öd ağacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öd ağacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2020 Pazar

Xerjoff – More Than Words (2012)

Başarılı İtalyan niş parfümevi Xerjoff’u kimse tutamıyor. 2007 yılında parfüm üretimine geçen Xerjoff’un 2020 yılının ilk günlerinde toplamda 110’dan fazla esere imza attığını görüyoruz. Ortalama her sene on civarında parfüm üreten niş marka azdır. Xerjoff, parfüm koleksiyonunu giderek büyütüyor. Bu durum markanın dünya çapındaki bilinirliğini arttırıyor.

2012 yılında Join The Club isimli seriyi hayata geçirdi Xerjoff. On parfümden oluşan ilk Join The Club parfümleri, bugün itibariyle on üç kokudan oluşuyor ve Xerjoff’un bazı popüler parfümlerini de bünyesinde barındırıyor. More Than Words parfümü kısa sürede markanın yıldızlarından birisi oldu. Xerjoff’un internet sitesinde More Than Words’un edebiyat tutkusu ve içsel vizyonlarını vurgulamak için kelimelerin sanatsal cazibesini paylaşan yazarlar ve şairler için tasarlandığından bahsedilmiş. Parfümün isminin kelimelerden daha ötesi anlamına gelmesi ve resmi tanıtımdaki “Şiir Kulübü” vurgusu, kokusal entelektüalizmi vaat ettiği izlenimi veriyor.

Parfümün açılışı lezzetli ve yüksek kaliteli mayhoş kırmızı meyveler ve öd ağacı-gül temasıyla gerçekleşiyor. Üst notalardaki meyveler ne olabilir? Ahududu, kremsi vişne, tatlı menekşemsi kiraz veya iris çiçeğine bulanmış yaban mersini olabilir. Başlangıçtaki notaların ne olduğu konusunda kararsızım ama açılışının güllü lokumlara benzediğini söyleyebilirim. Orta kısımda lezzetli, tatlı, modern meyvemsi gül-öd ağacı temasına geri planda sıcak baharatlar ekleniyor. Orta bölüm büyük değişim göstermeden devam ediyor. Sonlarda meyvemsilik azalırken gül ve öd ağacı temasını rafine şekilde tamamlayan reçineler, kapanışta noktayı kokuyor.

More Than Words, arabik olmadan modern davranan, lükste sınır tanımayan gerçeküstü gül-öd ağacı kokusu desem abartmış olur muyum bilemiyorum. Pierre Montale’nin bizi alıştırdığı onlarca öd-gül temalı parfümünde ana eleman kuru, yapay, çamaşır suyunu anımsatan garip bileşimdir. Xerjoff ise öd ağacının o zorlayıcı baskın problematiğini farklı yöntemle yumuşatıp, çözmüş: Kremsi çiçekler (menekşe ve iris), lezzetli kırmızı meyveler (böğürtlen veya kiraz veya her neyse), sıcak ve gerçekçi gül. İşte More Than Words’un bu kadar sevilmesinin sebebi muhtemelen bu sıfır bilinmeyenli denklem.

İlk denediğim andan itibaren kendisini sevdirebilen harika gül aroması, Michelin yıldızlı restoranda sunulan güllü füzyon tatlılar kadar özenli ve duyusal açıdan çekici. Xerjoff, öd ağacının acımsı ve ilacımsı etkisini iris-menekşe benzeri çiçeklerin şekerli örtüsüyle gizlerken, gülün esansiyel-yağlı-Ortadoğulu tavrını gizemli meyvelerle dizginlemiş. Ortaya hem doğulu hem batılı, kullanımı/sevmesi kolay, çarpıcı, yüksek kaliteli eser çıkarmış. İşin daha da güzel tarafı performans anlamında gayet iyi iş çıkarıyor More Than Words.

Günümüz modern dünya Homo Sapiens’i (wikipedia’ya göre ortalama bir insanın yaşam süresi 79 yıldır, en fazla 45 km/sa hızında koşabilir, erkeğinin boyu 1,7, kadının boyu 1,6 metredir), herşeyin daha çoğunu ister ve insanların isteklerinin sınırsız olduğunu iktisada giriş dersinin ilk temel cümlesiyle öğreniriz. More Than Words, hem kalıcılık/inatçılık hem de etrafa yayılım anlamında gayet dirençli. EDP formunda ama Extrait rakipleriyle mücadele edebilecek cesarete sahip gibi. Onun, hep daha fazla kalıcılık ve bir metre etraftaki herkesin burnunu paralize edebilecek verim isteyen parfümseverler tarafından takdir edileceği düşünülebilir.

