Ralph Lauren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ralph Lauren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2021 Pazartesi

Ralph Lauren – Safari For Men (1992)

Modacı Ralph Lauren’in Afrika kıtası için “Bazen orada bulunmamış olmak daha iyidir” dediği rivayet edilir. Ralph Lauren’in kurduğu moda imparatorluğunda yine de Afrika kıtasına özgü tasarımlar ve esinlenmeler vardı. Ralph Lauren’in 1980’li yıllarda piyasaya sürdüğü Afrika safari tarzı kıyafetleri ve kol saatlerinin yanında 1990 yılında Safari isimli kadın parfümü de yer almıştı.

Ralph Lauren için Safari koleksiyonu, sömürgeci batı medeniyetlerinin Büyük Beyaz Avcı olarak kendilerini tanımlayıp, Afrika çöllerinde kurdukları kibirli Safari çadırlarında, nesli tükenmekte olan bir türün vizyonuydu belki de: Serengeti Ovalarında gümüş çay servisiyle piknik yapan türden bir kadının portresi… 1990 yılındaki kadınlar için ilk Safari’den sonra 1992 yılında erkek versiyonu raflara çıkmıştı.

Gerek Safari’nin kadın versiyonu gerekse Safari erkek, deri benzeri kutusu ve kristal kesime benzeyen vintage şişeleriyle 2020’li yılların parfüm şişesi tasarımlarının oldukça dışında yer alıyor. Basit ama kesimli şişenin içindeki açık sarı sıvı, 1980 hatta 1970’li yılların çok kullanılan öğesiydi. Bir şipre çoğu zaman sarı renge sahiptir, bu durum adeta yazılı olmayan kuraldır.

 

Safari For Men, 1990’lı yılların en sevilen erkek koku klasiklerindendi. Tabii aradan geçen yılların ardından onun tarzı, modern parfümlerden oldukça uzakta kaldı. Safari For Men’in açılışı bergamot, artemisya, aldehit ve aromatik yeşil notalarla gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak tanımlanması zor erkeksi baharatlı-meyveli nostaljik yapı, orta bölümde de devam ediyor. Orta kısımda erkeksi çiçekler de partiye katılıyor. Gül, karanfil ve yasemin, garip hüzün dalgasına katılıyor. Sonlarda bir parça deri, meşe yosunu ve paçuliyle kapanış yapılıyor.

1990’lı yılların ve daha öncesinin kokusal referanslarına ait bir parfüm Safari. Gayet erkeksi ve onu koklayan kadınlar yüksek ihtimalle beğenmeyecekler ve övgüler alamayacaksınız. Z kuşağının kafası karışık gençleri Safari’ye kolayca burun kıvırıp, onu dede kokusu ya da modası geçmiş olarak tanımlayabilir. Evet, o nostaljik hatta retro kokuyor. 2020 ve 2030’lı yılların kokusal trendlerine uymayacağı kesin gibi. Zaten Safari’nin popüler delikanlı olmak gibi derdi yok.

Erkeksi çiçekler terimi günümüzde anlamsız olarak düşünülebilir fakat 1980 yıllarda çoğu erkek parfümünde maskülen şekilde çiçekler kullanılıyordu. Safari, bergamotlu, neredeyse sabunsu aromatik baharatlı meyvemsilikle hüzünlü çiçekleri bir araya getiriyor ve bunu da yüksek kaliteyle yapıyor. Eski dost meşe yosunu tabii ki oralarda bir yerde. Tatlı-şekerli vanilya bombası modern parfümlerden sıkılan erkekler için iyi bir kaçış seçeneği Safari, tabii yaşınız kırkın üzerindeyse.

Herkese uymayacak yapısı ve koleksiyoner seviyesindeki kullanıcılara yönelik kokusal sınıfıyla, unutulmaya yüz tutmuş Safari’nin temsil ettiği maço erkek kalıbı, hoş bir anı olarak hafızalarımızda kalacaktır. Safari konfor parfümü değil, erkekler kulübünün esaslı üyesidir.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı güçlü değil. Onun buruk-hüzünlü yapısını, ılık-serin sonbahar döneminde kullanmaya yakıştırıyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

9 Temmuz 2021 Cuma

Ralph Lauren – Polo Blue Eau de Parfum (2016)

Ralph Lauren’in 2003 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Polo Blue, Eau de Toilette formundaydı. Mavi şişesiyle, 2000’li yılların en sevilen ve en çok satılan erkek parfümlerindendi. Tabii yıllar içinde birçok rakibi karşısında popülerliği azaldı. Parfüm severler için ayrı bir yeri olan Polo Blue’nun yıllar içinde devam parfümleri geldi. 2016 yılında Polo Blue’nin Eau de Parfum versiyonu raflardaki yerini aldı.

Son yıllarda popüler ferah erkek parfümlerinin Eau de Parfum versiyonlarının çıkarılmasıyla sık sık karşılaşıyoruz. Guerlain Homme’nin Eau de Parfum versiyonu ve Kenzo’nun ünlü klasiği Kenzo Pour Homme’nin Eau de Parfum formundan sonra Polo Blue’nun da Eau de Parfum’uyla tanıştık.

Polo Blue EDP’nin ilk saniyeleri ferah ve tuzlu sucul turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot ve limona eşlik eden deniz notaları yeni nesil modern sucul erkek parfümlerinin kopyasına benziyor. Orta kısma geçildiğinde tuzlu turunçgillere fesleğen ve nane ekleniyor. İlk Polo Blue EDT’ye benzeyen orta kısımdan sonra sonlarda büyük değişim olmuyor. Odunsu kapanış yine ferah ve gayet tanıdık kokuyor.

