31 Ağustos 2019 Cumartesi

Vakko – V de Vakko (2009)

“Vakko erkeğinin seçkin kokusu, 2009 yılından bu yana V’De Vakko ile tanımlanıyor. Maskülen kimliği ile öne çıkan parfüm, ferah notaları ile dört mevsim kullanılabiliyor. Hem iş hayatında tercih edilebilen hem de spor giyimde kullanıcılarına eşlik edebilecek kadar kullanışlı olan koku, EDT formunda erkeklere sunuluyor. Hem doğal hem de kentli bir imaj çizen Vakko ile aromatik, turunçgil etkili, taze baharatlı, floral ve odunsu temaların buluştuğu koku ile karizmatik stilinizi seçkin bir imza ile süsleyebilirsiniz.

Parfüm, açılışında kullanıcılarını lavantanın ferah esintisi, limon ve bergamotun Akdeniz sahillerini anımsatan rüzgarı ile karşılıyor. Dakikalar içinde erkekleri yeşil vadilerin büyüleyici ferahlığı ile sarmalayan koku, sardunya ve yaseminin çiçekli aroması ile renkleniyor. Vakko parfüm, karizmatik etkisini otoriter vetiverden ve odunsu kokuların en akılda kalıcı örnekleri arasında bulunan sedir ağacından alıyor. Parfümün alt notalarında, yani sürdükten bir saat kadar sonra belirginleşen kokusunda ise deep amber, misk, vanilya ve reçine bulunuyor. Amber, marin etkili kokusu ile denizleri çağrıştırırken misk, çekicilik sunan sabunsu kokusu ile parfümü tene hapsediyor. Vanilyanın tatlı dokunuşları reçinenin kalıcı etkisi ile koku kompozisyonunu tamamlıyor.”

Yukarıdaki satırlar Türkiye’nin önemli moda ve mağazacılık markalarından Vakko’nun ilk erkek parfümü V de Vakko’nun resmi tanıtım cümleleri. Vakko’nun ilk parfümleri Katia ve V de Vakko ismiyle 2009 yılında piyasaya sürüldü. Tarihi böylesine gerilere giden bir marka için oldukça az sayılabilecek parfüme sahip Vakko’nun ilerleyen yıllarda çok daha güçlü şekilde parfümeri dünyasında boy göstermesini isteriz. Bana sürekli sorulan bir parfüme yer vereceğim bugün. Vakko’nun mavi şişeli ünlü parfümü V de Vakko’ya yakından bakalım.

Parfümün açılışı sabunsu sayılabilecek lavanta ve aromatik Akdeniz otlarıyla gerçekleşiyor. Yeşil çam ağacı efekti veren ilk saniyelerde kuru, yeşil ve tatlılık barındırmayan erkeksi lavanta ağırlığını koyuyor. Lavantaya bergamot ve aromatik otlar eşlik ediyor. Üst notaları yüksek kaliteli ve şık. Orta kısma geçildiğinde yeşil karakter devam ediyor. Orta bölümde lavanta geride durmayı tercih ederken ardıcı andıran yeşil meyvemsilik ve çam ağacına benzeyen yapıyla karşılaşıyorum. Üst notaları gibi orta bölüm de erkeksi, resmi, olgun ve neredeyse takım elbise kokusu formunda. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacına eşlik eden paçuliyle kapanış yapılıyor.

V de Vakko, aromatik yeşil lavanta, erkeksi çiçekler, ağaçsı birlikteliği bize sunuyor. Şişesinin mavi rengine bakıp, sucul ve deniz temalı ferah parfüm beklemeyin. Oldukça erkeksi, ciddi ve üst yaş grubu erkekleri hedefleyen yüksek kaliteli bir parfüm izlenimi veriyor. Tatlılık neredeyse yok, yeni nesil baharatlı oryantalleri kendisine muhatap bile almayacağına emin olabilirsiniz. Popüler koku formu onun umurunda değil. V de Vakko, erkeksi şıklığı ve adeta 1980’li yılların yeşil çamsı parfümlerine öykünmüş. Bu anlamda ilginç bir yerde duruyor.

