14 Temmuz 2015 Salı

Kazanma Zamanı (Çekiliş sona erdi, kazanan açıklandı)


Değerli arkadaşlar,


Uzun zamandır sitemin okuyucularına, hediye anlamında paylaşımda bulunmadığımı fark ettim. Onun için elimde bulunan bir şişe Bentley - Infinite parfümünü (100 ml.) çekiliş ile bir arkadaşımıza hediye edeceğim.


Yapmanız gereken tek şey bu başlığın altına çekilişe katılmak istediğinizi belirten bir mesaj ve e-mail adresinizi yazmanız. E-mail adresinizi mutlaka yazın çünkü size mail yoluyla ulaşacağım. Eğer çekilişte kazanan kişiye mail ile ulaşamazsam, bir başka arkadaşımıza şans doğmuş olacak. Onun için mutlaka sürekli kullandığınız mail adresinizi yazınız.


Çekilişe katılmak için tek şartım beni blogger hesabımdan takip etmeniz. Takip etmeyenler çekilişte kazansalar dahi hediyeyi alamayacaklar.


16 Temmuz 2015, Perşembe günü öğlen 12.00 saatine kadar mesaj yazabilirsiniz. Lütfen herkes sadece 1 adet mesaj yazsın. Çoklu mesaj atanlar çekilişten yararlanamayacak.


Herkese bol şanslar:)


Parfüm Merakı çekilişi sona erdi. Lütfen artık mesaj göndermeyiniz. Kazanan arkadaşımız:

Volkan Demiray: azra_yener@hotmail.com

Volkan Demiray'a ulaşamazsam yedek talihli:

Oğuz Aker: oguazker1@gmail.com

Volkan Demiray'a e posta yoluyla ulaşıp, kargo bilgilerini alacağım ve Bentley Infinite'i en kısa süre içinde adresine göndereceğim. Umarım şansınız hep böyle olur hayatınız boyunca Volkan bey.

Katılan herkese teşekkür ederim.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Acqua di Parma – Colonia Assoluta (2003)


Acqua di Parma – Colonia Assoluta (2003)

Parfümler tarihinin muhtemelen en nadide parçalarındandır Acqua di Parma'nın Colonia'sı. 1916 yılında ilk formülü piyasaya sürülen bu geleneksel İtalyan Eau de Colonia’sı, peşinden gelen parfümlere on yıllardır öncülük etmeye devam ediyor. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Acqua di Parma'nın şık Akdenizli kolonyaları, 21. yüzyılda da üretilmeye devam ediyor, üstelik aileye yeni üyeler katılıyor.

İtalya merkezli niş parfüm evi Acqua di Parma'nın ünlü parfümü Colonia'ya yaklaşık doksan beş yıl sonra yeni kardeşler geldi. Colonia ile aynı şişe tasarımına sahip yeni nesil Acqua di Parmalar, 2015 yılında bile yeni üyelere kavuşuyor. Bugün biz 2003 yılına göz atacağız. Yani Acqua di Parma'nın Colonia Assoluta'sına.

Colonia ailesi Assoluta, Intensa, Essenza ile genişlemeye devam ediyor. Assoluta ile ilgili okuduğum övgü dolu yorumlardan sonra kendisiyle tanışmak için sabırsızlanıyordum. Colonia Assoluta, kendi sitelerinde "Klasik Colonia yapısının yeniden canlandırılmış hali" olarak tasvir edilmiş. Ayrıca "modern notalarla sofistike nüansların sıra dışı birleşimi" olarak tanıtılmış. "Eklektik, yaratıcı ve meraklı insanlar" için tasarlandığı vurgulanmış. "Colonia Assoluta'nın benzersiz tarzı, modernliğin özgün ifadesidir" denmiş.


