Maison Francis Kurkdjian etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Maison Francis Kurkdjian etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2022 Cumartesi

Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Soir (2010)

Parfümler dünyasında genç yaşında büyük başarılar yakalayan isimlerden Francis Kurkdjian’ın lüks markası ses getirmeye devam ediyor. Yeni çıkardığı parfümlerle niş kokular aleminin popüler markalarından olmayı sürdürüyor. Yeni nesil parfüm severlerin Baccarat Rouge 540 ile tanıdığı Francis Kurkdjian’ın ilk çıkardığı eserlerden birisi Absolue Pour Le Soir’di.

2010 yılında dünyaya gelen Absolue Pour Le Soir’i uzun yıllar önce kullanmış ve beğenmiştim. Hakkında neler yazılmış diyerekten Maison Francis Kurkdjian’ın internet sitesinde girdiğimde Absolue ile ilgili bilgi olmadığını üzülerek gördüm. Muhtemelen üretimi bitirilmiş bu parfümün tekrardan incelenmeye ve tarihe küçük de olsa not edilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

Absolue Pour Le Soir’in ilk saniyelerinde hayvansı sıcak miskli tema karşımıza çıkıyor. Oldukça yoğun ve güçlü açılışından sonra orta bölümde koyu ve güçlü baharatlar merkeze geçiyor. Kimyon, karanfil ve zencefil olduğunu tahmin ettiğim dumanlı, sıcak ve keskin baharatlara geri planda kadınsı olmayan gül eşlik ediyor. Sonlarda karanlık ve egzotik amber büyük yer kaplıyor. Kuruma aşamasında şekerli olmayan vanilya da kendisini gösteriyor.

Başlangıçtaki hayvansı sıcak miskli yapı burnu oldukça zorluyor ve onun ana akım sıkıcı ve bıktırıcı popüler parfümlerden olmadığını yüksek sesle haykırıyor. Başlangıcının biraz Frederic Malle – Musc Ravageur ve Serge Lutens – Muscs Koublai Khan’a benzediğini söyleyebilirim. Orta bölümde iyice azalan hayvansılığın ardından şölen başlıyor. Müthiş baharatların ve Ambre 114 – Ambre Precieux tarzındaki şahane amberin birleşiminden enfes bir eser ortaya çıkıyor.

Başlangıcına sabredebilirseniz sizi karanlık ve baş döndürücü aroma kolları arasına alıyor. Onu kullanan çoğu kişinin seveceğini sanmıyorum. Çok tematik ve popüler parfümlere hiç benzemeyen yapısıyla, genç ve deneyimsiz burunlar için değil. Onu parfümler dünyasına derinlemesine girebilen üstatların sevebileceğini ve değerini bileceğini düşünebiliriz.

Bu lüks ve yüksek kaliteli kokusal deneyim, koyu amber teması sevenler için koklamaya doyulamayacak bir arkadaş olarak görünse de başlangıç seviyesindeki kişiler için ağır ve itici olacaktır.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı çok iyi, etrafa yayılımı ilk dakikalarda oldukça saldırgan denebilir. Orta kısımda neyse ki biraz sakinleşiyor. Tam bir kış parfümü olduğu apaçık. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/8.5

19 Mart 2022 Cumartesi

Maison Francis Kurkdjian – Amyris Homme Extrait de Parfum (2019)

Başarılı tasarımcı Francis Kurkdjian’ın 2012 yılında raflara çıkarttığı erkek parfümü Amyris Homme’nin 2019 yılında Extrait de Parfum versiyonu karşımızdaydı. Francis Kurkdjian ilk çıkardığı parfümlerin bir süre sonra Extrait formunu yapma işini sevmişe benziyor. Bu durumu Baccarat Rouge 540’da görmüştük.

Amyris Homme Extrait de Parfum, ilk Amyris Homme’den küçük nüanslarla ayrılan farklı bir esere benziyor. Markanın internet sitesinde Amyris Homme Extrait de Parfum’un hareketli, çağdaş, şehirli ve Parisli koku alma silueti sunduğu belirtilmiş. Tanıtımında mandalina, safran, vanilya, amyris, tarçın, tonka fasulyesi ve iris çiçeğinden özellikle bahsedilmiş.

Parfüme ismini veren amyris temasının pek karşımıza çıkmadığını söyleyebiliriz. Amyris yağının odaklanmaya ve zihni berraklaştırmaya yardım eden nadir uçucu yağlardan olduğunu biliyoruz. Francis Kurkdjian amyris bitkisini şöyle tanımlamış: “Adı bir Mısır tanrıçasınınkine benziyor ve Karayipler’e ve özellikle Haiti’ye özgüdür. Oradaki yerel balıkçılar, son derece yanıcı özellikleri sayesinde meşale olarak kullandıkları için şiirsel isimlendirmeyle “mum ağacı” diyorlar. Amyris, bazen Batı Hint Adaları’nda sandal ağacı olarak da anılır. Bunun nedeni muhtemelen damıtıldığında, Amyris balsamifera’nın sedir ve baharatlı, hafif dumanlı sandal ağacı arasında salınan tatlı kokular vermesidir. Botanik cinsi olan ve aynı zamanda turunçgilleri de içeren rutaceae familyası ile odunsuluk arasında bir yerde sınıflandırılır.”

Amyris Homme Extrait de Parfum’un başlangıcında şekerli mandalina ve pudralı çiçekler bize merhaba diyor. Lezzetli ve yüksek kaliteli mandalinalı açılıştan sonra orta kısımda şekerli yapının devam ettiğini görüyorum. Pudralı çiçekler geri plana geçerken tonka fasulyesinin neredeyse kek-çikolata efekti verdiğine şahit oluyoruz. Sonlarda mumsu vanilyayla kapanış yapıyor.

Amyris Homme Extrait de Parfum, günümüzün modern şekerli parfümlerinin aynısı gibi görünüyor. Pudralı çiçekler, şekerli vanilya ve bilindik koku formu sunması benim için parfümden uzaklaşma sebebidir. Tabii burada Francis Kurkdjian’ın ustalığı devreye giriyor. Bu bıktırıcı şekilde tekrar edilen koku formunu oldukça yüksek kalite ve pürüzsüzlükle burnumuza seriyor. Başlangıç ve orta kısımda kullandığı leziz ve şekerli mandalinayı sevdim. Tonka fasulyesi de gayet güzel verilmiş. Parfümün bana göre iki sorunu pudralı yapısı ve tatlılığın biraz fazla verilmesi.

Amyris Homme Extrait de Parfum erkek parfümü fakat bir erkek kokusunda sabunlu-pudralı yapının bu kadar verilmesinin amacını anlayamadım. Eğer erkeksi ve maço parfümleri seviyorsanız Amyris Homme Extrait de Parfum size göre olmayabilir. Kimi kullanıcıların bu arkadaşı şampuan kokusuna benzetmesini ise yanlış bulmuyorum.

Sonuç olarak genele hitap eden, koklayan çoğu kişinin sevebileceği, güvenli liman sayılabilecek modern tema, onun çok satmasına sebep olabilir. Bazı kullanıcılar kokusunun niş parfümlere değil de ana akım parfümlere benzediğini söylemiş ki kullanım döneminde bende de o hissiyat oluştu.

Extrait de Parfum formundaki Amyris Homme Extrait de Parfum’un kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Kokusunu Francis Kurkdjian tasarlamış. Serin ilkbahar döneminde kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Haziran 2019 Çarşamba

Maison Francis Kurkdjian – Baccarat Rouge 540 (2016)

Kimi parfümler vardır, hakkettikleri halde yeterince ilgi görmezler ve üretimleri bitirilerek tarihin tozlu raflarına gömülürler. Kimi parfümlerse hakketmedikleri halde büyük başarı sağlar, çoğunluğun tercihi olur ve efsaneye dönüşür. Bana göre hakketmediği halde böylesine büyük başarı sağlayan ve aklıma ilk gelen parfüm kesinlikle Acqua di Gio’dur. O garip salatalığımsı yapay ve bıktırıcı kokusu, nasıl dünyanın en çok satan eserlerinden birisi oldu hala anlamış değilim. İkinci olaraksa Aventus, böylesine düz ve ortalama ananas kokusuyken, nasıl dünya çapında fenomene dönüştü hiç fikrim yok. Ha bir de Fahrenheit var ki o tamamen farklı tartışma konusu parfümseverler arasında. Kimi koku bağımlıları Fahrenheit’i nirengi noktası olarak görürken, benim için tahammül edilmesi zor, gıcıklık abidesi adeta.

