Parfums MDCI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Parfums MDCI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2017 Cumartesi

Parfums MDCI – Le Rivage des Syrtes (2009)

1900’lü yılların başlarında doğan ve Fransa’nın yirminci yüzyıldaki en büyük yazarı olarak kabul edilen Julien Gracq’ı, böylesine şöhretli hale getiren romanlarından birisiydi “Sirte Kıyısı”. 97 yaşında öldüğünde, ünlü Liberation gazetesi onun ardından, “medyatik her türlü girişimi hayat boyu reddetmiş bu olağanüstü alçakgönüllü ve ilke sahibi insanın Goncourt ödülünü nasıl anında ret ettiğini” hatırlatmış. Sirte Kıyısı romanına verilen Goncourt ödülünü kabul etmemesi, Avrupa edebiyat dünyasında hala hatırlanıyor anlaşılan.

Kaderin bir cilvesi olarak 2009 yılında Fransa merkezli bağımsız parfümevi MDCI, Julien Gracq’ın Sirte Kıyısı (Le Rivage des Syrtes) romanından esinlenen parfümünü piyasaya sürdü. Hayatı boyunca bu tür şeylere iyi gözle yaklaşmayan Julien Gracq’ın en bilinen romanının bir parfüme isim babalığı yapmasını acaba nasıl karşılardı bilemiyorum.

Bizi ilgilendiren kısım MDCI’ın Le Rivage des Syrtes’i. Parfümün resmi tanıtımında geçen “kayıp adalar, egzotik yolculuklar, sahil boyunca değerli bitkiler ve egzotik koku malzemeleri toplamak için evden çok uzakta seyahat eden yalnız bir denizcinin masalından” bahsedilmesi şüphesiz ki merak uyandırıyor. Gerçi Le Rivage des Syrtes, MDCI’nin biraz geri planda kalmış eserlerinden birisi. Bakalım kullanım döneminde bana neler hissettirmiş.

Parfümün açılışı tatlı ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Modern ve biraz fazla tatlı-mayhoş meyveler hissedilir oranda feminen. Orta kısımda meyvelerin hakimiyeti devam ediyor fakat aktörler değişiyor. Şekerli portakal-mandalinaya metalik ananas eşlik ediyor. Biraz da şekerli çiçekler var orta bölümde. Açıklanan orta notalarında ylang ylang ve sümbülteber var. Bu iki çiçek olabilir orta kısımda meyvelere eşlik eden. Orta kısım hala kadınsı. Kapanışta mumsu ve karamelize edilmiş vanilya sazı ele alıyor. Meyvelerin yerini misk geçiyor. Çok etkileyici değil kapanışı. Standart bir vanilyayla sonlanıyor.

Le Rivage des Syrtes, açık ara meyveli-çiçeksi-vanilyalı bir eser. Çokça şekerli meyve (portakal, mandalina, ananas ve belki de erik) ile çiçeklerin (ylang ylang, sümbülteber ve yasemin) ortalama bir karışımı gibi duruyor uzaktan. Sonlarda eklenen yanık vanilya ise sıradan. Kokunun bana göre analizi bu kadar. Çok karmaşık ve derin bir parfüm değil. Birçok ortalama piyasaya kadın parfümüne benzeyen yapısıyla geri planda kalmasının sebebini açıklıyor.

Le Rivage des Syrtes, günümüzün yeni nesil bol şekerli kadın parfümlerini andıran canlı-dinamik genç kız kokusuna yatırım yapmış gibi görünüyor. Genel konsepti çoğu kişinin sevebileceği tarza yakın. Fakat parfümün problemi özgün ve yüksek kaliteli olamaması. Notaların kalitesi tek tek ele alındığında yüksek değil. Kimi zaman geri plandan gelen yapaylık kimi zaman şekerli yapının fazlalığı sıkıntı yaratabiliyor. Belki de benim erkek tenime uyum sağlayamadı. Doğru bir kadın teninde iyi iş çıkarabilir.

