Versace etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Versace etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2020 Pazar

Versace – Eros Flame (2018)

“Yeni nesiller için sevginin asaleti ve çeşitliliğin gücü hakkında önemli mesaj taşıyan, sizi kalpten vuran bir koku. Versace Eros Flame, duygularıyla derinden temas halinde olan güçlü, tutkulu, kendine güvenen erkek içindir. Versace Eros Flame’in koku notaları, en değerli ve zarif malzemelerin bir diğerini zenginleştirdiği ve geliştirdiği güçlü kontrastlarla karakterize edilir. Erkeksi, tutkulu önsezi ve duyusal olarak kendinden geçmenin kutlaması olan kalıcı bir koku.”

Versace’nin Eros Flame isimli devam parfümünün resmi tanıtımı bu cümlelerle yapılmış. Versace’nin 2012 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Eros’un büyük ticari başarı yakalamasının ardından, doğal olarak aynı isimli devam parfümleri gelmeye başladı. İlk Eros’tan altı yıl sonra Eros Flame, kırmızı şişesiyle raflardaki yerini aldı. Versace’nin, Eros’un şöhretinden faydalanmak istemesi kendileri açısından gayet normal. Bizim için önemli olansa ortaya çıkacak parfümün kalitesi ve içeriği.

Eros Flame’i üzerime sıktığımda beni tatlı, lezzetli turunçgiller karşılıyor. 2010’lu yıllardan sonraki birçok erkek parfümünde karşılaşabileceğimiz ferah sayılamayacak mandalina-portakal ikilisini beğendim. İlerleyen dakikalarda şekerli turunçgillere tatlı baharatlar ekleniyor. Karabiber olduğunu tahmin ettiğim baharatın, turunçgillerle uyumunu başarılı buldum. Orta kısımda aromatik biberiye ilginç şekilde ortaya çıkıveriyor. Orta bölümü de fena değil. Kapanışta tatlılık artıyor. Son bölümde tonka fasulyesi bütün ağırlığını koyuyor. Alt notalarda kremsi vanilya, tonka fasulyesine güçlü şekilde destek veriyor.

Eros Flame, turunçgilli, baharatlı, tonka fasulyeli, vanilyalı bir arkadaş. 2010’lu yılların koku trendinin klişe tekrarından ibaret. Baştan sona kadar bolca tatlılık içeriyor hatta kapanışta şekerliliğe doğru eviriliyor. Çoğu kişinin sevebileceği, uniseks kullanıma uyabilecek, hafiften yapaylık sınırında, canlı, dinamik, neşeli, leziz, hoş parfüm. Yaratıcı veya sıra dışı değil. Dünyayı yerinden oynatmaya talip olmadığı görülüyor. Sanatsal yanı pek olmasa da, kullanması ve sevmesi kolay forma sahip. Bu anlamda konforlu yapısı olduğu iddia edilebilir.

Eros Flame, Eros’un devam parfümü. Biliriz ki her devam parfümü abisine/ablasına benzer. Eros Flame tabii ki Eros’a benziyor. İki parfüm de tatlı turunçgilleri, şekerli baharatları ve tonka fasulyesini içeriğinde cömertçe kullanmış. Eros Flame bana göre abisi Eros’tan daha başarılı kokusal anlamda. Flame’in açılışındaki turunçgiller daha doğal ve güzel klasik Eros’a göre. Flame’in orta kısmı da abisine göre daha özenli. Son bölümdeyse iki parfüm de hemen hemen aynı denebilir. Bu anlamda, Eros Flame’i daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Eros Flame, Eau de Parfum formunda.  Kalıcılık anlamında yeterli, etrafa yayılımı ortalamanın altında. Sonbahar-kış dönemine uygun olduğunu düşünüyorum. Kokusunu Olivier Pescheux tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

26 Ocak 2019 Cumartesi

Versace – Eros Pour Femme (2016)

2012 yılında erkek parfümüyle başlayan Versace’nin Eros serüveni, 2019’un başları itibariyle dört parfümlük seri çıkardı karşımıza. İlk Eros erkekler içindi ve 2014 yılında kadın versiyonu da raflardaki yerini aldı. Eros Pour Femme adını alan kadın Eros’lara 2016 yılında EDT versiyonu eklendi son olarak. Kadın parfümlerinde çok sık gördüğümüz önce EDP’sini yapıp, sonra EDT’sini piyasaya sürme taktiğini Versace de Eros Pour Femme’de uygulamış. Bir süredir kullandığım Eros Pour Femme, EDT olanıydı.

Kendi sitelerinde parfümlerinin cazibeli, arzulu, tutkulu olduğunu iddia eden Versace, Eros Pour Femme’yi “baştan çıkarıcı ve aydınlık kadınsı notaların simyası” olarak tanıtmış. Parfümde limon, yasemin ve odunsu notaların varlığını vurgulamaya çalışmış.

Eros Pour Femme’nin açılışı ferah sayılabilecek limonla gerçekleşiyor. Kremsi limona kısa süre sonra ahududu eşlik etmeye başlıyor. Canlı, pozitif ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde ahududu etkisini devam ettirirken limon geri planda kalıyor. Orta notalarda kadınsı sayılabilecek çiçekler kendisini gösteriyor. Yaseminin önderliğindeki çiçeklerden bahsedebiliriz. Orta kısım ahududulu/kavunlu yasemin gibi diyebilirim kısaca. Son bölümde kremsi odunsu notalar ve misk mevcut. Yumuşak ve lezzetli tarzı, sonlarında da devam ediyor.

Eros Pour Femme, aslına bakılırsa meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Bu tarz kadın parfümlerinde genellikle çiçekler ön planda olurken, burada meyveler baskın diyebilirim. Karşımızda basit, meyveli ve kremsi-tatlı-ferah sayılabilecek bir genç kız kokusu var. Karmaşık ve derin kokmayan bu hanımefendi, kavun hissiyatı veren meyvelerle ve daha çok sucul parfümlerde karşılaştığımız calone-Iso E Super yapay kimyasallarıyla desteklenmiş.

Kalite anlamında harikalar yaratamadığını tahmin ediyorsunuzdur. Kavunumsu meyveler bir süre sonra sıradan/sıkıcı ve yapay bir şeylerin olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Tatlılık birçok kadın parfümünde olduğu kadar var ama beni rahatsız etmedi. Pozitif ve canlı tarzıyla hoş bir ilkbahar-yaz parfümü olarak düşünülebilir. Koklayan çoğu kişinin sevebileceği ve kullanması kolay aroması, onu rakiplerinden bir adım öne çıkaracaktır.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek bu EDT’nin performansı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı bir EDT için normal sayılsa da ilk patlama dışında etrafa yayılımı oldukça sınırlı.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ekim 2018 Pazartesi

Versace Pour Homme Dylan Blue (2016)

Versace’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü parfümü Versace Pour Homme oldukça sevildi ve markanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi oldu. Mavi şişesi ve ferah Akdeniz-İtalyan tarzındaki kokusuyla ilgi gören Versace Pour Homme’ye zaman içerisinde yeni kardeşler eklendi. 2013 yılında Versace Pour Homme’nin öd ağacı versiyonu Versace Pour Homme Oud Noir, serinin ikinci parfümü olarak karşımıza çıktı. 2016 yılındaysa yeni bir Versace Pour Homme ile tanıştık.

Versace Pour Homme Dylan Blue isimli yeni kardeş, ilk duyduğum andan itibaren bende Bob Dylan’ı çağrıştırıyor. Versace ise kendi internet sitesinde Dylan Blue’nun tasarımında Akdeniz’in cazibeli kokusundan ilham aldıklarını vurguluyor. Ayrıca Dylan Blue’nun fujer tarafına vurgu yapıyor. Parfümün modern ferahlığa sahip olduğu da belirtilmiş.

Dylan Blue’nun açılışı bekleneceği üzere turunçgillerle gerçekleşiyor. Şekerli bergamot ve greyfurtla ilk saniyeler gayet tanıdık ve ortalama denebilir. Orta kısma geçildiğinde şekerli turunçgiller geri planda dururken, parfümün ana oyuncusu ambroksan devreye giriyor. Anason-yıldız anasona benzeyen orta kısımdaki ambroksan parfüme bir taraftan dinamizm katarken diğer taraftan da metalik yapaylık ekliyor. Orta bölümde ambroksana eşlik eden menekşe ise tabii ki bana göre değil. Son kısım, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Kapanışta yapay vetiver ve sıradan odunsularla teninize elveda ediyor.

Dylan Blue, ismindeki ve şişesindeki mavi temayı kokusuna yansıtmaya çalışmış. Her ne kadar su-deniz gibi kokmasa da geri planda hep ferahlık ve abisi Versace Pour Homme’ye öykünme var. Ambroksan gibi dinamik bir elementin sıcak yaz günlerinde nasıl tepki vereceğini tahmin edemesem de Dylan Blue, tam anlamıyla ferah bir yazlık değil sanki. Deniz yosunu ya da okyanus gibi de kokmuyor.

