9 Ağustos 2015 Pazar

Guerlain Homme Intense (2009)


Guerlain Homme Intense (2009)

2009 yılında piyasaya sürülen Guerlain Homme Intense, 2008 çıkışlı Guerlain Homme'un devam parfümü olarak düşünülebilir. Aralarında abi-kardeş ilişkisi olduğu açık. Zaten Guerlain Homme Intense'in ismi parfümün kutusunda Guerlain Homme Eau de Parfum Intense olarak geçiyor. Yani bir anlamda 2008 çıkışlı Guerlain Homme'un Eau de Parfum (EDP) devamı olduğu vurgulanıyor. Zaten açıklanan notalarında her iki parfümün de içki temasına sahip olduğu vurgulanıyor.

Merak ettim ve Guerlain'in parfümleri arasında hiç Intense ismine sahip parfüm var mı diye bakındım. Gördüğüm kadarıyla Guerlain'in ilk "Intense" isimli parfümüyle karşı karşıyayız. Birçok ana akım markanın uyguladığı bu yönetimi Guerlain'in de kullanmaya başladığını görüyoruz. Olay basit. Bir parfüm çıkarılır ve 1-2 yıl sonra onun Intense isimli Eau de Parfüm (EDP) devamı piyasaya sürülür. Tabii bu durumun en canlı örneği Dior Homme Intense. Klasik Dior Homme'dan bile daha çok ilgi çeken Dior Homme Intense, muhtemelen bu Intense furyasının en başarılı örneği.

Guerlain gibi tarihi misyona sahip bir markanın, bu tür ana akım oyunlarına girişmeyeceğini düşünebilirdik. Ama Guerlain Homme serisinde piyasa şartlarına yani "araziye uymaya" başlıyor yavaş yavaş. Aslında ilk ipuçlarını L'Instant de Guerlain ile vermişti. Daha geniş kitlelere ulaşabilecek hamleler, 2000'li yıllardan sonra artarak devam ediyor. 2008 yılında çıkan Guerlain Homme'u beğenmiştim. Hoş bir yazlıktı ama o eski Guerlain ihtişamı yoktu. Şimdi sıra Guerlain Homme Intense'de. Bakalım nasıl bir çalışma olmuş bu arkadaş.


Kendi sitelerinde odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Güçlü, tensel ve sofistike olduğu vurgulanmış. Tanıtım cümlelerinde güçlü yapısından ve ferah odunsu çiçeksi karakterinden dem vurulmuş. Parfümün başlangıcı gerçekten de çok ferah gerçekleşiyor. Nane, içki (mojito olduğunu söylüyor Guerlain) ve misket limonuyla nefis başlangıca imza atıyor. Üst notalar zengin ve rafine. Harika başlangıcından ümitleniyorum. Orta kısma geçildiğinde hevesim kursağımda kalıyor. Nane, misket limonu ve içki teması ortadan kaybolurken ortaya plastiğimsi-sakızımsı vetiver çıkıyor. Hafif tatlı, yumuşak vetiver en sevmediğim şekilde verilmiş. Resmi tanıtımda orta kısımda çiçeklerden bahsediliyor ama çiçek algılayamadım. Varsa yoksa vetiver. Orta kısım hayal kırıklığı ne yazık ki. Son kısma geçildiğinde durum belki değişir diye bekledim ama nafile. Alt notalarda vetivere aynı şekilde yapay sayılabilecek sedir ağacı eşlik ediyor. Kapanışta paçuliden bahsediliyor ama izine rastlayamadım paçulinin. Son kısım da hiç bana göre değil.

Hakkında övgüler okuduğum ve bu yüzden merak ettiğim Guerlain Homme Intense, hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Müthiş başlangıcını saymazsam gerek vetiver gerekse odunsular haz etmediğim gibi verilmiş. Benim plastiğimsi dediğim bu tarz vetiver ve odunsularla daha önce Bulgari'nin vasat parfümü Bulgari Man'da da karşılaşmıştım. Çok basit ve özelliksiz bu kullanımı hiç sevemedim. Hatta Encre Noire'in sonlarında da var bu plastiğimsi steril odunsuluk.

Nerede Guerlain Vetiver'in o doğal ve ferah vetiver kullanımı? Bu parfüm gerçekten Guerlain'a mı ait şüpheye düşeceğim neredeyse. Yapaylık sınırındaki sıkıcı vetiver ve sedir ağacı, yüzlerce örneğine rastlanabilecek şekilde verilmiş. Herhangi bir farklılık yok yaratıcılık yok çekicilik yok. Evet yeni nesil vetiver ve odunsu parfümler genelde böyle kokuyor ama neden hatada ısrar ediyorlar anlamıyorum. Ayrıca tanıtımlarda parfümün içki notası öne çıkarılıyor. Evet başlarda ferah içki teması var ama gayet sınırlı. İçki kokusu, baştan sona hakim değil. Üst notalarda güzel bir esinti olarak burnunuzu okşuyor o kadar.