Colonia Assoluta'nın açılışında eski tarz kolonya ruhuna uygun olarak tozlu bergamot, nostaljik portakal, aromatik otlar ve biraz da limon karşıma çıkıyor. Başlangıcı çok şık, olgun, ferah ve klasik. Üst notalarını sevdim. Orta kısma geçildiğinde bariz değişim göze çarpıyor. Turunçgiller az da olsa etkisini sürdürürken sabunsu ferah baharatlar ve nötr çiçekler başrole geçiyor. Baharatlar gayet ferah, yumuşak ve sakin. Bu kısımda turunçgiller buruk ve hüzünlü hale dönüşüyor. Çiçekler ise kadınsı değil. İtiraf etmeliyim ki başlangıcı kadar ilgimi çekmedi orta kısım. Alt notalar, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Sabunsu baharatlar hala etkili. Misk daha görünür oluyor sonlarda. Yumuşak ve ferah odunsu notalar, çok farklı değil. Kapanışı "eh işte".

Kabul ediyorum, Colonia Assoluta'nın sırtındaki yük çok fazla. Colonia gibi önemli klasiğin devam parfümü olarak 2000'li yılların başlarında piyasaya sürüldü. İlk bakışta hepimiz Colonia ile kıyaslayabiliriz onu. Bence büyük abisi Colonia ile farklı yolda ilerliyorlar. Colonia Assoluta'da dikkatimi çeken üç şey oldu Colonia'ya göre. Birincisi sabunsuluğun fazlalığı, ikincisi turunçgil kullanımının buruk/acı olması ve üçüncüsü sedir ağacının yadsınamaz etkisi.

Evet şuna eminim ki Colonia Assoluta, gelecek sene yüz yaşına basacak Colonia'nın modern versiyonu gibi davranıyor. Başlangıçtaki eski-tozlu bergamot, Colonia’nın köklü geleneğine saygı duruşunda bulunuyor adeta. Orta kısımdaysa daha günümüze yakın ferah, sabunsu hale geliyor. Bir taraftan da geri plandaki o hüzünlü acı portakal aroması, parfümü eski hatırlara doğru çağırıyor. Hem basit hem de derin yapısı var.


Sihirli soruyu sorayım: Colonia Assoluta'yı sevdim mi? Pek değil. Başlangıcındaki tam sevdiğim gibi verilen turunçgiller umudumu arttırmışken, orta kısımdaki sabunsu yapı ufak çaplı hayal kırıklığına uğratıyor. Tabii burada Prada Amber Pour Homme'daki kadar göze sokulan sabunsuluk yok. Turunçgiller ve çiçeklerle dengelenmiş sabunsu yapı, parfümden soğumama yetti.

Şu da var ki eğer bu tarz kokuları seviyorsanız, nefis bir alternatif var artık elinizde. Doğal, ferah, abartısız yapısı kesinlikle rafine ve lüks. Fakat bir şeyler var ki bu parfümü sevmeme engel oluyor. Tam karar veremiyorum. Siz yine de beni pek dikkate almayın ve deneyin Colonia Assoluta'yı. Belki de tam aradığınız ve hayatınızın kokusudur. Fakat benim için uzun süreli kullanımda kolayca sıkılacağım bir arkadaş olarak yerini alıyor.

Colonia Assoluta'nın kokusunun tasarımını Bertrand Duchaufour ve Jean-Claude Ellena'nın beraber yaptıklarını gördüğümde şaşkınlığım daha da arttı. Dünya parfüm endüstrisinin bu iki önemli ismini kolay kolay bir arada, aynı parfümde göremeyiz. İşte size Colonia Assoluta'yı denemek için çok sağlam bir sebep daha.

Colonia Assoluta, serinin diğer parfümleri gibi uniseks olarak geçiyor her yerde. Bence erkek kullanımına daha yakın. Tam ilkbahar hatta sıcak yaz günleri kokusu. EDC (Eau de Cologne) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı bir EDC'ye göre yeterli. Fark edilirliği en büyük sorun olarak görülüyor. Kimi zaman bol bol sıkmama rağmen ilk on beş dakika dışında tene yakın duruyor. Son notalardaysa iyice silikleşiyor. Eğer parfümlerden beklentiniz etrafa çokça yayılan bir karakterse sizin için uygun olmayacaktır. Başka seçeneklere yönelmenizi öneririm. Otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki arkadaşlara öneririm. Genç delikanlı kokusu değil.


