Joop etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Joop etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2014 Perşembe

Joop – Jump (2005)




Joop – Jump (2005)

Almanların otomotiv sektöründe ve kimya sanayisinde dünyanın en iyileri olduğunu biliyoruz. Fakat moda konusunda bir türlü ezeli rakiplerini yakalayacak gibi görünmüyorlar. Almanlar, düzen, disiplin ve çalışmanın sonucu geldikleri bugünkü konumlarından memnun olmalılar. Varsın giydikleri kıyafetlerini de İtalyanlar ve Fransızlar tasarlasın. Ne olacak ki.

Alman Wolfgang Joop’un, dünya çapında saygın hale getirebilmeyi başardığı moda markası, parfüm konusunda epey iddialı. Kırka yakın parfümleri ile pazardan pay kapma yarışının birebir içindeler. Hele ki Joop Homme gibi kült bir parfüm çıkarmış olmanın özgüveni ile hareket ettikleri düşünülebilir. Ancak Joop Homme gibi ikinci bir efsane yaratmaları zor görünüyor.

Her ne kadar on yaşına merdiven dayadıysa da Jump, markanın Go ile birlikte yeni neslini temsil ediyor. Üretimi bitirilmiş eski klasiklerinden hala övgüyle söz edilse de parfüm sektörünün yeni trendlerine uyum sağlamak zorundalar. İşte Jump’ı da bu anlamda değerlendirmek gerekir.

Garip bir şekilde Joop’un kendi sitelerinde parfümlerine yer verilmemiş olması, onlara üvey evlat muamelesi yaptıklarının kanıtı olabilir. Zaten Joop markasının parfümlerini Coty tasarlıyor. Yani Joop parfümleri birer Coty ürünü. İşte yine bir Coty-Joop işbirliğine daha götüreyim sizi bugün.


Fragrantica’da aromatik fujer olarak sınıflandırılan Jump’ın başlangıcı tanıdık geliyor. Turunçgiller, aromatik otlar ve biraz lavanta. Tatlımsı turunçgillere ciddi oranda kremsilik eşlik ediyor. Biraz piyasa işi denebilecek üst notalar Allure Homme Sport’u anımsatıyor. Fakat onun daha vasat hali gibi. Başlangıcı çok ilginç değil. Orta bölümde sanki tatlımsı meyveler ve yumuşak baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren kremsi şekerli meyvelerin etkisi oldukça fazla. Baharatlarda aynı şekerli yapının boyunduruğu altında. Son kısma gelindiğinde koku formu değişmiyor. Bir tek tonka fasulyesi ve odunsu notalar kendisini daha çok gösteriyor. Sonları da enteresan değil.

Jump, yeni nesil, modern, bol tatlı, kremsi, neredeyse pudralı, meyveli ve baharatlı parfümlerin izinden gitmeye çalışıyor. Bunu hem başarıyor hem de başaramıyor. Başarıyor çünkü onu koklayan 15-21 yaş arasındaki çoğu erkek beğenecektir. Bu anlamda hedefine ulaşmış ve onun keyfini sürüyor olabilir. Fakat bir taraftan da hiçbir özgün yanı olmayan, tamamen piyasa işi vasat bir kokuya sahip olmak gibi de küçük! bir defosu var. E o kadarcık kusur her parfümde olur mu diyorsunuz?

Hayır, olmaz. Çünkü Jump gerçekten de uzun zamandır denediğim en yapay, en vasat, en bıktırıcı ve en sıkıcı parfümlerden birisi. Jump, doldurma parfüm satan dükkanların içi gibi kokuyor. Bu kadar kaliteden uzak bir parfümün Joop gibi dünya markasının etiketini nasıl alabildiğini merak etmekteyim.


Peki amaç ne? Bu parfümü kadınların sevmesi mi? Peki neden bu parfümü koklattığım kadınlar onun berbat koktuğunu söylüyor. Yani olay şu mudur: “Bol şekerli meyveler, kremsi baharatlar, başlangıca biraz turunçgil, sonlara odunsu notalar ekleyelim ve gelsin bol bol satışlar” Bu parfümü tasarlayan arkadaşların düşünceleri birebir böyle olmasa bile çok yakın olduğunu tahmin ediyorum. E tabii amaç çok şişe satmaksa şekerli meyvelerden daha iyisi olur mu?

