Lancome etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Lancome etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2023 Pazar

Lancome – Poeme (1995)

Kozmetik tarihinin en popüler küresel markalarından Lancome’nin parfümleri genel olarak iddialıdır. Yüksek pazarlama bütçelerine sahip modern parfümlerini biliyoruz fakat Lancome’nin şöhretli eski klasik parfümleri de önemlidir.

1995 yılında çıkan Poeme, kadın parfüm severlerin oldukça iyi bildiği bir eser. Markanın eski yüzünü yansıtan eserlerden Poeme şu cümlelerle tanıtılmış: “Bu baştan çıkarıcı kokuyla tek bir kelime etmeden her şeyi söyleyin! Coşkulu mavi Himalaya gelinciği kokusuyla, boru çiçeğinin sihirli kokusunun eşsiz zıtlığı… Bu ikilinin etrafında beyaz çiçeklerle sarı çiçeklerin neşeli dansı. Poême’de her söz bir çiçektir ve her çiçek söylenmeyeni söyleyen bir şiirdir. Gölge ve ışığın Doğulu kokusuyla, Poême zıtlık sanatında bir numaradır. Güneşli ya da buzlu, mavi ya da sarı, heyecanlı ya da sakin; onun kokusu şiirsel bir koku şöleni sunar.”

Poeme’nin başlangıcı yoğun kadınsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Portakal çiçeğini andıran biraz meyvemsi ilk dakikalardan sonra orta kısımda kremsi çiçeklerin etkisi artıyor. Orta bölümde tatlı sümbülteber ve farklı beyaz-sarı kır çiçekleri karşımıza çıkıyor. Sonlarda vanilya biraz daha etkin hale geliyor.

Poeme baştan sona kadınsı, anaç, temiz, sabunsu çiçekleri merkeze alıyor. Şekerli değil de baldan gelen tatlılığa sarmalanmış beyaz ve sarı çiçekler genel olarak tek düze ilerliyor. Parfümde büyük değişim görülmüyor. Kalite anlamında gayet iyi. Bu tür baskın çiçekli parfümleri pek sevemiyorum ama Poeme’i beğendim.

Onun 1990’lı yılların ortasından çıkıp geldiğini biliyoruz. Kokusal anlamda modern parfümlerden ziyade 1980’li yılların eski tip kokularını andırıyor. Biraz tozlu, buğulu ve nostaljik hissettiriyor. Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse Poeme size hitap edebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Serin ilkbahar günleri için gayet uygun. Kokusunu Jacques Cavallier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

15 Kasım 2021 Pazartesi

Lancome – Idole (2019)

“Büyük hayaller kuranlara… Geleceğin mimarlarına. Güçlü, kendinden emin, sözünü sakınmayan kadınlara. Yeni ufuklar açan, yarının liderlerine… Dünyaya ilham veren yeni idollere. Şimdi tam zamanı. Kendi idolün ol.

Mükemmel parfüm zamanın ruhuna hayat verir, yeni akım yaratır. Idole bunun için doğdu. Idole yeni bir hayat felsefesinin parfümde vücut buluşu gibi; parfümün yazılmış kurallarını yıkıyor.

Geleceğin parfümü, hepimizin yeni bağımlılığı.”

Lancome’nin 2019 yılı çıkışlı kadın parfümü Idole’nin resmi tanıtımı bu cümlelerle yapılmış. Lancome’ye göre Idole sürdürülebilir kaynaklardan üretilmiş içeriklere sahip. Parfümde üç öğe öne çıkarılmış: Beyaz şipre, yasemin çiçeği ve gül. Ayrıca içeriğinde başta Isparta olmak üzere 2 farklı coğrafyadan, 3 farklı özütleme tekniğiyle 4 farklı türde gül kullanılmış.

İlk saniyelerde çiçeksi sayılabilecek meyvemsilikle açılış yapılıyor. Bir parça tatlı armuda eşlik eden çiçeklerden sonra orta bölümde görüntü pek değişmiyor. Miskli gül ve yasemin, parfümün kadınsı yönünü daha arttırıyor. Sonlarda yaseminli miskle kapanış yapılıyor.

Idole, basit meyveli-çiçeksi kompozisyona sahip. Bir parça sucul, pudralı, hissedilir oranda miskli Idole, dünyayı yeniden keşfetmiyor, herkesin sevebileceği ortalama koku formu üzerinden ilerliyor. Onu koklayan çoğu kadının seveceğini söylemek zor değil. Kalite anlamında üst düzey davranmıyor. Tek düze devam ediyor ve sürpriz yapmıyor.

Armut kokan gül parfümü arıyorsanız Idole tam size göre ama sadece bu kadar. Daha önce onlarca defa tekrarlanan bu vasat sulandırılmış hissi veren meyveli-çiçeksi yapı, benim için ilginç değil. Yine de güvenli kokan kadın parfümü arıyorsanız deneyebilirsiniz.

Eau de Parfum formundaki Idole’nin kalıcılığı ve direnci fena değil. 3-4 fıs uyguladığınızda yanınızdan geçen hanımefendiler çok güzel koktuğunuzu söyleyebilir ki bu sizi mutlu edecektir. Lancome, Idole için “kadınların, kadınlar için yarattığı parfüm” demiş. Bunun sebebi muhtemelen kokuyu üç kadın parfümörün birlikte tasarlaması. Adriana Medina-Baez, Nadege Le Garlantezec ve Shyamala Maisondieu, Idole’nin kokusuna imza atmış. İlkbahar döneminde kullanmak iyi fikir olabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Rabia’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği: 10/6

6 Mart 2021 Cumartesi

Lancome – Hypnose Homme (2007)

Lancome’nin 2000’li yılların ortasında başlattığı Hypnose parfüm projesi, özellikle kadın versiyonu sayesinde oldukça ses getirdi. 2005 yılı çıkışlı kadınlar için Hypnose, modern parfüm klasikleri arasında gösterilebilir. Hemen iki yıl sonra erkek Hypnose raflardaki yerini aldı.

