29 Aralık 2018 Cumartesi

Giorgio Armani – Armani Eau de Nuit Oud (2016)

İlki 1984 yılında piyasaya sürülen Giorgio Armani’nin klasik erkek parfümü Armani Eau Pour Homme, kokular dünyasındaki eşsiz yerini hala koruyor. 1980’li yılların bu başarılı klasiğinin 2010’lı yıllarda devam parfümleri gelmeye başladı. Armani Eau serisinin son üyesi 2016 yılında raflardaki yerini aldı. Öd temalı yeni Armani’nin ismi Armani Eau de Nuit Oud olarak karşımıza çıktı ve erkek kullanımına yönelik olarak pazarlandı.

Anlaşılan o ki Giorgio Armani, parfümcülüğün son yıllarda parlayan yıldızı öd esansına yatırım yapıyor. Tabii bu alandaki rekabetten geri kalmaması gerektiğinin de farkında muhtemelen. Versace, Hugo Boss ve diğer ana akım markaların öd temalı parfümlerine bir cevap olarak görebiliriz Armani Eau de Nuit Oud’u. Giorgio Armani’nin internet sitesinde “zarif, yoğun, bağımlılık yaratan” olarak tanımlanmış ve oryantal odunsu olarak sınıflandırılmış. İtalyan şıklığını yansıttığı söylenmiş ve iris çiçeğiyle odunsu notalar vurgulanmış.

Armani Eau de Nuit Oud’un açılışı tatlı gül/baharat ve öd ağacıyla gerçekleşiyor. Leziz baharatlardan biber öndeyken, gül gayet doğal ve baş döndürücü verilmiş. Orta kısımda gülün etkisi bir parça azalırken baharatlar varlığını devam ettiriyor. Kakule orta notalarda ağırlığını arttırırken ona safran eşlik etmeye başlıyor. Tabii öd ağacı da geri planda destek veriyor bu ikiliye. Kapanışta safran yok, az miktarda baharat var. Bir parça iris çiçeği ve tonka fasulyesiyle hoş bir kapanış yapıyor.

Armani Eau de Nuit Oud, ismindeki öd ağacının hakkını veriyor kokusunda. Parfümün genelinde öd ağacı, gül, baharatlar ve safranın etkisi oldukça fazla. Ara ara devreye giren iris çiçeği hoş bir sürpriz olarak kompozisyondaki yerini alıyor. Açılışını sevdim, orta kısımdaki safranı tabii ki sevemedim sonlarını başarılı buldum.

Kalite anlamında fena yerde durmuyor Armani Eau de Nuit Oud. Öd ve safran kullanımını başarılı bulmadım, gül, biber ve irisin verilişini sevdim. Tabii ki birçok öd merkezli parfüm gibi karanlık, koyu ve baskın temaya sahip. Parfümün genelinde ödün verdiği sıcaklık hissediliyor. İris ve safran parfüme çiçeksi hava katsa da burada kadınsı çiçeksilikten bahsetmek mümkün değil.

Son olarak Armani Eau de Nuit Oud’u çok sevdiğimi söyleyemem. Biraz Montale’nin parfümlerindeki öd kullanımına benzettim buradaki ödün verilişini. Bence bir şişesini almaya değmez ama tabii ki seçim sizin. Denemeden almayın derim.

EDP formundaki parfümün performansı sınıfta kalıyor. Etrafa yayılımı düşük, kalıcılığı idare eder. Her ne kadar erkek kullanımı için piyasaya sürüldüyse de kadınlar şans verebilir tabii öd temasını seviyorlarsa. Tam bir kış parfümü olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Günlük kullanıma da gece çıkmalarına uyum sağlayabilir.

Koku Güzelliği:10/6

25 Aralık 2018 Salı

Slumberhouse – Norne (2012)

Kanada’ya yakın bir eyalet olan Oregon’da yaşayan parfümör Josh Lobb, ilginç parfümleriyle dünya parfümseverlerinin dikkatini çekmeye devam ediyor. Kendisine ait bağımsız niş parfümevi Slumberhouse, sürekli kokularının üretimlerini bitirip, yeni eserler piyasaya sürmesiyle tanınıyor. Norne, muhtemelen markanın en sevilen ve hakkında en çok konuşulan parfümü. Josh Lobb, bir söyleşisinde Norne’yi İskandinav tarzı bir black metal müzik türünden ilham alarak tasarladığından bahsetmiş. Ayrıca tamamen saf orman özütleri üzerine inşa etmiş kokusunu. Ne tek bir uçucu yağ kullanmış ne de sentetiklere başvurmuş yaratım aşamasında. Benim de bir süredir merak ettiğim Norne’yle nihayet tanıştık.

