
Cartier’in saygı duyulan erkek parfümlerinden Declaration’ı, 1998 yılında ünlü burun Jean-Claude Ellena tasarlamıştı. Farklı kokusu ve kolay kolay benzerine rastlanamayacak karakteriyle Declaration, erkek parfümü dünyasında özel bir yere sahiptir. Aradan yirmi yıldan fazla zaman geçmesi, Declaration’ın önemini ve değerini asla düşürmemiştir.
Declaration’un başarısı üzerine Cartier, devam parfümleri üretmeye başladı aynı isimle. 2019 yılının sonlarına geldiğimizde üretimi bitenler ve limitli sürümler dahil ondan fazla parfümlük seri oluşturdu Declaration isimli kokular. Orijinal sürümden üç yıl sonra ilk devam parfümü Essence ismiyle raflardaki yerini almıştı. Aynı şişe formunu kullanan Essence’nin mavilikler barındıran rengi, kokunun su-deniz temasını çağrıştırdığını düşündürtüyor ilk başta. Kullanım dönemindeyse durumun pek öyle olmadığı anlaşılıyor.
Cartier’in internet sitesinde ferah, baharatlı ve odunsu olarak sınıflandırılan Declaration Essence’in açılışı çok farklı turunçgillerle gerçekleşiyor. Aromatik ve yeşil hissiyat veren ilginç turunçgiller için mis gibi kokan doğal portakal aromasından bahsedemeyiz sanırım. Üst notalarda bergamot, portakal çiçeği ve çaydan oluşan sıradışı yapı sizi karşılıyor. Oldukça beğendiğim başlangıçtan sonra orta kısımda yeşil turunçgillere, aromatik baharatlar ekleniyor. Orta bölümde neredeyse sabunsu turunçgillerin yanına eklenen vetiver ve lavanta dinamik yapıyı devam ettiriyor. Sonlarda sakinleşmiş olgun odunsu notalarla karşılaşmak sürpriz olmuyor. Kimi zaman kuru deriyi de andıran alt notalarda hala üst notalardaki turunçgillerin izi takip edilebiliyor. Sedir ağacı kapanışta önemli rol oynuyor.
Declaration Essence, ferah sayılamayacak baharatlı turunçgil parfümü desem sanırım zihninizde canlandıramazsınız. Genellikle ferah ve serinletici olarak verilen turunçgiller burada keskin ve sabunsu-yeşil-çay temasıyla birleştirilmiş. İlerleyen saatlerde karşımıza çıkan vetiver, köksü ve ıslak değil gayet kuru ve kafa karıştırıcı denebilir. Orta bölümdeki baharatlardan kimyon en belirgin olanı. Parfümün kokusu baştan sona bütünlüğe sahip. Düz çizgide ilerlediği söylenebilir. Ana yapı aromatik baharatların ve yeşil turunçgillerin, sabunsu çaysı odunsuların hakimiyetinde desem yanlış olmaz.
Cartier’in internet sitesinde parfümü tanıtmak için kullanılan “Sedirin gücüne ve görkemine sahip baharatlı ve odunsu, taze bir parfüm” cümlesi doğruya benziyor. Gerçi burada garip bir durum var. Declaration Essence, ne tam olarak baharatlı ne odunsu ne yeşil ne de baskın şekilde turunçgilli. Bu öğelerin tamamını bünyesinde eritmiş ve karşımıza tanımlanması zor bir koku formu çıkartmış. Bazı kullanıcıların Essence’in karakterini ve tarzını acayip bulmasını anlayabiliyorum.
Geleyim asıl konuya. Biliriz ki her devam parfümü, asıl parfümden izler taşır. Declaration Essence de tabii ki abisi klasik Declaration’dan büyük oranda esinlenmiş. Hatta çokça benzediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Declaration Essence’in ilk saniyelerinde hemencecik aklınıza Declaration geliyor zaten. Abisine başlangıçta çok benzeyen küçük kardeş, orta bölümde de uzak düşmüyor orijinal formülden. Muhtemelen sonları farklıdır iki parfümün, e o kadar farklılık olsun artık.