Dylan Blue, anasonsu, baharatlı, menekşeli gibi davranıyor. Tabii hemen her yeni parfümdeki gibi bol miktarda tatlılık hissediliyor. Buradaki tatlılık leziz vanilyadan değil de abartılı verilmiş tonka fasulyesinden geliyor muhtemelen. Sonuç olarak bir süre sonra bu şekerli yapı can sıkıcı hale dönüşüyor.

Dylan Blue, tam bir piyasa parfümü. Büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kadınlardan iltifatlar alabileceğiniz, kullanımı kolay ve güvenli denebilecek bir arkadaş fakat kokusu hissedilir oranda yapay ve sıkıcı. Yaratıcılık namına hiçbir şey barındırmıyor. Piyasadaki popüler rakipleriyle yarışmak için ortaya çıkarılan bir parfüme benziyor.

Dylan Blue’nun rakipleri kimler peki? En büyük rakibi Dior’un yeni erkek parfümü Sauvage. Zaten Dylan Blue’nun kokusu oldukça benziyor Sauvage’ye. Bir başka rakip olarak Bleu de Chanel olarak belirlenebilir. Ayrıca Yves Saint Laurent – L’Homme, CH Men Prive, Acqua di Gio Profumo gibi sağlam rakipleri de var ve işi zor görünüyor Dylan Blue’nun.

EDT formundaki Dylan Blue’nun performansı ortalama denebilir. Ara ara kendisini size hissettiriyor gün içinde. Kalıcılığı bir EDT için yeterli. Günlük kullanıma uyabilecek Dylan Blue, soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/5

30 Nisan 2017 Pazar

Versace – Vanitas (2011)

Vanitas… Boş anlamına gelen sanat tarzını mı temsil ediyor, vanity kelimesine gönderme mi yapıyor yoksa vanilla mı demek istiyor bize anlayamadım. Vanitas kelimesinin Kitabı Mukaddes’te bile geçmesini iyiye mi yormalı yoksa altında derin anlamlar mı aramalıyız? En iyisi kendi sitelerindeki Vanitas’ı tanımladıkları “çiçeksi odunsu misk” tarafına odaklanalım.

Versace’nin 2011 çıkışlı kadın parfümü Vanitas, 2017 yılının başlarına kadar pek adından söz ettiremese de, raflarda gördüğüm ve ilgimi çeken bir parfümdü. O süslü raflarda duran bazı parfümler ya şişesiyle ya da ismiyle bir şekilde sizi kendisine çeker. Vanitas’ta beni öyle nedensiz yere kendisine çekti ve şimdi karşımızda bayan Vanitas…

Parfümün açılışı pek ferah sayılamayacak çiçekler ve bir parça turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında misket limonu var. Buruk turunçgillere eşlik eden beyaz çiçekler açılışı domine ediyor. Oldukça kadınsı başlangıcını oldukça beğendim. Orta kısımda beyaz çiçeklerin ağırlığı daha da artıyor. Bu andan itibaren kremsi-sabunsuluk iyice görünür hale geliyor. Kapanışta aynı yapı devam ediyor. Sabunsu beyaz çiçeklere misk ekleniyor. Kimi yorumcular vanilyadan bahsetmiş ama bence baskın değil.

Vanitas, ferah olmaya çalışan ama bir türlü beceremeyen kremsi çiçek kokusu. Kendi sitelerindeki çiçeksi odunsu misk tanımı gayet yerinde. Çiçekler başlangıç dahil her zaman ön planda. Açıklanan notalarında frezya ve tiare var. Tiare çiçeğinin o tropikal ve kremsi havası yansımış Vanitas’a. Tenimde kuru, sabunsu, yapaylık sınırındaki çiçeksi yönü öne çıktı. Miski de unutmamak lazım.

Harika ilk yarım saati, bir renge benzetmeye çalışsam muhtemelen beyaz derim. Üzerimde bu parfümü koklayan kadınların hepsi çok sevdiklerini beyan ettiler. Bu anlamda kadınların oldukça seveceğini rahatlıkla anlıyorum Vanitas’ı.

Bu tekdüze ve derinlikten yoksun arkadaş,  oldukça feminen ve garip bir şekilde soğuk-serin kokuyor. Burada akla deniz esintisi veren sucul parfümler gelebilir. Tam öyle de değil Vanitas. Sanki aşırı dozda verilmiş kremsi beyaz çiçeksi Calone parfümü. Baş ağrısı yapmaya müsait bu çiçekler, benim için epey kadınsı. Muhtemelen doğru kadında ve doğru tende iyi iş yapacaktır.

Sonuç olarak Vanitas, ilk yarım saati dışında sıradan ve düşük kalite hissiyatı veren bir kardeşimiz. Üzerine sayfalarca yazılar döşenmeye değmeyecek, marketlerde satılan kadın deodorantlarını andıran bir deneme. Benzersiz değil, itici değil, sihirli değil ve şehvetli hiç değil.

Işıl ışıl, canlı, günlük kullanıma uyabilecek, taze ve kibar Vanitas, temizlik hissini seven kadınları tavlayabilir. Yeni yıkanmış çamaşır veya nevresim koktuğunu düşündüğüm Vanitas, her yaş gurubundan kadına hitap edecektir.

Benim kullandığım EDP formuydu. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği ilk yarım saat iyi. Bazı yorumcular onu yaz parfümü olarak görse de bence sıcak günlerde biraz fazla gelebilir. Ilık ilkbahar, onun karakterine en uygun zaman dilimi.

Parfümü, genç burunlardan Dora Baghriche tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

4 Şubat 2016 Perşembe

Versace Pour Homme Oud Noir (2013)

2012 yılında bir koleksiyoncunun, Umman sultanı Kabus için hazırlanan ve sadece yarım çay kaşığı kadar olan, yüzyıllık öd ağacından elde edilen yağa yedi bin dolar ödemesi çok şeyi anlatıyor. Yarım çay kaşığı öd ağacı yağı için yedi bin dolar!

Orta Doğu uygarlığının önemli koku sembollerinden öd ağacının, kötü kokuları maskelemekten öteye, kültürel, tıbbi ve dini alanlarda kullanıldığını biliyoruz. Bana abartılı gelen “Sultanların kullandığı en güçlü afrodizyak kokusu” söylencesi, mitolojik anlamda kulağa hoş geliyor olsa da, pek gerçekçi değil.

2013 yılında Orta Doğu pazarına yönelik hazırlandığı söylenen Versace Pour Homme Oud Noir, markanın 2008 çıkışlı Versace Pour Homme’unun devam parfümü olarak değerlendirilmiş. Gerçi Versace Pour Homme ferah, sucul ve yazlık bir kokuyken, Oud Noir, oldukça koyu, karanlık ve sıcak yapıya sahip. Versace Pour Homme ile Oud Noir’in şişelerinin, renkleri dışında aynı olması da devam parfümü iddiasını güçlendiriyor.

Parfümün başlangıcı ferah olmayan bergamot, koyu aromatik otlar ve paçulinin birleşimiyle gerçekleşiyor. Olgun ve derin bergamot daha önce hiç böyle karşıma çıkmamıştı. Aromatik otlarla uyumu harika bergamotun. Başlangıçtaki tozlu hissiyat yüksek ihtimalle paçuliden geliyor. Üst notaları nefis. Orta kısma geçildiğinde koyu hava devam ediyor. Bu kısımda parfüme ismini veren öd ağacı ortaya çıkıyor. Ona geri planda kuru ve tatlı olmayan deri eşlik ediyor. Başlangıcı kadar güzel olmasa da fena değil orta bölüm. Son kısımda yine değişim var. Alt notalarda odunsuluk bariz. Sedir ağacına benzettiğim ağaçsılık, rafine ve ilginç değil. Hatta yapaylık sınırında. Vasat kapanışı hayal kırıklığı yaşatıyor ne yazık ki.

Versace-pour-femme-oud yen

Versace Pour Homme Oud Noir, üst ve orta kısımda gayet mesafeli, karanlık ve koyu. Siyah şişesinin hakkını verircesine depresif. Sevmesi zaman isteyen esere benziyor. İlk kullanımlarda çözemediğim karakterini, zamanla anlamaya başladım. Bu anlamda 1-2 defa kullanmakla karar verilmemesi gerekiyor. Biraz şans tanıyın ona.

Kimi öd parfümlerinde rastladığımız gül, neyse ki Oud Noir’de yok. Buradaki öd kullanımı kuru deri, azıcık baharatlar ve aromatik otlarla desteklenmiş. Öd ağacının bu tür kullanımını daha sevilebilir buluyorum. Başlangıcı ve orta kısmı hakkında düşüncelerim gayet olumluyken, son bölümde işler pek istediğim gibi gitmiyor. Yine de ana akım markaların içinde kendisine rahatlıkla yer bulabilir.

