11 Ocak 2015 Pazar

Bentley – Bentley For Men (2013)


Bentley – Bentley For Men (2013)

"Hünerli, zevkli ve farklı tasarım, nefes kesici güç ve performans, zarif ve canlandırıcı sürüş deneyimi, tasarıma atfen dünyanın en saygın performans arabalarının mühendislik ve el işçiliği."

Yukarıdaki cümleler, dünyanın en lüks otomobil markalarından Bentley'in, vizyonunu ve amaçlarının küçük bir bölümünü bize anlatıyor. Son yıllarda lüks segment olarak sınıflandırılan araba markalarının arasındaki rekabet, parfümlere de sıçramış gibi görünüyor. Ferrari, Porsche, Bugatti ve son olarak Bentley, markalarını öne çıkardıkları parfümleri ile boy gösteriyorlar. Sanırım lüks segment markalar için, parfüm piyasaya sürmek adeta itibar meselesi haline gelmiş durumda. Onun içindir ki hiçbiri bu yarıştan geri kalmak istemiyor.

İşte Bentley'de diğer rakiplerinden biraz daha özenli, ciddi ve sağlam giriş yaptı parfüm sektörüne. Parfümlerini rakipleri gibi ucuz fiyatlardan satmıyor. Kokularında da ismi duyulan tasarımcılarla çalışıyor. Bentley, kendi parfümlerini şöyle tanıtıyor:


"Bentley kokuları markanın niteliklerini temsil eder: Orijinallik, zarafet, ikonik tasarım ve ölçülü incelik. Markaya miras kalan tutku ve zanaat, standart ürün gamını tamamlayan sınırlı sayıda kristal şişedeki parfümlerle vurgulanmıştır. Şişe ve ambalaj, Bentley otomobillerinin belirgin karakterini temsil eder."

Geçtiğimiz aylarda yurtdışında büyük fenomene dönüşen Bentley For Men Intense'i kullanmış ve oldukça beğenmiştim. Bu aralar ise Intense olanı değil de Bentley For Men'i kullanıyorum. Önemli bir çıkış yakalayan Intense versiyonun gölgesinde kalmış gibi görünüyor Bentley For Men. Parfümün tanıtım cümleleri şöyle:

"Yeni ve gösterişli bir deneyim yaşayın. Bentley’in erkekler için alışılmışın dışında kokusunu keşfedin. Bentley For Men, ayrıcalıklı ve gösterişli bileşenleri bir araya getiriyor. Kullanılan içerikler, Bentley’nin kalitesini ve mükemmelliğini somut hale getirmek için özenle seçildi. Bu eşsiz tasarım için Nathalie Lorson, en iyi materyalleriyle zanaatçı gibi çalıştı, onların zamansız zarafetini ve ilham veren güzelliğini yakaladı. Derinin belirgin kokusu, ahşabın sofistike zenginliği, heyecanlı baharatlarla ifade edilen gümüşün gücü... Bentley For Men'de bir araya getirilen ikonik materyaller, baştan çıkarmanın eşsiz gücüne sahip modern erkekler için tasarlandı."


Kendi sitelerinde odunsu ferah derimsi olarak sınıflandırılmış Bentley For Men. Üzerime sıktığımda ilk saniyelerde beni meyvemsi baharatlar karşılıyor. Açıklanan üst notalarındaki bergamot ve defne yaprağını alamasam kara biber ve tatlımsı meyveler daha ilk saniyelerde size merhaba diyor. Biraz tatlılık barındıran başlangıcını beğendim. Orta kısma geçildiğinde ufak bir değişim var. Meyvemsi baharatlara dumansı içki kokusu ekleniyor. Resmi tanıtımdaki rom içkisinden geliyor olabilir bu koku. Baharatlara tatlımsı tarçın ve deri de ekleniyor orta bölümde. Parfüm bu andan itibaren içki-baharat eksenine geçiş yapıyor. Orta bölüm de fena değil. Son kısımda deri hala etkili. Ona misk ve sandal ağacı ve biraz da öd ekleniyor. Son kısmı o kadar da ilginç değil ne yazık ki.

Bentley For Men, genel olarak tatlımsı meyveler, tatlı baharatlar, dumansı içki, tatlı deri ve sandal ağacı üzerine inşa edilmiş gibi görünüyor. Baharatlar-içki-sandal ağacı tenimde her zaman öne çıktı. Deri, meyveler ve öd biraz geri planda kaldı. Bu haliyle oldukça tatlı bir baharat parfümü olarak düşünülebilir. Odunsu notalar ise hiç karşınıza çıkmıyor adeta.

