kiraz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kiraz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ocak 2024 Cumartesi

Joop Homme (1989)

Almanların büyük sanayi şirketlerine sahip olduğunu ve dünyanın en iyi arabalarını ürettiklerini biliriz. Alman disiplininin sonucu yüksek endüstrileşme ve işini ciddi yapma kültürü muhtemelen Japonlarla birlikte onlara dünyanın en iyi üretim sanayisini sağlıyor. Oysa kaderin cilvesi mi desek Almanların moda sektöründe pek varlık gösteremedikleri sır değil.

Joop moda markası Almanya’dan çıkıp, dünyaya ulaşsa da hiçbir zaman Fransız-İtalyan markalarıyla rekabet edemedi. Wolfgang Joop’un kurduğu markanın ilk erkek parfümü Joop Homme, çıkış yaptığı 1989 yılından itibaren her zaman çok sattı. Yıllar içinde eski popülerliğini kaybetti fakat onun pembe sıvısı her daim modern parfüm klasikleri arasında yerini koruyacaktır.

Bir erkek parfümünün sıvısı neden pembe olur? Çoğunlukla kadın parfümlerinde karşımıza çıkan pembe şişe veya pembe sıvı, Joop Homme’nin en ilgi çekici taraflarından birisi. Joop Homme’nin kokusu genel olarak kremsi, tatlı, vanilyalı, baharatlı, kirazlı sakızlara benziyor. Onun kokusunu bir sınıflandırmaya yerleştirmek pek mümkün değil.

Joop Homme’nin yapay ve zamanının ötesindeki tarzı çoğu yorumcunun iddia ettiği gibi berbat olmasa da tek düze ve garip. Çok katmanlı değil ve herkesin seveceğini sanmıyorum. Yine de özellikle başlangıcı çarpıcı ve sonları fena değil.

Daha önce defalarca Joop Homme’i kullandım ve hakkında iyi şeyler yazmamıştım. Aradan geçen uzun yılların ardından ona biraz haksızlık yaptığımı fark ettim. Bu yazı muhtemelen Joop Homme ile barışma yazım. Onun neredeyse kirazlı-meyveli yapısı bir erkek parfümü için alışıldık olmasa da soğuk günlerde kremsi ve sıcak baharatların iyi iş çıkardığını hissettim.

Joop Homme, uygun fiyatlı ana akım parfümlerin belki de en tuhaf örneği. Seveni çok ve tabii ki nefret edeni de fazlasıyla var. Büyük boy şişesini alıp kullanacağımı sanmasam da onun benzersiz karakterine saygı duymaktan başka çarem yok.

EDT formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk saniyelerde oldukça güçlü, ilerleyen dakikalarda sakinleşiyor. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunu Michel Almairac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

30 Kasım 2021 Salı

Burberry – Her Intense (2019)

Burberry’nin 2018 yılı çıkışlı kadın parfümü Burberry Her, oldukça ilgi çekti. Çoğu kullanıcının Maison Francis Kurkdjian’ın ünlü parfümü Baccarat Rouge 540’a benzettiği Burberry Her’in başarısının ardından bir yıl sonra Intense versiyonu raflardaki yerini aldı. İlk Her’de olduğu gibi Her Intense’yi de Francis Kurkdjian tasarladı ve Her’lerin bu kadar ilgi görmesinin sebebi muhtemelen bu durum.

Her Intense’in tanıtımında Londra şehrinin olağanüstü enerjisini yakalayan canlı bir koku olduğundan bahsedilmiş. Ayrıca yoğun, zarif, zengin, güçlü ve sofistike tarafı öne çıkarılmış. Üç öğe özellikle vurgulanmış: böğürtlen, yasemin ve benzoin.

Her Intense’nin ilk dakikalarında tatlı, lezzetli, harika kırmızı meyveler karşımıza çıkıyor. Çilek veya böğürtlen benzeri modern meyveleri sevdim. Orta kısımda meyvemsi yapı devam ederken, geri plana burun tırmalamayan yasemin yerleşiyor. Sonlarda fazlaca şekerli olmayan vanilya kapanışa imza atıyor.