Luca Turin'in kitabında rafine kolonya olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Bentley – Infinite (2015)


Bentley – Infinite (2015)

Hedef gurubunu görünümüne önem veren, iyi iş ve eğitime sahip, kendine güvenen, dinamik erkekler olarak belirlemiş Bentley. Tüketici profili anlamında lüks ve statüye meraklı, saygınlık, yüksek kalite, performans ve özgünlüğe vurgu yapılıyor. Parfümlerini de benzer kıstaslara göre tüketicilerin beğenisine sunuyorlar.

Mükemmele yakın tasarımı ve nefes kesici performansıyla Bentley otomobilleri, iddiasını parfüm alanında da kanıtlayacak anlaşılan. Ultra lüks araba markası Bentley, parfüm koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor. Bentley'in daha önce üç parfümünü kullanmış ve For Men Intense ile Azure'yi sevmiştim. 2015 yılının beklenen çıkışlarından birisiydi Bentley'in Infinite isimli parfümleri. 2015 yılının bahar aylarında İnfinite ve Infinite Intense'in dünya sunumları yapıldı. Bir süredir ara ara kullandığım Infinite'i artık yazma zamanım gelmişti.

Kaynaklarda erkek parfümü olarak geçiyor Infinite. Parfümün tanıtımında Infinite serisinin "dinamizm ve heyecana atıfta bulunarak incelikle tasarlanmış lüks bir dünya" sunduğundan bahsedilmiş. Infinite'in kısa öyküsü şöyle:

"Gezgin, dünyanın en uzak ve saklı cennetlerini keşfetmek için uzun bir yolculuğa çıkar. Oluşan bu nadide güzellik ve özgürlük atmosferinin keyfine varmak için aracından iner. İstediklerini gerçekleştiren ve sınırları ortadan kaldırma deneyiminden haz alan ve hep ileriye giden erkekler içindir Infinite. Şişe tasarımı, cam ve metal arasındaki mükemmel uyumlu çizgilere sahip saf Bentley DNA'sından ve eşsiz tarzını yansıtmak için köşelerden başlayıp ovalleşen geçiş şekillerinden oluşmaktadır."


Odunsu aromatik tarzında olduğunu öğrendiğim Infinite'in açılışı ferah öğelerle gerçekleşiyor. Bergamot, azıcık limon ve ferah baharatlar ilk saniyelerde size merhaba diyor. Baharatların biber ve tarçın olduğunu sanıyorum. Tabii baharatların kavun benzeri meyvemsilikle birleştiğini söylemeliyim. Erkeksi üst notalar aromatik ve karakterli. Orta kısımda o farklı meyveli kısmın geri çekildiğini ve yine erkeksi lavantanın egemen olmaya başladığını görüyorum. Ferah lavantaya başlangıçtaki ferah baharatlar ve menekşe eşlik ediyor. Orta bölümde parfümün yeşil tarafı ağır basıyor. Son kısım klasik odunsu kapanışla gerçekleşiyor. Islak odunsu yapıya amber ve azıcık da vetiver katılıyor. Kapanışta koku zayıf bir iz olarak teninizde kalıyor.

Infinite'in, başlangıcındaki baharatlarını görüp de meraklanmayın çünkü üst notalar gayet ferah. Turunçgiller ve kavunumsu yapı gayet erkeksi. Orta kısımdan itibaren ferah, yeşil fujer yanını bize gösteriyor. Son kısımdaysa sedir ağacı destekli odunsu notalar etkili. Amber hafiften yapaylık sınırında. Metalik sayılabilecek vetiver fena değil. Parfümün genel tarzını aromatik odunsu baharatlı olarak söyleyebilirim.

