
“Pino Silvestre, parfümeri dünyasında simgedir. Parfümeri sektöründe devrim yaratan markadır ve 1950’lerde trend belirleyici olmuştur. İkonik imajı ve doğanın gerçek özünü eşsiz şekilde ifade eden, dünyaca ünlü tarihi İtalyan markasıdır.
Pino Silvestre’nin kokusu, Venedikli Vidal ailesi tarafından 60 yıldan uzun süredir üretilmektedir. Vidal ailesi, Pino Silvestre’nin formülasyonunda kullanılan değerli esansiyel yağlar için sürekli araştırma yapmaya kararlıdır. Bu gelenek, hem yeni hem de uzun süredir Pino Silvestre’yi kullanan tüketiciler için garantidir.
Erkeksilik, tazelik ve doğa, Pino Silvestre’nin karakterini oluşturur. 60 yılı aşkın süredir, bu parfüm erkeksilik kulvarında gerçek belirleyici olarak kabul edilen kokusuyla ünlüdür. 2015 yılında, Pino Silvestre, ürünün logosunu ve grafik tasarımını içeren güncelleme yapmıştır ancak markanın geleneksel doğası tam olarak korunmuştur.”
Yukarıdaki satırlar ünlü erkek parfümü Pino Silvestre’nin tanıtımına ait. Bu satırlar aslında birçok şeyi anlatmış. 1955 yılında piyasaya sürülen Pino Silvestre’nin üretimine hala devam etmesi müthiş bir olay ve koku bağımlısı erkeklerin muhakkak bileceği klasik Pino. Uzun zamandır merak ettiğim bir başka efsanevi parfümle daha tanıştım kısa süre önce. Pino Silvestre bakalım bünyemde nasıl etkilere yol açmış.
Parfümün açılışı aynı şişesinin rengi gibi yeşil temayla gerçekleşiyor. Üst notalarda bergamot ve lavanta onun nostaljik tarafını haykırıyor. Kaliteli başlangıcından sonra orta notalarda yeşil karakter devam ediyor. Orta bölümde biraz sabunsuluk ekleniyor. Ayrıca ardıç, kekik, fesleğen ve ada çayı partiye katılıyor. Lavanta geri plana geçse de hala oralarda duruyor. Orta kısımda yeşil odunsu tarafa yöneliyor. Kapanışa geçeyim. Sonlarda yeşil kokmaya devam ediyor. Sedir ağacı ve çam ağacının noktayı koyduğunu söyleyebilirim.
Adım adım gidelim bu klasiği anlama çabamıza. Pino Silvestre, öncelikle erkeksi yeşil kokuyor. Sonrasında bir alt katmanda, aromatik otsu, ardıç meyveli, çamsı, lavantamsı ve ağaçsı davranıyor. Günümüzün modern parfümlerine tabii ki benzemiyor. Nostaljik ve hüzünlü kokusu modası geçmiş değil, olgun denebilir. Tatlılık pek yok. Ciddi ve resmi olarak nitelenebilir genel duruşu.
Pino Silvestre, ultra maço hayvansı 1970-1980’li yılların gaddar maskülenlerine benzemiyor. Onun kalbinde İtalyan ruhu ve damarlarında Akdeniz kanı dolaşıyor. Limon hissi veren bergamot ve buruk-acımsı Akdeniz maki otlarıyla, beslendiği coğrafyaya selam duruyor. Diğer taraftan odunsu, çamsı, kozalağımsı, reçinemsi yapısıyla yeşil, yaprak dökmeyen ormanları hatırlatıyor. Hatta sabunsu tarafıyla da traş sonrası balsamları andırıyor. Son olarak da zaman zaman lavantalı banyo sabunlarını çağrıştırıyor.
Kaliteli kokan Pino’da verilen notalar tek tek algılanabiliyor ve yapaylığa prim vermiyor. Tene yakın kalan tavrıyla, cildinizi bol bol kokluyorsunuz ve kendisini ancak öyle size sunuyor. Kıyafetlerde, tende durduğu kadar derin durmuyor. Onun tam bir ten parfümü olduğu açık.
