Imaginary Authors etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Imaginary Authors etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2014 Perşembe

Imaginary Authors – Bull’s Blood (2012)


Imaginary Authors – Bull’s Blood (2012)

Günümüzün popüler turizm lokasyonlarından olan Balearic kıyılarındaki tozlu bir İspanyol köyünde 1925 yılında doğdu Devante Valereo. En popüler romanı olan Bull's Blood'ı, çocukken babası ile gittiği boğa güreşlerinden etkilenerek yazdı. O günler ne kadar da güzeldi genç Valereo için. Babayla gidilen her yer güzel gelmez mi çocuklara?

Bull's Blood romanı, kimi çevrelerce haksızca yerden yere vurulmuştu. Fazlasıyla müstehcenlik içerdiği düşünülen bu hikaye oysaki, o yıllarda yazılmış birçok kitaptan daha ahlaksız değildi. Hatta iş öyle bir karalama kampanyasına dönüştü ki, eserlerine mahkemece yayın yasağı konuldu. Fakat adalet geç de olsa yerini buldu ve bu yasak birkaç yıl sonra kaldırıldı.

Barcelona'da, puro içilen ve yazarların takıldığı, gece vakitleri hareketli olan kafe ve barlarda dolaşmaya başladı Valereo. 1967 yılında şehire demir atmış bir savaş gemisinden inen ve eğlenmek için barda takılan Amerikan denizcilerinin sarhoşken çıkardığı bir kavgada yaralandığı söylendi. Zaten bu kavga, onun son görüldüğü tarih oldu. O zamandan beri hiç kimse onun nerede olduğunu bilmiyor. Kimisi onun öldüğünü söylese de kimileri Avustralya'ya giden bir buharlı gemiye binerken gördüğünü yeminler ederek anlatıyor. Arkasında ise gözü yaşlı bir sevgili, çok daha artabilme potansiyeli olan kariyer ve bitmeyen dedikodular bıraktı.


İşte Devante Valereo isimli hayali yazarımızın hayatından küçük bir kesit. Buraya kadar okuduklarınızın bir kısmı benim hayal gücümün bir kısmı da Josh Meyer'in hayal dünyasının ürünleri. Josh Meyer isimli Amerika kökenli indie parfümörün zihin dünyasının derinliklerindeki hikayelerden sadece birisi Devante Valereo ve onun romanı Bull's Blood. Bay Meyer, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Bull's Blood isimli parfümünün, geri planında böyle bir esinlenmenin sebep olduğunu düşünmemizi istiyor. Ve parfümünün uydurmasyon tanıtımını bu şekilde yapıyor.

Anlatılan hikaye, Imaginary Authors niş parfümevinin alıştığımız konseptine gayet uygun. Aslında hiç yaşamamış bir yazar olan Devante Valereo'nun hiç yazılmamış ve yayınlanmamış kitabı Bull's Blood'dan ilhamını alan bir parfümle karşımızda Josh Meyer. Bu seferki kahramanını İspanya'dan seçmiş. Ve parfümünün ismini de İspanya'daki geleneksel boğa güreşlerine göndermeyle Bull's Blood koymuş gibi görünüyor. Bull's Blood, ismindeki sembolizmi kokusuna yansıtmış mı? Artık geçeyim detaylara.

Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılan Bull's Blood'un başlangıcı tanıdık geliyor. Parlak, metalik ve içkimsi (viski gibi) gül-öd ağacı ikilisi beni karşılıyor. Zaman zaman gül sularını hatırlatan karanlık sayılabilecek gül-içki teması başlangıcı domine ediyor. Üst notalarını sevdim. İlerleyen dakikalarda kokunun ten üzerindeki değişimini hissediyorum. Gül yine oralarda bir yerde. Güle, hayvansal misk eşlik ediyor güçlüce. Bu andan itibaren kokunun ateşi iyice artıyor. Sıcak baharatların bu etkiye doğrudan müdahil olduğu söylenebilir. Orta bölüm hayvansal misk-gül-baharat kombosu halinde marifetlerini size sunuyor. Orta bölüm her hayvansal parfüm gibi sevmesi ve kabul etmesi zor olsa da bence dengeli ve başarılı. Son kısımda yine değişim söz konusu fakat negatif anlamda. Son bölümde çok garip bir yapaylık ortaya çıkıyor. Kuru tütün yaprağı mı desem küflü paçuli mi desem bilemedim. Daha önce karşılaşmadığım bu acayip ve zorlayıcı koku acaba resmi tanıtımda yer alan “Costus” bitkisinden mi geliyor? Son kısımdaki yapay plastiğimsi kokuyu sevmedim. Alt notaları hiç bana göre değil ne yazık ki.


Açıkça görülüyor ki Bull's Blood, tam bir gül parfümü. Kimine göre karanlık kimine göre ferah sayılabilecek enteresan tozlu, içkili (sıcak kırmızı şarap veya viski) gül, parfümün ana oyuncusu. Genellikle Arap-Orta Doğu temalı parfümlerde rastladığımız gül esansıvari kokuyla açılışı yapıyor. Metalik mi desem, şipremsi mi desem, tozlu mu desem karar veremedim başlangıcına. Mis gibi doğal kokmuyor gül ama yüksek kaliteli ve gizemli. Sanki Noir de Noir’in daha ferah ve aydınlık hali gibi üst notalar. Hafiften Bond No.9’ın NY Amber’ini de anımsatıyor. Normalde bu tür gül kullanımına pek sıcak bakmasam da yine de hoş olmuş açılışı. Orta bölümde zaten ismindeki hayvan göndermesi karşınıza çıkıveriyor. Hayvansal misk, Musc Ravageur ve Absolue Pour Le Soir'in başlarındaki gibi sert ve acımasız verilmemiş. Sanırım orta bölümü sevme sebebim buydu. Daha evcilleştirilmiş, sınırlandırılmış ve yumuşatılmış hayvansal misk çok rahatsız edici değil. Fakat yine de gayet karakterli ve sağlam. Son kısım ise ne koktuğu belli olmayan ve biraz boşverilmiş gibi geldi bana. Alt notalardaki irite edici yapaylık ve gariplik, şaşkınlığımı biraz daha arttırıyor.

Şu isme bakın: "Bull's Blood". Sizce bu isimden ne anlamalıyız? Bir boğa mı? Kan mı? Boğanın kanı mı? Yoksa parlak ve süslü elbiseler giymiş bir matadorun boğa ile olan ölüm-kalım savaşını mı? Matadorun üzerinden akan terleri mi? Hatta matadorun elindeki mızrakları acımasızca boğaya saplarken üzerine sıçrayan kanı mı? Hangisini düşünmeliyiz?

İlk kullandığım günlerde parfümün isminin neden Bull's Blood konulduğunu anlayamadım. Fakat daha sonra bu ismin gayet yerinde olduğunu farkettim. Çünkü bu parfüm orta notalardan itibaren ciddi bir hayvansallığa doğru evriliyor. Sanırım ismindeki boğa göndermesi, orta notalardaki hayvansallık ile açıklanıyor. Ve tabii başlangıcındaki o tuhaf metalik gül... Acaba üst notalardaki tuhaf kullanılmış gül ile kan arasında bağlantı kurmamız mı isteniyor. Neden olmasın?

Bull's Blood, zaman zaman sıcak kan gibi zaman zaman ter gibi zaman zaman ilaç-hastane gibi zaman zaman da burnundan soluyan ve üzerinde birçok mızrak bulunan sinirli, yaralı ve vahşi bir boğa gibi kokuyor. Yaralı haldeyken nereye saldıracağı belli olmayan bu inanılmaz güçlü hayvan, hem çok ürkütücü hem de ölümün kıyısındayken çok da çaresiz görünür. Birkaç dakika sonra yorgunluktan ve kan kaybından iyice bitkin düşüp, yere serilen terli boğa nasıl kokuyorsa muhtemelen Bull's Blood ona yakın kokuyordur.


