badem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
badem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2021 Cumartesi

Guerlain – L’Homme Ideal Eau de Parfum (2016)

Guerlain’ın 2014 yılı çıkışlı erkek parfümü L’Homme Ideal, kısa süre içinde yedi parfümlük seriye dönüştü. Markanın yeni nesil parfümlerini temsil eden L’Homme Ideal’lerin 2016 yılında Eau de Parfum versiyonu raflardaki yerini aldı.

Guerlain’in internet sitesinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılan L’Homme Ideal Eau de Parfum, erkeksi, lüks ve zarif kelimeleriyle tanımlanmış. Ayrıca “Büyüleyici badem ile baştan çıkarıcı ılık vanilya tentürü ve gizemli deriyi harmanlayan bir eser. Baştan çıkarma gücünüzü artırmak ve içinizdeki ideal sevgiliyi uyandırmak için üç malzemeyi ve üç akoru birleştiren odunsu oryantal” cümleleriyle tanıtımı yapılmış.

L’Homme Ideal Eau de Parfum’un ilk saniyelerinde şekerli turunçgiller (portakal-mandalinaya benziyor) ve leziz baharatlar bize merhaba diyor. Gayet güzel modern başlangıcından sonra baharatlar yola devam ediyor. Orta bölümde kirazı andıran badem ve bir parça tütün-tütsü var gibi. Hafiften dumansı davranan orta kısımda vanilya tatlılığı devam ediyor. Kapanışta vanilya oldukça öne çıkıyor. Geri planda deri de kendisini gösteriyor.

L’Homme Ideal Eau de Parfum, vanilyalı, baharatlı, dumansı badem parfümüne benziyor. Bu tarzı severim ve Guerlain de kendisine yakışan kaliteye imza atmış. Bu tür parfümlerde genellikle karmaşa ve yapaylık hakimdir ama L’Homme Ideal Eau de Parfum çok başarılı bu anlamda. Hem kaliteli hem de zengin yapısı memnun edici ve adeta bir niş parfüm kullanıyor hissi veriyor.

Niş parfüm demişken, L’Homme Ideal Eau de Parfum, Herod tarzını çağrıştırıyor. Ana akımlardan ise Tom Ford – Noir Extreme ve Pure Havane’yi andırıyor. Guerlain’e göre parfüm badem, vanilya ve deri üzerine inşa edilmiş. Deri büyük yer kaplamasa da kiraz benzeri badem ve vanilya önemli yer tutuyor. Bu anlamda erkekler için pazara sunulsa da uniseks kullanıma yakın duruyor. Onun şık ve lüks kokusu hem resmi hem de günlük kıyafetlerle uyumlu davranacağının sinyalini veriyor.

Kullandığım Eau de Parfum formunun performansı iyiydi. Kalıcılığı yüksek, etrafa yayılımı fena değil. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kokusunu Delphine Jelk ve Thierry Wasser birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

3 Ağustos 2021 Salı

Acqua di Parma – Mandorlo di Sicilia (1999)

Acqua di Parma’nın 1999 yılında başlattığı Blu Mediterraneo serisinin ilk eserlerinden birisiydi Mandorlo di Sicilia. Acqua di Parma’nın Akdeniz ve İtalyan köklerine bağlılığını pekiştirdiği Blu Mediterraneo serisi parfümleri, deniz mavisini çağrıştıran şişeleri ve çoğunlukla ferah-yazlık temalarıyla parfüm severlerin büyük beğenisini kazanıyor.

Mandorlo di Sicilia, Acqua di Parma’nın internet sitesinde kısaca şöyle tanıtılmış: “Acqua di Parma, Sicilya yaşam tarzının tatlı anılarını çağrıştıran, sizi yumuşak şekilde kucaklayan kokuya sahip Eau de Toilette yarattı: Blu Mediterraneo Mandorlo di Sicilia.” Açıklanan notalarında yıldız anason, yeşil badem gibi parfümlerde az rastladığımız öğelerden bahsedilmiş.

Mandorlo di Sicilia’nın açılışı lezzetli ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde tatlı ve neredeyse şekerli turunçgiller çok güzeller. Orta bölüme geçildiğinde tatlı ve leziz narenciyeler azalırken, pudramsı yumuşacık vanilya ve bir parça badem yönetimi ele alıyor. Sonlarda pudralı vanilyaya misk ve sedir ağacı eşlik ediyor.

Mandorlo di Sicilia, tatlı, turunçgilli vanilya parfümüne benziyor. Blu Mediterraneo serisinde rastladığımız ferah ve yazlık narenciyeler burada bulunmuyor. Modern şekerli parfümlerin açılışını andıran neşeli ve canlı turunçgillerden bahsedilebilir. Bu serideki taze ve ferah hava Mandorlo di Sicilia’da yok denebilir. Onun yerine kışın bizi saran modern pudralı vanilyalı parfümleri andırıyor. Çok katmanlı ve derin kokmasa da çoğu kişinin sevebileceği güvenli sularda yüzüyor.

Kalite anlamında iyi yerde dursa da örneğine son yıllarda fazlaca rastladığımız şekerli turunçgiller ve tatlı vanilya kombinasyonu Blu Mediterraneo serisinin genel konseptiyle uyumsuz olmuş. Kokusal anlamda fena değil fakat artık klişe denebilecek bu form, bana fazlaca tatlı geldi.