Aslında tam olarak Ralph Lauren – Polo (yeşil şişe), Pino Silvestre, Loewe Esencia Pour Homme, Paco Rabanne Pour Homme, Tom Ford – Italian Cypress gibi parfümlerin yanında duruyor. V de Vakko, yoğun bir çam ormanının içinde, elinizdeki lavanta kolonyasını kokluyormuş hissini veriyor. Şık ve klas kokusu, alfa erkek tarafına göz kırpıyor. Onun güçlü ve karakterli kokusu, gerçek bir erkek parfümü haline getiriyor tarzını. Genç erkekler ve parfümünü karşı cinse beğendirme çabasındaki delikanlılar, V de Vakko’yu kullanmasa daha iyi olabilir.

EDT formundaki parfümün başlangıcı oldukça güçlü. 15-20 dakika sonra sakinleşiyor ama yine de gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor. Bu anlamda inatçı yapısı var. Kalıcılığı gayet iyi. Sıcak günlerden ziyade serin havalara uyum sağlayacaktır. Sonbahar-kış dönemlerinde kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Gucci – Bamboo (2015)

1940’lı yıllarda Gucci’nin piyasaya sürdüğü kadın çantası oldukça ilgi görmüştü. Ana malzemesi deri olan küçük el çantasının sapı bambudandı. Genellikle Japon zanaatkarların kullandığı bambu kamışını ısıtıp, yarım daire haline getirilerek üretilen Gucci’nin çantaları yıllar içinde birçok ünlünün tercihi olmuştu. Bambu sapından dolayı ismi Gucci’nin bambu çantası olarak moda tarihine geçen bu ikonik tasarım, tarihin tozlu sayfalarında kalmadı. 2010 yılında Frida Gianni, Gucci’nin Bamboo çantasının tasarımını güncelleyerek yeniden dünya pazarlarına sundu.

2015 yılındaysa Bamboo çantasını desteklercesine Bamboo isimli kadın parfümü raflardaki yerini aldı. Gucci’nin geçmişten gelen Flora motifini yeniden tasarlayıp, bir de üzerine Flora isimli parfümü çıkartmasına benzer yol izlenmiş Bamboo parfümünde. Yine ünlü ve nostaljik Gucci ürünü yeni tasarımıyla ve aynı isimli parfümle adeta canlandırılmış. Gucci, eski defterleri karıştırıp, oradan yeni yaratım öğeleri bulmak konusunda son yıllarda epey çalışıyor anlaşılan.

Gucci’nin internet sitesinde Bamboo parfümüyle ilgili pek bilgi bulunmazken bir tek şöyle ifadeye rastladım: “Gucci Bamboo’nun yeni kampanyası, çağdaş özgürlük fikri olarak hayata geçiyor.” Ayrıca Bamboo’nun odunsu çiçeksi koktuğunu belirtmişler. Parfümün açılışı ferah, canlı ve parlak limon-bergamot ikilisiyle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde tatlı limon öndeyken kısa süre sonra şekerli bergamot hissediliyor. Açılışını sevdim. Orta kısımda turunçgiller geriye çekilirken çiçekler karşımıza çıkıyor. Beyaz çiçek formundaki zambak ve ylang ylangın etkili olduğu orta kısımda biraz da şekerli bergamot var. Başlangıcı kadar sevemesem de rahatsız edici şekilde kadınsı ve ağır değil orta bölümdeki beyaz sabunsu çiçekler. Sonlarda çiçeksilik devam ederken odunsu taraf öne geçiyor. Sandal ağacı ve odunsu hissiyat, alt notalarda oldukça zayıfladığı için algılanması zor hale geliyor.

Bamboo, harika ve ferah açılıyor. Sonrasında çiçeksi tarafa kayıyor ki parfümün ağırlığını beyaz çiçekler oluşturuyor. Genellikle ağır, baskın, pudralı ve bıktırıcı şekilde verilen beyaz çiçeksiler Bamboo’da gayet mütevazi, sade, basit ve sabunsu verilmiş. Büyük resimde turunçgilli çiçeksilik bile denebilir yapısı için.

