30 Ağustos 2020 Pazar

Creed – Aventus (2010)

Aventus’u anlama ve tanımlama çabalarımda artık sona gelmek istiyorum. Yıllar içerisinde iki defa hakkında yazı yazmamı sağlayan Aventus’un artık final yazısını kaleme almanın zamanı geldi. 2011 yılında Creed tarafından tanıtılan ve kısa sürede dünya çapında büyük yankı uyandıran Aventus isimli erkek parfümü, marka tarihinin en çok satan kokusu haline geldi. Birçok benzeri üretildi ve niş parfüm dünyasının popüler yıldızı denebilir. Creed’in bile Aventus’un böylesine büyük başarı yakalayacağını beklemediğini varsaymak yerinde olabilir.

Creed’in internet sitesinde Aventus’un gücü ve başarıyı kutlayan tarihi bir imparatorun dramatik yaşamından ilham aldığı belirtiliyor. Her ne kadar isim vermese de açık kaynaklardan Aventus’un Napolyon Bonapart’tan esinlendiğini biliyoruz. Aventus isminin “rüzgardan” kelimesinden türetilerek bulunduğu ve Aventus erkeğini her zaman sırtını başarı rüzgarlarına dayayarak dört nala koşan bir adam olarak tanımladığını görüyoruz. Ayrıca iyi yaşanmış bir hayatın tadını çıkaran bireyler için sofistike karışım olduğu da öne sürülmüş.

Aventus’un ilk saniyeleri ananas, elma ve tozlu yapraksılıkla gerçekleşiyor. Hafiften metalik ve ekşi meyvelerin (ananas ve elma) lezzetli, ferah, dumansı ve pürüzsüz olduğu söylenebilir. Bir parça bergamotun eşlik ettiği ilk saniyeler lezzetli ananasın önderliğinde geçiliyor. Orta bölümde mayhoş ananasın izleri devam ediyor. Orta notalarda parfümü böylesine ilginç ve sevilen yapan huş ağacı bizi karşılıyor. Dumansı ve ağaçsı davranan huş ağacıyla ananasın karışımı orta kısmı domine ediyor.  Orta notalarda gerilerden azıcık tütsü de algılıyorum. Açıklanan resmi orta notalarında pembe meyveler, paçuli ve yasemin görünüyor fakat hafiften plastiğimsi ağaçsılık daha etkili. Sonlarda görünüm pek değişmiyor. Odunsu ananas kapanışta da devam ediyor. Deriyi andıran odunsuluk sonlarda öne çıkıyor.

Aventus’un kokusal çözümlemesi uzun uzadıya yapılmayacak kadar basit. Ana yapı ekşi meyveler ve odunsulardan oluşuyor. Başlangıçtaki canlı ve dinamik ananas-elma ikilisinin orta kısımda huş ağacıyla dengelenmesiyle Aventus’un anlatması zor ilginç kokusu ortaya çıkıyor. Ağaçsılık kimi zaman dumansı hissiyat veriyor fakat asla karanlık ya da koyu kokmuyor. Aventus gayet açık, basit, düz, derinliğe sahip olmayan bir parfüm. Diğer taraftan da büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kimi zaman ucuz hissettiren, temiz, canlı, genele hitap eden, kadınların çok sevdiği forma sahip bir eser. Hem bu kadar basit ve mütevazi olup, hem de nasıl böylesine büyük fenomen haline geldi, anlaması zor.

Hayatın çoğu anında olduğu gibi nedenlerin peşinde koşmaktansa Aventus gibi popüler parfümü olduğu gibi kabul etmeliyiz sanırım. Creed markasının oldukça yüksek fiyatlara satılan parfümlerini düşününce, Aventus’un 100 ml.’sinin 435 dolar gibi akıl almaz rakama satılması normal gelebilir fakat bu parfümün böylesine uçuk rakamları hak edip, etmediği daha uzun yıllar tartışılacaktır.

