 40 yıl önceki döneme taşıyor. Bu tipik erkeksi şipre, günümüzün modern parfümlerine hiç benzemeyen yapısıyla ayrı bir galaksiden kopup gelmiş gibi. Tatlılık az, şekerli hissiyat yok, baharatlar abartılı verilmemiş ve turunçgiller kremsi değil. Onun daha ilk saniyelerde herkese uymayacak bir parfüm olduğunu anlıyorsunuz.

İyi de kim kullanabilir Tuscany’i. Her ne kadar parfümleri böyle kategorize etmek pek doğru olmasa da yaşı otuz beşin üzerindeki olgun erkeklere, spor giyimden ziyade klasik kıyafetlere, AVM gezmelerindense ciddi ortamlara veya hafta sonu kaçamaklarına uyacak gibi. Tuscany, gayet erkeksi davranıyor ve yeni nesil androjen şeker bombası erkek parfümlerine hiç yüz vermiyor. İyi ki öyle yapıyor.

Sık sık otuz beş hatta kırk yaş üzeri erkeklerin kullanacak parfüm bulamadıklarına şahit oluyorum ve eski klasikler dışında da fazla seçenek bulunamıyor ne yazık ki. Diyabetik modern erkek parfümleri çoğu üst yaş grubu erkek için çocukça geliyor ki onları suçlayamam. İşte Tuscany tam da bu ihtiyaca cevap verebilecek bir arkadaş. Etrafa erkeksi mesajlar gönderen Tuscany, gayet ciddi tavırlı. Olgun ve yüksek kaliteli kokusu beyefendileri bekliyor.

Tuscany’nin kafama takılan bazı tarafları oldu kullanım döneminde. Başlangıcını çok sevdiğim Tuscany’nin orta bölümü muhtemelen geçirdiği reformülasyonlar sonrası çok rafine ve gerçekçi değil. Üst ve alt notaları gayet güzelken orta kısmını yeterli bulamadım. Ayrıca performansı oldukça zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı idare eder ama fark edilirliği az. Etrafa yayılım konusunda çekingen davranıyor. Onu daha çok ten üzerindeki bir konfor kokusu olarak düşünebiliriz. Kıyafet üzerinde vasat ve ekşi bir turunçgil kokusuna dönüşen Tuscany, ten üzerinde daha derin, daha sofistike ve daha güzel kokuyor.

Tuscany EDT formunda. Kullanım dönemi olarak ilkbahar-sonbahar daha uygun olacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Şubat 2018 Pazar

Aramis – 900 (1973)

1960’lı yılların ortalarından itibaren ortaya çıkan Aramis firması, özellikle erkek parfüm dünyasında derin izler bıraktı. İlk parfümleri Aramis Classic kısa zamanda satış rekorları kırarken, ardından gelen ilginç erkek kokuları Aramis’i zihnimize kazıdı adeta. JHL, Devin, Tuscany, Havana ve New West ile oldukça dikkat çeken marka, 1973 yılında ikinci parfümünü piyasaya sürdü. Tabii ki bu da ilki gibi erkekler içindi. 900 isimli bu yaramaz çocuk abisi Classic kadar ilgi göremese de parfümseverlerin uzun zamandır peşinden koştuğu kokulardandı. Benim de epeydir merak ettiğim 900’le nihayet tanıştım.

Söylemem gerekir ki ilk orijinal formülasyonu değil, 2000’li yıllarda yeniden piyasaya sürülen yeni şişedeki kokuyu yazıyorum. Muhtemelen küçük çaplı reformülasyon geçiren 900, bu haliyle bile gayet başarılıydı. Şu an Estee Lauder grubuna bağlı olarak faaliyet gösteren Aramis’in bir internet sitesi bulunmadığı için 900 hakkında bilgimiz oldukça sınırlı.

