8 Mayıs 2015 Cuma

Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)


Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)

Çok sıcak yaz günlerinin, kavurucu Akdeniz güneşinin kurtarıcısıdır güneş kremleri. Son yıllarda giderek artan koruma faktörlü güneş kremleri, özellikle beyaz tenli kişilerde cilt kanserini önleme anlamında faydalı oldukları söylenebilir. Deniz kenarında, özellikle öğle saatlerinde plajı hep bir güneş kremi kokusu kaplar. Hani egzotik kokulara sahip, kremsi ve biraz yağlı kokan ve neredeyse lezzetli diyebileceğim o güneş kremleri vardır ya. İşte onların muhtemelen en eskisi ve ünlüsüdür Ambre Solaire.

Üretiminin 1930'lu yıllarda başladığı söylenen ünlü Ambre Solaire güneşten koruyucu kremlerin artık bir sürü farklı çeşidi bulunuyor. Başka markalar tarafından da benzerleri yapılan Ambre Solaire'in güneş kremleri hala dünyanın en popüler ürünlerinden birisi. Ve bu güneş kreminin o müthiş kokusu bazen parfümlere ilham verir. O tropik kokusu muhtemelen herkese deniz kıyılarını hatırlattığı için Ambre Solaire'i andıran parfümler genellikle yaz için uygun olurlar. Estee Lauder'in Bronze Goddess serisinin de kokusunun güneş kremlerine benzediği çokça söylenir.

2014 yılında, niş parfüm üreticisi Nicolai Parfumeur Createur (eski ismi Parfums de Nicolai) yeni parfümünün ilhamını ünlü Ambre Solaire güneş kreminden almış. Musc Monoi için bizzat bayan Nicolai şunları söylemiş: "Uzun zamandır Ambre Solaire'in kokusuna aşıktım ve bir gün onun kokusunu çağrıştıran parfüm yaratmak istedim. Amacım şuydu: Güzel bir yaz gününün sonunda sıcak tenin nefis şehvetli kokusu gibi bir parfüm."


Musc Monoi'nin, benzyl salicylate ile ylang ylang çiçeğinin birleşimi ile oluşturulduğu bilgisi mevcut. Benzyl salicylate'in şampuanlar, saç bakım ürünleri, temizlik ürünleri, makyaj malzemeleri gibi çok farklı alanlarda kullanıldığı biliniyor. Bu aromanın parfümlere tatlı çiçeksi koku verdiği söyleniyor. Bakalım Musc Monoi'de durum nasıl.

Parfümün açılışı tatlı, kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Yasemin ve parfüme ismini veren gardenya (monoi yağı) ferah olarak verilmiş. Üst notalar tanıdık, çiçeksi, kremsi ve tatlı. Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem. Orta kısımda beyaz kremsi çiçeklerin hakimiyeti devam ediyor. Başlangıcıyla aynı karakterde devam eden orta bölümde ekstra olarak hindistan cevizi var. Neyse ki hindistan cevizini severim ve orta notalarını kendime yakın buluyorum. Son kısımda misk daha etkili. Biraz da odunsu notalar mevcut ama gayet yumuşak. Alt notalarda epey zayıflıyor kokusu. Kapanışı için eh işte diyebilirim.

Musc Monoi, tatlımsı hatta hafiften şekerli yapısıyla modern, ferah-tropikal beyaz çiçek parfümü gibi görünüyor. Yasemin, ylang ylang, gardenya ve diğer kremsi çiçeklerle hindistan cevizinin buluşmasından ağız sulandırıcı koku çıkmaması mümkün mü? Lezzetli ve egzotik kokteyl hissiyatı veren Musc Monoi, yumuşacık yapısıyla, gerçek bir plaj kokusu olarak düşünülebilir.


Gerçekten de bu parfüm, güneş kremlerine benziyor. Misk, hindistan cevizi ve kremsi beyaz çiçekler benzersiz kompozisyon oluşturmasa da herkesin kolayca sevebileceği ve giyebileceği yapıya sahip. Muhteşem bir parfüm mü? Değil. Yüksek kaliteli mi? Pek sayılmaz.