Xerjoff’un parfümlerinin korkutucu şekildeki yüksek fiyatlarına değineyim mi emin değilim. Eğer bir sanat eserinin maddi değeri önemli değil diyorsanız More Than Words’u alabilirsiniz. Kimi lüks mağazalarda, bir aylık asgari ücretin bedeline satılan Xerjoff parfümlerinin fiyatını abartılı bulursanız da sizi suçlayamam. Eğer eşinizin kredi kartıyla ondan habersiz bir şişe Xerjoff parfümü aldıysanız, kart ekstresini ona bir adet aspirin ve dil altı kalp ilacını verdikten sonra göstermenizi önerebilirim.

Uniseks olarak pazarlanıyor More Than Words. Kimi kullanıcılar onu kadınsı bulurken bazı parfümseverler de erkeksi bulmuş. Bu da onun doğru yaptığını ve tam bir uniseks olduğunu onaylıyor. Soğuk günlerin, serin çöl akşamlarının, havanın açık olduğu, güneşin parladığı ama buz gibi ayazın olduğu gündüzler için uygun More Than Words. Nemli ve sıcak yaz mevsiminde denemek isteyeceğimi sanmıyorum.

More Than Words’ü Chris Maurice tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

30 Aralık 2019 Pazartesi

Montale - Aoud Queen Roses

Yine kulaklıktan gelen, zihnimde uçuşan ritmler ve The Cure’un solisti Robert Smith’in eşsiz sesiyle amaçsızca dans edesi geliyor insanın… Oysa The Cure wikipedia’ya göre gotik rock gurubu, asla dans müzik yapmıyorlar. Ve ne tesadüf ki Friday I’m in Love’u dinliyorum hem de gri ve soğuk cuma günü. Bu şarkı kesinlikle gotik değil, hayat enerjisi aşılıyor:

Pazartesi maviyse umurumda değil
Salı griyse ve çarşamba da öyleyse
Perşembe seninle ilgilenmiyorum
Bugün Cuma, ben aşığım

Geçtiğimiz haftalarda az takipçili ama havalı 🙂 instagram hesabımda bir parfümsever arkadaşımız, ara ara dinlediğim müzikleri de paylaşmamı istemeseydi bu yazının başlangıcı muhtemelen şöyle olacaktı:

“2019 yılının sonları itibariyle 140’a yakın parfüme imza atan Montale niş parfümevi, onlarca Aoud isimli parfümünün ardından büyük bir sürpriz yaparak Aoud Queen Roses isimli sıradışı esere imza atmış!”

Her makul parfümsever gibi Montale’nin Aoud’la başlayan parfümlerini saymayı bırakmış birisi olarak Queen Roses ile karşıma nasıl koku formu çıkacağını tahmin ediyordum: Gül ve Öd ağacı.

Çılgınca saldırgan ve batı insanının zihin/algı/hissayat/duygu dünyasını sarsmak için üretim yaptığını düşünmeye başladığım Montale’nin Aoud Queen Roses’ine tabii ki bir doğu zihin dünyasına sahip birisi olarak önyargılı yaklaştığımı saklayamam. İyi de hangimizin önyargıları yok ki?

Her ne kadar üst paragraftaki teorimi çürütse de Montale’nin internet sitesinde Aoud Queen Roses’ın Gine’den gelen hibiskus çiçeği ve Grasse ile Arabistan’dan gelen gülle karıştırılarak oluşturulduğundan bahsedilmiş. Son tanıtım cümlesi tabii ki çarpıcı seçilmiş: “Doğu Prensesine layık bir öd.”

Sorun değil, teoriler ve komplolar çürütülmek içindir. Aoud Queen Roses’ın açılışı adeta Montale klasiğiyle imzalanmış: “Eczane deposu gibi kokan acımsı ve kuru öd ağacının yanında konumlanmış attarımsı, hacı yağımsı güçlü ve agresif gül. İlk saniyeler ve dakikalar, milyonlarca Montale parfümündeki gibi. Bu koku patetizmine zavallı burnum alışık ama hayatında ilk defa Montale parfümü kullanan masum ve deneyimsiz kokusever Selda hanım (Bu parfümü bana yolladığı için teşekkür ederim) gibi, fenalık geçirme aşamasına gelebilirsiniz. Mümkünse üst notaları, bir üniversite hastanesinin acil servisinin yakınlarında koklayın, ne olur ne olmaz.