Norne’nin başlangıcı kuru talaş kokusuyla gerçekleşiyor. Yeni kesilmiş ağaç ya da atölyede biçilmiş odun kokusu olabilecek en gerçekçi ve başarılı şekilde verilmiş ki söyleyecek söz bulamıyorum. Müthiş açılıştan sonra dumansı-odunsu yapı etkisini sürdürüyor. Orta kısımda kuru baharatlar devreye giriyor ki ağırlığın karanfilde olduğunu söyleyebilirim. Orta bölümde tütsü ve dumansı tütün de geri planda kendisini göstermeye başlıyor ki kalite anlamında yine harika. Son bölümde tütsü ve paçuli var sanki. Ağaçsılık parfümün kapanışında da devam ediyor.

Norne, şimdiye kadar kullandığım en gerçekçi odunsu kokulardan birisine sahip. Dumansı tütün, mistik tütsü, kuru çam dalları, reçineler, berbat edilmemiş harika karanfil ve diğerleri. Norne’nin bu içeriklerden oluştuğunu söyleyebilirim kısaca ama bu parfümden öyle üstün körü bahsederek geçmek olmaz.

Sisle kaplı sık ağaçlardan oluşan ormanda yürürken etraftan hissettiğimiz ya sonsuz sessizlik ya edebi huzur ya da doğanın kokusudur. Karla kaplı uçsuz bucaksız orman bize çam, köknar ve sedir ağaçlarını sunar çoğu zaman. Etraftaki likenler, eğrelti otları, reçine, yosun, baldıran otu ve daha onlarca tür bitki, ormanın koku senfonisini bize koklatır. Dünyada insan eliyle yapılmış hiç bir yapı veya eser bu huzuru ve kokular armonisini bize veremez. İşte ormanlar bunun için güzeldir ve değerlidir. Norne, onu koklayana böyle bir hissiyat vaat ediyor sanki.

İskandinavya’nın, Sibirya’nın veya Kanada’nın kuzeyindeki sürekli kar altındaki çam ve yeşilliği asla kaybolmayan iğne yapraklı ormanların Norne gibi kokacağına emin olabilirsiniz. Çam ağaçlarından akan reçinelerin, yerlere düşmüş kozalakların, bir ressamın paletinden gelen terebentinin, kereste fabrikasının ve hatta Bhutan’daki Budist tapınağının, testereyle yeni ağaç kesmiş ormancının Norne gibi kokacağına eminim.

Norne bana, karlarla kaplı bir ormandaki dağ kulübesini çağrıştırıyor. Kulübenin küçük pencerelerinden dışarıya sızan ışık, içeride yanan büyük bir odun sobası, bir köşeye dizilmiş sobaya sığacak şekilde kesilmiş odunlar, o odunları taşırken yerlere az da olsa dökülen talaşlar yine Norne’nin bende hissettirdikleri. Sadece karlı kuzey ormanlarını değil, içerisindeki tütsü ve gizemli dumansılık aynı zamanda Uzak Doğu Asya’yı, Çin’i, Hindistan’ın ücra kasabalarını ve Nepal gibi inanç merkezlerini de hatırlatıyor.

Sonuç olarak Norne, olabilecek en kaliteli kuru sayılabilecek odunsu parfümlerden birisi ve kullanım döneminde onu çok sevdim. Böylesine başyapıtlar kolay kolay karşımıza çıkmıyor ve bu anlamda Josh Lobb’a ne kadar teşekkür etsek az. Bay Lobb, Norne’yi tasarlarken Edgar Allen Poe tarzı, hastalıklı, geceye ait, loş hissettiren şiirsel ve karanlık bir koku formu yaratmak istemiş ki gayet de başarılı olmuş.

Ama her şey ne yazık ki yine tozpembe değil. Norne 2012 çıkışlı ve görebildiğim kadarıyla üretimi bitmiş. Dünya üzerinde bile parfümü bulmak çok zor. Ve ne yazık ki böyle bir güzellikten parfüm dünyası artık mahrum kalacak. Neden bütün harika parfümlerin ya üretimi bitirilir ya da formülleri değiştirilip berbat edilir?