Onun baştan sona meyveli-çiçekli-vanilyalı ana yapı üzerinde yükseldiğini düşünüyorum. Çoğu meyveli parfümdeki o plastiğimsi veya öksürük şuruplarını andıran bıktırıcı yapaylık Her Intense’de bulunmuyor. Orta kısımdaki yasemin benim için biraz kadınsı dursa da sonlardaki yumuşak vanilya onu genel olarak sevmeme sebep oluyor. Kalite anlamında ana akım markaların üzerinde denebilir. Kokusal olarak ise herkesin sevebileceği çok hoş, ağız sulandıran yapısı insanı mutlu ediyor.

Canlı, pozitif ve neşeli tavrı, genç hanımefendilerin ilgisini çekecektir. Kimi kullanıcıların onu böğürtlen-çilek reçeline benzetmesi gayet anlaşılabilir. Meyveli sakızlara da benzetilen Her Intense, hafiften Baccarat Rouge 540’ı andırıyor.

Her Intense Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir olabilir.

Koku Güzelliği:10/7

20 Kasım 2021 Cumartesi

Guerlain – L’Homme Ideal Eau de Parfum (2016)

Guerlain’ın 2014 yılı çıkışlı erkek parfümü L’Homme Ideal, kısa süre içinde yedi parfümlük seriye dönüştü. Markanın yeni nesil parfümlerini temsil eden L’Homme Ideal’lerin 2016 yılında Eau de Parfum versiyonu raflardaki yerini aldı.

Guerlain’in internet sitesinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılan L’Homme Ideal Eau de Parfum, erkeksi, lüks ve zarif kelimeleriyle tanımlanmış. Ayrıca “Büyüleyici badem ile baştan çıkarıcı ılık vanilya tentürü ve gizemli deriyi harmanlayan bir eser. Baştan çıkarma gücünüzü artırmak ve içinizdeki ideal sevgiliyi uyandırmak için üç malzemeyi ve üç akoru birleştiren odunsu oryantal” cümleleriyle tanıtımı yapılmış.

L’Homme Ideal Eau de Parfum’un ilk saniyelerinde şekerli turunçgiller (portakal-mandalinaya benziyor) ve leziz baharatlar bize merhaba diyor. Gayet güzel modern başlangıcından sonra baharatlar yola devam ediyor. Orta bölümde kirazı andıran badem ve bir parça tütün-tütsü var gibi. Hafiften dumansı davranan orta kısımda vanilya tatlılığı devam ediyor. Kapanışta vanilya oldukça öne çıkıyor. Geri planda deri de kendisini gösteriyor.

L’Homme Ideal Eau de Parfum, vanilyalı, baharatlı, dumansı badem parfümüne benziyor. Bu tarzı severim ve Guerlain de kendisine yakışan kaliteye imza atmış. Bu tür parfümlerde genellikle karmaşa ve yapaylık hakimdir ama L’Homme Ideal Eau de Parfum çok başarılı bu anlamda. Hem kaliteli hem de zengin yapısı memnun edici ve adeta bir niş parfüm kullanıyor hissi veriyor.

Niş parfüm demişken, L’Homme Ideal Eau de Parfum, Herod tarzını çağrıştırıyor. Ana akımlardan ise Tom Ford – Noir Extreme ve Pure Havane’yi andırıyor. Guerlain’e göre parfüm badem, vanilya ve deri üzerine inşa edilmiş. Deri büyük yer kaplamasa da kiraz benzeri badem ve vanilya önemli yer tutuyor. Bu anlamda erkekler için pazara sunulsa da uniseks kullanıma yakın duruyor. Onun şık ve lüks kokusu hem resmi hem de günlük kıyafetlerle uyumlu davranacağının sinyalini veriyor.