Infinite'i her kullandığımda ıslak odunsu yapının parfümün önemli oyuncusu olduğunu düşündüm. Orta kısımdan itibaren parfümün üstünde dolaşan bu odunsu koku muhtemelen sedir ağacından geliyor. Neyse ki günümüzün yeni nesil örneklerindeki gibi fazlaca şekerli ve plastiğimsi verilmemiş sedir ağacı. Baharatlarla uyumu başarılı.


Infinite'deki lavantayı ve genel yapıyı biraz Cool Water'a benzettim. Tabii Infinite'in daha baharatlı, menekşeli ve odunsu olduğunu belirtmem gerekiyor. Cool Water'ın o ilginç ozonik yeşil lavantalı karakteri, Infinite'te biraz daha zenginleştirilmiş sanki. Tatlılık fazlaca kullanılmamış. Modern sucul parfümlerden farklı bir yol izlenmiş Infinite'te. İyiki de öyle yapılmış. Çünkü birbirinin aynısı parfümlerden artık sıkılmaya başladık. Infinite, bu anlamda kolay yolu kullanmamış ve daha farklı koku yolu çizmeye çalışmış kendisine.

Aslına bakılırsa basit kompozisyona sahip Infinite. Çok derin ya da katmanlı değil. İlkbahar-yaz aylarında kullanılabilecek ferah ve erkeksi yeşil bir parfüm arıyorsanız, Infinite'i listenize ekleyebilirsiniz. Türkiye'de internet üzerinden de satışı başladı Infinite'lerin.

Infinite'in koku tasarımını Nathalie Lorson yapmış. Lorson, geçtiğimiz yıllarda Bentley For Men ve For Men Intense'in tasarımına da imza atmıştı. EDT konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalamanın biraz altında kalıyor. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir.


Koku Güzelliği:10/7

2 Temmuz 2015 Perşembe

Hermes – Un Jardin Sur Le Nil (2005)


Hermes – Un Jardin Sur Le Nil (2005)

Bu hikaye, Hermes'in o zamanki başkanı Jean Louis Dumas'ın kafasındaki stratejiyi hayata geçirmek istemesiyle başlar. 2000'li yılların başlarında her alanda rekabet ettiği en güçlü rakibi Chanel'in gerisinde kaldıklarını görür bay Dumas. Hermes'in Chanel karşısında gerilemesini önlemek en büyük arzusudur. Chanel, özellikle No.5'in itici gücüyle, büyük gelir sağlıyordu parfümlerinden. Hermes ise önemli klasikleri olmasına rağmen, Chanel'in ulaştığı satış rakamlarını yakalayamıyordu. O yıllarda Hermes'in sahibi olan Hermes ailesi, daha cesur yönetim anlayışına yönelmeye karar verdi. Chanel ve diğer iddialı rakipleriyle mücadele edebilecek parfümler piyasaya sürmeyi artık ciddi ciddi düşünüyorlardı.

İlk iş olarak 2000'li yılların başında ünlü parfümör Jean Claude Ellena'yı, Hermes'in kadrolu baş parfümörü olarak atadılar. İkinci iş olarak rakiplerle mücadele edebilecek ve ses getirecek parfümler meydana getirmek için yola koyuldular. Bu bağlamda Hermes'in ünlü "Jardin" serisi hayata geçirildi. İlk Jardin parfümü Un Jardin En Mediterranee olarak kayıtlara geçti. Beklenen ilgiyi görmediği söylenebilir bu parfümün. Çok geçmeden Jardin serisine ikinci üyeyi kazandırmak için çalışmalara başladılar.

Hermes'in parfüm birimi yöneticileri Jardin serisinin ikinci üyesinin Nil nehrinden esinlenmesini istediler. Çünkü o yıl Hermes markasının ana teması nehirlerdi. Önce Amazon nehrini düşündüler. En son Nil nehrinde karar kıldılar. Böylece parfümün ismi ve konsepti aşağı yukarı belirlenmişti. Bundan sonrası ilginç bir Mısır seyahatiydi.