Hele ki kendi sitelerinde gerek Guerlain Homme gerekse Guerlain Homme Intense için "içimizdeki hayvan" vurgusu neden yapılıyor anlayamadım. Hadi parfümler hayvansal koksalar ya da hayvansal notalara sahip olsalar tamam. Fakat ferah aromatik odunsu parfümle, tanıtımdaki hayvan temasının nasıl bir bağlantısı var çözemedim.

Hani bazı parfümler vardır teninizde hiç güzel kokmaz ama kıyafete sıkıp dışarı çıktığınızda çok daha ilginç hale gelir. Sanırım Guerlain Homme Intense'in olayı da bu. Tenimde canımı sıkan parfümü tişörtüme sıktığımda çok daha farklı aromayla karşılaştım. Kumaş üzerinde plastiğimsi vetiver ve odunsu notalar hala vardı ama nane ve içki teması bir nebze olsun öne çıktı ve onu tahammül edilebilir kıldı. Belki de onu tenimde değil de kıyafet üzerinde kullanmalıydım.

"Hiç mi iyi tarafı yok parfümün" dediğinizi duyar gibiyim. Yukarıda da bahsettiğim gibi başlangıcı çok güzel. O sarhoş edici aromadan sonra orta kısma geçildiğinde burnunuza çarpan yapaylık can sıkıcı. Guerlain'in sitesinde parfümün gücünden, kuvvetinden ve kararlı yapısından bahsediliyor. Fakat durum o kadar toz pembe değil. Çünkü kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek olmadı tenimde. EDP olduğunu düşündüğümüzde biraz daha kendisini göstermesini isteyebiliriz ama ne kadar kullansam da sonuç değişmedi. Fark edilirliği zayıf, kalıcılığı ise idare eder.


Yaş sınırı koymak doğru olmasa da genç arkadaşlara hitap ettiği söylenebilir. İlkbahar-yaz kullanımı için uygun. Günlük, spor kıyafetlere rahatlıkla kombin edilebilir. Genel beğeniye uyabilecek yapısı övgüler almanıza sebep olabilir.

Parfümün tasarımına Thierry Wasser imza atmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Koku Güzelliği:10/5

6 Ağustos 2015 Perşembe

Creed – Vintage Tabarome (1875)


Creed – Vintage Tabarome (1875)

Yıl 1875. 19. yüzyılın son çeyreğinde, henüz Winston Churchill bir yaşında. İngiltere yarı demokrasi sayılabilecek yönetim sistemine geçmiş. Günümüzün modern liberal demokrasisinin temelleri atılmış. Monarşik demokrasi, dünya çapındaki sömürgelerden gelen ticaret mallarıyla güçlenmiş. Dünyanın o zamanki süper gücü sayılan İngiliz İmparatorluğu "üzerinde güneş batmayan ülke" haline gelmiş. Tabii bu durum ticari hayata da yansıdı.

Burjuvazinin güçlenmesi, kentli-soylu yeni bir sosyal sınıf oluşmasını sağladı. Yönetim üzerinde etkili olan burjuvazi, üyelerini kabineye sokmaya başladı. Emperyal İngiliz Krallığı artık Lordlar Kamarası denilen bir sistemle yönetiliyordu. İyi eğitim görmüş soylu asilzadeler, dönemin pahalı kulüplerinde Kraliçeyi ve dünyanın geri kalanını tartışıyorlardı. Ve üst bürokratik yönetimdeki kişiler, tabii ki sıradan kolonyalar kullanmak istemezlerdi. Dünyanın her döneminde olduğu gibi ayrıcalıklı sınıflar, halktan uzak dururlar, rafine zevklere sahip olurlardı.

Muhtemelen dünyanın en eski niş parfüm markası Creed'in o zamanki işlerinin başında bulunan aile ferdi Henry Creed, tam da üst düzey bürokrasiye, zengin burjuvaziye ve iş adamlarına yönelik çalışıyordu. Creed ailesinin üçüncü nesil üyesi Henry Creed, 1875 yılında Lordlar Kamarası'na ithafen Tabarome isimli parfümü piyasaya sürmüştü. Piyasaya sürmek mi? Pardon, 1800'lü yılların sonlarında kaç tane parfüm markası vardı ki dünyada piyasa olsun. Genellikle özel sipariş üzerine çalışan parfüm üreticileri arasında Henry Creed'in de bulunduğunu düşünmek yanlış olmaz. Kimi yerlerde Tabarome isimli parfümün Winston Churchill anısına tasarlandığı söylense de bu mümkün görünmüyor. Çünkü 1874 yılında doğan Churchill'in, henüz bir yaşında ne Creed'den haberi vardı ne de Henry Creed'in bir yaşındaki çocuğun ileride Churchill olabileceğini bilemezdi.