900’ün açılışını eski bergamot, tozlu limon ve aromatik otlar oluşturuyor. 1970-1980’li yılların erkek parfümlerinde görmeye alıştığımız başlangıcıyla ilk saniyelerde erkeksi izlenim veriyor. Orta kısımda aromatik otlar ve bergamot geri plana geçerken erkeksi çiçekler devreye giriyor. Çiçeklerden en baskın olanı gül. Genellikle kadın parfümlerinde karşımıza çıkan gül, bu erkeksi arkadaşın kalbini oluşturuyor adeta. Ayrıca sabunsu beyaz çiçekler de algılıyorum. Acaba yasemin var mı orta bölümde? Muhtemelen var. İlginç sabunsu orta bölüm hem eski kadın parfümlerini andırıyor (Bandit, Aromatics Elixir) hem de erkeksi sinyaller gönderiyor etrafa. Geleyim kapanışa. Alt notalarda erkeksi çiçeklere eklenen meşe yosunu bir süre sonra son bölümün tek hakimi haline geliyor. Meşe yosununa eşlik eden paçuli hafiften karanlık verilmiş. İşte böyle bir eser 900.

Parfümün 1973 çıkışlı olduğunu düşünürsek karşımızda günümüzün koku trendlerinin çok uzağında kendine özgü takılan erkeksi bir parfüm var. Kokunun ağırlığını gül-meşe yosunu oluşturuyor. Kimi zaman koyu kimi zaman yeşil bazen de sabunsu hissiyat veren oldukça farklı arkadaş 900. Derin, şaşırtıcı ve beyefendi yapısıyla binlerce erkek parfümünden rahatlıkla ayrılıyor ve kendi kategorisini oluşturuyor adeta.

900, kendine özgü yapısıyla erkeksi çiçeklerle aromatik otları başarıyla birleştiriyor. Fakat ona asıl karakterini veren Aromatics Elixir’de karşılaştığım sabunsuluk. Birçok parfümseverin 900’ü Aromatics Elixir’e benzettiğini biliyoruz. Şöyle bir düşündüğümde haksız sayılmazlar. Gerçi 900, Aromatics Elixir kadar sert, acımasız ve güçlü değil. Daha yumuşak, daha aromatik ve daha makul diyebilirim. Uzlaşmacı yönü 900’u erkeksi parfüm arayan beyefendilerin ilk tercihlerinden birisi haline getirebilir.

İyi de kokusu güzel mi ve günlük kullanıma uyar mı? Tarafsızca düşündüğümde gayet hoş bir erkek parfümü. Tatlılığın az olması ve koku karakteri olarak benzerine az rastlanması onu her zaman bir adım önde tutacaktır. Günlük kullanıma, spor kıyafetlere ve AVM gezmelerine pek uymayacağını düşünüyorum. Bir parça sevmesi ve kullanması zor bir eser. Ona zaman vermeniz ve ne demek istediğini anlamanız gerekiyor. Onun dışında 35 yaş ve üzerindeki erkekler için sağlam seçeneklerden birisi 900.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Kokusunun tasarımını 1970’lerde ve 1980’lerde harika işlere imza atan Bernart Chant yapmış. Bu arada Aromatics Elixir’i de aynı isim tasarlamış. Bu da iki parfümün neden birbirine benzediği konusunda küçük ipucu veriyor bize. EDT formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği ortalama oldu bende. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum.

Not: Parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

29 Aralık 2017 Cuma

Aramis – Havana (1994)

Parfüm merakımın ilk farkına vardığım zamanlardan itibaren Aramis’in Havana’sını merak ederim. Bu parfüme neden bu kadar ilgi duyduğumu bilemiyorum. Muhtemelen onun hakkında okuduklarımdan sonra gelişen içgüdüsel bir istek. Havana’nın ilk şişesinin mavi, silindirik ve egzotik görüntüsü beni Havana’ya çekiyordu tahminimce. Sadece şişesi değil, içeriğinde tütün olması ve Küba’nın efsanevi başkenti Havana’nın ismini alması da ona olan ilgimin sebeplerindendi. 2017 yılının bu son günlerinde şişesi ve muhtemelen de kokusu değişime uğramış yeni Havana’yla tanıştım.

