
Diorama, Diorella, Diorissimo, Eau Sauvage, Rochas Moustache, Rochas Femme ve Eau d’Hermes. Hayır değerli koku bağımlıları. Şu an rüyada değilim ve sayıklamıyorum. Her ne kadar saat gecenin yarısına doğru dümenini kırmışsa da hala uyanığım ve hiç de uyumaya niyetim yok. Fakat bir rüyada olsam ve bu saydığım parfüm klasiklerini tek tek kullanıp, kendimden geçsem, ne de güzel olur.
Şu an aramızda olmayan müthiş parfümör Edmond Roudnitska’nın imzasını taşıyan bu parfümlere dikkatinizi çekerim. Hepsi dünya parfüm klasiklerinden birisi. Adeta Maksim Gorki’nin – Ana’sı, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’i, Tolstoy’un Anna Karenina’sı, Balzac’ın Vadideki Zambak’ı. Şöhreti büyük divalara benzetiyorum onları. Evet belki günümüzde çok tanınmayan parfümler ama bunun sorumlusu onlar değil bizleriz. Neden unutuyoruz bu efsane parfümleri? Ne kadar da vefasızız. Karşımıza çıkan yeni bir parfüm hemencecik aklımızı çelmeye yetiyor. Düşüyoruz peşine. Peki ya klasikler, tarihe mal olmuş parfümler…
Kimi kadın kullanımı için kimi de safkan erkeksi ve hafiften maço. Her birinin hikayesi ve vermek istediği mesaj var. Zaten bende yeni nesil ve birbirinin aynı parfümlerden sıkılmaya başladım sanırım. Bu tür klasikler, zor bulunan nostaljik parfümler çok daha ilgimi çeker oldu. Belki de bu durum, insanın varoluşunu araştırma içgüdüsüyle açıklanabilir.
Varoluş felsefesi ile parfüm sevgisini şimdilik birbirine bağlamayı düşünmüyorum. Ha çok zorlarsak bir formül bulabiliriz. Fakat bugünkü konuğumu daha fazla bekletmek istemiyorum. Çünkü tarihin tozlu raflarından günümüze gelen ve hala da yaşamaya devam eden bir parfümle beraberim günlerdir. Efsane olarak değerlendirilen parfüm sanatçısı merhum Edmond Roudnitska’nın Eau d’Hermes’ini daha fazla laf kalabalığına boğmayalım.
Bay Roudnitska, bildiğimiz kadarıyla ilk parfümünü Elizabeth Arden için tasarladı. It’s You isimli bu parfüm ustanın ilk eserlerinden birisiydi ve çok büyük başarı yakaladığı söylenemez. Asıl bombayı Rochas için 1943’te tasarladığı Femme ile patlattı. Parfüm dünyasının hala en önemli kadın parfüm klasiklerinden sayılan Femme’yi erkek parfümü Moustache takip etti. Rochas markasına hediye ettiği bu iki büyük eserden sonra Christian Dior için çalıştı. Diorama ve Diorissimo’dan sonra tüm zamanların en kült erkek parfümlerinden olan Eau Sauvage’i meydana getirdi. Şüphesiz ki onun sanatının en uç noktalarından birisini oluşturuyordu Eau Sauvage.
Eau Sauvage’dan on beş yıl önce, 1951 yılında, Hermes markası ona ulaştı ve parfüm tasarlatmak istedi. Parfümün ismi Eau d’Hermes olarak belirlendi. Lüks giyim ve aksesuvar markası Hermes’in ünlü deri el çantalarının kokusunu andırması düşünüldü bu parfümde. Ve onun içindir ki Eau d’Hermes, deri merkezine oturtuldu. Roudnitska’nın diğer şöhretli klasiklerinin yanında Eau d’Hermes o kadar büyük ses getirmedi. Hiç bir zaman Rochas Femme yada Eau Sauvage kadar popüler olmadı. Biraz geri planda kaldı. Fakat deneyimli ve meraklı parfüm severler, Eau d’Hermes’in hiç de yabana atılmayacak bir klasik olduğunu çok iyi bilirler. Benim de uzun zamandır radarımdaydı Eau d’Hermes. Fırsat bulup bir türlü uzun uzun kullanamamıştım. İşte bugünlerde neyseki beklediğim an geldi çattı. Karşımızda gizli hazinelerden birisi Eau d’Hermes var.