Sanırım şanssızlığım Mandorlo di Sicilia’yı çok sıcak Temmuz günlerinde kullanmam oldu. Kimi kullanıcılar onu yaz gurmesi olarak nitelese de serin sonbahar günlerine daha çok yakışacağını sanıyorum. Mavi şişesine aldanıp da temmuz sıcaklarında onu bol bol kullanmaya kalkmamanızı öneririm.

Eau de Toilette formunda. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı vasatı aşamıyor. Uniseks olarak pazarlanıyor ki hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

9 Şubat 2021 Salı

Salvatore Ferragamo – Signorina Eleganza (2014)

“Zarafet her zaman Salvatore Ferragamo kreasyonlarının belirleyici unsuru olmuştur. Zarafet ve incelikle dolu olan bu ürünler, Floransalı markanın dünya çapında ünlü olduğu kusursuz tarzı ile daha da zenginleşiyor. Salvatore Ferragamo, sofistike bir hediye olarak kadınsı zarafeti ve baştan çıkarıcılığı kutlayan lüks koku Signorina Eleganza’yı sunar.

Greyfurt ve armutun taze notaları canlı ve teşvik edici giriş niteliğindedir. Badem pudrası ve altın osmanthus yaprakları narin ama yoğun bir kalp oluşturarak hoş, lüks dokunuş katar. Alt notalarda paçuli ve beyaz deri, ciltte tatlı ve kalıcı koku bırakan kuruma etkisi yaratır.”

Salvatore Ferragamo’nun 2011 yılında başlattığı kadın parfümü serisi Signorina, on yıl içinde limitli üretimlerle beraber on beş kokuya ulaştı. İlk Signorina’dan üç yıl sonra Eleganza sürümü raflardaki yerini aldı. İlk iki paragraftaki Signorina Eleganza tanıtım cümlelerinde en ilgimi çeken kısım, alt notalarda bulunduğu iddia edilen beyaz deri notasıydı. Bakalım Signorina Eleganza bize neler vaat ediyor.

Parfümün ilk saniyeleri meyveli paçuliyle gerçekleşiyor. Açılışta, turunçgiller ve mayhoş-leziz erik-vişneyi anımsatan aromayla hoş birkaç saniye yaşatıyor. Armut ve greyfurttan bahsediliyor resmi tanıtımda ama yeni nesil armut merkezli kokulardaki şekerlilik neyse ki pek yok burada. Yine de tatlı, modern, canlı, pozitif ve agresif gerçekleşen ilk dakikalardan sonra yasemin benzeri çiçeklerle köksü olmayan kadifemsi paçuli öne çıkıyor. Bu andan itibaren hafiften yapaylık sınırına yaklaşan nane-calone benzeri geri plan kurgusu, paçuli ve pudralı badem benzeri yapının altında eriyip gidiyor. Sonlarda safkan deriye rastlayamadım. Çiçeksi-meyveli miskli paçuli kapanışta etkili gibi görünüyor.

Signorina Eleganza çiçeksi şipre olarak sınıflandırılsa da bazı yorumcuların dediği gibi fruitchouli temasına sahip denebilir. Ne demek fruitchouli derseniz meyveli paçuli parfümlerini tanımlamak için söylenen bir kısa yol. Daha çok Mugler – Angel’i tanımlamak için söylenen fruitchouli, Signorina Eleganza için daha uygun gibi. Açıklanan orta notalarında badem pudrası ve osmantus çiçeği olsa da badem büyük yer tutmuyor bence. Sonlarda bahsedilen beyaz deriyi merak ettim fakat kendisiyle tanışamadım.

Signorina Eleganza, modern-yapay, çarpıcı-seksi, dikkat çekici ve burunları/yüzleri size çevirtecek potansiyele sahip. Kokusu genelin sevmesine/kullanmasına uygun. Yasemin benzeri kuru beyaz çiçekler (muhtemelen osmantus) ve paçulinin hırslı, heyecanlı ve frapan tavrı Signorina Eleganza’nın kokusal/pazarlamasal temelini oluşturuyor.

Deneyimli burunların bir süre sonra yapaylığından sıkılabileceği Signorina Eleganza, etrafa hayat enerjisi saçan havasıyla genç-orta yaşlı kadınların ilgisini çekecektir. Günlük kullanıma, şık Avm gezilerine, serin öğleden sonlarında arkadaşlarla içilen kahvelere memnuniyetle eşlik edecektir. Sıcak yaz günleri için biraz ağır kaçabileceğini düşünüyorum. Serin-ılık ilkbahar günleri onu kullanmak için ideal olabilir. Eau de Parfum formundaki Signorina Eleganza’yı sektörün tanınmış ismi Sophie Labbe tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

30 Nisan 2020 Perşembe

Renier – Kisses Rain (2017)

1979 yılında Küba’da doğan Renier Rodriguez Mendez’in hikayesi birçok yönüyle diğer sanatçılarla benzerlikler taşıyor. Sanatçı olan babasının yanında büyüyen ve sanat eserlerinin arasında çocukluğu geçen Renier’in farklı yol seçmesi pek mümkün değildi. Babası gibi sanata ilgi duyan Renier’in bir süre sonra Avrupa’ya taşınıp Prag’a yerleşmesi, yeni niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Sanatın farklı alanlarında eserler veren Renier, artık parfüm sanatına adım atmıştı.