Polo Blue EDP, ferah, yazlık, deniz kenarı için gayet uygun, vasat kalitedeki bir arkadaşa benziyor. Modern, yazlık, sucul-tuzlu deniz kokan yeni nesil erkek parfümlerinden pek farkı bulunmuyor. Kokusal anlamda tabii ki ilk Polo Blue’yu andırıyor ama yeni Eau de Parfum, çok daha tuzlu ve deniz gibi kokuyor. İlk Polo Blue daha olgun ve kaliteli kokarken, yeni EDP biraz sıradan ve kimi kullanıcılara göre deterjan-çamaşır yumuşatıcılarını andırıyor.

Yazlık parfümlerin en büyük düştüğü hatalardan birisi aşırı dozda calone gibi kokan temadır ki Polo Blue, az da olsa bu yola giriyor. Evet, ismi gibi mavi denizleri hatırlatıyor. Size yazlık sahil kenarlarının havasını sunuyor. Plajlarda içilen tropikal kokteylleri de hatırlatıyor fakat yaratıcılık ve kalite anlamında Polo Blue EDP, yeteri kadar başarılı davranamıyor. Onun sıradan kokusu hafiften Kenzo Homme Eau de Parfum’u çağrıştırıyor. İlk Polo Blue ise daha karakterli parfüm izlenimi veriyor.

Çoğu kişinin sevebileceği genele yakın havasıyla Polo Blue EDP, popüler vasat kültüre hitap ediyor ve ticari olarak kendisine biçilen rolü oynuyor. Eğer parfümlere çok daha derinden bağlıysanız, Polo Blue EDP muhtemelen sizi kesmeyecektir. Çok daha iyi yazlık parfümler varken, Polo Blue EDP’yi tercih eder miyim emin değilim.

Eau de Parfum formunda fakat etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı normal seviyede denebilir. Kokusunu Carlos Benaim tasarlamış. Giymesi kolay yapısıyla günlük kullanıma ve her türlü ortama rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

5 Haziran 2018 Salı

Ralph Lauren – Polo (1978)

Çok genç yaşlarda Brooks Brothers mağazasında satış elemanı olarak başladığı hayat serüveninde bugün dünyanın önemli moda markalarından birisini yaratan Ralph Lauren’le birlikteyiz. Her ne kadar moda alanında eğitimi olmasa da mağazada çalıştığı zamanlarda genç Ralph kravat tasarımları yapmaya başlamıştı. İlerleyen yıllarda içindeki tasarım aşkına engel olamayan Ralph Lauren, işinden ayrılıp kendi tasarladığı kıyafetleri satacağı mağazasını açacaktı.

Ralph Lauren’in hiç kuşkusuz dünya modasına armağan ettiği en önemli tasarımı Polo yaka denilen tişörtleri. Bu tişört tasarımı o kadar sevildi ki diğer rakipleri de Polo yaka tişörtler piyasaya sürmeye başladılar fakat Polo kelimesiyle Ralph Lauren ismi birbirinden ayrılmaksızın iç içe geçmişti artık.

Bay Lauren, Polo tişörtlerinin parlak başarısından esinlenerek 1978 yılında parfüm işine girdi. İlk iki parfümünün ismi tahmin edileceği gibi Polo idi. 1978 yılındaki bu iki parfümün birisi kadınlar için diğeri de erkeklere yönelikti. Ve erkek versiyonu seneler içinde müthiş bir klasiğe dönüştü.

O yeşil şişesi ve kutusuyla zaten az çok içindeki sıvı hakkında bilgi veriyordu Polo parfümü. Carlos Benaim gibi bir üstadın elinden çıkan Polo, yıllar önce kullanıp, sevdiğim eserlerden birisiydi. Bakalım Polo cephesinde değişen bir şey var mı?

Polo’nun açılışı eski-tozlu bergamot ve yeşil yapıyla gerçekleşiyor. Kimilerinin çimene benzettiği başlangıcı daha çok eski bergamot kolonyalarını andırıyor. Üst notaları doğal ve kaliteli. Orta bölümde yeşil turunçgiller geride kalırken paçuli ve deri ortaya çıkıyor. Tabii parfümün genelinde bulunan yeşil tema devam ediyor. Son bölümde büyük değişim olmuyor. Paçuli-deri ikilisine eklenen çam ağacı, parfümün yönünü bir parça odunsu tarafa çevirse de genel karakter değişmiyor.

Polo, 1970’li yılların erkeksi eserlerinden birisi. O dönemki yaşıtları kadar sert ve acımasız değil. Yapısındaki yeşil tema kullanımı kolay hale getirse de paçuli ve deri onu daima maço tarafa yakın tutuyor. Tabii buradaki deride yeni nesil parfümler gibi tatlılık aramak abes olur. Genel olarak kuru sayılabilecek sağlam bir parfüm Polo.

Böyle bir klasiğin eleştirilecek pek bir yönü yok bence. Nefis bir yeşil odunsu, çamsı, erkeksi deneme ve olabilecek en kaliteli harmanlardan birisine sahip. Kokusu, şimdiki parfümlerde olmayan karaktere sahip. Onu kullandığınızda gerçek bir erkek parfümü olduğunu anlıyorsunuz ve saygı duyuyorsunuz.

Polo, resmi ve ciddi bir parfüme benziyor. Takım elbiseye veya hafta sonlarını golf kulübünde geçiren patronlara yakışacak bir arkadaş. Genç arkadaşlardan ziyade 35 hatta 40 yaş üzeri erkeklere önerebilirim.

EDT formundaki Polo’nun son reformülasyonlarla performansının törpülendiği söyleniyor ki haklı olabilirler. Etrafa yayılımı ilk dakikalarda gayet iyiyken ilerleyen saatlerde tene yakın duruyor. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum. Şunu da belirteyim. Belki Polo’yu kullandıktan sonra biraz eski tarzından dolayı kadınlardan iltifatlar alamayacaksınız fakat safkan bir maskülen kullandığınızı çok iyi bileceksiniz. E zaten önemli olan da bu değil mi?