Lancome’nin internet sitesinde Hypnose Homme şu cümlelerle tanıtılmış: “Hypnose Homme ile çekici erkek gücünün baştan çıkarıcılığını öne çıkarın. Hypnose Homme saf bir erkek kokusudur. Taze kakule ve nane karışımı, Endonezya silhatı ve miskle birleşerek baharatlı ve baştan çıkarıcı bir parfüm meydana getirir. Özenle üretilmiş şişesindeki saf çizgiler ve şehvetli vücut, gizemli erkekliği çağrıştırır. Şişesi, kadınlar için yaratılan Hypnose’dan esinlenmiştir. Saf arzu nesnesinin biçim almış halidir. Güçlü ve gizemli erkeğin maskülenliğini ortaya çıkarır.”

Hypnose Homme’nin ilk saniyeleri nane ve sıcak, yeşil lavantayla gerçekleşiyor. Geri planda kakulenin destek verdiği naneli lavanta teması orta bölümde de devam ediyor. Yeşil ve sıcak lavantanın ferah olduğu söylenemez. Kapanışta büyük değişim yok. Alt notalarda kakuleli lavantaya paçuli, deri, vetiver ve misk ekleniyor.

Hypnose Homme, aromatik baharatlı ve lavantalı bir parfüm olarak öne çıkıyor. Baharatlar burun tırmalayan tarzda verilmemiş. Kakulenin hüzünlü ve sakin kokusal formu Hypnose Homme’nin genel yapısıyla uyumlu. Kakule ve nanenin birleşimi fena değil ki naneyi parfümlerde pek sevemiyorum. Orta bölümdeki metalik tarafa yakın duran steril lavanta gayet modern profil çiziyor.

Hypnose Homme, erkeksi sayılabilecek modern bir parfüm. Tatlılık var ama vanilya ya da tonka fasulyesi bombası yeni nesil parfümlerdeki gibi iç bayan şekerlilik yok. Bu anlamda şekerli erkek parfümlerinden bıkan beyefendilerin kaçış noktası olabilir. Piyasadaki onlarca birbirine benzeyen parfümden ayrışan ve kendisine yeni yol çizmeye çalışan tavrı takdire şayan.

İyi de kokusu güzel mi? Güzelliğin hayatın her alanında göreceli olduğunu biliyoruz. Lavantayı ve naneyi parfümlerde pek benimseyemiyorum ve ne yazık ki Hypnose Homme de lavanta ve nane epey yer kaplıyor. Kokusal anlamda rahatsız edici yapaylık olmasa da garip, metalik sterillik var. Çok doğal kokmuyor. Tek düze ilerlediği söylenebilir.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı ortalamanın biraz altına. Sonbahar-kış dönemlerine uyum sağlayabilir. Kokusunu Maurice Rouchel tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

24 Mayıs 2020 Pazar

Lancome – La Nuit Tresor (2015)

“Taze ahududu, buhur çiçeği ve vanilya notalarına sahip, siyah gül özleriyle bezenmiş bir kalbi olan La Nuit Trésor’u keşfedin! La Nuit Trésor’un şişesi, tüm elmasların en gizemli ve kıymetlisi olan siyah bir elmas şeklinde ve zarafetinin sembolü olarak bu elmas, siyah gül bir gerdanlık ile süslendi. Yoğun ahududu aromasıyla Damascena gülünün üst notaları birleşerek derin ve gizemli bir kokuya imza atıyor. La Nuit Trésor: Efsanevi Bir Aşkın Parfümü!

Efsanevi aşk parfümü için yaratılan kristal şişe. Piramit, ışığın oyunlarını yansıtırken, şişenin kalbindeki siyah yüzük sonsuz birleşmeyi temsil ediyor.”

Lancome’nin internet sitesinde La Nuit Tresor kadın parfümü için yukarıdaki cümleler layık görülmüş. Lancome’nin şöhretli kadın parfüm klasiği Tresor’dan sonra birçok Tresor isimli devam parfümü hayata geçirildi. 2015 yılında, La Nuit Tresor adlı devam parfümü, kısa sürede serinin en popüler ve sevilen eserlerinden olmayı başardı. Benim de uzun süredir merak ettiğim parfümlerden olan La Nuit Tresor’a nihayet kavuştum.

Parfümün açılışı garip ve kadifemsi yapaylıktaki şekerli hissiyatla gerçekleşiyor. Lancome’ye göre üst notalarda ahududu, tropik meyveler, bergamot ve liçi meyvesi bulunuyor. Üst notalar gerçekten de şekerli modern, leziz meyvelerle gerçekleşiyor fakat geri plandaki garip odunumsu yapaylığa anlam veremedim. Orta kısma geçildiğinde parfümün yönü kırmızı güle doğru dönüyor. Lancome’nin internet sitesinde orta kısımda Isparta gülü kullanıldığı yazılmış. Orta bölüm meyveli, güllü, tatlı yapıyla gerçekleşiyor. Sonlarda vanilya algılanıyor. Meyveli-güllü yapı kapanışta da devam ediyor. Alt notalar leziz karamel-çikolata hissiyatıyla gerçekleşiyor.

La Nuit Tresor’un özeti, iştah açıcı şekerli meyveler (ahududu ve tropik meyveler ağırlıkta) ve kaliteli, kıpkırmızı, hafiften karanlık modern gül denebilir. Başlangıçtaki garip kadifemsi yapaylığın liçi meyvesinden geldiğini düşünmek istiyorum. Ahududulu harika meyvelerin orta kısımda gülle uyumu çok başarılı. Orta kısım parfümün en çarpıcı ve sevilesi bölümü bence.

Lancome, 2000 yılı sonrası yeni nesil, modern ve bolca tatlı kadın parfümleri furyasına yeni halkayı eklemiş. La Nuit Tresor, markanın bir diğer parfümü La Vie Est Belle, Prada – Candy, Dior – Poison Girl, Victor&Rolf – Flowerbomb, Carolina Herrera – Good Girl gibi yeni modern eserlere rakip olması için tasarlanmış gibi görünüyor. Bazı yorumcuların Mugler – Angel’a benzettiğini bile görüyoruz.

La Nuit Tresor, başlangıcını saymazsam dikkat çekici ve deneyen çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği kolay bir parfüm. Tatlı meyveler ve gülün merkezini oluşturduğu ana yapı, yüksek kalite vaat etmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Fazlaca derinliğe sahip değil. Bizi yeni keşiflere de sürüklemiyor. Sadece tatlı ve güzel kokuyor. Böylece rahatlıkla çok popüler oluyor ve bol bol satıyor.

