Creed etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Creed etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2022 Pazar

Creed – Bois du Portugal (1987)

Popüler niş parfüm evi Creed’in yakın zamanda piyasaya sürülen Aventus, Millesime Imperial, Himalaya, Silver Mountain Water gibi ünlü ferah kokularının büyüsüne kapılanlar Creed’in çok sağlam eski klasiklere sahip olduğunu bilmeyebilir. Bois du Portugal, muhtemelen Creed’in en sevilen erkeksi ve eski tarz parfümlerinden birisi olarak tarihteki yerini çoktan aldı.

Creed’in internet sitesine göre Bois du Portugal, gizemli, iddialı bir odunsu-baharatlı parfüm. Yine Creed’e göre parfümün yaratım sürecinde Olivier Creed’in ormanlık İber Yarımadası’na yaptığı seyahatlerden ilham alınmış. Portekiz’in yaylalarındaki gezintiyi hatırlatan kokusuyla, lavantanın gizemli yanını sergilediği vurgulanmış. Ayrıca zarif ama aynı zamanda güçlü erkeksi kokusunun, aromatik kişilik ve dünyevi canlılıkla dolup taşan ormanın davetkar ruhunu ustaca yakaladığı belirtilmiş.

Bois du Portugal’ın ilk dakikalarında eski tarz tozlu turunçgiller karşımıza çıkıyor. Aromatik otların desteklediği nostaljik bergamot ile limon yüksek kaliteli ve müthiş diyebilirim. Orta bölüme geçildiğinde aromatik otsu kısım, lavantaya dönüşüyor. Kuru baharatlar güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Baharatlardan karanfil buradayım diyor ve adeta parfümü domine ediyor. Sonlarda hafiften gizemli ve dumansı paçuli ve meşe yosunuyla kapanış yapılıyor.

Creed’e göre bu parfüm bir beyefendi kokusu ki bence de durum tam olarak böyle. 2000’li yılların modern, şekerli, vanilyalı parfümleriyle hiç ilgisi olmayan ana yapı bizi 1980 hatta 1970’li yılların tipik erkeksi şaheserlerine götürüyor. Onun tozlu ve eski kokusu hem nostaljik hem de dumansı, bir taraftan da lavantalı ve sabunlu. Müthiş bir eskiye dönüş ve nefis bir klasik demek abartılı olmayacaktır.

Bois du Portugal, şöhretli erkeksi baba parfümlerine benziyor. Chanel Pour Monsieur ve Nicolai – New York gibi efsane parfümleri andırıyor. Kalite anlamında çok iyi yerde duruyor. Kapsayıcılık anlamındaysa herkese hitap etmiyor. Eğer erkeksi, şık, aristokrat, olgun bir parfüm arıyorsanız, olabilecek en iyi seçimlerden birisi denebilir. Resmi kıyafetlere ve kırklı yaşlarındaki erkeklerin toplantı salonlarında giyebileceği bu sağlam karakterli parfüm size bol bol övgüler sağlamayabilir ama maskülen evrenin yıldız geçidini size açacaktır. Z kuşağı erkeklerinin bu parfüme pek yaklaşmaması, Eros-Invictus ile zaman geçirmesi çok daha mantıklı olabilir.

Eau de Parfum formunda ve şükür ki performansı gayet iyi. Kalıcılığı yüksek, etrafa yayılımı iyi. Dirençli ve gün içinde ara ara üzerinizden yayılan dumansı karanfil kokusunu içinize çekmek mutluluk verici. Sonbahar-kış döneminde kullanmanın iyi fikir olduğunu düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/8.5

30 Ağustos 2020 Pazar

Creed – Aventus (2010)

Aventus’u anlama ve tanımlama çabalarımda artık sona gelmek istiyorum. Yıllar içerisinde iki defa hakkında yazı yazmamı sağlayan Aventus’un artık final yazısını kaleme almanın zamanı geldi. 2011 yılında Creed tarafından tanıtılan ve kısa sürede dünya çapında büyük yankı uyandıran Aventus isimli erkek parfümü, marka tarihinin en çok satan kokusu haline geldi. Birçok benzeri üretildi ve niş parfüm dünyasının popüler yıldızı denebilir. Creed’in bile Aventus’un böylesine büyük başarı yakalayacağını beklemediğini varsaymak yerinde olabilir.