Musc Monoi, zaman zaman bazı kadın deodorantlarını andırıyor. Azıcık da Montale'in Intense Tiare’sini çağrıştırıyor. Zaten anladığım kadarıyla bu tür tropikal çiçeklerin ve kremsi beyaz çiçeklerin parfümünü yapmak biraz riskli. Çünkü kokusu ucuz deodorantlara veya vasat market parfümlerine benzeyebiliyor. Niş marka da yapsa sanırım zihinlerde bu tür ön yargılar mevcut. Açıkçası Musc Monoi'yi çok sevdiğimi söyleyemem. Muhtemelen bir kadında çok daha ilginç ve cazibeli duracaktır. Kadın kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

EDT konsantrasyonundaki Musc Monoi'nin fark edilirliği çok yüksek değil. Ara ara size kendisini hissettiriyor hiç beklemediğiniz anlarda. Kalıcılığı bir EDT'ye göre iyi. Günlük kullanım için çok uygun, basit, canlı ve eğlenceli kokusunu, bu tür parfümleri seviyorsanız denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuçlar verecektir.


Parfümün tasarımını, markanın sahibi Patricia de Nicolai yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Mayıs 2015 Salı

Guerlain – Idylle (2009)


Guerlain – Idylle (2009)

"Her parfüm farklı ülkelerde farklı algılanabilir. Idylle, Rusya'da şaşırtıcı bir başarı yakaladı. Zaten Shalimar hala Fransa'nın en çok satan on parfümünden birisi. Idylle ise bizim dünya çapındaki en güçlü parfümümüz. Shalimar ve Idylle, müthiş başarılı parfümlerimiz."

Bir söyleşisinde Guerlain'in baş parfümörü Thierry Wasser'in cümleleri olarak karşıma çıktı yukarıdaki satırlar. Şüphesiz ki Guerlain'in gösterişli tarihinde şahane kadın parfümleri mevcut. Koku dünyasının mihenk taşı gibi hala yerinde duran bu ikonik parfümler, kolay kolay unutulacağa benzemiyor. Baksanıza Shalimar hala Fransa'nın ve muhtemelen dünyanın en çok tercih edilen kadın parfümlerinden birisi.

Her ticari marka bir yerden sonra geleceğe bakmak zorunda. Geçmişin başarılı servetini tüketmek çok kolay. Sanırım Guerlain'da kendisini 21. yüzyılın dünyasına hazırlıyor. Yeni parfümleriyle ve farklı koku formlarıyla sektörde güçlü rakipleriyle her zaman kolaylıkla rekabet edebileceklerinin öz güveni içerisindeler. 2009 yılında bu yönde iddialı adımlarını attılar ve ortaya Idylle çıktı.


Söz konusu Guerlain gibi müthiş kadın parfümlerine imza atmış bir marka olunca, gözlerin yeni parfümleri Idylle'e çevrilmemesi beklenemezdi. Markanın yeni nesil parfümlerini temsil eden Idylle, büyük kampanyalar ile görücüye çıktı. Idylle kelimesinin saf-temiz bir aşk/sevgiyi temsil etmesi, kokusunun romantik mi olacağı sorularını akla getirmişti. Benim açımdan aklımdaki sorular büyük oranda cevaplandı. Bakalım Idylle'in içimdeki yansımalarına.

Kendi sitelerinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış Idylle'i üzerime sıktığımda beni çiçeklerin coşkusu karşılıyor. Harika bahar çiçekleri adeta mutluluk aşılıyor ruhunuza. Beyaz çiçekler, sarı çiçekler ve diğerleri geçit töreni gibi burnunuzun önünden geçip gidiyor. Ferah ve canlı üst notalar enfes. Orta kısımda beyaz çiçeklerin etkisi devam ediyor. Bu kısımda tatlılık artıyor. Başlangıcıyla en büyük farkı neredeyse akuatik-ozonik hale gelen yapısı. Hafiften yapaylık barındıran orta kısım hala ferah ama durağan ve sabunsu/pudralı. Gül, orta bölümde daha fazla rol alıyor ama yüksek kaliteli değil. Çok farklı olmayan orta bölüm için eh işte denebilir. Son kısımda ana yapı değişmiyor. Kadınsı beyaz çiçekler etkin. Pek sevmediğim şekilde kullanılmış paçuli benim için rahatsız edici. Misk böylesine çiçeksi bir parfümün kapanışında olmazsa olmazlardandır. Alt notalarda misk paçuliye ve sabunsu beyaz çiçeklere eşlik ediyor. Sonları da hiç bana göre değil.