Olur arkadaşım hem de bal gibi olur. Dior nasıl yapıyorsa öyle olur. Guerlain nasıl yapıyorsa öyle olur. Yeter ki böyle kolayına kaçma işin de bizim de vaktimizi alma Jump gibi parfümlerle.

Biraz Allure Homme biraz da Allure Homme Sport’a benzettim kremsiliğini Jump’ın. Fakat Allure Homme Sport’tan hem koku güzelliği hem de kalite anlamında 2-3 basamak aşağıda. Genel hali Versace – Blue Jeans’i de anımsatıyor. Bence denemeden alma hatasına düşmeyin.

Şişesinin mavi olduğuna bakmayın. O safkan bir akuatik değil. Gerçi bu sıcak günlerde baymadı şekerli yapısı. Garip bir şekilde ferah ama baharatlı ve kremsi. Belki onu ilkbahar-sonbahar dönemlerinde kullanmak iyi fikir. Süper ferah bir koku beklemeyin ondan.


Ülkemizdeki birçok internet sitesinde oldukça uygun fiyatlara satılıyor. Parfümün artılarından birisi bu olsa gerek. Ayrıca kalıcılığı ve farkedilirliği gayet iyi. Kıyafet üzerinde 2-3 gün kaldığına şahit oldum. Kalıcılık meraklılarına duyurulur.

Parfümün tasarımını genellikle popüler markalar için çalışmış Sophie Labbe yapmış.  Luca Turin’in kitabında elmalı şampuan olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden sadece iki puan verilmiş. Ayrıca tek bir cümleyle anlatılmış Jump: “Acınası bir Cool Water kopyası”.

Koku Güzelliği:10/4.5

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Joop – Go (2006)



Joop – Go (2006)

1944 yılında doğmuş Wolfgang Joop. Almanya kökenli. Üniversitede pazarlama psikolojisi okumuş. Fakat asıl yapmak istediğinin bu olmadığını kısa sürede anlamış. Daha sonra Berlin'de moda tasarım bölümünde okumuş. 1978 yılındaki tasarım serisi büyük ün kazandırmış ona. Ünlü olup tanınmasını bu tarihe borçlu diyebiliriz. Ve sonrasında başarı basamaklarını tırmanmış Wolfgang Joop. Hatta markasının isminin sonuna ünlem işareti koyarak, kendisini rakiplerinden ayırıyor.

1987 yılında parfüm işine giren Joop!, 2013 yılı itibariyle 35 civarında parfüme imza atmış. Coty ile sözleşme imzalayan Joop'un bütün yeni parfümlerine bu marka imza atıyor. Bugün inceleyeceğim Go'da Coty şirketi tarafından üretilmiş. Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Bence de doğru bir sınıflandırma. Tanıtımı ise şöyle: "Neşeli, tutkulu, tensel bir koku. Hayattan zevk alan özgür ruhlu erkekler için tasarlanmıştır. Sıcak, odunsu, baharatlı ve erkeksi."

Parfümü ilk sıktığımda karşıma tatlı turunçgiller ve tatlımsı meyveler çıkıyor. Portakal-mandalina benzeri turunçgiller çok güzel diyebilirim rahatlıkla. Aslında daha çok modern meyvemsi açılışı var. Gayet doğal, aromatik ve ferah. Üst notalarını sevdim Go'nun. Orta kısma geçilince turunçgillerin etkisi kalmıyor. Onun yerine tatlımsı meyveler geçiyor. Açıklanan notalarında rhubarb isimli tropikal meyve var. Sanırım bu tatlımsı meyvemsilik rhubarbdan geliyor.  Orta kısımda parfüm biraz daha tatlanıyor ve şekerli hale geliyor. Alttan alta baharatlar da hissediyorum. Azıcık da şekerli menekşe. Orta kısım yapay ve çok ilginç değil. Alt notalarında yapay odunsuların ağırlığı daha da artıyor. Son kısmını hiç sevmedim Go'nun.


Go, günümüzün modern, tatlı, meyveli parfümlerinden birisi. Ana ekseni rhubarb ve turunçgiller oluşturuyor. İkinci baskın öğe ise yapay ve plastiğimsi odunsu notalar. Orta kısımdan itibaren kendisini gösteren plastiğimsi yapaylık, öncelikle rhubarb meyvesi ile sonrasında odunsu notalar ile devam ediyor. Yumuşak tatlı baharatlar çok baskın değil. Ayrıca erkeksi çiçekler de bazen kendilerini gösteriyor.