Creed'in resmi açıklamasında ilk Tabarome parfümünün 1875 yılında üretildiği belirtiliyor. Tabii zamanla parfümün ismi Vintage Tabarome halini aldı çünkü Creed, 2000 yılında Tabarome Millesime ismiyle yeni bir parfüm piyasaya sürdü. İki parfümün birbirinden tamamen farklı olduğunu biliyoruz. 2000 yılında çıkan Tabarome Millesime, Vintage Tabarome'un devamı ya da reformüle edilmiş hali değil. Muhtemelen Creed ailesi, Vintage Tabarome'un tarihi konumunu düşünerek, onun üretimini bitirdi ve 2000 yılında tamamen yeni bir Tabarome ortaya çıktı.

Creed'in açıklamasında Vintage Tabarome'un üretiminin bitirilmesinde, eskiden kullanılan altmıştan fazla doğal içeriğin artık bulunmadığını ve onun için üretimini bitirdiklerini belirtmişler. Yani Creed, yeni sentetikleri kullanıp parfümü ucubeye çevirip, kaliteyi düşürmektense üretimi tamamen sonlandırmış. Bunun içindir ki çok az şişe Vintage Tabarome bulunuyor artık. Zaten yurtdışı merkezli sitelerde inanılmaz yüksek fiyatlara satılıyor Vintage Tabarome'un son kalan şişeleri. En son 2010 yılında Creed ailesinin elindeki elli şişe de satışa sunuldu. Tabii parfüm severler kısa süre içinde adeta kapıştılar Vintage Tabarome'ları. Bugün Amerika merkezli açık arttırma sitelerinde ikinci el araba fiyatına bir şişesini alabilirsiniz.

Vintage Tabarome, Creed'in özel serisine ait. Hatırladığım kadarıyla ilk defa Creed'in özel seri parfümünü kullanıyorum. Birçok niş ve ana akım markanın özel seri parfümlerini kullanmıştım ama Creed'in özel serisinin üyesiyle ilk kez karşılaşıyorum. Artık geçeyim parfüme.


Vintage Tabarome'un açılışı eskilerden gelen rafine turunçgiller ve limonla gerçekleşiyor. Klasik, nostaljik şipre turunçgilleri ve aromatik otlarla nefis başlangıç yapıyor. Bu tür olgun turunçgilleri çok seviyorum. Üst notaları enfes. Orta kısımda turunçgiller ve limon tamamen geriye çekiliyor. Parfümün ana karakteri olan tütün karşımıza çıkıyor nihayet. Burada kullanılan tütün biraz dumansı, ıslak ve neredeyse yağlı. Tütüne hissedilir oranda meşe yosunu eşlik ediyor. Hala çok eski ve tarihi kokuyor orta kısımda. Kimilerinin tütün kolonyalarına benzetebileceği orta kısım bence fena değil ama hayal ettiğim gibi pipo tütünü hissiyatı yok. Son kısımda kuru paçuli, eski tütüne arkadaşlık ediyor. Deri kullanımı dikkat çekici sonlarda. Biraz da odunsu notalar var. Karanlık sayılabilecek alt notalar harika.

Başlangıçtaki otların desteklediği limon, kimilerinin limon kolonyası diyebileceği gibi. Rafine turunçgiller, günümüzün parfümlerindeki portakal-bergamot kombinasyonlarından çok farklı. Gerçi eski şipreleri bilenler için şaşırtıcı değil üst notalar. İlk saniyelerdeki yapı, parfümün gideceği yerin ipucunu veriyor. Tozlu turunçgillerden sonra dumansı sayılabilecek ama aynı zamanda rutubetli, ıslak tütünle karşılaşıyoruz. Evet tütün notasını parfümlerde seviyorum. Zaten burada da beğendim ama biraz yağlı verilmiş halini epeyce köhnemiş buldum. Tabii tütünün 1870'li yılların sonlarını yansıtması gerektiğini düşündüğümde fazlaca yadırgamadım. Ben daha meyvemsi tütün kokusunu severim ama burada dumansı hatta hafiften kül tabağı gibi verilmiş tütün. Yine de başarısız demem mümkün değil. Sonlarda tütünün etkisi ve tatlılık azalıyor, karanlık eski bir deri devreye giriyor. Ona muhtemelen paçuli de katılıyor. Neyse ki buradaki deri, ayakkabı boyası tarzında değil. Tam istediğim gibi karanlık ve derin.