Orta bölümü var mı bu parfümün bilemiyorum ama öd ağacının geriye çekilmesiyle kıpkırmızı güzel, ağır, karanlık ve gerçekçi gül/gül yaprağı temasına belli belirsiz eşlik eden sıcak baharatın (ilginç şekilde gül soğuk ve serin kokuyor) dışında leziz kırmızı meyveler var mı yoksa kimi yorumcuların kırmızı şaraba benzettiği akor nedir emin değil. Çünkü o bir Montale parfümü, onu koklarken çoğu zaman hangi notayı içinize çektiğinizi tahmin edemiyorsunuz.

Son kısımlar, üst-orta bölümle paralel ilerliyor. Büyük değişim yaşanmayan kapanışta, vahşi bir atın uysallaşıp, evcilleştiğini düşündürtüyor Aoud Queen Roses. Her bitişin ruhlarda bıraktığı hüzün, onun alt notalarında da var.

Açıklanan notalarında paçuli, öd ağacı, hibiskus, gül ve deri varmış Aoud Queen Roses’ın. Baskın deri hissedilmese de geri planda kalmayı tercih eden deriye benzemeyen deri kullanımıyla (ünlü Aoud Leather’ı hatırlayalım) yine kendisine özgü format geliştirmiş galiba Pierre Montale. Sonuç olarak parfümün ana temasını baskın kırmızı gül, öd ağacı ve misk oluşturuyor. Yine koyu yine ilacımsı yine sert yine kullanması zor yine sanatsal yine Arap-Ortadoğu coğrafyasına göz kırpan yine günlük hayatın akışına uyamayacak yine agresif yine çarpıcı bir gül-öd parfümü gelmiş Montale’den.

İsminden (Queen) ve kokusundan (feminen sayılabilecek gül) kadın parfümü olduğunu anladığımız Aoud Queen Roses, benim gibi çoğu kokuyu uniseks kategoriye çekmeye çalışan faniye bile dişil geldi. Hele ki onu bol bol üzerime sıkıp, soğuk ve karanlık sokaklarda ellerim ceplerimde yürürken, bir taraftan sokak kedilerine selam verip diğer taraftan şapkası kürklü montumdan yayılan efemine notalar, kendimi tedirgin hissetmeme sebep olmadı desem yalan olur. Yine de her şeye rağmen günlerden cuma gecesi ve The Cure’un Friday I’m in Love şarkısında söylediği gibi:

Pazartesi maviyse umurumda değil
Salı griyse ve çarşamba da öyleyse
Perşembe seninle ilgilenmiyorum
Bugün Cuma, ben aşığım

Çalışkan parfümör Pierre Montale’nin paletinden çıkan Aoud Queen Roses, tam bir kış canavarı. Havanın 5 derecenin altına düştüğü günlerde onu kullanmanın çok daha iyi sonuç verdiğini deneyimleyerek öğrendim, sıcak ofis ortamındaysa şaşırıp kaldı Aoud Queen Roses. On sekiz yaşındaki kız arkadaşları sahnenin gerisine alalım çünkü Aoud Queen Roses, kraliçelere ve orta yaş gurubu kadınlara uyacaktır.

Koku Güzelliği:10/6.5

20 Aralık 2019 Cuma

Ormonde Jayne – Rose Gold (2016)

İngiltere merkezli niş parfümevi Ormonde Jayne, son yıllarda büyük atak yaparak, arka arkaya yeni parfümlerini dünya kokuseverlerine sunuyor. Gösterişli ve provakatif kampanyalar yapmayan Ormonde Jayne’nin 2014 yılında Gold Collection isimli serisi hayata geçmişti. 2014 çıkışlı ilk parfüm Black Gold’du. Serinin ikinci parfümü 2016 yılı çıkışlı Rose Gold oldu. 2017 yılında da White Gold görücüye çıktı.

Ormonde Jayne’nin internet sitesinde Rose Gold’un iddialı ve canlandırıcı gül parfümü olduğu vurgulanmış. Doğru yerde kullanmaya bağlı olarak bir fıs uygulamanın yeterli olabileceği söylenmiş. Ayrıca sizi sıradışı hale getirebilecek büyüleyici ve görkemli olduğu da belirtilmiş.