İlk parfümlerini 2016 yılında çıkartan Renier, 2017 yılında Kisses Rain parfümüyle dikkatleri üzerine çekti. Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi karaktere sahip, şehvetli ve modern koktuğu vurgulanmış. Ayrıca sofistike, baharatlı ve güçlü olduğu belirtilmiş. Açıklanan notalarına baktığım üç koku ilgimi çekiyor: Kahve, badem ve öd ağacı.

Kisses Rain’in açılışı tatlı ve modern kremsi baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında kakule var ki başlangıçtaki baharatların sebebini açıklıyor. Kakuleye tatlı ve kremsi vanilyamsı koku eşlik ediyor. Üst notalarını beğendim. Orta kısma geçildiğinde tatlılık biraz daha artıyor. Orta kısımda baharatların yerini yavaş yavaş sıcak kokan badem ve gül alıyor. Tabii badem çok baskın ve orta bölümün yapısına hükmediyor. Sonlarda şekerli vanilya, amber ve misk algılanıyor. Başarılı bulduğum kapanışta kremsi vanilyanın merkezde olduğunu düşünüyorum.

Renier’in internet sitesinde Kisses Rain’in çiçeksi yönü vurgulanmış fakat uygulamada durum pek öyle görünmüyor. Parfümün en baskın iki öğesi badem ve şekerli, pudralı kremsi vanilya. Eğer vanilya ve badem çiçekten sayılıyorsa evet, o çiçeksi. Parfümün üçüncü önemli öğesiyse başlangıçta etkili olan ve sonra geri plana çekilen baharatlar.

Hani nerede açıklanan notalarındaki kahve ve öd ağacı? Kisses Rain, baskın şekilde kahve ve öd ağacı kokmuyor. Üzerine baharat dökülmüş şekerli acı badem kurabiyesi gibi kokuyor. Modern ve parfüm trendlerine uyuyor. Pek yaratıcı tarafı bulunmuyor. Kimi zaman hafiften Hypnotic Poison’u anımsatıyor. Benim gibi parfümlerde bademden haz etmeyen erkekleri ise hedeflemiyor.

Kisses Rain’den oldukça umutluydum ama pek beklentilerimi karşılayamadı. Açıkçası ismindeki yağmur kelimesine bakarak, onun sonbahara yakın duran, su-deniz-bahçe temalı hafif parfüm olacağını hayal ederken, karşıma neredeyse reçineli, ağır ve yoğun koku formu çıktı. Montale’nin bıktırıcı, şekerli, pudralı vanilyalı parfümlerini andırıyor. Tam bir kış bombası denebilir.

EDP formundaki Kisses Rain’in performansı iyi sayılır. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Kokusunu Daniel Josier tasarlamış. İçindeki bademden dolayı kadın kullanımına bir parça yakın buldum. Erkeklerin onu kullanmasında sakınca göremiyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

17 Şubat 2020 Pazartesi

Elie Saab – Girl of Now (2017)

Elie Saab’ın dünya çapında büyük başarı gösteren kadın parfümü Le Parfum’un ardından aynı isimli birçok devam kokusu gelmişti. Elie Saab’ın Le Parfum serisinden farklı olarak piyasaya sürdüğü yeni parfüm ailesinin ismi Girl of Now olarak belirlenmiş. Markanın internet sitesinde Girl of Now parfümünün hedefinin “anı yaşayan kızlar” olarak belirlediğini öğreniyoruz. 2017 yılı çıkışlı ilk Girl of Now’un tanıtımında “‘Şu anın neslinin’ ruhunu yakalayan yeni parfüm. Kendiliğinden, eğlenceli ve kaygısız” cümlelerini görünce 2020’li yılların modern apolitik hanımefendilerinin hedeflendiğini düşündüm nedense.

Girl of Now’un açıklanan notalarında acı badem, antep fıstığı, armut ve daha önce hiç duymadığım ormond çiçeği gibi farklı öğelerden bahsedilmiş. Parfümün açılışı şekerli, lezzetli, karamelli meyvemsi notalarla gerçekleşiyor. Üst notalarda turunçgil esintileri var. Muhtemelen armut ve portakal çiçeği ilk saniyelerde çikolatamsı notalarla kaynaşıyor. Bolca tatlılık barındıran başlangıcı lezzetli, modern, tanıdık ve fena değil. Orta bölümde vanilya-çikolata hissi veren notalar ağırlığını arttırıyor. Armut geride kalırken, portakal çiçeği geri planda ara ara kendisini gösteriyor. Şekerli yapı orta kısımda oldukça etkili. Sonlarda kremsi vanilya hissiyatı devam ediyor. Kapanışta amberli ve tonka fasulyeli yönünü gösteriyor Girl of Now.

Karşımızda yeni nesil popüler koku temasını tekrar eden meyveli gurme tarzında parfüm var. Meyvemsilik başlangıçta armuda yakınken, orta kısımdan itibaren incelikli portakal çiçeği derinlerden geliyor ki Elie Saab’ın imza notasıdır. Garibim portakal çiçeği orta kısımda öyle bir şekerli yapının altında eziliyor ki sormayın. Tonka fasulyeli-kremsi vanilyalı ana yapı, baştan sona azalmadan devam ediyor. 2010’lu yıllardan sonra karşımıza çıkan bir çok kadın parfümünde bu koku formu küçük nüans farklılıklarıyla tekrarlandı.

