Van Cleef Arpels etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Van Cleef Arpels etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2015 Pazartesi

Van Cleef & Arpels Pour Homme (1978)


Van Cleef & Arpels Pour Homme (1978)

19. yüzyılın sonlarına doğru, Estelle Arpels isimli genç kız, Alfred Van Cleef adındaki delikanlıyla tanışmıştı. Estelle Arpels'in babası değerli taşlar satan bir tüccardı. Alfred Van Cleef'in babasıysa değerli taşları kesip, işleyen bir zanaatkardı. Bu iki gencin aşk hikayesi, kendilerinin bile tahmin edemeyeceği büyük maceraya dönüşecekti. 1895 yılında evlendiler. Genç aşıkların çok ortak noktaları vardı: Gençlere özgü coşkuları, öncü ruhları, ailelerine bağlılıkları ve tabii ki değerli taşlara olan tutkuları.

Ama her şeyden önce, iki aşık, beraberce hayata kalıcı bir eser vermek istiyorlardı. Bu arzu, onları Van Cleef & Arpels markasına kadar götürdü. 1906 yılında, Van Cleef & Arpels'in ilk mağazası Paris Place Vendome'de açıldı. İlerleyen yıllarda değerli taşlardan dünyanın en güzel takılarını yapıp satmaya devam ettiler. İki genç aşığın başarıları, büyüleyici aşk hikayeleriyle birlikte günümüze kadar geldi.


2015 yılının son günlerini yaşadığımız Aralık ayı itibariyle, dünyanın en önemli takı, değerli taş üreticisi ve satıcılarından birisi olarak yerini almış durumda Van Cleef & Arpels. Diğer mücevherat firmaları gibi parfümlerin ışıltısına karşı koyamadılar ve parfüm işine girdiler. Gerçi Bulgari kadar popüler olamadı parfümleri bir türlü. Parfümlerinin çoğunun üretimi bitirilmiş durumda. Markanın ilk eseri, Jean Claude Ellena'nın erken dönem tasarımı First (1976) idi. İki yıl sonra da ilk erkek parfümleri Van Cleef & Arpels Pour Homme piyasaya sürüldü. Çoğu kullanıcı tarafından "en iyi klasik erkek parfümlerinden birisi" olarak anılan Van Cleef & Arpels Pour Homme'un, simsiyah şişesi ve erkeksi kokusuyla ilgi çekmemesi zor görünüyor.

Van Cleef & Arpels Pour Homme'un başlangıcı keskin turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski tarz bergamot, modası geçmiş aromatik otlar, tarihi artemisya üst notaları domine ediyor. İlk saniyelerde, onun 1970'li yılların sonlarını idealize ettiği anlaşılıyor. Tozlu ve ultra erkeksi bergamot çok çarpıcı, demode ama artemisya ile birleşince enfes. Normalde artemisya içerikleri maskülenleri sevmem ama onun başlangıcı etkileyici. Orta bölümde şikayet edilen sabunsu hissiyat var. Çok ağır olmayan deriye, kuru baharatlar eşlik ediyor. Bir de metalik sedir ağacı algılıyorum. Son kısım tabii ki şahane. Müthiş ve çekingen meşe yosunu ve yarı karanlık paçuli öyle uyum içindeler ki, kelimelerle anlatmaya çalışmanın anlamı yok.

Görülüyor ki, müthiş bir beyefendi klasiği ile karşı karşıyayız. Markanın kendi sitelerindeki "Erkek parfümleri dünyasının harika klasiği" tanımı, onu yeterince anlatıyor. Evet o, 1970'li yılların aromatik deri şiprelerinden birisi. Neredeyse hiç tatlılık yok. Gayet kuru ve tozlu kokuyor. Başlangıcı aromatik, orta kısmı deri ve sonları şipre. Başlangıçtaki saldırgan turunçgilleri, nostaljik bergamot kolonyalarına benzetebiliriz. Hatta dedenizin evinde bulunan ve çok uzun zamandır kullanılmayıp, ahşap komidinin üzerinde duran kolonyaları andırıyor adeta. Bence artemisya eşlik ediyor bergamota. Geçmişteki deneyimlerim artemisyanın o tuhaf kokusunu sevmemem gerektiğini fısıldıyor zihnime ama Van Cleef & Arpels Pour Homme'un üst notalarını elimde olmadan benimseyiveriyorum.