Norne, Extrait formunda ve iyi bir performansa sahip. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında normal. Çok yoğun bir vizkositeye sahip olduğu için kıyafetlerinizde leke bırakacaktır aman dikkatli olun. Kullanım döneminde tenimde bile her seferinde koyu yeşil bir katman oluşmasını sağladı. Ten üzerinde harikalar yaratan Norne, kıyafet üzerinde biraz sıradan durdu. Onun içindir ki tende denemenizi öneririm. Uniseks olarak düşünülse de erkek kullanımına yakın duruyor. Kış parfümü Norne. Serin ilkbahar-sonbahar bile ona uymaz. Hele ki eksi derecelerdeki havada onu koklamaya doyamayacağınızı düşünüyorum.

Kimi kullanıcıların Serge Lutens’in harika parfümü Fille en Aiguilles’e benzetmesi normaldir. İki parfümün de odunsu ve reçineli tarafı gerçekten de birbirini andırıyor. Ve son olarak Norne neredeyse mükemmel bir parfüm.

Koku Güzelliği:10/9

21 Aralık 2018 Cuma

Roberto Cavalli – Signature (2012)

Yaklaşık iki yıl önce sonbaharın havayı hafiften serinlettiği küçük bir sahil kasabasında bulunan Gratis mağazasına girmiştim ve her Gratis mağazasına giren erkeğin maruz kaldığı o acayip bakışlara maruz kalmıştım mağaza çalışanı hanımefendiler tarafından 🙂 Neyse ki bu durumu hayata küsme sebebi olarak görmeden tabii ki parfüm bölümüne yönelmiştim. Her zamanki gibi kadın parfümleri çoğunluktaydı ve testerı olan birkaç koku vardı. Onlardan bir tanesi de uygun fiyatlı parfümleriyle tanınan Ulric de Varens’in UDV Divine Issime idi. Büyük beklentiye girmeden denedim üzerimde ve dışarıya çıktım. Kolumdan gelen koku bir süre sonra oldukça ilgimi çekmeye başlamıştı serin sonbahar rüzgarıyla birlikte. Sahildeki balık lokantalarının ve kafelerin müşterileri giderek azalıyordu ama kolumdan gelen koku daha fazla hoşuma gidiyordu. Böylece tanışmıştım UDV Divine Issime ile.

İlerleyen zamanlarda araştırmacı-parfümsever olarak bu parfümün Roberto Cavalli’nin 2012 çıkışlı kadın parfümüne çok benzediğini öğrendim. Şu andaki Roberto Cavalli’nin internet sitesine göre Signature ismini almış parfümü de böylece merak etmeye başlamıştım. 2018 yılının bu yağmurlu Aralık ayında kullanmaya başladım Signature’yi. Kendi internet sitesinde amberli çiçeksi koku ailesine dahil edilmiş Signature.

Parfümün açılışı ferah sayılamayacak portakal çiçeği ve bir parça yumuşak biberle gerçekleşiyor. Kaliteli ve hoş açılışından sonra parfümün ana teması ortaya çıkıyor: Tatlı, kremsi beyaz çiçekler. Biraz sümbülteber, hafiften ylang ylang ve belki de yumuşak yasemin olabilecek en lezzetli ve kremsi haliyle verilmiş. Tabii orta kısımdan itibaren leziz vanilya da partiye katılıyor. Son bölümde değişiklik yok. Kremsi beyaz çiçekler ve vanilya tenden ayrılana kadar görevine devam ediyor ama vanilya daha etkili kapanışta.

Signature, safkan bir kadın parfümü. Başlangıcından sonuna kadar dişi, cazibeli, çekici ve bu kelimeyi parfümler için kullanmayı abartılı bulsam da seksi diyebilirim. Yumuşacık pamuk gibi parfüm. Asi, karanlık, koyu, sert veya keskin değil. Sivri uçları yok denebilir. Vanilya kullanımıyla azıcık Noir Pour Femme’yi andırıyor gibime geldi.

Bir tarafıyla anaç, masum, duygusal, dengeli şekilde pudralı, leziz, tatlı, konforlu ve güvenli kokuyor. Diğer taraftan da şehvetli, baştan çıkarıcı, şuh, çekici, tensel, zevk düşkünü heteroseksüel kadın gibi de hissettiriyor. Onu deneyip de nefret edecek kişi sayısı azdır. Genele hitap eden fakat bunu günümüzün modern parfümlerindeki gibi ayağa düşürmeden belli kalitenin üzerinde yapabilen parfümlerden Signature.