Patricia de Nicolai gibi önemli bir ismin tasarladığı Le Rivage des Syrtes, EDP formunda. Kalıcılığı tende normal. Fark edilirliği normalin altında. Kimi yorumcuların yaz mevsimine yakıştırdığı Le Rivage des Syrtes, bence sıcaklarda rahat olmayacaktır. Serin ilkbahar-sonbahara daha uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

10 Mart 2017 Cuma

Parfums MDCI – Les Indes Galantes (2015)

İsmini ve ilhamını ünlü Fransız besteci Jean-Philippe Rameau’nun 18. yüzyıla ait eseri Les Indes Galantes’ten alan bir parfümle beraberim. Fransa merkezli niş parfümevi MDCI’nın 2015 çıkışlı parfümü Les Indes Galantes, kendi sitelerinde kadın bölümüne konulmuş. MDCI’nın şöhretli parfümlerinin biraz gerisinde kalan Les Indes Galantes, yine kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: ” Hayali bir egzotik ülkeye seyahat etmeye davet eden, rafine ve şehvetli bir parfüm. Değerli baharatların, çiçeklerin ve meyvelerin sarhoş edici kokuları duyu ve duyguları uyandırır.”

Les Indes Galantes’in açılışı kremsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina ikilisine benzettiğim başlardaki turunçgiller, modern, tatlı ve yüksek kaliteli. Üst notaları çok güzel. Orta bölümde turunçgiller biraz geri plana geçiyor ve bu sefer kremsi baharatların gelişine şahit oluyoruz. Tarçın ve karanfile benzettiğim baharatlar kaliteli. Orta bölümden itibaren tatlılık devam ediyor ve azıcık artıyor. Orta kısımda baharatlara biraz badem ve vanilya da eşlik etmeye başlıyor. Orta kısmı da beğendim. Kapanışta vanilya artık tek oyuncu. Tatlılık kapanışta üst sınıra dayanıyor. Şekerli vanilyaya dönüşen alt notaları epey sıradan.

Başlangıçtaki ferah olmayan kremsi turunçgillerin dinamik ve başarılı kokusu, orta kısımda yoğun baharatlarla birleşiyor. Orta bölümdeki badem sürprizi gerçekten ilginç. Böyle bir kompozisyona badem yakışırdı ve parfümün tasarımcısı Cecile Zarokian bu fırsatı kaçırmamış. Gerçi badem büyük rol oynamıyor ana yapıda.

Les Indes Galantes’in baharatlı bir vanilya parfümü olduğunu söyleyebilirim. Bu ana kompozisyona eklenmiş turunçgiller, reçineler, badem ikincil elemanlar olarak düşünülebilir. Tatlılığın her daim olduğu fakat sonlarda iyice abartıldığı Les Indes Galantes’in, üst-orta bölümünü beğendim, kapanışını başarılı bulmadım. Keşke tatlılık daha az verilseymiş.

yakin galamentes yen
Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Sonuç olarak sıcak, reçinemsi, vanilyalı, baharatlı bir parfüm arıyorsanız, Les Indes Galantes emrinize amade. Kadın parfümü olarak sunulsa da erkekler rahatlıkla kullanabilir. Tobacco Vanille ve Herod’dan daha kadınsı değil. Ha bu arada kimi kullanıcıların Tobacco Vanille’ye benzettiği Les Indes Galantes, bence koku güzelliği anlamında Tobacco Vanille ve Herod’un gerisinde. Bunu da küçük bir not olarak belirteyim.

Sonları dışında belli bir kaliteyi tutturan Les Indes Galantes, EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabilecek ve çoğu kişinin hoşuna gidebilecek tarzıyla, markanın başarılı sayılabilecek eserlerinden birisi. Muhteşem mi? Değil. Benzersiz mi? Cık. Kötü mü? Tabii ki değil.

Koku Güzelliği:10/7

25 Ocak 2017 Çarşamba

Parfums MDCI – Cuir Garamante (2013)

Ağırlıklı olarak Kuzey Afrika’da yaşayan Berberiler, bölgenin en kadim halklarındandır muhtemelen. Libya, Fas ve diğer ülkelere dağılmış haldeki Berberilere, Arapların Mağrib dedikleri biliniyor. Çöllerde hala yaşamaya devam eden bu egzotik halk, parfüm üreticilerinin bir şekilde ilgisini çekiyor. Muhtemelen bu halkı gizemli ve kendine özgü buluyor Batı merkezli zihin dünyası.

Fransa kökenli niş parfüm evi MDCI, Berberi halkından ilham alarak Cuir Garamante’yi 2013 yılında piyasaya sürdü. İsminden de anlaşılacağı üzere deriyi merkeze aldığını düşündürten Cuir Garamante’i, bir süredir kullanıyorum. Kendi sitelerinde Arabistan, Afrika, çöl ve baharat temalarını öne çıkarmışlar.