Sonuç olarak 2010’lu yılların bol şekerli ve baharatlı erkek parfümlerinden ayrılan, yapaylığa rastlanmayan fakat doğal/gerçekçi de olmayan, kimilerinin marketlerde satılan ananas sularına benzettiği metalik meyvemsi kokusuyla Aventus’a eskisi kadar sinir olmuyorum ama ona aşık olanları da anlayamıyorum. Evet, herkesin istediği parfüme aşık olma özgürlüğü var ama vasatizmin sınırlarında dolaşan Aventus’un kolay kullanılabilir, konforlu ve güvenli koktuğunun da hakkını vermek istiyorum. Onu koklayıp nefret edecek çok fazla kişi çıkmayacaktır. Hele ki kadınların Aventus’a bayılmalarını nasıl açıklayabiliriz hiçbir fikrim yok.

Aventus ve daha genel olarak Creed’in parfümlerindeki batch kodu olayını çoğumuz biliyoruz. Aventus’un bir sürü batch kodlu versiyonu var ve benim denediğim efsane Aventus batch’lerinden Z01 idi. Bu ünlü batch’te ananasla deriyi andıran dumansı ağaçsılık hoş dengede vermiş. Özellikle sonları oldukça deri-odunsu davranıyor.

Kokusu altıncı nesil Creed baş parfümörü Olivier Creed ve oğlu Erwin tarafından tasarlanmış. Erkek parfümü olsa da uniseks olarak rahatlıkla kullanılabilir. Günlük kıyafetlere, spor sonrasına, deniz kenarına ve yaz akşamlarının uzun partilerinde kullanmak için doğru seçim olabilir. Çok soğuk kış günleri dışında her mevsime uyum sağlayabilir.

Eau de Parfum formundaki Aventus’un kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz.

Koku Güzelliği:10/7

25 Ağustos 2020 Salı

Chanel – Bleu de Chanel (2010)

Chanel parfüm biriminin 2010 yılında isminde mavi kelimesinin geçtiği erkek kokusu çıkarması, kuşkusuz büyük merak uyandırmıştı. Moda dünyasının havalı markası Chanel için çoğu kişi “onlar asla hata yapıp kötü parfüm çıkarmaz” demesine rağmen ilk zamanlarda yoğun eleştiriler aldı Bleu de Chanel. Gerek isminin Chanel’e yakışmayacak basitliği gerekse kokusunun fazlaca piyasa işi olması sebebiyle kimi Chanel kullanıcılarının hayal kırıklığına uğradığı söylenebilir.

Bleu de Chanel’in ilk olarak Eau de Toilette formunda piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. İlerleyen yıllarda Eau de Parfum ve en son Parfum versiyonu raflardaki yerini almış durumda. Benim kullandığım Eau de Toilette versiyonuydu. Chanel’in internet sitesinde Bleu de Chanel’in odunsu aromatik yönü vurgulanmış. Ayrıca temiz, taze ve son derece şehvetli koktuğu belirtilmiş.

Bleu de Chanel’in ilk saniyeleri aromatik otların desteklediği dinamik ve taze turunçgillerle gerçekleşiyor. Derin ve karanlık sayılabilecek greyfurda eşlik eden aromatik otlar biberiye ve kekik olabilir. Süper ferah davranmayan ilk saniyelerden sonra orta bölüme geçiliyor. Aromatik mavimsi deniz temasının yanına serin baharatlar ekleniyor. Buradaki en öne çıkan baharatın zencefil olduğunu düşünüyorum. Orta kısımda Iso E Super ve Calone’yi anımsatan geri planda hafiften yapaylık hissediliyor. Sonlarda Chanel’e göre sedir ağacı ve sandal ağacı var fakat ambroksan tarzı sentetiklerin daha çok yer kapladığını sanıyorum.