Bentley For Men, günümüzün modern, tatlımsı baharatlı oryantallerine yakın duruyor. İçki temasını net vermesi ve geri planda sandal ağacı-öd ikilisine yer vermesi de yine onun yeni nesil rakiplerine meydan okuma olarak düşünülebilir.


Peki Bentley For Men'i sevdim mi? Bir yorumcunun dediği gibi "iyi parfüm ama harika değil." Evet sanırım bende burada duruyorum. Bariz yapaylığa rastlanmaması, dolgun ve kaliteli kokması, usta bir elin değdiği izlenimi veriyor ona. Ucuz market parfümlerinin oldukça üzerinde bir yerde durduğu aşikar. Fakat biraz tek düze yapısı uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağını düşündürtüyor bana. Çok değişmiyor kokusu. Aynı düzlemde devam ediyor. Bu anlamda çok karmaşık bir eser yok karşımızda.

Yine de Bentley For Men, yeni nesil baharatlı-içki kokusuyla, denenmesi gereken arkadaşlardan birisi. Eğer bu tarzı seviyorsanız ve fazla seçeneğiniz yoksa denemeye değer. Tabii şimdi düşündüğümde anaakım markalarda bu tür parfümlere fazla rastlanmıyor. Niş rakiplerden ise bir tık aşağıda olduğu söylenebilir.

Geleyim kardeşi Intense ile olan benzerliğine. Bentley'in aynı yıl çıkan For Men ve For Men Intense parfümleri koku karakteri olarak oldukça benziyorlar. Intense'i, For Men'in biraz daha geliştirilmiş ve güçlendirilmiş hali olarak düşünebilirsiniz. Intense, çok daha dolgun, saldırgan ve sağlam bir parfüm. For Men ise Intense'e göre daha çekingen ve ten parfümü gibi görünüyor. Ha tabii Intense'in EDP For Men'in EDT olduğunu önemle belirtmeliyim.


2013 yılının bu iki başarılı parfümü, aynı kişi tarafından tasarlandı. Nathalie Lorson Bentley For Men'in de yaratıcısı. Sıcak baharatların ve içki temasının etkisiyle soğuk kış günlerinde kullanmanızı öneririm. Yaz sıcaklarında pek iyi tepki vereceğini sanmıyorum kokusunun. Kalıcılığı bir EDT için gayet yeterli. Fark edilirlik ortalamanın altında denebilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

8 Ocak 2015 Perşembe

Annick Goutal – Ambre Fetiche (2007)


Annick Goutal – Ambre Fetiche (2007)

20. yüzyılda, hakkında en çok konuşulan veya tartışılan kavramlardan birisidir oryantalizm. Sadece 20. yüzyılın değil, 19. yüzyılın bile ilgi çeken ögelerindendir "Doğu" ve Doğu Kültürüne" öykünme. Ünlü ressamlar İngres'ten Henri Matisse'e kadar çoğu sanatçı, hayallerindeki Doğu imgesini yansıtmıştır resimlerine. Yazılı ve görsel sanatların genellikle, bir hamamda toplanmış onlarca çıplak cariye imgelemi üzerine inşa ettikleri oryantalizme getirilen bu bakış açısı, doğu kültürü için kabul edilemeyecek derecede mahremiyet barındırır. Çünkü fazlaca hayalci, abartılı, hazcı ve fantezik unsurlar içerir.

Bu ifadeyi ara ara kullanıyorum fakat dünyanın batısında yaşayan ortalama dünya vatandaşlarının "Doğu" algısı çoğu zaman nargile, fes, deve, başörtüsü, hamam ve haremden öteye gidemiyor. Evet 19 ve 20 .yüzyılda şimdiki gibi müthiş bir iletişim teknolojisi yoktu, kültürler çoğu zaman birbirinden habersizdi. Peki 21. yüzyılda hala bu algının devam etmesi absürt değil mi?

Fransa parfümcülüğünün tanınan niş parfümevi Annick Goutal'ın, 2007 yılında çıkardığı Ambre Fetiche'in tanıtımında doğu kültürlerine özgü olduğu düşünülen "harem, cariye, nargile dumanı ve egzotik fanteziler" konu edilmiş. Hey Annick Goutal, bir doğu coğrafyası vatandaşı olarak söylüyorum ki, burada ne hareme rastlanıyor iki yüzyıldır, ne cariye hayatı yaşayan padişahlar var ne de sokaklar nargile dumanı altında boğuluyor. Küreselleşen ve sıradanlaşan dünya vatandaşlarına dönüşüyor artık Doğu coğrafyasının sakinleri de.