Hermes parfüm bölümü yöneticileri Veronique Gautier ve Helene Dubrule, bir gün Ellena'ya sürpriz haberi verdiler: "Mısır'a gidiyoruz ve siz de bizimle geliyorsunuz!" Jean Claude Ellena bu durumdan şöyle yakınmıştı o zaman: "Ne zaman yeni bir parfüm tasarlamak için çalışmaya karar versem, nereden başlayacağımı asla bilmem. Onların bana 'Bizimle birlikte Nil'e geliyorsun' dediklerinde acı duydum. Çünkü benim evrenimi sınırlandırabilirlerdi."

Mısır'a vardıklarında, Jean Claude Ellena ağır tütsü, yasemin ve dumansı odunsu kokular ile karşılaşacağını düşünürken oldukça şaşırır. Çünkü Mısır hiç de beklediği gibi kokmaz. Mısır'ın farklı yerlerini dolaşırlar. Amaçları "Nil nehrini çağrıştıran bir koku" bulmaktır. Bunun için Nil nehrinin kıyısında gezinirler. Mısır'ın güneyinde bulunan ve hemen Nil'in kıyısındaki Asvan kentini dolaşırlar. Fakat Asvan şehrinde dolaşırken Ellena'nın burnuna çöl kokusundan başka bir şey gelmez. Ellena şaşkın ve gergindir.

Ertesi sabah Kitchener adasına giderler. Orada birkaç çiçek kokusuyla karşılaşır Ellena. Tropikal meyveler ve muz kokusu da algılar ama aradığı bu değildir. Ellena, Gautier ve Dubrule hayal kırıklığına uğrar ama vazgeçmezler. Ertesi gün bir bota binip, Nil nehrinin kıyısında dolaşırlar. Nehir gezintisine bir yerde ara vermek isterler ve Nubian isimli köye uğrarlar. Yürüyüş sırasında etraftaki ağaçlarda asılı gibi duran dolgun yeşil mangoları görürler. Mangonun o egzotik kokusunu üçü de bol bol içlerine çeker ve Ellena'nın zihninde yeni parfümünün ilham kaynağı belirivermiştir: Mango.


Un Jardin Sur Le Nil ismini alacak parfümün doğumu böyle bir süreç sayesinde gerçekleşir. Hermes'in "Jardin" serisine ait bu eser, çoğu parfüm sever tarafından en çok övgüye mazhar olan Jardin parfümü olarak dikkat çekiyor. İsminin ve bizzat kokusunun Nil nehrinden ilhamını alması, onun egzotik tarafını öne çıkarıyor. Benim de yıllar önce kullandığım ve çok sevdiğim Un Jardin Sur Le Nil'i yeniden ve arkasındaki hikayeyi de detaylı olarak anlatmak istedim.

Un Jardin Sur Le Nil'in açılışı ekşi, tuzlu, canlı ve doğal greyfurtla gerçekleşiyor. Hafiften de limon var sanki. Fakat greyfurt çok daha baskın. Başlangıçtaki lezzetli meyvemsilik olabilecek en güzel haliyle verilmiş. Harika bir açılışı var. Orta kısımda mango devreye giriyor. Başlangıçtaki meyvemsi yapı orta bölümde de devam ediyor. Bu sefer portakal-greyfurttan ziyade leziz tropikal meyveler başrole geçiyor. Mangoya orta bölümde kadınsı sayılamayacak çiçekler eşlik ediyor. Sarmaşık ya da lotus çiçeği olduğu vurgulanan çiçeklerle meyvelerin uyumu görülmeye değer. Orta bölüm şahane. Geleyim son kısma. Alt notalarda meyvelerin yerini yumuşacık misk, ferah odunsular, Ellena'ya özgü dünyasal mineral yapı alıyor. Son kısım üst ve orta notalar kadar gösterişli ve canlı olmasa da yine de kötü demek insafsızlık olur.