Ve son zamanlarda bir koku var ki niş parfüm dünyasının en popüler işlerinden birisi olma yolunda ilerliyor. 2019 yılının haziran ayı itibariyle Instagram’da Baccarat Rouge 540 etiketi altında yirmi altı binden fazla paylaşım yapılmış ki bir parfüm için muhtemelen az görülen durumdur. Instagram fenomenleri, sanatçılar, televizyon ünlüleri ve diğer medyatik kişilerin Baccarat Rouge 540 ile ilgili paylaşım yapması sıradan bir olaya dönüştü. Maison Francis Kurkdjian, anlaşılan bu parfümle turnayı gözünden vurdu.

2016 yılı çıkışlı Baccarat Rouge 540’ın ismindeki Baccarat ilk anda hepimizin dikkatini çekti. Öğrendik ki bu parfüm dünyaca ünlü lüks cam/kristal ürün markası Baccarat ve parfümör Francis Kurkdjian’ın işbirliğiyle yaratılmış. Baccarat markasının 250. kuruluş yıl dönümü nedeniyle piyasaya sürülen Baccarat Rouge 540, markanın internet sitesinde şöyle tanıtılmış: “Aydınlık ve sofistike Baccarat Rouge 540, amber, çiçeksi ve odunsu esinti gibi cilde yerleşir. Şiirsel bir simya.”

Parfümün başlangıcı yüksek kaliteli kırmızı meyvemsi hissiyat ile gerçekleşiyor. Lezzetli ve ferah olmayan mayhoş meyvelere ilerleyen dakikalarda sıcak baharatlar ekleniyor. Tarçını andıran baharatlar yine yüksek kaliteli ve hoş. Orta bölümde nötr olmaya çalışan çiçekler ekleniyor kompozisyona. Geride kalmaya çalışan gül ve abartılı olmayan yasemin, onu çok az da olsa kadın tarafına çekiyor. Açıklanan notalarında safran var ama algılayamıyorum bir türlü. Son bölümde baskın şekilde erkeksi sayılamayacak yumuşak odunsular var. Alt notalarda köknar/köknar reçinesi görünüyor ki kapanışta yeşil ağaçsılıktan ziyade, sedir ağacı tarzına yakın odunsuluk mevcut.

Baccarat Rouge 540, anlatması zor parfümlerden birisi. Kokusunu tam olarak birşeye benzetememekle birlikte oldukça da tanıdık geliyor. Tatlı kırmızı meyvelere benzettiğim bölüm ve kadınsı olmayan çiçeksilik parfümü uniseks tarafa yakın tutuyor. Yine açıklanan notalarında ambergris var ki, geri planda gri amberin destek verdiği söylenebilir genel yapıya. Onun dışında oldukça soyut ve tanımı zor bir koku formuyla karşı karşıyayım.

Parfümün moderniteyi temsil ettiği, müthiş bir kaliteye sahip olduğu ve notaların çok özenli/titizce harmanlandığı anlaşılıyor. Zaten parfümün tasarımcısı Francis Kurkdjian’ın genellikle pürüzsüz, steril şekilde doğal ve kaliteli işlere imza attığını biliyoruz. Bay Kurkdjian’ın bir diğer özelliği de parfümlerde çiçek kullanımına bolca yer vermesi ve çiçeksiliğin farklı tonlarıyla oynamayı sevmesi. Baccarat Rouge 540 ise tam anlamıyla çiçeksi parfüm değil. Sıcak, baharatlı, meyvemsi, tatlı ve odunsu tarza yakın diyebilirim fakat her ne tanımı yaparsam eksik kalacağını hissediyorum.

Baccarat Rouge 540, çarpıcı, modern klasik olma yolunda ilerlerken, hep bir parfüme ya da koku temasına benzediğini düşünüyorum fakat noktasal olarak bir parfüme benzetemiyorum. Zaten parfümörün en büyük başarılarından birisi de insanlara zaman zaman bu hissiyatı verebilmek değil mi?

Sonuç olarak kadifemsi kalitedeki bu avangart parfüm, steril karakteriyle, etrafa saldırmayan yumuşak başlı aurasıyla size niş parfüm kokladığınızı fazlasıyla düşündürtüyor. Bir taraftan da düz çizgide ilerlediği söylenebilecek katmansız kokusuyla acaba bir şişesine istenen 300 dolarlık fiyat etiketini hakkediyor mu sorusunu gündeme getiriyor.

Bu parfüme aşık oldum mu? Kimi psikologların aşk halini bir çeşit hastalıklı ruh durumuna benzettiğini de düşünecek olursam sanırım Baccarat Rouge 540’a platonik aşk beslemiyorum. Fakat şunu da biliyorum ki kullanım döneminde üzerimde taşımaktan ve ara ara kokusunu hissetmekten zevk aldım. Anlaşılan bay Kurkdjian yine iyi iş çıkarmış.

Eau de Parfum ve Extrait de Parfum olarak iki ayrı versiyona sahip Baccarat Rouge 540’ın ilk yani orijinal hali EDP olanı. Benim kullandığım da EDP idi. Etrafa yayılımı ne yazık ki güçlü değil, çekingen kalıyor. Kalıcılığı ise yeterli. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kadın-erkek herkes kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/8

31 Ağustos 2017 Perşembe

Maison Francis Kurkdjian – Amyris Homme (2012)

Fransa merkezli havalı niş parfümevi Maison Francis Kurkdjian, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Amyris Homme ile hem epey ilgi gördü, sonrasındaysa oldukça eleştiri aldı. Hem erkek hem de kadın versiyonları piyasaya sürülen Amyris’lerden beklenti büyüktü fakat gördüğüm kadarıyla hayal kırıklığı yaşanıyor bu eserlerle ilgili. Parfüme ismini veren Amyris ağacının kokusunun sandal ağacına benzediği söyleniyor. Küf gibi koktuğu ve sabun, tütsü, mum yapımında kullanıldığını bildiğimiz Amyris ağacını merkeze alan bir parfümle ilk defa karşılaşıyorum.

Maison Francis Kurkdjian’ın Amyris Homme’sinin resmi tanıtımı şu ifadelerden oluşuyor: “Modern odunsular, Brezilya Tonka ağacının özütü, Floransa irisi, Jamaika Amyris’i, Sicilya mandalinası, Fas biberiyesi… Nadir bulunan Floransa süsen çiçeği ve Jamaika Amyris ağacının karşılaşmasıyla doğan, ışık saçan bir eau de toilette…”

Amyris Homme’nin açılışı buruk ve şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Fazlaca tatlı, ferah olmayan mandalina ve ona eşlik eden şekerli biberiye üst notaları oluşturuyor. Ucuz berber parfümlerini andıran başlangıcı hiç bana göre değil. Orta bölümde benzer yapı devam ediyor. Orta kısımda tonka fasulyesi güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Tabii bu durum parfümün tatlılık eşiğini daha da yukarı taşıyor. Bir parça da vanilya var sanki orta kısımda. Benim için hala vasat Amyris Homme. Kapanışta tatlılık azalırken odunsular ortaya çıkıyor. Vanilya sanki etkisini arttırıyor. Bana göre en sevilesi yeri alt notalar.

Amyris Homme, “garip erkeksi fujer” diye bir gruplandırma olsa muhtemelen oraya çok yakışırdı. Yukarıda da bahsettiğim gibi kokusunu genel olarak değerlendirdiğimde erkeklerin iyi bileceği bir koku formuyla karşı karşıyayım. Hani erkek berberlerine girdiğinizde sizi anlatılması zor bir koku karşılar. Ucuz ve berbat kokan, acayip isimli, şekerli erkek parfümleriyle, yeni fön çekilmiş saçın birleşimiyle oluşan kokuyu nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum çünkü benim kelimelerim yetersiz kalıyor.