Lancome – La Vie est Belle, Prada – Candy, Jean Paul Gaultier – Scandal, Carolina Herrera – Good Girl, YSL – Black Opium ve daha onlarca benzer örneğin üzerine bir de Girl of Now’u ekleyebiliriz. Çılgınca şekerli, meyvemsi (ağırlık ferah olmayan portakal-mandalinada), baharatlı, tonka fasulyeli, amberli, vanilyamsı bu koku formu yukarıda saydığım kadın parfümlerinde var hatta Tom Ford – Noir Pour Femme’de bulunuyor. Girl of Now, bu anlamda parfüm dünyamıza yenilik sunmuyor, bizi şaşırtamıyor. Yapaylık sınırındaki kokusu pürüzsüz şekilde kaliteli sayılmayabilir.

Yine de Girl of Now’u rakiplerinden daha çok beğendim. Ondaki turunçgillerin verilişini ve kremsi, neredeyse hindistan cevizimsi vanilyanın kullanılışı diğer genç kız parfümlerinden başarılı. Azıcık da olsa Noir Pour Femme ve garip şekilde Emporio Armani’nin erkek parfümü Stronger With You’daki turunçgil-vanilya kullanımlarını andırıyor Girl of Now’un geri planı. Tabii harika koktuğunu söylemek zor.

Geleyim son gözlemime. Parfümde iki dikkat çeken nota var: Badem ve Antep fıstığı. Antep fıstığı tadını fazla alamasam da badem algılanıyor. Fakat Girl of Now, asla Hypnotic Poison’daki kadar ağır, baskın ve zorlayıcı badem aromasına sahip değil. Girl of Now’u safkan badem parfümü olarak görmüyorum. Eğer acı badem kokusu arıyorsanız Serge Lutens’in Louve’sine bakabilirsiniz. Girl of Now bademi, Antep fıstığını burnunuza dayamıyor. Onun amacı genç, modern, bakımlı, modayı takip eden hanımefendiler.

Hafiften burun tırmalayan tonka fasulyesi ve ambersi yapı, baş ağrısı yapma potansiyeline işaret ediyor. Düz çizgide ilerlemesi ve pek değişim göstermemesi üzücü. İyi taraflarından birisi performansı fena değil. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı iyi denebilir. Tam bir kış parfümü olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Canlı, olumlu, dikkat çeken ve ofis dostu koktuğunu söyleyebilirim. Onu kullanan veya etrafta algılayanların büyük kısmı beğenecektir. Bu anlamda kullanması ve sevmesi kolay yapıda şeytan tüyüne sahip Girl of Now.

Kokusunu ünlü iki parfümör Dominique Ropion ve Sophie Labbe birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

25 Aralık 2019 Çarşamba

Christian Dior – Hypnotic Poison EDP (2014)

1998 yılında Dior’un piyasaya sürdüğü Hypnotic Poison’un inanılmaz başarısının ardından, Hypnotic isimli devam parfümleri gelmeye devam ediyor. Kendisi Poison’un devam parfümü olan Hypnotic, öylesine büyük satış rakamlarına ulaştı ki Poison’u gölgede bırakmakla yetinmedi, Hypnotic isimli de yeni seri oluşmasına vesile oldu. 2019 yılının son günleri itibariyle yedi parfüme ulaştı Hypnotic Poison’lar.

İlk Hypnotic Poison EDT formundaydı. 2014 yılında akıllıca bir hamleyle EDP versiyonu raflardaki yerini aldı. Hypnotic Poison Eau de Parfum’un resmi tanıtımında Arap yasemini, tonka fasulyesi ve vanilya öne çıkarılmış. Şişesinin ise yasak meyvenin ihtiraslı örneği olduğu söylenmiş.

Parfümün açılışı portakal çiçeği ve meyan kökü-badem temasıyla gerçekleşiyor. Mentollü meyan kökünü andıran üst notalar ablası Hypnotic Poison EDT’yi hatırlatıyor fakat pek bana göre değil. Orta kısımda bademli meyan kökü daha sakinleşiyor ve tonka fasulyesiyle koku formu yumuşuyor. Tabii tonka fasulyesinin etkisiyle orta bölümde tatlılık artıyor. Oysa başlangıcı kuru denebilir. Sonlarda harika vanilya görevi devralıyor. Meyan kökü ve bademin zayıflamasıyla kendisini gösteren yumuşak ve kaliteli vanilya hem gerçekçi hem de lezzetli.

Hypnotic Poison EDP, doğal olarak 1998 çıkışlı ilk Hypnotic Poison’a benziyor. Buradaki benzerlik EDP’nin olgun ve ayakları daha fazla yere basan tavrıyla ilginçleşiyor. İlk Hypnotic Poison EDT, vamp, seksi ve gem vurulamaz genç kadını simgelerken, EDP versiyonu daha modern, sakin, rafine ve görmüş geçirmiş hanımefendiyi çağrıştırıyor.

Hypnotic Poison Eau de Parfum’u, hiç kuşkusuz ki ilk Hypnotic Poison EDT ile karşılaştıracağım. Başka hangi parfümle rekabet edebilir ki bu koku formu. Ancak kendisiyle yarışabilir. Saldırgan, koridor kokusu formundaki EDT, benzersiz karakteriyle hayranlık uyandırmıştı fakat birçok kişi tarafından da fazlaca iddialı ve itici bulunmuştu. EDP, daha yuvarlak hatlara sahip Hypnotic Poison olarak düşünülebilir. Gerçi yeni EDP’nin içeriğindeki meyan kökü ve bademi parfümlerde hiçbir zaman sevemiyorum. Benim için bu iki itici içeriğe sahip parfümü burnumun sahiplenmesi çok mümkün görünmüyor. Siz yine de Hypnotic Poison EDT’yi kullanması zor buluyorsanız, EDP versiyonuna şans verin. Belki ona aşık olanlar kervanına katılırsınız.