Annick Goutal'ın "Les Orientalistes" serisine ait Ambre Fetiche, uzun zamandır merak ettiğim parfümlerden birisiydi. Parfümün gerek ismindeki çekicilik ve kışkırtıcılık gerekse tanıtımındaki Doğu göndermeleri ilgimi çekiyordu. Ve yine şanslı bir koku severim ki Ambre Fetiche'e kavuştum. Onu tenimde denedim. İçime uzun uzun çektim. Bu karlı ve soğuk günlerde üzerimdeki tepkilerine dikkat kesildim. Artık biraz detaylara inelim. Çünkü malumunuz "şeytan ayrıntıda gizlidir." 

Markanın oryantal olarak sınıflandırdığı Ambre Fetiche'i üzerime sıktığımda yoğun ve koyu bir koku ile karşılaşıyorum. Tozlu ve dumansı amber, ilk saniyelerde bütün heybetiyle karşıma çıkıyor. Karanlık, koyu ve baskın amberi sevdim. Üst notaları gayet güzel. Orta notalara geçildiğinde büyük değişim yaşanmıyor. Bir tek plastiğimsi deri ve karanlık baharatlar ekleniyor kompozisyona. Baharatlar oldukça gerideyken, deri ikincil öge olarak bulunuyor orta kısımda. Hala amberli hala karanlık ve koyu. Son kısımda deri ortadan kaybolurken, ambere bu sefer neredeyse bitter çikolatamsı vanilya eşlik ediyor. Zaman zaman tütsünün baskın olduğu alt notaları çok sevdim. Başlangıç ve orta bölümün gizemli yapısı sonlarda da devam ediyor.

Ambre Fetiche isminin hakkını verircesine amberi ön planda sunuyor size. Sonrasında dumansı tütsü ikinci karakter olarak karşımıza çıkıyor. Üçüncü olarak deri, ciddi anlamda kendisini hissettiriyor. Sonlardaki vanilya ise parfümün tamamlayıcısı gibi. İşte bana göre Ambre Fetiche'in özeti böyle.


Parfüm genel olarak dumansı-ağdalı-reçinemsi ağır bir amberin etkisi altında. Gerek amber gerekse dumansı tütsü, kokuyu oldukça farklı yere taşıyor. Adeta bu dünyadan alıp, başka bir evrene götürüyor. Çok karanlık yapısı var. Neredeyse bütün ögeler karanlık kullanılmış. Amber, tütsü, deri, baharatlar ve hatta vanilya. Hepsi belli bir master planın uyumlu parçaları gibi. Gizli-saklı, sırrını kimseye vermek istemeyen, karakterini açık etmeyi sevmeyen tarzı var sanki. Fakat bir taraftan da o kendine özgü ilginç koku sizi merak ettiriyor, içeriye çağırıyor, sarıp sarmalıyor.

Ambre Fetiche'teki deri kullanımı Cuir Ottoman ve Cuir Mauresque'e yakın. Amber kullanımı ise Ambre 114, Ambre Sultan düzleminde. Tauer'in L'Air du Desert Marocain'e oldukça benzettim genel aurasını Ambre Fetiche'in. Birbirini andıran koyu-karanlık kasvetli amber, genel olarak Doğu-Arabik koku formunu hatırlatıyor. Bir de onlara nargile dumanı, yanan pipo, tütsü benzeri koku eklenince ortaya müthiş bir karışım çıkıyor. Zaten Ambre Fetiche'in tanıtımındaki Doğu kültürüne ait ögelerden bahsedilmesi, konseptin bir bütün olarak doğru verildiğini gösteriyor bize.

Bilemiyorum bu yaştan sonra amber kokusu sevenler kulübüne mi katıldım? Ambre Sultan, Ambre 114 çok sevdiğim parfümler bu kategoride. Annick Goutal'ın Ambre Fetiche'ini de çok beğendim. Bu tür egzotik amberi çarpıcı ve etkileyici buluyorum. Evet zaman zaman deri montlara benzeyen deri-süet benzeri notalar ortaya çıkıp, algıları zorlasa da, Ambre Fetiche güzel bir deneme. Çok yaratıcı mı? Değil. Benzersiz mi? Tabii ki hayır. O, ismi gibi fetiş nesnesi olabilir mi? Sanmıyorum. Kullandığınız zaman bol bol övgü alır mısınız? Pek mümkün görünmüyor. Fakat bu tarzın sevenleri için denenmesi gereken eserlerden olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen pişman olmayacaksınız.
 