Genellikle şöyle olur. Berberiniz saç kesiminizi bitirdiğinde ve siz artık koltuktan kalkmak üzereyken, sizi memnun etmek adına hemen hamle yapar ve daha önce ismini hiç duymadığınız siyah şişeli bir parfümü üzerinize sıkmaya başlar. İşin komik tarafı o gün belki de üzerinizde oldukça pahalı bir niş parfüm vardır ya da çok sevdiğiniz bir kokuyu sürmüşsünüzdür. Daha “dur sıkma” demeye kalmadan berberiniz o garip ve burun sızlatan şekerli vanilyalı kokuyu üzerinize sıkıverir. İşte Amyris Homme’yi kullandığımda her seferinde böyle hissettim. Ve o berberlerde rastladığım siyah şişeli tuhaf isimli bir parfüme benzettim kokusunu.

Fakat yurtdışında “berber salonu kokusu” olarak kalıplaşmış koku formu veya hafızası vardır. Daha çok Azzaro Pour Homme gibi eserleri berber salonu kokusu olarak tanımlar batı dünyası. Oysa bizim berber salonu kokularımız Amyris Homme gibidir. Acaba neden?

Sonuç olarak Amyris Homme, şekerli ferah olmayan turunçgiller, tatlı ve buruk aromatik otlar, tonka fasulyesi ve odunsulardan oluşuyor. Bence parfümün ana öğesi Tonka. Oldukça şekerli ve rahatsız edici koku formu bazı parfümleri andırıyor. Özellikle bir tanesini sonunda buldum. Tom Ford’un Oud Wood’una benzettim Amyris Homme’yi. Tabii birebir aynı değiller ama o garip fujer karakteri ikisine de sirayet etmiş sanki. Ha bir de Scentstory’nin 24 Classic’ine de benziyor Amyris Homme. Tabii kalite anlamında ikisinden de iyi.

Benim sevmediğim bir koku formu. Dünyanın en iyi ve kaliteli içeriklerini kullansalar da sevemiyorum. Onun içindir ki Amyris Homme’la tamamen ayrı dünyalara aidiz. Amyris Homme, çoğu deneyimli parfümsever tarafında da epey eleştiriliyor. Kimileri kokusunu beğenmezken bazıları da basit ana akım parfümlere benzediğini söylüyorlar ki haklılar. Böyle bir niş marka, çok daha yaratıcı ve farklı kokulara imza atmaya neden üşenir acaba?

Parfümün tasarımcısı, markanın da kurucusu Francis Kurkdjian. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği orta seviyede. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

18 Şubat 2014 Salı

Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour Femme (2009)


Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour Femme (2009)

Bu aralar bilinçli olarak değil ama elim sürekli kadın parfümlerine gidiyor. Parfüm Merakı'nın erkek parfümleri geneline değil de her türlü parfümün özeline inmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece erkek parfümlerini yazmak, bir elmanın diğer yarısını görmezden gelmek anlamına gelecektir. Oysa erkek parfümleri ne kadar önemli ve özelse, kadın parfümleri de aynı oranda önemli olmalı koku bağımlıları için. Bu tür ayrımlar yapmak bizi tek taraflı düşünmeye sevk edeceği için, kadın parfümlerine biraz daha fazla yer vereceğim ilerleyen dönemde. Kadın okuyucularımızın da gönlünü alabiliriz belki böylece.

Bu düşünceye binaen başarılı bir kadın parfümü var sırada. Fransız niş parfümcülüğünün parlayan yıldızlarından Francis Kurkdjian, koleksiyonuna sürekli yeni parçalar eklemeye devam ediyor. Kısa zamanda bir çok parfüm tasarlaması, onun çalışkanlığı ve rakiplerinin gerisinde kalmama refleksiyle açıklanabilir. Son olarak "mağazasına" Oud serisini de ekleyen Kurkdjian, yine de Lumiere Noir'lerin yakaladığı ivmeyi şimdilik yakalayamamış gibi görünüyor.

2009 yılında markanın ilk parfümleri gün yüzüne çıktığında özellikle Lumiere Noir isimli iki parfüm büyük başarı yakaladı. Lumiere Noir'in erkek versiyonu, çok kibar ve yüksek kaliteli gül kullanımıyla benimde oldukça sevdiğim eserlerden birisiydi. Erkek versiyonu ile aynı yıl çıkan Lumiere Noir'n kadın versiyonu (Pour Femme), erkek kardeşi kadar fenomene dönüşmediyse de parfüm severlerin arasında genel olarak olumlu tepkiler alıyor.


Bugün, Lumiere Noir Pour Femme ile kokuların sihirli dünyasına kendimizi bırakacağız. Kendi sitelerinde baharatlı gül olarak sınıflandırılmış parfümü üzerime sıktığımda karşıma ferah ve canlı gül kokusu çıkıyor. Biraz meyvemsi, gül suyu efektine sahip aroma çok başarılı. Nefis bir başlangıç yapıyor Lumiere Noir Pour Femme. İlerleyen dakikalarda büyük değişim olmuyor. Sadece ferah gülün yerini biraz çiçeksilik alıyor. Burada gül daha bir kadınsı ve çiçeksi. Açıklanan notalarında nergis var. Parfümlerde fazlaca karşımıza çıkmayan nergisten geliyor muhtemelen çiçeksilik. Orta kısımda geri planda baharatlarda hissediliyor. Biber ve kimyon olabilir. Fakat baharatlar ön planda değil. Gül, orta notalarda da etkili. Başlangıcı kadar olmasa da beğendim orta notaları. Sonlara geçeyim. Koku formu hala büyük değişim göstermiyor. Baharatlı güle bu sefer gerilerden paçuli eşlik ediyor. Fakat buradaki paçuli kullanımını kendime yakın bulamadım. Bence parfümün en sıradan yeri sonları.

Lumiere Noir Pour Femme, anlaşılacağı üzere tam bir gül parfümü. Gül, her bölümde oyun kurucu. Gülden sonra ikinci baskın nota nergis. Kokunun çiçeksiliğe evrilmesi nergisten kaynaklanıyor büyük ihtimalle. Üçüncü ana aktör ise baharatlar. Çok keskin ve burun yorucu olmayan baharatlar, güle hatırı sayılır destek veriyor. Son olarak paçuli hissediliyor kapanışta. Etkisi en az olan nota olarak düşünülebilir paçuli.

Parfümümüz, kırmızı hatta pembe bir gül kokluyormuşçasına gerçekçi, rafine ve etkileyici. Özellikle başlangıcı harika. Ferah ve doğal gül aroması çok başarılı verilmiş. Üst notalarındaki ferah gülü, Oud Ispahan'ın başlangıcına benzettim. Aynı baş döndürücü his var adeta. Açık ara parfümün en sevdiğim yeri oldu üst notalar. Orta kısımda baharatlı bir çiçeksilik hakim ama gül hala baskın. Orta bölüm güzel ama muhteşem değil benim için. Son kısımda çok ilgimi çekmeyen paçuli-gül ikilisi kaliteli ama ilginç değil.


Lumiere Noir Pour Femme, markanın genel kalitesini size hissettiriyor. Pürüzsüz ve rafine yapısı tatmin edici. Gerçek bir niş parfüm kokladığınızı anlıyorsunuz. Etrafa yaydığı lüks aura için bile denemeye değer. Kibar, şık, zarif ve tam bir Fransız parfümü imajı çiziyor.

Parfümün ilginç yanlarından birisi de tatlılık kullanımı. Hatta neredeyse hiç tatlılık hissetmiyorsunuz. Günümüzün bol tatlı ve şekerli parfümlerine benzemiyor. Artık gül parfümlerinde bile tatlılık oranı giderek artıyor. Fakat burada fazlaca tatlı yada şekerli değil. Varsa da gayet dengeli ve yerinde kullanılmış.

Evet karşımızda bir kadın parfümü var. Notalarda kadınsılığı çağrıştırıyor. Popüler kadın parfüm teması olan gül kullanılmış. Yani onun dişil tarafı öne çıkıyor. Fakat bir sürü gül parfümü denemiş birisi olarak, bir çok erkek gül parfümü kadar kadınsı diyebilirim. Yani bence bir erkek kullanabilir fakat kadınsı yanlarını kabul ederek ve göze alarak.