Sakinleşmiş ve yumuşamış hali bile genel beğeniye uyar mı emin değilim. EDP’nin konforlu koktuğunu ve etraftan övgüler alıp, alamayacağınız konusunda şüphelerim var.

Sonuç olarak dikkat çekici ve çarpıcı Hypnotic DNA’sını sürdüren EDP versiyonu, ablası EDT kadar agresif değil. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımı beklediğimden düşük oldu. Sonbahar-kış dönemi için kullanmayı düşünmenizde fayda var.

EDP’nin kokusunu ünlü burun Francois Demachy tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

6 Mart 2018 Salı

Giorgio Armani – Emporio Armani She (Lei) (1998)

İtalya’nın dünya moda sektörüne armağanı Giorgio Armani markası, isminin hakkını verircesine efsane parfümlerle kokuseverlerin başını döndürmeye devam ediyor. Markanın modern kült haline gelen iki erkek parfümü Code ve Acqua di Gio’dan sonra en sevdiğim eserlerinden birisi 1998 çıkışlı He (Lui) diyebilirim. Markanın Emporio Armani etiketiyle piyasaya sürdüğü He, kahverengi ve plastiğimsi hissiyat veren püskürtme mekanizmasıyla benzer kokar diye düşünürüm her zaman. Uzun zaman önce kullandığım ve çok sevdiğim He her ne kadar küçük çaplı reformülasyonlar geçirse ve kokusu bir parça değişse de hala içimde farklı yere sahiptir. Giorgio Armani’nin modern yüzünü temsil eden He’nin, aynı yıl kız kardeşi She’de (Lei) kendisini dünyaya tanıtmıştı.

Gerek He gerekse She parfümseverlerin çok sevdiği parfümlerdendi. Tabii aradan geçen yıllar yıldızlarını bir parça söndürse de hala onları kullanan çok sayıda parfümsever mevcut. Hem erkeği hem de kadın versiyonu aynı şişe tasarımına sahip bu iki parfümden She, kendi sitelerinde modern çiçeksi olarak tanımlanmış ve yumuşak, konforlu hissettiren modern parfüm olarak yorumlanmış. Bakalım durum gerçekten öyle mi?

She’nin (Lei) açılışı ferah sayılamayacak tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Kimi kaynaklarda armuttan bahsediliyor ama bence bergamota yakın üst notalar. Başlangıcı yapay değil ama benim için fazla şekerli. İlerleyen dakikalarda koku karakteri değişiyor. Turunçgiller geri plana geçerken kremsi tatlı çiçekler ve bir parça vanilya kompozisyona ekleniyor. Miskin destek verdiği genel yapıda iris çiçeği hissiyatı var ama çok değil. She, orta kısımdan itibaren oldukça kremsi (neredeyse vanilyamsı) ve pudralı.  Neredeyse plastiğimsi diyebileceğim modern koku formu son kısımda da devam ediyor. Alt notalarda büyük değişim yok. Aynı kremsi, pudralı, vanilyamsı badem-iris çiçeği devam ediyor.

She’yi tanımlamak zor. Ne tam olarak turunçgilli ne çiçeksi ne derili ne vanilyalı ne de pudralı ama bir taraftan da hepsini içinde eritmeyi başarıyor. Oldukça kremsi ve tatlı yapısı günümüzün modern parfümlerine çok benzer. Onun yirmi yıl önce piyasaya sürüldüğüne inanmak zor. Sanki daha birkaç ay önce çıkmış kadar tanıdık ve modern.

She’yi ilk kullandığım gün hemen anladım ki erkek kardeşi He’ye çok benziyor. Hatta She, formülü değiştirilip yazık edilen He’nin ilk formülasyonuna benziyor. He’de deri daha yoğunken She’de vanilya ve pudraya ağırlık verilmiş ama iki parfüm de büyük oranda benzer. Eğer yeni He’den eski tadı alamıyorsanız She’yi gönül rahatlığıyla alıp kullanabilirsiniz. Hafiften feminenlik barındırsa da bence erkekler kullanabilir She’yi.

Sonuç olarak She’nin o tarif edilmez koku güzelliğine ve yapay yaratıcılığına şapka çıkarıyorum. Diğer taraftan da uzun süreli kullanımda sıkılacağımı tahmin ediyorum. Parfümler dünyasına yeni giriş yapan hanımefendilere She’yi önerebilirim. Günlük kullanımda, özel buluşmalarda, akşam çıkmalarına uyum sağlayacaktır. Ağır olmayan, yumuşacık kokusuyla bol bol övgüler alacağınızı düşünüyorum.