Cuir Garamante’ın açılışı yüksek kaliteli gülle gerçekleşiyor. Mayhoş ve tatlı meyvelerin eşlik ettiğini söyleyebilirim. Açıklanan notalarında göremedim ama erik veya böğürtlen olabilir. Başlangıcı gayet güzel. Orta kısımda gül bir parça geri çekilirken, öd ve safran ortaya çıkıyor. Bu iki notanın dengede verildiği orta kısımda sıcak baharatlar da mevcut. Kapanışta gül tekrar kendisini gösteriyor. Tütsüyle verilmiş gül ve derinin uyumunu beğendim.

Cuir Garamante, gül-safran-öd üzerine kurgulanmış bir parfüme benziyor. Başlangıçtaki baskın gül kadınsı değil. Üst notaları muhtemelen parfümün en güzel kısmı. Orta bölümdeki öd ve safranı kendime yakın bulamadım. Zaten safran konusunda düşüncelerim belli. Orta notalardaki hoş baharatlar bile bence durumu kurtaramıyor. Son bölüm kaliteli ve yeterli.

cuir-garamante-sotd-club yen
Fotoğraf sotdclub sitesinden alınmıştır.

Yazının buraya kadar ki kısmında bir eksilik olduğunu hissettiğinizi sanıyorum. Hiç deriden bahsetmedim. Oysa parfümün ismi deri üzerine ve kendi sitelerinde de deriden bahsedilmiş. Açıkçası Cuir Garamante’de son bölüm dışında baskın deri algılayamadım. Varsa bile geri planda kalmış veya özellikle öyle konumlandırılmış. Bu anlamda benim için de sürpriz oldu. Büyük oranda deri beklerken, gül ile karşılaşmak biraz şaşırtıcı.

Sonuç olarak orta kısmı dışında bence fena değil Cuir Garamante. Ama işin kötü tarafı şu ki orta kısım, parfümün en uzun süren bölümü. Orta kısmı, biraz Montale parfümlerindeki öd kullanımına benzettim. Benim sevdiğim tarzda değil öd kullanımı. Sıcak baharatların verilişini beğendim ödün yanında. Son bölümde oldukça zayıfladığını belirtmem gerekiyor.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

EDP formundaki Cuir Garamante’in kalıcılığı normal, fark edilirliği yüksek değil. Kokusunun tasarımını Richard Ibanez yapmış. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanılabilir. Kendi sitelerinde erkek parfümü bölümünde yer alıyor Cuir Garamante. Bence de erkek kullanımına daha yakın. Bir öd-gül parfümü, günlük kullanıma ne kadar uyarsa, Cuir Garamante’de o kadar uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

26 Aralık 2016 Pazartesi

Parfums MDCI – Ambre Topkapi (2003)

Elimdeki MDCI parfümlerinden hangisini kullanayım diye bakınırken, içlerinden birisi ismiyle hemen dikkatimi çekti. Evet, parfümlerin isimlerinin alım kararında önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Niş markalarda bu tür inceliklere özen gösteriyorlar. Sonuçta çarpıcı veya ilginç bir isim, rakiplerinin önüne geçebilir.

Ambre Topkapi, MDCI’ın 2003 çıkışlı ilk parfümü. On üç yıllık bir parfüm olduğunu ve kokusunu Pierre Bourdon gibi çok saygı gören ismin tasarladığını öğrendiğimde şaşkınlığım arttı. Hele bir de ismindeki Topkapi’nın, İstanbul’daki Topkapı sarayına öykündüğünü düşündüğümde ayrıca heyecan verici hale geldi Ambre Topkapi. Bakalım ismindeki amber temasını nasıl yansıtacak kokusuna.

Ambre Topkapi’nin başlangıcı ferah sayılabilecek turunçgil meyveleriyle gerçekleşiyor. Metalik greyfurt ve portakala benzettiğim açılışı yapay ve oldukça basit. İlk saniyelerdeki turunçgillere, ilerleyen dakikalarda yüksek kaliteli olmayan ferah lavanta ekleniyor. Orta bölümde parfümün turunçgil karakteri devam ederken metalik baharatlar ve yapay amber ekleniyor kompozisyona. Başlangıçtaki canlı ve dinamik turunçgillerin yerini alan ananas ve aromatik otlar, üst notalardaki kadar yapay ve ucuz kokmasa da harika değiller. Son bölümde kadifemsi yapay ambere, fazlaca tatlılık barındırmayan vanilya ekleniyor. Sanırım biraz da miskten söz edebiliriz alt kısımda.