Vintage Tabarome, yüksek kaliteli bir parfüm. Yapaylığın söz konusu olmadığı kokusu, çoğu kişi için konforlu ve güzel sayılamayabilir. Zaten onun da "herkes sevsin beni" gibi amacı yok. O erkeksi bir manifesto. Maskülen yapı baştan sona kadar devam ediyor. Biraz Aramis Classic'i anımsatıyor. Hatta Bandit'in tütünsü hali gibi belki de. Tabii Vintage Tabarome, Bandit kadar karanlık ve acımasız değil. O daha ciddi, mesafeli, saygın ve aristokratik.

Hmm, Bandit, Aramis Classic, belki alt notaların benzerliği için geçerli olabilir. Oysa orta kısımdaki o aromatik tütünü koklarken birden zihnimde eski anılar canlandı ve bir ampul yanar gibi oldu. Size garip geleceğini biliyorum çünkü bende şaşırıp kaldım ama orta kısım biraz Old Spice'ın o ilk çıktığı yıllardaki halini anımsattı bana. Babamın biz küçükken bol bol kullandığı ve benim de ara sıra aşırdığım eski formül Old Spice'ın kokusu zihnime kazınmış gibi. Ve o kokuya benzemesi hafızamın bana bir oyunu mu bilemiyorum ama kesinlikle andırıyor orta notalarda Old Spice'ı. Aromatik ve egzotik tütün yine de çok konforlu değil.


Eğer bu tarz beyefendi kokuları seviyorsanız, yaşınız kırkı geçmişse, maddi probleminiz yoksa, genellikle takım elbise giyiyorsanız Vintage Tabarome sizin için uygun olabilir. Genç arkadaşlarımıza ise öneremeyeceğim. Yaş ve deneyim isteyen bir klasik o.

Eau de Parfum (EDP) olduğu söyleniyor. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Fazla kullanırsanız rahatsız edici olabilir. Zaten o kadar pahalı bir parfüm ki mecburen bitmesin diye az kullanmanız gerekecek :) Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacağı söylenebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Hugo Boss – Jour Pour Femme (2013)


Hugo Boss – Jour Pour Femme (2013)

"Parfüm dolu bir dolaba sahip insanlardan biriyim. Parfümleri çok severim, daima sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Parfümlerle dolu bir dolabım her zaman olacak."

Ünlü Amerikalı oyuncu Gwyneth Paltrow, parfümlere olan sevgisini yukarıdaki cümlelerle anlatmaya çalışıyor. Koca bir dolap dolusu parfümü olan koku severlere de "merak etmeyin, sizden biriyim" demek istiyor belki de. Bayan Paltrow, parfümlere olan sevgisini Hugo Boss'un yeni kadın parfümü sayesinde biraz daha arttıracak gibi görünüyor. Sebebi basit.

Hugo Boss'un yeni kadın parfümü Jour Pour Femme'in dünya tanıtım yüzü olarak Gwyneth Paltrow'un seçilmesi, markanın bu parfümüne ne kadar önem verdiğini kanıtlıyor. Çünkü hepimiz biliriz ki Gwyneth Paltrow gibi Hollywood yıldızları, dahil oldukları tanıtım kampanalarından büyük gelirler elde ederler. Ve kuvvetle muhtemel ki Hugo Boss da Gwyneth Paltrow ile olan anlaşmasında bol sıfırlı bir sözleşme yaptı.


Parfüm sektörünün önde gelen kişilerinin yorumlarına göre, Hugo Boss'un bu büyük tanıtım kampanyası ilk yılında markaya iki yüz milyon euro satış olarak geri dönecek. Hugo Boss'un parfümleri bilindiği üzere P&G Prestige birimi tarafından pazarlanıyor. P&G yöneticileri Jour Pour Femme'in tanıtımında, kokusunun ilhamını günün ilk ışıklarından aldığını söylüyorlar. Ayrıca üç temel üzerine oturtulmuş teması: Hafiflik, ilham vericilik ve zarifçe oluşturulmuşluk.

Jour Pour Femme'in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve neredeyse kremsi limona benzetiyorum başlangıcını. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, greyfurt çiçeği ve agathosma denilen bitki var. Evet sanırım haklılar. Buruk limon, misket limonu ya da yeşil limon denilen lime'da geliyor olabilir. Üst notaları fena değil. Orta kısımda çiçekler devreye giriyor. Buruk ferah limona hissedilir oranda kremsi-kadınsı çiçekler ekleniyor. Açıklanan orta notalarında hanımeli, inci çiçeği ve frezya var. Onlardan geliyor olabilir beyaz çiçek kokusu. Orta bölüm benim için biraz fazla kadınsı ve çiçeksi ama kötü olduğu söylenemez. Parfümün son kısmı biraz sorunlu. Alt notalarda yapaylık sınırındaki odunsular (huş ağacı) ve ağdalı amber kendisini hissettiriyor. Kapanışta çiçeksi öğeler var ama amber ve dumansı olmaya çalışan huş ağacı hafiften baş ağrısı yapmaya müsait. Alt notalarını pek sevmedim.