Lumiere Noir'in hem erkek versiyonunu hem de kadın versiyonunu denemiş birisi olarak ikisini de gayet başarılı ve kullanılabilir buldum. Kalite hissiyatı yüksek, çarpıcı, canlı, parlak parfümler. Fakat bir erkek olarak ikisi arasında tabiki erkek versiyonunu tercih edeceğim. Diğer erkek arkadaşlarıma da böylesini tavsiye ederim.

Parfümün genel anlamda düz çizgide ilerlediğini söyleyebilirim. Çok zengin ve katmanlı bir tarzı yok. Fakat gül parfümlerinde bu tür etkiler görülebiliyor. Bunu da bir eksiklik olarak mı söyleyebiliriz karar veremedim.


Baharatlı yapısından dolayı sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Fark edilirliği başlarda yüksek. Orta kısımdan itibaren normale dönüyor. Kalıcılığı çok iyi. Parfümün tasarımın bizzat Francis Kurkdjian yapmış.

Koku Güzelliği:10/7.5

28 Nisan 2013 Pazar

Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour Homme (2009)



Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour Homme (2009)  Markanın başarılı erkek parfümü.

Fransa'nın içinde yaşadığımız çağa en büyük katkılarından birisi şüphesiz resim sanatı alanında. Tam anlamıyla bir mimari birlikten söz edemeyiz günümüz Fransası için. Fakat resim sanatına katkıları çok büyük Fransız ressamların. Hele ki Edouard Manet'in. Bu ünlü ressam 1862-1863 yıllarında öyle bir esere imza attı ki, eski sanatın bitişi, modern sanatın başlangıcına sebep oldu. Tabiki Manet yaşarken böyle bir şeyden haberdar olmayacaktı. Onun ölümünden sonra bu tablo, resim sanatında bir devrin kapanışını, bir devrin ise açılmasını sembolik olarak da olsa gerçekleştirmişti.

Dışarıdan bakan bir göz için diğer yağlı boya resimlerden pek farkı olmayan bu tablo, İzlenimcilik akımının da temellerinin atılmasını sağlamıştı. Resim alanındaki İzlenimcilik akımı, ressamın doğayı kendi duygu dünyasına göre ve kendinde oluşan izlenimine göre resmetmesinden başka bir şey değildi. Artık doğayı taklit etmeyi bir kenara bırakan ressamlar, kendi izlenimlerini ve zihinlerindeki imgeleri tuvale aktarıyorlardı. Sonrasında Paul Cezanne, Edgar Degas, Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir gibi önemli ressamlarda İzlenimcilik akımını takip edip geliştireceklerdi. Fransız ressamlar 19. yüzyılın ortalarında farkında olmadan resim sanatında bir kırılmaya yol açmışlardı.

                                             Modern resim sanatının başlangıcı sayılan Monet'nin ünlü tablosu. 

Şu bir gerçek ki bugünkü Fransa, hegomonik, ekonomik ve sanatsal anlamda eski gücünün çok uzağında. Hatta edebiyat, mimari ve müzik alanlarında bile pek sesi duyulmuyor. Fakat Fransa yavaş yavaş başka bir alanda sağlam adımlarla ilerliyor. O da henüz sanat olarak kabul edilmeyen parfümler. Fransız güzellik ve moda endüstrisi birbirinden başarılı markaları dünya pazarlarına sunarken, parfüm üreticileri de boş durmuyorlar. Hatta diyebilirim ki 19. yüzyılda İzlenimcilik akımını sanat dünyasına armağan eden Fransızlar, 21. yüzyılda da parfüm sanatının nadide örneklerini insanlığın beğenisine sunuyorlar. Gerek ana akım gerekse niş markalara sürekli yenileri ekleniyor Fransa'da. Bu yeni isimlerden en göze çarpanlarından birisi ise Francis Kurkdjian isimli parfümör.

Dedeleri uzun yıllar İstanbul'da yaşamış bir ailenin çocuğu Kurkdjian. Bu anlamda az da olsa bu toprakların ruhuna sahip belki de. Le Male gibi efsaneye dönüşmüş bir parfümü henüz yirmili yaşlarında tasarlamasıyla bütün gözler ona çevrilmişti ilk zamanlar. Bu genç adam anlaşılan fazla aceleci davranmamış. Önce işin mutfağında yetişmiş uzun uzun. Ve 2009 yılında kendi niş markasını kurup, sanatını bütün dünyaya kanıtlamaya karar vermiş. İlk çıkardığı parfümlerden olan Lumiere Noire Pour Homme, bir çok parfüm severin hemen dikkatini çekmeyi başarmış durumda. Hatta markanın en popüler parfümü bile denebilir. Bu kadar ilgi çeken bir eserin, Parfüm Merakı'nda olmaması düşünülemezdi tabiki.

Kendi sitelerinde baharatlı gül, paçuli ve pelin otundan oluştuğu yazılmış. Parfümü ilk sıktığımda hafif tatlımsı modern turunçgiller ve çiçekler (portakal çiçeği) ile karşılaşıyorum. Bahsedilen pelin otundan mı geliyor bu çiçeksilik bilemiyorum. Ama Lumiere Noire Pour Homme'un başlangıcı harika. Kibar, dengeli, yumuşak bir açılış. Söylenecek söz yok. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Bu turunçgil hissi azalsa da devam ediyor. Bu andan itibaren gül iyiden iyiye kendisini gösteriyor. Hemen arkasında baharatlar var gülün. Aynı kibar koku devam ediyor. Fakat baharatlar ve gülün hakimiyetine giriyor denilebilir. Başlangıcı kadar etkileyici gelmedi bana orta kısım. Gelelim sonlara. Alt notalarda bir parça paçuli hissediliyor. Fakat ilginç olan baharatlara hayvansallık ekleniyor. Tatlı baharatlara çok da yakışmış dozunda hayvansallık. Ve tabiki hissedilir oranda misk. Kapanışını çok sevdim Lumiere'in.
 

Lumiere Noire'de ana ekseni kibar, yumuşak ve çiçeksi kokularla harmanlanmış baharatlı-gül oluşturuyor. Diğer öğeler bu temanın etrafında şekillendilirmiş. Arap etkisindeki parfümlerde rastladığımız insanın içini bayan gül kullanımı yok. Modern, Avrupalı, Fransız, biraz sabunsu ve yumuşak. Gülden sonra ikinci baskın koku baharatlar. Kimyon ve tarçın öne çıkan elementler. Üçüncü olarak da misk. Genellikle parfümlerin alt notalarında kullanılan misk, burada orta kısımdan itibaren yavaşça devreye giriyor. Son olarak da paçuli. Belki de parfümün en geri planda kalmayı yeğleyen notası.

Lumiere Noire başlangıcından itibaren sabunsuluk sınırında dolaşan portakal çiçeği kokusunu size kontrollü şekilde hissettiriyor. Hatta kıyafet üzerinde uzun süre portakal çiçeği baskın hale geliyor. Hiç şaşırmadım bu duruma. Çünkü Francis Kurkdjian'ın başka parfümlerinde de bu sabunsu portakal çiçeği kullanımına rastlıyoruz. Fakat burada üst notalar dışında çok baskın değil portakal çiçeği. Yine de orta kısımda hala alttan alta destek veriyor portakal çiçeği.

Parfümün genelinde markanın bize alıştırdığı kalite hissiyatı mevcut. Fakat Aqua Universalis'de biraz fazla doğallık yakalama çabası, "steril ve zorlama" izlenimi yaratmıştı bende. Burada o kadar zorlamamış kendisini çok pürüzsüz ve doğal olayım diye. Onun için markanın diğer parfümlerine göre biraz dağınık gelebilir kokusu size.

Yurt dışındaki parfüm platformlarında övgüler yağdırıldığını göreceksiniz bu esere. Hatta kimilerine göre erkekler için üretilmiş en iyi gül temalı parfümlerden birisi olduğu bile söyleniyor. Rakipleri de şüphesiz çok güçlü. Le Labo - Rose 31, Frederic Malle - Une Rose, Czech&Speake - Dark Rose, Amouage - Lyric Man, By Kilian - Rose Oud, Eau d'Italie - Paestum Rose, The Different Company - Rose Poivree ve diğerleri...
 