Koku Güzelliği:10/8

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Ralph Lauren – Polo Blue (2003)

Ahh Polo Blue… Üniversite yıllarımın parfümü. 2003 yılında çıktığında neredeyse her on erkekten beşinin kullandığı modern klasik. Yolu parfüm sevgisiyle çakışan ve Polo Blue kullanmayan veya denemeyen kaç erkek vardır ki? O mavi şişenin içindeki sıvı bir süredir benimle birlikte.

İsmindeki ve şişesindeki mavi vurgusu, 2000’li yılların başlarındaki sucul parfüm modasına bir gönderme olarak düşünülebilir. Gerçi Polo Blue, sucul temayı farklı şekilde yorumluyor. Kimilerinin 1978 çıkışlı yeşil şişeli Polo Classic’in güncelleştirilmiş hali olduğunu söylemelerini pek zihnimde oturtamadım. Şişe tasarımı dışında pek benzer taraflarına rastlayamadım.

Polo Blue’nun açılışı ferah bir patlamayla gerçekleşiyor. Salatalık, kavun ve tuzlu deniz esintisiyle üst notalar sizi karşılıyor. Meyveli açılış oldukça güçlü, karakteristik ve erkeksi. Normalde bu tür salatalık kokusunu sevmem parfümlerde. Buradaki kullanım bir şekilde hoşunuza gidiveriyor. Orta bölüme geçildiğinde meyvemsiliğin yerini artan yeşil tema alıyor. Aromatik otların (fesleğen, kekik), nanenin, yeşil çimensi yapının ve lavantanın olduğunu düşünüyorum orta notalarda. Ne yazık ki bu bölümde şikayet edilen yapaylık kendisini gösteriyor. Son bölümde misk, odunsu notalar ve kendi sitelerinde bahsettikleri süet etkili oluyor. Yeşil karakter, son bölümde azalıyor.

Evet, gerçekten farklı bir sucul yapı var karşımızda. Yeşil temanın öne çıktığı (isminin ve şişesinin renginin aksine), aromatik otların ve lavantanın desteklediği, erkeksi bir kompozisyona sahip. Meyvelerin başlangıç dışında pek etkisi yok. Turunçgiller neredeyse ortada görünmüyor. Tuzlu, sucul koku başlangıçta kendisini gösteriyor ama sonrasında yeşil çimensiliğe doğru evriliyor.

resmi polo blue yen

Buradaki yeşillik, çamsı-ağaçsıdan ziyade otsu olduğu için, tarz olarak Cool Water, Bulgari – Aqua tarzına daha yakın. Azıcık da Bond No.9 – Wall Street’e benzettim kokusunu. Orta kısımdaki yapaylık can sıkıcı. Derin bir kokusu olmasa da, çarpıcı ve erkeksi karakteri onu diğerleri arasında farklı kılıyor.

Benim için durum pek parlak değil. Başlangıcını sevsem de, orta bölümden itibaren bıktırıcı yeşil aroma, yapaylık ve köşeli tarzı, benim için sevilesi değil. Biraz dik kafalı yazlık diyebilirim onun için. Serin yaz akşamları için ideal gibi görünüyor.

Hatırladığım kadarıyla ilk çıktığı zamanlarda etrafa buram buram yayılan kokusu sanki biraz zayıflamış gibi. Kimilerinin reformülasyondan bahsettiği Polo Blue’nun performansı yüksek değil. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği ilk başlarda güçlü. Sonrasında normale dönüyor.

Sonuç olarak şişesini alıp, severek kullanacağım bir arkadaşa benzemiyor ama önemli erkek klasiklerinden olmaya aday Polo Blue’yu en azından denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz kullanımına uygun gibi.

islak polo blue

Parfümün tasarımını Carlos Benaim ve Christophe Laudamiel yapmış. Luca Turin, odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek en kötü parfümler listesine koymuş Polo Blue’yu. Benim kullandığım EDT versiyonuydu. Bir de EDP olanı çıkmış ki henüz onu denemedim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

17 Kasım 2012 Cumartesi

Ralph Lauren – Polo Sport (1994)



Ralph Lauren – Polo Sport (1994)  Markanın klasikler arasında yerini almış erkek parfümü.

“Bronx’ta geçen çocukluğum boyunca, dünyayı bir pencereden izledim. Ama bu pencere basket oynadığımız okulun arka bahçesine bakan pencere değil, rüyalarıma açılan pencere idi.”

Bu ilginç anekdot ne yazık ki bana ait değil. Çünkü çocukluğum Bronx’ta geçmedi. Kravat tasarımı ile başlayan bir hikayeye sahip Ralph Lauren. Ve onun tüm dünyada milyonlarca insanın kullandığı Polo yaka tişörtleri. Hangimizin Polo yaka bir tişörtü yoktur ki? Ya da olmamıştır?

“Otantik ve ikonik Polo, modern görünüşlü yaşam biçiminin orijinal sembolüdür. Ivy League klasik ve eskilerden kalma İngiliz erkek giyimini, kent stili ve Amerikan spor görünümü ile birleştiren Polo spor kıyafetleri ve ısmarlama kıyafetleri, stil sahibi, belirli bir zamana ait olmayan ve tüm erkek jenerasyonları için eşsiz bir görünüm sunar.”


İşte Ralph Lauren, Polo markasını böyle tanımlıyor kendi sitelerinde. Kentli, orta-üst gelir düzeyine sahip, şık, stil sahibi ve biraz züppe.

İyi de bu tanımlara uyan çok fazla kişi çıkacak mıdır? Ralph Lauren’in dünya çapında başarı kazanan kıyafet tasarımlarını düşündüğümüzde sanırım karşılığı var bu kriterlerin.