Bamboo basit sayılabilecek, genç, modern, hoş, ilkbaharlık temiz bir arkadaşa benziyor. Kullanan çoğu kişinin sevebileceği, tırnaklarını çıkarmayan ve burnu tırmalamayan hanımefendi adeta. Hırslı davranmayan, etrafta uçuşmayan, sakin, pürüzsüz kimi zaman lezzetli denebilir. Kadınsı yapının abartılmadığı tavrıyla güzel denebilecek parfüme benziyor. Kalite anlamında fena değil. Yapaylık ya da uyumsuzluk minimum düzeyde ve kabul edilebilir sınırda.

Bamboo’nun amacı harikalar yaratmak ya da devrimci koku formu sunmak değil. Bu anlamda sıradışı ya da benzersiz mucizeler beklemiyoruz. Hele ki Gucci gibi ana akıma yönelik ürünler veren markadan sıradışı parfümler beklememeyi öğrendik.

Başlangıcını ve orta kısmını Chanel – Chance Eau Fraiche’ye benzettiğim Bamboo’nun eleştirilebilecek tarafı performansı. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük oldu. EDP ve EDT olarak iki versiyonu bulunuyor. İlk önce EDP çıktı. Benim kullandığım da EDP olanıydı. Ilık ilkbahar günlerine rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde orta-son kısmı biraz rahatsız edici olabilir. Günlük olarak her ortama gidebilecek tarzıyla kullanım yeri çeşitliliği anlamında şansını arttırıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Salvador Dali – Salvador (1992)

Geçtiğimiz yüzyılın en önemli sanatçılarından birisiydi ressam Salvador Dali. Çalkantılı ve ilginç hayatına paralel şekilde resmettiği gerçeküstü akımına ait eserleri, sanat tarihinin hala en tartışılan konularından birisi denebilir. Dali bir deha mıydı yoksa popüler olmaya çalışan ve abartılan bir ressam mıydı tartışmasına tabii ki girmeyeceğim. Konuyu sanat tarihi tartışmasından kokulara getireyim çünkü Dali’ye ithaf edilen şu sözü çoğu kaynakta bulabilirsiniz: “Beş duyudan, koku duyusu tartışmasız bir şekilde ölümsüzlük duygusu taşıyan en iyisidir.”

1989 yılında hayata gözlerini yuman Salvador Dali, hayattayken, kendi ismini taşıyan parfümlerin üretildiğini görmüştü. Cofinluxe parfümeviyle yaptığı lisans anlaşmasıyla birlikte 1983 yılında ilk Salvador Dali parfümü limitli olarak üretildi. 1985 yılındaysa Dali adına üretilen parfümler uluslararası pazarlara satılmaya başlandı. Bugün hala yeni Salvador Dali parfümleri üretilip dünya pazarlarına sunuluyor. Markanın ilk erkek parfümü 1987 çıkışlı siyah şişeye sahip Salvador Dali Pour Homme idi. Beş sene sonra ikinci erkek parfümü geldi. Salvador isimli erkek parfümü ileri düzeydeki parfümseverlerin veya koleksiyoncuların ilgisini çeken eserlerdendi.

Salvador’un açılışı 1980’li yıllara götürdü beni. Buruk ve hüzünlü turunçgillerle size merhaba diyor. Bergamot, artemisya, aldehitler ve armut benzeri tatlımsılıkla gerçekleşen üst notalar oldukça nostaljik, romantik, erkeksi ve modası geçmiş denebilir. Kaliteli başlangıcına kötü kokuyor demek haksızlık olur. Orta kısımda artemisya destekli sarımsı (neredeyse şişesinin içindeki sıvısının rengiyle aynı hissiyatı veriyor) turunçgillere gül ve tarçın ekleniyor. Gerilerden biraz da meşe yosunu kendisini gösteriyor. Kokunun genel yapısı pek değişmiyor. Sonlarda odunsu tarafa yaklaşıyor kokusu. Sedir ağacını andıran odunsuluğu oldukça zayıfladığı için algılamak zorlaşıyor alt notalarda.