Ambre Fetiche, New Age metropol öğretilerinin değil, köklerini egzotizmden alan söylencelerin, kara büyünün, veba hastalığının kırıp geçirdiği Orta Çağ Avrupa'sının, kandiller ile aydınlatılan 17. yüzyıl caddelerinin, saray entrikalarının, Gotik şatoların, karamsar-dahi bilim adamlarının, ruh hastası cellatların, ezoterizmin, simyanın, ay ışığı altında Fas çöllerinde yapılan korkutucu gezintilerden hoşlananların parfümü bence.

Provokatif ve iddialı isme sahip Ambre Fetiche, tam bir mod parfümü. Her ortama uymayacak, günlük kullanımda sırıtacak, özel yerlerin, sıradışı underground partilerin, garip mistiklerin parfümü olmalı. Kanonik İncil'lere iman etmiş bir keşişin parfümü olabilir mi? Ya da kuş uçmaz kervan geçmez dağın üzerine kurulmuş, etrafı kayalıklarla ve uçurumlarla çevrili, sislerin içinde bulunan kiliseden gelen koku olabilir mi Ambre Fetiche? Pek sanmıyorum.

Ambre Fetiche'i, geceleri mezarlıklarda dolaşmayı seven, Death Metal dinleyen, odasında mum ve tütsü kullanan, simsiyah makyajlı kızlar sevebilir. Eğer Özlem Tekin bir parfüm kullanacak olsa muhtemelen bu, Ambre Fetiche olurdu.

Kaybettim kendimi karanlıklarda
Unuttum derdimi boş sokaklarda
Dolaştım yollarda avare avare
Dolaştım başı boş bir çocuk gibi saatlerce...


Luca Turin'in kitabında Ambre Fetiche, yeşil limon amber olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden iki puan verilerek pek beğenilmemiş. Bu puanı Luca Turin değil Tania Sanchez vermiş. Kıyafet üzerinde plastiğimsi, üzerine ham petrol dökülmüş deri gibi garip ve itici hal alan kokusu, ten üzerinde nefis hale geliyor. Tende gerçek yüzünü ve derin karakterini gösteriyor. Onun içindir ki tam bir ten parfümü olduğunu düşünüyorum.

Parfümün tasarımcısı olarak Isabelle Doyen görünüyor. Bayan Doyen, Annick Goutal'ın birçok parfümüne de imza atmış kişi. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip Ambre Fetiche’in, kalıcılığı gayet yeterli. Farkedilirliği de başlarda yüksek. İlerleyen saatlerde normale dönüyor. Çoğu yerde uniseks olarak sınıflandırılsa da bence erkek kullanımı için daha uygun. Soğuk kış günlerinde hele ki bu aralar olduğu gibi karlı günlerde kullanmak, onu sevmenizi sağlayabilir. Yaş olarak ise genç arkadaşların denemesini tavsiye etmem. Çünkü herkesin sevebileceği piyasa parfümlerinden değil. Kullanması ve alışması zor bir parfüm.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8   

5 Ocak 2015 Pazartesi

Lancome – La Vie Est Belle (2012)


Lancome – La Vie Est Belle (2012)

Her yenilgi yeni bir başlangıç fırsatı verir aslında bize. "Hayat Güzeldir" iyimserliği, kötümserlikten baskın gelir çoğu zaman. İnsanın mutluluğu arama içgüdüsü, ona ulaşma yollarını arama tutkusu muhtemelen hiç bitmeyecek bir çaba. Merkezini mutluluktan alan bir hayat hepimizin amacıdır çoğu zaman. Dönemin "çağdaş yaşam evliyaları" tarafından verilen öğütler, bazen zihin dünyamızda başlar, fizik ötesi tarafa doğru gider. Belki de mutluluğun sırrı dünyevi arzulardan sıyrılmakla mümkün olacaktır.

Felsefeyle hiç ilgisi olmayan parfümcülük de ise işler hiç olmadığı kadar hızlı gelişiyor. Birbiri ardına çıkan onlarca parfüm artık başımızı döndürüyor. Bu sektörün en önemli ve iddialı markalarından Lancome'da yeni parfümleri ile " bu yolda bende varım" demeye çalışıyor. 2012 yılında yeni piyasaya sürdükleri kadın parfümü La Vie Est Belle, büyük bir tanıtım kampanyası ile satışa sunuldu. Bu iddialı parfümün resmi tanıtım yüzü olarak ünlü oyuncu Julia Roberts görev aldı. Parfümün isminin çevirisi olarak "Hayat Güzeldir" mottosu karşıma çıktığında pek şaşırmadım. Hatta daha da ilgimi çekti.