Eğer meyveli gül parfümlerini seviyorsanız, bu iddialı hanımefendiyi deneyebilirsiniz. Performans anlamında gayet yeterli. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı inatçı denebilir. Hem gündüz hem de gece şık davetlerde kullanılabilir. Kadınsı yönü yüksek bu parfümle dikkatleri üzerinize çekmek zor olmayabilir. Sonbahar-kış döneminde onu kullanmak doğru tercih olacaktır.

Eau de Parfum formundaki La Nuit Tresor’u Christophe Raynaud ve Amandine Marie tasarlamış. Parfümün reklam yüzü olarak Penelope Cruz and Ilay Kurelovic görev almış.

Koku Güzelliği:10/6.5

1 Nisan 2020 Çarşamba

Lancome – Tresor Midnight Rose (2011)

Johann Pachelbel’in dünyaca ünlü harika eseri Canon In D Major’u dinliyorum. Odayı dolduran keman ve yaylı sazların ahenkli, ritmik, barışçıl, enerjik notaları rafine ve huzur verici. Hayatın her şeye rağmen güzel ve yaşanabilir olduğunu düşündürten anlardan birisi de böylesine şahane müzikal eserlere dalıp gidebilme lüksümüz.

Canon In D Major’u dinlerken kolumdan yayılan gül kokusuna odaklanıveriyorum. Nedense yüksek kaliteli gül parfümleri ile klasik müziğin notalarının evrenin herhangi köşesinde birleşip, bütünleştiklerini düşünürüm. Lancome’un şöhretli klasiklerinden Tresor’un devam parfümlerinden Midnight Rose, ismindeki gül temasını parfüme yansıtmayı başarıyor.

Tresor Midnight Rose’un ilk saniyeleri modern ve bolca şekerli, meyveli gül temasıyla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında ahududu ve gül özütü görünüyor ki ilk saniyeler modern meyveli-çiçeksi tarza yakın duruyor. Lezzetli başlangıcı biraz fazla genç kızlara yönelik gibime geldi. Orta bölümde şekerlilik azalıyor neyse ki. Meyvemsi gül birlikteliği orta kısmı da domine ediyor. Açıklanan orta notalarında frenk üzümü tomurcuğu gibi ilginç öğe bulunuyor. Üzüm tomurcuğundan ziyade orta kısımda feminen çiçeksiliğe şakayık ekleniyor. Başlangıcı ve orta kısmı gayet kadınsı davranan parfümün alt notalarında nötr havaya bürüyor. Kapanışta gül yine orada duruyor. Güle, tatlılığı az vanilya, bir parça misk ve erkeksi olmayan sedir ağacı eşlik ediyor. Kapanışı parfümün en sevdiğim yeri oldu.

Bir taraftan 17. yüzyıla ait Canon In D Major’u dinliyorum, diğer tarafta gözlerimi kapatıp 2011 yılının eylül ayında dünya pazarlarına sunulan Tresor Midnight Rose’un üzerimden yayılan notalarını kokluyorum. İki eserin yaratılması arasında üç yüz yıl olsa da, duygularım karışık. Bir tarafta modernitenin sosyolojik kritiğini yapıyorum içimden, diğer taraftan, klasisizmden ayrılasım gelmiyor. Parfümler ve müzik… Keman ve gül kokusu… Barok dönem ve bilgi çağı…

Tresor Midnight Rose, başlangıcında çocuksu ve jelibonları andıran şekerli ahududu-gül ikilisinin şımarık ve bıktırıcı gülüşünü sunuyor. İlk saniyeler dikkat çekmeye çalışan rüküş hanımefendiye benziyor. Orta bölümü güllü lokumlara benzetiyorum. Tatlılığın kademe kademe azalması, onun geri planındaki amacını da yansıtıyor. Kötü başlayan ama güzel biten romantik film gibi Midnight Rose.

Teorik olarak notalarına baktığımda sevdiğim temalar var. Gül, ahududu, pembe biber, kuş üzümü, kaliteli kullanılırsa parfümlerde harika kokabiliyorlar. Tresor Midnight Rose’da uzun süredir buzdolabında duran ve artık şekerlenmiş gül reçeli hissiyatı veren üst-orta notalar, onun rafine ve ilginç olma ihtimalini azaltıyor. Kapanışı Lancome kalitesindeyse de, kıyafet üzerinde, tatlı kasesine düşmüş balık gibi.

Özgün, sıra dışı ve zengin kokmadığına emin olabilirsiniz. Koku formuna bütünsel anlamda baktığımda, Lancome’nin, sanatsallığı pek umursamadığı anlaşılıyor. Amaç yine çok satan modern genç kız kokusu yapmak, araç olarak da gül ve meyveleri kullanmak. Canlı, eğlenceli, hoppa, bir süre sonra kullanmaktan sıkılabileceğiniz (kim böyle bir şey ister ki) meyveli-çiçeksi parfüm istiyorsanız, emrinize amade sizi bekliyor.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk patlama dışında saldırgan değil. Sonbahar-kış dönemine uygun olacağını tahmin ediyorum. Günlük kullanıma ve akşam gezmelerine uyum sağlayacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

29 Şubat 2020 Cumartesi

Lancome – Hypnose (2005)

2005 yılında dünya pazarına sunulan Lancome’nin kadın parfümü Hypnose oldukça başarılı olmuşa benziyor. Lancome’nin yeni nesil modern parfümlerinin önemli temsilcilerinden Hypnose, Thierry Wasser gibi usta parfümörü Addict ile birlikte dünyaya tanıtan eserdi. Lancome’nin internet sitesinde Hypnose’nin tanıtımı şöyle yapılmış: “Cazibesini nasıl kullanacağını bilen bir kadının büyüleyici ve hipnotize edici kokusu. Duyusal. Baştan çıkarıcı. Büyüleyici. Büyülü bir iz ile şehvetli bir aşk iksiri gibi davranan odunsu bir oryantal koku. Hypnose büyüleyici notalarıyla sizi baştan çıkarıcı bir dünyaya çekecek. Notaları derinlikle harmanlanmış bir duyusallık sarmalı. Çarkıfelek çiçeği kadınsılığın üstün ruhunu taşıyarak olağanüstü bir canlılığı, parlaklığı ve gençliği yansıtıyor. Vanilya kremsi yumuşaklığıyla cildinize karışıp karşı konulamaz bir cazibeye dönüşüyor. Çarkıfelek çiçeği ile çevrili olan vetiver sıcaklığı ile derin ve kalıcı bir duyusallık yaratıyor.”