Go, yüksek kaliteli bir parfüm değil. Orta kısımdan itibaren beliren plastiğimsi yapaylık, parfümün en temel sorunu. Sanırım parfümün de bu kadar vasat olmasının en büyük sorumlusu. Bir marka neden bu kadar göstere göstere yapaylığa prim verir ve kaliteyi düşürür? Anlamak zor.

Aslında tahmin ediyorum. Joop!, Go ile genç erkekleri hedeflemiş. Modern, canlı, pozitif. Tam bir piyasa parfümü diyebilirim. Çoğu insanın beğenebileceği yapıda. Amaç çok satan ortalama modern bir parfüm ise Go bunu başarabilir. Ama anladığım kadarıyla Go büyük ticari başarı yakalayabilen arkadaşlardan değil. Çok fazla kullanana rastlamadım. Sanırım Jump'ın gerisinde kalmış. Tabiki markanın en büyük hiti olan Joop! Homme'u saymıyorum bile.

Go, her kullanışımda, orta notalarından itibaren hissedilir derecede baş ağrısı yaptı. Bir tarafım Go'yu sevmek isterken, diğer taraftan bütün gün baş ağrısı ile uğraşmak hoş olmuyor. Onun içindir ki Go, hiç bir zaman tercih edeceğim parfümlerden değil.


Açıklanan notalarında rhubarb isimli tropikal meyve olduğundan bahsetmiştim. Bu meyve Givenchy'nin popüler parfümü Xeryus Rouge'da da kullanılmış. Zaten orta kısımdan itibaren Xeryus Rouge'a biraz benziyor. Her iki parfümdeki yapay plastiğimsi odunsu notalar ve rhubarb, yakın kokular olduklarını düşündürdü. Hatta Xeryus Rouge'da aynı şekilde baş ağrısı yapmıştı bende. Acaba fail rhubarb mı? Kim bilir.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyabilecek hatta güvenli sayılabilecek parfümlerden Go. Eğer sizde baş ağrısı yapma riskini göze alıyorsanız, etraftan güzel tepkiler geleceğini düşünüyorum size. Özellikle başlangıcı gayet başarılı.

Bazı yorumcular Go'yu ferah ve yaz mevsimi için ideal olarak anlatmışlar. Bence başlangıcı dışında o kadar da ferah kokusu yok. Hatta bol şekerli yapısı, sıcak yaz günlerinde rahatsız edici bile olacaktır. Zaten sıcak günlerde denediğimde pek iyi sonuçlar alamadım. Fakat akşam serinliğinde daha güzel durdu üzerimde Go. Onun içindir ki yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Şişesinin yeşil olduğuna bakıp da yeşil çiçeksi bir parfüm beklemeyin. Çünkü değil.  Tabiki menekşe kısmını saymazsam.


Go'yu bir çok ana akım markaya işler yapan Sophie Labbe tasarlamış. Luca Turin'in kitabında Go, güllü turunçgil olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir yıldız verilerek çok kötü bulunmuş.

Artıları:
+ Başlangıcı güzel.

Eksileri:
- Orta kısmı çok yapay.
- Son kısmı sıradan.
- Fark edilirliği zayıf.
- Baş ağrısı yapıyor.

Koku Güzelliği: 10/5

20 Ekim 2012 Cumartesi

Joop – Nightflight (1992)



Joop – Nightflight (1992)  Markanın pek popüler olmayan erkek parfümü.

Hah bir de bu çıktı. Pişkin hırsızlar. Hani Türkçemizin güzel deyimlerinden birisi “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” der. Aynen öyle. Biraz alttan alıp efendilik edecek olsan hemen tepene çıkacaklar. Hatta seni hırsız ilan ediverecekler.

Bu pişkin insan formu uzun zamandır aramızda mıydı yoksa son yıllarda gizlendikleri deliklerinden mi çıktılar emin değilim. Utanmazlık ve onursuzluk başarı mı kabul ediliyor artık bu ülkede. Ne oluyor bu ülke insanına anlamıyorum.