Creed’in internet sitesinde Aventus’un gücü ve başarıyı kutlayan tarihi bir imparatorun dramatik yaşamından ilham aldığı belirtiliyor. Her ne kadar isim vermese de açık kaynaklardan Aventus’un Napolyon Bonapart’tan esinlendiğini biliyoruz. Aventus isminin “rüzgardan” kelimesinden türetilerek bulunduğu ve Aventus erkeğini her zaman sırtını başarı rüzgarlarına dayayarak dört nala koşan bir adam olarak tanımladığını görüyoruz. Ayrıca iyi yaşanmış bir hayatın tadını çıkaran bireyler için sofistike karışım olduğu da öne sürülmüş.

Aventus’un ilk saniyeleri ananas, elma ve tozlu yapraksılıkla gerçekleşiyor. Hafiften metalik ve ekşi meyvelerin (ananas ve elma) lezzetli, ferah, dumansı ve pürüzsüz olduğu söylenebilir. Bir parça bergamotun eşlik ettiği ilk saniyeler lezzetli ananasın önderliğinde geçiliyor. Orta bölümde mayhoş ananasın izleri devam ediyor. Orta notalarda parfümü böylesine ilginç ve sevilen yapan huş ağacı bizi karşılıyor. Dumansı ve ağaçsı davranan huş ağacıyla ananasın karışımı orta kısmı domine ediyor.  Orta notalarda gerilerden azıcık tütsü de algılıyorum. Açıklanan resmi orta notalarında pembe meyveler, paçuli ve yasemin görünüyor fakat hafiften plastiğimsi ağaçsılık daha etkili. Sonlarda görünüm pek değişmiyor. Odunsu ananas kapanışta da devam ediyor. Deriyi andıran odunsuluk sonlarda öne çıkıyor.

Aventus’un kokusal çözümlemesi uzun uzadıya yapılmayacak kadar basit. Ana yapı ekşi meyveler ve odunsulardan oluşuyor. Başlangıçtaki canlı ve dinamik ananas-elma ikilisinin orta kısımda huş ağacıyla dengelenmesiyle Aventus’un anlatması zor ilginç kokusu ortaya çıkıyor. Ağaçsılık kimi zaman dumansı hissiyat veriyor fakat asla karanlık ya da koyu kokmuyor. Aventus gayet açık, basit, düz, derinliğe sahip olmayan bir parfüm. Diğer taraftan da büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kimi zaman ucuz hissettiren, temiz, canlı, genele hitap eden, kadınların çok sevdiği forma sahip bir eser. Hem bu kadar basit ve mütevazi olup, hem de nasıl böylesine büyük fenomen haline geldi, anlaması zor.

Hayatın çoğu anında olduğu gibi nedenlerin peşinde koşmaktansa Aventus gibi popüler parfümü olduğu gibi kabul etmeliyiz sanırım. Creed markasının oldukça yüksek fiyatlara satılan parfümlerini düşününce, Aventus’un 100 ml.’sinin 435 dolar gibi akıl almaz rakama satılması normal gelebilir fakat bu parfümün böylesine uçuk rakamları hak edip, etmediği daha uzun yıllar tartışılacaktır.

Sonuç olarak 2010’lu yılların bol şekerli ve baharatlı erkek parfümlerinden ayrılan, yapaylığa rastlanmayan fakat doğal/gerçekçi de olmayan, kimilerinin marketlerde satılan ananas sularına benzettiği metalik meyvemsi kokusuyla Aventus’a eskisi kadar sinir olmuyorum ama ona aşık olanları da anlayamıyorum. Evet, herkesin istediği parfüme aşık olma özgürlüğü var ama vasatizmin sınırlarında dolaşan Aventus’un kolay kullanılabilir, konforlu ve güvenli koktuğunun da hakkını vermek istiyorum. Onu koklayıp nefret edecek çok fazla kişi çıkmayacaktır. Hele ki kadınların Aventus’a bayılmalarını nasıl açıklayabiliriz hiçbir fikrim yok.

Aventus ve daha genel olarak Creed’in parfümlerindeki batch kodu olayını çoğumuz biliyoruz. Aventus’un bir sürü batch kodlu versiyonu var ve benim denediğim efsane Aventus batch’lerinden Z01 idi. Bu ünlü batch’te ananasla deriyi andıran dumansı ağaçsılık hoş dengede vermiş. Özellikle sonları oldukça deri-odunsu davranıyor.