Un Jardin Sur Le Nil, yeşil, ferah meyve-çiçek kombinasyonuna sahip. Başlangıçtan itibaren kendisini hissettiren tatlılık, neyse ki aşırı değil. Yine de epey tatlı kokusu olduğunu söyleyebilirim. Başlangıçtaki çok ferah ve temiz yapı, orta kısımda da devam ediyor. Evet o her şeyiyle ilkbahar-yaz kokusu. Canlı, neşeli, masum, naif, pozitif enerji kaynağı adeta. Onu kullanıp da mutsuz olacak kişi azdır. Etraftan güzel övgüler alacağınızı tahmin ediyorum onu kullandığınızda.


Başlangıçtaki ferah, yeşil, taze meyvelerin tuzluluk barındırdığını düşünüyorum. Yosun kokan akutikler gelmesin aklınıza. Buradaki tuzluluk mis gibi ferah meyvenin doğal aroması gibi. İnsanı şaşırtacak denli gerçekçi verilen notalarda yapaylığa rastlanmıyor. Meyvelerle çiçeklerin uyumu muazzam. Onun kötü ya da başarısız tarafını yazayım diye düşünüyorum ama aklıma hiç bir şey gelmiyor. Belki son kısmın biraz ortalama olduğu söylenebilir.

Karşımda muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en iyi modern meyveli-çiçeksi kombinasyon var. Bir gün karşıma çok daha iyisi çıkar mı bilinmez, ama daha iyisi yapılana kadar benim için en iyi ferah yazlıklardan birisi Un Jardin Sur Le Nil. Sıcak günlerde güneş teninize vurduğunda daha bir tuzlu tuzlu kokuyor ki, onu sevmemek gerçekten zor. Bilemiyorum belki de ben bu tür yeşil, ferah ve lezzetli kokuları sevdiğim için böylesine ilgimi çekti. Eğer bu tarz parfümleri sevmiyorsanız benim hissettiklerimi yaşayamayabilirsiniz.

Kimi kaynaklarda kadın parfümü olarak sınıflandırılıyor. Hatta bazı mağazalarda kadın bölümünde satılıyor. Siz hiç aldırmayın. Un Jardin Sur Le Nil, kesinlikle uniseks bir parfüm. Erkekler rahatlıkla kullanabilir ve onun tadını çıkarabilir. Zaten Hermes'in Jardin serisinin tamamı uniseks olarak sunuluyor.


EDT konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği ortalama. Böylesi ferah bir parfümden performans anlamında harikalar beklemek yerinde olmayabilir. O, kendisine verilen görevi zaten başarıyla yerine getiriyor. Yaş olarak bence kırk ve altındaki herkese uyacaktır. Üst yaş gurupları için biraz "genç işi" kaçabilir.

Parfüm eleştirmeni Luca Turin'in kitabında odunsu ferah olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan almış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

29 Haziran 2015 Pazartesi

Montale – Royal Aoud


Montale – Royal Aoud

Derviş: Hasan, seni bekliyordum.
Hasan: Beni mi bekliyordun?
Derviş: Evet, ölümüme şahit olman için.
Hasan: Neden ben? Ölümden öyle çok korkarım ki.
Derviş: Biliyorum. "Anne rahminin karanlığındaki bebeğe dışarıda aydınlık dünya var deseler... Yüce dağları, çağlayan ırmakları, muntazam denizleri, engebeli düzlükleri, çiçek açan muhteşem bahçeleri, yıldızlarla dolu semayı ve parlayan güneşiyle tüm bu güzellikleri bildiğin halde karanlıkta kapalı kalmaya devam etmek ister misin? desen. Dünyanın tüm bu muhteşemliğine rağmen, sen burada karanlıklar arasındasın… ” desen. Doğmamış çocuk, bu ihtişam hakkında hiçbir şey bilmez, duysa da hiçbirine inanmazdı. Tıpkı bizim yaşarken, ölümü anlayamayacağımız gibi. İşte bu yüzden ölümden korkarız. Gitmeyi istemeyiz, ne olacağını bilmeyiz. Ama günü gelince hepimiz gideceğiz.
Hasan: Ama ölüm aydınlık olamaz. Çünkü o her şeyin sonu.
Derviş: Ölüm nasıl olur da başlangıcı olmayan bir şeyin sonu olabilir. Hasan, güzel oğlum. Düğün gecemde kederli olma.
Hasan: Düğün gecen mi?
Derviş: Evet, nihayet ebediyetle evleniyorum. Şimdi beni yalnız bırak. Dönünce üstümü kumla örtersin.

