30 Eylül 2019 Pazartesi

Vertus – 1001 (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerindendi 1001. İsminin ilk önce neden 1001 olduğunu kavrayamamıştım. İlerleyen zamanlarda parfümün doğu masallarının en ünlüsü 1001 gece masallarına atıfta bulunduğunu nihayet anladım. Mısır, Hint, Arap, Mezopotamya ve İran masallarının birleşimiyle oluşan 1001 gece masallarının 8. yüzyıldan günümüze geldiği söyleniyor.

Vertus’un Arap ve Ortadoğu kültürüne öykünen parfümü 1001’in resmi tanıtımlarında da bu etki görülüyor: “1001 gece masalının büyüsü, mimoza ve karanfilin dokunuşuyla kendi hikayesini en derine yazar. Sandal ağacıyla harmanlanan karakter, tüm egemenliği devralır. Tarçın ve menekşenin baş döndürücü aşkı”.

1001’in açılışı ferah olmayan tatlı meyveler, anason benzeri yapı ve baharatlarla gerçekleşiyor. Başlangıcı zengin, benzersiz, ilginç ve kafa karıştırıcı denebilir. Fena değil üst notaları. Orta kısımda meyvemsilik geri plana geçerken baharatlı taraf öne çıkıyor. Sıcak sayılabilecek baharatlardan algılayabildiklerim karanfil, kakule ve tarçın. Orta bölümde lezzetli ve modern baharatların izini sürmeye devam ediyoruz. Orta kısmın sonlarında egzotik olmayan amber kokuyu farklı yöne doğru çeviriyor. Kapanışta sandal ağacının etkili olduğu söylenebilir.

Yine bir Vertus parfümü ve yine kafam karışık. 1001, Arap-Ortadoğu aksına yakın olmayan oryantal gibi davranıyor. 1001’in genel tavrının meyveli-baharatlı amber-sandal ağacı kombosu olduğunu iddia etmek için sebeplerim var. Başlangıçtaki kategorize edilmesi zor meyveler ferah turunçgil gibi değil. Onun meyvemsiliği anason-mentol destekli mayhoş meyvemsiliği çağrıştırıyor. Orta kısımdaki baharatların mahiyeti neyse ki daha anlaşılabilir ve dünyasal. Amberin bu tür kullanımını seviyorum ve neredeyse şekerli meşe yosunu kapanışta küçük bir nostalji yaşamama sebep oluyor.

1001, ilhamını masallardan, büyülü hikayelerden, doğunun gizemli ruhundan alıyor. Parfümün genelinde koyu ve karanlık yapı bulunmuyor fakat baştan sona dumansılık algılanabiliyor. Orta kısımda karşıma çıkan safranı zihnim bir şekilde geri plana atıp, diğer notalara odaklanmaya çalıştı. Karanfil ve tarçının harika etkisini ön plana çıkardı bilinçaltım. Meşe yosununun ise böylesine şekerli verilmesine biraz bozuldum çünkü onu kuru ve köksü seviyor benim gibi eski tüfekler.

Anlıyoruz ki modern dünyaya, güncel temaya ait olan 1001 deneyi, kalite anlamında fena iş çıkarmıyor, koku güzelliği bakımından iyi yerde duruyor, sizi kendisine aşık edecek kadar numara sergileyemiyor. Yine de benzerine rastlamadığım bu sıcak baharatlı, dumansı meyveli oryantalin çabasını anlamlı buluyorum. Vertus’un bahsettiği gibi, 1001’in “zarif, görkemli, hipnotik, odunsu çiçek kokusu” olduğu tezine saygı duyuyorum.

Uniseks olarak pazara sunulan 1001 hem erkek hem de kadınların kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Serin havaları sevebilecek yapısı, makul kullanılırsa ılık yaz akşamlarına da uyum sağlayabilir. EDP formundaki konsantrasyonu kalıcılık bağlamında sizi üzmüyor, ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6

20 Eylül 2019 Cuma

Jil Sander – Sun (1989)

Alman moda endüstrisinin en önemli markalarından Jil Sander’in parfümlere ilgisi eskilere dayanıyor. 1970’li yılların sonunda ilk parfümlerini çıkarmaya başlayan Jil Sander’in 2019 yılının eylül ayı itibariyle seksene yakın esere imza attığını görüyoruz. Her ne kadar Chanel ya da Dior kadar dikkat çekici süper starlar çıkaramasa da 1989 yılında dünyaya gelen Sun, markanın en sevilen kokularından oldu.