Yapaylığın neredeyse olmadığı bu Eau de Parfum’un en büyük iki günahı olarak şunları sıralayabilirim. Birincisi tekdüze oluşu ve hemen hemen hiç değişmeden ilerlemesi ki bu durum bir süre sonra ondan sıkılmanızı sağlayabilir. İkinci günahıysa performansının zayıflığı. EDP olmasına rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı iyi olmadı bende ama bu iki günah, onu cadı ilan edip yakmamızı gerektirmiyor.

 

Şuna eminim ki fazlasıyla feminen beyaz çiçekleri parfümlerde sevemiyorum fakat bu tür kremsi ve vanilyamsı beyaz çiçekler, kaliteli verildiyse genelde itirazım olmaz. Muhtemelen beyaz çiçeklerin ev sevdiğim formu bu. Demem o ki Signature’yi sevdim. Onun lezzetli mis gibi kokusunu içime çekmekten zevk aldım her seferinde. Eğer bu tarz parfümleri seviyorsanız deneme listenize alabilirsiniz.

Onun kadınsı yönü kimi zaman yaşı otuz ve üzerindeki hanımefendilere yakışacak gibi hissettiriyor. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma da gece kıyafetine de uyum sağlayacaktır. Kokusunun tasarımını ana akım markalar için popüler işlere imza atmış burun Louise Turner yapmış.

Son Not: Gratis veya Watson’s mağazasına giren erkeklere lütfen Mars gezegeninden dünyaya yanlışlıkla düşmüş uzaylı gibi bakmayın değerli hanımefendiler 🙂

Koku Güzelliği:10/7

17 Aralık 2018 Pazartesi

Zadig & Voltaire – This is Him (2016)

1997 yılında Thierry Gillier, isminin ilhamını filozof ve yazar Voltaire’den alan hazır giyim markasını kurdu. Voltaire’nin ünlü kitabı Zadig’in de ismiyle beraber Zadig & Voltaire haline gelen moda markası, ilk parfümünü 2009 yılında piyasaya sürdü. 2018 yılının sonları itibariyle on beş parfümlük koleksiyona ulaşan Zadig & Voltaire’nin en popüler erkek parfümü This is Him denebilir.

This is Him, Zadig & Voltaire’nin internet sitesinde “Siyah, güçlü. Sert-deri ruhlu beyefendi rocker. Sınırsız, modern kahraman, kararlı bir şekilde erkeksi” olarak tanıtılmış. Parfümün açılışı koyu ve karanlık vanilya-çikolata-tütsü üçlüsüyle gerçekleşiyor. Yüksek kaliteli ve harika üst notaları yeni nesil parfümlerde algıladığım en başarılı başlangıç diyebilirim. Orta kısımda çikolatamsı kısım geride kalırken şekerli vanilya, deri ve baharatlarla yola devam ediliyor. Başlangıcı kadar çarpıcı olmasa da fena değil orta notalar. Son kısımda şekerli vanilya hala etkili. Vanilyaya yapay sedir ağacı ve vetiver ekleniyor ki parfümün en vasat kısmı kapanışı oluyor.

This is Him, bolca tatlı modern bir baharat-vanilya-sedir ağacı parfümü gibi görünüyor. Parfümün en ilginç notası tütsü bildiğimiz anlamda kuru ve dumansı değil, odunsu ve şekerli verilmiş. Parfümün geneli karanlık sayılabilecek vanilya temasına sahip denebilir. Orta kısımdan itibaren parfümden koyu bir deri kokusu geliyor ki kimi yorumcular bu duruma değinmiş. Bence de orta notalarda deri var ve kendisini sınırlı ölçüde gösteriyor.

Başlangıcında gayet iyi iş çıkaran vanilya sonlara doğru oldukça vasat hale geliyor ki şaşırtıcı değil bu durum. Yeni nesil parfümlerdeki ‘harika üst notalar-kötü alt notalar’ çıkmazı bu parfümde de geçerli ne yazık ki. Çok güzel başlayan ve sıkıcı biten bir arkadaş This is Him. Kapanışı biraz daha özenli olsaymış, son zamanların en başarılı yeni parfümlerinden birisi denebilirdi. Yeni nesil bolca tatlı, modern, çoğu erkeğin ve kadının beğenebileceği This is Him, hediye olarak alınırsa hiç fena seçenek olmaz. Hem uygun fiyatı hem de kalıcılığıyla This is Him genç erkek arkadaşları rahatlıkla tavlayacaktır.