Karşımızda 2000’li yılların oldukça tanıdık koku formu var. Bleu de Chanel’in aromatik Akdeniz otlarının eşlik ettiği turunçgiller, lavanta, soğuk baharatlar, sentetik deniz kokusu ve odunsulardan oluştuğunu söyleyebilirim. Parfümün ismindeki mavi kelimesi kafa karıştırıcı çünkü tam olarak deniz-okyanus-su temalı rakiplerine benzemese de onu koklarken garip şekilde yosunsu hissiyat algılıyorsunuz. Sucul yaz parfümleri gibi çok ferah ve hafif değil tıpkı şişesinin rengi gibi koyu mavi kokuyor adeta. Onun için aromatik otsu baharat parfümü diyesim var.

Bleu de Chanel bir taraftan tanıdık, sıradan, yaratıcı olmayan ve hatta erkeklerin kullandığı traş sonrası kolonyaları veya traş köpüklerini anımsatıyor. Diğer taraftan da üst ve orta notalarında derin sucul, bitkisel ve yarı karanlık baharatları bünyesinde barındırıyor. Hem yapay ve vasat kokuyor hem de her ortamda kullanılabilecek hatta takım elbiseye uyum sağlayabilecek çok yönlülüğe sahip. Ayrıca tatlılık fazla değil, erkeksi davranıyor ve kadınlar onu anlamlandıramadığım şekilde seviyor. Zıtlıkları bünyesinde barındırıyor.

İyi de Bleu de Chanel neden bu kadar eleştiriliyor. Ucuz kokan piyasaya parfümlerine benzemesi, Chanel markasının ağırlığına ve elegant tavrına hakaret olarak düşünülüyor anladığım kadarıyla. Chanel’in genele yönelik parfümü, büyük kitlelere satış yapabilmesinin önünü açarken, markanın lüks karakterine de yara aldırıyor. Eğer Chanel de bu yola başvuruyorsa diğer markalar neler yapmaz diye insan düşünmeden edemiyor.

Ne denirse densin, oldukça seviliyor Bleu de Chanel fakat aklınızı başınızdan alamayacağını veya markanın lüks hissiyatını size yaşatamayacağını şimdiden kabullenmeniz gerekebilir. Sıradışı ya da sofistike değil ve eğer traş sonrası kolonyası benzeri bir parfüme yüz dolar civarında ödeme yapmak sizin için sorun değilse hiç durmayın ve ona sahip olun.

Kokusunu sektörün en ünlü isimlerinden Jacques Polge tasarlamış. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında diyebilirim. Serin ilkbahar günlerine yakışacağını tahmin ediyorum.

Koku Güzelliği:10/6

20 Ağustos 2020 Perşembe

Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)

Angeliques Sous La Pluie için parfüm editörü Frederic Malle ile 2000’li yılların en önemli koku yaratıcısı Jean-Claude Ellena’nın işbirliğinden doğan aşk çocuğu diyebilirim. Frederic Malle koleksiyonunun ilk eserlerinden olan Angeliques Sous La Pluie’yu uzun yıllar öncesinde kullanmış ve oldukça başarılı bulmuştum. Aradan geçen yılların ardından koku hafızamdan silinen bu parfümü tekrar kullanmaya karar verdim.

Frederic Malle’nin internet sitesinde odunsu, ferah, miskli olarak sınıflandırılmış. Tanıtım cümlelerinde empresyonizm sanat akım akımını andıran ifadelere yer verilmiş: “Doğanın izlenimci bir tasviri. Canlı sedir ve beyaz misk zemin üzerine ardıç meyveleri, pembe biber ve bergamotla renklendirilmiş melekotu çiçeklerinin suluboyayı andıran çizimi. Baharatlı tazeliğin kırılgan bir resminde, yağmurla bulanıklaşır gibi, mor ve grinin nüansları birbirine karışır.”

Bu sanatsal tanıtımın ardından parfümü tenime sürdüğümde ilk saniyelerde yeşil berrak otlar, ıslak nötr çiçekler ve serin-köksü vetiverle karşılaşıyorum. Yeşil temanın galbanumu anımsattığı açılış şemasında melekotu etkisinin büyük olmadığını ama geri planda durduğunu düşünebilirsiniz. Orta kısımda yeşil tema azalırken, daha odunsu-tütsülü tarafa doğru eviriliyor. Kuru ve yüksek kaliteli sedir ağacının yanında karanlık olmayan tütsünün bulunduğunu sanıyorum. Kapanış ne yazık ki çok zayıf ve hatta yok gibi. Miskli sedir ağacı son bölümde varla yok arasında gidip geliyor.