Ayrıca şişesi için de şu cümlelere yer verilmiş: “Işıkta parıldayan eğrileri ve yüzeyleri olan zarif kristal şişe, Kimono’suna sarılmış bir Japon kadından ilham alıyor. Işığı enerjiye çeviren cam üzerine oyulmuş bir mücevher. Ametistin rengini ve parlaklığını taşırken, hipnotik bir bakışın derinliğine de sahip.” Açıklanan üst notalarında çarkıfelek çiçeği, orta notalarında vanilya ve son kısımda da vetivere yer verilmiş.

Hypnose’nin açılışı tatlımsı ve ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Lezzetli turunçgiller portakal veya mandalinayı andırıyor ilk saniyelerde. İlerleyen dakikalarda turunçgiller devam ediyor. Orta notalarda yasemin ve leziz vanilyaya eşlik eden turunçgillerle parfümün ana karakteri ortaya çıkıyor. Sonlarda turunçgiller pek hissedilmiyor. Vanilyanın ağırlık kazandığı alt notalarda bir parça da yasemin bulunuyor. Lancome kapanışta vetiverden bahsetmiş ama baskın vetivere rastlamadım.

Hypnose için turunçgilli, yaseminli, kremsi vanilya parfümü diyebilirim. Kokusu genel olarak düz çizgide ilerliyor ve fazla değişmiyor. Notaların kalitesi ana akım marka için yeterli. Yapaylık hissedilmeyen notalarıyla güzel ve basit davranıyor Hypnose. Müthiş derinliğe sahip değil ve burnu yormuyor. Onun amacı kadınların sevebileceği güvenli koku formu ve görevini başarıyla yerine getiriyor.

Hypnose, temiz, sabunsu çiçeksi, kremsi vanilya temasına turunçgili ekleyerek devrim gerçekleştirmiyor. Bu koku formunu deneyen çoğu kadının rahatlıkla beğeneceğini varsayabilirim. Bu anlamda Lancome, çok satan eserine böylesine basit kompozisyonla ulaşmayı becermiş.

Benim açımdan parfümün en dikkat çekici tarafı çarkıfelek çiçeği notası. Lancome’un üst notalarda bahsettiği çarkıfelek çiçeğini değil de meyvemsi turunçgilleri algılamam ilginç oldu. Parfümlerde fazla rastlamadığımız çarkıfelek çiçeğinin baskın olduğunu söyleyemeyeceğim.

EDP formundaki Hypnose’nin performansı harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı düşük gibi. Sonbahar-kış dönemi için ideal. Kullanımı kolay tarzıyla hem günlük hem de akşam gezmelerinde size rahatlıkla eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6.5

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Lancome – Sagamore (1985)

Parfümler evreninde çıktığım gezintide, birçok farklı durağa uğruyorum. 1900’lü yıllar, 1920’ler, 1950’ler, 1980’ler, 2000’ler ve hatta 2017’ye ışınlanıyorum zaman zaman. Eskinin şöhretli klasikleri, 2000’li yılların değişen koku trendleri, modern ötesi denemeler, vasat nişler, zihnime kazınan çok başarılı ana akım parfümler, şahane otantik nişler, sucullar, oryantaller, doğudan ilhamını alanlar, şık baharatlılar ve daha neler neler. Bütün bu yolculukta beni en heyecanlandıran parfümler 1980’li yılların turunçgilli, meşe yosunlu şipreleri. Ve şimdi bu tarzın en iyi örneklerinden birisiyle tanışacağız.

Lancome’un şaşırtıcı derecede başarılı erkek parfüm klasiği Sagamore’yle neden daha önce tanışmadığım konusunda kendime hayıflanıyorum. İlk olarak 1985 yılında siyah şişe tasarımıyla piyasaya sürülen Sagamore, ilerleyen yıllarda üretimi bitirilerek unutulmaya bırakıldı. 2005 yılında, nasıl olduysa Lancome, üretimi bitirilmiş klasiklerini “La Collection” ismiyle yeniden reformüle edip piyasaya sürdü. Tabii eski şişeler tamamen değişti. Muhtemelen kokularda bir parça farklılaştı. İşte fırsat bu fırsat diyerek Lancome’nin 2005 çıkışlı Sagamore’sini kullanmaya karar verdim.

Kendi sitelerinde bergamot, lavanta ve kakule’yi merkeze aldığı söylenen Sagamore’nin açılışı buruk, eski, tozlu limonla gerçekleşiyor. Nostaljik, kolonyamsı limonlu açılışı harika. Orta kısma gelindiğinde limona dumansı baharatlar eşlik ediyor. Karanfil, tabii ki başrolde. Gerilerden gelen lavanta da partiye katılıyor. Kimi kullanıcılar erkeksi yaseminden bahsediyor, olabilir. Orta bölüm nefis. Kapanış ayrı güzel. Shalimar’ı andıran amber ve diğer şiprelere benzeyen meşe yosunu noktayı koyuyor. Kapanışta kuru paçuli de kendisini gösteriyor ki çok iyi bir seçim alt notalar için.

Sagamore, limonlu, baharatlı, lavantalı, amberli harika bir meşe yosunu parfümü. Genel yapı bu elemanların üzerinden inşa edilmişken, yan rollerde erkeksi çiçekler, paçuli, bir parça deri ve az da olsa sabunsuluk var. Günümüz parfümlerindeki tatlılık Sagamore’de yok gibi. Bir tek orta kısımda dumansı karanfil ve amberli bölümde tatlılık artıyor. Onun dışında tatlılık oranı düşük ve kuru kokuyor.

Oldukça derin ve katmanlı Sagamore. Üst-orta-alt nota ayrımları net ve birbirinden faklı. Detaylı harman, parfümden alınan keyfi arttırıyor. Yapaylığın olmadığı, şık, olgun, erkeksi harika bir eser diyebilirim. Bilemiyorum belki de bu tür parfümlere zaafım vardır. Eğer Chanel Pour Monsieur, Calvin Klein – Obsession For Men, Nicolia – New York/New York Intense tarzı parfümleri seviyorsanız harika bir alternatifiniz var artık.