Keşke başlangıcındaki gibi devam etseymiş Oud Noir. Tozlu paçulinin ve derin otsuların karışımı açık ara parfümün en sevdiğim kısmı oluyor. Aslına bakılırsa ismindeki oud, parfümün genelinde büyük yer tutmuyor. Öd notası, orta kısımda kendisini gösteriyor ve kapanışta yerini ağaçlara bırakıyor. Bu anlamda çok yoğun öd kullanımına sahip değil.

Sonuç olarak geneli değerlendirdiğimde harika olmasa da biraz Montale havası var kokusunda. Oud Noir’de, kimilerinin ilaç-hastane ikilisine benzettiği öd, bence o kadar rahatsız edici değil. Derinin öd ile uyumu orta kısımda parfüme farklı hava katıyor. Bence son kısmı dışında başarılı bir deneme Oud Noir.

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği düşük. İlk patlamadan 15-20 dakika sonra tene oldukça yaklaşıyor kokusu. Kıyafette de sonuç değişmedi. Bu anlamda performansı biraz sorunlu. Tam bir kış kokusu. Yaş olaraksa yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara önerebilirim.

versace_oud_noir yen

Parfümün tasarımını Domitille Bertier yapmış. Bertier hanım daha önce Burberry, Cacharel, Lancome, Lanvin, Roberto Cavalli gibi bilinen markalara parfümler tasarlamış. Şişesinin Thierry de Baschmakoff tarafından tasarlandığı söyleniyor, umarım doğrudur.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

23 Haziran 2015 Salı

Versace – Crystal Noir (2004)


Versace – Crystal Noir (2004)

Versace'in erkek parfümlerine fazlasıyla kaptırmışım kendimi. Şimdiye kadar kullandığım altı Versace parfümünün tamamının erkeklere ait olması şüphesiz benim ihmalim. Oysa ki Versace'ın çok güçlü ve sevilen kadın parfümleri mevcut. Mesela 1981 çıkışlı klasikleri Gianni Versace For Women, 2010 çıkışlı Versace Woman, yeni nesil parfümlerinden Versace Pour Femme ve muhtemelen bu aralar markanın en çok konuşulan kokusu Vanitas.

Yukarıdaki parfümler, Versace'in eski ve yeni nesil parfümlerini bir arada görmemizi sağlıyor. Evet parfüm alanında çok ses getiren koku çıkarabilmiş değiller. Gerçi bir Versace yöneticisinin "Dünyada faaliyet gösterdiğimiz her ülkede, en çok satılan on markanın içindeyiz." sözü muhtemelen doğru. Versace markasının isim gücü, parfümlerinin önemli satış rakamlarına ulaşmalarını sağlıyor. Ki bu da çok anlaşılmayacak şey değil.

Versace'ın sevilen kadın parfümlerini saydım ama bir tanesinin eksik olduğunun farkına varmışsınızdır. 2000 yılından sonra yavaş yavaş değişen koku trendlerine uyum sağlayan Versace, 2004 yılında Crystal Noir isimli kadın parfümüne imza attı. Şişesinin rengi ve elması andıran kapağı ile kışkırtıcı şekilde duruyor raflarda Crystal Noir. Zaten şişesinin rengi, karşımıza nasıl bir koku çıkacağının ipuçlarını veriyor.


Kendi sitelerinde Crystal Noir'in "büyülü bir koku" olduğundan bahsedilmiş ve ultra-kadınsı oryantal/çiçeksi karakterinden bahsedilmiş. Ayrıca "koku piramidinin kasten minimal tutulduğu, bu şekilde parfümde kullanılan zarif notaların vurgulanmak istendiği" belirtilmiş.

Crystal Noir'i üzerime sıktığımda beni tatlı meyvemsi aroma karşılıyor. Tatlı lezzetli meyveler erik ve incirden oluşuyorsa hiç şaşırmam. Güzel ve herkesin sevebileceği açılışı canlı, neşeli ve hoş. Orta kısma geçildiğinde meyvelerin yerini yumuşak baharatlar alıyor. Baştaki tatlılık orta kısımda da mevcut. Zencefil, kakule ve biberden oluşan orta kısma kremsi beyaz çiçekler de destek veriyor. Bu andan itibaren cazibesi artıyor ama yapaylık hafiften kendisini göstermeye başlıyor. Geleyim sonlara. Orta kısımla benzer kokuyor alt notalar. Yumuşak baharatların yerini misk alıyor. Amber ve odunsu notalar kapanışta varlar ama çarpıcı ya da ilginç değiller.

Crystal Noir, meyveli-çiçeksi-baharatlı bir parfüm olarak kayıtlara geçebilir. Kremsi beyaz çiçekler abartılı şekilde kadınsı değiller. Baharatlarla güzel denge kurulmuş. Tatlı meyvelerin etkisi sonlara doğru azalıyor. Baharatlar ve meyveler tenimde en yoğun hissettiğim koku oldu. Kimi kullanıcılar hindistan cevizi baskın diyor kimisi kremsi beyaz çiçeklerin yoğunluğundan dem vuruyor. Bende de meyve-baharat kombinasyonu şeklinde tepki verdi Crystal Noir. Her tende farklı yönünü ortaya çıkaran yapısı olabilir.


Parfüm genel olarak karanlık sayılabilecek bir kış kokusu. Ya da akşam veya özel günlerde giyilebilecek bir arkadaş. Günlük kullanıma fazlaca "iddialı" kaçacaktır. Koyu meyvelerle karanlık baharatlar oldukça tatlı verilmiş. Bu anlamda yeni nesil parfümlerin tipik örneği. Eğer tatlı kokulardan hoşlanmıyorsanız Crystal Noir size göre olmayabilir. Ortalama kalitedeki ortalama bir parfüm. Büyük satış hedeflerine ulaşması düşünülmüş ve kendisinden istenileni de kısmen başarmış durumda.

Peki parfümü beğendim mi? Sanırım hayır. Aslına bakılırsa çok radikal ve farklı kokmuyor. Piyasada bir sürü örneğine rastlanabilecek meyveli-baharatlı-çiçeksi yapısı uzun süreli kullanımda sizi tatmin etmeyebilir. Bu anlamda Versace popüler olan bir alana yatırım yapmış Crystal Noir ile.

Ange ou Demon'da hissettiklerim aklıma geldi Crystal Noir'i koklarken. Yapaylık bir süre sonra burnunuza batmaya başlıyor. İki parfümde de kadınların makyaj malzemelerinden gelen o yağlımsı hissiyat mevcut. Belki geri planda iris çiçeği olabilir. Zaten bu tür parfümleri teninize uygulayıp kokladığınızda genellikle sıradan ve kalitesiz kokuyorlar. Fakat etrafa yaydıkları hava çok farklı oluyor. İşte Crystal Noir, etrafa yayıldığında farklı bir aura oluşturan parfümlerden. Bu durumu Ange ou Demon, Joop Homme veya La Nuit de L’Homme’da da fark edebilirsiniz. Ten üzerinde kokladığınızda hoşunuza gitmeyen aromaları, kıyafet üzerinden etrafa yayıldığında etkileyici ve çok farklı karaktere bürünebiliyor.


Evet Crystal Noir çok ilginç ya da kendine özgü değil. Ama bir şekilde size kendisini sevdiriyor. Hani bazı parfümlerde şeytan tüyü vardır, muhtemelen Crystal Noir'de de var o tüyden. Cazibeli hatta seksi kokusu, çok şık bir gece kıyafetiyle, erkeklerden övgü alacaktır.

Crystal Noir'in neden bu kadar sevildiğini ve birçok kadının imza parfümü olduğunu anlıyorum. Kadınlar arasındaki bitmeyen rekabet için uygun bir silah Crystal Noir. Gerçek bir koridor kokusu. Modern, hırslı ve iddialı tarzı, kadınların vazgeçemeyeceği parfüme dönüştürüyor onu. Kokuları çok benzemese de bu anlamda Hypnotic Poison, Addict, The One Women, Alien, Euphoria ve Jasmin Noir'e sağlam bir meydan okuma denebilir Crystal Noir.

Luca Turin'in kitabında beyaz çiçek olarak sınıflandırılmış Crystal Noir. Beş üzerinden bir puan alarak en kötü parfümler listesine girmiş. Kokusunun tasarımına ünlü burun Antoine Lie imza atmış.


Tatlı meyveli ve baharatlı yapısı onu genç kız kullanımına uygun hale getiriyor bence. Otuz beş yaşın üstündeki kadınlara çok uyacağını sanmıyorum. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonrasında normal seviyelerde. Sonbahar hatta soğuk kış günlerinin parfümü bana göre. Kimi internet sitelerinde de uygun sayılabilecek fiyatlara alınabilmesi onun hanesine artı olarak yazılıyor.