Hermes’in bilgilendirme anlamında çok başarısız resmi sitesinde kısacık not dışında hiç bir açıklama yok Eau d’Hermes’e dair. Fragrantica’da deri olarak sınıflandırılmış. Parfümü üzerime sıktığımda beni 1950’li yıllardan kopup gelmiş bir aroma karşılıyor. Tozlu ve nostaljik bergamot ilk saniyelerde etkili. Eski tarz bergamota aromatik otlar, limon ve lavanta eşlik ediyor. Başlangıcı buruk, yüksek kaliteli ve tozlu kokuyor. Üst notalarını çok beğendim. Fakat üst notalar çok kısa sürüyor. Saniyeler sonra orta kısma geçiliyor. İşte burada parfümün asıl karakteri kendisini göstermeye başlıyor. Tozlu aromatik otlar geri planda hissedilirken öne baharatlar çıkıyor. Kimyon, kakule ve tarçından oluştuğunu düşündüğüm baharatlar fazla tatlı değil. Kimyon çok daha baskın diğer baharatlara göre. Gayet dengeli, ciddi ve resmi. Kimyona biraz meşe yosunu ve hayvansal deri eşlik ediyor. Evet orta kısım için hayvansal baharatlı deri denebilir. Hayvansallık çok baskın değil. Baharatlarla müthiş uyum sağlanmış. Deri bildiğimiz “deri ceket” kıvamında verilmemiş. Oldukça yumuşak ve neredeyse ferah. Orta bölümü harika. Son kısımda kokusu oldukça zayıflıyor. Alt notalarda biraz vanilya var sanki. Hafiften meşe yosunu da olabilir. Hayvansallık vanilyaya usulca eşlik ediyor. Tabii odunsu notaları da unutmamak gerek. Kapanışı pek beklediğim gibi olmadı. Keşke daha ilginç olabilseymiş sonları.
Eau d’Hermes, başlangıcında şipremsi turunçgillerle açılıyor. Orta bölümde hayvansal aromatik fujerlere göz kırpıyor. Son kısımda vanilyaya doğru evriliyor. Şüphesiz ki karşımızda ustaca bir kompozisyon var. Son kısmı dışında nefis bir parfüm. Tam ayarında verilmiş hayvansallık, parfümün belki de en karakteristik tarafı. Baharat ve derinin arkasına gizlenmiş hayvansallığın civetten kaynaklandığı söylenebilir. Bu hayvansallık mide bulandırıcı yada burnu zorlayıcı değil. Daha kullanılabilir, kabul edilebilir ve hatta sevilebilir. Kimileri Eau d’Hermes’i “terli vücut kokusuna” benzetmiş. Aslında zaman zaman o hissi veriyor. Fakat bana tuzlu tarafının da olduğunu hissettiriyor. Akuatik parfümlerdeki gibi deniz tuzu şeklinde değil ama bu parfümde kesinlikle tuzlu ve ferah bir taraf var.
Bir çok parfüm severin onun fazlaca “kirli” koktuğu konusunda hemfikir olduğunu görüyorum. Peki Eau d’Hermes gerçekten de hayvansallığa bağlı olarak kirli mi kokuyor? Bence hayır. Buradaki hayvansallık gayet ölçülü ve Shalimar tarzına yakın. Vanilya ile kombin edilmiş civet hiç bir zaman bıkkınlık verici veya mide bulandırıcı değil. Eau d’Hermes’teki hayvansallık Kouros ve Muscs Koublai Khan’daki kadar şok edici ve rahatsızlık verici değil. Bu iki parfümü her kullandığımda midemde tuhaf bir ekşime yaşarım. Fakat Eau d’Hermes’in hayvansallığı çok lezzetli ve zaman zaman erotik. Onun kokusunu duymaktan zevk aldım her seferinde.