Idylle, tam ve her şeyiyle kadın parfümü. Daha ilk saniyelerdeki çiçeksi patlama onun amacı hakkında ip ucu veriyor bize. Yasemin, zambak, leylak, gül, şakayık ve eminim ki ylang ylang. Hangi çiçeği ararsanız onun bir yerlerinde bulabilirsiniz. Başlangıcı gerçekten harika ve şiirsel. İnsana yaşam sevgisi aşılayan başlangıç, uzak ara parfümün en sevdiğim yeri oldu. Orta kısımda devreye giren şipre karakter ne yazık ki iyi sonuç vermiyor. Bu andan itibaren sıradan meyveli-çiçeksi kadın parfümüne dönüşüyor. Açıkçası oldukça şaşırdım bu negatif değişime. Örneğine yüzlerce kadın parfümünde ve deodorantında rastlayabileceğimiz sabunsu beyaz çiçekler Guerlain'in ismine ve tarihine yakışmayacak kadar vasat ve sıkıcı. Sonlarında ise koku çok zayıflıyor ve neredeyse hissedemez oluyorsunuz. Gerçi hissetseniz de sonuç pek olumlu olmuyor.

Idylle, dişi tarafını fazlasıyla öne çıkaran, tatlı, çiçeksi ve meyveli bir kombinasyon. Beyaz çiçekler, gül, kırmızı meyveler ekseninde denebilir. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler yaşamıyor. Sürpriz yapmıyor ve sizi şaşırtmıyor. Standart piyasa kadın parfümü nasıl kokarsa aşağı yukarı böyle kokuyor. En üzücü tarafıysa kalite anlamında vasatın üzerine çıkamıyor.


Bilemiyorum belki de bu tür kadın parfümlerini sevmiyorumdur. Evet olabilir ama Guerlain gibi markanın, son yıllarda en fazla bel bağladığı parfümünün Idylle olması bence işin acı kısmı. Beğenmediğiniz parfümler hakkında ne bir şey söylemek ne de bir şey yazmak içinizden gelmez ya. İşte aynen o durumdayım. Eğer çiçeksi meyveli kadın parfümlerini seviyorsanız şans verin kendisine. Belki sizin aranız daha iyi olur Idylle ile.

Parfümün tasarımını ünlü isim Thierry Wasser yapmış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Umarım EDP'si çok daha ilginç ve güzeldir. Parfümün şişesini ünlü tasarımcı Ora Ito’nun, altın korse giymiş bir kadının kıvrımlarından esinlenerek yarattığı söyleniyor. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başları dışında düşük. Ferah yapısından dolayı ilkbahar-yaz kullanımına biraz daha yakın. Günlük kullanım için gayet uygun bir arkadaş.

Koku Güzelliği:10/5.5

3 Mayıs 2015 Pazar

Xerjoff – Kobe (2009)


Xerjoff – Kobe (2009)

12 Şubat 1947 tarihinde, o zamana kadar insanoğlunun gördüğü en büyük meteor yağmuru başlamıştı. Sabah 10.38'de başlayan meteor yağmuru, Rusya'nın soğuklarıyla ünlü Sibirya'sında gerçekleşmişti. Yine buz gibi soğuk havada hem de gündüz vakti gerçekleşen dünyanın en büyük meteor yağmurunun etkileri kimi araştırmacılara göre bir kilometre kareye yayılmıştı. En büyük parçasının yirmi altı metre büyüklüğünde olduğu söylenen meteor yağmuru, 2009 yılında bir İtalyan beyefendisinin çok ilgisini çekti.