Rose Gold’un açılışı serin-soğuk turunçgiller ve gülle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, bergamot ve portakal çiçeği özütü varmış. Üst notaları ferah olmayan turunçgilli gül temasına yakın denebilir. Başlangıcı gayet güzel. Orta bölümde ilginç şekilde serin tarafını kenara bırakıp, sıcak, neredeyse baharatlı, sabunsu, kremsi, vazelinsi karanlık gül kokusuna yerini bırakıyor. Yine resmi orta notalarında taif gülü, karanfil, yasemin, orkide ve nilüfer var. Orta kısımda artan gülün sebebi belli ki taif özütü. Taif gülüne eşlik eden karanfil-karabiber ve en gerideki sabunsu, yağlımsı yasemin, parfümün orta kısmına imzayı atıyor. Sonlarda gül yine etkili. Baharatlar kapanışta algılanabiliyor. Alt notalarda gülle birlikte verilen öd ağacı ve sandal ağacı, onun harika şekilde sonlanmasını sağlıyor.

Rose Gold, isminden de anlaşılacağı üzere gül ağırlıklı denebilir. Rose Gold’un farklı yanları şöyle sıralanabilir:

1) Başlangıçtaki serin turunçgilli gül
2) Parfümlerde çok sık görmediğimiz taif gülü
3) Hem kırmızı hem de şeffaf şişeye sahip olması
4) Schinus Molle (Türkçeye yalancı karabiber olarak çevrilmiş) notası.

Rose Gold, Türkiye’deki birçok kişinin koklaması halinde hacı yağlarını andıran güle benzetebileceği temaya sahip gibi. Bu durum çok anlaşılmaz değil çünkü koyu, ağır ve yağlımsı gül gibi kokan bir arkadaş. Başlangıçtaki soğuk turunçgillerin gayet farklı yöne çektiği Rose Gold, orta bölümde ödünsüz gül parfümüne dönüşüyor. Bu andan itibaren kullanması ve sevmesi zorlaşıyor. Aynı zamanda genele hitap etme olasılığı düşüyor fakat sanatsal fonksiyonlarını da göstermekten geri kalmıyor.

Rose Gold, Ormonde Jayne’nin internet sitesinde bahsettiği gibi yüzde otuz saf yağı içinde barındırdığını hissettiriyor. Bunu da baskın ve dolgun yapısıyla gerçekleştiriyor. Onun artistik gül parfümü olduğu belli. Ana akıma hitap etmeyen, niş parfümlere aşina olmayan kişilerin pek ilgisini çekmeyecek fakat düşünce olarak anlamlı bir deneme. Sonuç ise orta kısımda garip şekilde sabunsu hissettiren, başlangıcında ve sonlarında başarılı kokan bir eser.

Rose Gold’a aşık olmasam da bazı niş parfümlerin aksine giyilebilir buldum. İçeriğindeki gül ve çiçekler sayesinde kadın kullanımına yakın durduğunu söyleyebilirim. Çarpıcı ve farklı kokusuyla, gül merkezli parfümlerin içinde kendisine yer edinebilecek mi ilerleyen yıllar bize gösterecek.

Farklı kaynaklarda Rose Gold’un kokusunu Geza Schoen’in yaptığı yazılmış. Pure Parfum formundaki Rose Gold’un kalıcılığı gayet iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. 435 dolarlık inanılmaz yüksek fiyatına istinaden denemeden almanın hiç de iyi fikir olmadığını söylemeliyim. Tematik ve ağır yapısı, günlük kullanımdan ziyade akşam saatlerine uygun hale getiriyor onu.

Koku Güzelliği:10/7

21 Mayıs 2018 Pazartesi

Nishane – Karagoz (2017)

İstanbul merkezli niş parfümevi Nishane’nin yeni parfümleri sadece ülkemizde değil, yurtdışında da epey ilgi görüyor. Parfüm platformlarında kendisine yer bulmaya başlayan Nishane’nin eserleri, zaman zaman ödüller de alıyor yurtdışından. İlerleyen yıllarda daha da başarılı olacağını düşündüğüm Nishane’nin 2017 çıkışlı gölge oyunu serisini sanırım biliyorsunuz.

Üç parfümden oluşan gölge oyunu serisinin Hacivat ve Zenne’sini kullanmıştım. Şimdi sıra geldi Karagoz’e. Nishane’nin internet sitesinde hala bu üç parfümden oluşan gölge oyunu serisine dair hiç bir bilgi bulunmaması kafamı karıştırsa da gayri resmi kanallardan karşımıza çıkan notaları ilginç bir koku formuna sahip olduğunu müjdeliyor Karagoz’ün.