Orta bölümde biraz ayrışma ve seyreltilme hissiyatına sahip. Sert ve sağlam deri kullanımı yok. Baharatlarla uyumlu, azıcık hayvansal ve eski deri var. Biraz karanlık ama başlangıcı kadar rafine değil. Başlangıcındaki gibi hala tatlılık yok orta bölümde. Çoğu yorumcu bu noktada sabunsuluktan şikayet ediyor ve belki de haklılar. Fakat orta kısmın bence en önemli sorunu, deriyle uyumsuz metalik sedir ağacı. Tabii parfümün oldukça eski olduğunu düşündüğümüzde, geçirdiği reformülasyonlar sonrasında bu hale geldiği düşünülebilir. Sonları bana göre en güzel kısım. Adeta yemeğin sonunda gelen pasta gibi. Özlediğimiz meşe yosunu ve kuru paçuli, mutlu sonla kapanışı yapıyor.

Şüphesiz ki o, 2015 yılının dünyasına ait olmayan bir arkadaş. Edith Piaf'ların, Serge Gainsbourg'lerin, Jane Birkin'lerin döneminin kokusu. Zaten Van Cleef & Arpels Pour Homme'un, Serge Gainsbourg'un imza parfümü olduğunu öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Elinde sigarasıyla, siyah-beyaz filmlerin yakışıklı jönlerinin kokusu olmalı Van Cleef & Arpels Pour Homme. Kırk yaş üzeri, genellikle takım elbise giyen, gizemli erkeklerin parfümü olmalı. Şehir kulübüne giden, briç oynayan, klasik arabalara meraklı erkeklerin üzerinden yayılması gerekiyor onun kokusu.

Orta kısımdaki küçük sorunları saymazsak, gayet başarılı bir erkeksi çalışma ve dedikleri gibi tam bir klasik. Evet biraz karanlık, biraz hayvansal, biraz demode ama gayet karizmatik, duruşu olan, resmi ve mesafeli. Denemeden almak için uygun değil.


Van Cleef & Arpels Pour Homme'un kokusunu Louis Monnet tasarlamış ki adını ilk defa duyuyorum. EDT formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. İlerleyen saatlerde kendisini rahatlıkla hissettiriyor. Tam bir sonbahar-kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/7

6 Aralık 2015 Pazar

Van Cleef & Arpels Pour Homme (1978)

19. yüzyılın sonlarına doğru, Estelle Arpels isimli genç kız, Alfred Van Cleef adındaki delikanlıyla tanışmıştı. Estelle Arpels’in babası değerli taşlar satan bir tüccardı. Alfred Van Cleef’in babasıysa değerli taşları kesip, işleyen bir zanaatkardı. Bu iki gencin aşk hikayesi, kendilerinin bile tahmin edemeyeceği büyük maceraya dönüşecekti. 1895 yılında evlendiler. Genç aşıkların çok ortak noktaları vardı: Gençlere özgü coşkuları, öncü ruhları, ailelerine bağlılıkları ve tabii ki değerli taşlara olan tutkuları.

Ama her şeyden önce, iki aşık, beraberce hayata kalıcı bir eser vermek istiyorlardı. Bu arzu, onları Van Cleef & Arpels markasına kadar götürdü. 1906 yılında, Van Cleef & Arpels’in ilk mağazası Paris Place Vendome’de açıldı. İlerleyen yıllarda değerli taşlardan dünyanın en güzel takılarını yapıp satmaya devam ettiler. İki genç aşığın başarıları, büyüleyici aşk hikayeleriyle birlikte günümüze kadar geldi.