Blogumu uzun zamandır takip edenler, benim ve daha başka blog yazarı arkadaşların yazılarını aynen kopyalayıp, bir de o sitelere reklam alıp para kazanmaya çalışanların farkındadır. Valla bravo. Bir biri ardına mantar gibi türeyen bu siteler yazılarımızı aynen kopyalayıp, kendi siteleri gibi rahat davranıyor bir de. Pişkinliğinde, utanmazlığında bir sınırı olması lazım. Sanırım bu ülkede her türlü manevi değer büyük bir erozyon geçiriyor. Ve ülke insanı da bu çürümüşlüğün kurbanı oluyor. Saygı imiş, değer vermekmiş. İzin almakmış. Pehh. Neredeyse bunları hatırlatanları enayi yerine koyacaklar.

Geçenlerde bu sitelerden birisini yakaladım. Hem de alışveriş sitesi. Blog diye bir sayfa açmış. Ve sürprizzz. Benim yazıların aynısı hatta resimlerde dahil bu alışveriş sitesinin sayfasında. Tabiki hemen iletişime geçtim ve blogu kapattırdım. Zaten bir daha öyle bir şey yapmaya kalkarsa buradan ve Facebook sayfamdan teşhir edeceğim bu siteyi. İşin komik tarafı bir de bana akıl öğretiyor. “E sende ters tıklayınca kopyalanamayan script’ler kullansaydın” demez mi! “Peki sen önce önüne gelen siteden yazı araklamasan nasıl olur” da dahil bir çok şey söyledim. Sanırım anlamıştır. Neyse artık beklemedeyim.

Evet içimde kalmasın diyerekten sizinle yaşadığım hadiseyi paylaşayım dedim. Tabiki bu fikir hırsızlığı olayının inceleyeceğim parfüm ile bir ilgisi yok. Alman moda endüstrisinin gururlarından olan Joop markası artık ikonik hale gelmiş ünlü parfümü Joop Homme ile zaten uzun yıllardır en çok satılan eserlerden birisine sahip. Bakalım denediğim üçüncü Joop parfümü bana neler hissettirecek. Çünkü diğer ikisini pek beğenmemiştim.

Nightflight markanın çok popüler bir parfümü değil. Jump ve Go gibi öne çıkmadı hiçbir zaman. Geri planda kaldı nedense. Marka ilk parfümünü 1987 yılında piyasaya sürmüş. İki yıl sonra da meşhur Joop Homme gelmiş. 1992 tarihinde ise Nightflight piyasaya sürülmüş. Yani üzerinden 20 yıl geçmiş bir parfüm var karşımızda.


Joop – Nightflight, kimilerine göre oryantal, kimilerine göre çiçeksi, kimilerine göre aromatik fujer. Madem öyle bende bir fikirde bulunayım. Akuatik-çiçeksi-odunsu diyorum. Hadi bakalım.

Elimdeki 10 ml.lik decant şişenin içinden, üzerime püsküren sıvı ilk anda biraz geri çekilmeme neden oluyor. “İyiki sadece tek fıs sıkmışım” diye düşünüyorum. Çünkü çok yoğun ve güçlü bir açılışa sahip. İki ana öğe var başlangıçta. Buruk ve biraz eski kokan turunçgiller (muhtemelen bergamot-limon) ve lavanta. Ortaya çok ferah bir koku çıkmış. Daha ilk sıktığımda bu kokuyu nereden hatırlıyorum diye düşünmeye başladım. Hani arabalarda kullanılan ve benzinliklerde satılan ucuz, renkli kolonyalar vardır. Bende de olduğu için biliyorum o kolonyalardan. İşte onları andırıyor. Pek sevdiğimi söyleyemem.

Orta notalara gelindiğinde ana eksen çok değişmiyor. Yeşil kokan ferah lavana-bergamot biraz geri plana geçiyor. Ortaya erkeksi meyveler (ananas-portakal olabilir) ve ferah baharatlar size merhaba diyor. Hala başlangıçtaki gibi yeşil ve ferah kokuyor. Son kısımda ise kokusu daha da güzelleşiyor. Yumuşak odunsu notalar biraz amber ve sandal ağacı ekleniyor. Alt notaları hem daha sakin hem de daha etkileyici.