Ambre Topkapi için kendi sitelerindeki ferah, odunsu ve baharatlı tanımı kesinlikle doğru. Başlangıcındaki burnu tırmalayan ferahlık yüksek kaliteli olmasa da başlangıç seviyesi arkadaşlar için sevilesi. Orta bölümdeki kadifemsi yapaylık, baharatları, odunsuları ve amberi kapsıyor ne yazık ki. Kapanış bir parça konforlu ve güvenli. Neyse ki vanilya şekerli ve pudralı verilmemiş. Alt notalar olgun ve sakin.

arkasi topkapi yen

MDCI’ın şöhretli parfümleri Invasion Barbare ve Chypre Palatin, oldukça ilgi görüyorken Ambre Topkapi’nin neden biraz geri planda kaldığını anlayabiliyorum. Yurtdışı merkezli platformlarda oldukça eleştirilen Ambre Topkapi’nin en büyük sorunu yüksek kaliteli kokmaması ve yapaylığı. Bu tür kadifemsi amber bende genellikle baş ağrısı yapar ki Ambre Topkapi tam bu sınırda. Başlangıcı oldukça sıradan bir ana akım markanın parfümü gibi. Sanırım yorumcuları hayal kırıklığına uğratan tarafı başlangıcı.

İsmindeki amber ve Topkapı göndermelerini düşündüğümde oryantal ve egzotik amber parfümü beklerken şaşırtıcı derecede ferah ve açık bir koku formu karşıma çıktı. Ağır ve ağdalı değil. Gayet net ve dinamik. Bu dinamizmi Dihydromyrcenol’un verdiğini söylüyor bazı yorumcular. Bu element daha çok sabunlarda ve deterjanlarda kullanıldığı için, kimileri kokusunu sabunlara benzetmiş Ambre Topkapi’nin. Aslında sabunsu değil ama ne demek istediklerini anlıyorum.

Sonuç olarak bana göre olmadığına karar verdim Ambre Topkapi’nin. Yine de buz gibi soğuk havalarda kullandığım Ambre Topkapi’nin çarpıcı ve canlandırıcı kokusu, bu aralar kendimi verdiğim gül ve öd parfümlerinin ardından kaçış gibi geldi. Muhteşem olmasa da siz bu erkeksi, modern, ferah fujer kıvamındaki Ambre Topkapi’yi deneme listenize alabilirsiniz.

flu topkapi yen
Fotoğraf osswald sitesinden alınmıştır.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği yüksek değil. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir. Günlük kıyafetlerle de takım elbiseyle de uyumlu olacaktır. Serin ilkbahar-sonbahar kullanımı için ideal.

Koku Güzelliği:10/5

30 Kasım 2016 Çarşamba

Parfums MDCI – Chypre Palatin (2012)

Chypre Palatin’in hikayesi 2011 yılının sonbaharında usta parfümör Bertrand Duchaufour’un çalıştığı laboratuvarında tuttuğu küçük notlarla başlamış diyebiliriz. Tasarladığı parfümler çoğu koku sever tarafından takdir edilen Bertrand Duchaufour, bir kaç ay boyunca üzerinde çalıştığı formülde kullandığı her elementi, ideal dengeyi buluna kadar gözden geçirdi. Ve müthiş derecede kompleks, zengin, kadifemsi bir koku ortaya çıktı. Bu parfümün ismi Chypre Palatin olarak belirlendi.

MDCI’ın kendi sitesinde Chypre Palatin’in erkeksi tarafına vurgu yapıldığını görüyoruz. Markanın iddiasına göre Chypre Palatin aynı zamanda duygusal ve şehvetli bir kadın parfümü olarak da kullanılabilir! MDCI’a göre koleksiyonlarındaki her parfüm adeta bir şiir gibidir ve Chypre Palatin, yeşil, oryantal bir şiirdir.