Josh Meyer, niş rakiplerinin hayvansal miskli parfümlerine rakip çıkartmak istemiş gibi görünüyor. Belki de Guerlain'in eski hayvansal klasiklerine meydan okuyor. Ya da kendisine yeni bir yol açmak istiyor. Aklından neler geçiyor bay Meyer'in bilemiyorum ama ilginç, farklı ve kullanması/sevmesi zor bir parfüme imza attığı görülüyor. Umarım bağımsız bir parfümevi olarak başarılı olur.

Sonuç olarak benim çok severek kullanacağım yapıda olmasa da, hayvansallığı seven koku bağımlılarının denemesi gereken bir seçenek daha ortaya çıkmış durumda. Biliyorum hazırladığınız "denenmesi gereken parfümler listesi" sürekli artıyor ama bence Bull's Blood, tecrübe etmeye değer.

Ten-kıyafet karşılaştırmasını da atlamayayım. Kıyafet üzerine uyguladığımda tekdüze metalik-tozlu gül kokusu halini aldı. Misk ise hayvansal olarak karşıma çıkmadı. Kıyafette gül teması çok baskındı. Ten üzerine uyguladığımda üst-orta-alt notaların ayrımı barizdi. Orta bölümden itibaren hayvansallık ağır bastı tende. Her ne kadar kıyafet üzerinde fazla değişim göstermese de ben kumaş üzerindeki halini tercih ederim. Ten üzerinde alışması zor bir kokuya dönüşüyor.
 

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonundaki Bull's Blood'ın kalıcılığı kıyafet üzerinde çok iyiyken tende ortalama seviyede. Farkedilirliği başlarda iyi. Sonrasında normale dönüyor. İçerdiği yoğun hayvansallık sebebiyle erkek kullanımına yakın duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak görülse de bence kadınlar için pek iyi bir tercih olmayabilir. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Yaz sıcaklarında bunaltıcı olacaktır. Yaş olarak ise 30 ve üzerine öneririm. "18 yaş delikanlısı parfümü" değil. Denemeden alınmayacak kadar sıra dışı, tuhaf ve sert bir parfüm.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5 

31 Ağustos 2014 Pazar

Imaginary Authors – Falling into the Sea (2012)




Imaginary Authors – Falling into the Sea (2012)

Henüz ondokuz yaşında ilk kitabına imza atan hayali yazar Nica Galas'ın başından geçen üzücü bir aşk hikayesinden alıyormuş ismini Falling into the Sea. Amerika merkezli bağımsız niş parfümevi İmaginary Authors'un patronu Josh Meyer, her parfümünde hayali kahramanlara ve yazarlara yer veriyor. Tabii ki isimler ve hikayeler kurmaca, kokular ise gerçek.

Falling into the Sea, markanın 2012 yılı ilk parfümlerinden birisi. Daha önce denediğim başarılı parfümleri Memoirs of a Trespasser ve Cape Heartache'den sonra bir hevesle üçüncü arkadaşı da denemeye karar verdim. Aslında ismindeki deniz vurgusu dikkatimi çekti. Sanırım akuatik merkezli bir kokusu olacak. Biraz da sonbaharın ilk günlerine girdiğimiz şu sıcak Eylül ayında, artık yazlık parfümlere yavaşa yavaş veda etmeye başlayacağımızın da habercisi olabilir Falling into the Sea.