Kokusu altıncı nesil Creed baş parfümörü Olivier Creed ve oğlu Erwin tarafından tasarlanmış. Erkek parfümü olsa da uniseks olarak rahatlıkla kullanılabilir. Günlük kıyafetlere, spor sonrasına, deniz kenarına ve yaz akşamlarının uzun partilerinde kullanmak için doğru seçim olabilir. Çok soğuk kış günleri dışında her mevsime uyum sağlayabilir.

Eau de Parfum formundaki Aventus’un kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz.

Koku Güzelliği:10/7

25 Ekim 2016 Salı

Creed – Love in Black (2008)

Jacqueline Lee Bouvier, 1929 yılında New York’ta doğdu. Babası Fransız asıllıydı ve borsacıydı. Annesi onu daha çocuk sayılabilecek yaşta atlarla tanıştırdı. 11 yaşında kazandığı şampiyonanın ardından New York Times’ta bile onu öven yazı yayınlanmıştı. Bu durum belki de onun ilerleyen yıllarda dünyanın gündemini uzun süre meşgul edecek bir ünlüye dönüşmesinin ilk sinyalleriydi.

1950’li yılların başında, çalışma hayatının ilk dönemlerinde Temsilciler Meclisi’nin Massachussets üyesi John F. Kennedy ile tanıştı. 1953 yılında ise John F. Kennedy ile evlendiler. Soyadı Kennedy olan Jacqueline, eşinin 1960 yılında Amerika başkanı olmasıyla “First Lady” olarak hayatının başka evresine geçiyordu. Gerçi o mutlu günler fazla sürmedi. Evlendikten üç yıl sonra eşi John F. Kennedy’nin suikasta kurban gitmesiyle 34 yaşında dul kaldı. Eşinin ölümünden beş yıl sonra ünlü Yunanlı armatör Aristotle Onassis ile evlendi ve dünya jet sosyetesinin ilgi odağı olmayı sürdürdü.

Hayatı fırtınalarla geçmiş Jacqueline Kennedy için, 2008 yılında ünlü niş parfüm evi Creed, parfüm piyasaya sürer. Love in Black, Jacqueline Kennedy’den ilhamını almış ama diğer taraftan da, Creed’in en başarılı kadın parfümlerinden Love in White’ın devamı olarak da düşünülebilir. Kendi sitelerinde Love in Black’i çiçeksi-oryantal olarak sınıflandırmışlar.

Love in Black’in açılışı şekerli ve sabunsu menekşeyle gerçekleşiyor. Hafiften yapaylık hissedilen başlangıcı kadınsı, tanıdık ve sıradan. Bir an önce orta bölüme geçsin diye beklerken sürpriz yapıveriyor. Menekşe geri plana geçerken iris ve gül algılıyorum. Orta notalardan itibaren meyveli-çiçeksi kısma doğru savruluyor Love in Black. Başlangıcına göre daha başarılı orta bölüm. Sonlarda tahmin edileceği gibi misk olaya dahil oluyor. Orta kısımla paralellik arz ediyor kapanışı. Tabii yumuşacık odunsu notaları eklemek gerekiyor alt notalara.

yakin sis yen

Başlangıcında yaşadığım hayal kırıklığını, orta kısımda bir nebze gideriyor Love in Black. Üst notaları, sıradan sabunsu menekşe ve kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşince, zihnimde alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Seyreltilmiş-sulandırılmış olarak adlandırdığım menekşe, hiç bana göre değil. Zaten çok aram yok menekşe temalı parfümlerle. Neyse ki orta kısımda iris ve gülün dahiliyle bir parça kabul edilebilir hale geliyor kokusu. Bu iki güzel notaya siyah kuş üzümü de eklenince işin rengi değişiyor. Parfümün ilginç kısmı, simsiyah şişesi. O siyah şişeye aldanıp koyu, ağır ve karanlık aroma beklemeyin. Kullanması ve sevmesi kolay bir kadın için.