Üzüm, ananas, neroli, öd ağacı, amber, yasemin ve paçuli, nota diziliminin ağırlığını oluşturuyor anlaşılan. Karagoz’ün başlangıcındaki lezzetli ve kaliteli turunçgilleri tabii ki sevdim. İlk saniyelerdeki meyvemsi hissiyatta portakal-neroli-bergamot benzeri narenciyelerin etkili olduğunu sanıyorum. Orta bölümde meyveli yapı devam ediyor. Bu sefer turunçgiller değil de üzüm-ananas ikilisi devreye giriyor. Buradaki ananas Creed’in ünlü eseri Aventus’taki gibi parlak, canlı ve ferah verilmemiş. Hafiften koyu tarafı olan meyvelerden bence üzüm daha ön planda Karagoz’de. Orta bölüm fena değil. Kapanışta büyük hayal kırıklığı var ne yazık ki. Son bölümde ortada ne meyveler kalıyor ne de kalite hissiyatı. Yapaylık sınırındaki neredeyse metalik ambere eşlik eden ruhsuz paçuliyle kapanışı yapıyor.

Karagoz’un başlangıcında ve orta kısmında bulunan dinamik ve leziz meyvelerin, son kısımda birden tırpanlanarak garip bir ambere dönüşmesi hem şaşırtıcı hem de üzücü. Evet, Karagoz için bir meyve parfümü diyebilirim. Gerek üst notalarındaki gerekse orta kısımdaki gerçekçi ve ağız sulandıran meyveler Karagoz’e karakter verirken, kapanışı parfümün genel gidişatıyla uyumsuz olmuş bence.

Tabii meyveler derken çok ferah meyvemsilik akla gelebilir. Buradaki meyveler ozonik-meyvemsilikten ziyade biraz daha olgun, çocukça kokmayan ve azıcık koyu-karanlık verilmiş gibi. Karagoz’de aklımda kalan en belirleyici nota ise üzüm. Zaman zaman marketlerde satılan üzüm sularını aklıma getiren Karagoz, bu anlamda duruşunu ortaya koymaktan çekinmiyor.

Karagoz, turunçgiller-ananas ve üzüm kokularından oluşan bir deneme sanki. Onlara destek veren sınırlı sayıdaki beyaz çiçek onu asla abartılı şekilde kadınsı tarafa taşımıyor. Karagoz hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Karagoz’un büyük resmine baktığımızda başka parfümlere benzemeyen farklı yapısı memnun edici. Birbirinin aynısı parfümlere boğulduğumuz 2010’lu yılların sonlarında farklı kokularla karşılaşmak hem ufuk açıcı hem de geleceğe dair umut verici.

Fotoğraf fragrantica sitesinden alınmıştır.

Söylemeden edemeyeceğim. Kısaca ananas mevzusundan bahsedeyim. Son yıllarda özellikle niş markaların üzerinde durduğu birkaç nota var. Öd ağacı ve amber merkezli birçok esere imza atılırken, şimdi de araya ananas teması girdi. Tabii ananas kokusunun birden popüler olmasının sebebi bilineceği üzere Creed’in Aventus’u. 2010 yılında piyasaya çıkan Aventus öyle büyük ses getirdi ki rakipleri mecburen ananas merkezli parfümlere yer vermeye başladılar. 2010 yılı öncesinde bu kadar ananas temalı parfüme rastlamak imkansız gibi bir şeydi. Aventus’un ardından Tiziana Terenzi’nin Orion’u, M. Micallef’in Royal Vintage’i, Bond No.9’nın The Scent of Peace ve BondNo.9.com’u , Histoires de Parfums – Prolixe’si ve Mancera’nın Cedrat Boise’si hayatımıza girdi. Acaba Nishane’nin böyle bir dalganın üzerinde sörf yapma isteğinin sonucu mudur Karagoz bilemiyorum, sadece aklıma geldi paylaşmak istedim sizlerle.

Sonuç olarak ılık ilkbahar ve yaz akşamlarında kullanmak için ideal Karagoz. Kalite anlamında sonları dışında iyi. Koku güzelliği ise beni kendisine aşık edemese de bu tarz meyvemsi parfümleri sevenleri memnun edecektir.