                                                                   Hayali yazar Nica Galas

Imaginary Authors'un sitesinde parfümü kullanmak için "yaz sıcaklarının bulutlu günleri istediği zamanlardan" bahsedilmiş. Notaları arasında ise farklı olarak Lychee, tropikal çiçekler ve sıcak kum var. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma tatlımsı meyveler çıkıyor. Biraz greyfurt var. Bence kavun yada karpuz hissi veren meyveler daha baskın. Greyfurt biraz geri planda kalıyor açılışta. Başlangıcı çok etkileyici yada ilginç değil. Orta kısımda tatlımsı meyvemsilik daha da artıyor. Sanırım Lychee meyvesi burada ortaya çıkıyor. 1876'da kullanıldığını hatırlıyorum bu meyvenin. Orada çok güzel verilmişken burada oldukça sıradan ve sıkıcı kullanılmış. Orta bölüm bildiğimiz tropikal kırmızı meyveli bir karışım. Son kısımda büyük orada aynı çizgide devam ediyor. Belki biraz çiçeksilikten bahsedebiliriz. Tropikal çiçeklerde aynı meyveler gibi tatlı ve sıradan. Alt notalarda misk de olabilir. Başka da birşey algılayamıyorum.

Falling into the Sea, tam anlamıyla bir meyve parfümü. Hani farklı meyvelerin karışımından oluşan meyve tabakları olur. İşte kokusu o meyve tabakları gibi. Parfümün üzerinde tropikal meyveler ve çiçekler önemli hakimiyet kurmuş. Buradaki meyveler çok sevdiğim şekliyle kullanılmamış. Sanırım bu tür tropikal meyveleri parfümlerde sevemiyorum. Yada burada yeterince kaliteli kompozisyon oluşturulamamış.

Dikkatimi çeken şeyse meyvelerin mahiyeti. Gerek kendi sitelerinde gerekse yorumcular tropikal meyvelerden bahsetmişler. Fakat bana nedense baskın bir kavun-karpuz kokusu geliyor. Belki de o kullanılan meyveler bana öyle düşündürtüyor. Yine de eğer kokusunu bir şeye benzetmem gerekirse yeni kesilmiş kavun ve karpuz karışımına benzediğini söylemek isterim.


Oldukça ferah hatta meyve sularını hatırlatan kokusuyla bu sıcak günlerde denedim neyse ki. Meyveler çok canlı, parlak ve neşeli değil. Biraz buruk, ekşi ve cansız. Tek düze ve sıradan verilmiş meyveler, fazla çekici olmadı tenimde. Kıyafet üzerinde nispeten daha iyi tepkiler verdi.

Çok basit ve derinliği olmayan bir parfüm. İsmindeki deniz vurgusuna bakarak akuatik bir parfüm beklemeyin. Bazı yorumcular onun tuzlu koktuğunu söyleselerde bence çok da tuzlu yapısı yok. Hele ki açıklanan notalarındaki sıcak kum acaba nerede diye uzun uzun kendimi kokladım fakat bir sonuca varamadım. Sanırım burada plajlardaki sıcak kumlar kastedilmiş fakat pazarlamaya yönelik küçük bir numara olma ihtimali yüksek. E o kadarcık farklılık yaratma çabasını da anlayışla karşılamak gerekir.

Falling into the Sea, markanın şimdiye kadar ki en sıradan parfümü bana göre. Fazla bir esprisi olmayan meyve kokusuna sahip. Yine de rahatsız edici yapaylığa rastlanmaması sevindirici. Fakat bir niş parfümevinden daha ilginç ve heyecan verici parfüm bekleme hakkımı saklı tutuyorum.


Parfümün tasarımcısı olarak kurucu Josh Meyer görünüyor. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ve farkedilirliği yüksek değil. Tam bir sıcak yaz günü kokusu. Kaynaklarda uniseks olarak geçiyor. Kendi sitelerinde de bir yönlendirme yok. Bence de hem erkekler hem de kadınlar kullanabilir. Fakat içeriğindeki tropikal çiçekler yüzünden biraz kadın tarafına yakın durduğu iddia edilebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5.5

13 Mayıs 2014 Salı

Imaginary Authors - Memoirs of a Trespasser (2012)


Imaginary Authors - Memoirs of a Trespasser (2012)