Artık her modacının yapması şart olan parfümler konusunda ise ne durumda acaba Ralph Lauren? Parfüm dünyasının klasiklerinden birisi olan çam ağacı temalı yeşil şişeye sahip Polo, aynı tişörtleri gibi öncü bir rol oynamış diyebiliriz. Bugün hala en çok satanlardan olan Polo’nun çok başarılı erkek parfümü, markanın da iddialı olduğunu gösteriyor bize. En azından parfümler arenasında.


Markanın eski tarz parfümleri ülkemizde çok bilinmiyor. Oysaki parfüm severler gayet yakından takip ediyorlar. Mesela Ralph Lauren’e ait Monogram diye bir parfüm duydunuz mu? Ya da Chaps, geçtiğimiz aylarda incelemesini verdiğim Crest, Safari veya Tuxedo. Evet ülkemiz insanının sadece Ralph Lauren’in belirli parfümleri ile ilgilenmesi ilginç. Oysa bu markanın 1970’lerden itibaren önemli klasiklere imza attığını sanırım çok azımız biliyor. Yani bugün popüler olan Polo Blue yada Polo Black gibi parfümler, buzdağının sadece görünen yüzü.

Bugün ise değişik bir yerde duran arkadaşlardan birisine göz atacağım. Çünkü Polo Sport için “geçiş dönemi parfümlerinden” diyebilirim. Nereden nereye geçiş diye soracaklara hemen cevap vereyim. Eski tarz şiprelerden, 1990’ların ortasından itibaren modern kokulara geçiş. Ve Polo Sport tam da 1994 yılında ileriye doğru atılmış bir adım bence. Çünkü markanın 1990 ve öncesindeki parfümlerine pek benzemiyor. Onlardan daha modern ve yenilikçi. Ama tabiki o zamanın şartlarında. Bugün için değil.


Polo Sport’un meşhur şişesini bilmeyen çok azdır sanırım. Üzerindeki Amerikan bayrağına gönderme yapan arması ve yuvarlak mavi şişesi aslında bize içindeki sıvı hakkında ipucu da veriyor.

Gerek ismindeki “Sport” vurgusu gerekse mavi bir şişeye sahip olması deniz veya su tabanlı bir koku ile karşılaşacağımızın habercisi adeta. Fragrantica’da aromatik yeşil olarak sınıflandırılmış. Bence de doğru. Hatta küçük de bir ekleme yapayım kendimce. Aromatik yeşil-akuatik-ozonik diyorum. Hadi bakalım.

Lafı daha fazla uzatmadan geçelim kokumuza. İlk sıkıldığında beni aromatik yeşil meyveler, biraz deniz esintisi, muhtemelen Calone kimyasalı, ferah nane ve buruk turunçgiller karşılıyor. Yine bir “Dejavu” yaşıyorum. Çok tanıdık bir koku. Acaba nereden hatırlıyorum. Polo Sport’un üst notaları standart bir akuatik koku ile gerçekleşiyor. Biraz Givenchy – Insense Ultramarine etkisi, biraz Davidoff – Cool Water esintisi, hatta hafiften Polo Blue havası. Bu tür deterjan veya çamaşır yumuşatıcısı benzeri kokular pek ilgimi çekmiyor. Açılışını çok sevdiğimi söyleyemem.


Orta notalarından itibaren bu akuatik hava devam ediyor. Fakat etkisi biraz düşüyor. Onun yerine bir parça lavanta, az da olsa menekşe, biraz deri (açıklanan notalarında yok ama deri olduğunu düşünüyorum), aromatik yumuşak baharatlar (zencefil olabilir) ana ekseni oluşturuyor. Bence başlangıcından daha sevilebilir ama harika değil. Son kısımda ise odunsu notaların hakimiyeti var. Yani klasik bir erkek parfümü kapanışı. Alt notaları da beni benden alamadı.

Polo Sport, döneminin önemli parfümlerinden birisiydi. Cool Water ile birlikte ferah deniz/okyanus esintili parfümlerin örneklerindendi. İlk çıktığında büyük başarı yakalamıştı muhtemelen. Ama bugün kokladığınızda çok özel ve ilginç gelen bir tarafı yok. İlerleyen yıllar içerisinde Polo Sport’a benzeyen bir çok parfümün piyasaya sürülmüş olması onun geri planda kalmasına neden olmuş diye düşünüyorum.


Bence başlangıcı çok rafine değil. Sıradan bir akuatik gibi davranıyor açılışında. Orta kısım neyseki daha ilginç ve zengin. Ama yine de kendime yakın bulamadım. Son kısmı ise eh işte. Sanırım parfümün en beğendim tarafı orta notaları.

Polo Sport yapaylık sınırında dolaşan, ferah deniz teması, erkeksi çiçekler ve yeşil meyveler etkisinde. Çok kaliteli değil. Ralph Lauren’in daha eski kaliteli parfümleri düşünüldüğünde hayal kırıklığı yaratabilir. Sanırım geçiş dönemi parfümü olması, kalite anlamında da düşüşün bir sebebi. Ralph Lauren’in hiçbir yeni parfümünün büyük başarılar elde edememesi ise ayrıca irdelenmesi gereken bir durum.


Şimdi Polo Sport bence otuz yaş altındaki genç arkadaşları hedefliyor. Bazı yorumcuların dediği gibi akşam spordan çıktıktan sonra, günlük kullanımda ya da deniz kenarında kullanılabilecek vasat bir parfüm. Bence denemeden almayın. Hata biraz abartarak Chanel – Bleu’nun nostaljik bir versiyonu diyesim geliyor. Eski anıları canlandırmak için bire bir Polo Sport.