Koku Güzelliği:10/6

7 Haziran 2015 Pazar

Versace Pour Homme (2008)


Versace Pour Homme (2008)

Kökenini ve ilhamını Akdeniz'den aldığını söyleyebiliriz Versace Pour Homme'un. Resmi tanıtımındaki abartılı ifadeleri bir kenara bırakacak olursak, Versace markası, sık sık ait olduğu İtalya'ya ve onunla bütünleşen ögelere yer veriyor. Sadece parfümlerine değil, şık takım elbiselerine de, Akdeniz'in o büyülü havasını, rahatlığını, samimiyetini ve sıcaklığını yansıtıyor.

Versace Pour Homme, 2008 yılı çıkışlı olmasına istinaden markanın yeni nesil parfümlerini temsil ediyor. İlk çıktığı yıllarda epey ilgi çeken Versace Pour Homme'un ilerleyen yıllar biraz popülaritesini düşürmüş gibi görünüyor. Yine de Versace'ın üretimi devam eden az sayıda erkek parfümünden birisi olarak karşımızda duruyor. Çok iddialı mı? Eh işte. Söyleyecek yeni bir şeyi var mı? Pek sayılmaz. Durun, hemen karamsar olmayın. Onun hala sadık kullanıcıları var ve yeterince seviliyor.

Kendi sitelerinde Versace Pour Homme'un "aromatik yapısından, güçlü ve tutkulu karakterinden, kararlı erkeksiliğinden, ada çayı ve mavi sümbülün mineral-çiçeksi aromasından" bahsedilmiş. Kaynaklarda genellikle aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Çok da haksız sayılmazlar bu tanımlamada.


Versace Pour Homme'un başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve güzel limona aromatik otlar eşlik ediyor ilk saniyelerde. Zaten kısa süre içinde limon kayboluyor ortadan. Başlangıcını beğendim. Orta bölümde en dikkat çekici değişiklik tatlılığın artması oluyor. Bu andan itibaren kremsi turunçgil kokusuna dönüşüyor. Limonun yerini ferah sayılamayacak kremsi portakal ya da portakal çiçeği alıyor. Tatlılığın artmasına rağmen ilginç bir şey oluyor ve arkalardan bir yerden sucul yapı ortaya çıkıveriyor. Çiçeksi sayılabilecek orta bölüm erkeksi tarafa daha yakın. Orta notalar, hem fazlaca tatlı (neredeyse vanilya) hem de garip şekilde ferah ve sucul. Bu anlamda bay Morillas hoş bir denge tutturmuş. Başlangıcı kadar değilse de “eh işte” orta bölümü. Son kısım, orta bölümle paralel ilerliyor. Büyük değişim yok sonlarda. Aynı tatlımsı çiçeklere ek olarak yapay sayılabilecek sedir ağacı, amber ve misk katılıyor kompozisyona. Alt notaları beğenmedim.

Versace Pour Homme, yeni nesil bol tatlı ferah akuatik denemelerden birisi gibi görünüyor. Tonka fasulyesinden geldiği belli olan tatlılık, orta bölümden itibaren iyice artıyor ve neredeyse şekerli karaktere zorluyor kokuyu. Başlangıçtaki ferah limon çok parlak ya da canlı değil, buruk ve ekşi. Yapaylığa rastlanmayan üst notalar, parfümün en sevdiğim yeri oluyor. Orta notalarla birlikte pek rastlanmayan birliktelik yaşanıyor. Tonka fasulyesinin baskın şekerliliği ile ferah akuatik çiçeksilik karşılaşıyorlar ve iki tarafta galip gelemiyor. Evet orta kısım hem ferah ve yazlık hem de tatlı ve kışlık. Normalde bir ucubeye benzemesi gereken bu simya formülü, tasarımcı Alberto Morillas'ın ustalığı sayesinde uyumlu birlikteliğe dönüşüyor. Parfümün aklımdaki tek soru işareti olarak kalan yeri alt notalar. Sonlarda sanki tatlılık biraz daha artıyor. Bunda amberin etkisi olabilir. Sedir ağacı yapaylık sınırında ve klişe. Misk ise silik ve etkisiz. Son bölüm olmamış.

Parfümün şişesini elinize aldığınızda açık mavi sıvıyla karşılaşıyorsunuz. Bu da doğal olarak ferah ve denizi çağrıştıran bir koku algısı yaratıyor. Zaten az çok durum öyle. Safkan bir akuaitk olmasa da (hibrid sucul diyebiliriz) üst ve orta notalar ferahlığa daha yakın. Evet tonka fasulyesinin müdahalesi yaz sıcakları için can sıkıcı olabilir ama parfüme modern bir hava kattığı aşikar. Bu garip bileşim, Versace Pour Homme'u dört mevsimde de kullanmak için uygun hale getirmiş. Genellikle bu tür parfümler azdır. Yazın kullandığınız kış mevsimine uymaz, sonbaharın hüznüne yakışan kokular ilkbaharın neşesine uyum sağlamaz. Versace Pour Homme bu haliyle her dönem genç arkadaşlarımız için bir seçenek olarak düşünülebilir.


Evet kabul ediyorum harika değil. Hatta ortalama bir tatlı akuatik kardeşimiz Versace Pour Homme. Bir şişesini almasanız çok şey kaçırmayacağınız, parfüm dünyasına büyük yenilik getirmeyen, geniş kitleleri hedefleyen ve popüler olmaya çalışan ve bunda da kısmen başarılı olan örneklerden. Eğer tatlı kokuları sevmiyorsanız pek yanaşmayın derim ona.

Çoğu yerde Chanel - Allure Homme Sport'a benzetilmiş Versace Pour Homme. Hatırladığım kadarıyla haklılık payı var. Fakat Allure Homme Sport biraz daha tatlı ve baharatlıydı sanki. Burada baharatların yerini sucul yapı almış. Allure Homme Sport, daha gösterişli, cazibeli ve kaliteliydi. Versace Pour Homme, daha mütevazi ve basit.  

Yine de arkadaşlarınızdan güzel övgüler alabileceğiniz, 200 ml.si uygun sayılabilecek fiyatlara satılan, parfümlerden sanat eseri beklemeyen kullanıcıları tatmin edecek piyasa kokusu dersek yanlış olmaz sanırım. Tam da ana akım bir marka olan Versace'ın istediğini yapmışa benziyor Versace Pour Homme.

Luca Turin'in kitabında çamaşırhane misk olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek en kötü parfümler listesine dahil edilmiş.


Kimi kullanıcılar kalıcılığından şikayet etmişler. Bence bir EDT için yeterli. Fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Kıyafet üzerinde tek düze kokarken, tende bir parça daha başarılı hale dönüşüyor. Genç arkadaşlar için daha uygun bir seçenek olduğu söylenebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5.5

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Versace – Versace Man Eau Fraiche (2006)


Versace – Versace Man Eau Fraiche (2006)

Erkek giyim, iç giyim, plaj kıyafetleri, ayakkabılar, aksesuar, kemer, kravat, küçük deri ürünleri, çantalar, mücevher, saatler, güneş gözlükleri ve sondan birinci sırada parfümler. İşte size Versace'in resmi internet sitesinin erkek bölümünün ürün çeşitleri.

Ürün gamını böylesine çeşitli tutan Versace için parfümler ne kadar önem arz ediyor bilemeyiz. Fakat gördüğümüz kadarıyla parfümlerine büyük yatırım yapmaya pek istekli değiller. Gerçi son yıllardaki Eros hamlesiyle tatlı baharatlı piyasa kokusu payına göz dikmiş görünüyorlar. Oysaki L'Homme gibi müthiş bir klasiği, Versace Man gibi sevilen bir erkeksi kokuyu ve daha birçok esaslı parfümünün üretimini sonlandırarak, hepimizde hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Gördüğüm kadarıyla kadın parfümlerine daha ağırlık vermişe benziyorlar. Erkek parfümlerinin pabucunu neden dama atıyorsunuz Versace ailesi?

Yukarıda da bahsettiğim gibi Versace'in beğenilen erkek parfümlerinden olan Versace Man'in üretiminin bitirilmesi çoğumuzu şaşırtsa da, bu parfümün 2006 yılında Eau Fraiche versiyonunun çıkacağı ve abisi Versace Man'dan daha başarılı olabileceğini söyleseler sanırım inanmazdım. İsminden de anlaşılacağı üzere Eau Fraiche, ferah bir parfüm olarak tasarlanmış. Özellikle yurt dışı merkezli parfüm platformlarında ismi çok sık geçen ve bolca övgüler alan Eau Fraiche'yi uzun zamandır merak ediyordum. Ve nihayet kendisini kullanma şansına eriştim. Bakalım abartılan bir parfüm mü yoksa gerçekten de başarılı bir Versace kokusu mu?