Angeliques Sous La Pluie isminin ne kadar doğru seçildiği ortada. Her ne kadar melek otu büyük resimde çok fazla yer kaplamasa da bu parfüm yağmur yağdıktan sonra etrafa enfes kokular saçan ve sedir ağaçlarıyla kaplı gizli bahçeyi size sunuyor. Bu pastoral koku profili beni rutubetli ormandan aniden karşımıza çıkan gizemli, berrak, duru göl kenarına götürüyor. Onun kokusu doğal, gerçekçi, yüksek kaliteli ve her şeyiyle doğaya ait.

Böylesine şiirsel parfüm dilini 2000 yıllarda çok az parfüm yaratıcısı konuşabilir ve Jean-Claude Ellena bu koku profili için mükemmel seçim dersem yanlış olmaz. Bu anlamda Frederic Malle’nin doğru editörlüğünü görüyoruz Angeliques Sous La Pluie özelinde.

Onu koklarken, izlenimci ressamların natürmortlarına bakıyormuş gibi hissediyorum. Bay Ellena’nın fırça darbeleri her zaman ki gibi basit, minimal, yüksek kaliteli ve akılda kalıcı denebilir. Angeliques Sous La Pluie, şık, sade, hoş ve sakin kompozisyona sahip. 2000’li yılların berbat ve hoyrat koku trendlerine çok uzak şükürler olsun ki. Ferah sayılabilecek yapısını asla yeni nesil şekerli, baharatlı, yapay sucul kimyasal bombalarla kıyaslamayın.

Angeliques Sous La Pluie, ferah ağaçsı modern parfümlerin en güzel örneklerinden birisi gibi duruyor. Kendine özgü kokusunu kimi kullanıcılar Voyage d’Hermes’e benzetmiş. Hafiften benzerlik olsa da Angeliques Sous La Pluie hem kokusal hem de sanatsal anlamda Voyage d’Hermes’ten birkaç gömlek üstün. Ayrıca Frederic Malle’nin şöhretli parfümü French Lover’ın daha zayıf haline benzetilmiş.

Geleyim kötü habere. Eau de Toilette formundaki parfümün performansı çok zayıf. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça az ki en çok şikayet edilen konu bu. Keşke biraz daha güçlü olsaydı. İlkbahar-yaz dönemi için uygun olacaktır. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/8.5

15 Ağustos 2020 Cumartesi

Carolina Herrera – Chic (2002)

Carolina Herrera’nın 2002 yılı çıkışlı kadın parfümü Chic, markanın yeni nesil kokularını temsil ediyor. Chic Woman’dan bir yıl sonra Chic’in erkek versiyonu da piyasaya sürülmüştü. Her ne kadar 212 serisi kadar büyük satış rakamlarına ulaşamasa da Chic isimli parfümler varlığını sürdürmeye çalıştı. Muhtemelen artık üretimi bitirilen Chic’in kadın versiyonuyla tanıştım kısa süre önce.

Carolina Herrera’nın internet sitesinden kaldırıldığını düşündüğüm Chic’in kadın versiyonu için bir süredir üretiminin bitirildiğine dair duyumlar geliyor. Kuvvetle muhtemel doğru olan Chic’in üretiminin sonlanmasıyla artık bu parfüme ulaşmanın mümkün olmayacağını söyleyebiliriz. Kullanım döneminde çiçeksi tarafa yakın bulduğum Chic’in açılışı beyaz sabunsu çiçeklerle gerçekleşiyor. Portakal çiçeği, zambak ve frezyadan oluşan üst notaları gayet kadınsı, çiçeksi ferah/sucul tarafa yakın duruyor. Orta kısımda frezyaya gül ekleniyor ki bu iki nota kadın parfümlerinde sıkça birlikte kullanılıyor. Başlangıçtaki nemli beyaz çiçekleri andırıyor orta kısımdaki yapı. Sonlarda değişim yok. Hafiften odunsuların ve miskin eşlik ettiği kapanışı oldukça zayıf denebilir.