Aramis markasının sahibi Estee Lauder’in sitesinde Havana ile ilgili hiç bilgi yok. İlk çıkış yılının 1994 olduğunu biliyoruz Havana’nın. Aramis markasının kuruluşunun 1964 olduğunu düşündüğümüzde, markanın otuzuncu yılı anısına Havana’nın piyasaya sürüldüğünü söyleyebiliriz. Bakalım uzun yıllardır merak ettiğim ve benim için ilginç bir deneyim olacak Havana nasıl kokuyor.

Parfümün açılışı kuru ve tozlu baharatlar ve kadınsı olmayan çiçeklerle gerçekleşiyor sanki. Bu kokuyu bir yerlerden hatırlıyorum derken 1980’li yılların erkek parfümlerine doğru yol alıyorum. Pelin otu çiçeğinin o anlatması zor kokusu var sanki başlangıçta. Aromatik olmayan garip otların bile varlığından söz edebiliriz. Başlangıcını kendime yakın bulamadım. Orta bölümde işin rengi değişiyor. Orta notalarda baharatlar, pelin otu ve diğer otsu-çiçeksilerin yerini alıyor. Baharat derken kimyon ve tarçından bahsedebiliriz. Tatlılığı az baharatlar keskin ve hafiften metalik denebilir. Orta kısımdaki baharatlara biraz kuru ama dumansı olmayan tütün de ekleniyor. Orta notalar tütün ve baharatın güzel birleşimiyle gerçekleşiyor. Son bölümde tütün yoluna devam ederken baharatlar geri çekiliyor. Alt notalarda köksü olmayan paçuli ve yüksek kaliteli meşe yosunuyla nefis bir kapanış yapıyor.

Havana’nın üst notalarını sevemedim, orta kısmı fena bulmadım, alt notalarını sevdim. Tabii Havana’nın 1990’lı yılların başlarında piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, koku karakterinin 1980’leri andırmasına şaşırmamalıyız. Hele ki başlangıcı 1980’lerin maskülen erkek parfümlerini hatırlatıyor. Erkeksi ve eski kokan açılışı bana göre değil. Orta kısımda erkeksi taraf epey törpüleniyor. Aslına bakılırsa Havana’nın daha tütün merkezli olacağını ve epey egzotik kokacağını hayal ediyordum. Hem isminin ünlü puroların üretim yeri Havana olması hem de o eski mavi şişesi beklentimin yükselmesine sebep olmuş farkında olmadan.

Kullanım döneminde gerek tenime gerekse kıyafetlerimin üzerine bol bol uyguladım. Başlangıç kısmını saymazsam baharatlı, tütünsü meşe yosunu parfümüne benziyor. Buradaki ne baharatlar ne de tütün kendisini fazlaca öne atmıyor ve domine etmiyor kokuyu. Hem ilginç dengede duruyorlar hem de çekingen davranıyorlar. Ne baharatlar tek tek algılanabiliyor ne de meşe yosunu. Açıklanan notalarını bilmesem meşe yosununu algılamam bile zor olacaktı.

Oysaki Havana’yı kullanan kimi parfümseverler onun oldukça güçlü yapısından bahsetmişler. Ne tende ne de kıyafet üzerinde öyle bir güce rastlayamadım. Tene yakın duran tarzını şaşırarak inceledim. Sebebini bilemiyorum fakat yaşadığı reformülasyonlardan sonra bu hale gelmiş olabilir. Zaten kokusu genel anlamda bazı kopukluklar yaşatıyor burnunuza. Bir şeyler eksik sanki genel yapıda. Mesela eskilerden çok isteyip de dinleyemediğiniz bir şarkının yeniden düzenlenmiş halini duyduğunuzda içinizde oluşan burukluğa benzetebilirim Havana’yla ilgili duygularımı. Son bölümü dışında doya doya koklamak isteyecek kadar kendisini sevdiremedi bana.