Karagoz’un kokusunu parfümör Jorge Lee tasarlamış fakat markanın sahipleri Murat Katran ve Mert Güzel’de katkıda bulunmuşlar. Extrait de Parfum formundaki Karagoz’un performansı iyi. Kalıcılığı yüksek, fark edilirliği ilk yarım saat fena değil.

Koku Güzelliği:10/6

14 Ekim 2017 Cumartesi

Montale – Intense Pepper (2014)

Peru’dan pembe biber, Madagaskar’dan karabiber, Malezya’dan öd ağacı ve hazsal sedir ağacı (o ne yahu) ve değerli amberin karışımı olarak sunulmuş Montale’nin Intense Pepper’i. Maşallah Birleşmiş Milletler gibi parfüm Intense Pepper! Hazsal sedir ağacı nasıl oluyor ki o da ayrı konu?

2014 çıkışlı Intense Pepper, resmi tanıtımını bir kenara bırakacak olursam, ilk anda ismindeki bibere odaklıyorum ister istemez. Adındaki biberin keskinliği ve yoğunluğu acaba kokuya ne kadar yansımış diye düşünürken, ilgimi çekiveriyor bu arkadaş. Parfümlerde güzel verilmiş karabiberi seviyorum. Bakalım Intense Pepper’de nasıl verilmiş biber teması.

Parfümün açılışı buruk ve hüzünlü sayılabilecek olgun limonla gerçekleşiyor. Aromatik otların eşlik ettiği limon, eski klasikleri anımsatıyor. Açılışını sonbaharın ısıtmayan güneşinin verdiği o garip hisse benzetiyorum. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda beklenen durum gerçekleşiyor ve karabiber parfüme nüfuz etmeye başlıyor. Kaliteli verilmiş karabiber ile limonun karışımı hiç fena değil. Tabii sadece karabiber değil bence biraz kimyon da var orta kısımda. Kapanışta limonlu baharatlar devam ediyor. Bir parça yumuşak odunsular kompozisyonu tamamlıyor.

Intense Pepper, 1980’li yılların erkeksi şiprelerinin açılışındaki o hafiften mayhoş, parlak ve canlı olmayan ama ferah limona benziyor. Parfümün tanıtımında bahsedilmemiş ama biraz aromatik otlar da var gibi. Herkesin sevemeyeceğini düşündüğüm üst notalardaki limonu sevdim. Orta kısımda limona destek veren baharatlar hem uyumlu hem de kendilerini göstermenin peşinde. Yoğun ya da keskin sayılamayacak kimyon-karabiber ikilisinin turunçgillerle uyumu başarılı. Ve son kısımda büyük değişim olmuyor. Kapanıştaki sedir ağacı bir parça sıradan denebilir.

Intense Pepper, garip şekilde ferah sayılabilecek bibersi limon gibi kokuyor ama yaz sıcaklarında baharatın rahatsız edeceği açık, kışın ise kokunun bir parça ferah kaçacağı varsayılabilir. Yani kullanım dönemi dar bir parfüme benziyor. Serin ilkbahar-sonbahar için gayet uygun bence.

Intense Pepper’i ilk kullandığım andan itibaren bir parfüme çok benzettiğimi fark ettim. Kimi yorumcuların Bentley – Infinite Rush’a benzettiklerini gördüm ve hak verdim. Genel kokusu gerçekten benziyor ama tabii Intense Pepper daha kaliteli, güçlü ve güzel kokuyor. Fakat zihnim beni yanıltmıyorsa bir başka parfüme daha çok benzettim o da Cartier’in ünlü Declaration’ı. Jean Claude Ellena’nın nefis ve kafa karıştırıcı parfümü Declaration’dan etkilendi mi acaba Pierre Montale Intense Pepper’i oluştururken? Neden olmasın.

Sonuç olarak herkesin ilgisini çekmeyecek ama beni tavlayabilen bir eser Intense Pepper. Şunu da söyleyeyim ki derinliği olmayan, tekdüze devam ediyor. O üzerimdeyken ilginç bir hüzün hissediyorum. Kokusu ara ara burnuma geldikçe etrafa bakınıyorum nereden geliyor bu tanıdık aroma diye ama sonra aklıma geliyor. Hani bazı parfümler ya da şarkılar veyahut filmler vardır. Çok popüler değildir, çoğu kişi ilgisiz kalır, gerilerde bir yerlerde kendilerini sevecek kişiyi bekler adeta. Belki de Intense Pepper öyle bir parfümdür. Sebebini anlayamadığım şekilde zihnimde bir yerlere dokunuyor ama acaba nereye?