Erkek için siyah ışık. Parfümün ismini böyle çevirebiliriz sanırım. Bu nasıl bir isim diyebilirsiniz. Hatta parfümün konsepti ile ismi çok uymuyor diye de eleştirebilirsiniz. Çünkü asla karanlık bir kokuya sahip değil. Her şey ortada ve transparan. Anlaşılan Francis Kurkdjian, parfümün ismini koyarken hiç böyle polemik olabilecek durumlara kulak asmamış. E iyi de yapmış tabiki. Özgürlük güzeldir. Hayatın her alanında özgürlüğünü koruyabilemeli insan. İşinde, sosyal hayatında, evinde ve parfüm seçiminde...

Bir çok yorumcu Lumiere Noire'yı seksi olarak tanımlamış. Şimdi her insanın hayatı algılama ve anlamlandırma kapasitesi farklıdır. Bunu eleştiri anlamında söylemiyorum. Tamamen insani bir durum. Ama bence bu parfüm kesinlikle seksi, cazibeli yada çekici değil. Tam tersi romantik, sakin, dengeli ve duygusal. Yani bu parfümü Mercedes spor arabasına binip, sağda solda dikkat çekmeye çalışan sonradan görme kardeşlerimiz değil de, klas, şık, cemiyet hayatının müdavimi, stil sahibi, bazı şeyleri ruhunda hazmedebilmiş kişilerin kullanması daha uygun olur. Hafif elit, azıcık snob sanırım doğru kelimeler kokusu için.

Yine bu parfümü çıraklıktan yetişmiş ve zengin olmuş holding sahibine değil de, yurtdışında eğitim almış, ailesi yüksek bürokrasiye mensup, 2-3 dil bilen, profesyonel bir üst düzey yöneticiye uyacaktır. Böyle ayırımlar yapmak pek içimden gelmiyor ama sanki günlük kullanımdan ziyade daha özel ambiyansların veya lüks mekanların kokusu Lumiere Noire Pour Homme. Günlük hayatta pazar günü eşofmanları giyip, markete gitmek için çok uygun olacağını sanmıyorum. Ona hakettiği değeri vermek lazım.

Bu parfüm bende boğaz kıyısında çok şık bir gece kulübünü hatırlatıyor. İçeriye sadece sınırlı sayıda kişinin girebildiği çok lüks bir mekan burası. İçeridekilerin çoğu birbirine yakın üst gelir grubuna dahil kişiler. Zaten hepsi birbirini iyi kötü tanıyor. Hafif loş bir ışık var. Boğazın o inci gibi ışıklarını seyrederek yenen akşam yemeğini hayal edin. Karşınızda çok güzel ve zarif bir kadın. Bir kaç kadeh kırmızı şarap içmişsiniz. İçkinin kana karışmasıyla oluşan rahatlama hissi ile düşüncelere dalmışsınız. Hayatın yaşamak için o kadar da kötü bir yer olmadığını düşünürken buluyorsunuz kendinizi.

Lumiere Noire Pour Homme soyut bir sanat çalışması gibi. Hatta İzlenimcilik akımının bir ressamının paletinden çıkmış tuval bile diyebilirim. Biraz bulanık, saydam ve geçirgen. Bezersiz bir kokusu yok. Özellikle son yıllarda bu tür baharatlı-gül temasına sahip parfümler karşımıza çıkıyor. Yani kokusu yüksek düzeyde yaratıcılık barındırıyor dersem abartmış olurum. Yine de herkesin sevebileceği güvenli limanlardan birisi. Deneyen çoğu kişinin beğenisini kazanacaktır. Bu parfümü kullandığınızda güzel övgüler alacağınızdan şüpheniz olmasın.


Lumiere Noire Pour Homme çok erkeksi yapıda değil. Yani zaman zaman kadınsılık içeren ilginç bir dengede. Bu kadınsılığı gül ve portakal çiçeği veriyor. Fakat baharatlar hemen yardıma koşup, erkeksi vurguyu arttırıyorlar. Hatta bence uniseks olarak rahatlıkla sunulabilir. Eğer çok erkeksi bir gül parfümü arıyorsanız sizin için uygun olmayabilir.

Denemelerim sonucunda, ilk sıktığınız andan sonlarına kadar çok büyük değişimler göstermiyor. Belli bir koku çizgisi var ve oradan ilerliyor. Süprizsiz bir kokuya sahip. Aslında basit kurgulanmış bir parfüm. Çok derin yada bol katmanlı değil. Verilmek istenen mesaj açık. Lafı hiç dolandırmamış Bay Kurkdjian.

Benim için sıkıntı olan diğer tarafı ise zaman zaman sabunsu çiçeksiliğin öne çıkıyor oluşu. Nedense portakal çiçeği kokusunu parfümlerde bir türlü sevemiyorum. Bana doğal ve mis gibi bir portakal hissi veremiyor. Biraz yapmacık duruyor. Onun için Lumiere Noire Pour Homme benim için hayatımın parfümü olamayacak. Hatta bir şişesini bile almayacağım. Ama yine de konforlu kokusunu her parfüm sever denemeli.

Parfümün tasarımcısı Francis Kurkdjian. Eau de Parfum (EDP) versiyonuydu bendeki orijinal numunesi. Fakat internetten gördüğüm parfümün orijinal kutusunun üzerinde EDT yazıyor. Pek anlayamadım bu durumu. Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Sonları çok güzel.
+ Yüksek kalitesi memnun edici.

Eksileri:
- Benzersiz ve çok yaratıcı bir parfüm değil.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği:10/8

1 Ocak 2013 Salı

Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Soir (2010)



Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Soir (2010)  Markanın uniseks olarak piyasaya sunulan parfümü.

Serge Lutens – Muscs Koublai Khan
Frederic Malle  - Musc Ravageur
L’Artisan Parfumeur – Dzing!
Amouage – Gold Man
Parfumerie Generale – L’Ombre Fauve
Mazzolari – Lui
Yves Saint Laurent – Kouros
Emanuel Ungaro – Ungaro II
Givenchy – Gentleman

On binlerce yıldır insanlar ile hayvanlar arasında karşılıklı bir bağ olduğunu düşünmek mümkün. İnsan ırkı zekasını kullanabilme yeteneği ile bütün doğayı ve hayvanları egemenliği altına alabilmiştir. Yakın zamanın fikirleri en çok tartışılan düşünürlerinden Charles Darwin’de insanlar ile hayvanlar arasındaki ilişkilere geniş yer ayırmış kitaplarında. Ama en ilginç değerlendirme ise Newyork Times gazetesinden gelmiş: “İnsanlar ile hayvanlar arasındaki sevgi hem karmaşık hem de değişken. Hayvanlar bizim en yakın dostlarımız ancak aynı zamanda laboratuar deneklerimiz ve akşam yemeklerimiz.”

İnsanoğlu hayvanlarla olan ilişkisini her zaman yakın tutuyor gördüğüm kadarıyla. Kedi-köpek besleyen ne kadar çok insan vardır kim bilir. Peki insanlar hayvanlara özgü kokuları severler mi? Bu tür parfümleri kullanmaya sıcak bakarlar mı?

Parfüm dünyası ile biraz yakından ilgilenenler değişik tanımlarla karşılaşacaklardır. Bu terimler kokuları daha iyi anlama ve anlatmak için gerekli kimi zaman. Mesela baharatlı parfümler, meyveli parfümler, çiçeksi parfümler yada hayvansal parfümler…

Hayvansal parfümler demek aynı zamanda hayvansal kokan parfümler demek ile eş anlamlı. Peki bir parfüm nasıl hayvansı olabilir. Değişen bir şey yok. Parfümün içine hayvanlardan alınıp da konulan bir içerik değil bahsedilen. Yine laboratuar ortamında oluşturulmuş içeriklerin hayvansal kokular vermesini sağlamak basitçe.