Sonuç olarak Pino Silvestre, uygun fiyatlı, kaliteli, erkeksi, yeşil ve geçmişi andıran yapısıyla, orta ve üst yaş gurubu erkeklere yakın duruyor. Kokusu muhteşem mi? Değil. Aradan geçen yılların ardından farklı seferler reformülasyon geçirdiğini varsayarsak, muhtemelen eski veya ilk sürümü çok daha iyiydi. Günümüzdeki hali biraz seyreltilmiş bergamot-çam kolonyalarını hatırlatıyorsa da o bir kült ve çam kozalağı şeklindeki şişesiyle saygıyı hak ediyor.
Kokusunu Lino Vidal’ın tasarladığını belirtelim. İlkbahar-sonbahar dönemlerine uyacağını düşünüyorum. EDT formunda. Ne yazık ki performansı zayıf. Etrafa yayılımı düşük. Kalıcılığı tende vasatı aşamıyor. Hem günlük kullanıma hem de takım elbisenin üzerine uyum sağlayacaktır.
Koku Güzelliği:10/6.5
Geçen ay satın aldım. İlk denediğim an inanılmaz keskin ve tarif edilemez ağır bir koku almama rağmen sonrasında inanılmaz güzel kokmaya başladı ve hemen gidip aldım. Ancak beni hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü kalıcılık konusunda hiç iyi değil. Parfümü aldığım yer ise imitasyon ürünler satması mümkün olmayan bir yerdi.
Gençlik yıllarımın Lise yıllarımın vazgeçilmeziydi.
babam kullanırdı bizler küçükken hala da nerde görsem ,aklıma gelse gider alır babama hediye ederim ama diğer ürünlerinden haberim yoktu sayenizde haberim oldu ,yazı ,bilgilendirme için teşekkürler ,sevgiler
Rica ederim. Böyle güzel anılarınızın canlanması ne kadar hoş. Güzel sözleriniz için de teşekkür ederim.
Kadınlarda kullanabilir mi bunu Raşit Bey?
Tabii ki kullanabilir, neden olmasın.
“Baba parfümü” derler ya… İşte onlardan biri.
Hocam merhaba hemen hemen tüm yazılarınızı bir tıraş losyonu hakkında yorum bulmak için okudum ama malesef bulamadım. “Old Spice” doksanlı yılların başında çocukken dayım kullanır, tıpalı üzerinde yelkenli olan cam şişesini… Yıllarca o kokuyu aradım bulamadım. En sonunda old Spice tekrardan Türkiye’ye giriş yaptı ama eski kokudan eser yok sonuç yine hüsran… Biliyorum parfüm öneriyorsunuz, benim sizden ricam eğer kullandıysanız seksenlerin doksanların old Spice sını ona benzeyen parfüm isimlerini yazabilirsiniz?
Merhabalar, Old Spice’ın ilk hali gerçekten de çok egzotik ve inanılmazdı. Yeni şişelerde o ruh kalmadı. Kendine özgü ve benzersiz bir eser. Ona çok yakın koku bulmak pek mümkün değil. Bin civarında parfüm kulandım ama Old Spice’a çok benzeyen kokuya rastlamadım.
Ben sadece rebul beyazı benzettim biraz oda piyasadan kaldirildi peki hocam az da olsa benzettiginiz birkaç parfüm ismi yazabilirsiniz rica etsem?
Çok benzemeseler de şu parfümler andırıyor:
Penhaligon’s – LP No.9 For Men
Penhaligon’s – Sartorial
Fabarge – Brut
Tom Ford – Beau de Jour
her gördüğümde muhakkak bir fıs bileğime sıktığım, her sıktığımda “alıcam galiba” diyip sonradan “çok mu ağır? bana yakışır mı?” diyip vazgeçtiğim tek koku herhalde:)
bir gün alıcam, kullanıcam. elinize sağlık üstad
O kadar deneyip, vazgeçmişsin. Al gitsin 🙂