Kadınlar için piyasaya sürülen Sun hala oldukça fazla kullananı olan bir arkadaş denebilir. Basit ve beyaz tonların ağırlıkta olduğu şişesi ve güneşe vurgu yapan ismiyle Sun, modern klasiklerden birisi haline geldi. Böylesine popüler bir kız hakkında Jil Sander’in internet sitesinde pek bilgi olmaması nasıl açıklanabilir emin değilim. Markanın resmi internet sitesinde Sun’ın üç notası öne çıkarılmış: Bergamot, yasemin ve amber. Bakalım Sun gerçekten de bu üç tema üzerine mi kurgulanmış.

Sun’ın açılışı tatlı ve kremsi garip turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak turunçgillere şekerli çiçekler eşlik ediyor. Sabunsu, kremsi hissiyat veren başlangıcından sonra orta bölümde vanilyamsı yapı öne çıkıyor. Sütsü vanilyaya sarı çiçekler (muhtemelen ylang ylang) ekleniyor. Çoğu kullanıcının hindistan cevizine benzettiği orta bölümdeki kremsi kokunun sütsü vanilyadan geldiği düşünülebilir. Kapanışta büyük değişim yok. Çiçekler alt notalarda zayıflarken, ortada lezzetli ve dondurmamsı vanilya kalıyor. Misk ve odunsular son kısımda vanilyaya geri planda destek veriyorlar.

Sun, kremsi vanilyalı, bolca tatlılık barındıran ve minör alanlarda çiçeklere yer veren büyük resmi karşımıza çıkartıyor. Bazı kullanıcıların dediği gibi onu tanımlamak ve kategoriye dahil etmek kolay değil. Hem basit ve ucuz kokuyor hem de neye benzediğini çözmekte zorlanıyorsunuz. Sanırım onun genel tarzı için kullanılan çiçeksi oryantal terimi doğru.

Sun, leziz ve tanıdık kokuyor. Bunun sebebinin yıllar içinde onun popülerliğini görüp, rakiplerinin benzerlerini üretmesi olabilir. Büyük değişim göstermeyen, düz, zaman zaman vasat market parfümlerini/deodorantlarını andıran, bazense içindeki iştah açıcı vanilyayla birlikte düşündüğümüzde “o kadar da kötü değil sanki” dedirten ilginç bir eser. Kalite anlamında iyi yerde durmuyor, koku bütünlüğü başarılı değil, genel yapısı yaratıcı veya sıradışı değil. İyi de neden bu kadar sevildi yıllar içinde Sun?

Sun’ın 1980’li yılların sonunda çıktığını not edelim. Kokusunun fazlaca tatlılık barındırması, 1980 ve öncesindeki kuru ve tatlılığı az şiprelere veya fujerlere öykünmediğini, ileriye bakan ve 2000’li yılları hedefleyen koku formuna yatırım yapıldığını düşünebiliriz. O dönem için muhtemelen farklıydı Sun’ın karakteri ama günümüzde artık birçok kadın hatta erkek parfümünde bu tür vanilya kullanımı var ve dikkat çekici değil. İkinci olaraksa kullanması ve sevmesi kolay tarzı var. Her ne kadar başlangıcında ve orta kısmında garip plastiğimsi bir nota sürekli sizi rahatsız etse de onu deneyen büyük kullanıcı grubu almak isteyebilirdi 1990’lı yılların başında.

Kafama takılan başka konuysa isim-kavram uyumsuzluğu. Parfümün ismi bize güneşi, yaz mevsimini, sıcağı, sahilleri, tuzlu deniz suyunu ve yaza dair herşeyi çağrıştırıyor. Onu kullanan birçok yorumcu da onun yaz parfümü olduğunu hatta tropikal hissiyat verdiğini belirtmiş. Bu görüşlere çok katılamayacağım çünkü bence Sun, safkan yaz parfümü değil. İçerisindeki kremsi vanilya, şekerli sarı çiçekler ve tonka fasulyeli benzoin, bu parfümü çok sıcak yaz günlerinde kullanmayı mümkün kılmıyor. Sun, ılık ilkbahar veya serin yaz akşamları için daha iyi seçeneğe benziyor. Bazı kullanıcıların onun kokusunu güneş kremlerine benzetmesineyse katılıyorum. Gerçi Sun, daha çok kalitesiz ve markası pek duyulmamış ucuz güneş kremlerini andırıyor.