Hayvansallık hissi veren parfümlerde iki önemli koku kullanımı öne çıkıyor. Birisi deri diğeri de misk. Bu iki element hayvansal kokan parfümlerin en çok başvurdukları yardımcılar denebilir. Yani genellikle “pis, zaman zaman idrar kokan, hatta dışkı gibi kokan” parfümler çok sık tasarlanmıyor. Ama üreticiler seyrek de olsa bu tür uç ve marjinal parfümlere imza atıyorlar. Örnek olarak, bildiğiniz ahır gibi kokan L’Artisan Parfumeur’un Dzing’i, Yves Saint Laurent’in edepsiz kült parfümü Kouros, hayvani kokan Givenchy – Gentleman ve diğerleri… “Bir insan neden dışkı, idrar yada kirli iç çamaşırı gibi kokmak ister” dediğinizi duyar gibiyim. Ama zevk bu. Dior Homme’u da sever Kouros’u da.


Yazımın en başında ismi geçen hayvansal veya pis koktuğu düşünülen parfümlere 2010 yılında ciddi bir rakip geldi. Hem de başarılı bir parfümör olan Francis Kurkdjian’dan. Kendi niche markası ile adından oldukça söz ettiriyor Kurkdjian. Fakat şimdiye kadar denediğim farklı temalardaki parfümlerini başarılı bulmamıştım. Daha doğrusu çok yüksek fiyat etiketlerini hak edecek kadar ilgi çekici olduklarını düşünmüyorum. Bugün ise parfüm platformlarında çok daha fazla konuşulan ve tartışılan bir arkadaşa yer vereceğim. Bakalım anlaşabilecek miyiz kendsiyle?

Absolue Pour Le Soir oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda burnuma gelen kokuyu çözmekte zorlanıyorum. Bir taraftan tanıdık gelirken, diğer taraftan yabancılık hissediyorum. Sanırım keskin baharatlar (tarçın, kimyon veya karabiber), otlar ve miskin sıra dışı birlikteliği denebilir. Baharatlar ve misk ön planda. Fakat büyük bir sürpriz beni karşılıyor daha başlangıçta. Yoğun bir hayvansallık. Evet neredeyse uzun zamandır yıkanmamış kirli iç çamaşırı kokusu misk sayesinde verilmiş. Çok sevdiğimi söyleyemem. Ama saygı duyuyorum.


Absolue Pour Le Soir’in ikinci kısmına geçeyim. Uzun süren hayvansal misk ilerleyen saatlerde usulca ortadan kayboluyor. Ortaya tatlı modern baharatlar, vanilyamsı amber (bu tür amber kullanımını çok seviyorum), yumuşak odunsu notalar çıkıyor. Ve böylece devam ediyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki en sevdiğim kısım ikinci bölümü. Nefis olmuş alt notalar.

Parfümün başlangıcı olan ve 2-3 saate yakın devam eden hayvansal misk algıları zorlayan, kabul etmesi ve sevmesi zor, kafa karıştırıcı, sıra dışı. Benzerine çok rastlanacak gibi değil. Oldukça rahatsız edici olduğu bir gerçek. Fakat yurt dışındaki parfüm severlerin bu tür kokulara çok ilgili olmalarını anlayamıyorum. Evet cesur bir karar böylesi parfüme imza atmak. Zaten niche markalar dışında kimsenin uğraşmayacağı aşikar. Ama yine de başlangıcı ile orta notaları benim için fazla pis ve fazla sıra dışı. Bazı yorumcuların bu kısmı kokarcaya benzettiklerini küçük bir not olarak vereyim. Kimileri de kokusunu çok erotik ve seksi bulmuş.


Daha güvenli olan son kısım ise bence harika. Çok iyi harmanlanmış yumuşak baharatlar ve vanilyamsı amber baş rolde. Hafif tatlılık hissediliyor. Bu durum bal ile sağlanmış. Ne çok şekerli ne de çok baygın. Tam olması gerektiği gibi. Genel olarak zengin ve derin bir parfüm. İlerici ve sanatsal. Soyut ve şaşırtıcı. Bu parfümü oldukça beğendiğimi söylemem lazım. Yoksa haksızlık etmiş olurum. Hatta şimdiye kadar denediğim en iyi Maison Francis Kurkdjian parfümü oluyor rahatlıkla.

Absolue Pour Le Soir ilginç bir parfüm. Başlangıcındaki yoğun hayvansallık zaman zaman 1980 öncesinin şipreleri gibi davranıyor. Eski bir parfüm kokluyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Ama sonları ise tamamen değişiyor. Ve çok modern bir Fransız niche parfüm kokluyor izlenimi veriyor. Kibar, asil ve rafine. Francis Kurkdjian’ın diğer parfümleri gibi. Aynı parfüm 3-4 saat arayla sizi iki farklı dünyaya götürüyor. Adeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. Boyut değiştirmenizi sağlıyor. Ah o başlardaki kısım yok mu. Ona tahammül edebilirseniz sonlarda sizi müthiş bir sürpriz bekliyor.


Absolue Pour Le Soir uniseks olarak satışa sunulmuş. Bence de hem kadınlara hem de erkeklere uyacaktır. Fakat yoğun hayvansallık, erkek kullanımına daha mı yakın olur sorusunu aklıma getiriyor. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Başlangıcı keskin ve yoğun. Sonrasında tene yakın hale geliyor. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Denemeden almanızı tavsiye etmem. Herkesin sevebileceği bir yapısı yok.

Artıları:
+ Sonlarında ortaya çıkan koku nefis.
+ Farklı ve sanatsal kompozisyonu etkileyici.
+ Sadece deneyim olması bakımından bile denenmeli.

Eksileri:
- Başlangıçtaki yoğun hayvansallık biraz fazla geldi bana.
- Çok yüksek fiyata sahip.

Koku Güzelliği:10/8

16 Eylül 2012 Pazar

Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Matin (2010)



Maison Francis Kurkdjian – Absolue Pour Le Matin (2010)  Markanın uniseks olarak piyasaya sürülen parfümü.

Sevgili ve değerli parfüm severler. Bu aralar kendimi bir filmdeki karakter gibi hissediyorum. Quentin Tarantino’nun kült filmi “Kill Bill”deki arkadaş gibi değil. Elime silah ya da samuray kılıcı alıp, etrafta bolca insan öldürmek gibi planlarım yok şimdilik :) Ya da” The Godfather”’daki mafya babası gibi de hissetmiyorum. Kumar mafyalığına da soyunmuyorum şimdilik. Belki ileride :))

İsmi aklıma gelmeyen bir film. Konusunu söylediğimde hemen hatırlayacaksınız. Hani bir adam vardır. Her sabah uyandığında aynı günü ve aynı şeyleri yaşadığının farkına varır. Her gün aynı şeyler, aynı insanlar ve aynı olaylar. Yaşadığı her gün diğerinin tekrarıdır birebir. İşte o karakterdeki adama benzetiyorum bazen kendimi.

Buraya nereden geldim dersem sebebi bugün yazacağım parfüm. Maison Francis Kurkdjian, yeni bir niche marka olmasına rağmen ismini güçlü bir şekilde duyurmayı başardı. Lumeir Noir gibi bir hit yaratmayı da başardı. Ama MFK markasının parfümleri ile ilgili kafamda soru işaretleri oluşmaya başlayacak böyle giderse. Bu konuyu aşağıdaki bölümde anlatacağım için önce parfümümüze bakalım. Kimdir, nedir?


Absolue Pour Le Matin’i ben dörtlü bir parfüm grubunun üyesi olarak görüyorum. Ya da şöyle anlatayım. Kurkdjian, Pour Le Matin ve Pour Le Soir ismini verdiği ikişer parfüm piyasaya sürdü. Bugün yazacağım ise Absolue Pour Le Matin. Kendi sitelerindeki her zamanki janjanlı cümleler kullanılarak yazılmış kısa bir tanıtımdan başka bir şeye rastlamadım. Tarz olarak aromatik-turunçgil olarak sınıflandırılmış. Bence aromatik turunçgile çiçekleri de mutlaka eklemeliyiz.