Saatin gece yarısına yaklaştığı dakikalarda, arkamdaki azıcık ışık veren gece lambasının eşliğinde izliyordum Bab'Aziz filmini. Yukarıdaki replikler, filmin son sahnesine aitti. Uçsuz bucaksız çölde, nerede olacağı bilinmeyen dervişlerin toplantısına gitmeye çalışan kör bir derviş ve onun küçük torunuyla yaptığı yolculuğu anlatıyor film. Aslında hepimizin hayatının doksan altı dakikalık bir özeti Bab'Aziz filmi. Bir yerlere gitmiyor muyuz ömür yolculuğumuzda? Gittiğimiz yollar farklı olsa da ulaşacağımız yer aynı olmayacak mı?


Tunuslu ünlü yönetmen Nacer Khemir'in sinema tarihine adını yazdırdığı bu film, aslında bir üçlemenin sonuncusu. Patavatsızlık yaparak bu üçlemenin son filminden başlıyorum izlemeye. Tabii filmin asıl önemli tarafı tasavvuf düşüncesinin işlenmesiydi. Son yıllarda ismi şiddetle anılan ve aslında barış dini olan İslam'ın mistik ve derin tarafını sunuyordu Bab'Aziz bize.

Bu ilginç filmi seyrederken, üzerimden filmin uhreviliğe benzer bir koku yayılıyordu. Karanlık, koyu, zıtlıkların buluşması gibi bir koku. İsminde kraliyet vurgusu olan bir parfüm. Ayrıca Arapların kadim öd ağacına vurgu yapan bir deneme. Montale'in Royal Aoud'undan bahsediyorum dostlar.

Filmler ile parfümler arasında nasıl bir ilişki kurulabilir emin değilim. Sinema dünyasının, parfüm evreniyle azıcık da olsa ilgisini bulmak, şüphesiz kuramcıların işi. Fakat Bab'Aziz filmini izlerken, üzerimdeki Royal Aoud'den yayılan gizemli ve soyut koku, kendimi o filmin setinde gibi hissetmemi sağladı. Zaten Montale'in amacı bu değil mi? Arap ve Orta Doğu merkezli kokuları tecrübe etmemizi, ruhumuzun derinliklerinde hissetmemizi sağlamak olamaz mı?