Luca Turin’in kitabında Polo Sport’a beş üzerinden dört yıldız verilmiş ve lavantalı ananas olarak sınıflandırmış. Bence üç yıldızdan daha fazla bir not abartılı olur.

Parfümün tasarımını Michael Kors – Michael For Men, Calvin Klein – CK One gibi başarılı işlere imza atmış Harry Fremont yapmış. Ayrıca bir çok ana akım marka içinde parfümler tasarlamış Fremont. Yani oldukça deneyimli bir burun dersek yanlış olmaz.


Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama oldu. İlkbahar-yaz mevsiminde kullanmak daha uygun olacaktır. Genç arkadaşlara tavsiye ederim. Üst yaş grupları için çok uygun olmayabilir.

Artıları:
+ Orta notaları fena değil.
+ Döneminin önemli parfümlerindendi. Sadece bunun için bile denenebilir.

Eksileri:
- Açılışı başarılı değil.
- Geneline hakim olan çamaşır yumuşatıcısı kokusu ilgimi çekmedi.
- Bir şişesi alınacak kadar başarılı olduğunu düşünmüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

3 Mayıs 2012 Perşembe

Ralph Lauren – Safari For Men (1992)



Ralph Lauren – Safari For Men (1992)  Markanın klasikler arasında yerini almış erkek parfümü.

Gece saat tam da 00.00’da yazmaya karar veriyorum. Bilgisayarın içindeki müzikler kulağımın içinde adeta, kulaklık marifetiyle. Bir taraftan IAMX – My Secret Friend çalarken, dört dakika altı saniye sonra bu sefer İIO – Runaway sırayı alıyor. Ve müzik listesindeki on dokuz şarkı gibi diğerleri sıranın kendilerine gelmesini bekliyor.

İçim nedense bir garip son 1-2 senedir. Yaşlanıyor muyum yoksa hayatı anlamaya mı başlıyorum emin değilim. Fakat emin olduğum bir şey var ki dünya iyiye doğru değil kötüye doğru gidiyor. İyi de var mı elle tutulur kanıtların diyecek olursanız da cevap verebileceğimi sanmıyorum. Ama bir şeyler olduğunu hissediyorum.

Acaba hayatın olağan akışı mı hızlanıyor? Yoksa insanoğlu artık endüstriyel hayata yabancılaşıyor mu? Yani her şeyin hatta ilişkilerin bile mekanikleştiği, içinin boşaldığı, arkadaşlıkların çıkar üzerine kurulduğu bir dünyaya doğru gittiğimize inancım artıyor.


Aslında her şeyin kocaman bir oyun olabileceği ihtimali Jim Carrey’nin o dramatik filmi “The Truman Show”’un  aklıma gelmesine sebep oluyor. Kariyerinin ilk yıllarında absürd-komedi filmler ile parlayan Jim Carrey’in bence en hüzünlü filmlerinden birisi. Hani şu hayatının aslında kocaman bir film stüdyosunda geçtiğini öğrendiği müthiş film. Yıllarca yaşadığı her şeyin aslında bir televizyon şovunun parçası olduğunu anladığında yaşadığı hayal kırıklığını sanırım ondan daha iyi başka bir oyuncu anlatamazdı.

                            The Truman Show'da Jim Carrey'in herşeyin bir oyun olduğunu anladığı sahne.

Yani aslında insanın hep eskiyi özlemek gibi bir refleksi var bence. Çocukken büyüklerin “Nerede o eski bayramlar” sözüyle bolca dalga geçerdik. Fakat şimdi düşünüyorum da acaba büyüklerimiz haklı mıydı? Eskilerin insan ilişkileri, hayatları, dünyaya bakışları daha mı doğruydu? Yoksa ileriye doğru akan her gün dibi görünmeyen bir uçuruma doğru mu gidiyoruz? Umarım öyle değildir. Zaten “ummaktan” başka elimizden ne gelebilir ki. Cher’in o güzel şarkısında söylediği gibi “Hayat o kadar güçlü ki…”

Yahu parfüm merakı içimizi kararttın. Kıvanç Tatlıtuğ’un baklavalarından yada Beren Saat’in nasıl tecavüze uğradığı gibi magazinsel konulardan bahset diyebilirsiniz. Yada 1 Mayıs’da aslanlar gibi yürüyen “Antikapitalist Müslüman Gençler”’den bahset. Hatta güncel siyasete gir. Satılmayan bir tiyatrolar kalmıştı, onu da özelleştiriyorlar. Yazsana iki cümle diyebilirsiniz. Özellikle yazmıyorum. Çünkü yazarsam çok ağır olacak tutamayacağım kendimi.

Konu yine dağılmaya başlarken küçük bir müdahale ile parfümlere döneyim. Çünkü Ralph Lauren – Safari For Men’i deneme sürecinde aklıma sürekli eski günler ve çocukluğum geldi. Bana bu hissi yaşatan durumun nedeni Safari’nin 1990’ların başında piyasaya sürülmesi ve döneminin bütün özelliklerini bünyesinde barındırması diyebilirim.


Fragrantica’da aromatik odunsu olarak sınıflandırılsa da bence Safari For Men şipre ve aromatik fujer karışımı ilginç bir yerde. Fakat aromatik fujer yönü daha ağır basıyor gibime geldi. Safari’nin açılışı tam bir şipre gibi. Otsu notalar, bergamot ve eski kokan turunçgiller sanki Christian Dior - Eau Sauvage havası veriyor başlangıca. Adeta eski bir kovboy filminden fırlamış karakterler gibi. Süper-erkeksi, modası geçmiş, biraz tozlu ve nostaljik. Günümüzün modern parfümlerine o kadar uzak ki. Bana eski limon kolonyalarını hatırlattı.