Kullandığım EDT olanıydı. Şu an satışta olan EDP versiyonu. EDT’nin performansı düşük. Kalıcılığı tende idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. Otuz hatta otuz beş yaş üzeri erkeklere tavsiye edebilirim. Başlangıcındaki limona aldanıp, çok sıcak yaz günlerinde kullanmak yerinde olmayabilir. Serin ilkbahar-sonbahar onun hüzünlü ve buruk karakterini ortaya çıkarabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/9

7 Haziran 2016 Salı

Lancome – O de Lancome (1969)

Diorella, Cristalle ve No.19. Zihnimde apayrı bir dünya açan bu üç klasik kadın parfümü bana her zaman eskiyi ve anıları hatırlatır. Onlardan gelen eski-tozlu, sabunsu aldehitler ve ferahlıkla harmanlanmış zamansızlık, başta, çocukluğumdan sıyrılıp gelen kısa fotografik kareleri çağrıştırır. Bu öyle bir histir ki, annemin yaklaşık otuz yıl evvelki güzelliğini, kokusunu, yaşadığımız şehirlerin sokaklarını, komşularımızın aynı benim gibi yaramaz çocuklarını deja vu’lar halinde zihnime getiriverir. Bu histen ani bir tepkiyle kurtulmak isterim çünkü eski genellikle hüzünlüdür ama aynı zamanda hatırlamak isterim çünkü çocukluk her zaman için güzeldir.

Bir süredir, benim gerçekçilikle ve mantıksallıkla yoğrulmuş iç dünyam yine karmakarışık. Hayır, neyse ki korkunç bir travma ya da hayatın anlamsızlığı üzerine bir düşünme fırtınası değil bu karışık duygu durumu. İsmi O de Lancome olan bir kadın parfümü, hüzünlü limanların ve ılık sonbahar güneşinin o iç burkan manzarasına çekiverdi beni, tıpkı romantik ressamlar William Turner ve John Constable’ın o flu tablolarındaki gibi.

Müthiş kadın ve erkek klasiklerine imza atmış dünya devi Lancome’un, eski efsanelerini fırsat buldukça ziyaret etmeye çalışacağım. Her ne kadar yeni çıkardığı parfümleri, geçmişteki klasikleri kadar ilgi göremese de, Lancome’un parfüm dünyasında müstesna bir yeri olduğu söylenebilir. O de Lancome’da markanın önemli kadın parfüm klasiklerinden birisi.

Kendi sitelerinde ferah turunçgilli olarak nitelendirilen O de Lancome’un başlangıcı limonla gerçekleşiyor. Sadece limon değil, sabunsu aldehitler de eşlik ediyor limona. Başlangıcı için sabunsu limonsu bir ferahlıktan bahsedilebilir. Açılışı güzel. Orta kısımda sabunsuluk azalıyor. Limon geriye çekiliyor. Ortaya enfes meşe yosunu çıkıyor. Bir parça beyaz çiçekler eşlik ediyor meşe yosununa. Hala biraz sabunsuluk var. Son bölümde ustaca kullanılmış paçuli var. Meşe yosunuyla uyumu harika paçulinin. Başlangıcına göre biraz karanlık olsa da, kapanışı hala ferahlık sınırında.

o-de-lancome yaprak1

O de Lancome hakkında yazılanları okuduğum kadarıyla az çok tahmin ediyordum nasıl kokacağını. Çok da yanılmadım. Ferah turunçgilli, sabunsu ana yapının etrafına yerleştirilmiş yeşiller ve meşe yosunundan oluştuğunu söyleyebilirim. Çok zengin olmayan basit formülasyon, nefis kokmayı beceriyor. Chanelvari aldehitler ve sabunsuluk ilk saniyelerde onun kadınsı tarafını vurguluyor. Orta kısımdaki meşe yosunuyla erkek kullanımına göz kırpıyor. Odunsu sayılabilecek kapanışıyla da hala rahatlıkla erkeklere hitap edebileceğini düşündürtüyor. Tabii sabunsuluğa katlanabilirseniz!

Tahmin edeceğiniz gibi O de Lancome, 1970’li yılların kadın parfümlerinin tipik örneği. Onu koklayıp da “hmmm yaşlı kadın kokusu” ya da “modası geçmiş” derseniz, Lancome’un hayaleti sizi bulur ve çarpar 🙂 O, tabii ki eski ve nostaljik kokacak, döneminin koku karakterini yansıtacak. Günümüzün parfüm trendlerine uymayacağını söyleyebilirim ama harika bir ferah-şipre olduğunun da altını çizmeliyim. Yüksek kaliteli, karakterli, bir parça resmi ve dişi. Ama aynı zamanda da erkeksi.

O de Lancome, Cristalle, Diorella, No.19, No.5 ve hatta Eau Sauvage seven kadınların-erkeklerin tercih edebileceği bir seçenek gibi görünüyor. No.19 kadar yeşil değil, Eau Sauvage kadar da turunçgilli değil. Bence Diorella-Cristalle ikilisine daha yakın O de Lancome. Ne de olsa bu iki parfümün ablası sayılır.

Sonuç olarak kırk yaş üzeri kadınların taşıyabileceği müthiş bir klasik O de Lancome. Günlük kullanımdan ziyade biraz daha özel anların kokusu sanki. Benim kullandığım EDP versiyonuydu. Kalıcılığı idare ederken, fark edilirliğinin zayıf olduğunu gözlemledim. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

o-de-lancome afis2

Parfümün tasarımını çok fazla işe imza atmamış burunlardan Robert Gonnon yapmış. Luca Turin tarafından ferah turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Bu arada küçük bir bilgi vereyim. O de Lancome 1969 yılında piyasaya sürüldü fakat 1994 yılında kapsamlı bir reformülasyon geçirmiş ve şişesi-kutusu da değişmiş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

12 Ocak 2016 Salı

Lancome – Tresor (1990)

“Aşk hazinedir.

Bu parfüm, Tresor’un çiçekli, meyveli, pudralı ve kehribarlı notalarını yansıtır. Özel tasarım şişesi, ellerinize bir armağan gibi yerleşir. Çünkü aşk bir hazinedir ve kadını üzerinde taşıdığı parfüm kadar değerli ve göz kamaştırıcı kılar. Değerli aşk dolu anlarda her gün taşınacak, ebedi aşkın simgesi olan bir hazine.