 

2015 yılının son günlerini yaşadığımız Aralık ayı itibariyle, dünyanın en önemli takı, değerli taş üreticisi ve satıcılarından birisi olarak yerini almış durumda Van Cleef & Arpels. Diğer mücevherat firmaları gibi parfümlerin ışıltısına karşı koyamadılar ve parfüm işine girdiler. Gerçi Bulgari kadar popüler olamadı parfümleri bir türlü. Parfümlerinin çoğunun üretimi bitirilmiş durumda. Markanın ilk eseri, Jean Claude Ellena’nın erken dönem tasarımı First (1976) idi. İki yıl sonra da ilk erkek parfümleri Van Cleef & Arpels Pour Homme piyasaya sürüldü. Çoğu kullanıcı tarafından “en iyi klasik erkek parfümlerinden birisi” olarak anılan Van Cleef & Arpels Pour Homme’un, simsiyah şişesi ve erkeksi kokusuyla ilgi çekmemesi zor görünüyor.

Van Cleef & Arpels Pour Homme’un başlangıcı keskin turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski tarz bergamot, modası geçmiş aromatik otlar, tarihi artemisya üst notaları domine ediyor. İlk saniyelerde, onun 1970’li yılların sonlarını idealize ettiği anlaşılıyor. Tozlu ve ultra erkeksi bergamot çok çarpıcı, demode ama artemisya ile birleşince enfes. Normalde artemisya içerikleri maskülenleri sevmem ama onun başlangıcı etkileyici. Orta bölümde şikayet edilen sabunsu hissiyat var. Çok ağır olmayan deriye, kuru baharatlar eşlik ediyor. Bir de metalik sedir ağacı algılıyorum. Son kısım tabii ki şahane. Müthiş ve çekingen meşe yosunu ve yarı karanlık paçuli öyle uyum içindeler ki, kelimelerle anlatmaya çalışmanın anlamı yok.

Görülüyor ki, müthiş bir beyefendi klasiği ile karşı karşıyayız. Markanın kendi sitelerindeki “Erkek parfümleri dünyasının harika klasiği” tanımı, onu yeterince anlatıyor. Evet o, 1970’li yılların aromatik deri şiprelerinden birisi. Neredeyse hiç tatlılık yok. Gayet kuru ve tozlu kokuyor. Başlangıcı aromatik, orta kısmı deri ve sonları şipre. Başlangıçtaki saldırgan turunçgilleri, nostaljik bergamot kolonyalarına benzetebiliriz. Hatta dedenizin evinde bulunan ve çok uzun zamandır kullanılmayıp, ahşap komidinin üzerinde duran kolonyaları andırıyor adeta. Bence artemisya eşlik ediyor bergamota. Geçmişteki deneyimlerim artemisyanın o tuhaf kokusunu sevmemem gerektiğini fısıldıyor zihnime ama Van Cleef & Arpels Pour Homme’un üst notalarını elimde olmadan benimseyiveriyorum.

 

Orta bölümde biraz ayrışma ve seyreltilme hissiyatına sahip. Sert ve sağlam deri kullanımı yok. Baharatlarla uyumlu, azıcık hayvansal ve eski deri var. Biraz karanlık ama başlangıcı kadar rafine değil. Başlangıcındaki gibi hala tatlılık yok orta bölümde. Çoğu yorumcu bu noktada sabunsuluktan şikayet ediyor ve belki de haklılar. Fakat orta kısmın bence en önemli sorunu, deriyle uyumsuz metalik sedir ağacı. Tabii parfümün oldukça eski olduğunu düşündüğümüzde, geçirdiği reformülasyonlar sonrasında bu hale geldiği düşünülebilir. Sonları bana göre en güzel kısım. Adeta yemeğin sonunda gelen pasta gibi. Özlediğimiz meşe yosunu ve kuru paçuli, mutlu sonla kapanışı yapıyor.