MDCI’ın, parfüm severler arasında efsane dönüşen iki parfümünden birisi Invasion Barbare’yi geçtiğimiz aylarda kullanmıştım. Şimdi markanın diğer ilgi gören ve tartışılan eseri Chypre Palatin’e sıra gelmiş durumda. Uzun zamandır ismini farklı platformlarda gördüğüm ve merak ettiğim bir parfümdü. Nihayet bir başka kavuşma daha yaşıyoruz. Uzaklarda olan ve hiç karşılaşma olasılığı bulunmayan iki kişinin bir şekilde rastlaşması gibi bir duygu Chypre Palatin’i kullanmak.

Parfümün başlangıcı iki ayrı şekilde gerçekleşiyor. Ten üzerinde, üst notalarında ortaya çıkan sabunsu aldehitlerle şaşkına dönüyorum. Tendeki bariz ve temiz sabunsu çiçeksilik, kumaş üzerinde neredeyse yok. Kıyafetlerime uyguladığımda ilk saniyelerde fazlaca tatlı kırmızı meyveler ve pudralı çiçeklerle karşılaşıyorum. Buruk bir böğürtlen ya da pudralı, şekerli kiraz var diyeceğim neredeyse. Dolgun ve fazlaca tatlılık barındıran çiçekler, kadın parfümü sınırlarında dolaştırıyor Chypre Palatin’i. Başlangıcı yüksek kaliteli ve zengin. Orta kısım, hem tende hem de kumaşta benzer sonuçları veriyor. Parfüm ilginç şekilde sıcacık hale geliyor. Hayvansallık geri planda saklanıyor. Erkeksi sayılamayacak çiçeklere, sıcak baharatlar da ekleniyor. Evet, bana göre orta notalarda baharatların rolü önemli. Ayrıca gül de var orta bölümde. Başlangıcı gibi zengin orta notalar. Kapanışta pudralı ve hatta mumsu vanilya mevcut. Alt notalar pek zengin sayılmaz. Hatta parfümün en ortalama yeri denebilir.

flu palatin yen

Chypre Palatin ismini gördüğünde eminim ki ben gibi bir çok parfüm sever benzer şeyleri düşünmüştür. Bir niş markanın, yeni nesil şipre kokusuna imza atarak geçmişe saygı duruşunda bulunacağı hayalleri, parfümü kullanma aşamasında çabucak bitiveriyor. 1970 veya 1980’li yılların nostaljik şiprelerine yakın koku formu beklerken, karşıma fazlaca tatlılığa bulanmış, hatırı sayılır derece hayvansal, benim için fazlaca çiçeksi ve pudralı yapıyla göz göze geliyorum. Eski tarz turunçgilli şipreleri unutun çünkü Chypre Palatin kendisine farklı yol çizmiş. Orta kısımdan itibaren harareti artan ve karakterini gösteren Chypre Palatin, sonlarda çarpıcı olmayı beceremiyor.

Evet, oldukça zengin yapıyla karşı karşıyayız. Ten ve kumaş üzerinde farklı davranabilen bir parfüm. Kumaş üzerinde ortalama bolca tatlı, yarı karanlık, meyveli-çiçeksi-pudralı gibiyken, tende daha hayvansal, sabunsu, ve pudralı-vanilyamsı kokuyor. Meyveler (bence erik ön planda, turunçgiller), çiçekler (gül epey baskın, iris, yasemin), sıcak baharatlar (tarçından şüpheleniyorum) ve bolca tatlılık (hey vanilya çık ortaya) parfümün zenginliğini kanıtlıyor ama acaba biraz fazla zengin ve detaylı mı? Bu kadar karmaşık notaların bulunduğu parfümlerde kakafoni oluşma ihtimali ne yazık ki fazla. Gerçi Bertrand Duchaufour gibi ustanın bu tuzağa düşmeyecek kadar deneyimli olduğunu biliyoruz.

Sonuç olarak Chypre Palatin, yüksek kaliteli, herkesin sevemeyeceği, kompleks, gösterişli ve lüks. Kesinlikle kötü değil ama sanki benlik de değil. Biraz kafa karıştırıcı, zorlayıcı ve hırslı. Erkek parfümü bölümünde bulunan Chypre Palatin’i bir kadın rahatlıkla kullanır. İçeriğindeki çiçeksilik buna seve seve izin verir. Çok erkeksi ve şipre taraf yok Chypre Palatin’de. Bu anlamda uniseks kullanıma yakın duruyor.