Kullandığım Eau de Parfum formunun performansı iyiydi. Kalıcılığı yüksek, etrafa yayılımı fena değil. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kokusunu Delphine Jelk ve Thierry Wasser birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

3 Kasım 2017 Cuma

Guerlain – La Petite Robe Noire (2012)

Kendime soruyorum neden La Petite Robe Noire’yi uzun zamandır merak ediyorum diye. Cevabı buldum sanırım: Şişesi yüzünden. Guerlain’in yeni nesil kadın parfümlerinin en önemli ve sevileni muhtemelen La Petite Robe Noire. Markanın eski muhteşem klasikleriyle özdeşleşmiş efsanevi şişe tasarımıyla La Petite Robe Noire, görünüşe göre modern ve günümüz trendlerine uygun kokusu ve eski klasikleri andıran şişesiyle günümüzle geçmişi aynı noktada birleştirmeye çalışıyor.

Kendi sitelerinde meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılan La Petite Robe Noire, ferah, afacan ve büyüleyici tanımlarıyla ödüllendirilmiş. Parfümün doğum yeri olarak Guerlain’in özel seri parfümlerinin üretildiği laboratuar gösterilmiş. Parfümün Guerlain’e özgü notalarla oluşturulduğu vurgulanmış. Bakalım bu kadar övgülere boğdukları La Petite Robe Noire nasıl kokuyor.

Parfümün açılışı leziz, ekşi, yüksek kaliteli kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Kendi sitelerinde bahsettikleri tatlı vişne, parfümün başlangıcını oluşturuyor. Üst notaları sevdim. Orta bölümde kiraz-vişne benzeri koku devam ederken tatlılık giderek artıyor. Muhtemelen tonka fasulyesinden gelen pudramsı tatlılığa badem güçlü şekilde eşlik ediyor. Orta notları şekerli badem ve vişnenin oluşturduğunu söyleyebilirim. Onlara geri plandan gül de destek veriyor. Son bölümde büyük değişim yok. Tatlı bademe pudralı vanilya ekleniyor. Meyveler kapanışta artık yok. Standart bir sonla tene veda ediyor.

La Petite Robe Noire, tatlı meyveli bir vanilya-badem kokusuna benziyor. Cazibeli kırmızı meyveleri her zaman için severim ve burada da ilgi çekici. Orta bölümden itibaren artan tatlılık bir süre sonra bıktırıcı oluyor. Bademle aramızın barışamadığını biliyorum. Burada da çekici gelmiyor bana badem fakat onun bir kadın parfümü olduğunu düşünürsek asıl amacın kadınların ilgisini çekmek olduğu söylenebilir. Oldukça kadınsı yapısıyla erkeksi tarzı seven kadınları hedeflemediği açık.

Bütün düşüncelerden sıyrılarak onun Guerlain parfümü olduğunu hatırlıyorum. Evet, o bir çınarın, anıtsal bir markanın eseri. Tarihindeki müthiş kadın parfümü klasiklerini düşünürsek üst düzey bir koku beklemek sanırım yanlış olmaz. Kullanım döneminde o eski klasiklerin yaratıcılığını, gösterişini ve yüksek kalitesini göremedim La Petite Robe Noire’de. Daha çok günümüzde onlarca örneğine rastlanabilecek tatlı meyvelerle şekerli badem-vanilya kombinasyonuna şahit oldum. Yaratıcı olmayan, piyasaya oynayan, orta bölümden itibaren yapaylık sınırında gezinen La Petite Robe Noire, bir Guerlain olmanın uzağında. Tribünlere ve büyük kitlelere sevimli görünmeye çalıştığını düşünüyorum. Bu durum kötü mü, değil. Kullanan çoğu kadının sevebileceği La Petite Robe Noire, Guerlain ruhunu bence taşımıyor. Onun derdi otuz yaş altı genç kızları hedeflemek sanki.