Kalıcılık dedim de aklıma geldi. Performans anlamında ortalama bir yerde duruyor This is Him. Her ne kadar etrafa yayılımı sınırlı olsa da kalıcılığı gayet iyi. Bu durum kalıcılık sevdalılarının ilgisini çekecektir. Tam bir kış parfümü. Kapalı, soğuk havalarda harika olacaktır onu kullanmak. Çok erkeksi olduğunu söyleyemem. Otuz beş yaşın altındaki erkeklere önerebilirim.

EDT formundaki This is Him’in kokusunun tasarımını sektörün tanınmış iki burnu Nathalie Lorson ve Aurelien Guichard yapmış.

Koku Güzelliği:10/7

13 Aralık 2018 Perşembe

Parfum d’Empire – Musc Tonkin (2012)

“Belki şaşıracaksınız ama misk kokusunun her türlü varyasyonundan nefret ederim. Günümüzde parfümeri sektöründe kullanılan misklerin hepsi yapaydır. Önceki yüzyıllarda hayvanlardan elde edilen doğal misk, hayvanları koruma konusundaki bilinç arttıkça yasaklandı. Hiçbir bileşenin veremeyeceği hayvansı ve cinsel boyutu olan bir notadır misk. Yeri doldurulamaz bir içeriktir. Bugün için içeriğinde misk olmayan parfüme rastlamak zordur. Miskin önemli özellikleri vardır. İyi bir sabitleyicidir hatta daha fazlasıdır. Parfümün formülüne difüzyon verir ve kokunun patlamasına yardımcı olur. Ama misk kokusu çoğu zaman hayal kırıklığı yaratır çünkü temiz çamaşır gibi kokar. Laboratuar ortamında geliştirilen misk kokularının yüzlerce çeşidi var artık. Temizlik ürünlerinde sıklıkla kullanılır yapay misk kokusu çünkü insanda temizlik hissiyatı uyandırır.

2012 yılında tasarladığım Musc Tonkin parfümünde temiz kokmasından ziyade miskin hayvansı tarafını öne çıkardım. Hayvansı miski çeşitli içeriklerle yeniden yaratmaya çalıştım. Musc Tonkin’de hayvansal notalar, çiçekler, osmantus, sümbülteber, gül ve başka bazı içeriklerin duyusal yönleri üzerinde çalıştım.”

Parfum d’Empire’nin kurucusu ve sahibi Marc-Antoine Corticchiato, kendi tasarladığı parfümü Musc Tonkin için yukarıdaki söyleşisinde epey detay vermiş. Benim oldukça sevdiğim ve parfümlerini denemeye çalıştığım az sayıdaki niş markadan birisi olan Parfum d’Empire’nin Musc Tonkin parfümü epeydir dolabımda duruyordu ve havaların soğumasını bekliyordum çünkü okuduğum kadarıyla sert bir kış parfümüydü. Kendi sitelerinde “güçlü, bağımlılık yaratan ve erotik auraya sahip” olarak sunulan Musc Tonkin’in açılışı hayvansı misk ve geri plandaki baharatlarla gerçekleşiyor. Yoğun ve keskin açılışta misksi hayvansılık ön planda. Geri plandaki baharatlarsa eski tarz fujerleri anımsatacak gibi hatta azıcık tütün kolonyasını bile andırıyor. Orta kısımda hayvansı yapı devam ediyor. Baharatlar hala geride ama parfüme müthiş bir hava katıyorlar. Baharatlardan en belirgin olanı yüksek kaliteli karanfil diyebilirim Orta bölümde bir parça kuru sabunsu yapı ekleniyor. Kimi yorumcular yaseminden geldiğini iddia ediyor buradaki kuru sabunsuluğun. Neden olmasın. Kapanışta baharatlar iyice öne çıkıyor. Karanfil önderliğindeki harika baharatlar parfümün en sevdiğim yeri oluyor.

Musc Tonkin isminin hakkını verircesine miskli ve hayvansı kokuyor. İlk anlarda burna sağlam bir yumruk atan Musc Tonkin ancak sonlarda biraz sakinleşiyor. Başlangıcı benim için fazla hayvansı diyebilirim. Orta kısım da epey kuru ve sabunsu ama hala belli düzeyde erkeksi Musc Tonkin. Son bölümüyse favorim oluyor.

Musc Tonkin, günümüzün modern parfümlerinden uzak, kendi başına takılan uyumsuz bir mağara adamı adeta. Parfüm soğuklarda harika ve soğuk karaktere bürünüyor, ev içindeki sıcak ortamdaysa kokusu fazlasıyla bıktırıcı, sabunsu, sıcak ve kuru. Buradan anlaşılacağı üzere o tam bir kış parfümü. Soğuk havalarda, karlı günlerde, sıcaklığın eksilere düştüğü gecelerde onu kullanmak eşsiz bir deneyim yaşatacaktır size.