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği ilk patlamadan sonra çabucak düşüyor. Saldırgan olmayan, yumuşak fark edilirliğe sahip. Sonbahar-kış kullanıma uyacaktır. Biraz yaş ve parfüm deneyimi istiyor Chypre Palatin.

Koku Güzelliği:10/7

9 Şubat 2015 Pazartesi

Parfums MDCI – Invasion Barbare (2005)


Parfums MDCI – Invasion Barbare (2005)

Kelime anlamı olarak kırıcı, kaba, vahşi, yabani ve ilkel anlamlarına gelen "barbar" kelimesinin kökeninin Antik Yunan'a kadar gittiği rivayet ediliyor. Eski Yunanlıların ve Romalıların, o dönemlerde kendileri gibi olmayan ve yaşamayan kişileri, kabileleri ya da toplumları barbar olarak niteledikleri sır değil. Tabii barbarlık kavramının yüzyıllar içinde çoğu halkın üzerine yapıştırılan yafta gibi kullanıldığını da anlıyoruz tarih okumalarından.

Milattan önceki dönemlerde Çinlilerin, Orta Asya'da kabileler halinde yaşayan Türkleri ve o coğrafyadaki insanları barbar olarak görmeleri şaşırtıcı değil. Hatta bu barbarlık yaftası Türklerin üzerinden uzun zaman silinememiş bir türlü. Orta Çağ Avrupasında bile Türklerin barbar oldukları ve hatta ailelerin çocuklarını bile "seni barbar Türklere veririm" diye korkutmaları işin trajik yanı. Genellikle batı dünyası için, doğuda yaşayan vandallar olarak görülen kabileler, M.S. 350 yılları civarında büyük bir göç dalgası ile Avrupa'ya girmiş ve kıtanın bütün dengesini değiştirmişti. Vizigotlar, Ostrogotlar, Vikingler ve diğerleri, tarihin akışını değiştiren barbar kavimler olarak düşünülüyor.

Barbarlık ve vandallık, 21. yüzyıl dünyasında farklı şekillerde karşımıza çıksa da, dünya insanlarının bilinçaltında her zaman için derin izler bırakmış. "Parfümlerle ne ilgisi var bu anlattıklarının Parfüm Merakı" dediğinizi duyar gibiyim. Bence de barbarlık ile parfümlerin hiç ilgisi yok ama ismi "Barbar Saldırısı" olan bir koku karşımıza çıkıverdi 2006 yılında. Fransa merkezli niş parfümevi  Parfums MDCI oldukça tartışılan, hakkında güzel yorumlar olan Invasion Barbare'i genç parfümör Stephanie Bakouche'e emanet etti. Bayan Bakouche'un ismi, büyük üstatların yanında fazlaca geçmese de, bu iddialı parfümün tasarımına imza atmış gibi görünüyor. Kariyerinde L'Artisan Parfumeur için Rose Privee dışında başka ses getiren parfüm yaratamamış gibi görünse de, Parfums MDCI niş parfümevi ona güvenmiş ve ortaya nostaljik fujer severlerin ilgisini çeken bir eser ortaya çıkmış.


Parfums MDCI gibi niş parfümevi için oldukça amatörce hazırlanmış internet sitesinde Invasion Barbare'ın oryantal karakterine güçlüce vurgu yapılmış. Oryantal eğreltiotu, baharat ve aromatik yapısı olduğundan bahsedilmiş. Zaten parfümün daha ilk saniyelerinden itibaren eğreltiotu vurgusunun ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz. Evet Invasion Barbare'in, erkeksi, şık ve sofistike olduğunun deklare edilmesi benim için çok anlamlı değilse de, bu kadar övgüler alan ve çok konuşulan parfümü denemekten mutlu olduğumu belirtmeliyim.