Parfümün tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi veya hayatın güzelliğine yönelik evrensel bir bildiri" cümlesi, La Vie Est Belle'in amacını bize açıklıyor. Tabii bir parfümden derin felsefi mesajlar beklemek çok doğru değil. Zaten La Vie Est Belle'in, bir hazır tüketim nesnesi olarak arkasında felsefi geri plan olduğunu düşünmüyorum. Fakat parfümün resmi tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi" cümlesi, bizi bu yönde düşünmeye sevk edebilir. Yine kendi tanıtımlarında şöyle diyorlar: "Doğal ve en asil içerikler ile Eau de Parfum (İris çiçeği konsantresi, yasemin ve zambak özü, portakal çiçeği özü, paçuli esansı) içinde hoş bir zarafet yatar. Fransa'nın önde gelen üç parfüm tasarımcısının eşsiz imzasıyla özel olarak Lancôme adına yaratılmıştır."


Kendi sitelerinde La Vie Est Belle'in gurme tarzına vurgu yapılmış. Hatta süsen (iris) çiçeği merkezli gurme olduğundan bahsedilmiş. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma tatlımsı ve lezzetli meyveler çıkıyor. Karanlık ve koyu sayılabilecek meyveler, karamel ile müthiş birleştirilmiş. Ekşimsi kirazlı hissi veren şekerli üst notalar nefis olmuş. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde meyvemsilik biraz geri plana geçerken ortaya çiçekler çıkıyor. Süsen, yasemin ve diğer çiçeklerin karışımıyla, kadınsı tarafa iyice kayıyor ana eksen. Başlangıçtaki kadar tatlı devam ediyor orta bölüm. Biraz da portakal çiçeği algılıyorum. Bu kadar çiçeksilik bana fazla geliyor ve orta kısmı "eh işte" olarak değerlendiriyorum. Geleyim son kısma. Parfümün alt notalarında parlak ve yapay paçuli ortaya çıkıyor ki aman benden uzak olsun. Vanilya ciddi anlamda destek veriyor paçuliye ama ne fayda. Son kısmı her seferinde baş ağrılarımı harekete geçirmeyi başarıyor. Benim için çok rahatsız edici olan kapanışını hiç sevmedim.

La Vie Est Belle, kendi tanıtımlarında bahsettikleri gibi gurme karakterine yakın. Başlangıcından tenden ayrılana kadar fazlaca tatlı hatta şekerli. Parfümün ana aksını tatlımsı meyveler, şekerli çiçekler ve paçuli-vanilya ikilisi oluşturuyor. Başlangıcındaki harika aroma Thierry Mugler'in müthiş parfümü Angel'a (kadın versiyonu) oldukça benziyor. Zaten parfümü ilk kullandığımda büyük heyecan yaşadım ama sonrasındaki dönüşüm hayal kırıklığı yaşattı. Nerede Angel'ın o etkileyici ve doğal hali nerede La Vie Est Belle'in orta kısımdan itibaren sıradanlaşmaya başlayan kokusu.

Günümüzün modern tatlımsı kadın parfümlerine rakip yaratmayı düşleyen Lancome, La Vie Est Belle ile bence iyi iş çıkaramamış. Tabii şunu da söylemek lazım. Bu parfümü kadınlar muhtemelen oldukça sevecekler. Hatta çok satanlar listelerine girmesi de zor değil. Çünkü gerçekten cazibeli, çarpıcı, kadınsı, etkileyici kokuyor. Ama aynı zamanda başlarını saymazsak, gayet yapay, diğer kadın parfümlerini andıran, yenilik taşımayan yanları mevcut. Bu parfüm, kalabalık ortamlarda dikkat çekmek isteyen kadınların başvurabilecekleri bir silah olabilir. Aynı Hypnotic Poison gibi. Çünkü La Vie Est Belle, iddialı, saldırgan, oda dolduran, tam bir koridor kokusu. Bu parfümü kullanıp, etrafta salınan bir kadının ilgi çekmemesi zor gibi. Eğer amaç buysa rahatlıkla işinizi görecektir. Fakat yüksek kaliteli olmayan, biraz piyasa işi tarafını kabullenecekseniz siz bilirsiniz. Elçiye zeval olmaz.