Sonuç olarak Sun’ı çok merak ediyordum uzun yıllardır. Hakkında okuduğum yorumlardan sonra denediğim Sun, hayal kırıklığı yarattı. Hem kokusal güzelliği hem de kalitesi yeterli gelmedi bana. Tabii onun kadın parfümü olduğunu ve bir kadının üzerinde daha çekici duracağını varsayabiliriz. Sanırım hayalimdeki tropikal parfüm imgesine yaklaşacak esere yine rastlayamadım ve Sun benim için doğru adres değil.

Birçok kadın parfümünün aksine EDT formunda Sun. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk on beş dakika fena değil. Sonrasında normale dönüyor yayılım. Kokusunun tasarımını sektörün saygı duyulan isimlerinden Pierre Bourdon yapmış.

Koku Güzelliği:10/5

15 Eylül 2019 Pazar

Franck Boclet – Be My Wife (2019)

Moda tasarımcısı Franck Boclet’in genellikle erkek kıyafetleri üzerine çalıştığını söyleyebiliriz. Kısa zamanda ismini duyuran Franck Boclet’in moda tarzının asilik ve lüksü bir araya getirmek olduğunu varsayabiliriz. Zaten Bay Boclet’in kendi tarzı da adeta bir Rock müzik yıldızı gibi.

Franck Boclet, moda tasarımlarının yanında parfümeri işine de güçlü şekilde girdi. 2013 yılında piyasaya sürmeye başladığı parfümlerinin sayısı 2019 yılının sonlarına doğru kırka yaklaştı. Parfüm işine, moda tasarımcılığından daha fazla önem verdiğini düşünebiliriz bu durumda. Boclet, 2016 yılında Rock & Riot Black isimli altı parfümlük seri çıkardı. Bu seride Cocaine oldukça ilgi gördü dünya çapında. 2019 yılındaysa Rock & Riot Ivory serisine bağlı beş parfümlük yeni eserler geldi. Ivory serisi, Boclet ve karısı Solenne’nin evlilikleri ve aşklarının dışavurumu üzerine meydana getirilmiş.

Ivory serisine ait Be My Wife, “Paris sokaklarında sevgi dolu ve neşeli Boclet çiftinin düğünlerini kutlayan” parfüm olarak pazarlanmış. Taze ve baharatlı yönü vurgulanmış. Ayrıca kokusunun ferah ve baharı çağrıştırdığından bahsedilmiş. Parfümün açılışı galbanumu andıran kuru ve garip yeşil temayla gerçekleşiyor. Tozlu ve tatlılık barındırmayan aromatik acımsı otlara benzeyen üst notalarda muhtemelen biberiye ve bergamot bulunuyor. Açıklanan üst notalarında mandalina, bahçe nanesi olsa da acımtırak kuru otlara daha yakın sanki. İlk saniyeleri pek bana göre değil. İlerleyen dakikalarda kuru beyaz çiçekler (muhtemelen leylak) ve tatlımsı gül-menekşe ikilisinin orta kısma hakim olduğunu görüyoruz. Lezzetli ve modern orta kısım ile tozlu üst notalar neredeyse ayrı dünyalardan gelmiş gibiler. Kapanışta misk ve odunsularla oldukça zayıflıyor ne yazık ki. Bir parça vanilya var derinlerde. Açıklanan alt notalarında yosun bulunuyor ama algılamak mümkün olmadı. Hoş sayılabilecek alt notalar, orta kısımla uyumlu denebilir.