Yine de Havana gibi bir klasiğe küsecek değilim. Ona saygı duyuyorum fakat benim için yeterli sofistikeliğe sahip değil Havana. Siz yine de tütün-baharat temalı parfüm arıyorsanız Havana’ya şans verin derim. En azından piyasadaki en farklı kokulardan birisine sahip. Ayrıca yeni nesil bol şekerli erkek parfümlerine de benzemiyor ve ilginç şekilde başı dışında eski ve nostaljik kokmuyor. Kullanacak doğru düzgün parfüm bulamayan 35 yaş üzeri erkeklere hitap edecektir.

EDT formunda Havana. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği zayıf. Tam bir sonbahar-kış parfümü.

Koku Güzelliği:10/6.5

29 Kasım 2014 Cumartesi

Aramis – Aramis (1965)


Aramis – Aramis (1965)

Kral 13. Louis şerefine: "Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için!"

Çocukluğumuzun belki de en aklımızda kalan cümlesidir bu muhtemelen. Oyunlarımızda diğer arkadaşlarımızla bu yemini tekrarlar ve adeta kendimizi Üç Silahşör gibi hissederdik. Ne güzeldir çocukluk aslında. Dert yoktur, tasa yoktur, geçim kaygısı yoktur, yalan yoktur, iki yüzlülük yoktur. Belki de çoğumuz onun için severiz çocukları ve hatta imreniriz onlara. Çünkü çocuk saflığı ve günahsızlığı simgeler çoğu zaman.

Alexander Dumas'ın dünya klasikleri arasında yer alan Üç Silahşörler'ini muhtemelen çoğumuz okumuştur. Aralarına katılan D'Artagnan ile biricik kralları 13. Louis'i korumak için çarpışan bu dört şövalye, dünya edebiyat tarihine de geçmiştir uzun yıllar önce. Üç Silahşörler'in en yakışıklısı, en genci, kadınların yüreklerini hoplatan Aramis'in ününü ise biliyoruz.

Aramis kelimesi, zihnime Üç Silahşörler sayesinde sağlamca kazınmış durumda. Fakat Aramis ismini dünyanın en büyük kozmetik şirketlerinden Estee Lauder'in alt markası olarak da biliyoruz. Estee Lauder'in Üç Silahşörler'deki Aramis karakterinden ismini aldığı söyleniyor bu markanın. Tabii Aramis'in, Amerika kökenli olması, daha çok Amerika kıtasında yüksek popülariteye ulaşmasını sağladı. Özellikle 1960'lı yılların sonlarından itibaren Amerikan kültüründe Aramis markasının ürünleri önemli yer tutmaya başladı. İlk parfümlerini 1965 yılında piyasaya sürdüler. Ve olan oldu.

Sade bir şişe ve kutu tasarımıyla piyasaya sürülen ilk parfümleri erkek kullanımı içindi. İsmi, markanın ismiyle aynı idi. Aramis parfümü, 1965 yılında piyasaya sürüldükten sonra özellikle Amerika pazarında büyük başarı yakaladı ve çok uzun yıllar en çok satan erkek parfümleri listesinden ayrılmadı. Aramis'in ilk parfümü çok büyük bir yıldıza dönüşmüştü yıllar içinde. Amerika kıtasından gelen Aramis rüzgarına dünyanın geri kalanı da daha fazla direnemedi ve parfüm dünyasının kült kokularından birisi haline geliverdi. Bugün bile Amerika'nın hala en çok satan erkek parfümleri listesine üst sıralardan girmeyi başarıyor. Aradan 48 yıl geçmesine rağmen.


Bu müthiş başarı öyküsünün arkasında ne vardı? Aramis parfümü neden böylesine fenomen olmuştu? Tabii bu soruları reklam ve pazarlama kampanyaları ile açıklamak fazlaca yüzeysel kaçar. Çünkü hiç bir reklam, neredeyse 50 yıl boyunca erkeklerin o parfümü kullanmasını sağlayamazdı. Aramis bir şekilde erkeklerin bam teline dokunmuştu. Belki de onu kullanan erkekler, kendileri ile Aramis'i özdeşleştirmişti. Ya da Aramis'e saygıyla karışık hayranlık besliyorlardı.