Salvador, ilk sıkıldığı andan itibaren tarafını belli ediyor. 1980 hatta 1970’li yılların eski-tozlu-nostaljik kokan erkeksi klasiklerinin adeta hoş bir kopyası denebilir onun için. Erkeksi çiçeklerle hüzünlü baharatların etkisi altında çoğu zaman. Kalite anlamında iyi iş çıkaran bu klasik maskülen, tekdüze kokuyor, büyük değişimler yaşatmıyor size. Hafiften mesafeli, şık, olgun ve resmi erkek parfümü gibi davranıyor.

Parfümün, 2000’li yılların koku trendleriyle ilgisi olmadığını söylemek gerekiyor. Günümüzün modern koku formlarına uzak ve bu haliyle 2000’li yıllarda doğan genç ve sayıca büyük kitleyi etkileyemeyeceği aşikar. Onu koklayan genç erkekler muhtemelen burun kıvıracaklar ve eski tütün kolonyalarına benzetecekler. Onları nasıl suçlayalım. Kendilerine sunulan şekerli, baharatlı, vanilyalı parfümlerden başka hangi kokuları tanıyor ki genç nesil?

Sonuç olarak yaşı otuz beşi geçen erkeklerin kullanmaktan keyif alabileceği bir eser Salvador. Onun tarzını anlayıp saygı duyacak beyefendiler, kaliteli ama fazlasıyla nostaljik davranan Salvador’a gereken özeni göstereceklerdir fakat bugün şu koku formunu kullanıp sokağa çıktığınızda pek fazla övgü alamayacağınızı baştan kabul etmeniz gerekebilir. Yaşım kırka yaklaşsa da hala bu parfüm için fazla mı gencim sorusunu bana sordurtmayı başardı.

EDT formundaki Salvador’un üretimi bitirildiği için artık bulmak çok zor piyasada. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı güçlü olmadı tenimde. Hüzünlü serin sonbahar günlerinde, rüzgarın hafiften üşüttüğü ekim aylarında, romantik bir göl kenarı gezintisinde onu kullanmak harika olabilir. Yerde sararmış yapraklar, üzerinizde kalın bir hırka, 1998 model Jaguar arabanıza doğru yürürken hayal edin kendinizi. İşte Salvador tam da o anların parfümü.

Salvador’u kullanım döneminde Hugo Boss’un klasiği Number One’a benzettim. İki parfüm birbirini oldukça andırıyor. İki parfümün de aynı yıl piyasaya sürülmüş olması bir başka ilginç rastlantı olarak karşımıza çıkıyor. Salvador’un kokusunu Azzaro Pour Homme gibi bir efsaneye imza atmış Gerard Anthony ve o zamanlar muhtemelen genç bir parfümör olan Ilias Ermenidis tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

16 Ağustos 2019 Cuma

Miu Miu (2015)

Prada markasını, bugünkü ölçeğine taşıyan ve dünyanın en büyük modaevilerinden birisi haline getiren Miuccia Prada, uzun yıllardır Prada’nın CEO’luk görevini başarıyla yürütüyor. Prada ailesinin gururu bayan Miuccia, 1993 yılında Prada’ya bağlı olarak bir başka markayı dünyaya getirdi. Markanın ismi Miuccia’nın baş harfleri olan Miu Miu idi. Markanın internet sitesinde Miu Miu’dan “Geleneksel estetik imgelemden kasıtlı olarak uzak duran Miu Miu, özgür ve bilinçli kadının özünü taşır” olarak bahsedilmiş.

Miu Miu, 2015 yılından itibaren parfüm sektörüne el attı. Şimdilik beş parfümlük koleksiyona sahip olsa da yeni kokuların piyasaya sürülmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır. 2015 yılındaki ilk parfüm Miu Miu ismini taşıyordu ve kadınlara yönelikti. Markanın internet sitesinde sadece üç notaya yer verilmiş başka da bilgi bulunmuyor. Müge çiçeği, kuşburnu veya yabani gül ve Akigalawood.