Jour Pour Femme, anlaşılacağı üzere ferah çiçeksi bir deneme. Başlangıçtaki gayet ferah limon ve turunçgiller, onu sıcak yaz günleri için rahatlatıcı hale getiriyor. Orta kısımda devreye giren beyaz çiçekler fazlaca ağır değil, limonla beraber uyumlu ama yine de kadınsı. Kapanışıysa küçük çaplı hayal kırıklığı. Ferah üst ve orta notaların ardından reçinemsi amber ve huş ağacının ne işi var orada anlayamadım. Yani koku piramidinde uyumsuzluk var bence. Yazın kullanmak isteseniz ağır kaçabilir ama limon neredeyse başrolde. Kışın kullansanız ferah limon ve çiçekler ne alaka? Sanırım kullanım dönemi olarak serin ilkbahar günleri olarak düşünülebilir. Sadece 1-2 aylık dönem mi?


Parfümün basit bir ferah çiçeksi olduğunu kabul ediyoruz. Çok ilginç, farklı ya da parfümler tarihine damga vuracak yaratıcılıkta değil. Kimilerinin saç spreylerine benzettikleri kokusu bazı deodorantlara da benzetilebilir. Ne yazık ki bu tür kadın parfümlerinde bu hata hep tekrar ediliyor. Beyaz çiçeklerin ustaca kullanılmaması bazı yorumcuların dediği gibi "bulaşık deterjanı" kokusuna yakın sonuç veriyor. Jour Pour Femme'de durum o kadar trajik olmasa da uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağını ve yapaylığın rahatsız edici olacağını düşünüyorum. 

Hugo Boss'tan beklenebilecek vasatlıktaki Jour Pour Femme, her yaştan kadına hitap ediyor gibi. İlk başlardaki kolay benimsenebilecek kokusu sizi çabucak kandırmasın. En az 2-3 farklı sefer deneyip, alım kararını öyle verin. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ve fark edilirliği normal seviyelerde. 

Parfümün tasarımını IFF (International Flavors & Fragrances) ekibi yapmış.

Koku Güzelliği: 10/6

30 Temmuz 2015 Perşembe

Kenzo Pour Homme (1991)


Kenzo Pour Homme (1991)

"Sahte bergamot kokusu için linalyl acetate, sahte limon kokusu için dihydrogeraniol, çamaşır deterjanı kokusu için dihydromercenol ve ucuz misk kokusu için galaxolide kullanılır genellikle parfümcülükte. Pazarlamacılar sever çok satan klişe parfümleri. Sentetiklerle yapılmış parfümleri, şirketlerin muhasebe birimleri de sever çünkü ucuza mal edilirler. Koku tasarımcıları da sever çünkü yapması kolaydır. Kenzo Pour Homme'daki sahte deniz esintisi hissini veren bol miktarda methylbenzodioxepinone'dur. O, uzun süre Fransa'nın en çok satan parfümleri listesinin üst sıralarındaydı."

Chandler Burr'un yukarıdaki anekdotu, parfüm sektörünün fazlaca teknik konusu olarak görülebilir. Evet bir parfümör kadar kimyasal geri planını bilemeyiz koku tasarım kısmının. Fakat Kenzo moda evi, 1991 yılında öyle bir parfüm piyasaya sürdü ki, her şeyi kökünden sarstı adeta.

Kenzo'nun kendi sitesinde "devrim, ikonik ve klasik" kelimelerini görünce küçük çaplı heyecan yaşamadım değil. Kastedilenin Fransız Devrimi ya da Bolşevik Devrimi olmadığı çok açık. Kenzo, bu ilk erkek parfümü için "Parfümler dünyasında küçük bir devrim. Deniz notasını Kenzo Pour Homme'da kullanmaya cüret ederek, mavi bambu şeklindeki ikonik şişesiyle, bir klasik haline geldi." demiş. Hatta deniz notasının bir parfümde ilk defa bu kadar başarıyla kullanıldığı belirtiliyor. Ve onun okyanus mavisi bir yolculuk olduğundan bahsediliyor.