Aslına bakılırsa çok iddialı değil genel yapısı. Yumuşak ve bolca tatlılık içeren meyveli-çiçeksi tema üzerinden ilerliyor. Çok ilginç, çarpıcı ya da yaratıcı değil ama sakin, barışçıl ve huzurlu. Vamp kadınların değil, 30’lu yaşların sonlarındaki kadınların kokusu gibi. Küçük çocuğu olan, orta yaşlı, duygusal ve merhametli kadınların parfümü belki de. Acaba Jacqueline Kennedy’de öyle bir kadın mıydı? Amerika başkanı kocası için birçok şeyden fedakarlık gösteren, evinin içinde uçuşan uzun eteğiyle durmadan dolaşan, çocuklarına mutluca gülümseyen ve etrafa ışığını saçan kadınlar gibi miydi Jacqueline Kennedy? Kim bilir.

Sonuç olarak başarılı bulamasam da güvenli ve basit bir kadın parfümü. Derinlik yok, detaycılık yok, onların yerine başlangıcı dışında ortalama üzeri kaliteye sahip, oldukça yüksek fiyat etiketi bulunan bir Creed var. Evet, Love in Black, pahalı bir hediye olarak düşünülebilir. Şık şişesi de gayet karizmatik.

resim black yen

EDP formundaki Love in Black’in kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek değil. Kokusunun tasarımını Olivier Creed ve Erwin Creed birlikte yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

13 Kasım 2015 Cuma

Creed – Royal Mayfair (2015)


Creed – Royal Mayfair (2015)

1930'lu yıllarda İngiliz emperyalizminin doruk zamanlarında tahta çıkmıştı kral 8. Edward. Ocak 1936’da, Avrupa'nın çok gergin olduğu dönemde 8. Edward, İngiliz monarşisinin en tepesi çıkmayı başarmıştı fakat 8. Edward'ın taht macerası bir yıl bile sürmemişti. Aynı yılın Aralık ayında krallık tahtından feragat eden 8. Edward, duygusal veda bildirisinde, sevdiği kadın için tahtı bıraktığını söylemişti. Herkes bu romantik hikayeye inansa da Murat Bardakçı konunun böyle olmadığını anlatıyor bir yazısında. Kral 8. Edward'ın aşkı için değil, İngiliz hükümetinin baskıları sonucu tahtı bırakmak zorunda kaldığından bahsediyor.

Türkiye'ye gelip Mustafa Kemal Atatürk'ün de konuğu olan kral 8. Edward (Türkiye'ye gelen ilk İngiliz kralı olduğu söylenir) aynı zamanda İngiltere'nin Windsor Dükü unvanını taşıyordu. Ve Creed parfüm evi, kral 8. Edward'ın anısına, Windsor Dükü olmasına ithafen Windsor isimli parfümünü piyasaya sürmüştü 1936’da.


Creed'in bu önemli klasiği Windsor'un ilerleyen yıllarda üretimi bitirildi. Sadece 2009 yılında limitli olarak tekrardan piyasaya sürüldü. Ve kimsenin beklemediği bir hamle yaptı Creed. Markanın değerli klasiği Windsor'un yerine 2015 yılında Royal Mayfair'i piyasaya sürdü. Bu durumu Windsor’un isim ve formülasyon değişikliğine gidilerek, Royal Mayfair olarak yeniden canlandırılması ve vücut bulması operasyonu olarak düşünebiliriz sanırım. Creed’den gelen açıklamalarda bu yönde bilgi kırıntıları mevcut. İşte Creed'in en yeni ve iddialı parfümü Royal Mayfair'in kısaca öyküsü böyle.

Kendi sitelerinde Royal Mayfair'i yeşil/ferah olarak sınıflandırmışlar. Parfümün başlangıcı ferah ögelerle gerçekleşiyor. Nane, okaliptüs ve içki teması ilk saniyelerde öne çıkıyor. Parfümlerde pek rastlamadığımız okaliptüsün Body Kouros'ta karşımıza çıktığını hatırlayabiliriz. Gerçi orada çok tatlı kullanılmıştı. Burada daha naneli ve içkimsi verilmiş okaliptüs. Biraz farklı bir kokusu var okaliptüsün. Body Kouros'ta da kendime yakın bulmamıştım, Royal Mayfair'deki ferah verilişini de çok sevemedim. Yine de kötü ya da kalitesiz değil üst notalar. Sadece bana göre değil. Orta kısımda içki teması geri çekiliyor ve onun boşluğunu kadınsı olmayan ferah gül dolduruyor. Bu andan itibaren onun için naneli gül diyebilirim. Başlangıcı gibi orta bölümü de çok alışıldık değil fakat orta kısmını sevdim. Bence parfümün en güzel yeri sonları. Burada yumuşak ve ferah gülün etkisi devam ediyor. Alt notalarda odunsu nüanslar öne çıkıyor. Çam ağacı ve sedir, kapanışta etkili ve yetkili.