EDP formundaki She’nin kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk dakikalarda yüksek. İlerleyen saatlerde tene yaklaşıyor. Serin günlerin parfümü bence She. Serin sonbahar hatta kış mevsimi için daha uygun. Kokusunun tasarımını ünlü parfümör Sophie Labbe yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

3 Kasım 2017 Cuma

Guerlain – La Petite Robe Noire (2012)

Kendime soruyorum neden La Petite Robe Noire’yi uzun zamandır merak ediyorum diye. Cevabı buldum sanırım: Şişesi yüzünden. Guerlain’in yeni nesil kadın parfümlerinin en önemli ve sevileni muhtemelen La Petite Robe Noire. Markanın eski muhteşem klasikleriyle özdeşleşmiş efsanevi şişe tasarımıyla La Petite Robe Noire, görünüşe göre modern ve günümüz trendlerine uygun kokusu ve eski klasikleri andıran şişesiyle günümüzle geçmişi aynı noktada birleştirmeye çalışıyor.

Kendi sitelerinde meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılan La Petite Robe Noire, ferah, afacan ve büyüleyici tanımlarıyla ödüllendirilmiş. Parfümün doğum yeri olarak Guerlain’in özel seri parfümlerinin üretildiği laboratuar gösterilmiş. Parfümün Guerlain’e özgü notalarla oluşturulduğu vurgulanmış. Bakalım bu kadar övgülere boğdukları La Petite Robe Noire nasıl kokuyor.

Parfümün açılışı leziz, ekşi, yüksek kaliteli kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Kendi sitelerinde bahsettikleri tatlı vişne, parfümün başlangıcını oluşturuyor. Üst notaları sevdim. Orta bölümde kiraz-vişne benzeri koku devam ederken tatlılık giderek artıyor. Muhtemelen tonka fasulyesinden gelen pudramsı tatlılığa badem güçlü şekilde eşlik ediyor. Orta notları şekerli badem ve vişnenin oluşturduğunu söyleyebilirim. Onlara geri plandan gül de destek veriyor. Son bölümde büyük değişim yok. Tatlı bademe pudralı vanilya ekleniyor. Meyveler kapanışta artık yok. Standart bir sonla tene veda ediyor.

La Petite Robe Noire, tatlı meyveli bir vanilya-badem kokusuna benziyor. Cazibeli kırmızı meyveleri her zaman için severim ve burada da ilgi çekici. Orta bölümden itibaren artan tatlılık bir süre sonra bıktırıcı oluyor. Bademle aramızın barışamadığını biliyorum. Burada da çekici gelmiyor bana badem fakat onun bir kadın parfümü olduğunu düşünürsek asıl amacın kadınların ilgisini çekmek olduğu söylenebilir. Oldukça kadınsı yapısıyla erkeksi tarzı seven kadınları hedeflemediği açık.

Bütün düşüncelerden sıyrılarak onun Guerlain parfümü olduğunu hatırlıyorum. Evet, o bir çınarın, anıtsal bir markanın eseri. Tarihindeki müthiş kadın parfümü klasiklerini düşünürsek üst düzey bir koku beklemek sanırım yanlış olmaz. Kullanım döneminde o eski klasiklerin yaratıcılığını, gösterişini ve yüksek kalitesini göremedim La Petite Robe Noire’de. Daha çok günümüzde onlarca örneğine rastlanabilecek tatlı meyvelerle şekerli badem-vanilya kombinasyonuna şahit oldum. Yaratıcı olmayan, piyasaya oynayan, orta bölümden itibaren yapaylık sınırında gezinen La Petite Robe Noire, bir Guerlain olmanın uzağında. Tribünlere ve büyük kitlelere sevimli görünmeye çalıştığını düşünüyorum. Bu durum kötü mü, değil. Kullanan çoğu kadının sevebileceği La Petite Robe Noire, Guerlain ruhunu bence taşımıyor. Onun derdi otuz yaş altı genç kızları hedeflemek sanki.

Sonuç olarak vasat bir parfüm olarak hafıza kayıtlarıma geçiriyorum La Petite Robe Noire’yi. Bu kadar popüler olmasına ve beğenilmesine şaşırmıyorum. Anlaşılan LVMH’ye satılması, Guerlain’e pek iyi gelmedi. İlerleyen zamanlarda da Guerlain’in eski şahane klasiklerini özleyeceğimiz anlaşılıyor.

EDP formundaki kokusunun kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Benim kullandığım 2012 versiyonuydu. Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Kokusunun tasarımını Thierry Wasser yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

7 Temmuz 2017 Cuma

Serge Lutens – Louve (2007)

Dişi kurt kültünün kökeninin çok eskilere dayandığı biliniyor. Roma İmparatorluğunun kuruluş aşamasında dişi kurt tarafından emzirilen Remus ile Romulus’un tasvir edildiği heykeller mevcut. Dişi kurt tarafından emzirilen ikiz çocuklar efsanesinin Roma uygarlığının sembolü olması şaşırtıcı değil. Sadece Batı dünyası değil, Türklerde de dişi kurt efsaneleri var. Hepinizin tahmin ettiği üzere dişi kurt Asena, en bilinen Türk mitolojisi öğesi.

2007 yılında benim “koku mistiği” olarak adlandırdığım bay Serge Lutens, dişi kurt temasını alıp, bir parfümüne ilham kaynağı haline getirdi. Louve ismini verdiği parfümünün kalbindeyse beyaz badem kokusunu uygun gördü. Bakalım dişi kurt ve beyaz badem ne kadar uyumlu olacak.