Sonuç olarak vasat bir parfüm olarak hafıza kayıtlarıma geçiriyorum La Petite Robe Noire’yi. Bu kadar popüler olmasına ve beğenilmesine şaşırmıyorum. Anlaşılan LVMH’ye satılması, Guerlain’e pek iyi gelmedi. İlerleyen zamanlarda da Guerlain’in eski şahane klasiklerini özleyeceğimiz anlaşılıyor.

EDP formundaki kokusunun kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Benim kullandığım 2012 versiyonuydu. Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Kokusunun tasarımını Thierry Wasser yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

7 Temmuz 2017 Cuma

Serge Lutens – Louve (2007)

Dişi kurt kültünün kökeninin çok eskilere dayandığı biliniyor. Roma İmparatorluğunun kuruluş aşamasında dişi kurt tarafından emzirilen Remus ile Romulus’un tasvir edildiği heykeller mevcut. Dişi kurt tarafından emzirilen ikiz çocuklar efsanesinin Roma uygarlığının sembolü olması şaşırtıcı değil. Sadece Batı dünyası değil, Türklerde de dişi kurt efsaneleri var. Hepinizin tahmin ettiği üzere dişi kurt Asena, en bilinen Türk mitolojisi öğesi.

2007 yılında benim “koku mistiği” olarak adlandırdığım bay Serge Lutens, dişi kurt temasını alıp, bir parfümüne ilham kaynağı haline getirdi. Louve ismini verdiği parfümünün kalbindeyse beyaz badem kokusunu uygun gördü. Bakalım dişi kurt ve beyaz badem ne kadar uyumlu olacak.

Louve’nin açılışı mayhoş ve ferah olmayan kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Bir parça ruj benzeri iris de var sanki. Kiraz veya vişneye benzettiğim başlangıcı nefis. Orta kısımda kırmızı ekşi meyveler hala var fakat bay Lutens’in bahsettiği badem yavaş yavaş kokuya hakim oluyor. Bademin bir parça pudralı verilmesi kadınsılığı bariz şekilde arttırıyor. Kiraz ve bademin uyumu gayet güzel. Son bölümde bademin o acımsılığı hala devam ediyor. Alt notalarda çiçeksi bir vanilya kapanışı yapıyor. Badem ve vanilya uyumlu denebilir.

Louve, gördüğüm kadarıyla kiraz-badem-vanilya üçgenine sırtını dayamış. Bu üçlüye hissedilir oranda eşlik eden pudralı yapı, parfümü kadın kullanımına yakın hale getiriyor. Tabii bir parça çiçeksilikten de bahsedilebilir. Belki de yaseminin payı vardır çiçeklerden. Kısacası Louve, ismindeki dişiliği kokusuna taşımış.

Louve, yüksek kaliteli bir Lutens eseri. Benim sevdiğim ve mesafeli olduğum iki öğeyi birleştirmiş. Kiraz ve vişneyi seviyorum parfümlerde. Bademi ise pek kendime yakın bulamıyorum. Muhtemelen bademin o acımsı, iddialı, kadınsı tarafını sevemiyorum. Louve’deki ekşi kırmızı meyveleri sevdim. Bademi ise fena bulmadım.

Kimi kullanıcılar gül notasından da bahsetmiş. Evet, ihtimal dışı değil. Kırmızı meyvelerin verdiği hissiyat belki de gülden geliyor. Nereden gelirse gelsin, Louve bu haliyle mayhoş, lüks, çarpıcı ve konforlu kokuyor. İyi de kokusunu sevdim mi?

Yukarıda konforlu dedim. Genellikle badem merkezli parfümlerin konforsuz, kullanması ve sevmesi zor olduğunu düşünürüm. Tabii bu imajı bende Hypnotic Poison oluşturdu. Parfümler tarihinin modern kült parfümü Hypnotic Poison’da kullanılan badem ve vanilya karışımını sevememiştim. Bana fazlasıyla saldırgan, yapay, acımsı ve ilacımsı gelmişti. Bir badem parfümü olarak Louve’de bademden gelen acımsı ve ilacımsı hissiyat mevcut fakat Hypnotic Poison’daki gibi avam, saldırgan ve yapay değil. Louve çok daha derli toplu, şık ve haddini biliyor. Yapaylık neredeyse yok. Parfümün genel karakteri bir parça karanlık ama aynı zamanda dinamik.