İlk kullanmamdan itibaren La Vie Est Belle'in, Angel ile olan benzerliği dikkatimi çekti. Özellikle başlangıçları yakın olan iki parfüm, orta notalardan itibaren ayrılıyorlar. Angel daha karanlık devam ederken, La Vie Est Belle, çiçeklerin etkisiyle feminen yanını gösteriyor. Paçuli kullanımı Angel'da müthiş iken, La Vie Est Belle'de ise başarısız. Çikolatamsı-karamelli yapı Angel'da gayet lezzetli verilmişken La Vie Est Belle'de vanilya merkezli verilmiş ama çok ilgi çekici değil. Evet iki parfümün kokuları tıpatıp aynı olmasa da, La Vie Est Belle'i, Angel'in açtığı yoldan gitmeye çalışan bir parfüm olarak görüyorum.
 

La Vie Est Belle, yeni nesil bol tatlı, karamelli, vanilyalı, kadın parfümü örneklerinden birisi. Her özel günde, kız arkadaşlarına ya da eşlerine hediye alma zulmü yaşayan erkeklerin, bu sorununa La Vie Est Belle çözüm olabilir. Parfümün ismi "Hayat Güzeldir" anlamına gelse de onun bana sunmayı vaat ettiği hayatı pek güzel bulmadığımı belirtmeliyim.

Parfümün tasarımcısı olarak Olivier Polge, Dominique Ropion ve Anne Flipo gibi üç şöhretli isim karşımıza çıkıyor. Eau de Parfum (EDP) formundaki kokusu gerek kalıcılık gerekse fark edilirlik anlamında gayet yeterli. Soğuk kış günlerinde kullanmak isabetli olacaktır. Yaş olarak ise genç kız işi gibi görünmüyor. Daha 30'lu yaşların kadınlarına yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

4 Ocak 2015 Pazar

Hediye zamanı! (Kazanan belli oldu!)


Merhabalar koku dostları. Amerika merkezli numune satış sitesi www.decantshop.com'un Parfüm Merakı okuyucuları için hazırladığı 50 dolarlık hediye çekini, çekiliş yoluyla bir arkadaşımıza vereceğim. Bunun için diğer seferlerde olduğu gibi çekiliş yapacağım.

Bu hediye çekini almak isteyen arkadaşların öncelikle beni google/blogger hesabından takip etmesi gerekiyor. Parfüm Merakı sitesini, blogger üzerinden takip etmeyen arkadaşımıza ödül çıksa bile geçerli olmayacaktır. Çekilişi bu sefer sadece 1 (bir) günlüğüne yapacağım. 5 Ocak Pazartesi, saat 14.00'te çekiliş bitecek ve şanslı arkadaşımızı belirleyeceğim. Daha sonra kendisine, verdiği e-posta adresinden ulaşacağım.

Çekilişe katılmak basit. Google/blogger hesabınızla bu başlığın altına, çekilişe katılmak istediğinizi ve mail adresinizi yazmanız yeterli olacaktır.

Not: Hediye çekinin herhangi bir son kullanım süresi yoktur. Ayrıca sadece çeki kullanacak arkadaşların başvurmasını bekliyorum. Lütfen sadece bir defa katılınız oylamaya.

Kazanan: Parfüm Merakı hediye kuponu çekilişine katılan 45 kişinin arasından kazanan Sirrus rumuzlu arkadaş oldu. Kendisine tolgaaytar@gmail.com e-posta adresinden ulaşacağım. Eğer kendisinden cevap alamazsam, yedek talihli olarak Metin Durmuşoğlu rumuzlu arkadaşımızı belirledim.

Katılan herkese teşekkür ederim. 

2 Ocak 2015 Cuma

Montale – Aoud Leather (2009)


Montale – Aoud Leather (2009)

Türkçe'ye öd, ud, od gibi farklı isimlerle girmiş Oud kokusu, Arap-Orta Doğu kültüründe sıkça rastlanan bir rayiha. Dünya parfüm endüstrisinin son yıllarda keşfettiği öd temasını merkeze alan kokular, Montale'in adeta uzmanlık alanı. Hakkında çok az bilgi olması ve parfümörü Pierre Montale'in hala gizemini koruması dışında Montale için Arap-Orta Doğu koku kültürüne yakın parfümlere imza attığı söylenebilir. Ve tabii ki öd kokusu, Montale parfümlerinin belki de en çok kullanılan materyali.

Onlarca öd isimli parfümü bulunan Montale'in piyasaya hızla sürdüğü kokularını takip etmekte zorlandığımız bir gerçek. Bunun içindir ki Montale'in en bilinen, hakkında en çok tartışma olan ve en çok övgüler alan parfümlerini değerlendirmeye almaya çalışıyorum. İşte bugünkü yazı konum da görece olarak Montale'in ilgi çeken parfümlerinden birisi. Sebebi ise son yıllarda oldukça başarılı olmuş parfüme oldukça benzemesi ve hatta kimilerince onu birebir kopyalamış olması. O parfüm tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un özel serisinin yıldızlarından Tuscan Leather.