Garip ve sürprizlerle dolu bir hayat yaşadığımızın farkında mıyız acaba? İsmine Dünya denen gezegene dağılmış yüz milyonlarca insan, çoğu zaman hayat koşturmacasının ortasında buluveriyor kendisini. Son sürat akan trafiğe, insanlara hatta yaşamın kendisine inat Röyksopp'ün şarkıları gibi tuhaf bir hüzüne kapılmayanımız var mıdır? Sonbahar mıdır hüzün mevsimi? Bu sıcacık ilk bahar günlerinde hüzünlenemez miyiz gökyüzündeki pamuk helvasına benzeyen beyaz bulutlara bakarken? Sahi en son ne zaman kafanızı kaldırıp, gökyüzüne uzun uzun baktınız? Çocukken en sevdiğimiz şey olan sırt üstü uzanıp, bulutların üzerinizden yavaşça geçişini izlemeyeli ne kadar zaman oldu? Hiç etrafınızdaki ağaçlara dikkat ediyor musunuz? Yaprakları ne durumda? Üzerindeki kuşlar yeterince mutlu ve telaşlı mı?

Kırklı yaşlarında bir adam düşünün. Amerika'da yaşayan. Klasik orta sınıf beyaz Amerikalı. Hani Hollywood filmlerindeki araba satıcıları gibi. Akşam eve giderken ya Burger King'den yada Pizza Hut'tan paket yiyecek alıp, evinde televizyon karşısında yiyen bekar ve yalnız orta düzey gelire sahip bir Amerikalı. İşte kafamızda oluşturulmuş bu tiplemeye uyacak birisi mi diye düşünüyorum Josh Meyer'i. Aslında hikayesi diğer arkadaşlarından pek de farklı değil. Sadece o ikince el araba işi değil, emlakçılık yapıyormuş bundan 4-5 yıl önce. Sanırım hayatımızın bir döneminde hepimizin hissettiği duyguyu yaşamış ve yaptığı işin, aslında yapması gereken iş olmadığını anlamış. Ve internetten parfümlerin sihirli dünyasıyla tanışması uzun zaman almamış. Sanki kaderi ona doğru olanın bu olduğunu fısıldamış, sadece onun duyabileceği şekilde.

Parfümlerle ilgili okuduğu kitaplar yetmemiş ve daha teknik kaynaklara yönelmiş. Bu arada kendisine amatör bir parfüm yapım seti edinmiş. Kendi kendisini yetiştirerek başladığı parfümörlük hayatını, şu anda Imaginary Authors isimli markasıyla taçlandırmış durumda Josh Meyer. Amerika dışında çok az yerde satışı yapılan Imaginary Authors için "butik, bağımsız yada niş" marka diyebiliriz. Henüz çok yeniler sektörde. İlk parfümleri 2012 yılında piyasaya sürülmüş. Koleksiyonlarında dokuz parfüm var. Şimdiden özellikle Amerika kıtasında hatırı sayılır bir parfüm sever grubunu etkilemeyi başarmış görünüyorlar.

                                                                       Josh Meyer (Resim: cafleurebon)

Her zaman şöhretli ve pazarlama çılgını ana akım markaları inceleyecek değiliz ya! Hatta son zamanlarda, fazla bilinmeyen butik markalar çok daha ilgimi çekmeye başladı. Kendimi gün yüzüne çıkmamış hazinelere dokunuyormuş gibi hissediyorum. Evet belki Indiana Jones değilim. Fakat konforlu küçük dünyalarımızdan çıkıp, çeperlerde neler oluyor diye başımızı kaldırıp bakmak neden yanlış olsun ki?

Geçtiğimiz haftalarda Imaginary Authors'un Cape Heartache'ine göz atmıştım ve gayet başarılı bulmuştum. Şimdi markanın ikinci popüler parfümü Memoirs of a Trespasser var karşımızda. Markanın genel konsepti olan "Hayali Yazarlar" teması devam ediyor Memoirs of a Trespasser'de. Hayali yazar Philip Sava adına yapılmış ikinci parfüm olduğunu belirteyim unutmadan. "Konyağınız varsa aşkı ne yapacaksınız ki" gibi fazla romantik sayılamayacak bir mottosu olan Philip Sava, iyi ki günümüzün dünyasında yaşamıyormuş.