Lafı uzatmadan geçeyim "Barbar Saldırısı"na. Parfümün başlangıcında eski tarz erkeksi keskin lavanta karşılıyor beni. Lavantaya erkeksi ve tozlu sayılabilecek bergamot da eşlik ediyor. Başlangıcı yeterince fujer, yüksek kaliteli, eski ve güzel. Her ne kadar böylesine verilmiş lavanta benim için fazla olsa da yine de beğendim kalite hissiyatını üst notaların. Orta kısımda hiç şaşırmadığım değişiklikler oluyor. Lavanta, ana yapıdaki yerini sürdürüyor. Yeşil lavantaya aromatik otlar (kekik), baharatlar (kakule ve zencefil) ve plastiğimsi deri eşlik etmeye başlıyor. Tenimde sabunsu menekşe hissiyatına doğru kayan orta bölümün en rahatsız edici tarafı uyumsuz plastiğimsi deri. Kompozisyona neden eklendiğini anlayamadığım bu deri, hem fujer karakterine ket vuruyor hem de yapaylık oluşmasına neden oluyor. Zengin ama karmaşık ve tutarsız orta bölümü sevdiğimi söyleyemem. Geleyim sonlara. Alt notalarda fujer yapı devam ediyor ama koku oldukça zayıflıyor. Kapanışta misk, biraz vanilya ve yumuşak kremsi menekşe ile orta kısma göre daha makul şekilde tenden ayrılıyor. Vanilyamsı menekşe yine fazla tatlı değil. Son kısım sakin ve rafine.

Invasion Barbare, tam bir eski tarz İngiliz Züppesi kokusu. Erkeksi, nostaljik, maço ve atipik. Tatlılığa pek yüz vermeyen bu retro fujerin bende uyandırdığı his şu: Lavantalı, menekşeli, sabunsu, derili, anasonlu, baharatlı bir takım elbise kokusu. Günümüzün yeni nesil bol tatlı-şerbetli baharatlı oryantalleri ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, nevi şahsına münhasır, duruşu ve karakteri olan, soylu, asil, resmi ve ciddi bir parfüm. O, erkeksiliğin ve klasik Fransız modasının bir ürünü adeta.


1960'lı yıllardan yanlışlıkla 2006 yılına ışınlanmış uzay-zaman yolcusu gibi duruyor Invasion Barbare. Dumansı, lavantalı, menekşeli fujerlerin hakimiyetindeki eski dünyanın bir oyuncusu. Kendisine arkadaş olarak Sartorial veya Mouchoir de Monsieur'un eşlik edebileceği, biraz derinlere inersek efsanevi kült Brut ile yakından akraba çıkabilecek bir kardeşimiz. Caron Pour Homme ile de ara ara takılabilir Invasion Barbare. Aman yadırgamayın çünkü karakteri böyle. Nasıl ki Britney Spears ile Leonard Cohen'i aynı sahnede düşünemezsek, 1 Million ile de Invasion Barbare'yi aynı karede düşünemeyiz. Olmaz arkadaşlar zorlamayın doku uyuşmazlığı var.

Bence Invasion Barbare'e en yakın parfüm yukarıda da değindiğim üzere Penhaligon's'un erkeksi fetişi Sartorial. Alfa veya baskın erkek kokusuna meraklı ve hafiften eşcinsel karşıtı, Amerikan Cumhuriyetçilerine oy veren Orta Amerikalı tutucu ve silahlara meraklı kovboy kılıklı erkeklerin kokusu olabilir Invasion Barbare. Hey, Mr. Bush; Teksas'taki çiftliğinde kullanman için sana bir parfüm daha buldum. Umarım beğenirsin!

Bu tarz menekşeli, sabunsu lavantalı, baharatlı, fazlaca maço unsurları öne çıkaran kokulara gıcık değilim ama kendime yakın bulamıyorum. Sanki benim için değil de 63 yaşındaki dayıma daha çok uyacağını hissediyorum böyle kokuların. Onun içindir ki uzun zamandır merak ettiğim bu arkadaş için harika övgüleri arka arkaya sıralamayacağım. Onun yerine şunu yapayım: "Denemeden almayın, pişman olmayın" klişesini tekrar edeyim ve aradan sıyrılayım.


Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak için daha uygun bence. Luca Turin'in kitabında Invasion Barbare, baharatlı odunsu olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş verilerek en iyi parfümler listesine alınmış. Bir kere daha beni şaşırtıyor bay Turin verdiği notla. Fakat yine de değerli abimize saygıda kusur etmemek gerekiyor.

Eau de Parfum (EDP) formundaki Invasion Barbare, anlaşılacağı üzere tam bir erkek parfümü. "Yok benim alt komşu söylediydi, uniseks kullanıma uygunmuş Parfüm Merakı" derseniz size cevabım Funda Arar'ın o can alıcı bedduası olur: "Aşksız kal, aşksız kal, aşksız yalnııııızzz"

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6