Aynı Montale gibi Tom Ford'un da piyasaya parfüm sürme konusunda agresif olduğu söylenebilir. Tom Ford'un, özel serisinde karşımıza çıkan, arka arkaya birçok parfüm piyasaya sürme stratejisi, tabii uzun yıllar sürdürülmesi zor gibi görünen bir yöntem. Zaten Tom Ford'un bazı özel seri parfümlerinin üretiminin durdurulduğu haberleri geliyor. Bu kadar fazla sayıda parfümü ticari olarak sırtında taşıması mümkün görünmüyordu Tom Ford'un. Az satılan ve piyasada karşılığını bulamayan parfümlerin üretimleri biterken, bazı özel seri üyeler ise kısa zamanda dünya çapında büyük başarı kazandı. Mesela Tobacco Vanille, Noir de Noir ya da Tuscan Leather.

Tuscan Leather'ı önceki aylarda denemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Oysa ki Tuscan Leather, şimdiden koleksiyoncuların dolaplarındaki yerini almayı başardı. Bu erkeksi deri parfümü, beraberinde enteresan bir yol açtı. Bu tür modern meyvemsi ve çiçeksi, sert deri kokuları anlamında öncü parfümlerden olduğunun altını çizmek gerekir Tuscan Leather'ın. Zaten başarısının biraz da buna bağlı olduğunu düşünüyorum. Birçok yorumcuya göre üzere Clive Christian - C For Men, Parfums de Marly - Godolphin, Charriol - Royal Leather'in, Tuscan Leather'ın açtığı yoldan ilerlediği düşünülüyor. Bu ekibe, Aoud Leather isimli Montale'den bir parfüm daha eklendi 2009 yılında.


Parfüm platformlarında, Tuscan Leather'a benzetilen Aoud Leather, çoğu kullanıcı tarafından övgülere mazhar oluyor. Tabii Parfüm Merakı'nın da radarından kaçmıyor bu durum. Uzun zamandır oldukça merak ettiğim Montale'lerden olan Aoud Leather'la sonunda tanışma şerefine nail oluyorum. Buyurunuz o zaman detaylara.

Fragrantica'da deri sınıfında olduğu varsayılan Aoud Leather, kendi sitelerinde "Around the Aoud" serisinin üyesi olarak verilmiş. Aoud Leather'i ilk sıktığımda karşıma sürpriz şekilde turunçgiller çıkıyor. Lezzetli ve ferah sayılabilecek bergamot, gayet güzel verilmiş. Hatta neredeyse tuzlu-akuatik bir bergamot. Çok doğal ve serin. Başlangıcını sevdim. Orta kısma çabucak geçiliyor. Burada tuzlu bergamot hala etkisini göstermeye çalışıyor. Fakat artık parfümün ana oyuncusu derinin karşısında fazla direnemiyor ve geri plana geçmeyi kabul ediyor. Orta bölümden itibaren ferah bergamot ve tozlu sayılabilecek derinin egemenliğinden bahsedebiliriz. Buradaki deri, karanlık, neredeyse deri ceket-süet ayakkabı gibi kokuyor. Fazla tatlılık barındırmıyor. Öte yandan geriden gelen bergamot ile ilginç bir ikili oluşturuyorlar. Hani utanmasam ferah bir deri diyeceğim. Deri, kaliteli kullanılmış olsa da orta kısmı kendime yakın bulamadım. Son kısım, en sevdiğim yeri oluyor açık ara. Deri, yine bütün ağırlığı ile karşımızda. Alt notalarda ferah sayılabilecek turunçgiller artık yok. Deri hala, erkeksi, sağlam ve koyu. Orta notalardaki deri burada neyse ki azıcık yumuşuyor. Orta bölümden farklı olarak kapanışta biraz vetiver algılıyorum derinlerden. Hafiften de tütsü mü var? Varsa hiç şaşırmam. Son bölüm için tütsülü vetiverli deri diyebilirim. Kapanışı gayet güzel.

Aoud Leather, kimi yorumcular tarafından safran kimileri tarafından ise baharatların desteklediği deri parfümü olarak nitelendirilmiş. Bence ne safran ne de baharatlar hakim. Aoud Lether, tuzlu turunçgiller ve deriyi merkeze almış. Gayet kaliteli kullanılmış bergamot, ilk başlarda parfümü ferah deri sınıfına yaklaştırsa da ilerleyen saatlerde kokusu sarsılıp kendisine geliyor ve isminin hakkını veriyor. Evet bu parfüm tam bir deri kokusu. Kimilerinin deri ayakkabıya benzettiği, kimisinin deri ürünleri satan mağazaların içindeki kokuya benzettiği Aoud Leather, burnu zorlayan ve oldukça erkeksi deri ile ciddi ciddi meydan okuyor kullanıcılarına.