Çocukluğumdaki anılardan birisi de babamın Aramis kullanmasıyla ilgiliydi. Hayal meyal hatırladığım anılarım, beni yanıltmıyorsa, banyodaki dolapta bir şişe Aramis parfümü her zaman dururdu. Zaten çoğu kişi, Aramis'i babasının kullandığını söyler. İşin ilginç tarafı belki de otuz sene önce babamın kullandığı Aramis'i, bugün ben kullanıyorum. Eski anılarla birlikte... Babadan oğula geçen bir gelenek gibi...

Anıları zor da olsa bir kenara bırakıp, 2014 yılının dünyasına dönelim. Hayatın inanılmaz hızlı aktığı, sokakta yürüyen çoğu insanın yüzünün asık olduğu, depresif, sıkışmış, sıkılmış, kaygılı, sinirli ve neredeyse patlamaya hazır bomba haline gelmiş "güzel ve yalnız ülkemize" dönelim. Ve bakalım bilgi çağını yaşadığımız 2014 yılında, Aramis, bana neler hissettirecek.

Aramis'i kullandığımda üst notalarında her seferinde nostaljik bergamot, biraz artemisya ve çokça aromatik otlar karşıma çıktı. Ağırlığın eski kokan bergamot ve tozlu aromatik otlarda olduğu söylenebilir. Neredeyse eski kolonyaları hatırlatan başlangıcını sevdim Aramis'in. Orta bölüme geçildiğinde eski bergamotun geri plana geçtiğini anlıyoruz. Orta notalar, güçlüce ortaya çıkan hayvansallık ve misk ile birlikte verilmiş. Fakat çok abartılı ve mide bulandırıcı kadar yoğun değil hayvansallık. Yine de orta bölümü domine ediyor hayvansal misk. Orta kısımda karanlık ve tozlu kokan baharatlarda ciddi destek veriyor hayvansallığa. Baharat olarak kakule ve karanfil olduğu söylenebilir. Orta bölüm biraz bana uzak olsa da yine çok etkileyici. Geçeyim son kısma. Asıl şenlik alt notalarda başlıyor. Tatlılık barındırmayan karanlık/korkutucu deri önce sizi kendinize getiriyor. Arkasında ciddi anlamda tozlu kuru paçuli ve biraz da meşe yosunu mevcut. Harika bir sürpriz yapıyor meşe yosunu ama ne yazık ki deri ve paçulinin gerisinde kalıyor. Kapanış bölümünde vetiver de var. Evet eminim. Nefis bir vetiver hem de. Kapanışı çok başarılı Aramis'in.


Evet değerli koku delileri. Karşımızda 1960'lı yıllardan kopup gelmiş, adeta ışınlanmış ve "2014 yılının dünyasında ne arıyorum" diye şaşkın şaşkın etrafına bakan bir zaman yolcusu var. Aramis isimli arkadaş şaşırmakta haklı. Çünkü 2014 yılının dünyasındaki modern parfümlerin çoğu bol bol tatlılık içeriyor, adeta şeker dükkanı gibi. Aramis ise 20. yüzyılın genlerine sahip, kuru, tozlu, eski, erkeksi, güçlü, sert, derin, çok katmanlı, tatlılık barındırmayan, sağlam ve karakterli bir parfüm. 2014 yılının şeker bombası tikilerinin arasında bocalaması ve şaşırması olağan. Onu kesinlikle kınamıyorum. Hatta destekliyorum.

Aramis, günümüzün parfüm trendlerine hiç uymayan, ülkemiz insanının yüksek ihtimalle "ıyyy hacı yağı gibi kokuyor" diyecekleri, nostaljik, abartacak olursam arkaik, über-maço, ultra-ödünsüz, hiper-acımasız ama adaletli, sofistike, babacan, karizmatik, sululuğu sevmeyen, ciddi, karanlık ama yasa dışı olmayan, kabadayı, mert ve cesur bir parfüm. O, bir takım elbise parfümü. Eğer şort ve tişörtle kullanacaksanız kaçacak yer arayın çünkü Aramis'in ruhu gelir ve sizi elbette bulur, bunun hesabını sorar.