Kendi sitelerinde parfümün karambola (yıldız meyvesi) isimli bir meyveyle açılışının gerçekleştiği vurgulanmış. Ağırlıklı olarak Güney Asya'da yetişen bu tropikal meyveyi ne yedim ne de kokusunu biliyorum. Parfümün başlangıcı lezzetli meyvelerle gerçekleşiyor. Karambola meyvesinin açılışa ne kadar etkisi var kestiremiyorum. Siz kavuna benzeyen başlangıç düşünün. Tatlı ve leziz. Limon, başlangıçta ekşi ve modern olarak kullanılmış. Üst notaları güzel Eau Fraiche'in. Orta kısma geçildiğinde meyveli yapı devam ediyor. Meyvelere yumuşak ve ferah baharatlar eşlik ediyor. Kakule, bu tür parfümlerde ara ara kullanılıyor. Burada da meyveli olarak verilmiş ve iyi de olmuş. Orta kısımda akuatik tarafa kayan yapı ortaya çıkıyor. Bu andan itibaren meyveli bir akuatik olarak yoluna devam ediyor. Fakat başlangıcı kadar güzel ve leziz değil. Biraz sıradan verilmiş akuatik kısım, ortalama bir yeni nesil yaz kokusu kıvamında. Son bölümde ferah odunsu notalar mevcut. Yine çok bilinen klasik bir ferah kapanışa sahip. Tatlımsı sedir ağacına hala az da olsa meyvemsiler eşlik ediyor. Şaşırtıcı ve farklı değil alt notalar.

Eau Fraiche, ismine ve konseptine binaen ferah, serin, sucul, hafif, canlı, meyveli ve baharatlı. Yumuşacık lezzetli tatlı tropikal meyvelerin ve limonun uyumu görülmeye değer. Neşeli ve doğal başlangıç çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği gibi kurgulanmış. Orta bölümde sucul tarafa doğru kayan ana yapı, birçok vasat akuatikte gördüğümüz gibi yapaylık sınırında. Meyveli yapı, sucul kısma eşlik ediyor. Üst notaları kadar etkileyici değil orta bölüm. Avon'un bir parfümü vardı Blue Rush isimli. Ona benziyor sanki orta kısmı. Sonlardaki yumuşak sedir ağacı, gayet standart bir ana akım kokusundaki gibi.

Başlangıçtaki tropikal meyvelere bakıp da onun tropik adalardaki içki kokteylleri konseptine uygun olduğunu sanmayın. Eau Fraiche, yosunlu deniz gibi de kokmuyor. O daha çok meyveli, azıcık sabunsu, ferah bir aromatik. Evet sanırım doğru kelime aromatik. Meyve aroması, soğuk su aroması, klor aroması, baharat aroması, odunsu aroma ve hepsinin birleşiminden meydana gelen basit, ortalama, genel beğeniye uygun, vasat kalitede bir arkadaş Eau Fraiche.


Eğer Light Blue Pour Homme, Chrome gibi parfümleri seviyorsanız denemenizde fayda var. Günlük kullanıma rahatlıkla uyacak, spor ve rahat kıyafetlerle sırıtmayacak, genç işi, fark yaratmayacak, uzun süreli kullanımda sıkıcı olabilecek, etraftan güzel övgüler alabileceğiniz, amacı belli ve sınırlı ama işini iyi yapan bir delikanlı Eau Fraiche. Üst yaş grupları için pek uygun olmasa da, arkadaşınıza hediye etmek için fena seçenek değil. Hele ki çok uygun fiyatlarını düşünürsek, ulaşması kolay bir eser olarak düşünülebilir.

Luca Turin'in kitabında gıcırtılı turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek en kötü parfümler arasında gösterilmiş.

Kalıcılığı bir EDT'ye göre normal. Fark edilirliği başlarda iyi ama orta kısımda performansı düşüyor. İlkbahar-yaz kullanımına daha yakın görünüyor. Parfümün tasarımına sektörün tanınmış isimlerinden Olivier Cresp imza atmış.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

23 Aralık 2014 Salı

Versace – L’Homme (1984)


Versace – L’Homme (1984)

Üzüntüleri, trajedileri ve ölümleri, hayatın monotonluğuna, Allah’ıın küçük müdahaleleri olarak düşünürüm. Hayatın hep tozpembe, güzel ve mutlu geçmesi, bir süre sonra bezdirici ve dejenere edici olacaktır bence. Hiç beklemediğimiz zamanda bir yakınımızın kaza haberinin gelmesi, ya da çok sevdiğimiz sinema sanatçısının ani ölümü, hayatın günlük koşuşturmacası içinde, kısa süreli de olsa bazı farkındalıklara sebep olur. Çünkü ölüm her zaman için korkutucu, soğuk ve karanlıktır. Ve aslında ölüm çok yakınımızdadır, başucumuzdadır çoğu zaman.

1997 yılında moda dünyası büyük bir şok yaşamıştı. 1978 yılında kurduğu Versace modaevini, kısa zamanda küresel bir lüks marka haline getiren Gianni Versace, Miami'deki malikanesinin önünde, kuşkulu bir şekilde öldürüldüğünde, dünyanın gözü merdivenlerde yatan Gianni Versace'in cansız bedenine çevrilmişti. Modanın altın çocuklarından olan Gianni Versace, en verimli çağında, hayatını kaybetmişti. Eğer ölmeseydi, belki de, kendi elleriyle kurduğu Versace markasını daha yukarılara taşıyacaktı.

Bay Versace'in büyük vizyonu, zaten markanın küresel oyuncular arasına girmesini sağlamıştı. Hazır giyim üzerine tasarımları dünya sosyetesinin akın ettiği butikleri süslerken, 1981 yılında ilk kadın parfümünü de piyasa sürdü Gianni Versace. Çok büyük ses getirmeyen ilk parfümü Gianni Versace for Women'in ardından ilk erkek parfümleri Versace L'Homme 1984 yılında piyasaya sürüldü. Versace'in ikinci parfümü olan L'Homme, zamanın ilgi çeken erkek kokularından birisi olmuştu. Fakat hiç bir zaman rakipleri Chanel Pour Monsieur, Eau Sauvage, Polo Classic kadar şöhretli olamadı. Yine de parfümseverlerin en çok sevdiği Versace'lerden birisi olmayı başardı.


Versace L'Homme, 1980'lerin koku trendlerinin tipik örneğiydi. Deri-şipre tarzına yakın Versace L'Homme'u, klasik parfümlere oldukça meraklı birisi olarak epeydir merak ediyordum. Ve yine şanslıyım ki, bu erkek parfüm klasiğinin eski formülasyonuna sahip oldum. Yeni formül L'Homme'ların genellikle beğenilmediği ve eski formül L'Homme'un kullanılmasını tavsiye eden bir çok parfümsevere rastlayabilirsiniz çeşitli platformlarda. Sanırım yeni L'Homme ciddi bir reformülasyon geçirmiş ve eskisini aratır hale gelmiş. Zaten büyük ihtimalle L'Homme'un üretimi de Versace tarafından bitirilmiş durumda. Gerçi hala Türkiye ve Dünya'daki bir çok sitede bulunabiliyor fakat ilerleyen yıllarda bulunması çok zor olacak parfümler kervanına katılacağa benziyor. Onun için eğer bu tarzı sevenlerdenseniz bir yolunu bulup, Versace L'Homme'u denemenizi tavsiye ederim.

Gevezeliği bırakıp, parfümün kendisine geçeyim artık. Fragrantica'da deri sınıfına konulmuş L'Homme. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma eski tarz turunçgiller çıkıyor. Limon, bergamot ve aromatik otlardan oluşan üst notaları harika L'Homme'un. Eski kafa klasiklerin neredeyse aynısı üst notalar çok doğal, nostaljik, ferah ve mis gibi. Kimilerinin eski limon kolonyalarına benzeteceği üst notalar, Eau d'Hermes, Acqua di Parma Colonia, Yves Saint Laurent Pour Homme düzleminde. İlerleyen dakikalarda kokuda büyük değişim olmuyor. Tozlu-otsu limonun önderliğinde devam eden turunçgillere, biraz meşe yosunu ve tozlu baharatlar ekleniyor. Karanfil ve tarçın olduğunu düşündüğüm baharatlar çok öne çıkmıyor. Ayrıca keskin ve tatlı da değiller. Parfümün ilk bir saatlik kısmı böyle devam ediyor. İkinci kısımda baharatlar geri çekilirken, limonsu tozlu turunçgillere hatırı sayılır oranda deri katılıyor. Bu andan itibaren aromatik ve neredeyse ferah deri başrole geçiyor. Çok güzel bir vetiver de arka planda hissediliyor. Deri hafiften hayvansal kokuyor ama bir Eau d'Hermes'teki kadar bariz değil. Vanilya derinlerde bir yerde gizlenmiş. Ancak çok dikkatli koklanırsa fark ediliyor. O da neredeyse hiç tatlılık barındırmıyor. İşte parfümün ikinci kısmı da bu şekilde gerçekleşiyor. Deri, vetiver, vanilya ve meşe yosunu ile desteklenmiş limonun verilişi gayet başarılı.