Musc Tonkin, ne yazık ki benim pek sevmediğim hayvansı bir arkadaş olduğu için kullanım döneminde kendime yakın bulamadım. Her ne kadar geri plandaki harika baharatlara şapka çıkarsam da gerek sabunsuluğu gerekse hayvansı miskli tarafı benim için fazlasıyla zorlayıcı ve konforsuz. Zaten genel beğeniye hitap ettiğini söylemek mümkün değil Musc Tonkin’in. Herkesin sevemeyeceği zor bir parfüm. Fazlasıyla tematik ve burnu yoruyor. Zaman zaman baş ağrısı da yaptı. Yine de bu tür hayvansı parfümlere ilgisi olanların muhakkak denemesi gerektiğini düşünüyorum.

Biraz Kouros’a biraz Muscs Koublai Khan’a benzeyen genel tarzı yüksek kaliteli ve sıradışı. Extrait formundaki Musc Tonkin’in performansı idare eder. İlk patlamayı saymazsak tene yakın durduğu söylenebilir. Kalıcılığı yeterli. Uniseks olarak pazarlansa da erkek kullanımına daha yakın.

Koku Güzelliği:10/6.5

9 Aralık 2018 Pazar

Jean Paul Gaultier – Scandal (2017)

Jean Paul Gaultier’in piyasaya sürdüğü parfümlerin uzun zamandır bekleneni verememesi muhtemelen Scandal’a daha önem verilmesine sebep oldu. 2017 yılının haziran ayında dünya prömiyeri yapılan Scandal isimli kadın parfümünün sunumu ünlü Hotel de Behague’da yapıldı. Avrupa sosyetesinden isimler, modeller, İspanyol dansçı Blanca Li ve diğer konuklar karşılarında kırmızı ve karanlık sayılabilecek bir parti buldular.

Neon ışıklar, kırmızı giymiş garsonlar ve dansçılar parfümün dünya prömiyerinin ilginç olmasını sağlamak içindi. Moulin Rouge kabaresine benzeyen partiye en son tabii ki Jean Paul Gaultier katıldı. Ve böylece markanın en yeni kadın parfümü, çarpıcı ve iddialı ismiyle dünya pazarlarına sunuldu. Scandal’ın kokusunu tasarlayan ünlü parfümör Daphne Bugey, Scandal için özetle şunları söylemiş: “Bu parfümü güçlü, özgür ruhlu, cesur, çok yönlü kadınlar için tasarladım. Scandal, şekerli, bağımlılık yaratan aynı zamanda kompleks bir parfümdür. Onu kokladığınızda bal peteğini kokluyormuş hissi verir. Bal notası parfümlerde yeni kullanılan bir içerik değil ama kullanması da bir o kadar zordur. Beyaz çiçeklerden oluşan parfümün baş bölümünde bulunan gardenya notası güçlü, meyveli ve kadifemsi his verir. Buradaki beyaz çiçekler bir kadının şık tarafını temsil eder. Scandal’da kullanılan paçuliyse seksi gece hayatını çağrıştırır.”

Scandal’ın açılışı şekerli portakal ve mayhoş meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında kan portakalı bulunuyor. Muhtemelen oradan gelen turunçgilimsi hissiyat asla ferah ya da hafif değil. Tanıdık ve modern meyveli açılıştan sonra çiçekler kendisini göstermeye başlıyor. Beyaz çiçeklerin hakimiyetindeki orta kısımda gardenya, yasemin ve bir parça portakal çiçeği olduğu söylenebilir. Orta kısımda çiçeklere şekerli hatta karamelimsi yapı eşlik etmeye devam ediyor. Son bölüm hala fazlaca tatlı. Kapanışta kadifemsi ve hafiften metalik paçuliyle yine kadınsı şekilde son buluyor Scandal. Alt notaları en sevdiğim kısmı oldu.

İsmine bakınca bu parfümün pazarda ilgi çekmek için tasarlandığı, hoş şişesinin raflarda çoğu kadının gözünü alacağı ve kokusunun da modern şekerli meyve-çiçek-paçuliden oluştuğunu söylersek, Scandal’ın özetini yapmış oluruz. Lezzetli meyveler, süper-kadınsı beyaz çiçekler ve karamelli paçuli Scandal’ı çok tanıdık bir kadın parfümüne dönüştürüyor.