Kendi sitelerinde "Gerçek bir macera kokusu" olduğu vurgulanan Memoirs of a Trespasser'in "eski anılarınızı canlandırmak istediğiniz dönemlerde" kullanılması tavsiye edilmiş. Fragrantica'da oryantal vanilya olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda tatlımsı reçine ve tatlı kırmızı meyveler bana merhaba diyor. Yüksek kaliteli ve lezzetli başlangıcı gayet modern ve güzel. Sevdim üst notalarını. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Burada reçine-meyve ikilisine tatlımsı vanilya eşlik ediyor. Evet vanilya neredeyse ana oyuncu haline geliyor. Yapaylık hissedilmeyen vanilyalı kek kıvamındaki aromaya biraz da baharatlar ekleniyor. Tütsüyü andıran dumansı odunsu notalarda mevcut. Hepsi de fazlaca şekerli olmayan tatlılık ile harmanlanmış. Orta kısım çok zengin ve ilginç. Neyse ki bu bölüm de sınıfı geçiyor. Geleyim son kısma. Alt notalarda reçine ve odunsu notalar geride kalıyor. Vanilya artık tek oyuncu haline geliyor fakat pudralı veya kokulu mumları andırır şekilde verilmiş vanilya. Tatlılık oldukça artıyor kapanışta. Yüksek kaliteli bulmadım buradaki vanilyayı. Hafiften Tobacco Vanille'in sonlarını çağrıştırıyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

                                                                                 Resim: fragrantica

Memoirs of a Trespasser, ana hatlarıyla vanilya-reçine-odunsular-kırmızı meyveler kombinasyonu üzerine inşa edilmiş gibi görünüyor. Vanilya başlangıçtaki kısa süre dışında her zaman çok etkili. Sanırım parfümümüzü vanilyalı grubunda değerlendirebiliriz. Vanilyaya en büyük desteği reçine, baharatlar ve ağaçsılık veriyor. Başlangıcı gayet ilginç ve benzersiz. Orta kısımda artan vanilya oranı Musc Ravageur'ı hatırlatıyor. Evet orta bölüm ile Musc Ravageur'un orta kısmı yakın denebilir. Tabii ki Musc Ravageur'dan çok daha odunsu ve reçineli. Sonlarda ise Tobacco Vanille'in o vanilya kokulu mumlara benzeyen tarafını çağrıştırıyor.

Shalimar'daki gibi hayvansal bir vanilya yok Memoirs of a Trespasser'da. Daha yumuşak, daha tatlı, daha modern, daha lezzetli ve daha "kekvari". Koklayan yada kullanan çoğu kişinin sevebileceği güzel bir deneme olmuş Memoirs of a Trespasser. Son kısmındaki bölüm hariç yüksek kaliteli vanilya memnun edici. Gerçekten de leziz bir vanilya kullanılmış. İnsanın zaman zaman yiyesi gelecek kadar hem de.

Josh Meyer, başlangıç için hiç de fena iş çıkarmamış. Evet Memoirs of a Trespasser, benzersiz yada yaratıcı değil. Kendisinden önceki sağlam ve şöhretli vanilya parfümlerinden etkilenmiş. Onların kompozisyonuna küçük rötüşlar yapıp, insanların beğenisine sunmuş. Markanın en popüler parfümlerinden olması da şüphesiz tesadüf değil. Eğer vanilyalı parfümleri seviyorsanız, işte denemeniz gereken bir seçenek daha. Kötü haber ise deneme listeniz giderek uzuyor.