Louve’nin hiç bir aşaması ferah ya da rahatlatıcı değil, daha çok cazibeli ve leziz. Evet, Louve kıyısından köşesinden belki de gourmand olarak sınıflandırılabilir. Ya da meyveli-çiçeksi bile diyebiliriz. Artık seçim size kalmış.

Modern ve tatlı kokan Louve aynı zamanda egzotik ve gizemli. Tatlılık, bütün yeni nesil parfümlerdeki gibi biraz fazla ama bayık değil. Eski ya da modası geçmiş gibi kokmuyor. Genel yapısı belli bir yaşın üzerindeki hanımefendileri ilgilendiriyor sanki. Genç kız parfümü değil Louve. Gündüz vakti AVM’de dolaşma kokusu da olmamalı. Daha özel günler ve kendinizi mutlu etmek istediğiniz zamanlarda kullanılmalı belki de. Ya da beni dinlemeyin, canınız ne zaman isterse kullanın.

EDP formundaki Louve’nin kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda iyi, sonrasında tene yaklaşıyor. Sonbahar-kış mevsimi için harika olacaktır.

Koku Güzelliği:10/8

24 Şubat 2016 Çarşamba

Parfum d’Empire – Aziyade (2008)

“Edward W. Sait, Şarkiyatçılık adlı kitabında, doğuya olan ilgiyi şöyle yorumlar: “Şark dipsiz acayiplikler kuyusundan çıkma, neredeyse cürüm kabilinden (ama asla gerçekten cürüm olmayan) davranışlardan ötürü seyredilir. Duyarlılığıyla Şark’ı kateden Avrupalı bir seyircidir; asla olup bitene dahil olmaz, her zaman aynı durur.” Ama Pierre Loti’nin konumu bir Avrupalı olarak çok farklıdır. O, Hatice’ye (Aziyade) gönlünü kaptırınca Türkçe öğrenir, Müslümanların oturduğu Eyüp’te ev kiralar ve Türk gibi giyinip, Arif Efendi kisvesiyle karşımıza çıkar. 1876’da başlayan İstanbul ve Türkiye macerası 1921’e kadar aralıksız sürer. Zaten iki yıl sonra da ölür. Pierre Loti “sadece tek bir amacın peşinde koştu; Türk peri masalının ve Osmanlı gerçeğinin özel yorumlamasından oluşan bilge karışımı yaşamaya ara vermeden kente duyarlı bir saygıyı dile getirmek.”

Sayın hocamız Galip Baldıran’ın Pierre Loti ile ilgili makalesinden alıntıladığım yukarıda tespitler, bir kitapla ilgili. Hangi kitap mı? Ülkemizde uzun yıllar yaşamış ve ismi İstanbul’da bir bölgeye de verilmiş ünlü yazar Pierre Loti’nin Aziyade kitabından bahsediliyor. Pierre Loti’nin Aziyade romanında, evli bir Türk kadın ile aşk yaşayan bir Avrupalının hikayesi anlatılır. Tabii 1870’li yılların Osmanlı Devletinde bu tür yasak aşkların nasıl karşılanacağı tahmin edilebilir fakat aşkın önünde kim ve hangi evlilik durabilir ki?