Eau d’Hermes’i kullanım sürecinde bir parfüme benzetip durdum ama karar veremedim. Şimdi anlıyorum ki o sadece bir parfüme benzemiyor. Birden çok parfüme benziyor. Biraz Caron – Le 3`Homme, biraz Guerlain Jicky ve Mouchoir de Monsieur… Hatta bir yorumcunun dediği gibi Shalimar’ın erkek versiyonu. Aslında son benzetme gayet yerinde. Guerlain tarafından Shalimar’ın erkek versiyonu yapılsaymış muhtemelen Eau d’Hermes’i andırırdı kokusu. Hepsine bir parça benziyor aslında Eau d’Hermes.
Çok şık ve duruşu olan bir yapısı var Eau d’Hermes’in. Gayet karizmatik, kültürlü ve resmi tarza sahip. Hafiften züppe, azıcık ukala, ufaktan aristokrat. Eau d’Hermes’i, Hayal Kahvesi’nde Ceylan Ertem’in canlı performansını izlerken değil de, hafif yağmurlu bir sonbahar gününde, yaprakların etrafta uçuştuğu hüzünlü hafta sonu yürüyüşleri sırasında kullanmak daha uygun olacaktır. Elleriniz cebinizde, tek başınıza, hiç bir şey düşünmeksizin…
Günümüzün modern parfümlerindeki tatlılık kullanımı Eau d’Hermes’i pek bağlamıyor. Çünkü onun doğum tarihi 1950’li yılların başı. Hafiften tatlılık var baharatlara eşlik eden. Fakat gayet dengeli ve hiç bir zaman rahatsız edici değil. Muhtmelen bal ile sağlanmış buradaki tatlılık.
Parfüm eleştirmeni Luca Turin, Eau d’Hermes’i hayvansal kolonya olarak sınıflandırmış. Beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğendiğini belirtmiş.
Eau d’Hermes’in ilginç yönlerinden birisi de uniseks olarak piyasaya sürülmüş olması. Evet bazen çiçeksilik kendisini gösteriyor fakat bu daha çok lavanta ve erkeksi çiçeklerden geliyor. Hayvansallık ve baharat da eklenince erkek kullanımına yakın duruyor. Açıkçası bir kadında nasıl durur emin değilim.
Eau d’Hermes, bir taraftan bolca baharatları barındırıyor bünyesinde. Bir taraftan da garip şekilde ağır yada zorlayıcı değil. Tabii yaz sıcaklarının ortasında onu kullanmak iyi fikir olmayabilir. Fakat yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilecek bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Genç arkadaşlara öneremeyeceğim ne yazık ki. Otuz yaş ve üzerindeki erkekler için daha uygun sanki.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku Güzelliği:10/8
bu tür parfümlerde kalıcılık ve farkedilirlik sorunları oluyor bu turuçda nasıl ?
Evet haklısınız. Eau d'Hermes'in fark edilirliği düşük oldu tenimde. Kalıcılık ortalama. Çok fazla performans aramamak lazım klasiklerde.
Merhaba Raşit bey bu kokunun declaration ile benzerliği varmı?ter ten kokusu deyince bende declarationda bu kokuyu hissetmiştim.ayrıca cd eau sauvage extreme yorumunuzu merakla bekliyorum.
Merhabalar,
Declaration ile Eau d'Hermes birbirine hiç benzemiyor diyebilirim. Oldukça farklı kokuyorlar. Eau Sauvage Extreme ise ne yazık ki elimde yok.