Tanıdık diyorsun da hangi parfümleri andırıyor Parfüm Merakı derseniz işte Scandal’ın rakipleri: Prada – Candy, La Vie Est Belle, Poison Girl, Miss Dior, Coco Mademoiselle, YSL – Mon Paris, D&G – The One, Lolita Lempicka ve diğerleri. Bu yeni nesil bol şekerli, meyveli, çiçeksi ve süper-feminen kadın parfümlerinin arasına Scandal da yerleşiyor. Genel yapısını birçok kadının seveceğini ve kolayca benimseyeceğini düşünüyorum. Bu anlamda popüler olma ihtimali bulunan bir parfüm fakat ne yazık ki kalite anlamında harikalar yaratamıyor. Başlangıcını ve sonlarını sevdiğim Scandal’ın orta bölümü ne yazık ki hiç de bana göre değildi.

Scandal’ı beğendim mi? Bir kere benim için fazlasıyla şekerli ve kadınsı. Bu demek değil ki size bu parfüm uymaz. Eğer bu tür modern meyveli-çiçeksi-paçuli temalı parfümlere ilginiz varsa Scandal fena seçim değil. Cazibeli, dikkat çekici ve çarpıcı kokusu, doğru kadında hoş bir silaha dönüşebilir. Genel olarak etrafta uçuşan şekerli ve pudralı parfümleri anımsatan Scandal, gündüz kullanımlarına uyacak gibi dursa da akşam kokusu olmaya daha yakın sanki.

Scandal, EDP formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Yaş olarak sanki 25 ve üzerindeki kadınlara yakın duruyor. Tam bir kış parfümü olduğunu belirtmem gerekiyor. Kokusunun tasarımını Daphne Bugey, Fabrice Pellegrin ve Christophe Raynaud birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

5 Aralık 2018 Çarşamba

Azzaro – Wanted by Night (2018)

Azzaro’nun 2016 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Wanted’ın kısa süre sonra devam kokuları gelmeye başladı. 2017 yılında Wanted Freeride çıktı. 2018’de ise Wanted by Night karşımızdaydı. Serinin ilk parfümü Wanted’ı yakın zamanda kullanmış ve pek başarılı bulmamıştım. Bakalım Night versiyonu nasıl olmuş.

Azzaro’nun internet sitesinde Wanted by Night odunsu-oryantal-baharatlı koku ailesine dahil edilmiş. Parfümün açılışı ekşi ve buruk turunçgillere eşlik eden vasat meyvelerle gerçekleşiyor. Sulandırılmış hissi veren mandalina-portakal ve mahiyetini çıkartamadığım şekerli ve modern meyveleri tabii ki sevemedim. Orta kısma geçildiğinde neyse ki meyveler, baharatlara eşlik ediyor. Dinamik ve canlı baharatlar bir parça metalik ve bolca tatlılık içeriyor. Baharatlara tütün ve sedir ağacı da eşlik ediyor. Sedir ağacı tahmin edeceğiniz üzere yapay ve neredeyse Iso E Super tarzında. Kapanışta yapay sedir ağacı, kuru vetiver ve ambroxan benzeri yapıyla sonlanıyor.

Wanted by Night, son yıllarda örneğine çokça rastladığımız yapay-modern-metalik, aromatik-meyveli-baharatlı-odunsu bir vasatlık örneği diyebilirim kısaca. Evet, bu yazının tamamı bir önceki cümlede özetlenebilir sanırım. Marketlerde satılan ucuz, genç erkekleri (15-21) hedefleyen, hiçbir amacı ve çekiciliği olmayan bir deneme daha gelmiş Azzaro’dan. Ah be Azzaro, bari geçmişindeki ünlü erkek parfüm klasiklerinden biraz utansan da şöyle ucubeleri karşımıza parfüm diye çıkartmasan keşke.

Başlangıçtaki ekşi ve kötü meyveler ne yazık ki orta kısmın sonlarına kadar hissediliyor. Bir tek sıcak baharatlı orta kısım sevilesi, onun dışında direkt cinayet sebebi Wanted by Night. Absürt ve çocukça şişesinden bahsetmeme bile gerek yok sanırım.