Be My Wife, çiçeksi olarak sınıflandırılabilecek bir arkadaş. Parfümün resmi numunesinde kokusu “çiçeksi meyveli harmoni” olarak bahsedilmiş. Meyvemsi notalar, çiçeklere destek veriyor ama çiçeksilik genel olarak büyük resmi oluşturuyor. Başlarda kuru yeşil çiçeksi otlarla gerçekleşen Be My Wife’ın karakteri, orta bölümde günümüze yakın kaliteli çiçeklerle devam ediyor. Genelde menekşeyle aram pek yok parfümlerde fakat burada gülle iyi uyum sağlamış.

Sıradışı ve neredeyse nostaljik açılışına rağmen tatlı çiçeksilerle yoluna devam eden Be My Wife, hem ismiyle hem de pazarlamasıyla romantizmi vaat ediyor. Peki, bu romantizmi kokusuna yansıtabiliyor mu sorusuna, eh işte diyebilirim. Çiçeksilerin genel olarak romantik hissiyat verdiği söylenebilir. Açıklanan notalarında yeşil elma ve ananas bulunsa da kompozisyonun bütününde fazlaca yer kapladığını düşünmüyorum. Buradaki meyvemsilik daha çok böğürtlenimsi denebilir.

Sonuç olarak kimi kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de bir parça kadın kullanımına yakın gibi. Muhteşem ve akılda kalıcı olmasa da hoş ve farklı bir deneme olarak görülebilir Be My Wife. Kalite anlamında soruna rastlamadığımı belirteyim.

Parfümlerin en yoğun formu Etrait de Parfum konsantrasyonuna rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı şaşırtıcı derecede düşük oldu üzerimde. İyi tarafıysa her mevsime uyabilecek enteresan tarza sahip. Hem sıcak gündüz saatlerinde hem de serin akşamlarda kullandım ve kokusunu rahatsız edici bulmadım.

Koku Güzelliği:10/6.5

10 Eylül 2019 Salı

Lalique – Eau de Lalique (2003)

İlginç ve yüksek kaliteli parfümleriyle kokuseverlerin daima ilgisini çeken mücevherat markası Lalique’in seksen civarında esere sahip olması bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bvlgari ile birlikte parfümeri sektörüne en çok yatırım yapan markalardan olan Lalique’nin fazla bilinmeyen, geri planda kalmış bir kokusuna rastladım geçtiğimiz günlerde. Lalique’nin Eau de Lalique isimli parfümünün olduğunu bile bilmezken, tabii merak ettim bu uniseks arkadaşı.

Lalique’in internet sitesinde Eau de Lalique ile ilgili hiç bilgi olmamasını ve parfümün bulunmasının zorluğuna bakarak, üretiminin sonlandırıldığını düşünebiliriz. Çeşitli parfüm platformlarında oldukça övgüler alan Eau de Lalique’ye yakından bakalım istedim.

Parfümün açılışı ferah ve kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Klasik ve modern limon-portakal-bergamot üçlüsüne benzeyen açılışı mayhoş ve lezzetli. Orta kısımda biraz nane ve ferah baharatların (kakule ve tarçın) eklendiği aromatik yapı devam ediyor. Son bölümde misk öne çıkıyor. Kapanışta odunsu notalar daha belirgin hale geliyor. Yumuşak ve hoş şekilde alt notalarını sonlandırıyor.

Eau de Lalique, aromatik, ferah, turunçgilli, otsu, nanemsi bir arkadaş. Yeni nesil “sport” tarzı parfümlerdeki şekerli yapı neyse ki onda az miktarda kullanılmış. Ferah ve giymesi kolay notalarıyla kaliteli ve içinizi baymayacak karaktere sahip olduğu görülüyor. Bu anlamda zihnimde iyi anılar bırakıyor.

Parfümün en ilginç tarafıysa açıklanan notalarındaki dereotu. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan dereotu notası, kokunun genelinde büyük yer tutmuyor bence. Evet, salatalarda güzeldir dereotu ama bir parfümde onun kokusunu algılamak ister miyim emin değilim. Kimi yorumcuların bahsettiği dereotu teması turunçgillerin ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak limon-portakal benzeri leziz ve güzel turunçgillerle ferah baharatların hoş karışımından oluşuyor. Muhteşem mi değil ama birçok yeni nesil berbat ve yapay kokan yaz parfümünden çok daha iyi yerde durduğu kesin. Tabii ki bir yaz parfümünden derinlik, felsefe ya da çarpıcılık beklememek gerekiyor. Zaten Eau de Lalique’de size onları veremez. Onun amacı ilkbahar-yaz mevsimlerinde temiz ve ferah kokmak isteyen parfümseverler gibi görünüyor. Bu amacında da başarılı olmuş denebilir.