İlk sıktığımda üzerime keskin, dolgun turunçgiller ve tatlı pudra kokusu hücum ediyor. Fakat pudra daha ağırlıklı. Biraz kadın deodorantlarına benzetiyorum böyle çiçeksi-pudra kullanımını. Son zamanlarda bu tür kokulara niche parfümlerde ne kadar çok rastladığımı anlıyorum. Başlangıcını pek sevdiğimi söyleyemem. Oldukça kadınsı ve iç bayıcı. Neyseki orta notalarında bu tatlı pudralı kısım geri çekiliyor. Bu andan itibaren çiçeksilik öne çıkıyor. Sanki portakal çiçeği. Evet bence orta notalarda hakimiyet portakal çiçeği ve diğer çiçeklerde. Açıklanan notalarında lavanta, süsen (iris), menekşe ve kekik var. Menekşe ve lavantadan ziyade sanki süsen biraz daha ağırlıkta. Yani portakal çiçeğine destek veriyor. Orta kısmını başlangıcından daha başarılı buldum. Alttan alta pudralı his hala var. Bu bölüm için çiçeksi-pudralı diyebilirim. Tatlılık bariz şekilde azalıyor. Son kısımda çok büyük değişiklikler yaşanmıyor. Yine pudramsı çiçekler hissediliyor. Onlara ise amber katkı sağlıyor. Alt notaları da fena değil. Yani özetle: Tatlı-pudralı turunçgiller, çiçekler ve amber diyebilirim kabaca.


Türkçemizde bir deyim vardır “Ben bu filmi daha önce görmüştüm” diye. İşte Absolue Pour Le Matin bu sözü aklıma getirdi. Çünkü daha önce de bu tür çiçeksi-akuatik-turunçgil parfümlerini bolca denedim. Daha doğrusu onlar karşıma çıktı. Bazı yorumcuların dediği gibi bu parfüm “bebek pudralarına, el kremlerine, kolonyalı mendillere veya pahalı sabunlara” benziyor. Hele ki başlangıcı. Sanki bebek pudrası ile yağlı kokan el kremi karıştırılıp kokuya dönüştürülmüş. Sonrasında biraz daha parfüm havasına giriyor. Fakat akuatik bir his yok Absolue Pour Le Matin’de. Ve ne yazık ki içeriğindeki pudra kullanımı zaman zaman sabunsu bir hale dönüştürüyor kokusunu.

Şimdi dikkatimi çeken son yıllarda bu tür pudralı-çiçeksi-turunçgilli kokularda artış var. Niche markaların yönelimi bu yönde anladığım kadarıyla. Gerek By Kilian, gerekse Ineke böyle parfümlere imza atıyorlar. Fakat Francis Kurkdjian özellikle mi bu tarz parfümlere yöneliyor anlamış değilim. Ve de artık neredeyse Kurkdjian’ın bir çok parfümünü birbirine benzetiyorum. İşte bunun için yukarıda bahsettiğim filmin kahramanı gibi hissediyorum kendimi. Aynı kokan parfümleri dener gibi. Kurkdjian üstadımız böyle pudralı-çiçeksi-turunçgilli-akuatik kokan yeni nesil parfümlere kafayı takmış durumda anlaşılan. Çünkü denediğim beş parfümünden dördü bu tarza yakın. Ve neredeyse hepsi birbirine benziyor.

Kompozisyon basit aslında. Başlangıçta bas pudrayı. İnsanları şaşırt. Kadınların gönlünü al. Sonrasında portakal çiçeği ile uniseks kullanıma yakınlık sağla. Fakat her ne kadar iki cinsiyete uygun olduğu söylense de bence kadın kullanımına daha yakın. Hele ki erkeksi parfüm arayanların pek yaklaşmamaları gereken bir kokusu var.


Absolue Pour Le Matin yüksek kaliteli bir parfüm. Başlangıcını saymazsak fena bir parfüm değil. Ama beni heyecanlandırdı mı? Tabiki hayır. Çünkü böyle bir iddiası yok. Daha çok konforlu ve romantik bir tarzı var. Romantizm karşıtı birisi değilim. Ama bu tür parfümlerden çok sıkılıyorum bir süre sonra. Zaten başından sonuna kadar çok radikal değişiklikler göstermiyor. Aynı çizgide ilerliyor kokusu. Size sürpriz yapmıyor, şaşırtmıyor.

Evet kaliteli, konforlu ve lüks bir parfüm Absolue Pour Le Matin. Ama 70 ml.lik şişesine 180 dolar verilecek kadar başarılı mı derseniz emin değilim. Eğer bu tür parfümleri seviyorsanız deneyebilirsiniz. Ama bir şişesini almak çok iyi bir fikir değil benim için. Ben henüz denemedim ama kokusunu Prada – Infusion d’Homme’a benzetenler çoğunlukta. Ayrıca Pour Le Matin ikilisinin diğer parfümü Cologne Pour Le Matin’e de hatırı sayılır derecede benziyor. Cologne’nin daha konsantrasyonu arttırılmış versiyonu sanki.

Absolue Pour Le Matin, Eau de Parfum (EDP) olarak piyasaya sürülmüş. Başlangıcı biraz keskin. Sonrasında da fark edilirliği fena değil. Kalıcılığı ise kıyafet üzerinde gayet iyi. Tende ortalama. Parfümün tasarımını markanın kurucusu ve sahibi Francis Kurkdjian yapmış. Her yaştan kişinin kullanacağı gibi diyebilirim. İlkbahar-yaz mevsiminde kullanmak için daha uygun olacağını düşünüyorum.

Artıları:
+ Orta notalarından itibaren kokusu fena değil.
+ Yüksek kaliteli ve lüks bir parfüm olduğunu hissettiriyor.

Eksileri:
- Başlangıcındaki kadın deodorantı efektini sevmedim.
- Uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağını düşünüyorum. En azından benim için.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

24 Temmuz 2012 Salı

Maison Francis Kurkdjian – APOM Pour Homme (2009)



Maison Francis Kurkdjian – APOM Pour Homme (2009)  Markanın erkek parfümlerinden.

Erkekler için çiçek kokuları neler olabilir? Menekşe, yasemin, gül ya da süsen (iris). Hangisi sizin için diğerlerinden bir adım öndedir? Peki portakal çiçeği nasıl bir fikir?

Parfümlerinin şişelerinin kapaklarını bile Paris’in gri ve çinko çatılı evlerine benzetecek kadar şehrine aşık bir adam Francis Kurkdjian. Bugün inceleyeceğim parfümünde ise Paris’e ihanet ediyorum diye düşünmeden Ortadoğunun Paris’i sayılan Lübnan'dan esinlenmiş. APOM Pour Homme’un APOM kısmının anlamı “A Part Of Me” olarak açıklanmış. Parıltılı ve erkeksi Eau de Toilette’lerin rafine bir yorumu olarak düşünülmüş.


APOM, markanın kendi sitesinde “odunsu, çiçeksi, otsu” olarak sınıflandırılmış. Koku ailesi olarak portakal çiçeği, sedir ağacı ve amberden bahsedilmiş. Otlar çok hakim olmasa da odunsu ve çiçeksi kokular ana yapıyı oluşturuyor diyebilirim. Zaten başlangıcı tam bir çiçek egemenliğinde gerçekleşiyor. Oldukça keskin bir portakal çiçeği kokusu adeta boğazınızı zorluyor. Ya da ben biraz fazla sıktım test sürecinde. Bence unisex bir çiçek kullanımı var üst notalarda. Ne çok erkeksi ne de kadınsı. Güzel diyebilirim.

Bir süre sonra parfüm oldukça tatlanıyor. Bu arada biraz pudra kullanımı hissediyorum. Sanki bebek pudraları gibi. Orta notalarda çiçeklerin etkisi azalıyor. Alt notalarında ise biraz çiçekler, biraz portakal aroması ve biraz daha ayakları yere basan yumuşak odunsu notalar var. Muhtemelen sedir ağacı. Amber ve miski de unutmamak gerek.


Bence APOM pour homme soyut sayılabilecek bir kokuya sahip. Hatta başlangıcı sanki sizi masal dünyasında gezintiye çıkmış gibi hissettiriyor. “Alice Harikalar Diyarında” kitabının içinden fırlayıp gelmiş bir kız gibi. Açılışı çiçeksi, masum ve çok temiz. Sonrasındaki pudramsı his pek bana göre değil açıkçası. Sonları ise ortalama üzeri bir odunsu-çiçeksi-amber üzerine oturmuş diyebilirim.