Royal Mayfair, hem bir yerlerden çok tanıdık geliyor hem de örneğine pek rastlanmayacak kombinasyona sahip. Parfüm, anlatması zor turunçgillerin (açıklanan notalarında misket limonu ve portakal var), dumansı içkinin (çoğu kişi cin diyor), nötr gülün (ne kadınsı ne erkeksi ferah gül) ve buruk odunsuların (sanki çam daha ön planda) benzersiz karışımından oluşuyor. Çoğu zaman üzerimden yayılan rayihanın, birçok basit kadın parfümüne benzediğini ama zaman zaman da yüksek kaliteli ve çarpıcı bir kokunun etkisi altında olduğumu hissediyorum. Sanırım Aventus'un zihnimde yarattığı kafa karışıklığı Royal Mayfair için de geçerli olacak.


Aventus ile Royal Mayfair'in benzer yönü yok. Aventus'u çoğu koku severin çok sevmesi ve kendisinde bir şeyler bulmasına şaşırıyorum. Aynı şeyin Royal Mayfair'de de yaşanabileceğini düşünüyorum. Çünkü bir yanıyla sıradan, tek düze ve derinliksiz Creed parfümü gibi davranan Royal Mayfair, başka tarafıyla da ara ara kendisini size gösteriyor ve oldukça çarpıcı hale geliveriyor. Sanırım Creed'in parfümleri bu sebepten popüler oluyor. Bir şekilde insanların koku hafızasında bir yerlere dokunmayı beceriyor Creed. Fakat o abartılı fiyat etiketlerini hak ediyor mu Creed parfümleri derseniz, işte o tartışmalı bir konu.

Royal Mayfair, kendi sitelerinde dedikleri gibi ferah, yeşil ve temiz kokan, içkimsi, dumansı, güllü odunsu bir parfüm. Ekstra olarak okaliptüs gibi köşeli ve tuhaf kokan bitkiye yer verilmiş. Onu keskin bir sınıflandırmaya tabi tutmak kolay değil. Kadifemsi ve neredeyse sabunsu kaliteye sahip ama baş yapıt olduğunu söylemek zor. Kimilerinin biraz kadınsı bulduğu Royal Mayfair, bence erkek kullanımına uyar. Zaten kaynaklarda uniseks olarak geçiyor.

Tarihi bir klasik olan Windsor'u hiç denemediğim için karşılaştırma yapamayacağım. Fakat Royal Mayfair, modern sayılabilecek kokuya sahip. Eski ve köhne kokmuyor. Yine de onun, genç kız/erkek parfümü olmadığını düşünüyorum. Canlı ve pozitif mesajlar veren yapısı var. Ilık bahar aylarında ve özellikle ilkbaharda kullanmak hoş olacaktır.


Royal Mayfair'i, Creed ailesinin altıncı neslini temsil eden Olivier Creed tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği biraz düşük. Creed parfümlerinin çok yüksek fiyatlara satıldığını düşündüğümüzde denemeden almanın iyi fikir olacağını düşünmüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

Creed – Royal Mayfair (2015)

1930’lu yıllarda İngiliz emperyalizminin doruk zamanlarında tahta çıkmıştı kral 8. Edward. Ocak 1936’da, Avrupa’nın çok gergin olduğu dönemde 8. Edward, İngiliz monarşisinin en tepesi çıkmayı başarmıştı fakat 8. Edward’ın taht macerası bir yıl bile sürmemişti. Aynı yılın Aralık ayında krallık tahtından feragat eden 8. Edward, duygusal veda bildirisinde, sevdiği kadın için tahtı bıraktığını söylemişti. Herkes bu romantik hikayeye inansa da Murat Bardakçı konunun böyle olmadığını anlatıyor bir yazısında. Kral 8. Edward’ın aşkı için değil, İngiliz hükümetinin baskıları sonucu tahtı bırakmak zorunda kaldığından bahsediyor.