Parfüm sektörünün muhtemelen en bilinen ve en sıra dışı sucul ferah parfümlerinden birisi olarak düşünülebilir Kenzo Pour Homme. Parfümlere çok az ilginiz bile olsa onu iyi kötü tanıyorsunuzdur. Yirmi dört yıl önce piyasa sürülen Kenzo Pour Homme'un sanki birkaç yıl önce çıkarılmış gibi günümüze yakın kokması, şüphesiz onun zamanın ötesindeki ufkunu kanıtlıyor bize. İşte karşımızda sucul ve deniz gibi kokan parfümlerin ilk ve en esaslı örneklerinden birisi var. Bir çok marka onu örnek aldı yeni parfümlerinde ama öylesine kendisine özgü bir kokusu var ki Kenzo Pour Homme'un, taklitleri her zaman başarısızlığa uğramaya mahkum oldu. Çünkü biliriz ki aslı varken hiç kimse sahtesini kullanmak istemez.

Kendi sitelerinde Kenzo Pour Homme için deniz, okyanus ve su temasına vurguyu da dikkate alarak başlıyorum onu kullanmaya. İlk sıktığımda yosunlu deniz tuzu patlamasıyla karşılaşıyorum. Ferah üst notalarda alıştığımız üzere turunçgillere rastlamadım. Şaşırtıcı ve benzersiz başlangıcı temiz ve geçmiş yıllardan tanıdık. Üst notalarını sevdim. Orta kısımdan itibaren tuzlu-yosunsu kısım biraz geri plana geçerken, yapaylık sınırındaki sucul tema öne çıkıyor. Ona ferah baharatlar da eşlik ediyor. Ayrıca garip erkeksi çiçeklerden de bahsedilebilir. Orta kısmını başlangıcı kadar zengin ve etkileyici bulmasam da kötü değil. Son kısımda misk öne çıkmaya çalışıyor. Ferah yumuşak odunsu notalar da artık daha görünür hale geliyor. Orta bölümdeki sucul yapı hala devam ediyor alt notalarda. Son kısmı fena değil.

Kenzo Pour Homme, görüp görebileceğiniz, koklayıp koklayabileceğiniz en tuhaf, en anlatması zor parfümlerden birisi bence. Bu duyguyu Kouros'u anlatırken de yaşamıştım. Öncelikle kelimeler yetersiz kalıyor onu tanımlamak için. Ne tam turunçgilli ne çiçeksi ne baharatlı ne de odunsu. O bambaşka bir galaksiden gelmiş ve dünyamıza düşmüş gök taşı gibi.


Benim anladığım bu parfüm, tuzlu deniz yosunları, misk ve odunsu notaların birleşiminden oluşuyor. Sizin bu tanıma katkınız muhakkak olacaktır. Chandler Burr'un gayet yerinde deyimiyle "sahte deniz esintisi" hissini bu kadar baskın ve gerçekçi verebilen parfüm, bugün bile azdır. Sahil kenarlarında denizden esen hafif bir meltemin burnunuza taşıdığı tuzlu deniz suyu kokusunu çağrıştırıyor bana genellikle.

Kabul etmek gerekir ki çok doğal kokmuyor. Nasıl koksun ki? Yapay deniz kokusunu bir şekilde Kenzo Pour Homme'a enjekte etmeliydi Christian Mathieu. Ve bunu da 1990'lı yılların başlarındaki koku teknolojisiyle yapmak zorundaydı. Doğadan doğal yollarla elde edemeyeceği bu deniz esintisi kokusunu, olabilecek en iyi ve çarpıcı şekilde vermişti parfümün tasarımcısı Christian Mathieu. Bundan daha iyisi muhtemelen yapılamazdı.

Kimi yorumcular onun zaman zaman plastiğimsi koktuğundan şikayetçiler. Kesinlikle haklılar! Bu hissiyata bende şahit oldum. Fakat berbat verilmiş deri anlamında düşünülmesin bu plastiğimsi tema. Gayet aromatik hale getirilerek beğenimize sunulmuş. Orta kısımda sabunsu deniz etkisinin, yeni nesil bir çok ferah sucul parfümde tekrar edildiğini gözlemleyebilirsiniz. Bilin bakalım hangi parfümü örnek aldılar!


Evet farkındayım, Kenzo Pour Homme, yaşı otuz ve üzerinde olan parfüm severler için hala enfes hatıraları, lise yıllarını, aileyle gidilen yaz tatillerini, yazlık bölgelerdeki diskolarda neredeyse her on erkekten sekizinin Kenzo Pour Homme koktuğunu, arkadaşlarla çakır keyif, tekila içme yarışmalarının yapıldığı sıcak, rutubetli sahil kasabalarını hatırlatıyor. Hiç merak etmeyin çünkü Kenzo Pour Homme bende de aynı hisleri uyandırıyor. Onu fazlaca popüler bulabilirsiniz. Hatta ayağa düştüğünü, avamlaştığını, modasının geçtiğini de iddia edebilirsiniz. Şüphesiz bu sözlere karşı çıkmayacağım. Fakat onun parfüm tarihinin şimdiden klasikleri arasına girdiğini de unutmamak lazım. Aynı Cool Water, Kouros, L'Eau d'Issey Pour Homme, Fahrenheit, Acqua di Gio gibi.