Parfümün açılışı beyaz çiçekler ve ıslak, ferah yeşil yapıyla gerçekleşiyor. Başlangıçtaki baskın beyaz çiçekler sanki yasemin ağırlıklı. Açıklanan notalarındaki mügeyi de atlamamak gerekiyor. Fazlaca feminen olmayan çiçeklere tozlu ve yeşil meyvemsilik de katılıyor bir süre sonra. Şeftali benzeri meyveler önplanda değil ve yeşil çiçeksiliğe geriden destek veriyor. Hoş açılışından sonra orta bölümde de beyaz çiçeklerin etkisi devam ediyor. Orta kısımda gülü andıran çiçeksilik ve neredeyse Iso E Super’e benzetilebilecek dinamik biber algılıyorum. Son bölümde çiçekler aynı şekilde devam ediyor. Kapanışta bir parça odunsu notalar ve suyu anımsatan misk orada duruyor. İşte size Miu Miu’nun özeti.

İlk sıkıldığı andan kapanışına kadar pek değişmeyen parfümlerden Miu Miu. Genel yapısının beyaz çiçekler (yasemin-müge), gül ve yeşil temadan oluştuğunu söyleyebilirim. Bildiğimiz anlamda turunçgillerin parfümde pek görünmediğini aşikar. Onun yerine yeşil ıslak yaprağımsı hissiyat mevcut. Çiçekler abartılı derecede kadınsı ve bıktırıcı değil. Gül, gayet ferah ve modern verilmiş. Müge ve yaseminden oluşan beyaz çiçeklerse parfümün başrolünü kimseye vermiyor. Biberse orta bölümde etkili denebilir.

Miu Miu çok hoş ve kullanımı/sevmesi kolay bir parfüm izlenimi veriyor. Çiçeklerin neredeyse nötr verilmesi bir parça pudramsı yapıyla kadın tarafına yaklaştırıyor Miu Miu’yu. Hissedilir orandaki sabunsuluk onu temiz kılıyor adeta. Orta bölümde hafiften yapaylık hissedilse de beni rahatsız etmedi. Garip bir şekilde sevesi geliyor insanın Miu Miu’yu.

Sonuç olarak benzersiz kokmayan, tekdüze, performans anlamında epey sorunlu ve yaratıcı değil ama ondan nefret etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu hoş çiçeksi kız, neredeyse erkeklerin kullanabileceği kadar unisekse yakın sanki. Kimi kullanıcıların onu eski kokan parfümlere benzetmesi ilginç. Genel tarzı nostaljik olmasa da yeşil temanın ve sabunsu-pudralı yapının bir arada verilmesi, böyle bir çağrışımda bulunuyor olabilir.

Son olaraksa Akigalawood’dan bahsetmek gerekiyor sanırım. Parfümün alt notasında Akigalawood diye bir nota bulunuyormuş ki ilk defa duyuyorum. Alt notalar Akigalawood kokuyor mu emin değilim ama odunsuluğun sınırlı verildiğini söyleyebilirim.

EDP formundaki parfümün performansı kötü ne yazık ki. Hem kalıcılığı az hem de etrafa yayılımı oldukça sınırlı. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemlerinde kullanmak harika olacaktır. Kokusunun tasarımını Daniela Roche Andrier yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

11 Ağustos 2019 Pazar

Atelier Rebul – Pera

“Atelier Rebul, exclusive mağazacılık markasıdır.  123 yıl öncesinden ilham alınarak, eski bir kozmetik atölyesi olarak hayal edilmiştir. Atelier Rebul ürünleri sadace kendi butik mağazalarında  bulunur.

Pera, bugünkü adıyla Beyoğlu; orta çağlardan günümüze kültürün, sanatın, modanın, zarafetin, doğunun ve batının buluştuğu en önemli semtlerden biridir. Atelier Rebul hikayesi de 1895 yılında Grande Rue de Pera’da başlar; bir süre sonra İstanbul’luların beğenisine sunulan ve kısa sürede Pera Beyfendilerinin vazgeçilmezi olan kolonyalarıyla günümüze kadar uzanan bir efsaneye imza atar. Atelier Rebul Pera Koleksiyonu, Atelier Rebul’un da doğum yeri olan Pera’ya övgü olarak hazırlanmıştır; kalbindeki zengin baharatlar beş duyunuzu ele geçirir.