EDP formundaki Intense Pepper’in kalıcılığı iyi, fark edilirliği fena değil. Bir parça erkek kullanımına yakın sanki. Fazlaca tematik kokmuyor yani günlük kullanıma uyabilecek bir arkadaş. Ofis kullanımına bile hayır demeyecektir Intense Pepper. Yaş olaraksa otuz ve üzerindeki erkeklere yakışacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

10 Nisan 2017 Pazartesi

M. Micallef – Emir (2010)

1996 yılında Fransa’nın kokularla ünlü şehri Grasse’de kurulan M. Micallef parfümevinin, üst düzey lüks ürünler üzerine çalıştığını söyleyebilirim. Tabii bu tanımı ben değil, bizzat kendileri sitelerinde yapıyorlar. Martine Micallef ve Geoffrey Nejman ortaklığında kurulan M. Micallef, anlaşılacağı üzere Martine hanımın ismini kullanıyor. 2017 itibariyle 54 ülkede 900’den fazla noktada satışı yapılan M. Micallef, Türkiye’de Brandroom mağazalarında satılıyor hatırladığım kadarıyla.

Aslına bakılırsa M. Micallef’in son yıllarda en çok ismi geçen parfümü Royal Vintage. Aventus’a benzerliği sebebiyle oldukça ilgi gören Royal Vintage yerine, markanın bol bol övgü alan bir başka parfümü Emir’e göz atacağım. Emir, isminden de anlaşılacağı üzere Ortadoğu pazarı için tasarlanmış bir çalışma. Markanın özel serisi içinde yer alıyor. Kendi sitelerinde Emir’i oryantal olarak sınıflandırmışlar ve erkeksi yönünü vurgulamışlar.

Emir’in açılışı garip turunçgillerle gerçekleşiyor. Tuzlu ve aromatik-tozlu otların eşlik ettiği turunçgiller biraz soğuk hissiyat veriyor. Ferah sayılamayacak açılışı ne kötü ne harika. Orta kısma geçildiğinde turunçgiller geri çekilirken hayvansı baharatlar ve misk devreye giriyor. Misk, orta bölümde parfüme biraz şeffaf hava veriyor. Orta notalarda deri ve tütsü de var gibi. Son kısımda tütsü ve ağaçsılar ön planda. Çok kimse bahsetmemiş ama bence kapanışta tütsü önemli yer tutuyor.

Emir için genellikle öd temasının öne çıktığı söyleniyor ki kendilerince haklı olabilirler. Bence Emir tozlu-tuzlu turunçgilli, baharatlı, miskli, hayvansı, odunsu bir parfüm. Şanslıyım ki hayvansallık abartılı verilmemiş. Kontrollü hayvansallık benim için bile rahatsız edici değil. Fakat bence Emir’in en akıla kazınan tarafı turunçgilli yapısı. Adı aklıma gelmeyen Montale’nin bir parfümünde rastladığım bu tuhaf turunçgilleri portakallı oralete benzetiyorum. Baharatlar çok baskın değil, turunçgillerin arkasına saklanmış durumda. Kabul etmek gerekir ki parfümün genelinde ferah bir güle benzeyen koku etrafta dolaşıyor ama Emir için ağır bir öd ağacı parfümü diyemem.

resmi emir yen

Emir’e yapılan övgüleri gördüğümde umutlanmıştım ama kullanım aşamasında kendime yakın bulamadım. Parfümdeki miski ve acayip turunçgilleri yüksek kaliteli ve uyumlu bulmadım. Orta kısımdaki zengin bölüm bile ilgimi çekemedi. Oldukça karakteristik ve farklı kokusu var Emir’in. Ağır değil ve Ortadoğu coğrafyasını çağrıştırmıyor. Bir yorumcunun dediği gibi soğuk ve mesafeli kokuyor fakat çok karanlık değil genel yapısı.

Sonuç olarak vasat bir niş parfüm bence Emir. Çarpıcı ve ilginç olmayan kokusu hayatımı asla değiştirmeyecek. Amacını ve konseptini anlayamadığım Emir, kendisini severek kullanacak parfümseverleri bulacaktır ama o kişilerin içinde ben yokum.