Sergio Momo, İtalya merkezli niş parfüm evi Xerjoff'u kurduğunda, hala astronomiye büyük tutkuyla bağlıydı. Hatta bir söyleşisinde "parfümlerden sonraki en büyük tutkum gökyüzü ve uzayın mucizeleri" diyordu. Hatta 2009 yılında "Shooting Stars" isimli parfüm serisini çıkardığında, tahmin edeceğiniz üzere ilhamını Rusya'da 1947 yılında gerçekleşen meteor yağmurundan alacaktı. Evet karşımızda pek de alışık olunmayan bir esinlenme söz konusu. Parfümler ve meteorlar!

Ultra lüks parfüm evi Xerjoff, Avrupa kıtasında oldukça popülerken, aynı şeyi Amerika kıtası için söyleyemeyiz sanırım. Son yıllarda yeni parfümleriyle niş segmentinde iddialı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor Sergio Momo. Shooting Stars serisi, 2015 yılı itibariyle on yedi üyeye ulaşmış durumda. Markanın en sevilen parfümlerini içinde barındıran serisi olan Shooting Stars'dan Kobe ile birlikteydim geçtiğimiz günlerde.


Kobe kendi sitelerinde turunçgil ailesine dahil edilmiş. Farklı bir distilasyon tekniğiyle oluşturulduğu belirtilmiş. Az bulunan ve egzotik doğal içeriklerin kullanıldığı vurgulanmış. Kobe'nin açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Müthiş bir bergamot daha ilk saniyelerde sazı eline alıyor. Doğal ve tozlu bergamota neroli eşlik ediyor turunçgil ailesinden. Üst notaları lezzetli kılan şeyse aromatik Akdeniz otları. Bergamot-neroli ikilisi ile müthiş bir uyum sağlayan aromatik otlar (ıhlamur, kekik vb.) onu hem zengin hem de olgun hale getiriyor. Enteresan ve çok başarılı bir turunçgil açılışına sahip. Başlangıcı gayet güzel. Uzun süren başlangıç fazından sonra orta kısım kendisini göstermeye başlıyor. Yavaş yavaş ortaya çıkan tatlı reçineler ve öd, parfümü bambaşka noktaya taşıyor. Turunçgiller ve aromatik otların kaybolduğunu fark ediyorum. Orta notalarda parfüm tamamen sıcak baharatlı bir oryantal haline geliyor. Kendi sitelerinde gül ağacından bahsedilmiş orta bölümde. Gül ağacı nasıl kokar bilemiyorum ama öd olduğuna eminim. Zaten yine kendi sitelerinde ödün, parfümün anahtar notası olduğu söylenmiş. Öd ve sıcak reçineli baharatları da oldukça beğendim. Son kısma geleyim. Parfüm yine radikal şekilde değişiyor. Öd ortadan kaybolurken yumuşak odunsu notalar ortaya çıkıyor. Tatlı sayılabilecek odunsulara biraz da mumsu vanilya ve amber eşlik ediyor. Alt notalardaki tatlılık tonka fasulyesinin işi olabilir. Kapanışını çok çarpıcı ya da ilginç bulmadım.