Takvim 2008 yılını gösterdiğinde, Fransa merkezli niş parfüm evi Parfum d’Empire bu yasak aşktan ilhamını alarak Aziyade isimli parfümü piyasaya sürer. Anlaşılacağı üzere, Aziyade parfümü, Pierre Loti’nin ünlü romanı Aziyade’den ismini ve konseptini almış. Zaten markanın internet sitesinde de bunu destekleyen bilgiler mevcut.

loti res

Tabii kendi sitelerindeki tanıtımları biraz karışık ve abartılı. Yasak aşkın meyvesinden tutun da şarap tanrısı Diyonisos’a, antik Mısır’ın baharatlarından, eski Romalıların erotik şölenlerine, Sümerlilerin fuhuş ayinlerine kadar geniş skalada tanıtım yapılmış. En son, vanilyanın Aztek imparatorluğunun afrodizyağı olduğundan bahsedildiğini okuduğumda kendimden geçmişim 🙂 Bakalım bu kadar tarihi ve detaylı tanıtımı yapılmış Aziyade parfümü, beklentileri ne kadar karşılayabiliyor.

Aziyade’in başlangıcı ferah olmayan lezzetli meyvelerle gerçekleşiyor. Ağız sulandırabilecek kadar leziz meyvelerden ayırt edebildiklerim şeftali, erik, kiraz. Açıklanan notalarında hurma ve nar da bulunuyor. İki nota da pek karşımıza çıkmıyor. Bence hurmadan ziyade ekşi kırmızı meyveler baskın ilk dakikalarda. Başlangıcı güzel. Orta bölümde mayhoş meyvelerin etkisi devam ediyor. Bu sefer devreye meyvelerle harmanlanmış tütün ve aromatik baharatlar giriyor. Tütün, hafiften dumansı hava veriyor ki bu hissiyatı seviyorum. Baharatlardan öne çıkanlar tarçın gibi görünüyor. Baharatlı, tütünlü, reçineli orta bölüm bence parfümün en başarılı tarafı. Son bölümde vanilya ve tütsü var ama etkisi oldukça azalıyor kapanışta. İşte size Aziyade.

Ana tema şu olabilir: Mayhoş meyvelerin sardığı baharatlı tütün ve sıcak reçineler. Genel olarak modern ve kabul edilebilir oranda tatlılık barındırıyor. Gayet lezzetli bir baharat parfümü denebilir son tahlilde. Eskiden çok sevdiğim meyveli parfümler, artık eskisi kadar ilgimi çekmiyor muhtemelen. Yine de bu tür mayhoş meyvelerin yüksek kaliteli olarak verilmesine karşı zaafım var.
yatik aziyade yen
Aziyade’de Serge Lutensvari kuru ve yarı karanlık meyvelerden bahsedilebilir. Zaten Aziyade’yi çoğu kişinin Arabie’ye benzetmesi bu sebepten olabilir. Gerçi Arabie çok daha dumansı ve baharatlı. Aziyade biraz da meyveli Arabie’ye göre. Arabie’yi kullanması biraz zorken, Aziyade günlük kullanım için çok daha uyumlu. Arabie mesir macunu gibiyken, Aziyade yüksek kaliteli vişne suyuna benziyor bence.

Tabii modern meyveli niş parfümler deyince aklıma iki isim geliyor: Plum Japonais ve Feminite du Bois. Aziyade’in rakibi olarak bu iki arkadaş gösterilebilir. Aziyade bu iki örnekten daha sıcak, reçineli ve sanki azıcık içkimsi. İçlerinden hangisini seçeceğiniz ise size kalmış.

Sonuç olarak yine yüksek kaliteli bir işe imza atmış Marc-Antoine Corticchiato. Canlı, pozitif ve dinamik kokuyor Aziyade. Çok büyük değişimler geçirmese de bu tarzın en iyi örneklerinden birisi olduğu söylenebilir. Ferah sayılamayacak tarzına istinaden, sıcak yaz mevsiminde kullanmak iyi fikir olmayabilir. Serin havaların kokusu sanki.

Luca Turin’in kitabında İran tatlıları olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş.
bahce sis
EDP formunda Aziyade. Kalıcılığı normal. Fark edilirliği ilk yarım saat gayet iyi. Sonrasında tene yaklaşıyor. Hem kadınlar hem de erkekler için uygun olduğu belirtilen Aziyade, bence bir parça erkek kullanımına yakın ama kadınların da kullanması tuhaf kaçmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7