Türkiye’ye gelip Mustafa Kemal Atatürk’ün de konuğu olan kral 8. Edward (Türkiye’ye gelen ilk İngiliz kralı olduğu söylenir) aynı zamanda İngiltere’nin Windsor Dükü unvanını taşıyordu. Ve Creed parfüm evi, kral 8. Edward’ın anısına, Windsor Dükü olmasına ithafen Windsor isimli parfümünü piyasaya sürmüştü 1936’da.

 

Creed’in bu önemli klasiği Windsor’un ilerleyen yıllarda üretimi bitirildi. Sadece 2009 yılında limitli olarak tekrardan piyasaya sürüldü. Ve kimsenin beklemediği bir hamle yaptı Creed. Markanın değerli klasiği Windsor’un yerine 2015 yılında Royal Mayfair’i piyasaya sürdü. Bu durumu Windsor’un isim ve formülasyon değişikliğine gidilerek, Royal Mayfair olarak yeniden canlandırılması ve vücut bulması operasyonu olarak düşünebiliriz sanırım. Creed’den gelen açıklamalarda bu yönde bilgi kırıntıları mevcut. İşte Creed’in en yeni ve iddialı parfümü Royal Mayfair’in kısaca öyküsü böyle.

Kendi sitelerinde Royal Mayfair’i yeşil/ferah olarak sınıflandırmışlar. Parfümün başlangıcı ferah ögelerle gerçekleşiyor. Nane, okaliptüs ve içki teması ilk saniyelerde öne çıkıyor. Parfümlerde pek rastlamadığımız okaliptüsün Body Kouros’ta karşımıza çıktığını hatırlayabiliriz. Gerçi orada çok tatlı kullanılmıştı. Burada daha naneli ve içkimsi verilmiş okaliptüs. Biraz farklı bir kokusu var okaliptüsün. Body Kouros’ta da kendime yakın bulmamıştım, Royal Mayfair’deki ferah verilişini de çok sevemedim. Yine de kötü ya da kalitesiz değil üst notalar. Sadece bana göre değil. Orta kısımda içki teması geri çekiliyor ve onun boşluğunu kadınsı olmayan ferah gül dolduruyor. Bu andan itibaren onun için naneli gül diyebilirim. Başlangıcı gibi orta bölümü de çok alışıldık değil fakat orta kısmını sevdim. Bence parfümün en güzel yeri sonları. Burada yumuşak ve ferah gülün etkisi devam ediyor. Alt notalarda odunsu nüanslar öne çıkıyor. Çam ağacı ve sedir, kapanışta etkili ve yetkili.

Royal Mayfair, hem bir yerlerden çok tanıdık geliyor hem de örneğine pek rastlanmayacak kombinasyona sahip. Parfüm, anlatması zor turunçgillerin (açıklanan notalarında misket limonu ve portakal var), dumansı içkinin (çoğu kişi cin diyor), nötr gülün (ne kadınsı ne erkeksi ferah gül) ve buruk odunsuların (sanki çam daha ön planda) benzersiz karışımından oluşuyor. Çoğu zaman üzerimden yayılan rayihanın, birçok basit kadın parfümüne benzediğini ama zaman zaman da yüksek kaliteli ve çarpıcı bir kokunun etkisi altında olduğumu hissediyorum. Sanırım Aventus’un zihnimde yarattığı kafa karışıklığı Royal Mayfair için de geçerli olacak.

 

Aventus ile Royal Mayfair’in benzer yönü yok. Aventus’u çoğu koku severin çok sevmesi ve kendisinde bir şeyler bulmasına şaşırıyorum. Aynı şeyin Royal Mayfair’de de yaşanabileceğini düşünüyorum. Çünkü bir yanıyla sıradan, tek düze ve derinliksiz Creed parfümü gibi davranan Royal Mayfair, başka tarafıyla da ara ara kendisini size gösteriyor ve oldukça çarpıcı hale geliveriyor. Sanırım Creed’in parfümleri bu sebepten popüler oluyor. Bir şekilde insanların koku hafızasında bir yerlere dokunmayı beceriyor Creed. Fakat o abartılı fiyat etiketlerini hak ediyor mu Creed parfümleri derseniz, işte o tartışmalı bir konu.