Tresor’un başlangıcı, şeftali lezzetinin duru ve beyaz aurasında kuşattığı, gül ve kayısı çiçeğinin kanatlanışı gibidir. İnci çiçeği, vanilya, heliotropium ve iris onları şehvetle, içleri ürpererek izler. Çiçeklerin tazeliği, meyvelerin cazibesi, güzel kokulu tozların değerli okşayışı… Tresor bunların tümü ve belki de daha fazlası: Kehribar kalpli bir gül… Onun sırrı, akıl ve kalbin kaynaştığı, bu mükemmel ilk uyumda gizli.

Seçkin, kibar ve tümüyle unutulmaz bir iz bırakmak için sandal ağacı ve misk, bu hazineyi teninizde kalıcı kılarlar.”

afiss

1990 yılında doğan bir parfüm Tresor. Ünlü klasikleriyle bilinen Lancome’un, muhtemelen en sevilen kadın parfümü olarak gösterilebilir. Ne yazık ki Lancome birçok önemli klasiğinin üretimlerini bitirip yerine yeni nesil parfümlerini piyasaya sürse de Tresor gibi eserleri hala rağbet görüyor. Tresor parfümleri koca bir seri haline geldi neredeyse. 2016 yılının başlarına geldiğimizde Tresor isimli on dokuz farklı parfüm var. Yani klasik Tresor’un ardından on sekiz devam parfümü piyasaya sürülmüş. Sadece bu bilgi bile, Lancome’un Tresor ismine ne kadar önem verdiğini ispatlıyor. 2015 yılında bile hala Tresor’un devam parfümleri piyasaya sürülüyordu.

Bu şöhretli ve çok satan parfümün başlangıcı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Kayısı-şeftali benzeri meyvemsilik eski ve olgun kokuyor. Alttan az da olsa bergamot geliyor sanki. Üst notalar kadınsı meyvelerin etkisinde. Fena değil diyebilirim. Orta kısımda şeftali-kayısıya çiçekler ekleniyor. Yasemin, süsen ve gülün ağırlığından söz edebilirim. Orta kısım benim için biraz fazla çiçeksi. Son bölüm bence en güzel yeri. Kapanışta çiçekler ve meyveler geri plana geçiyor. Ortaya leziz vanilya çıkıyor. İnsanın yiyesi geliyor alt notaları.

Tresor, meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılabilir. Meyveler ile çiçeklerin kadınsı ve olgun birleşimi gibi. Normalde meyveli-çiçeksi parfümler fazla “kızsal” ya da “çocuksu” hissiyat verir. Çünkü bu tür parfümler çoğu zaman ucuz, tanıdık, kadın deodorantlarına ya da bir yorumcunun dediği gibi el-yüz kremlerine benzeyebilir. Tresor’da durum o kadar kötü değil neyse ki.

hali sise

Tresor, ekşi ve ferah olmayan meyvelerin hakimiyetinde. Zaten kendi sitelerinde şeftali ve kayısıdan bahsetmişler. Buradaki meyveler çocuksu değil, üst yaş gruplarını hedefleyecek şekilde hafiften pudralı ve oldukça tatlı. Neredeyse 1980’lere ait parfümün bu kadar tatlı olması şaşırtıcı. Yeni nesil parfümlerde alıştığımız fazlaca tatlılık, yirmi altı yaşındaki Tresor’da önümüze çıkıyor. Evet biraz fazla tatlı ve benim için fazla çiçeksi-pudralı Tresor. Bu anlamda kendime yakın bulmasam da yaşı otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki kadınlara yakışacağını düşünüyorum.

Sizin aklınıza ne gelir bilemiyorum ama şeftali-kayısı ve kadın parfümü deyince aklıma ilk önce Mitsouko gelir. Tresor, koku olarak Mitsouko’ya çok benzemese de genel karakter anlamında andırıyor. Tresor’daki fazlaca tatlılık onu günümüzün modern parfümlerine yaklaştırsa da kokusu her seferinde nostaljik mesajlar veriyor. Bu eski hissiyat muhtemelen pudramsılıktan geliyor.

Yapaylığın fazlaca hissedilmediği Tresor, günlük kullanıma uyabilecek hoş parfüm fakat benim için daha fazlası olamadı. Evet o önemli bir klasik ve saygı duymamız gerekiyor fakat hak etmediği kadar övmek de doğru olmaz. Bilemiyorum belki de benim üzerimde iyi durmadı. Otuzlu yaşlarının sonlarındaki bir kadına daha fazla yakışacağına eminim. Onun tam anlatamadığım hüzünlü ve kadınsı tarafı, geçmişteki güzel günlerinize götürebilir sizi. Beni dinlemeyin yine de bir şans verin ona.

siyah sise

Luca Turin’in kitabında pudralı gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Tresor’un yakın zamanda tanıtım yüzü olan Penelope Cruz’un da sadık bir kullanıcısı olduğunu öğreniyoruz. Hatta şöyle söylemiş Penelope Cruz: “Tresor hayatımın parfümüdür. Gençlik yıllarımdan bu yana kullanırım.” Başka ünlü kullananları da varmış Tresor’un. Mesela, Ines Sastre, Isabella Rossellini, Jennifer Connelly, Kate Winslet (Tresor ilk kullandığı parfümmüş) ve Lisa Niemi.

Tresor’un tasarımını bugün ünlü bir isim olan  Sophia Grojsman yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği biraz düşük. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ocak 2016 Pazar

Lancome – Tresor (1990)


Lancome – Tresor (1990)

"Aşk hazinedir.

Bu parfüm, Tresor'un çiçekli, meyveli, pudralı ve kehribarlı notalarını yansıtır. Özel tasarım şişesi, ellerinize bir armağan gibi yerleşir. Çünkü aşk bir hazinedir ve kadını üzerinde taşıdığı parfüm kadar değerli ve göz kamaştırıcı kılar. Değerli aşk dolu anlarda her gün taşınacak, ebedi aşkın simgesi olan bir hazine.

Tresor'un başlangıcı, şeftali lezzetinin duru ve beyaz aurasında kuşattığı, gül ve kayısı çiçeğinin kanatlanışı gibidir. İnci çiçeği, vanilya, heliotropium ve iris onları şehvetle, içleri ürpererek izler. Çiçeklerin tazeliği, meyvelerin cazibesi, güzel kokulu tozların değerli okşayışı... Tresor bunların tümü ve belki de daha fazlası: Kehribar kalpli bir gül... Onun sırrı, akıl ve kalbin kaynaştığı, bu mükemmel ilk uyumda gizli.