Emir EDP formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği normalin biraz altında. Erkek kullanımına yakın. Sonbahar-kış kullanımı için uygun. Emir’in kokusunu Jean Claude Astier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

16 Aralık 2016 Cuma

Gucci – Oud (2014)

Küresel parfüm pazarının 2013 yılında otuz milyar dolar büyüklüğe ulaştığı, 2018 yılındaysa kırk beş milyar dolara yaklaşan sektöre dönüşeceği söyleniyor. Araştırma şirketlerinin paylaştığı bu veriler muhtemelen gerçekleşecek. Parfüm markalarının bu pazardan pay kapmak için kıyasıya yarışmalarının sebebi, anlaşılacağı üzere pastanın büyüklüğü. Arap-Ortadoğu hattının, en hızlı büyüyen parfüm pazarı olduğu düşünülürse, markaların bu alana yatırım yapmaları şart.

Ralph Lauren, Roberto Cavalli, Carolina Herrera, Cartier gibi markaların hatta Zara’nın bile Oud temalı parfüm piyasaya sürmesi, diğer rakiplerin de harekete geçmesine sebep oluyor. Ve işte buradan hareketle karşımızda Gucci’nin Oud’u var.

Kendi sitelerinde nota dizilimi dışında bilgi olmayan Gucci Oud’un başlangıcı meyveli gülle gerçekleşiyor. Ahududu, armut ve kibar gül, ilk saniyelerde memnuniyet verici. Orta bölümde meyvelerin gittiğini yerine odunsu öd ağacının geldiğini görüyoruz. Gül hala etkili. Biraz safran ve paçuli var orta kısımda. Başlangıcı kadar güzel gelmedi bana orta notaları. Kapanışta büyük değişim yok. Odunsu öd ağacına seyreltilmiş hissi veren misk ekleniyor. Sıradan alt notalara sahip Gucci Oud.

Parfümün basın bülteninde, “egzotik bölgelere yapılan yolculuklardan esinlenen Gucci Oud’un, doğuya ait geleneksel içeriklerin karışımından oluştuğu” vurgulanıyor. Şimdi bu açıklama bize iki noktayı işaret ediyor. İlki, egzotik bölge denilerek Arap-Ortadoğu coğrafyasının kastedildiğini anlıyoruz. Yani Arap pazarına yönelik bir parfüm Gucci Oud. İkinci olarak doğuya ait geleneksel içerik denilerek, öd ağacının vurgulandığını görüyoruz.

GUCCI+OUD yen

Bu açıklamanın eşliğinde Gucci Oud’un başlangıcındaki baskın gülün sebebini kavrayabiliyoruz. İlk kısımdaki meyveli ve enerjik gül, kendi sitelerinde bahsettikleri armut ve gülün güzel, kadınsı karışımını çağrıştırıyor. Evet, açılışı bence kadın kullanımına yakın. Üst notalardaki hoş ve kaliteli gülden sonra, orta kısımda düşen kalite hissiyatı göze çarpıyor. Öd ağacının ağaçsı ve miskli verilmesi bence iyi sonuç vermemiş. Gül tabii ki etkili sonlara kadar fakat açılıştaki dinamik yapı, orta bölümden itibaren standart kadınsı, çiçeksi aromaya dönüşüyor. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan kuru paçuli bile kurtaramıyor durumu. Kötü mü değil ama bana pek uyduğunu söyleyemem.

Aslında kompozisyon çok basit Gucci Oud’da. Gül, öd ağacı, paçuli ve misk. Büyük değişim göstermeyen kokusu, derinlik içermiyor. Çok zengin kokmuyor ama kadınsı ve hafif karanlık durduğu söylenebilir. Basın bülteninde erkeklerinde kullanabileceği söyleniyor ama baskın gül suyu efekti sebebiyle, özellikle açılışı dişil hissiyat uyandırıyor. Tatlılığın verilişi abartılmamış neyse ki. Başlangıcı biraz tatlı, sonrasında daha kuru yöne doğru evriliyor.

Sonuç olarak Gucci’nin ana akım rakipleri için piyasaya sürdüğü Oud temalı parfümü harikalar yaratamıyor. Güzel başlangıcı dışında zihnimde çarpıcı izler bırakamadı. Yine de uygun fiyatlara bulunabilirse, bu türün meraklıları deneyebilir.

arap oud yen

EDP formunda Gucci Oud. Kalıcılığı iyi sayılır. Fark edilirliği ilk patlama dışında ortalamanın altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabileceğini düşünüyorum. Çok sivri tarafı yok kadın kullanımı için.

Koku Güzelliği:10/6