Kobe, şaşırtıcı bir parfüm. İlk yarım saat oldukça ferah. Neredeyse sıcak yaz günlerini çağrıştıran bergamot-neroli ikilisine eşlik eden Akdeniz otları, Xerjoff'un İtalyan karakterine gönderme yapmış olabilir. Hafif tozlu turunçgiller çok şık ve müthiş kaliteli. Daha çok üst yaş beyefendi parfümlerindeki kullanımı çağrıştıran turunçgiller koklamaya değer. Orta bölümdeki büyük değişim şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı. Orta kısımda turunçgiller ortadan kaybolurken birden Arap pazarını hedefleyen ödlü baharatlı oryantalle karşılaşmak açıkçası o ferah açılıştan sonra beklediğim şey değildi. Ben daha çiçeksilik ekseninde ilerleyeceğini düşünürken yavaş yavaş reçineler burnunuza nüfuz etmeye başlayınca kendinize geliveriyorsunuz. Orta bölümdeki öd kullanımı gayet sevilesi, ilaç gibi kokmayan ve rafine. Biraz Creed'in Royal Oud'una benzettim orta kısmı. Hatta azıcık Tom Ford'un Tobacco Oud'unu andırıyor öd kullanımı. O iki parfümü de sevdiğim için Kobe'nin de orta bölümünü sevdim. Son kısımsa nefis üst-orta kısımdan sonra sıradan geldi bana. Yapay değil ama özensiz. Vanilya ve amberle yumuşatılmış sedir ağacı, daha önce örneğine defalarca rastladığımız şekilde verilmiş.


İtiraf edeyim ki Xerjoff gibi ultra lüks parfüm evinden benim de beklentilerim çok yüksekti. Nasıl olmasın ki? Bildiğim kadarıyla dünyanın en pahalı fiyat etiketine sahip 4-5 markasından Xerjoff. Bu da onun parfümlerini denerken ekstradan yük getiriyor markaya. Kobe, kalite anlamında gayet yeterliydi. Son kısmı dışında kusursuza yakın kompozisyona sahip. Üst-orta-alt nota geçişleri etkileyici. Bu anlamda kompleks yapıyla karşı karşıyayız. Notalar gayet doğal ve net. Fakat yine de dünyanın en lüks parfüm markalarından birisi daha farklı ve iyi olmalı mı? Belki evet belki hayır. Sonuçta hiç bir parfümden ya da markadan mucizeler beklemek doğru değil. Son kısmı dışında Kobe, verdiğiniz inanılmaz yüksek fiyatı hak ediyor bence.

Kobe, modern, tatlılık barındıran ama içinizi baymayan, hem ferah hem de sıcak olabilen, dinamik, olgun, yarı resmi ve şık. Aklımı başımdan almadıysa da günlük kullanım için uygun hatta takım elbise için bile düşünülebilecek çok yönlü başarılı bir parfüm. Harikalar yaratmasa da görevini fazlasıyla yerine getiriyor.

Kaynaklarda erkek parfümü olarak görülüyor. Bence de erkek kullanımına daha yakın. Fark edilirliği başlarda yüksek. Saldırgan yarım saatten sonra tene yaklaşıyor kokusu. Kalıcılığı EDP standartlarını düşünürsek makul. Üst notalarına aldanıp sıcak yaz günlerinde kullanmayın çünkü ilerleyen saatlerde rahatsız edici olabilir. Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara uyacak gibi. Fazla genç delikanlı kokusu değil.


Kobe'nin tasarımını birçok niş marka için işlere imza atmış burun Jacques Flori yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

30 Nisan 2015 Perşembe

Ulric de Varens – UDV Black (2005)


Ulric de Varens – UDV Black (2005)

"Ulric de Varens Türkiye şubesi 2013 Ocak ayında doğdu. Birkaç ay içerisinde parfümler drugstore zincirleri ve bazı mağazalarda yerlerini aldı.

Ulric de Varens markası, kokulara, özellikle de Fransız kokularına oldukça düşkün olan Türk toplumuyla birlikte olmalıydı. Ulric de Varens parfümleri, bulunduğu konuma göre en cazip fiyatları sunuyor. Tüketiciler de markanın “Fransızların konusunda en gelişmiş maharetini, uygun fiyata sunmak” felsefesini anlamış olacak ki, Ulric de Varens dünyada büyük başarı elde etti.

Yegane ve demode olmayan parfümlerin doğuşunun özünde, en büyük koku kreatörleri yer aldı. Ulric de Varens, parfüm tutkusuyla Türklerin kalbini fethetmeyi umuyor."