Seçkin, kibar ve tümüyle unutulmaz bir iz bırakmak için sandal ağacı ve misk, bu hazineyi teninizde kalıcı kılarlar."

1990 yılında doğan bir parfüm Tresor. Ünlü klasikleriyle bilinen Lancome'un, muhtemelen en sevilen kadın parfümü olarak gösterilebilir. Ne yazık ki Lancome birçok önemli klasiğinin üretimlerini bitirip yerine yeni nesil parfümlerini piyasaya sürse de Tresor gibi eserleri hala rağbet görüyor. Tresor parfümleri koca bir seri haline geldi neredeyse. 2016 yılının başlarına geldiğimizde Tresor isimli on dokuz farklı parfüm var. Yani klasik Tresor'un ardından on sekiz devam parfümü piyasaya sürülmüş. Sadece bu bilgi bile, Lancome'un Tresor ismine ne kadar önem verdiğini ispatlıyor. 2015 yılında bile hala Tresor'un devam parfümleri piyasaya sürülüyordu.


Bu şöhretli ve çok satan parfümün başlangıcı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Kayısı-şeftali benzeri meyvemsilik eski ve olgun kokuyor. Alttan az da olsa bergamot geliyor sanki. Üst notalar kadınsı meyvelerin etkisinde. Fena değil diyebilirim. Orta kısımda şeftali-kayısıya çiçekler ekleniyor. Yasemin, süsen ve gülün ağırlığından söz edebilirim. Orta kısım benim için biraz fazla çiçeksi. Son bölüm bence en güzel yeri. Kapanışta çiçekler ve meyveler geri plana geçiyor. Ortaya leziz vanilya çıkıyor. İnsanın yiyesi geliyor alt notaları.

Tresor, meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılabilir. Meyveler ile çiçeklerin kadınsı ve olgun birleşimi gibi. Normalde meyveli-çiçeksi parfümler fazla "kızsal" ya da "çocuksu" hissiyat verir. Çünkü bu tür parfümler çoğu zaman ucuz, tanıdık, kadın deodorantlarına ya da bir yorumcunun dediği gibi el-yüz kremlerine benzeyebilir. Tresor'da durum o kadar kötü değil neyse ki.

Tresor, ekşi ve ferah olmayan meyvelerin hakimiyetinde. Zaten kendi sitelerinde şeftali ve kayısıdan bahsetmişler. Buradaki meyveler çocuksu değil, üst yaş gruplarını hedefleyecek şekilde hafiften pudralı ve oldukça tatlı. Neredeyse 1980'lere ait parfümün bu kadar tatlı olması şaşırtıcı. Yeni nesil parfümlerde alıştığımız fazlaca tatlılık, yirmi altı yaşındaki Tresor’da önümüze çıkıyor. Evet biraz fazla tatlı ve benim için fazla çiçeksi-pudralı Tresor. Bu anlamda kendime yakın bulmasam da yaşı otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki kadınlara yakışacağını düşünüyorum.


Sizin aklınıza ne gelir bilemiyorum ama şeftali-kayısı ve kadın parfümü deyince aklıma ilk önce Mitsouko gelir. Tresor, koku olarak Mitsouko'ya çok benzemese de genel karakter anlamında andırıyor. Tresor'daki fazlaca tatlılık onu günümüzün modern parfümlerine yaklaştırsa da kokusu her seferinde nostaljik mesajlar veriyor. Bu eski hissiyat muhtemelen pudramsılıktan geliyor.

Yapaylığın fazlaca hissedilmediği Tresor, günlük kullanıma uyabilecek hoş parfüm fakat benim için daha fazlası olamadı. Evet o önemli bir klasik ve saygı duymamız gerekiyor fakat hak etmediği kadar övmek de doğru olmaz. Bilemiyorum belki de benim üzerimde iyi durmadı. Otuzlu yaşlarının sonlarındaki bir kadına daha fazla yakışacağına eminim. Onun tam anlatamadığım hüzünlü ve kadınsı tarafı, geçmişteki güzel günlerinize götürebilir sizi. Beni dinlemeyin yine de bir şans verin ona.

Luca Turin'in kitabında pudralı gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Tresor'un yakın zamanda tanıtım yüzü olan Penelope Cruz'un da sadık bir kullanıcısı olduğunu öğreniyoruz. Hatta şöyle söylemiş Penelope Cruz: "Tresor hayatımın parfümüdür. Gençlik yıllarımdan bu yana kullanırım." Başka ünlü kullananları da varmış Tresor'un. Mesela, Ines Sastre, Isabella Rossellini, Jennifer Connelly, Kate Winslet (Tresor ilk kullandığı parfümmüş) ve Lisa Niemi.


Tresor'un tasarımını bugün ünlü bir isim olan  Sophia Grojsman yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği biraz düşük. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

5 Ocak 2015 Pazartesi

Lancome – La Vie Est Belle (2012)


Lancome – La Vie Est Belle (2012)

Her yenilgi yeni bir başlangıç fırsatı verir aslında bize. "Hayat Güzeldir" iyimserliği, kötümserlikten baskın gelir çoğu zaman. İnsanın mutluluğu arama içgüdüsü, ona ulaşma yollarını arama tutkusu muhtemelen hiç bitmeyecek bir çaba. Merkezini mutluluktan alan bir hayat hepimizin amacıdır çoğu zaman. Dönemin "çağdaş yaşam evliyaları" tarafından verilen öğütler, bazen zihin dünyamızda başlar, fizik ötesi tarafa doğru gider. Belki de mutluluğun sırrı dünyevi arzulardan sıyrılmakla mümkün olacaktır.

Felsefeyle hiç ilgisi olmayan parfümcülük de ise işler hiç olmadığı kadar hızlı gelişiyor. Birbiri ardına çıkan onlarca parfüm artık başımızı döndürüyor. Bu sektörün en önemli ve iddialı markalarından Lancome'da yeni parfümleri ile " bu yolda bende varım" demeye çalışıyor. 2012 yılında yeni piyasaya sürdükleri kadın parfümü La Vie Est Belle, büyük bir tanıtım kampanyası ile satışa sunuldu. Bu iddialı parfümün resmi tanıtım yüzü olarak ünlü oyuncu Julia Roberts görev aldı. Parfümün isminin çevirisi olarak "Hayat Güzeldir" mottosu karşıma çıktığında pek şaşırmadım. Hatta daha da ilgimi çekti.