Orta notalara geçildiğinde kokusu oldukça değişiyor. İşte eski parfümlerin güzelliklerinden birisi de bu. Yeni parfümler gibi dümdüz kokular değiller. Üzerlerinde çalışılmış, detaylı ve size her an bir sürpriz yapabilir. Bu kısımda aromatik baharatlar hakim diyebilirim. Fakat öyle bildiğimiz bir tarçın-karanfil gibi kullanılmamış. Baharatlar çok egzotik haldeler. Evet sanırım doğru kelime “egzotik”. Nasıl anlatılır tam olarak bilemiyorum ama ferah hatta soğuk bir havası var baharatların. Çok yumuşak ve tahammül edilebilir. Diyebilirim ki parfümün bana en yakın gelen bölümü burası.


Alt notalarında ise tam bir 1980’ler parfümü gibi davranıyor. Aromatik odunsu notalar, deri, silhat üçlüsü sazı ele alıyor. Böylece tenden ayrılıyor.

Safari For Men kim ne derse desin eski dünyadan kopup gelmiş ve yolunu kaybetmiş bir zaman yolcusu gibi. Günümüzün parfüm trendleri ile uzaktan yakından ilgisi yok. Hatta bu kokuyu duyan bir çok genç arkadaş muhtemelen sağa sola kaçışacaktır. Bir kere bildiğimiz anlamda çok tatlı bir yapısı yok. Evet orta notalarda biraz tatlılık hissediliyor ama kesinlikle baygın bir kullanım değil. Safari’yi kısaca şöyle kritik edebilirim: Başlangıcını sevmedim, orta notaları sevdim, alt notaları ise hiç bana göre değil.


“Biraz da eski kokuları incele parfüm merakı” istekleri üzerine başvurduğum bir arkadaştı Safari. Açıkçası bu tarzdaki parfümlerle aramın pek iyi olmadığını daha önceleri de söylemiştim. Fakat bunu bir önyargı olarak değil, olgu olarak düşünebilirsiniz. Belki de bu tür parfümler daha 35 yaş ve üzerindeki erkekleri hedeflediği içindir. Ama bir türlü sevesim gelmiyor. Safari’nin kokusu bana erkeklerin kullandığı traş köpüklerini hatırlattı.

Buradan Safari’nin başarısız bir parfüm olduğu anlaşılmamalı. Genel olarak detaylı ve belli bir kalitenin üzerindeki yapısı memnun edici. Kendine özgü duruşu var. Bir dönemin ruhunu yansıtan klasiklerden birisi. Özellikle bu tarz erkeksi ve maço parfümleri sevenlerin ilgisini çekeceğine eminim. Birebir benzemeseler de Guy Laroche – Drakkar Noir ve Polo Crest’e yakın diyebilirim kokusu.


Safari For Men tam bir erkek parfümü. Bir kadında düşünemiyorum. Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Aman denemeden almayın yoksa pişman olabilirsiniz.

Artıları:
+ Orta notaları fena değil.
+ Böylesi erkeksi kokuları sevenlerin oldukça hoşuna gidecektir.

Eksileri:
- Başlangıcını sevemedim.
- Herkesin sevebileceği bir parfüm değil. Almadan önce denemeniz yerinde olacaktır.
- Benim için biraz fazla “eski” kokuyor.

Koku Güzelliği:10/6

4 Nisan 2012 Çarşamba

Ralph Lauren – Polo Black (2005)


Ralph Lauren – Polo Black (2005)  Markanın erkek parfümlerinden.

Polo oynayan, atlı erkek figürü sanırım dünyanın bir çok yerindeki farklı kişilere aynı şeyi çağrıştırıyordur. Ralph Lauren’in artık zihinlerimize kazınan ünlü logosu, bir anlamda markanın hitap ettiği kitleyi de tasvir ediyor bence. Buradan Ralph Lauren’in polo oynayan İngiliz erkeklerini hedeflediği düşünülmesin. Belki onları da kapsıyordur. Ama benim anladığım biraz aristokrat, 30 yaş ve üzeri erkeklere hitap eden, olgun, ağırbaşlı bir marka imajı çiziyor sanki Ralph Lauren.

Tarihi milattan öncelere kadar giden ve geçtiğimiz yüzyılda İngilizlerin milli sporlarından olan Polo, Ralph Lauren içinde önemli bir yere sahip. Bence parfüm dünyasının en önemli eserlerinden birisi 1978 çıkışlı Polo. Yeşil şişesi ve başarılı kokusuyla döneminin en çok satan parfümlerinden olduğu bir gerçek. Ralph Lauren’in bu başarılı parfümünün ardından tespit edebildiğim kadarıyla dokuz tane Polo isminin kullanıldığı koku piyasaya sürülmüş. Tabiki bu durum her birinin kokusunun birbirine benzeyeceği anlamına gelmemeli. Bugün de markanın yeni sayılabilecek bir parfümü var sırada. İsmi de yine büyük abisine gönderme yaparcasına Polo Black.

Aromatik odunsu olarak sınıflandırılmış Polo Black. Bence de kesinlikle doğru. Başlangıcı tam bir meyve hakimiyeti ile gerçekleşiyor. Adeta lezzetli bir meyve suyu gibi. Resmi olarak açıklanan notalarında mango ve limon var. Muhtemelen oradan geliyor bu meyve kokusu. Şunu söylemeliyim ki gayet güzel bir açılışı var. Çok doğal, mis gibi bir meyve aroması. Biraz yeşil bir his veriyor insana. Sanırım mangodan kaynaklanıyor bu durum.

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Doğal meyve aroması yerini odunsu notalara bırakıyor. Fakat meyveler yine orada. İkisinin karışımı diyebilirim. Başlangıçtaki çok güzel meyveler biraz sıradan hale geliyor. Yani örneğine bir çok yerde rastlayabileceğimiz aromatik-akuatik odunsu meyveler. Bu kısım için eh işte demek yeterli olacaktır. Fakat asıl problem alt notalarda. Parfümün son kısmı oldukça yapaylık barındırıyor. Sentetik odunsu notalar hiç hoşuma gitmedi. Keşke biraz daha özenilseymiş alt notalara.