İyi de duygusallığı bırakıp, gerçeklere odaklanabilir miyiz? Mesela Kenzo Pour Homme'un başarılı kokup kokmadığını sorgulamak gerekir mi? Kabul etmek gerekir ki 1990'lı yılların başlarında bu tür kokuların neredeyse hiç olmadığını düşündüğümüzde şüphesiz müthiş bir eserdi. Geçtiği yerde iz bırakan bu delikanlının, son yıllarda biraz pabucunun dama atıldığı söylenebilir. Artık her yıl o kadar çok parfüm piyasaya çıkıyor ki Kenzo Pour Homme gibi klasiklere yeterince değer verilmediği söylenebilir. Sanırım bir şişesini alıp kullanmam fakat saygı duyulması gereken bir arkadaş olduğunu düşünüyorum onun. Günümüz dünyasında başarılı olmanın kıstasının yüksek sayılarla ve zenginlikle ölçüldüğü bu ucube modern hayatta, eskisi kadar hayranı olmasa da geçmişteki satış rakamlarını yakalayamasa da evet o gayet başarılı bir parfüm benim gözümde.

Kariyerinde az sayıda parfüme imza atmış Christian Mathieu'nun başyapıtı denebilir Kenzo Pour Homme. EDT konsatrasyonuna sahip. Kalıcılığı kıyafette gayet iyi. Tende normalin üzerinde. Fark edilirliği başlangıçta fazla. Zamanla normale dönüyor. Kimi günler fazlaca uyguladığımda, kapalı yerlerde boğucu olduğunu fark ettim. Onun için dozajlamayı iyi yapmanızı öneririm.


Luca Turin'in kitabında Kenzo Pour Homme ferah otsu olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Temmuz 2015 Pazar

Chanel – Cristalle (1974)


Chanel – Cristalle (1974)

Güney Hindistan'ın Kerala ve Tamil Nadu bölgelerinin sınırlarındaki mavi tepelerde şafak sökmüştür artık. Yasemin çiçeğinin hasadı başlar bu saatlerde. O kadar narin bir bitkidir ki yasemin, sadece elle toplanabilir. Öte taraftan İtalya'da Etna dağının hemen kenarında, Sicilyalı köylüler, merdivenin kenarına oturmuş, topladıkları lezzetli ve değerli limonları seçerler. Böylece 1974 yılında Chanel'in yeni kadın parfümünün ilkeleri, kokunun kaderine yön vermiştir: Limon ve yasemin.

Cristalle'in saflığını, ışıltısını ve şeffaflığını tahmin edebilirsiniz sanırım. Turunçgil ağacındaki meyve ve yasemin şurubundaki yapraklar, yeryüzünün ve gökyüzünün soluğuyla kombine edilmiştir. İşte size Cristalle'in kısa öyküsü.

Kimilerine göre Matmazel Chanel'in bazı kıyafetlerinde kullandığı mücevherlerden esinlendiği belirtiliyor Cristalle parfümünün. Her kadın gibi Coco Chanel'in de pahalı mücevherlere, özellikle kristale büyük ilgisi vardı. Cristalle parfümünün, Coco Chanel'in bu tutkusuna binaen tasarlandığı anlatılır. Gerçi resmi tanıtımında bu yönde bilgi yok ama parfümün ismindeki kristal vurgusu, bu hikayeyi doğrulayabilir.


Chanel moda evinin dünya parfüm tarihine armağan ettiği klasiklerden birisinin de Cristalle olduğu rahatlıkla söylenebilir. 1970'li yılların ortasında Diorella'ya güçlü bir cevap olarak da düşünülebilir Cristalle. Edmond Roudnitska'nın müthiş şipresi Diorella'ya, Chanel, 1974 yılında Henri Robert'la karşılık vermişti fakat ilk fikrin Edmond Roudnitska'dan çıktığı görülüyor bu rekabette. Yoksa değil mi? Peki 1971 çıkışlı No.19'u nereye koyacağız.

Kadın parfümleri tarihinin üç müthiş klasiği No.19, Diorella ve Cristalle'in, koku formu anlamında birbirlerine yakın oldukları söylenebilir. Kuru, tozlu aldehidik turunçgil şipreleri olarak tanımlanabilecek üç eser, 1970'li yılların, Fransa ve Avrupa merkezli parfümlerinin genel karakterlerini takip ettikleri anlaşılabilir. Gerçi yazımda fazlaca kıyasa girmeyeceğim. Ama Cristalle'in arka planındaki tarihsel boyutu böylece kısaca hatırlatmak istedim.