Fransız parfüm üreticisi Ulric de Varens'in Türkiye serüvenleri yukarıdaki satırlarda özetlenebilir. Ultra lüks niş markalar, uygun fiyatlı niş markalar, üst düzey ana akım üreticiler ve uygun fiyatlı ana akım markaların hakimiyetindeki parfüm sektörüne Ulric de Varens gibi oyuncular renk katıyorlar hiç şüphesiz. Parfümlere yüksek bedeller ödemek istemeyen ama güzel kokmayı da ihmal etmeyen parfümseverler için seçeneklerden birisi Ulric de Varens.


Özellikle Avrupa pazarında tanınan bir marka olan Ulric de Varens, geçtiğimiz yıllarda ülkemizde de faaliyet göstermeye başladı. Tabii bunun sonucunda koleksiyonlarındaki parfümleri görücüye çıkardılar. Ulric de Varens'in baş harflerinden oluşan "UDV Serisi", benim de ilgimi çekmekteydi. Bu serinin bütün parfümlerini denemiş birisi olarak, genel olarak uygun fiyatlarla güzel işler çıkartıldığını söyleyebilirim.

Bugün bir süredir kullandığım UDV Black'e göz atacağım. Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış:

" Eğreltiotu, Meyvemsi, Modern

Biberiye ve çam kokusunun aromasal zenginliklerinden önce, yeşil elma bu parfümün tüm tazeliğini gözler önüne seriyor. Misk ve tütünün sofistike etkisi sardunya çiçeğinin narin dokunuşundan sonra hissedilir. Ünlü koku tasarımcısı Jean Jacques ve şişe tasarımcısı Thierry de Baschmakoff Ulric de Varens için hazırladılar."


UDV Black'in açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Meyveli üst notalarda bergamot, greyfurt ve elma var sanki. Yumuşak ve ferah başlangıcı fena değil. Orta kısımda koku karakteri büyük değişim göstermiyor. Bu bölümde meyvelere sardunya eşlik ediyor. Aromatik orta notalara misk de ekleniyor bir süre sonra. Son kısımda bu sefer yumuşak odunsu notalar dikkat çekiyor. Sedir ağacı vetiver ve misk kapanışı yapıyor. İşte UDV Black'in algılayabildiğim notaları bunlar.

Karşımızda genç, enerjik, modern, herkesin sevebileceği, güvenli sayılabilecek aromatik fujer var. Tabii UDV Black'in aromatik yönü, meyvemsiliğe kayıyor. Tatlı ve lezzetli meyveler, akuatik değil de daha yumuşak ve buruk meyveleri çağrıştırıyor. Üst notalardaki ferah turunçgillere az da olsa aromatik otların eşlik etmesi iyi fikir. Biberiye muhtemelen buradaki ana aktör. Orta kısımdaki rayiha bana Emporio Armani'nin ünlü He'sini çağrıştırdı. UDV Black'de deri yok ama He'nin orta kısmıyla benzerlik hissediliyor. Aynı yumuşak yapı iki parfümde de var. Sonlardaki misk ve yumuşak odunsular pek şaşırtıcı olmasa da kötü değil.

Siz ismindeki "siyah" vurgusuna bakmayın. UDV Black, karanlık ve kasvetli kokmuyor. Yumuşak, ferah, canlı ve açık. Bu haliyle doğru dozajlama ile dört mevsimde de kullanılabileceğini düşünüyorum. Kullanması ve üzerinizde taşıması kolay bu meyveli fujer, günlük kullanım için de uygun.

Değerli koku severler. Karşımızda diğer çok yüksek fiyatlı markaları düşündüğümüzde oldukça uygun fiyatlara satılan markanın ürünü var. UDV Black'ten Amouage ya da Guerlain kalitesi beklemek anlamsız olabilir. Fakat yine de gayet uygun fiyatlara, büyük zincir mağazalarda (Watsons, T-Shop, Rossmann ve kendi siteleri) satılan Ulric de Varens'ler ve UDV Black belki de sizin tam aradığınız parfümdür. Denemeden bilemezsiniz.