Bir başka duruma değineyim. Declaration Essence, aynı abisi Declaration gibi Terre d’Hermes’e benzetilmiş kimi kullanıcılar tarafından. Terre d’Hermes’in tasarımcısı Jean-Claude Ellena’nın aynı zamanda Declaration’ın da tasarımcısı olduğunu biliyoruz. Bu anlamda portakal-turunçgil kullanımı açısından bakarsak hem Declaration hem de Essence, Terre d’Hermes’i az da olsa andırıyor. Terre d’Hermes daha modern bir turunçgil parfümüyken, Essence biraz da üst yaş grubu erkeklere yakışacak gibi duruyor.
Sonuç olarak, klasik Declaration’u beğenmiştim ve Essence versiyonu da hoşuma gitti. Performans anlamında iyi diyebilirim Essence. Gün içinde ara ara size kendisini hatırlatıyor ve bu durum çoğu zaman mutluluk verdi bana. Belki de yeşil kokan parfümlere olan merakım nedeniyle kabullendim Essence’in esansını. Çoğu kişinin ilk kullanmada beğenemeyeceği koku profiline sahip olduğunu sanıyorum Essence’in. Onun içindir ki biraz zaman tanımalısınız ona. Her gün karşımıza çıkan sıradan ve popüler bir turunçgili yok Essence’in. Bu anlamda denemeden almanın iyi fikir olmadığını söyleyebilirim.
EDT formundaki Essence’in etrafa yayılımı ilk patlama dışında çok güçlü değil. Kalıcılığı gayet iyi. Dinamik ve inatçı yapıya sahip. Kokusunu ilkbahar-sonbahar dönemine yakıştırıyorum her nedense.
Koku Güzelliği:10/7
Güzel bir parfüm.. 1 şişesini kullanmıştım.. yalnız çevrenizdeki insanların çoğu fark etmiyor… aslında dikkatimi çekti.. insanların çoğu parfümleri algılamıyorlar… ben bir ortama girdiğimde parfümleri hemen algılarım mesela… ama bugüne kadar az sayıda insanın kullanılan parfümlerle ilgili görüş bildirdiğini gördüm.. sorulduğunda da algılamadıklarını söylüyorlar.. bu sadece kendi parfümlerim için değil başkalarının da parfümleri için de geçerli… belki bu
kişilerin parfümlerle ilgilenmemelerinden kaynaklanıyor olabilir… ilgisi fazla olanın algısı da fazla olabilir.. bilmem sizler nasıl düşünürsünüz?
“ilgisi fazla olanın algısı da fazla olabilir” cümlesi aslında sorunuzun cevabı. Çoğu insan için parfüm önemsiz bir detay ve ilgisini çekmiyor. Bizler gibi parfümseverler ise kokulara karşı daha duyarlılar. Ben de bir yere girdiğim zaman parfüm kokularını merak ederim ama çoğu insanın aklına bile gelmez etraftaki kokular.
Bir konuya daha değinmek istiyorum.. genel olarak parfüm bloglarına yönelik ilgi de azalıyor yıllar geçtikçe… yorumlar azalıyor mesela.. halbuki eski yorumlara bakıldığında yorum yapan insanların en az yarısının parfüme oldukça ilgili ve konuda bilgili insanlar oldukları da anlaşılıyor.. o halde ne oluyor? insanlar hayatın akışında hobilerini de mi terkediyorlar? Eğer böyleyse bu hoş birşey değil… örneğin bence parfüm, güzel koku büyük bir nimet.. Peygamberimizle ilgili bir hadiste, Peygamberimizin “bana namaz, kadın ve güzel koku sevdirildi” dediği geçiyor.. buradan Peygamberimizin de güzel kokuya, yani parfüme ilgi duyduğunu anlıyoruz.. özetle güzel kokunun değerinin bilinmesi gerekiyor.. güzel bir ilgi alanı.. hatta bence medeniyet seviyesini gösteren hususlardan biri … hayatın yoğunluğunda elimizdeki güzellikleri yitirmememiz lazım.. dolayısıyla Allah’ın güzel nimetini bizlere hatırlattığınız için tekrar teşekkürlerimi iletirim..
Çok güzel yazmışsınız ve tespitiniz de yerinde. Gözlemlediğim kadarıyla blog okuma oranları sadece ülkemizde değil, dünyada da azalıyor. Blogların yerini vloglar alıyor. İnsanlar okumak yerine youtube videolarından her türlü bilgiye uğraşmaya çalışıyor. Yeni nesil ve hatta bizler bile bazen videonun veya youtube’un hipnotize edici tarafına yenik düşebiliyoruz.
Bu koku benim tanıdığımdan beri 1 numaram.şimdi edp’ si de çıktı…