Nightflight’ın genel bir karakterini çizeyim önce. Bence başından sonuna yeşil, akuatik, ferah ve çiçeksi. Buradaki çiçekler gayet erkeksi. Muhtemelen lavanta ana oyuncu çiçek anlamında. Ama güçlü bir akuatik yönü de var. Tamam bir Kenzo Pour Homme değil. Ama ilginç şekilde deniz kenarında dolaşıyor hissini verebiliyor zaman zaman. Hatta ufaktan sabunsuluk bile mevcut. Yani görüleceği üzere on parmağında on marifet var. Hepsinden birer parça alıp harmanlayan bir yapıya sahip. Bu tür fazlaca yeşil kokularla aram olmasa da ilginç bir etkisi var. Genel olarak ortalama bir eski tarz akuatik koku olarak görüyorum Nightflight’ı.

Kullanan bir çok kişi Davidoff’un meşhur parfümü Cool Water’a benzetmiş. Evet bence de andırıyor. Fakat ondan daha çiçeksi. Daha yoğun, dolgun ve kalıcılığı yüksek. Zaten denediğim Joop parfümlerinin kalıcılık yönünden hiçbir sıkıntıları olmuyor. Ki söz konusu olan ferah bir yaz parfümü.

Peki harika mı? Ya da bir şişesini almaya değer mi? İşte biraz derine inelim o zaman. Çünkü Nightflight, 1990’ların başında piyasaya çıkarılmış. Yani yirmi yaşını kutluyor bu sene. Onun için de kokusu çok modern değil dersem yanlış olmaz. Biraz Cool Water tarzı eski ve olgun havası var. Yani çok genç arkadaşlar özellikle başlangıcını beğenmeyebilirler. Biraz yaş istiyor sanki. Unutmadan söyleyeyim. Oldukça erkeksi bir tarzı var. Sanki maço bir erkeğin yaz kolonyası olmaya aday. Belki de güçlü ve baskın kokusu böyle düşünmemi sağlıyor. Bu anlamda da günümüzün modern erkek parfümlerinden ayrılıyor.


Bu parfüm neye benziyor derken aklıma geliyor. Bleu de Chanel’e biraz benzettim genel halini. Fakat Chanel daha kalitesiz, tek düze ve kolonyamsı kokarken, Nightflight daha olgun, derin ve ilginç. Kalite anlamında da daha iyi. Zaten şişesinin mavi olması onun adeta ferah bir akuatik olduğunu müjdeliyor.   

 Nightflight bir baş yapıt değil. Ama döneminin özelliklerini bize sunan bir arkadaş. Eski kafa bir akuatik adeta. Başlangıcı biraz kabul etmesi zor geldi bana. Orta notalara doğru daha tahammül edilebilir. Sanki temizlik hissi veren bir tarafı da var. Belki de sabunsu yanı böyle bir imaj çizmesini sağlıyor. Bence denemeden almayın. Küçük bir not düşeyim. Nightflight’ın üretiminin sonlandırıldığına dair dolaşan söylentiler var. Muhtemelen doğru. Onun için ilerleyen zamanlarda bulması zorlaşabilir. Eğer bu parfümü sevenlerdenseniz elinizi çabuk tutmanızda fayda var.

Nightflight’ın erkeksi yanı bence ağır basıyor. Kimi yorumcular uniseks olarak değerlendirmişler. Pek katılamayacağım. Bir kadında bu kokuyu duymak isteyeceğimi sanmıyorum. 25 yaş ve üzerindeki erkekleri hedefliyor gibi bir hali var. İlkbahar-yaz ayları için daha uygun olur gibime geliyor.

Kalıcılığı bende gayet yüksek oldu. Farkedilirliği başlarda yüksek. Onun için çok fazla sıkmamak gerek.

Artıları:
+ Sonlarını başarılı buldum.
+ Artık orta ve üst yaştaki erkekler için parfüm tasarlamayı unutmuş durumdaki üreticilere bir hatırlatma olabilir. Bu dünyada sadece 15-25 yaş grubu insanlar yaşamıyor. Ve sadece onlar parfüm kullanmıyor.
+ Kalıcılığı tenimde gayet iyi oldu.

Eksileri:
- Başlangıcını çok başarılı bulmadım.
- Biraz nostaljik denilebilecek bir hali var.

Koku Güzelliği:10/6.5