Şüphesiz ki o, 2015 yılının dünyasına ait olmayan bir arkadaş. Edith Piaf’ların, Serge Gainsbourg’lerin, Jane Birkin’lerin döneminin kokusu. Zaten Van Cleef & Arpels Pour Homme’un, Serge Gainsbourg’un imza parfümü olduğunu öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Elinde sigarasıyla, siyah-beyaz filmlerin yakışıklı jönlerinin kokusu olmalı Van Cleef & Arpels Pour Homme. Kırk yaş üzeri, genellikle takım elbise giyen, gizemli erkeklerin parfümü olmalı. Şehir kulübüne giden, briç oynayan, klasik arabalara meraklı erkeklerin üzerinden yayılması gerekiyor onun kokusu.

Orta kısımdaki küçük sorunları saymazsak, gayet başarılı bir erkeksi çalışma ve dedikleri gibi tam bir klasik. Evet biraz karanlık, biraz hayvansal, biraz demode ama gayet karizmatik, duruşu olan, resmi ve mesafeli. Denemeden almak için uygun değil.

 

Van Cleef & Arpels Pour Homme’un kokusunu Louis Monnet tasarlamış ki adını ilk defa duyuyorum. EDT formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. İlerleyen saatlerde kendisini rahatlıkla hissettiriyor. Tam bir sonbahar-kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/7

8 Aralık 2012 Cumartesi

Van Cleef & Arpels – Midnight in Paris (2010)



Van Cleef & Arpels – Midnight in Paris (2010)  Markanın yeni erkek parfümü.

İsmi "Aşıklar Şehri" olarak geçen Paris sizin için ne çağrıştırıyor? Ya da daha doğru bir soru olarak Paris ile ilişkiniz var mı? Herhangi bir bağ kurabiliyor musunuz? Sizin için ne ifade ediyor? Yoksa hiç bir anlamı yok mu Paris'in sizin zihninizde? Acaba Paris gece mi yoksa gündüz mü daha güzel? Paris'in her sokağının ya da caddesinin özel sanatsal bir formu var mı?  

Bu sorulara cevap olarak, edebiyatla arası iyi olanların aklına ünlü yazar Ernest Hemingway'in en başarılı yazılarının yer aldığı kitap olarak değerlendirilen "A Moveable Feast" geliyor mudur? Resim sanatı ile içli dışlı olanların zihnine izlenimcilik akımının en önemli ressamlarından Claude Monet'in tablolarına ilham veren Paris olarak yer etmiş midir? Sinema severler, Audrey Tautou'nun Paris sokaklarında geçen ve dünya çapında tanınmasını sağlayan o harika "Amelie" filmini unutmazlar kesinlikle. Müzik severler ise büyüleyici sesiyle Edith Piaf'ı hatırlatan ve bu aralar Je Veux isimli şarkısı ile herkesi kendisine hayran bırakan ZAZ isimli gencecik bir kızı hatırlatmamı isteyeceklerdir. Heykel sanatının meraklıları ise dünyanın en ünlü heykellerinden olan Rodin'in "Düşünen Adam"'ına hayran olduklarını söyleyeceklerdir. İşine aşık bir mimar ise Versailles Sarayı'nın mimari öğelerini ve müthiş bahçe düzenlemesini atlamamıza kızacaklardır.


“Ve biliriz ki bu soğuk, vahşi ve anlamsız evrende Paris diye bir yer var.” (Woody Allen’ın Midnight in Paris filminden bir replik)

İnsanların yaşadıkları ya da yaşama hayali kurdukları şehirleri yüceltme isteği sanırım yüzyıllardır süren bir gelenek. Paris için yazılmış şiirler. Paris için yazılmış kitaplar. Paris için çekilmiş filmler. Paris için yapılmış tablolar. Paris için söylenmiş şarkılar. Paris’te yaşanmış aşklar. Ve Paris için yapılmış bir parfüm.