Polo Black bence tam bir meyveli, aromatik odunsu tarzında. Başlangıcı çok güzel, orta kısmı eh işte ve son bölüm kötü. Görüleceği üzere başlangıcından sonuna doğru sıradanlaşan ve kalitesi düşen bir yapıda. Anladığım kadarıyla Ralph Lauren, günümüzün modern, meyveli, akuatik parfümlerine rakip çıkarmak istemiş. Fakat nerde Polo Classic’teki o rafinelik ve kalite hissi. Gördüğüm kadarıyla maliyetleri düşürmek için vasat kokular üretenler kervanına Ralph Lauren’de katılmış. Başlangıcı dışında sevdiğim pek bir yanı yok. Zaten parfüm dünyasında da çok fazla yer kaplayacağını düşünmediğim vasat bir arkadaş.

Şişesinin ve isminin siyah vurgusu yapmasına aldanmayın. Polo Black kesinlikle karanlık ve koyu bir parfüm değil. Tam tersine canlı, ferah ve yumuşak. Ünlü parfüm yorumcusu Chandler Burr, Polo Black’e beş üzerinden iki yıldız vermiş. Anlaşılan o da pek hoşlanmamış kokusundan. Genel olarak parfümü sıkıcı bulmuş. Bende aynen katılıyorum Burr’e.


30 yaş altındaki arkadaşların kullanımına daha uygun bir hali var. Biraz “genç işi” havasında. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun. Almadan önce denemenizde fayda var. Ben olsam paramı başka seçenekler için harcardım.

Artıları:
+ Başlangıcındaki yeşil meyveli koku çok güzel.

Eksileri:
- Alt notaları çok başarısız.
- Ralph Lauren’den çok daha kalite hissiyatı veren bir parfüm beklerdim.
- Sıradan bir meyveli-odunsu kombinasyon gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/5

11 Ocak 2012 Çarşamba

Ralph Lauren – Polo Crest (1991)


Ralph Lauren – Polo Crest (1991) Markanın pek bilinmeyen erkeksi parfümlerinden.

Sonunda! İlk kar taneleri gökyüzünden yavaş yavaş süzülüyor. Sabah kalktığınızda camdan bakınca her yerin bembeyaz olması ne kadar garip. Beyaz örtü adeta her şeyin üzerini usulca kaplıyor. Sanki bütün çirkinliklerin üzerini örtüyor. En hoşuma gideni de dışarı çıktığınızda etrafın derin bir sessizliğe bürünmesi. Ne trafik gürültüsü, ne korna sesi… Sanki hayat durmuş gibi.

Böylesine güzel bir günde Ralph Lauren’in eskilerde kalmış bir parfümü konuğum olacak. Ne yazık ki günümüzde artık parfüm üreticilerinin peynir ekmek gibi parfüm piyasaya sürdüklerini görüyoruz. Bu kadar sanayileşen bir sektörde doğal olarak şirketlerin kar oranları ve satış rakamları daha çok öne çıkıyor. İnsanın yerini yavaş yavaş istatistik biliminin temeli olan sayılar, rakamlar ve oranlar alıyor. Bir şeyin güzel, kaliteli, ilginç olmasından ziyade satışları yada reytingine bakılıyor. İnsanların genel beğenilerine uygun ürünler çıkarılıyor. Riski az olan.

Bu ekonomik sistemden parfüm sektörü de nasibini alıyor doğal olarak. Yeni parfümler artık birbirine çok benziyor. Özellikle 2000’li yılların bu anlamda bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum. Artık parfümlerde tatlı, baharatlı, vanilyalı, çikolatalı kokuları bolca duyuyoruz. Bu trend daha ne kadar sürer kestirmek zor. Fakat 1980’li yıllarda durum hiç de böyle değildi.

Ara sıra “eski kafa” yada “sert erkeksi” gibi terimler kullanıyorum parfümleri incelerken. Burada anlatmak istediğim o zamanların koku karekterini ve parfüm tredleri içinde değerlendirmek doğru olacaktır. Mesela Polo Crest.

1990’ların başında üretilmesine rağmen tam bir 1980 ve daha öncesinin erkeksi parfümlerinin bir örneği. Hatta rahatlıkla söyleyebilirim ki Polo Crest tam bir şipre. Zaten şişesinin rengi bile bize ipuçu veriyor. Bu parfümü ikiye ayırabilirim. İlk bölüm, başlangıcındaki çok garip otsu notalar ve biraz da bergamot. İkinci kısım ise çam ağacı, deri ve silhat (paçuli) ile harmanlanan ana aktörler. Belirtmem gereken bir not ise zerre kadar tatlılık barındırmayan tarzda.

Polo Crest’in başlangıcı açıkçası hiç bana göre değil. Hatta deneyen bir çok kişinin çok sevebileceği gibi de değil. Keskin ve buruk otsular eskilerden fırlayıp gelmiş sinema karekterleri gibi. Başlangıcını hiç sevmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten bu eski parfümlerin açılışları neden bu kadar sevmesi zor olur ki. Fakat bir süre sonra orta notalardan itibaren çam ağacı, deri ve silhat başrole geçince işin rengi değişiyor. Bu kısım gayet güzel. Tam da bu noktada biryerden hatırlıyorum diye düşünüyorum burnuma gelen kokuyu. Evet markanın diğer önemli parfümü Polo Classic’e (Yeşil şişe) oldukça benzediğini fark ediyorum. Özellikle çam ağacı kısmı bana bu hissi veriyor muhtemelen. Polo Classic daha temiz, net ve yumuşak kokan bir yapıdayken Polo Crest onun biraz kirli ve eski kokan hali gibi. Eğer Polo Classic’i seviyorsanız Polo Crest’i de seversiniz.