Parfümün tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi veya hayatın güzelliğine yönelik evrensel bir bildiri" cümlesi, La Vie Est Belle'in amacını bize açıklıyor. Tabii bir parfümden derin felsefi mesajlar beklemek çok doğru değil. Zaten La Vie Est Belle'in, bir hazır tüketim nesnesi olarak arkasında felsefi geri plan olduğunu düşünmüyorum. Fakat parfümün resmi tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi" cümlesi, bizi bu yönde düşünmeye sevk edebilir. Yine kendi tanıtımlarında şöyle diyorlar: "Doğal ve en asil içerikler ile Eau de Parfum (İris çiçeği konsantresi, yasemin ve zambak özü, portakal çiçeği özü, paçuli esansı) içinde hoş bir zarafet yatar. Fransa'nın önde gelen üç parfüm tasarımcısının eşsiz imzasıyla özel olarak Lancôme adına yaratılmıştır."


Kendi sitelerinde La Vie Est Belle'in gurme tarzına vurgu yapılmış. Hatta süsen (iris) çiçeği merkezli gurme olduğundan bahsedilmiş. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma tatlımsı ve lezzetli meyveler çıkıyor. Karanlık ve koyu sayılabilecek meyveler, karamel ile müthiş birleştirilmiş. Ekşimsi kirazlı hissi veren şekerli üst notalar nefis olmuş. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde meyvemsilik biraz geri plana geçerken ortaya çiçekler çıkıyor. Süsen, yasemin ve diğer çiçeklerin karışımıyla, kadınsı tarafa iyice kayıyor ana eksen. Başlangıçtaki kadar tatlı devam ediyor orta bölüm. Biraz da portakal çiçeği algılıyorum. Bu kadar çiçeksilik bana fazla geliyor ve orta kısmı "eh işte" olarak değerlendiriyorum. Geleyim son kısma. Parfümün alt notalarında parlak ve yapay paçuli ortaya çıkıyor ki aman benden uzak olsun. Vanilya ciddi anlamda destek veriyor paçuliye ama ne fayda. Son kısmı her seferinde baş ağrılarımı harekete geçirmeyi başarıyor. Benim için çok rahatsız edici olan kapanışını hiç sevmedim.

La Vie Est Belle, kendi tanıtımlarında bahsettikleri gibi gurme karakterine yakın. Başlangıcından tenden ayrılana kadar fazlaca tatlı hatta şekerli. Parfümün ana aksını tatlımsı meyveler, şekerli çiçekler ve paçuli-vanilya ikilisi oluşturuyor. Başlangıcındaki harika aroma Thierry Mugler'in müthiş parfümü Angel'a (kadın versiyonu) oldukça benziyor. Zaten parfümü ilk kullandığımda büyük heyecan yaşadım ama sonrasındaki dönüşüm hayal kırıklığı yaşattı. Nerede Angel'ın o etkileyici ve doğal hali nerede La Vie Est Belle'in orta kısımdan itibaren sıradanlaşmaya başlayan kokusu.

Günümüzün modern tatlımsı kadın parfümlerine rakip yaratmayı düşleyen Lancome, La Vie Est Belle ile bence iyi iş çıkaramamış. Tabii şunu da söylemek lazım. Bu parfümü kadınlar muhtemelen oldukça sevecekler. Hatta çok satanlar listelerine girmesi de zor değil. Çünkü gerçekten cazibeli, çarpıcı, kadınsı, etkileyici kokuyor. Ama aynı zamanda başlarını saymazsak, gayet yapay, diğer kadın parfümlerini andıran, yenilik taşımayan yanları mevcut. Bu parfüm, kalabalık ortamlarda dikkat çekmek isteyen kadınların başvurabilecekleri bir silah olabilir. Aynı Hypnotic Poison gibi. Çünkü La Vie Est Belle, iddialı, saldırgan, oda dolduran, tam bir koridor kokusu. Bu parfümü kullanıp, etrafta salınan bir kadının ilgi çekmemesi zor gibi. Eğer amaç buysa rahatlıkla işinizi görecektir. Fakat yüksek kaliteli olmayan, biraz piyasa işi tarafını kabullenecekseniz siz bilirsiniz. Elçiye zeval olmaz.

İlk kullanmamdan itibaren La Vie Est Belle'in, Angel ile olan benzerliği dikkatimi çekti. Özellikle başlangıçları yakın olan iki parfüm, orta notalardan itibaren ayrılıyorlar. Angel daha karanlık devam ederken, La Vie Est Belle, çiçeklerin etkisiyle feminen yanını gösteriyor. Paçuli kullanımı Angel'da müthiş iken, La Vie Est Belle'de ise başarısız. Çikolatamsı-karamelli yapı Angel'da gayet lezzetli verilmişken La Vie Est Belle'de vanilya merkezli verilmiş ama çok ilgi çekici değil. Evet iki parfümün kokuları tıpatıp aynı olmasa da, La Vie Est Belle'i, Angel'in açtığı yoldan gitmeye çalışan bir parfüm olarak görüyorum.
 

La Vie Est Belle, yeni nesil bol tatlı, karamelli, vanilyalı, kadın parfümü örneklerinden birisi. Her özel günde, kız arkadaşlarına ya da eşlerine hediye alma zulmü yaşayan erkeklerin, bu sorununa La Vie Est Belle çözüm olabilir. Parfümün ismi "Hayat Güzeldir" anlamına gelse de onun bana sunmayı vaat ettiği hayatı pek güzel bulmadığımı belirtmeliyim.

Parfümün tasarımcısı olarak Olivier Polge, Dominique Ropion ve Anne Flipo gibi üç şöhretli isim karşımıza çıkıyor. Eau de Parfum (EDP) formundaki kokusu gerek kalıcılık gerekse fark edilirlik anlamında gayet yeterli. Soğuk kış günlerinde kullanmak isabetli olacaktır. Yaş olarak ise genç kız işi gibi görünmüyor. Daha 30'lu yaşların kadınlarına yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6