Versace L'Homme, günümüzde görmeye alışık olmadığımız erkeksi bir kurulukta ve tozlulukta ilerliyor. Limonun verilişi çok rafine ve asil. Blenheim Bouquet tarzı limon, gayet aristokratik, ciddi ve şık. 1980'lerin şiprelerinin neredeyse tamamında görülen bu tarz limonun, 1984 çıkışlı L'Homme'da da kullanılmış olması gayet normal. Genç arkadaşların muhtemelen burun bükeceği bu limonsuluk, eski dünyanın yüksek kaliteli kolonyalarını anımsatıyor. Bence başlangıç kısmı nefis. Fesleğen önderliğindeki aromatik otlar, yapaylıktan uzak ve limona müthiş bir hava katıyor. Aromatik otlar, kokuyu ferahlıktan biraz daha ilkbahar kullanımına yaklaştırıyor. Başlardaki meşe yosunu yine güzel bir sürpriz yaparak sınırlı da olsa kendisini gösteriyor. Baharatlar, tam olması gerektiği gibi.


Parfümün ikinci kısmı, derinin hakimiyetinde gerçekleşiyor. Otsu limon sonlara doğru etkisini kaybediyor. Deriye, koku tenden uçana kadar vanilya ve meşe yosunu eşlik ediyor. Deri sert ve kaba değil, gayet kibar, yumuşacık, kadifemsi ve rafine. Parfümün başlangıcındaki nota zenginliği ve coşku, ikinci bölümde pek olmasa da hala kaliteli ve yapaylık yok. Diyebilirim ki Versace, L'Homme ile hiç de fena iş çıkarmamış.

Şu bir gerçek ki, L'Homme, günümüzün parfüm trendlerine çok uzak ve bihaber. Hatta umurunda bile değil. Çünkü o, geleceğin değil, geçmişin, eski dünyanın, soğuk savaş yıllarının, takım elbise giyilen toplantıların, şıklığına önem veren centilmenlerin, maço olmayan erkeksiliğin, kibarlığın kokusu.

Evet o kesinlikle ucuz maçolardan değil. Sert erkeklerin kokusu da değil. Motosiklet çetesi üyelerine de uymayacaktır. O, Antaeus, Fahrenheit, Yatagan veya Bandit kadar karanlık, sert, acımasız ve ödünsüz değil. Parlak, açık, uzlaşmacı, demokrat, naif, yakışıklı, karizmatik, Akdenizli İtalyan şıklığının parfümü. Eğer New York, Eau de Guerlain, Derby, Bois du Portugal gibi parfümleri seviyorsanız, L'Homme'a mutlaka şans vermelisiniz. Muhtemelen pişman olmazsınız.


Yukarıda da bahsettiğim gibi L'Homme'un eski formülasyonunu bulabilirseniz çok şanslısınız. Ülkemizde olacağını pek sanmıyorum ama yurtdışı merkezli açık arttırma sitelerinde bulunabilir. Yeni yani güncel formülasyonu çoğu kişi beğenmemiş ve vasat olduğunu belirtmiş. Artık bundan sonrası da biraz sizlere düşüyor. Her şeyi Parfüm Merakı'ndan beklemeyelim :)

Parfüm kritikçisi Luca Turin, Versace L'Homme'u turunçgil zencefil olarak sınıflandırmış. Beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğenmiş. Ben de bu notunda bay Turin'e tüm içtenliğimle katılıyorum.

Aralık ayının ılıman sayılabilecek günlerinde kullandığım L'Homme, ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmanın iyi fikir olacağını düşündürttü bana. Başlangıcındaki ferah limonsu yapı, çok soğuk kış günleri için kullanışlı olmayabilir. Sonlardaki deri ise sıcak yaz günleri için uygun olmayabilir. Bence en güzel kullanım dönemi bahar aylarıdır diyorum. Yaş olarak ise 35 hatta 40'ına gelmiş erkeklerin tercih etmesinde fayda var. Genç delikanlı kokusu değil. Belli bir yaş ve olgunluk istiyor.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

30 Ekim 2013 Çarşamba

Versace – Eros (2012)


Versace – Eros (2012)

Öğle yemeğinizi değeri 3.000 doları aşkın tabaklarda yemek ister misiniz? Beş çayınızı 930 Euroluk bardaklarda içmek size ne düşündürür? Çayınıza koyacağınız şekerlerin bulunduğu şekerliğin 175 Euro olması sizin için anlam ifade eder mi? Akşamın ilerleyen saatlerinde canınız salata mı istedi. 185 Euroluk salata kabına ne dersiniz? Çorba servis kasesine 750 Euroyu gözünüz kapalı verir misiniz? Büfenizin üzerinde duran tekli bir mumluk için 285 Euro vermek sizin için sorun değil mi? Haydi son soru: 99 Euroluk tuzluğun, diğer plastik tuzluklardan ne farkı olabilir? Lüks hayata hoşgeldiniz!

Ülkenin yarıdan fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını düşündüğümde, yukarıdaki soruları sokaktan geçen insanlara sormanın abesle iştagal olacağının farkındayım. Çünkü lüks tüketim sadece belli bir kesimin ilgi alanına giriyor. Üç bin dolara altı tane tabak almanın dayanılmaz cazibesini, size herhangi bir mahalle esnafı değil, dünya çapında faaliyet gösteren lüks segmentin gedikli markaları sağlayabilir. Mesela Versace...

Versace'ın ünlü Alman mağazalar zinciri Rosenthal için tasarladığı ev dekorasyon ve mutfak ürünleri serisinin isminin "Iconic Hereos" olduğunu gördüğümde enterasan geldi bana. Versace'ın, üzerinde antik dönemin figürlerinin bulunduğu vazolar, yemek takımları ve diğer aksesuvarları, tahmin edilebileceği üzere oldukça yüksek fiyatlara satılıyor. Bu ürünlerin alıcılarının da üst gelir grubundan insanlar olduğu büyük bir sır değil.


Versace'ın antik dönem figürlerini merkeze alan mutfak ürünleri tasarımlarından, markanın ismiyle yine antik döneme gönderme yapan parfümüne geçelim artık. Anlaşılan Versace, bu aralar eski kültürlerden kaynağını alan işlere imza atıyor. Versace'ın en yeni erkek parfümü 2012 yılında piyasaya sürüldü. Eros, ismini yine antik dönem mitolojisinden almış.

Muhtemelen en bilinen mitolojik tanrılardan birisidir Eros. Platon ve Aristotales'in de bahsettikleri Eros'un bu kadar popüler olmasının sebebi büyük ihtimalle, aşk tanrısı olmasıdır. İnsanlara attığı oklarla, onları birbirlerine aşık eden Eros, genellikle sırtında iki kanatla ve elinde okla tasvir edilmiş, sanatçılar tarafından. Küçük, güzel bir çocuk olarak resmedilen Eros, belki de aşkın masumiyeti ve saflığına istinaden böyle tasvir ediliyordu. Sebebi her ne olursa olsun, İtalyan'nın moda endüstrisindeki önemli oyuncularından Versace'ın parfümüne isim babalığı yapıyor Eros figürü.

Eros'un oluşturulmasında Donatella Versace'ın önemli katkısı olduğu aşikar. Eros isminin Donatella Versace tarafından önerildiği ve konseptin de o minvalde şekillendiğini söyleyebilirim. Bazı kaynaklarda şişesinin tasarımını da onun yaptığına rastladım. Kısaca şunları söylemiş kendi parfümleri için:


"Yeni parfümümüz Eros'u, Yunan Tanrısı gibi kahraman ve tutkulu erkekler için tasarladım. Eros, güç ve duygusallığı vurgulayan bir kokuya sahiptir."

Fragrantica'da aromatik fujer olarak sınıflandırılmış Eros. Üzerime ilk sıktığımda canlı turunçgiller karşıma çıktı. Mandalina ve limondan oluşan turunçgiller için kremsi diyebilirim. Yüksek kaliteli yada doğal koktuklarını söyleyemem. Elma hissi veren meyveler dersem daha doğru olur. İlerleyen dakikalarda turunçgiller geriye çekilirken, ortaya baharatlar ve vanilya çıkıyor. Baharat olarak tarçın-karanfil sanki. Fakat vanilya daha baskın. Bu kısımda çok doğal ve kaliteli değil. Son kısım fazla değişmiyor. Bir tek yapay vetiverle odunsu notalar ekleniyor vanilyaya. Alt notaları da ilgi çekici değil.

Eros, günümünüz modern, bol tatlı parfümlerinden birisi. Eğer Eros'u iki kelimeyle anlatın derseniz size "tatlı ve vanilyalı" derim. Onların dışında yapay koktuğunu, ucuz hissi verdiğini, kalitesiz olduğunu ilave edebilirim.

Yoğun tatlılık anladığım kadarıyla tonka fasulyesi tarafından verilmiş. Genel olarak nanemsi bir hali de var Eros’un. Tabiki o nanemsi-mentollü koku bile yapaylık barındırıyor.
   