Polo Crest üretimi durdurulmuş bir parfüm. Onun için artık bulmak çok zor. Belki ebay’den alınabilir. Orada da neredeyse niche parfüm fiyatına satılıyor çok az bulunan bir parfüm olduğu için. Yani demek istediğim Polo Crest’e böylesi yüksek fiyatlar vermeye gerek yok. Polo Classic yada Polo Modern Reserve  hem günlük kullanıma daha uygun hemde her yerde bulabilmek sorun olmayacaktır.

Polo Crest’in kalıcılığı çok iyi diyemem. Farkedilirliği ilk sıkıldığında yüksekken hemen sonra tene yakın bir hale geliyor. Pek kendisini gösteremiyor. 35 yaş ve üzerindeki erkeklere daha çok uyacaktır. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak fena olmayacaktır.

Artıları:
+ Eğer erkeksi ve 1980’lerin şiprelerini seviyorsanız Polo Crest tam size göre.
+ Belli bir kalitenin üzerindeki rafine kokusu.
+ Sonlara doğru gayet güzel bir hale geliyor.

Eksileri:
- Günümüze çok uzak tarzı ile herkesin sevebileceği gibi değil.
- Başlangıcı küçük çaplı bir şok yaşatabilir.
- Bulması çok zor ve çok pahalı.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/6   Farkedilirlik:10/5

22 Mart 2011 Salı

Ralph Lauren – Polo (1978)


Ralph Lauren – Polo (1978) Markanın klasikler arasındaki yerini almış parfümü.

Bugün, parfümlere meraklı hemen herkesin aşina olduğu kokulardan birisine göz atacağım. Yaşı özellikle 35 ve üzeri olanların Polo’yu bilmemeleri neredeyse imkansız.

Ralph Lauren, bilindiği gibi Polo yaka tişörtleri ve söylemeselerde elit kesime yönelik ürünleri ile saygı duyulan bir marka. Özellikle artık marka ile özdeşleşen logosu ile bilmeyen yoktur gibime geliyor. İnceleyeceğim Polo (yeşil şişe) markanın ilk çıktığında büyük ilgi gören modeli. Unutmadan söyleyeyim 1978’de çıktıktıktan bir yıl sonra dünyanın en iyi parfümü ödülünü de almış.    

Tarz olarak odunsu-şipre olarak sınıflandırılabilir. İlk sıkıldığında aromatik bir çimen-çam ağacı kokusu sizi karşılıyor. Birazda turunçgil destek veriyor. Son derece taze ve doğal. Bir süre sonra ise parfüm asıl yüzünü size göstermeye başlıyor. Bergamot benzeri turunçgil geriye çekilirken yerine silhat ve deri geliyor. Bu arada çam ağacı kokusu da sürekli olarak kendisini hissettiriyor. Bir parça da herbal (şifalı otlar) tarzı bir koku alttan alta hissediliyor. Toparlayacak olursam Polo, çam ağacı, silhat, biraz deri ve aromatik otlardan oluşuyor. Üst ve orta notalarda çam ağacı baskınken, alt notalarda silhat daha ön planda. Bunun dışında ne tatlımsı ne şekerimsi ne de vanilyamsı bir tarzı var. Aynı şişesi gibi yeşil, ağaçsı kokan bir yapısı var.

Şimdi efendim bu parfümle ilgili söyleyecek çok şey var aslında. Ama gereksiz bir şekilde lafı uzatmak istemiyorum. Öncelikle Polo parfüm dünyasının saygı duyulan klasiklerinden birisi hiç şüphesiz. Biraz eskilerde kalsa da kokusunun güzelliği, harmanının doğallığı ve koku kalitesi konusunda söyleyecek bir şeyim olamaz. Fakat yılların getirdiği yeni koku trendleri arasında pek şansı olacağını sanmıyorum. Evet zamanının en güzel parfümlerinden birisi olduğu şüphesiz. Ama bugün biraz eski moda kalmış gibi kokusu.

Şunu da belirtmeliyim ki yoğun odunsu, çamsı ve silhat baskın parfümlerle pek aram yok. Ama Polo benim bile hoşuma gitti. Peki alıp kullanır mıyım? Muhtemelen hayır. Ama özellikle erkeksi yapısı, elegant ve olgun havası, başarılı harmanı ile adeta zamana meydan okuyor. Ama nereye kadar?

Polo’yu kimler mi kullanır? Benim hayal dünyamda şöyle bir tablo oluştu: 30 yaş üzeri, iyi gelir sahibi, klas, tenis ve golf kulüplerine üye, hafta sonlarını çiftlik evlerinde geçiren erkekler. 
   
Kalıcılık ve farkedilirlik olarak tatmin edici diyebilirim. Tam bir erkek parfümü. Hatta bu kokuyu duyan kadınlar büyük ihtimalle pek hoşlanmayacaklardır. (Bende böyle oldu bilginize) Yani kadınlar üzerinde etkili olan parfümlerden olmadığını belirtmeme gerek yok sanırım. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Yazın ağır kaçacaktır.

Artıları:
+ Bu tarz parfümlerin en iyi örneklerinden birisi (Belki de en iyisi)
+ Tertemiz, kaliteli ve çok iyi dengelenmiş harmanı.
+ Kalıcılık ve farkedilirlik başarılı.

Eksileri:
- Günümüzün modern parfüm trendlerine uzak kokusu.
- Özellikle keskin, odunsu, çamsı kokuları sevmeyenler uzak durmalı.

Koku Güzelliği:10/8   Kalıcılık:10/7.5   Farkedilirlik:10/7.5