Anlaşılacağı üzere yaşı otuz beş olup, yolun yarısını devirmiş hatta kırklı yaşların erkeğinin parfümü Aramis. Çoğu kişi için o "baba" parfümü. Baba derken kendi babanız da olabilir, Ford Coppola'nın "Baba"sı da olabilir, 50 yaşından sonra kendisine Harley Davidson alan bir tıp doçenti olabilir, Kadirizmin kurucusu Kadir İnanır da olabilir, hatta Sedat Peker bile olabilir.


Aramis tehlikeli, riskli, anlaşılması zor, tozlu, kirli, hayvansı miskli, baharatlı, erkeksi çiçeksi, bergamotlu, karanlık derili, paçulili, meşe yosunlu bir klasik ve efsane. Bu kadar farklı notanın bir araya gelip, berbat bir koku ortaya çıkacağını zannetmeyin çünkü Aramis harika bir erkek parfümü. Onun neden bu kadar sevildiğini ve saygı duyulduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Eğer Aramis'i bundan 3-4 yıl önce, bu kadar deneyimim yokken kullansaydım büyük ihtimalle değerini anlayamayacak, "modası geçmiş" diye burun kıvıracaktım. Demek ki herşeyin doğru zamanını beklemek gerekiyor. Benim için doğru zaman 2014 yılının kasım ayının son günleriymiş.

Luca Turin'in kitabında Aramis, deri şipre olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden dört puan verdiği Aramis'i çok beğenmiş bay Turin. Eski Amerika başkanı George Bush'un da kullandığı parfümlerden birisiymiş Aramis. Bu küçük bilgiyi de vermiş olayım.

Parfümün tasarımcısı çok önemli parfümörlerden  Bernard Chant. Bay Chant, kayıtlara göre en son 1977 yılında Aramis - Devin'i tasarlamış ve ondan sonra başka parfüme imza atmamış. Sadece 6-7 adet parfüme imza atmış Chant ama hepsi birer klasik olmuş durumda. Gres - Cabochard, Estee Lauder - Estee, Clinique - Aromatics Elixir, Aramis 900, Devin ve Aramis Classic. Bu müthiş eserlerin hepsine imza atmış Bernard Chant.


Tam bir kış parfümü olduğunu söylemek durumundayım. Herşeyiyle bir erkek parfümü o. EDT formülasyonuna sahip Aramis'in 48 yıl içinde defalarca reformüle olduğunu düşünmek hiç de yanlış olmamalı. Eski formüllerinin çok daha sert, kalıcı ve saldırgan olduğu söylenen Aramis'in, benim denediğim güncel versiyonun çok agresif olmadığını söylemek durumundayım. Denemeden alınmayacak parfümlerin başında geldiğini belirteyim ki sonrasında kokusunun karşısında küçük çaplı şok yaşamayın.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

28 Şubat 2012 Salı

Aramis – Tuscany Per Uomo (1984)


Aramis – Tuscany Per Uomo (1984) Markanın klasikler arasında yerini almış parfümü.

İsmini sıkça duyduğum, parfümlerini merak ettiğim ama bir türlü tanışma fırsatımızın olmadığı bir marka Aramis. Özellikle 1966 yılında çıkardıkları Aramis For Men isimli parfümleriyle önemli bir başarı yakalamışlar. Tabiki geçen yıllar ve çeşitlenen parfüm sektörü yeni heyecanlara yelken açarken, klasikleşmiş parfümler gözden düşüyorlar. Çünkü yeni trendler çok farklı. Parfüm sektörünü biraz teknoloji alanına benzetiyorum bu anlamda. Hepimizin yaşadığı bir şey vardır. Bir bilgisayar alırız. Fakat ilerleyen teknoloji karşısında iki sene sonra eskidiğini yada yavaş kaldığını hissederiz. Sanki bir şeylerin gerisinde kalmıştır henüz iki sene önce aldığımız bilgisayar.