Gerçi çok ilgisi yok ama Midnight in Paris ismini duyduğumda 2011 yılı yapımı Woody Allen'ın filmi aklıma geldi. Ve uzun zamandır ertelediğim bu filmi sonunda seyredebildim. İşin ilginç tarafı Woody Allen'ın filminin ismi de Midnight in Paris. Her zamanki gibi garip sayılabilecek bir Woody Allen filmiydi. Hatta fantastik bile diyebilirim. Ama bahsedeceğim parfüm 2010 yılında piyasaya sürülmüş. Yani bu filmden bir esinlenme olabilmesi mümkün gözükmüyor. Demek ki sadece isim benzerliği.


Çünkü parfümümüz Woody Allen’ın filminden değil, Van Cleef & Arpels’in saat koleksiyonu olan Midnight in Paris serisinden esinlenmiş. Bilindiği üzere Van Cleef & Arpels bir mücevher markası. Aynı Cartier gibi. Zaten parfümlerine isim verme anlamında aynı yolu seçmişler. Yani bir saat serisinin ismini parfüme vermek. Bu durum bence çok anlaşılabilir. Çünkü bu markalar parfüm değil mücevher veya lüks tüketim markaları. Ve çıkardıkları parfümleri de bu anlamda kullanmaları onların açısından mantıklı. Dikkat edilirse Midnight in Paris isimli saatin renkleri ile parfümünün şişesi aynı. Sadece bu durum bile etkileşimden söz etmemizi olanaklı kılıyor.

Midnight in Paris parfümü ilk çıktığında oldukça heyecan yarattı diyebiliriz ana akım markaların arasında. İddialı konsepti, çok güzel şişesi ve bolca reklam kampanyaları ile rakiplerine göz dağı vermişti adeta. Bakalım kokusu nasıl bu arkadaşın. Kendisine verilen paraları hak edebilecek gibi mi? Yoksa beklentilerimi karşılamaktan uzak mı?


Markanın resmi açıklaması şöyle:

Van Cleef & Arpels’in saat koleksiyonundan esinlenilerek yaratılmıştır. Şişenin yüzeyi gece karanlığını anlatan koyu mavi renktedir. Paris’te sihirli bir akşamı anlatır… Modernizm ve gücün sembolü niteliğindedir. Modern ve benzersiz. Güçlü ve yoğun, ışıltılı ve göz alıcı. Midnight in Paris, ferah, aydınlık bir deri ile çiçeksi notalara sahip modern bir parfümdür.”

Markanın Haute Perfumerie serisinin bir üyesi olan Midnight in Paris’in, deri, tütsü, amber, müge ve tonka fasulyesi ağılıklı olduğu vurgulanmış. İlk sıktığımda karşıma oldukça tatlı bir koku çıkıyor. Açıkçası hiç şaşırtmadı beni bu durum. Çünkü 2010 yılında piyasaya çıkıpta tatlı kokmayan kaç tane parfüm var ki?

Başlangıcında tatlı limon, biraz turunçgiller ve tatlı baharatlar sizi karşılıyor. Muhtemelen kakule baharatlı kısmı oluşturuyor. Açılışı fena değil. İlerleyen dakikalarda tatlı baharatlara yine tatlı deri ekleniyor. Biraz plastiğimsi bir his veriyor. Zaten bu parfümü bir çok kişinin Bulgari – Black’e benzetmesi bu yüzden. Orta notaları çok ilginç değil açıkçası. Bu kısımda biraz da tatlı badem hissediyorum alttan alta. Uzun zamandır badem kokusuna rastlamamıştım bir parfümde. Sürpriz oldu benim için. Son kısım olan alt notalara gelindiğinde aynı koku karakteri devam ediyor. Bu sefer yapay sayılabilecek bir amber baş role geçiyor. Tatlı baharatlar ve deri hala hissediliyor. Bence en başarısız yanı son kısmı. Yani özetle: Tatlı kremsi turunçgiller, tatlı baharatlar, deri ve amber.