EDT formundaki parfümün performansı ne yazık ki iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk patlama dışında oldukça az. Kokusunun tasarımını tanınan parfümörlerden Emilie Coppermann yapmış. Bazı kaynaklarda Emilie Coppermann ile birlikte Jean Claude Ellena’nın da ismi geçiyor. Günlük kullanıma, rahat kıyafetlere, sahil kenarlarına son derece uygun kokusu var.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Eylül 2019 Perşembe

Guerlain – Terracota Le Parfum (2004)

Guerlain’ın 1984 yılında piyasaya sürdüğü ve kadınların çok sevdiği ünlü pudrası Terracota’nın üretilişinin otuzuncu yılı vesilesiyle Terracota Le Parfum dünyaya geldi. Parfümün tasarımcısı Thierry Wasser Terracota Le Parfum’ü “bir şişe içerisindeki güneşin cazibesi” olarak tanıtmış. Guerlain’ın tasarım yöneticisi Olivier Echaudemaison ise Terracota pudrasının bir kadının en iyi arkadaşı olduğunu söylemiş.

Çiçeksi olarak sınıflandırılan Terracota Le Parfum’un açılışı kadınsı ve kuru çiçeklerle gerçekleşiyor. Çiçeklere bir parça da bergamot ekleniyor. Üst notaları yüksek kaliteli fakat benim için biraz fazla çiçeksi ve kuru. Orta kısımda çiçeksi koku ağırlığını arttırıyor. Açıklanan notalarında yasemin, ylang ylang ve tiare çiçeği bulunuyor. Ylang ylangın daha baskın olduğunu düşünüyorum. Kimi zaman hanımeliye benzeyen çiçeksilik de algılıyorum. Her ne kadar resmi notalarında hanımeli olmasa da bu algıyı muhtemelen ylang ylang ve yaseminin karışımı veriyor. Orta bölümde çiçeklerin yanında kremsi hindistan cevizi de bulunuyor. Orta kısımda kremsi hindistan cevizi sayesinde biraz daha yumuşak bir koku formu var. Son bölümde büyük değişim olmuyor. Aynı kremsi çiçekler alt notaları oluşturuyor denebilir.

Terracota hakkında oldukça fazla yorum okumuştum ve hayalimde güneş kremlerini andıran hindistan cevizi parfümü vardı. Kullanım döneminde kremsi hindistan cevizinin oldukça geri planda olduğunu, kuru çiçeklerin (ylang ylang, yasemin ve hanımeli) çok daha baskın olduğunu fark ettim. Tabii bu durum hayal kırıklığı yaşamama sebep oldu.

Terracota, yüksek kaliteli ve Guerlain geleneğini temsil ediyor. Güneş altında kurumuş kır çiçeklerinin verdiği hissi zihninize yansıtıyor. Yapaylığın rastlanmadığı ve çiçeklerin gerçekçi verildiği Terracota’da kadınsı tarafın oldukça baskın verildiğini bilmenizde fayda var. Bu haliyle fazlasıyla çiçeksi ve beklediğim güneş kremi kokusunu ne yazık ki yeterince vermiyor. Tabii bir kadın için iyi haber olarak görülebilir fakat benim erkek tenime pek uymadı Terracota.

Sabunsu ve temiz kokan parfümün düz çizgide ilerlediğini ve neredeyse hiç değişmediğini iddia edebiliriz. Derinliğe sahip olmayan Terrecota’nın çok ilgimi çektiğini ya da bir şişesinin alınmasının gerektiğini düşünmüyorum. Yine de farklı internet platformlarından onunla ilgili övgü dolu yazılar okuyabilirsiniz. Kesinlikle kötü bir parfüm değil. Eğer sabunsu kuru çiçek kokularını seviyorsanız denemenizde fayda var.

Terracota’nın EDT olduğunu biliyoruz. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı başlarda yüksek, sonrasında tene yakın duruyor. Ilık ilkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6