Versace'ı anlıyorum. Yeni nesil tatlımsı baharatlı parfümlere rakip çıkartmak istemiş. Bunun içinde başlangıca sıradan turunçgilleri eklemiş. Orta kısma yapay vanilyayı kondurmuş. Sonlara da sıkıcı odunsu notaları layık görmüş. Şuna emin olabilirsiniz ki Eros, son zamanların en yapay ve vasat parfümlerinden birisi. Bu anlamda yeni Bulgari Man gibi hayal kırıklığı yarattı bende.

Rakipleri kimler mi? Yves Saint Laurent - La Nuit de L'Homme ve Body Kouros, Paco Rabanne - 1 Million, Chanel - Allure Homme ve Sport, Rochas Man, Bulgari Man, Jean Paul Gaultier - Le Male, Givench - Pi ve diğerleri. Versace'in bu arkadaşlara verdiği cevap olan Eros, başarısız bir replikadan öteye geçemiyor ne yazık ki.

Üzerimden kokusunu alırken düşünüyorum Eros'u. Acaba bu parfüm bana ne anlatmaya çalışıyor? Hangi yeniliği getiriyor? Ortaya ilginç bir fikir atıyor mu? Bu soruların hiç birisine doğru düzgün veremediğimi fark ediyorum. Muhtemelen Versace yönetiminin de vereceği çok fazla cevap yok.

Evet Versace küresel bir marka. Dünyadaki bir çok kişiye hitap etmesi gerekiyor ürünlerinin. Bu da onu popülizmin yumuşak ve sıcak kucağına itiyor. "Ortalama bir tatlı vanilya parfümü yap. Müşterileri kap." Düşünce şekli bu olunca ne yazık ki ortaya başarılı işler çıkamıyor. Biraz daha özen gösterilseymiş keşke Eros'a.


Parfüm tarihinin vasat kokular çöplüğüne gitmeye aday Eros. Ona bu yolculuğunda başarılar diliyorum ve bir an önce gideceği yere varması için arkasından bir kova su döküyorum. Yolun açık olsun Eros.

Eros’un hiç mi iyi tarafı yok diyebilirsiniz. Şöyle bir düşünüyorum ama aklıma gelmiyor. Fakat kalıcılığının gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kıyafet üzerinde gayet başarılı kalıcılığı. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonrasında normale dönüyor.

Kokusunun tasarımını Aurelien Guichard yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın. Denemeden almayınız, pişman olmayınız.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Koku Güzelliği:10/4.5

19 Haziran 2013 Çarşamba

Versace – The Dreamer (1996)



Versace – The Dreamer (1996)  Markanın popüler erkek parfümü.

Karayipleri hatırlatan bembeyaz plajı ile South Beach, Amerika'nın en bilinen turistik yerlerinden birisi muhtemelen. 5.5 milyonu aşan nüfusu ile ABD’nin beşinci büyük metropollerinden olan Miami ve çevresi, finans, turizm, medya, eğlence, sanat ve uluslararası ticaret alanlarında da iddialı. Dünyaca ünlü bir çok ismin de bu bölgede evi var. Merhum Gianni Versace mesela.

Ünlü modacı Versace için her zamanki günlerden birisiydi belki de. Temmuz ayının on dördüydü. Yine sıcak bir Miami sabahıydı. Erkenden uyanmış sabah yürüyüşünü yapmıştı. 08.45 civarında News Cafe isimli mekandan çıkıp evine doğru yürüyordu. Üzerinde 1.200 dolarlık bir şort, koyu renk tişört ve sandaletleri vardı. Tam evinin kapısında, bir süredir onu bekleyen eşcinsel jigolo Andrew Cunanan tarafından başına iki el ateş edilerek öldürülecekti.

Gianni Versace gibi moda sektörünün en bilinen isimlerden birisinin öldürülmesi, dünyada çok büyük yankı yaratmıştı. Haftalarca yapılan yayınlarda türlü türlü teoriler üretiliyordu. İlk şaşkınlık atıldıktan sonra moda sektörünün çok büyük bir kayıp yaşadığı anlaşılmaya başlanıyordu. Sıfırdan yarattığı dev moda imparatorluğu göz kamaştırıcıydı. Tasarımlarında abartıdan uzak şıklığa yer vermesi ile biliniyordu. Aristokrat bir şıklıktı onun eserleri. Ölümünden sonra başa geçen kız kardeşi ise daha farklı tasarımlar yapacaktı ilerleyen yıllarda.


1997 yılında gerçekleşen bu trajik ölümden sadece bir sene önce Versace markası, Dreamer isimli parfümünü piyasaya sürmüştü. İlerleyen yıllarda çok başarılı olacak ve önemli satış rakamlarına ulaşacaktı. Anlaşılacağı üzere 1990'lı yılların ortalarından çıkıp gelmiş bu şöhretli arakadaşla tanışacağız bugün.

Fragrantica'da oryantal fujer olarak sınıflandırılmış Dreamer. Üzerime sıktığımda aromatik Akdeniz otları, buruk lavanta biraz da tatlımsı baharatlar karşıma çıktı. Oldukça güzel buldum açılışını. Geçeyim orta kısma. Bu bölümde kokusu oldukça değişiyor. Algıladığım kokular tatlımsı yapay erkeksi çiçekler ve tatlımsı yapay baharatlar. Sevdiğimi söyleyemem. Son kısımda orta notaların devamı gibi. Büyük değişim olmuyor. Yapay odunsu notalar ve yapay vanilya etkili alt notalarda. En sevmediğim tarafının alt notalar olduğunu söyleyebilirim. Böylece de tenden ayrılıyor.

Dreamer'ın başlangıcını çoğu kişi beğenmemiş. Fakat terslik bende mi bilemiyorum ama en başarılı kısmı olarak üst notalarını görüyorum. Bence oldukça karakterli. Orta notalardan itibaren tatlılık da yapaylık da artıyor. Ve ne yazık ki kalite hissiyatı düşüyor bu ucuz yapaylık sayesinde. Buradaki yapaylık tenimde plastiğimsilik olarak gerçekleşti. Plastiğimsi tatlı çiçekler ve plastiğimsi tatlı odunsular. Ve sonlarda vasat vanilya. İşte Dreamer'dan aklımda kalanlar.

Parfümü iki kısma ayırabilirim. Başlangıcı ile orta-alt notalar işbirliği. Bir çok kişi orta notalardan itibaren tütünden bahsetmişler. Ben öyle çok yoğun tütün hissetmedim. Varsa bile odunsu notaların ve baharatların gerisinde kalmış. Hele ki bazı yorumcuların Dolce Gabbana Pour Homme'a benzetmelerini pek anlayamadım. Öyle yakınlıkları yok iki parfümün. Le Male'ye benzeten yorumculara ise artık birşey söylemeye gerek görmüyorum. Dreamer nere Le Male nere.


Bana kalırsa bu plastiğimsi yapaylıktan dolayı Joop Homme, Fleur du Male yada Xeryus Rouge'a daha yakın duruyor. Fakat onlardan biraz daha baharatlı ve tütünsü. Özellikle ilk kullandığım günlerde Joop Homme'u çağrıştırması ilginç oldu benim için. Yapaylık kıyafet üzerinde bariz hissediliyor. Ten üzerinde daha az yapaylık hissediliyor. Orta kısımdan itibaren tatlılığın oldukça arttığına şahit oluyorsunuz. Bu tatlılık tonka fasulyesinden geliyor olabilir. Keşke biraz daha az kullanılsaymış tatlılık.

Dreamer yüksek kaliteli ve rafine değil. Zaten hedefi de sanat eseri olmak değil. Herkesin sevebileceği ve büyük satış rakamlarına ulaşılabilecek, günlük kullanıma uygun, kolay kullanılabilir bir parfüm oluşturmak istemişler. Görünen o ki başarılı olmuşlar. Fakat benim için kesinlikle yeterli değil. İstediği kadar popüler olsun hiç fark etmez. Başarısız parfüm başarısız parfümdür. Markası ve fiyat etiketi ne olursa olsun.

Dreamer'ın üretiminin bitirildiğini bir kaç yerde okudum. Kendi sitelerinde de bilgiye rastlayamadım. Eğer üretimi bitirilmişse çok üzüleceğimi sanmıyorum. Ayrıca aradan geçen on yedi yılın ardından formülasyonunda ufak tefek değişiklikler olduğunu kabul etmek lazım. Belki de ilk formülasyonunu denesem bu kadar olumsuz düşüncelere sahip olmazdım.

Anlayamadığım şeylerden birisi de ünlü parfüm yazarlarından Chandler Burr'un favori on parfümünden birisi olması. Burr acaba benim göremediğim neyi görmüş de bu kadar beğenmiş Dreamer'ı. Keşke karşımda olsa da sorabilsem.