İçeriğindeki gül, paçuli ve saf amber algılarınızla oynayıp, baş döndürücü bir deneyim yaşamanızı sağlar. Binbir çeşit kokuyu, tadı ve dokuyu içinde barındıran fakat kendini hep yenileyen ve asaletini hiç kaybetmeyen Pera’nın küçük sokaklarında doğu ve batının gizemli buluşmasına tanıklık etmeye hazır olun!”

Yukarıdaki tanıtım cümleleri, Türkiye merkezli parfüm markası Rebul’un yeni konseptle pazara çıkardığı parfümlerden Pera’yı anlatıyor. Harika şişesi, güzel ismi ve merak uyandıran kokusuyla Pera, yakından incelenmeyi hakediyor bana göre.

Pera’nın başlangıcı bir parça turunçgillere eşlik eden baharatlarla gerçekleşiyor. Üst notalarda tozlu sayılabilecek kakule algılıyorum. Yapaylığın hissedilmediği başlangıcı fena değil. Orta kısma geçildiğinde çiçekler ön plana çıkıyor. Sabunsu, yeşil ve yaprağımsı sayılabilecek çiçeklerden yasemin ve orkide kokuyu domine ediyor adeta. Son kısımda çiçeksilik devam ederken sandal ağacı alt notalara yerleşiyor. Biraz da kremsi vanilya var sanki kapanışta.

Pera, baharatlarla başlayan, kadınsı tarafa yakın çiçeklerle devam eden ve sandal ağacı-vanilyayla biten bir parfüm izlenimi veriyor. Parfümün kutusunun üzerinde yazan ‘Pera, doğu ve batının gizemli buluşması’ cümlesi aklımın bir köşesinde duruyor. Resmin bütününe baktığımda kadınsı tarafa yakın bir sabunsu çiçeksilik var diyebilirim. Yapaylığın hemen hemen hiç bir bölümde olmadığı, kalite anlamında iyi iş çıkarılan Pera, tekdüze ilerliyor.

Pera, markanın bahsettiği gibi gizemli mi ya da doğunun ve batının kokusal formlarını bünyesinde taşıyor mu? Eğer baharatların doğuya, çiçeksiliğin batıya ait olduğunu varsayarsak evet bu cümle yerli yerine oturur fakat Pera mistik ve gizemliden ziyade açık ve basit koku formuna sahip. Sandal ağacının oldukça fazla yer aldığı ana kompozisyonda Pera, her temayı bünyesinde barındırmış: Baharat, çiçek, odunsuluk.

Pera’yı kullanım döneminde kalitesinden ötürü beğendim ama koku formu olarak kendime yakın bulamadım. Tabii bir parfümü benim ne kadar kendime yakın bulduğumdan ziyade, siz kullanacak olanların sevip benimsemesi önemli.

EDP formundaki Pera’nın iyi taraflarından birisi de performansı. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı fena değil. İlkbahar-sonbahar dönemlerinde daha bir güzelleşecek kokusuyla, Pera günlük kullanıma uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Boucheron Pour Homme (1991)

Fransa merkezli mücevherat markası Boucheron’nun ilk parfümü 1988 yılında kadın kokusu olarak dünyaya gelmişti. Boucheron ismiyle çıkan ilk kadın parfümünden üç yıl sonra bu sefer erkek parfümü dünya koku severlerinin beğenisine sunuldu. Mücevherat markalarının parfüm işine girmesi çok alışıldık bizim açımızdan fakat Boucheron’un parfümleri hiçbir zaman ne Bvlgari ne de Cartier kadar popüler olamadı.

Boucheron Pour Homme, 1991 yılı çıkışlı markanın ikinci parfümü, aynı zamanda ilk erkek parfümüydü. Parfümseverlerin özel önem verdiği bu parfüm, koleksiyon aşamasındaki koku bağımlılarının gayet iyi bildiği eserlerden birisi diyebiliriz. Bu geri planda kalmış erkeksi klasik hala üretimine devam ederek bir geleneği yerine getiriyor.