Royal Aoud, markanın "Around the Aoud" serisinin üyesi olarak sunulmuş. Kamkat (Kumqat), greyfurt, ferah Andira ağacı, Hindistan baharatları ve öd notalarından oluştuğu vurgulanmış. Royal Aoud'un başlangıcı şimdiye kadar karşılaştığım en garip turunçgil kullanımına sahip. Tozlu, topraksı neredeyse paçuli tadında turunçgillere muhtemelen kamkat meyvesi eşlik ediyor. İlk kullandığım zaman zihnimi allak bulak eden bu turunçgilleri oralete benzetmiştim. Artık geri planda tozlu meyveleri algılıyorum. Çok ferah turunçgillerden bahsettiğimi sanmayın. Ferah değil ama serin hatta soğuk turunçgil-egzotik meyve kullanıma sahip. İlk seferler alışamadığım üst notaları ilerleyen günlerde sevdim. Orta kısma geçildiğinde değişim büyük. Orta bölümde geriden adeta kara delik gibi gelen koyu, kasvetli ve hayvansallık sınırında dolaşan deri, algıları epey zorluyor. Sert ve vahşi deri, açıklanan notalarında görünmese de eminim var. Karşılaşabileceğiniz en kuru, acımasız deri kullanımlarından birisine sahip. Kimi zaman ayakkabı boyalarını bile hatırlatıyor. Deriye tozlu sayılabilecek öd destek veriyor ama başrolde değil çoğu zaman. Sevmesi zor orta bölüm gizemli ve uçlarda. Sonlar kısımda biraz yumuşuyor kokusu. Misk destekli odunsu notalar var sanki. Ama alt notalarda koku silikleşiyor ve neredeyse hissedilemiyor. Orta kısma göre çok daha kabul edilebilir kapanışa sahip. Karanlık taraf devam ediyor. Anlatması zor, kuru, neredeyse sabunsu yapı nostaljik klasikleri andırıyor.

Royal Aoud, fazlasıyla sıra dışı kompozisyona sahip. Diyeceksiniz ki hangi Montale parfümü sıradan? Evet haklısınız ama Montale parfümlerinde alıştığımız o ilaç/hastane gibi verilen öd-gül, burada pek kendisini göstermiyor. Onun yerini çok acayip turunçgiller, tozlu tropik meyveler ve zorlayıcı deri almış. Parfümün isminde öd var ama genel resimde büyük yer tutmuyor. Royal Aoud'un etrafa yaydığı koku daha çok buruk, soğuk oralet ve karanlık uhrevi derinin anlamsız birleşimi şeklinde gerçekleşiyor.

Parfümün çok katmalı olduğunu düşünüyorum. Üst-orta-alt nota ayrımları bariz. Bu anlamda diğer tekdüze ilerleyen Montale’lerden farklı. Ayrıca genel olarak gül-öd teması üzerinden giden Montale, Royal Aoud’da, arabik esintilere pek yer vermemiş. Daha çok eski tarz tatlılık olmayan deri parfümlerini düşündürtüyor. Kokuları çok benzemese de Bandit veya Aromatics Elixir’in tarzını andırıyor. 1980’li yıllardan önceki “Avrupalı” deri parfümlerinden esinlemiş sanki. Neredeyse deri-şipre sınıfına sokacağım. İç bayıcı gül-öd kullanımı yok neyse ki Royal Aoud’da.


Sanırım ana hatlarıyla gayet uyumsuz forma sahip olduğu söylenebilir. Üst notalardan orta kısma geçiş gayet çarpıcı ve irkiltici. Son kısımsa sürpriz şekilde kendi halinde. Royal Aoud, sadece Montale'ler içinde değil diğer kullandığım parfümler arasındaki en farklı eserlerden. Kullanması zor ve anlaşılması güç karakteriyle nasıl bir mesaj verilmek istendiğini pek anlayamadım. Belki de Pierre Montale'in hiç böyle amacı yok.

Denemeden almak için çok riskli kokuya sahip. İlk kullandığınızda muhtemelen beğenmeyeceksiniz. Tanımak için zaman gerektiren parfümlerden birisi. Zaten ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Ben arafta kalmış gibiyim. Orta kısımdaki sert yapı benim için fazla. Fakat başlangıcı hiç fena değil. Günlük kullanıma uymayacak, fazlasıyla tematik tarzı, Royal Aoud'u diğer Montale'lere yaklaştırıyor ama ortalama parfüm kullanıcısından uzaklaştırıyor.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Başlangıcı güçlüyken, ilerleyen saatlerde sakinleşiyor. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama. Kaynaklarda uniseks olarak görülse de erkek kullanımına daha yakın. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak için daha uygun. Sıcak günlerde rahatsız edici olabilir.


Her Montale parfümünde olduğu gibi kokusunun tasarımına Pierre Montale imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6.5