Cristalle'i üzerime sıktığımda karşıma tozlu turunçgiller ve aromatik Akdeniz otları çıktı. Başlangıçtaki lezzetli ve eski portakal var ama limon muhtemelen baş rolde. Üst notalarda buruk ve rafine limona aromatik otlar büyük oranda destek veriyor. Evet klasik bir tozlu, nostaljik şipre açılışına sahip. Başlangıcı çok güzel. Orta kısımda kuru çiçekler kendisini gösteriyor. Sabunsu-pudralı verilmiş çiçeklerde fazlaca tatlılık yok. Aldehitlere benzer bu çiçeklere biraz da kavun eşlik ediyor sanki. Evet ben de sizin gibi "kavunun ne işi var burada" diye şaşırdım. Orta notalarda kavun veya şeftaliden gelen meyvemsi yapı, çiçeklerin hemen yanı başında duruyor. Açıkçası orta kısmı, başlangıcı kadar sevemedim. Sonlarda yine sürpriz var. Harika bir meşe yosununa parlak ve eski limon eşlik ediyor. Son kısım enfes.


Cristalle'in yeşil, meyveli-turunçgilli şipre olduğunu düşünüyorum. Tabii meyveler daha geri plandayken turunçgiller ve özelde limon ön planda denebilir. Aldehit benzeri pudralı çiçekler tam Chanel klasiği. No.5 ve No.19'da örneklerine rastladığımız bu sabunsu çiçeklerin Cristalle'de izlerini takip edebiliyoruz. Kuru, temiz ve pürüzsüz verilmiş çiçekler abartılı şekilde kadınsı olmasa da, onun feminen yanını vurguladığı açık. Eski-tozlu limon tahmin edebileceğiniz gibi harika kullanılmış. Ve meşe yosunu yine şahane bir kapanışa imza atmış.

Cristalle, adeta No.5'in çiçeklerini, Mitsouko'nun meyvelerini ve No.19'un limon ve meşe yosununu organik şekilde bünyesinde toplamış. Tabii ki yüksek kaliteli, şık, dengeli ve yapaylıktan eser yok. Üst-orta-alt nota ayrımları belirgin, lüks, olgun bir Chanel hanım efendisi duruyor karşımızda. Mesafeli, saygılı, kibar ve asil.

Günümüzün modern ve tatlı baharatlı parfümlerine hiç benzemiyor. O, tamamen farklı bir evrenin üyesi. 2015 yılının pop kültürü, onun umurunda bile değil. Edith Piaf'ın şarkılarındaki eski Paris kulüplerinin üyesi kadınların kokusu o. Lady Gaga veya Justin Bieber, onun muhtemelen en büyük kabusudur. Kim Kardashian ise onu uzaylı bile sanabilir.


Parfüme yönelik iki eleştirim olacak. Birincisi orta kısımdaki o kavun benzeri meyvemsilik. Sabunsu çiçeklerle iyi uyum sağlamadığını düşünmüyorum meyvelerin. Gerçi parfümün 1974'ten beri farklı seferler reformülasyon geçirdiğini düşünürsek, belki de ilk formülasyonda bu sıkıntı yoktu. Ya da sadece benim için sorun orta notalar. İkincisi de fark edilirliğinin düşüklüğü. Tabii parfümün EDT olduğunu düşünürsek harikalar beklemek doğru olmayabilir. Belki de özellikle tene yakın koku formu oluşturulmuştur.

EDT demişken önemli bir bilgi vereyim. Cristalle'in ilk 1974 formülü EDT idi. Ben de EDT'sini kullandım. Bir de EDP piyasaya sürüldü 1993 yılında. EDP'yi Jacques Polge tasarlamış. Yorumlara baktığımda iki parfümün birbirinden farklı olduğu söyleniyor. Genel olarak EDT'si öneriliyor. Hatta bir yerlerden vintage EDT bulabilirseniz onu almaya bakın derim.

Günlük basit kullanım için uygun olacağı izlenimi vermedi Cristalle. Belki yaz mevsimindeki şık bir havuz başı davetinde kullanmak yerinde olacaktır. Kot-tişört parfümü olmadığını düşünüyorum. Yaş olarak ise otuz hatta otuz beş üzeri kadınların denemelerini öneririm. İlkbahar-yaz kullanımı için ideal. Çok soğuk günlerde, yaz sıcaklarında vereceği tadı veremeyeceğini sanıyorum.


Luca Turin'in kitabında turunçgil şipre olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden beş verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5