Yine ten-kıyafet karşılaştırması yapayım. Ten üzerinde kullandığımda çok daha derin ve zengin kokan Memoirs of a Trespasser, kıyafet üzerinde tek düze kaldı. Ten üzerinde reçineli ve odunsu kısmı öne çıktı. Kıyafet üzerindeyse vanilyalı tarafını gösterdi. Fakat vanilya, biraz pudralı ve bol tatlı gibiydi. Bu anlamda ten üzerinde denenmesini öneririm. Kumaş üzerinde beklenen derinliği yakalayamadı.


Memoirs of a Trespasser, uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Bence de doğru karar. İçeriğindeki vanilya bazen kadınsılık hissettirse de reçine, baharatlar ve odunsular, dengeyi sağlıyor. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı çok iyi. Adeta tene yapışıyor. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış kokusu olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Soğuk kış günlerinde içinizi ısıtacağına bahse girerim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

10 Nisan 2014 Perşembe

Imaginary Authors – Cape Heartache (2012)



Imaginary Authors – Cape Heartache (2012)

Philip Sava isimli bir yazar duydunuz mu? 1867 yılında doğmuş. 1923 yılında hayata gözlerini yummuş. Evet Ernest Hemingway kadar ünlü olmayabilir. Belki de olabilir. Amerikalı kökenli bu ünlü olduğu iddia edilen yazar, Pasifik'in Kuzeybatısında seyahat etmeyi severmiş. Aynı zamanda kaşif olan Philip Sava, henüz çok genç yaşlarındayken (14) Pasifik'in Kuzeybatısını dolaşmış. Daha sonra da gezip keşfettiği yerleri, ciltler halinde kitaplaştırıp, yayınlamış.

Yukarıdaki kısa hikaye fena değil aslında. Üzerinde biraz daha değişiklik yapılsa ve karakterler eklense, çok daha ilginç bir öykü çıkabilir Philip Sava isimli ünlü yazardan. İlk okuduğumda bana da farklı gelen bu kısa hayat hikayesi aslında hayalden ibaret. Ne Philip Sava diye bir yazar var. Ne de o hayali yazar ünlü... Bütün bunları anlatma sebebim ise Cape Heartache adında bir parfüm.

Imaginary Authors, henüz 2012 yılında, Amerika'da kurulmuş niş parfüm evi. Parfümör Josh Meyer, hem kurucu hem de kokulara imza atan kişi. Şimdiye kadar dokuz parfüm çıkardılar. Avrupa kıtasında fazla bilinmese de Amerika'da oldukça ilgi gördüğü söyleniyor Imaginary Authors parfümlerinin. Markanın en iyi çıkış yapan kokusu olarak Cape Heartache göze çarpıyor.


Josh Meyer, parfümlerinde hayali yazarlardan ve onların hayali hikayelerinden esinleniyor kokuların yaratım sürecinde. Önce hayali bir yazar oluşturuyor. Sonrasında onun hikayesi ile parfümün hikayesini birleştiriyor. Bugünkü yazı konum Cape Heartache, ilhamını olmayan bir yazardan yani Philip Sava'dan almış. Tamamen kurgusal bir karakterden, kurgusal olmayan ve elle tutulur bir parfüm ortaya çıkmış. İşte İmaginary Authors'un ve parfümleri Cape Heartache'in öyküsü böyle.

Hayali hikayelerden artık gerçek dünyaya dönelim. Çünkü Cape Heartache, tamamen gerçek bir parfüm. Odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma tatlı ve lezzetli çilek çıkıyor. Çok doğal ve nefis çilek aroması sevilmeyecek gibi değil. Denediğim en güzel çilek kokularından birisi karşımda diyebilirim. Başlangıcı çok güzel. Orta kısımda çileğin etkisi devam ediyor. Farklı olarak tatlılık azalıyor. Devreye bu sefer dumansı odunsu notalar giriyor. Çam veya göknar ağacı kokusu ile çilek birleşiyor. Ortaya ilginç ama başarılı bir rayiha çıkıyor. Orta bölüm reçineli, çilekli çam ağacı gibi. Geçeyim sonlara. Alt notalarda koku formu büyük değişim geçirmiyor. Aynı çilekli çam kokusuna biraz kuru vanilya ekleniyor. Arkadan hissedilen kuru odunsu notaları da unutmamak lazım. Böylece tenden ayrılıyor.