UDV Black'in kokusuna, Angel Schlesser, Christian Lacroix, Davidoff, Pierre Balmain, Ted Lapidus gibi markalar için de çalışmış olan Jean Jacques imza atmış. Şişesinin tasarımını ise ünlü isim Thierry de Baschmakoff yapmış.

EDT konsantrasyonuna sahip UDV Black. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalamanın biraz altında. 15-35 yaş arası erkekler için düşünülebilir.

Koku Güzelliği:10/6

27 Nisan 2015 Pazartesi

Acqua di Parma – Colonia Intensa (2007)


Acqua di Parma – Colonia Intensa (2007)

Sizi bugün İtalyan şıklığının ve karizmasının merkezine götüreyim. Parfümlerin, erkeklerin ceketlerinin iç ceplerinde taşıdıkları ipek mendillerin üzerine sıkılarak kullanıldığı döneme kısaca göz atalım. Birinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasının İtalya'sında, ülkenin muhtemelen en önemli parfümcüsüne bakalım.

Savaş sonrası İtalyan şıklığının sembollerinden birisi olarak görülür Acqua di Parma'nın Colonia'sı. Benim de çok sevdiğim bu parfümü, Cary Grant'ten David Niven'e, Ava Gardner'dan Eva Turner'a hatta Audrey Hepburn'a kadar birçok ünlü kullanmış. Parfüm klasiklerinden sayılan Coloina, bugün hala ünlülerin tercih ettiği bir parfüm olarak dikkat çekiyor. Eva Chow, Isabella Rossellini, Kate Moss, Sandra Bullock, Sharon Stone gibi günümüz ünlülerinin de seçimi Acqua di Parma'nın Colonia'sı.

Bu aromatik ferah Akdeniz şipresinin 1916 yılında piyasa sürüldüğünü düşünürsek, 2016 yılında yüzüncü yaşını kutlayacağını söyleyebiliriz. Neredeyse bir asra ulaşan Colonia'nın yakın zamanda farklı isimlerle başka kokuları piyasaya sürüldü Acqua di Parma tarafından. 2000 yılından sonra çıkarılan bu devam parfümleri, LVMH gurubunun Acqua di Parma'yı satın alıp, bünyesine katmasıyla ivme kazandı. Genellikle yeni nesil ana akım parfümlerde görülen "Intense" modasına, Acqua di Parma da kayıtsız kalamamış anlaşılan.


Ünlü Colonia'nın yaklaşık doksan bir yıl sonra Intensa isimli kardeşi olacağını sanırım çoğu kişi hayal edemezdi, 1900'lü yılların ilk çeyreğinde. 2007 yılında Colonia Intensa piyasaya sürüldü. Kendi sitelerinde "reçine ve ağaçların modern kombinasyonuyla" oluşturulduğu vurgulanmış. Ayrıca ağaç-deri akorlarının etkisinden bahsedilmiş. Birkaç yerde erkeksiliğin altı çizilmiş. Gerçi Colonia Intensa bazı kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de, kendi tanıtımlarında erkek bahsi sıklıkla geçiyor.

Colonia Intensa'yı üzerime sıktığımda aromatik otlarla bir olmuş turunçgillerle karşılaşıyorum. Eski tarz geleneksel şipreleri andıran üst notalarda tuzlu ve ferah bergamot ile Akdeniz otlarının nefis harmanı mevcut. Başlangıcı şipremsi, doğal, ferah, olgun, karizmatik ve şık. Açılışı nefis Colonia Intensa'nın. Orta kısma geçildiğinde ferah turunçgillerin etkisi güçlüce devam ediyor. Ek olarak baharatlar ekleniyor. Buradaki baharatlar alışık olduğumuz gibi ağır, tatlı ve baskın değil. Ferah ve hüzünlü baharatlardan bahsedebilirim. Büyük ihtimalle kimyon, kakule ve azıcık da karanfil. Orta notaları biraz Declaration'daki baharatların verilişine benzettim. Ferah ve yumuşak baharatlar gayet güzel. Orta notaları, başlangıcı kadar enfes olmasa da yine de sevdim. Geleyim son bölüme. Alt notalar biraz sıradan ne yazık ki. Kapanış da sulandırılmış hissi veren misk, ortalama sedir ağacı ve deri baş rollerde. Sonlarda fazlasıyla zayıflayan kokuyu duyumsamak neredeyse imkansız.