Parfüm dünyasındaki değişimlerin teknoloji kadar hızlı olmadığını tabiki kabul ediyorum. Ama parfümlerinde bir değişim ve evrim süreçlerinin olduğuna inanıyorum. Mesela 1800’lü yılların sonlarında üretilmiş Guerlain’in ünlü parfümü Jicky bugün çoğu kimsenin burun kıvıracağı bir kokuya sahip olabilir. Çünkü artık insanlar biraz da trendlerin dayatması ile daha popüler olana merak salıyorlar.

Bu durumu sinema sektörüne de uyarlayabiliriz. Eskinin klasik filmlerini bugünkü genç nesile izlettirin. Kaç tanesi sıkılmadan filmin sonunu getirebilir. Oysa bol aksiyonlu yeni bir macera filmi vasat olsa da o klasik filmden daha çok ilgi görecektir. Parfümlere de böyle bakabiliriz. 1990 ve daha öncesinin parfümlerini bir çok kişi kullanmıyor. Yada kullanmak istemiyor. Belki de ilgilerini çekmiyor. Sonuçta her sene yeni bir sürü parfüm piyasaya sürülüyor. Çoğu vasatı aşamasa da iyi bir pazarlama kampanyası ile satışlarını artırmayı başarıyorlar. Ama bir çok klasikleşmiş parfümün kalitesine yaklaşamıyorlar bile. İşte bugün de yine böyle “eski kafa” diye tabir edilen arkadaşı ağırlayacağım.

                                                             Markanın yaratıcısı Estee Lauder.

Aramis, dünyanın en büyük güzellik ve kozmetik şirketlerinden olan Amerika merkezli Estee Lauder’in bir markası. 1946 yılında “Her kadın güzel olabilir” mottosu ile kurulmuş. Markanın yaratıcısı Estee Lauder Macar asıllı annesi ve Çek asıllı babası tarafından büyütülmüş. Estee ismi ailesinin kendisine verdiği takma ad olan Esty’nin bir varyasyonuymuş. Güzellik konusuna duyduğu ilgiyi ilk önce kimyacı amcası keşfetmiş. Onun yardımı ile otellere ve güzellik salonlarına cilt bakım ürünleri satmaya başlamış. Ve başarı merdivenlerini hızlıca tırmanmış. 2009 yılı itibariyle yıllık cirosu 7 milyar dolara ulaşmış. Dünya çapında ise 31.000’den fazla çalışana sahipler. Bünyesinde 27 ayrı marka barındırıyorlar. Bunların en bilinenleri olarak Aramis, Aveda, Bobbi Brown, Clinique, Donna Karan, Jo Malone, Michael Kors, Sean John Parfümleri, Tommy Hilfiger ve Tom Ford Beauty birimi gösterilebilir. 1964 yılında ise Aramis isimli parfüm ve güzellik markasını yaratmışlar.

Aramis ismi edebiyata biraz meraklı olanlar için oldukça tanıdık gelecektir. Bir çoğumuzun çocukken okuduğunu tahmin ettiğim Alexandre Dumas’ın ünlü romanı “Üç Silahşörler”’den esinlenmiş. Bu romanda Athos, Portos ve Aramis isimli üç gözüpek şövalyenin maceraları anlatılıyor. Gerçi sonradan bu üç isme genç, ateşli ve romantik şövalye D’Artagnan’ın da katılmasıyla dört silahşör olmuşlar. Hatta “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” sözü bu romanın belki de en bilinen cümlesi. Aramis karakteri ise bu üç şövalyenin son sırasındadır. En önemli özellikleri ise ağırbaşlı ve kibar olmasıymış. Bu ünlü romanın defalarca film, çizgi film vb. alanlarda uyarlamaları yapılmış. Alexandre Dumas'ın eserlerini, özellikle de "Üç Silahşörler"'i yazarken tarihi oldukça saptırdığı, olaylara fazlasıyla hayal gücünü kattığı söylenir. Bu söylentiler kulağına kadar gelince Dumas, "Tarihe tecavüz ettiğimi söylediler ama çok güzel çocuklar doğdu" diyerek espirili bir yaklaşımda bulunmuş.