Chic, ortalama sabunsu ferah beyaz çiçek-gül parfümüne benziyor. Kokusal formu gayet tanıdık, çokça tekrar edilen, yaratıcı olmayan basit ve düz çizgide ilerleyen yapısıyla, masum kadın parfümlerinin devamı gibi adeta. Kalite anlamında üst düzey değil ve uzun süreli kullanımlarda benim için süper sıkıcı olacağına eminim.

Ilık ilkbahar dönemine uyacak Chic, duru bir bahar parfümü olmanın ötesine geçemiyor. Zaman zaman Avon’un bazı kadın parfümlerini andıran yapısıyla, ağır olmayan koku arayan hanımefendilerin ilgisini çekebilir. Onun dışında uzun uzun bahsedilecek tarafı bulunmuyor.

Chic’i kullanan hanımefendilere bakılırsa kapsamlı reformülasyondan geçmiş ve güncel versiyonu pek başarılı bulunmamış. Muhtemelen kullandığım yeni şişelerden birisiydi ve çok iz bırakamadı hafızamda.

Eau de Parfum formundaki Chic’in kalıcılığı ve etrafa yayılımı ortalamanın altında. Kokusunu Alberto Morillas ve Jacques Cavallier gibi sektörün en popüler parfümörleri tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Paco Rabanne – Invictus Aqua (2016)

Paco Rabanne’nin yeni nesil erkek parfümlerinden Invictus’un oldukça başarılı olduğunu görüyoruz. 2013 yılında raflardaki yerini alan Invictus’un kısa süre içinde devam parfümleri gelmeye başladı. 2016 yılında Aqua isimli Invictus karşımıza çıkıverdi.

2016 yılında Invictus Aqua çıktı fakat iki yıl sonra muhtemelen reformüle oldu ve 2018 yılında tekrar raflardaki yerini aldı. Paco Rabanne’nin internet sitesinde Invictus Aqua’nın tanıtımında iyotun öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca tazelik, su, amber ve menekşe temalarına yer verilmiş.

Invictus Aqua’nın açılışı lezzetli, tatlı, modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurtu andıran serin turunçgiller ferah ve hafiften caloneyi andıran yapay soğuk hissiyatla orta bölüme geçiliyor. Sentetik deniz temasına eşlik eden yosunumsu olmayan tuzluluğun yanında menekşe çiçeği kendisini gösteriyor. Tatlı menekşenin orta bölümde epey yer kapladığı söylenebilir. Sonlarda yapay deniz teması azalarak devam ederken ambergris ve vasat odunsularla kapanış yapılıyor.

Karşımızda 2020’li yılların modern tatlı-ferah erkek parfüm tarzının tipik örneği var. Abisi Invictus’u andıran Aqua versiyonu klasik Invictus’a göre daha ferah, daha serin-soğuk, benim için daha kullanılabilir ve sevilebilir diyebilirim. Aqua isimli parfümlerin deniz-su-okyanus kokmasını bekleriz ve Invictus Aqua bu görevi yerine getiriyor. Tabii doğallıktan uzak, şekerli yapısıyla çok sevdiğimi söyleyemem. Gerçekçi olmayan ve genç erkek parfümlerini tekrarlayan tavrıyla Invictus Aqua’nın süper star olamayacağını öngörüyorum.

Eğer 15-25 yaş aralığındaysanız, yaz için basit ve koklayan çoğu kişinin beğenebileceği parfüm arıyorsanız Invictus Aqua sizi bekliyor. Tabii ki kokusu kötü değil ama bir şişesini almaya değer mi derseniz, cevabımı tahmin ediyorsunuzdur.