Midnight in Paris’i daha ilk denememde çok yakın bir arkadaşım ile yolda yürürken karşılaşmış gibi oldum. Son yıllarda artık mecburiyete dönüşmüş olan tatlı baharatlı, vanilyamsı deri parfümlerine Van Cleef & Arpels’de kayıtsız kalamamış. Bence bu parfüm YSL – La Nuit de L’Homme ile Paco Rabanne – One Million’un karışımı gibi. Kendisini konumlandırdığı yer burası anlaşılan. Yeni nesil, bol tatlı sıradan parfümlerden birisi.

Midnight in Paris, parfüm sektörüne hiçbir yenilik katmayan, tamamen çok satılma ve popüler olma hedeflerini güden, vasat kalitede, onlarca örneğine rastlanabilecek bir arkadaş. Yaratıcılık yok. İlginç bir tarafı yok. Risk almak yok. Bol bol 15-25 arası genç erkeklere satılma amacı var. O kadar.


Evet ilk başlarda bu tür tatlı baharatlı-deri kokuları ilginçti. Ama artık neredeyse her marka birbirinin benzeri bu tür kokular piyasaya sürmeye başladılar. Ve artık işin tadı kaçmaya başladı. Biliyorum bu bir trend. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda bol bol bü tür parfümler önümüze gelecek. Ama bari biraz ilginçlik falan katın. Yahu bu kadar da birbirinin aynı parfümler üretilmez ki.

Midnight in Paris çok kötü bir parfüm değil. Ama hiçbir farklı tarafı da yok rakiplerinden. Onu bir adım öne çıkarabilecek yanı bulunmuyor. Alıp kullanmak için de bir sebep göremiyorum.

Bir çok yorumcu kokusunu Bulgari – Black’e benzetmişler. Yahu siz Black’in o nefis kokusuna kurban olun. Bence ne kalite olarak ne de koku güzelliği olarak birbirine yakın değiller. Black bu parfümü öyle bir tokatlar ki ne olduğunu bile anlayamaz. Başka yorumcular da Giorgio Armani – Code For Men’e benzetmişler. Tatlımsı baharat kısmı biraz benzese de Code çok daha derin ve gizemli. Hele ki Dior Homme Intense’e benzetenlere ise bir şey söylemeye bile gerek duymuyorum. Dior Homme Intense nerede, Midnight in Paris nerede…


Midnight in Paris’i denemeden önce hakkında epey şey okumuştum. Hatta onun için biraz da merak etmekteydim. Ama benim için hayal kırıklığı oldu. Bence almadan önce mutlaka deneyin. Bir kere deneme yanıltıcı olabilir. Çünkü başlangıcı fena değil. Üst notaların büyüsüne kapılıp yanlış bir seçim yapmanızı istemem. Fakat kabul etmeliyim ki harika görünen bir şişesi var.

Midnight in Paris’i iki versiyonu var. EDT ve EDP. Benim denediğim EDT olanıydı. Fakat bir çok yorumcu EDP olanının daha güzel olduğunu belirtmiş. Belki ileri de elime geçerse onu da yazarım.

Parfümü ünlü burunlardan Olivier Polge ve ismi pek duyulmamış Domitille Berthier tasarlamış. Erkek parfümü olarak piyasaya sunulmuş olsa da bir kadın rahatlıkla kullanabilir. Yani uniseks kullanıma daha yakın duruyor. Tam bir sonbahar-kış parfümü. 15-25 yaş arası genç arkadaşlara uyacaktır. Üst yaş gruplarına tavsiye etmem.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Bir çok kişinin sevebileceği, modern parfüm trendlerine uygun kokusu.

Eksileri:
- Sonları başarısız.
- Kalite anlamında vasat.
- Hiçbir yenilik vaat etmeyen, tam bir “piyasa” kokusu.

Koku Güzelliği:10/6