Daha da bir şey yazasım gelmiyor Parfüm Meraklıları siz anladınız durumu. Ultra jenerik bu arkadaşın tasarımcıları Michel Girard ve Quentin Bisch. EDP formundaki Wanted by Night’ın performansı iyi değil. Etrafa yayılımı düşük, kalıcılık eh işte. Serin ilkbahar-sonbahar kullanımına uygun. Günlük kullanıma, spor kıyafetlere uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/4

1 Aralık 2018 Cumartesi

Oliver & Co. – Resina (2012)

Madrid merkezli niş parfümevi Oliver & Co.’nun avangart tarzı, beklenmedik ve tutkulu parfümler yapmalarını sağlıyor. Dünya niş parfüm sektöründe yavaş yavaş ismini duyurmaya başlayan Oliver & Co.’nun geçtiğimiz aylarda Vetiverus’unu denemiş ve pek beğenmemiştim. Bakalım Resina neler hissettirecek bana.

Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış Resina: “Reçinelerin çoğunun harmanlandığı pervasız bir bileşim: labdanum, mür, opoponaks, benzoin ve diğerleri. Sonuç, baharatlı ve hoş çiçek notalarıyla dolu zengin ve görkemli bir karışımdır ve bunların hepsinin toplamı olan yeni bir reçine kokusuyla sonuçlanır. Bu bileşenler şık ve cüretkar bir koku oluşturan, Avustralya ateş ağacı yağının nadir esansı ile birleştirilmiştir.”

Resina’nın açılışı plastiğimsi reçinelerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki reçineler keskin ve kuru değil, kremsi, yumuşak ve sakin. Orta kısma geçildiğinde plastiğimsi-pudralı hissiyat azalırken, yumuşak baharatlar devreye giriyor. Bir parça kadınsı olmayan yasemin de var sanki orta kısımda. Son bölümde keskin olmayan odunsu notalarla kapanış gerçekleşiyor. Bir parça da kremsi vanilya var odunsulara eşlik eden. Resina’nın tüm olayı bu kadar.

Şimdi Oliver & Co.’nun internet sitesinde Resina’nın açıklanan notalarını yazayım da şaşırıp kalın: “Benzoin, kahve Co2 özütü, elemi reçinesi, fir balsamı özütü, ateş ağacı, buhur, ferah zencefil, yasemin, labdanum, mür, küçük hindistan cevizi, opoponaks, rooibox tentürü, yıldız anason, tolu balsamı, tonka fasulyesi.” Görüleceği üzere reçinelerin ağırlıkta olduğu notaların arasında kahve, buhur, rooibox, ateş ağacı gibi enteresan içerikler var fakat kullanım döneminde kahve ve buhura rastlamadım. Ateş ağacı ve rooibox’un nasıl koktuğu konusundaysa en ufak fikrim yok.

Resina’nın ismini ve notalarını gördüğümde bolca reçineli, ağır, keskin, baş ağrısı yapacak kurulukta bir parfüm bekliyordum, tabii ki yanıldım. Resina, yumuşak sayılabilecek plastiğimsi, pudramsı, kremsi, vanilyamsı, hafiften dumansı reçine-baharat parfümü gibi duruyor. İçerisindeki reçineler başka parfümlerde rastladığım reçinelere benzemiyor. Buradaki reçineler ağaçsı, çamsı, kozalağımsı ve yeşil değil. Reçineler, baharatlar ve odunsular da aynı şekilde kremsi, steril, endüstriyel şekilde verilmiş.

Bazı yorumcuların Resina’daki o derimsi-plastiğimsi hissiyatı yeni alınmış lastiğe, dalış giysisine, pudralı ameliyat eldivenlerine, deri el çantalarına benzetmelerini kesinlikle anlıyorum. Gerçekten de deriye benzeyen o tuhaf plastiğimsi hissiyat sonlara kadar mevcut ama ne olduğunun ismini bir türlü koyamıyorum.

Fotoğraf scentbar sitesinden alınmıştır.

Resina, ilginç şekilde Comme des Garçons’un Odeur serisi parfümlerine benziyor sanki. Örneğine pek rastlanamayacak bu soyut koku formu canlı değil, stabil, sakin, durağan ve tekdüze. Ayrıca karanlık, koyu ve ağır da değil Resina. Bu parfümü bir renge benzetsem beyaz olurdu.

Resina, çarpıcı ve aklınızı başından alan bir arkadaş değil. Farklı bir temayı kokusuna yansıtmış. Çok ilgimi çektiğini ve kullanmaktan keyif aldığımı söyleyemem Resina’yı. Kötü değil ama sanırım bana göre de değil Resina.

EDP formundaki Resina’nın kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Uniseks olarak pazarlansa da hafiften erkek tarafına yakın duruyor. Sonbahar-kış kullanımına uygun olacaktır. Kokusunu Oliver Valverde tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6