EDT formunda ve performansı harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı iyi olsa da ilk patlama dışında tene yakın kalıyor. 2018 yılı çıkışlı Invictus Aqua’yı Nicolas Beaulieuu ve Juliette Karagueuzoglou birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

4 Ağustos 2020 Salı

Perris Monte Carlo – Mandarino di Sicilia (2018)

Perris Monte Carlo’nun İtalya koleksiyonunu keşfetmeye devam ediyorum. Yazlık ve ferah parfümlerden oluşan İtalya koleksiyonunun her parfümünde farklı turunçgil meyvesine ağırlık verilmiş. Bu durum yeni nesil niş markaların sıkça uyguladığı bir durum. 2018 yılında piyasaya sürülen Mandarino di Sicilia’nın isminden anlaşılacağı üzere hem Sicilya adasına hem de mandalina meyvesine vurgu yapılmış.

Perris Monte Carlo’nun internet sitesinde Mandarino di Sicilia şöyle tanıtılmış: “Mandalina seçimi meyvenin kalitesine, hasat anına ve ekstraksiyon işlemine bağlıdır. Uçucu yağın farklı nitelikleri, bu meyveyi bütünüyle temsil eden kokunun yaratılmasına olan ilgiyi artırmıştır. Mandarino Di Sicilia üç benzersiz uçucu yağ fraksiyonuna sahiptir; Birincisi yeşil mandalina, ikinci geçişte ağırlaşan hassas ve uçucu bir yağ, üçüncü esansiyel yağ sarı mandalinadır.”

Mandarino di Sicilia’nın açılışı yeşil, kuru ve tozlu yaprağımsı hissiyatla gerçekleşiyor. Asidik, tozlu turunçgillerden tabii ki mandalina ön planda. Ferah ve yüksek kaliteli başlangıçtan sonra orta kısımda tozlu yapı geride kalırken yine gayet gerçekçi turunçgiller bayrağı devralıyor. Portakal, mandalina ve bir parça nötr çiçeksilikle birlikte harika kokan orta kısımdan sonra alt notalarda odunsular var. Narenciyeler etkisini sürdürürken sedir ağacının izleri takip edilebiliyor kapanışta. Bu tür parfümlerin değişmez alt nota elemanı misk de yerini alıyor.

Mandarino di Sicilia, tam bir ferah turunçgil parfümü denebilir. Fazlaca tatlı-şekerli verilmemiş yeşil mandalina-acı portakal ikilisi parfümün ana aksını oluşturuyor. Kuru sayılabilecek gerçekçi başlangıcı ve leziz orta notalarıyla nefis bir yaz kokusuna sahip.

Mandarino di Sicilia’nın tek sıradan yanı alt notaları denebilir. Başlangıcını ve orta kısmını çok sevdim. Müthiş gerçekçiliği ve sınırlı verilmiş tatlılığıyla iyi bir yaz parfümü arayan niş meraklılarına hitap ediyor. Üst ve orta bölümünü koklamaya doyamıyorum. Belki de bu tür turunçgil parfümlerini sevdiğim için sevmiş olabilirim. Biraz abartıyor olabilirim fakat 1966 yılı çıkışlı Eau Sauvage’ye hafiften benzettim genel yapısını.

Mandarino di Sicilia, Perris Monte Carlo’nun İtalya serisine ait bir arkadaşımız. İtalya temalı parfümlerin çoğu gibi ferah ve turunçgilli yapısıyla konsept-isim uyumunu sağlamış. Her ne kadar fazlaca düz çizgide ilerlese ve pek derinliğe sahip olmasa da onu koklamak mutluluk sebebiydi benim için. Canlı ve hayat dolu kokusunu denemenizi öneririm.

Geleyim kötü habere. Birçok ferah yaz parfümünün performans anlamında yaşadığı problemleri Mandarino di Sicilia’da yaşıyor. İlk patlama dışında etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı da tenimde fazla olmadı. Bu anlamda güçlü yaz parfümü arayanların başka seçeneklere yönelmesi gerekebilir.

Eau de Parfum formundaki Mandarino di Sicilia’nın kokusunu Gian Luca Perris tasarlamış. Tam bir yaz parfümü. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir. Günlük kullanıma ve her ortama uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/8