Boucheron’un internet sitesinde Pour Homme, “kendisine güvenen erkekler için asil bir koku. Sade ama sofistike dokunuşuyla modern bir adama hitap ediyor.” cümleleriyle tanıtılmış. Turunçgilli odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış bizzat Boucheron tarafından.

Parfümün açılışı eski tarz limon, bergamot ve aromatik otlarla gerçekleşiyor. İlk saniyeler, 1990’lı yılların başlarından gelen hatta 1980’li yılları anımsatacak şekilde eski-tozlu ve rafine kokuyor. Üst notaları harika. Orta kısımda aromatik otsu turunçgillere keskin olmayan karanfil ve ekleniyor. Bir parça da erkeksi çiçekler var denebilir. Açıklanan orta notalarında kakule ve fesleğen var. Muhtemelen az da olsa lavanta bulunuyor. Orta kısımdan itibaren sabunsu tarafa da kayıyor Boucheron Pour Homme. Alt notalarda odunsuluk baskın denebilir. Eski dost meşe yosunu, sedir ağacı ve biraz paçuliyle hoş bir kapanışa sahip.

Parfümü ilk sıktığınızda adeta 1970 hatta 1960’lı yılların eski filmlerine ışınlanıyorsunuz. Elinizden tutup saniyeler içinde zaman yolculuğuna çıkarıyor sizi. Başlangıçtaki tozlu-tuzlu-ferah-acımsı hissiyat inanılmaz bir mutluluk kaynağı. Örneğini Chanel Pour Monsieur, Yves Saint Laurent Pour Homme, Eau Sauvage’da gördüğümüz şipremsi nostaljik turunçgiller ve Akdeniz otlarından sonra keskin verilmeyen karanfili koklamak, parfümün geri kalanı konusunda beni umutlandırsa da orta bölümde biraz frene basılıyor. Başlangıcı kadar rafine olmayan orta bölümde muhtemelen yıllar içinde yapılan reformülasyonların etkisi görülüyor. Erkeksi çiçekler orta kısımda ön planda. Bazı kullanıcılar gül, yasemin hatta ylang ylangdan bile bahsetmiş. Genellikle kadın parfümlerinde gördüğümüz bu çiçeklerden ziyade lavantamsı baharatlar daha önde gibi. Orta bölüm biraz hevesimi kaçırsa da kapanıştaki meşe yosunu ve sandal ağacı durumu toparlamaya çalışıyor.

Karşımızda 1980’li yılların ruhunu yaşatan bir maço var. Günümüzün bol tatlı, baharatlı parfümleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan Boucheron Pour Homme, üst yaş grubu erkeklere hitap ediyor. Kimilerinin baba kimilerinin abartarak dede parfümü olarak nitelendirebileceği eski tarz kokusu, evin ablasının tütün kolonyasına benzetmesiyle, çoğu kişi için uygun olmayacağı söylenebilir.

Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve yeni nesil şeker bombası ilkbahar-yaz parfümlerinden en ufak haz almıyorsanız, hayata kalite, rafinelik ve olgunluk penceresinden bakıyorsanız, Boucheron Pour Homme sizin için uygun olacaktır. Yukarıda da belirttiğim gibi kokusal anlamda Chanel Pour Monsieur, Zino Davidoff, Armani Eau Pour Homme aksına yakın duruyor.

Bu hüzünlü ve erkeksi klasik, ferah sayılabilecek tarzıyla ılık ilkbahar ve yaz akşamlarınızı şölene de çevirebilir kabusa da. Onun için denemeden almayın uyarısını yapmak zorundayım. Günlük kullanıma hatta takım elbiseye de uyabilecek yapısıyla çok yönlü bir arkadaşa benziyor.

Parfümün iki versiyonu var. EDT ve EDP konsantrasyonuna sahip. Benim kullandığım klasik EDT olanıydı. Parfümün şişesi ise Boucheron’un ünlü Reflet saatlerinden ilham almış. Kokusunu Francis Deleamont, Jean-Pierre Bethouart ve Raymond Chaillan birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7