1964 yılında ortaya çıkan Aramis markası 1966 yılında ilk parfümü Aramis’i piyasaya sürmüş. İlk çıktığı andan itibaren büyük ilgi gören parfüm, Aramis’in de lokomotifi olmuş diyebiliriz rahatlıkla. Hatta hatırladığım kadarıyla ben çok küçükkken babamda Aramis’in parfümünü yada traş losyonlarını kullanırdı. Bu ünlü parfüm geçenlerde diğer blogumda verdiğim “2010 yılının Amerika’da en çok satan parfümleri” listesine 20. sıradan girmeyi başarmıştı. Yani üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen Aramis ilgi gören parfümlerden birisi.


Bugün bahsedeceğim ise markanın Tuscany isimli parfümü. Bu parfüm Aramis’in Amerika dışında yaratılan ilk kokusuymuş. Tuscany İtalya’da tasarlanmış ve 1985 yılında da İngiltere’de satışa sunulmuş. Tuscany bazı ülkelerde “Etruscan” ismiyle de satılıyormuş. Yani ikisi de aynı parfüm. Sanırım İtalya’da üretildiği için İtalya’ya gönderme yapan bir isim seçmişler.

Tuscany aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Bu parfümü iki bölüme ayırıyorum. İlk kısımda geçmişte kalmış hissi veren bergamot sizi karşılıyor. Bergamota aromatik otlar ve aromatik baharatlar eşlik ediyor. Nasıl desem eski kokan, erkeksi, 1980’lere uygun bir yapıda. Sanki hafiften Christian Dior - Eau Sauvage etkisi var. Gayet şık ve olgun. İlk bölümü sevdim diyebilirim. İkinci kısımda ise o aromatik otlar, turunçgil ve baharatlar tamamen ortadan kayboluyor. Bu andan itibaren karanlık ve kuru silhat (paçuli) ile deri başrole geçiyor. Yine eskilerden kalmış bir tarzda. Sanki biraz Azzaro Pour Homme ve Polo Crest esintileri var. Buradaki silhat kullanımı yüzünden çok beğendimi söyleyemem bu bölümü. Yani özetle: Aromatik otlar, baharatlar, deri ve silhattan oluşuyor diyebilirim Tuscany.


Blogumu takip edenler 1980 ve öncesinin erkeksi aromatik fujerları ve şiprelerine çok ilgimin olmadığını anlayacaklardır. Ne Chanel – Antaeus, ne Azzaro Pour Homme ne de Polo Crest. Hatta nispeten yeni bir parfüm olmasına rağmen YSL – Rive Gauche Pour Homme’u bile bünyem kabul edemedi. Onun içindir ki Tuscany benim hiç bir zaman alıp, severek kullanacağım bir koku değil. Ama eğer eski kafa erkeksi parfümleri seviyorsanız sizin için çok iyi bir seçim olabilir. Fakat benim için değil.

Tuscany genel olarak herkesin sevemeyeceği yapıda. Günümüzün modern parfümlerine ise hiç benzemiyor. Bence modası geçmiş bir klasik. Denemeden alınmaması gereken bir tarzı var.


Kalıcılığı tenimde gayet iyi sonuçlar verdi. Neredeyse bir güne yakın hafif hafif hissediliyor. Farkedilirliği başlarda fena değil. Daha sonra normale dönüyor. 30 hatta 35 yaş üzeri erkeklerin kullanımına daha uygun. Genç arkadaşlar rahatlıkla burun kıvıracaklardır. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir.

Artıları:
+ Genel olarak kalitesi tatmin edici.
+ Başlangıcı gayet iyi diyebilirim.
+ Kalıcılığı iyi.

Eksileri:
- Çok eski ve modası geçmiş kokusuyla bir çok kişinin hoşuna gitmeyebilir.
- Alt notalarındaki o kuru ve karanlık silhat kullanımını sevemedim.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/6