Louve’nin açılışı mayhoş ve ferah olmayan kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Bir parça ruj benzeri iris de var sanki. Kiraz veya vişneye benzettiğim başlangıcı nefis. Orta kısımda kırmızı ekşi meyveler hala var fakat bay Lutens’in bahsettiği badem yavaş yavaş kokuya hakim oluyor. Bademin bir parça pudralı verilmesi kadınsılığı bariz şekilde arttırıyor. Kiraz ve bademin uyumu gayet güzel. Son bölümde bademin o acımsılığı hala devam ediyor. Alt notalarda çiçeksi bir vanilya kapanışı yapıyor. Badem ve vanilya uyumlu denebilir.

Louve, gördüğüm kadarıyla kiraz-badem-vanilya üçgenine sırtını dayamış. Bu üçlüye hissedilir oranda eşlik eden pudralı yapı, parfümü kadın kullanımına yakın hale getiriyor. Tabii bir parça çiçeksilikten de bahsedilebilir. Belki de yaseminin payı vardır çiçeklerden. Kısacası Louve, ismindeki dişiliği kokusuna taşımış.

Louve, yüksek kaliteli bir Lutens eseri. Benim sevdiğim ve mesafeli olduğum iki öğeyi birleştirmiş. Kiraz ve vişneyi seviyorum parfümlerde. Bademi ise pek kendime yakın bulamıyorum. Muhtemelen bademin o acımsı, iddialı, kadınsı tarafını sevemiyorum. Louve’deki ekşi kırmızı meyveleri sevdim. Bademi ise fena bulmadım.

Kimi kullanıcılar gül notasından da bahsetmiş. Evet, ihtimal dışı değil. Kırmızı meyvelerin verdiği hissiyat belki de gülden geliyor. Nereden gelirse gelsin, Louve bu haliyle mayhoş, lüks, çarpıcı ve konforlu kokuyor. İyi de kokusunu sevdim mi?

Yukarıda konforlu dedim. Genellikle badem merkezli parfümlerin konforsuz, kullanması ve sevmesi zor olduğunu düşünürüm. Tabii bu imajı bende Hypnotic Poison oluşturdu. Parfümler tarihinin modern kült parfümü Hypnotic Poison’da kullanılan badem ve vanilya karışımını sevememiştim. Bana fazlasıyla saldırgan, yapay, acımsı ve ilacımsı gelmişti. Bir badem parfümü olarak Louve’de bademden gelen acımsı ve ilacımsı hissiyat mevcut fakat Hypnotic Poison’daki gibi avam, saldırgan ve yapay değil. Louve çok daha derli toplu, şık ve haddini biliyor. Yapaylık neredeyse yok. Parfümün genel karakteri bir parça karanlık ama aynı zamanda dinamik.

Louve’nin hiç bir aşaması ferah ya da rahatlatıcı değil, daha çok cazibeli ve leziz. Evet, Louve kıyısından köşesinden belki de gourmand olarak sınıflandırılabilir. Ya da meyveli-çiçeksi bile diyebiliriz. Artık seçim size kalmış.

Modern ve tatlı kokan Louve aynı zamanda egzotik ve gizemli. Tatlılık, bütün yeni nesil parfümlerdeki gibi biraz fazla ama bayık değil. Eski ya da modası geçmiş gibi kokmuyor. Genel yapısı belli bir yaşın üzerindeki hanımefendileri ilgilendiriyor sanki. Genç kız parfümü değil Louve. Gündüz vakti AVM’de dolaşma kokusu da olmamalı. Daha özel günler ve kendinizi mutlu etmek istediğiniz zamanlarda kullanılmalı belki de. Ya da beni dinlemeyin, canınız ne zaman isterse kullanın.

EDP formundaki Louve’nin kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda iyi, sonrasında tene yaklaşıyor. Sonbahar-kış mevsimi için harika olacaktır.

Koku Güzelliği:10/8

10 Mart 2017 Cuma

Parfums MDCI – Les Indes Galantes (2015)

İsmini ve ilhamını ünlü Fransız besteci Jean-Philippe Rameau’nun 18. yüzyıla ait eseri Les Indes Galantes’ten alan bir parfümle beraberim. Fransa merkezli niş parfümevi MDCI’nın 2015 çıkışlı parfümü Les Indes Galantes, kendi sitelerinde kadın bölümüne konulmuş. MDCI’nın şöhretli parfümlerinin biraz gerisinde kalan Les Indes Galantes, yine kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: ” Hayali bir egzotik ülkeye seyahat etmeye davet eden, rafine ve şehvetli bir parfüm. Değerli baharatların, çiçeklerin ve meyvelerin sarhoş edici kokuları duyu ve duyguları uyandırır.”

Les Indes Galantes’in açılışı kremsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina ikilisine benzettiğim başlardaki turunçgiller, modern, tatlı ve yüksek kaliteli. Üst notaları çok güzel. Orta bölümde turunçgiller biraz geri plana geçiyor ve bu sefer kremsi baharatların gelişine şahit oluyoruz. Tarçın ve karanfile benzettiğim baharatlar kaliteli. Orta bölümden itibaren tatlılık devam ediyor ve azıcık artıyor. Orta kısımda baharatlara biraz badem ve vanilya da eşlik etmeye başlıyor. Orta kısmı da beğendim. Kapanışta vanilya artık tek oyuncu. Tatlılık kapanışta üst sınıra dayanıyor. Şekerli vanilyaya dönüşen alt notaları epey sıradan.

Başlangıçtaki ferah olmayan kremsi turunçgillerin dinamik ve başarılı kokusu, orta kısımda yoğun baharatlarla birleşiyor. Orta bölümdeki badem sürprizi gerçekten ilginç. Böyle bir kompozisyona badem yakışırdı ve parfümün tasarımcısı Cecile Zarokian bu fırsatı kaçırmamış. Gerçi badem büyük rol oynamıyor ana yapıda.