Tamam isminde deri var anladık. Kokusunda da deriye fazlaca yer verilmiş. Peki ismindeki öd nerede acaba? Şuna eminim ki isminde öd olup da ödün bu kadar az kullanıldığı parfüm azdır. Çünkü ilk saniyelerden son ana kadar burnum hep öd aradı fakat başarılı olamadı. Çünkü büyük ihtimalle bu parfümün sadece isminde öd kullanılmış. Ya da bana öyle geliyor.

Aoud Leather, günümüzün modern piyasa işi parfümlerinde pek karşımıza çıkmayan acımsı-karanlık-erkeksi deri ile farklı bir yol izliyor. Onun 1 Million ile uzaktan yakından bir akrabalığı yok. O, rakiplerini kendisi gibi niş markalardan seçmiş. Mesela Tuscan Leather, Clive Christian - C For Men. İyi de hiç mi ana akım rakibi yok. Olmaz mı? Eğer ana akımdan sayarsak Charriol - Royal Leather, Derby, Versace L'Homme hatta belki de Aramis Classic. Buyurun kararı siz verin.

Aoud Leather'ın parfüm platformlarında isminin geçmesinin ve benim de bugün incelemeye almamın sebebi tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un popüler özel seri üyesi Tuscan Leather'a olan benzerliği. Şimdi çoğu yorumcu Tuscan Leather ve Aoud Leather'ı birbirine benzetmişler. Bu konuda hem haklılar hem de haksızlar. Şöyle ki: Öncelikle, iki parfümde, orta notalardan itibaren karşımıza çıkan erkeksi, yeni deri ayakkabı benzeri deri kullanımı çok benziyor. Sonlara doğru da iki parfüm paralel ilerliyor. Fakat tabii ki birbirleriyle aynı değiller. Tuscan Leather meyvemsi bir başlangıçla açılışı yaparken, Aoud Leather daha turunçgilli giriş yapıyor. Bu anlamda başlangıçları epey farklı. Evet verdikleri genel hissiyat orta notalarda fazlasıyla benziyor olsa da, üst notaları itibariyle ikisini ayırt etmek gayet kolay.


Tuscan Leather'ı biraz fazla erkeksi fazla zorlayıcı bir deri kokusu olarak görüyorum. Kullandığım zamanlar pek alışamamıştım. Aoud Leather'de benzer acımsı deri efektine sahip fakat daha yumuşak ve bergamot ile daha kullanılır hale getirilmiş sanki. Evet Aoud Leather'ı kendime daha yakın bulduğumu söylemeliyim fakat hala ikisinin de kullanımı kolay deri kokuları olmadığını düşünüyorum. Evet güçlüler, sağlam duruşları var, erkeksiler, karaktere sahip parfümler ama yine de genel beğeniye uzaklar. Yer yer deri ceketleri andıran kokularına çoğu kişinin tahammül edebileceğini sanmıyorum. Yine de denemekten zarar gelmez. Belki tam size göredir onların deri kullanımı.

Aoud Leather, kalite anlamında diğer Montale'ler gibi. Çok zengin, farklı, derin ve detaylı bir parfüm değil. Tek düze, neredeyse hiç değişmeyen, lüks hissiyatı vermeyen, basit yapıya sahip. Çok yüksek fiyatlara satılmayan bir niş marka olan Montale, Aoud Leather'ında size harika ve çok yaratıcı bir parfüm deneyimi sunamasa da deri kokusu severlerin şans vermesi gereken arkadaşlardan. Eğer Tuscan Leather'ı seviyorsanız ve onun abartılı fiyatına anlam veremiyorsanız, Aoud Leather neredeyse yarı fiyatına sizin emrinize amade bekliyor.

Parfümün tasarımcısı olarak Pierre Montale görünüyor. EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılık ve farkedilirlik, bir EDP için yeterli. Tam bir kış parfümü. Soğuk hatta karlı günlerde Aoud Leather'ın çok daha iyi performans vereceğini sanıyorum. Kimi yerlerde uniseks olarak geçse de bence erkek kullanımına daha yakın. Bir kadının üzerinde böylesi bir deri kokusu duymak isteyeceğimi sanmıyorum.


Koku Güzelliği:10/7