Cape Heartache, genel olarak basit bir kompozisyona sahip. Çilek, dumansı odunsu notalar, tütsü ve vanilya. Çilek bence parfümün ana oyuncusu. Çok doğal ve lezzetli çilek, uzun zamandır aradığım haliyle karşıma çıktı. Yapaylık olmayan çileği sevdim. Ne kadınsı ne de baygın şekerli. Bence olabilecek en erkeksi çilek kullanılmış.

                                                                  Resim: cafleurebon 

İkinci ana öge ise ağaçlar. Çam veya göknar ağaçlarıyla dolu bir ormanda dolaştığınızı düşünün. İşte o tertemiz mis gibi orman havasını aynen yansıtmışlar. Çam ağaçlarından akan reçine kokusu da mevcut. Kendi sitelerinde bahsedilmemiş ama bence dumansı/sisli tütsü de var oralarda bir yerde. Vanilya ise çok baskın değil. Bildiğimiz tatlılıkta kullanılmamış vanilya. İyiki de öyle yapılmış.

Cape Heartache'in kokusunu nasıl tanımlarsın diye sorsanız cevabım çok net ve basit olur: "Çilekli, dumansı/sisli çam ağacı reçinesi." Ten üzerinde denediğimde lezzetli ve ekşi çilek yönü ortaya çıkarken, kıyafet üzerinde biraz daha odunsu yanı öne çıktı. Ten üzerinde ilk dakikalarda meyveliyken, sonrasında dumansı/sisli yanmakta olan çıra hissi verdi. Bu anlamda kıyafetten ziyade tende çok daha güzel kokuyor. Benzerine kolay rastlanmayacak bu kombinasyon, yaratıcı olması bakımından harika. "Kim çilekli çam ağacı gibi kokmak ister ki" sitemini duyar gibiyim. Fakat önyargılı olmayalım. Çünkü gayet güzel bir parfümle tanışmış durumdayız.

Bir kere başından sonuna kadar yapaylığa rastlanmaması mutluluk verici. Çilek, reçine, dumansılık, ağaç/orman efekti gayet rafine verilmiş. Bu anlamda soruna rastlamadım. Parfümün uniseks olduğu söylense de, erkeksi yanı ağır basıyor gibi. Özellikle odunsuluk, genelde erkek parfümlerinde karşımıza çıkan haliyle verilmiş. Çilek, olgun ve ciddi. Black XS'teki gibi uyduruk ve çocukça değil. Niş parfüm kalitesi ve özeni hissediliyor. Güzelmiş yahu Cape Heartache.

Kullanımı kolay, herkesi kolayca kandırabilecek hınzır bir kokusu var. Fakat hayatınızın parfümü olacak kadar da abartılmaması gerektiğini belirtmem gerek. Kokusunun başarısız bulduğum yanının fazlaca düz çizgide ilerlemesini olarak gösterebilirim. Neredeyse hiç değişmeyen kokusu keşke biraz daha hareketli ve değişken olsaymış. Bu haliyle Fille en Aiguilles'in oldukça basitleştirilmiş ve kuru meyvelerin yerine çilek eklenmiş halini andırdığını söyleyebilirim. Fakat Serge Lutens'teki derinlik ve zenginlik yok. Comme des Garçons’un Sequoia’sını da andırıyor. Cape Heartache çok daha "iddiasız" bir parfüm gibi davranıyor.


Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek, sonrasında normale dönüyor. Evet o çilekli ve meyveli bir odunsu. Bu haliyle sonbahar-kış mevsimi için neşe verici bir kokuya dönüşecektir. Serin yaz akşamlarında da kullanılabilir. Amerika merkezli internet sitelerinde oldukça uygun fiyatlara bulunabiliyor Imaginary Authors'un parfümleri. Hatırlatmış olayım.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7