Les Indes Galantes’in baharatlı bir vanilya parfümü olduğunu söyleyebilirim. Bu ana kompozisyona eklenmiş turunçgiller, reçineler, badem ikincil elemanlar olarak düşünülebilir. Tatlılığın her daim olduğu fakat sonlarda iyice abartıldığı Les Indes Galantes’in, üst-orta bölümünü beğendim, kapanışını başarılı bulmadım. Keşke tatlılık daha az verilseymiş.

yakin galamentes yen
Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Sonuç olarak sıcak, reçinemsi, vanilyalı, baharatlı bir parfüm arıyorsanız, Les Indes Galantes emrinize amade. Kadın parfümü olarak sunulsa da erkekler rahatlıkla kullanabilir. Tobacco Vanille ve Herod’dan daha kadınsı değil. Ha bu arada kimi kullanıcıların Tobacco Vanille’ye benzettiği Les Indes Galantes, bence koku güzelliği anlamında Tobacco Vanille ve Herod’un gerisinde. Bunu da küçük bir not olarak belirteyim.

Sonları dışında belli bir kaliteyi tutturan Les Indes Galantes, EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabilecek ve çoğu kişinin hoşuna gidebilecek tarzıyla, markanın başarılı sayılabilecek eserlerinden birisi. Muhteşem mi? Değil. Benzersiz mi? Cık. Kötü mü? Tabii ki değil.

Koku Güzelliği:10/7

23 Aralık 2016 Cuma

Givenchy – L’Ange Noir (2016)

Yine kafam karışık. Givenchy’nin yeni kadın parfümlerinden L’Ange Noir’in tanıtım cümlelerine bakıyorum. Bir yerde “her kadının muamma” olduğundan bahsediyorlar ki kesinlikle katılıyorum. Başka cümlede parfümün isminin anlamının “Kara Melek” (böyle bir dizi yok muydu?) olduğu vurgulanıyor. Öteki tanıtımda da parfümün “Kara Film” sinema akımından ilhamını aldığı söyleniyor. Artık hangisini kabul ederseniz.

Givenchy’nin henüz bir kaç ay önce piyasaya sürdüğü L’Ange Noir’in, başarılı parfümleri Ange ou Demon’un devamı olduğu yönündeki söylentiler ciddiye alınabilir. Kendi sitelerinde L’Ange Noir için beyaz süsen (iris) ve susam notasını öne çıkarması üzerinde durmak gerekebilir. Susam notası parfümlerde pek rastlamadığımız bir öğe. İris ise genel olarak hoşuma giden bir nota. Bakalım L’Ange Noir, öne çıkardığı notaları bana hissettirebilecek mi?

L’Ange Noir’in başlangıcı tatlı bademle gerçekleşiyor. Kimi kullanıcıların L’Ange Noir’i Hypnotic Poison’a benzetmesi muhtemelen bu acı badem sebebiyle. Çok uzun sürmeyen tatlı bademin yerini orta kısımda iris alıyor. Oldukça tatlı ve pudralı verilmiş iris, hafiften makyaj malzemesi efektine de sahip. Son kısımda pudralı irise bu sefer şekerli vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor. Kapanışta tatlılık iyice artıyor. Tatlılığın sebebi tonka fasulyesi gibime geliyor.

L’Ange Noir’in özeti şu: Pudralı iris, tonka fasulyesi ve vanilya. Karşımızda oldukça tatlı, modern, hafiften karanlık, kadınsı ve pudralı bir yapı var. Başlangıçtaki badem benim için çok konforlu olmasa da orta kısımdaki iris bölümünü sevdim. Sonlardaki tonka fasulyesi ve vanilyayı fazla şekerli buldum. Yine de ilginç şekilde yapaylık veya uyumsuzluk hissetmedim. Tabii müthiş bir kaliteden bahsedemesem de başarısız değil L’Ange Noir.

afis ange noir yen

Amaca yönelik bir parfüm olmuş gibi. Cazibeli ve çarpıcı bir kadın parfümü düşünülmüş ve hayata geçirilme kısmında tutarlı davranılmış. Başlangıçtaki badem ilk saniyelerde vurucu etki yaparken orta kısmındaki iris çiçeği, kadınsılığı ve pudralı hissiyatı bariz şekilde arttırmış. Üst notalarda femme fatale iken orta bölümde orta yaşlı, anaç hale evriliyor. Sonlardaysa ortalama bir kadın parfümü gibi davranıyor.

Parfümü başarısız bulmadım. Eğer tatlılık ve pudra oranı biraz daha az olsaydı çok daha seveceğime eminim. Bu hali bile piyasadaki yapay ve birbirinin aynı kadın parfümünden iyi. Zaten Givenchy’nin kadın parfümleri fena çıkmıyor. Günlük kullanımdan ziyade akşam parfümü gibi düşünülebilir. Özel anların ya da romantik buluşmaların kokusu olmaya çalışıyor.

cicek ange noir yen

EDP formundaki L’Ange Noir, performans anlamında orta seviyelerde. Kalıcılığı iyi, fark edilirlik ortalamanın biraz altında. Yaş olarak biraz üst grubu hedeflediğini düşünüyorum. Genç hanımefendilere fazla gelebilir. Tam bir kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/6