Aslına bakılırsa APOM’un ana elemanı çiçeksi bir portakal kokusu diyebilirim. Bu tabiki portakal çiçeğinden geliyor. Başları biraz kadınsı diyebilirim. Orta notalarından itibaren daha erkek kullanımına yakın hale geliyor. Fakat parfümün geneline bakarsam hem kadın hem de erkek kullanımına daha yakın. Çok erkeksi bir parfüm değil APOM Pour Homme. Fakat bu durum tabiki beni çok da ilgilendirmiyor.

APOM Pour Homme bence muhteşem koku güzelliğine sahip değil. Aşık olunabilecek bir kokusu olduğunu söyleyemem. Fakat çok yüksek kaliteli bir portakal çiçeği kokusu. Bu anlamda söyleyecek çok sözüm olamaz. Masum ve temiz bir kokuya sahip olmak istiyorsanız APOM Pour Homme sizin için diyebilirim. Ama tarzının bana çok yakın olduğunu söyleyemem. Bence yine de denemeniz gereken bir çiçeksi çalışma olmuş.


Kimi yorumcular bu tür parfümleri duş jellerine, el kremlerine yada şampuanlara benzetebiliyorlar. Haksız da sayılmazlar. Çünkü bu tür parfümler bence riskli. Eğer harman başarılı yapılmazsa bebek pudrası kıvamı hoş olmayabiliyor. Burada parfümör’un ustalığının devreye girmesi lazım. Francis Kurkdjian bu sınavı çok başarılı vermiş diyemesem de kötü demek haksızlık olabilir.

APOM Pour Homme bence tam bir ilkbahar parfümü. Tabiki yazın da rahatlıkla kullanılabilir. Sonbahar-kış için çok iyi bir fikir olmayabilir. Erkek parfümü olarak lanse edilse de bence unisex kullanıma daha yakın. Kokusunun tasarımını bizzat markanın kurucusu Francis Kurkdjian yapmış.

Artıları:
+ Başlangıcındaki çiçeksi kokuyu sevdim.
+ Açılışı oldukça güçlü bir şekilde gerçekleşiyor.
+ Çok yüksek kalitesi ve temiz, pürüzsüz yapısı dikkat çekici.

Eksileri:
- Pudramsılığı pek bana göre değil.  
- Erkeksi parfüm arayanları hayal kırıklığına uğratabilir.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

18 Haziran 2012 Pazartesi

Maison Francis Kurkdjian – Aqua Universalis (2009)



Maison Francis Kurkdjian – Aqua Universalis (2009)  Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

1969 yılında doğmuş Francis Kurkdjian. Ailesinin kökeni İstanbul’a kadar uzanıyormuş. Dedesi İstanbul’un önemli kürk tüccarlarından birisiymiş. Soy adları da muhtemelen (Kürkçüyan/Kurkdjian) buradan geliyor. Aile 1900’lü yıllarda Fransa’ya göç ediyor. İşte o ailenin çocuğu Francis Kurkdjian çocukluğunda Paris’de dans okuluna gidiyor. Fakat hiçbir zaman hayali bu değildi.

Henüz 16 yaşında parfüm tasarımcısı olmayı hedeflemişti. 21 yaşında ise dünyanın en önemli parfüm akademisi olan ISIPCA’da eğitim görmeye başladı. Ve ne olduysa 1995 yılında oldu.

                                                          Markanın kurucusu Francis Kurkdjian.

Sadece 26 yaşındaydı. Jean Paul Gaultier markası için bir parfüm tasarlaması istenmişti. İsmi Le Male olacak bu koku parfüm endüstrisinin en önemli oyuncularından birisi oldu. Hala en çok satan erkek parfümlerinden. Böylece Kurkdjian genç yaşında dünyaya ismini duyurmayı başardı.

2009 yılında ise artık yeterince “piştiğine” kanaat getirmiş olacak ki, kendi markasını oluşturdu. İsminin başına “Maison” ekleyip, bir niche parfüm evi yaratmıştı. Yani çok yeni bir marka Maison Francis Kurkdjian.


Kurkdjian’ın numunelerinden hangisini deneyeyim diye düşünürken elim nedense Acqua Universalis’e gitti. Sanırım “Aqua” kelimesi beni çekti. Daha çok deniz veya su tabanlı kokularda kullanılan “Aqua (Su)” kelimesi, Francis Kurkdjian’ın zihninde biraz farklı bir hal almış. Aqua Universalis’in Türkçe anlamı olarak “Evrensel Su” karşıma çıktı. Umarım doğrudur.

Kendi sitelerinde “Basit ve parlak bir parfüm. Nefis bir tazelik barındıran misk ve çiçek.” anlamında kısa bir açıklama var. İlk sıkıldığında çok yumuşak ve saf çiçeklere biraz da bergamot-limon eşlik ediyor. Pürüzsüz, sakin ve kusursuz. Orta notalara geçildiğinde çiçekler iyice öne çıkıyor. Fakat öyle Frederick Malle – Carnal Flower’daki gibi yoğun ve kadınsı değil. Daha meyvemsi ve sabunsu. Sanki portakal çiçeği. Bir yorumcunun dediği gibi Cartier – Eau de Cartier’e benziyor bu kısım. Fakat ondan çok daha rafine ve kaliteli. Alt notalarında ise çok zayıflıyor kokusu ne yazık ki. Belli belirsiz aldığım koku misk ve odunsu notalar. Ortalama bir kapanış yapıyor. Çok çarpıcı değil.


Aqua Universalis’in ismine bakıp da akuatik (deniz yada su merkezli) bir parfüm beklemeyin. Çünkü bu parfüm genel olarak beyaz, sakin, masum ve barışçıl kokan çiçekler üzerine inşa edilmiş. Pürüzsüz yapısı bana Jean Claude Ellena’yı hatırlattı. Yüksek kaliteli bir çiçeksi-meyveli kombinasyon diyebiliriz. Biraz da sabunsuluk. Açıklanan notalarında yazmasa da bence portakal çiçeği oldukça önemli bir yer tutuyor bu parfümde.

Şimdi efenim bazı yorumcular kokusunu “çamaşır deterjanlarına veya yumuşatıcılarına” benzetmiş. Hatta “yeni yıkanmış yatak çarşaflarına” bile benzetilmiş. Eleştirilerin bir kısmı bu yönde. Evet biraz haklılık payı var. Fakat bazı çiçeksi yada akuatik parfümlerde kullanılan elementler insanlara bu hissi verebiliyor. Tabi burada parfüm tasarımcısının sihirli dokunuşlarının devreye girmesi gerek. Ve o deterjan kokusunu, müthiş bir hale getirmeli. Bu da çok kolay bir iş değil takdir edersiniz ki. Francis Kurkdjian gibi bir ustanın ise böyle nasihatlere pek ihtiyacı yok tabiki. Ben ise bu parfümü kadın deodorantlarına benzettim ilginç bir şekilde.


Eğer üst düzey çiçeksi, hafif tatlı meyveli ve sabunsu (daha çok portakal çiçeği gibi) bir parfüm arıyorsanız çok beğenebilirsiniz. Fakat genel olarak benim sevdiğim bir tarzda değil. Onun için bir şişesini alıp da kullanacağımı sanmıyorum. Yine de denemeye değer.

Aqua Universalis, Eau de Parfum (EDP) olarak satışta. Fakat fark edilirliği bir EDP’ye göre düşük. Her yaş grubuna uyabilecek yapısıyla ismindeki “evrensel” temasını doğruluyor. Unisex olarak piyasaya sürülsede bence kadın kullanımına daha yakın. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü.


Artıları:
+ Başlangıcını çok başarılı buldum.
+ Yüksek kalitesi ve rafineliği ilgi çekici.
+ Saf, doğal, masum ve pürüzsüz hali etkileyici.

Eksileri:
- Sonlarını biraz sıradan buldum.
- Bu kadar çiçeksilik benim için fazla.
- Çok yüksek fiyatı. Aman almadan önce deneyin.

Koku Güzelliği:10/7