Colonia Intensa, abisi Colonia'nın yolundan gitmeye gayret göstermiş anlaşılan. Acqua di Parma, ünlü ve tarihi parfümünün ismini verdiği Intensa'yı bağımsız bir parfüm olarak düşünmüşse de Colonia'daki turunçgillerin ve şipre karakterinin unsurlarını eklemiş. Colonia Intensa, klasik Colonia'nın yeni ve modern bir versiyonu gibi olmuş.


Colonia Intensa'da orta kısımdan itibaren ferah baharatların rolü fazlasıyla göze çarpıyor. Yukarıda da belirttiğim gibi orta kısmında Declaration izleri var sanki. Buradaki baharatlar, sıcak yaz günlerinde bile rahatsız etmeyecek denli dikkatli verilmiş. Aslına bakılırsa Colonia Intensa'da kullanılan notalar rahatlıkla bir kış parfümünde de kullanılabilir. Deri, sedir ağacı, baharatlar hatta paçuli. Fakat hepsinin karışımı öyle güzel yapılmış ki onu ilkbahar-yaz kullanımına uygun hale getirmişler.

Şimdi asıl soru, Colonia Intensa'nın temsil ettiği değerler. 2007 yılında piyasaya sürülmüş ve yeni sayılabilecek parfüm olan Colonia Intensa, hiç de yeni nesil modern parfümler gibi davranmıyor. Daha ilk saniyelerde onun eskilere nostaljik bir göndermeler manzumesi olduğunu anlıyoruz. Tuzlu bergamot hiç de günümüzün yapay akuatiklerine benzemiyor. Daha çok Akdeniz sahilindeki bir kasabada, denizden esen ılık ve tuzlu rüzgarın teninize değdiğinde verdiği hissiyatı yaşatıyor. Çok ferah başlangıcı, 1980 hatta daha öncesine götürüyor bizi. Eau de Guerlain'ların, Eau d'Hermes'lerin dünyasına ışınlıyor sizi. 40'lı yaşlardaki bir İtalyan beyefendisinin üzerinden yayılan aroma sanki. 1950'li yıllarda ailece gidilen Napoli tatilini, denizin hemen yanı başındaki bergamot ağaçlarını, portakal bahçelerini, Ege'nin o anlatılmaz karmaşık aromatik otlarının kokularını veriyor size Colonia Intensa. Güneşli, pırıl pırıl havada, masmavi Akdeniz'in kenarında piknik yapıyorsunuz sanki, hayatın anlamını ya da anlamsızlığını düşünmeksizin.

Colonia Intensa'nın sonları dışında başlangıcını ve orta bölümünü beğendim. Otuz hatta otuz beş yaş üzeri erkeklerin kullanacağı ferah parfüm bulmakta zorlandığı 2015 yılında, Colonia Intensa, bu eksiği doldurmaya çalışıyor. Güzellik, kozmetik ve parfüm sektörünün en büyük alıcı kitlesi olan 15-30 yaş aralığını hedeflediğini düşünürsek, Acqua di Parma gibi markalar, bizim yardımımıza koşmaya devam edecekler gibi görünüyor.


Evet güzel parfüm ama abisi Colonia kadar etkileyemedi beni Intensa. Sonları, diğer Acqua di Parma'lar gibi biraz özensiz. Parfümün Eau de Cologne (EDC) olduğunu düşünürsek, zaten alt notalar pek de etkili olamıyor büyük resimde. Kalıcılığı EDC'ye göre fena değil. Farkedilirliği zayıf. Etrafa buram buram yayılan parfüm arıyorsanız, Colonia Intensa doğru seçim olmayabilir.

Parfümün tasarımını sektörün iki önemli ismi Alberto Morillas ve Francois Demachy yapmış. İlkbahar-yaz kullanımı için daha uygun.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7