Genç arkadaşları hedefleyen tarzı ile 17-30 yaş arasındaki erkeklere uygun olacağını düşünüyorum. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Sıcak yaz mevsiminde bıktırıcı olacaktır. Kimi yorumcular kadınlarında rahatlıkla kullanabileceklerini söylemiş. Bence o kadar da feminen tınılar yok. Erkek kullanımına daha yakın. Parfümün tasarımcısı ise çok bilinmeyen isimlerden Jean Pierre Bethouart.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Başlangıcını beğendim.
+ Kalıcılığı iyi.
+ Genel beğeniye uyabilecek yapısı.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan yapaylığı sevmedim.
- Kalite hissiyatı düşük.
- Fark edilirliği zayıf oldu bende.

Koku Güzelliği:10/6

5 Haziran 2013 Çarşamba

Versace – Blue Jeans (1994)



Versace – Blue Jeans (1994)  Markanın popüler erkek parfümü.

1990'ların ortaları. Yaş olarak 14-15 civarındaydım. Kafamın bugünkünden daha az karışık olduğu zamanlar. Hayat daha kolay. Amerikan sinemasının belki de en gösterişli yılları. The Shawshank Redemption gibi hala IMDB'nin en yüksek puanına sahip çarpıcı filmi beyaz perdedeydi. Quentin Tarantino'nun harika filmi Pulp Fiction'da 1994 yılında sinema severlerin beğenisine sunuldu. Tom Hanks'in Forrest Gump’ını, Luc Besson'un Leon'unu unutmamak lazım.

Dönemin müzisyenleri de hiç fena değildi bir kaçı hariç. Boys II Men gibi temiz çocuklardan oluşan bir boyband kızların gönlünü kazanırken, Aerosmith gibi pop rock grupları da kendisini gösteriyordu. Bugün pek isimleri duyulmayan Celine Dion, Bon Jovi, Bryan Adams, Rod Stewart gibi popüler kültürün şarkıcılarını zevkle dinliyorduk. Fakat hepsinden de önemlisi 1994 yılında duyduğumuz bir haber hepimizde anlatılmaz duygular uyandırmıştı.

Dünya müzik tarihine Nevermind isimli albümüyle geçmiş nefis grup Nirvana'nın karizmatik ve gencecik solisti Kurt Cobain'in intihar ettiğini önce kabul edemedi kalbimiz. Bugün bile dinlemekten en zevk aldığım albümlerden birisinin yaratıcısı, bohem ve bunalımlı adam Cobain, o yaşlarda belki de ölümle ilk defa bu kadar yakından tanışmamızı sağlamıştı. Müzik tarihi için ne kadar büyük kayıp olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum.


Parfüm dünyası ise 1990'ların başlarından itibaren erkeksi şiprelerin ve aromatik fujerların etkisindeydi hala. Ama değişim başlamıştı denilebilir. Daha yumuşak, tatlılığın kullanılmaya başladığı parfümler gelecekti. Bana göre Blue Jeans tam da bu dönemde gelmiş ve bir anlamda öncü olmuştu. Yani geçiş dönemi parfümlerinden diyebilirim onun için. Versace'ın üçüncü erkek parfümü olarak görünüyor. Markanın "Jeans" serisinin ilk örneği. Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Bence aromatik fujera yakın kokusu. Resmi tanıtımı şöyle: “Bu parfümde doğrudan bir ferahlık vardır. O, temiz, berrak, sportif ve genç.”

Parfümü ilk sıktığımda karşıma tatlı turunçgiller, aromatik otlar ve tatlı lavanta çıkıyor. Kimi yorumcular limondan bahsetmişler ama bana hiç de öyle gelmedi. Ortalama tatlı turunçgiller diyebilirim üst notalar için. Fena değil. Geçelim orta kısma. Burada tatlımsı lavanta daha belirgin hale geliyor. Turunçgiller geriye çekiliyor. Tatlı galbanum ve sardunya da hissediliyor. Erkeksi çiçekler hakim daha çok. Lavanta, menekşe ve yasemin. Hepsinden bir parça var sanki. Son kısımda ise tatlımsı yapay misk, yapay odunsu notalar ve vanilya ile kapanışı yapıyor.

Görüleceği üzere Blue Jeans, detaylı sayılabilecek yapıda. Fakat insanda düz çizgide ilerlediği hissi veriyor. Başlangıcı bugün için bize sıradan gelebilir. Çünkü bir çok modern parfüm bu tip tatlımsı turunçgili kullanıyor. Ama üst notalara ustaca serpilmiş aromatik otlar gayet ilgi çekici. Orta kısımda ise yapay erkeksi çiçekler baş role geçiyor. Lavanta ve menekşe algılıyorum. Lavanta çok daha baskın. Başlangıçtaki tatlılık biraz daha artıyor orta kısımda. Yok, sevmedim orta kısmı. Sonlarda ise yine tatlılık dikkat çekiyor. Misk, yapay vanilya ve yapay odunsu notalar harikalar yaratamıyor. Özellikle kıyafet üzerinde yapay vanilya, en uzun süre dayanan alt nota olarak öne çıkıyor.

Blue Jeans, parfüm endüstrisinin en bilinen oyuncularından birisi. Sadece ülkemizde değil, yurt dışında da büyük bir kullanıcı kitlesi olduğu anlaşılıyor. Zaten Versace'ın geçen on dokuz yılın ardından üretimini devam ettirmesi bize büyük bir ticari başarı olduğunu anlatıyor. Hatta görünen o ki Versace'ın en başarılı erkek parfümlerinden birisi. Fakat güzel koktuğu anlamında söylemiyorum. Yani bu parfüm, çok satan geç dönem klasiklerden birisi dersem yanlış olmaz. İyi de neden böylesine başarılı oldu Blue Jeans?


Muhtemelen döneminin daha önce denenmemiş koku formunu kullanmasıydı başarısının sırrı. O döneme kadar böylesine tatlımsı parfümlere çok rastlanmıyordu. Blue Jeans, bu anlamda ilk taşı atanlardan birisiydi. Yani o dönemin koku trendlerine hiç uymuyordu. Bu da onu devrimci yapıyordu. Zaten en büyük hata onu, günümüzün modern tatlı parfümleri ile kıyaslamak olur. Eğer böyle kıyaslama yaparsak yanlış sonuçlara ulaşabiliriz.

Blue Jeans, orta kısımdan itibaren rahatsızlık edici bir yapaylığa başvurmuş. Neden böyle bir seçim yapılmış anlayamadım. Bu yapaylık, parfümün kalite hissini ciddi anlamda düşürüyor. Onu sıradan ve vasat bir ana akım parfüme dönüştürüyor ne yazık ki. Bence en büyük eksiği bu.

Genel anlamda herkesin sevebileceği gibi kompozisyona sahip. Zaten bu parfümü kadınların da oldukça beğendiğini okuyorum. Demek ki Versace bu anlamda hedefine ulaşmış. Büyük kesimler tarafından sevilerek kullanılan, rakiplerine göre çok düşük fiyatı ile ulaşması kolay arkadaşlardan. Bunlarda olumlu yanları.

Son tahlilde Blue Jeans çok başarılı bir kokuya sahip değil. Baştan sona büyük değişim göstermeyen kokusu (açılışı hariç) hayal kırıklığı yarattı bende. Çok ilginç yada yaratıcı değil. Ve en büyük şanssızlığı da bir çok güçlü rakibinin karşısında fazla şansı yokmuş gibi görünüyor. Bence bir şişesini, uygun fiyatına rağmen almak gereksiz gibi.


On dokuz yılın ardından Blue Jeans, oldukça modern kokuyor diyebilirim. Yani öyle eski yada tozlu değil. Bu anlamda ileri görüşlü parfümmüş. Sanki geçtiğimiz yıl çıkarılmış gibi günümüzün parfüm trendlerine yakın. Bu anlamda hakkını teslim etmek lazım.

Blue Jeans'in ismine ve şişesine bakıp da akuatik yada ferah, deniz temalı bir kokuya sahip sanmayın. Hiç öyle ferah değil. Gayet tatlı (zaman zaman aşırıya kaçan), ağdalı kokusu, yaz sıcakları için baygınlık verici olabilir. Bu yönüyle genç erkekleri hedeflediğini düşünüyorum. 17-30 yaş için olabilir. Bence ilkbahar-sonbahar-kış mevsimi kullanımına daha yakın.

Tabiki şişesinden kısaca bahsetmemek olmaz. Coca Cola'ya benzeyen mavi şişe çok farklı. Hatta tasarımını bizzat Gianni Versace'ın yaptığına dair bilgiye rastladım. Umarım doğrudur. Alüminyum kutusu da çok rastlanır türden değil. Fakat bu kutu fazlaca basit ve ucuz bir imaj veriyor bence. Parfümün tasarımcısı, çok bilinmeyen burunlardan Jean-Pierre Bethouart.    

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Kalıcılığı kıyafet üzerinde gayet iyi.
+ Fiyatı ucuz ve her yerde bulunabiliyor.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren başlayan yapaylık ciddi sorun.
- Tatlılığın kullanımında ölçü biraz kaçmış. Bu tür tatlı parfümleri sevmeyenler denememeli.
- Ortalama ve vasat kokusu çok şey vaat etmiyor.

Koku Güzelliği:10/6