Royal Mayfair, kendi sitelerinde dedikleri gibi ferah, yeşil ve temiz kokan, içkimsi, dumansı, güllü odunsu bir parfüm. Ekstra olarak okaliptüs gibi köşeli ve tuhaf kokan bitkiye yer verilmiş. Onu keskin bir sınıflandırmaya tabi tutmak kolay değil. Kadifemsi ve neredeyse sabunsu kaliteye sahip ama baş yapıt olduğunu söylemek zor. Kimilerinin biraz kadınsı bulduğu Royal Mayfair, bence erkek kullanımına uyar. Zaten kaynaklarda uniseks olarak geçiyor.

Tarihi bir klasik olan Windsor’u hiç denemediğim için karşılaştırma yapamayacağım. Fakat Royal Mayfair, modern sayılabilecek kokuya sahip. Eski ve köhne kokmuyor. Yine de onun, genç kız/erkek parfümü olmadığını düşünüyorum. Canlı ve pozitif mesajlar veren yapısı var. Ilık bahar aylarında ve özellikle ilkbaharda kullanmak hoş olacaktır.

 

Royal Mayfair’i, Creed ailesinin altıncı neslini temsil eden Olivier Creed tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği biraz düşük. Creed parfümlerinin çok yüksek fiyatlara satıldığını düşündüğümüzde denemeden almanın iyi fikir olacağını düşünmüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

3 Eylül 2015 Perşembe

Creed – Original Santal (2005)


Creed – Original Santal (2005)

Hangisine inanacağım bilemiyorum. Bir tarafta Original Santal'ın, 19. yüzyılda yaşamış olan Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz-Josep için tasarlandığı iddia edilen Creed'in tarihi klasiklerinden Santal Imperial'in yeniden yorumlanmış hali olduğu söyleniyor. Creed'in kendi sitesinde ve blogundaysa bol bol Hindistan ve Taç Mahal vurgusu var.

Creed'in Original Santal için hazırladığı açıklamada aşağı yukarı şunlardan bahsediliyor: "Hindistan'ın kraliyet ve ruhani görkemiyle tanışılan, baş parfümör Olivier ve ErwinCreed'in tasarladığı, hem erkekler hem de kadınlar için uygun olduğu, ilhamının Asya'dan alındığı, Hindistan'daki en iyi sandal ağacı esansının kullanıldığı, resmi ve günlük kullanımda sorun yaratmayacağı ve bol bol övgüler alabileceğiniz."

Gayri resmi kaynaklardan ziyade markaların kendi sitelerini referans aldığımdan, Original Santal'ın Hindistan kökenli sandal ağacından ilhamını aldığını ve parfümün ruhani yönünün öne çıkarıldığı görülüyor. Kendi bloglarındaysa onu kullananın "Taç Mahal üzerinde parlayan gün batımını hissedebileceği" belirtilmiş. Tabii burada Taç Mahal'in bahsedilmesi, gözleri Hindistan'a çeviriyor doğal olarak.


Creed'in sitesinde Original Santal odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Bir süredir çoğu yerde karşıma çıkan Original Santal'ı merak etmekteydim. Creed'in 2000 yılı sonrası popüler parfümlerinden olan Original Santal hem seviliyor hem de çokça eleştiriliyor. Tabii birçok Creed parfümünde bu duruma rastlanıyor genel olarak. Original Santal'ın ismindeki santal'dan anlaşılacağı üzere sandal ağacı notasını merkeze almış. Bakalım tartışmaların odağındaki bir başka Creed olan Original Santal ben de nasıl hisler uyandıracak.

Parfümün açılışı tuhaf bir aromayla gerçekleşiyor. Garip turunçgiller mi desem ardıç meyvesi mi desem karar veremedim. İlk saniyelerde berberlerdeki ucuz erkek parfümlerini anımsatan açılışla size merhaba diyor Original Santal. Orta kısımda parfümün ana karakteri ortaya çıkıyor. Tatlı baharatlar ve sandal ağacı kendisini gösteriyor. Baharatlarda ön planda tarçın var. Zencefil de sınırlı olarak destek veriyor tarçına. Baharatların ve yarı yapay (plastiğimsi) sandal ağacının birleşimi kokuyu sıcak hale getiriyor. Son kısımda baharatlar hala etkili. Kapanışta vanilya öne çıkıyor. Sandal ağacı hala orada. Sanki biraz da öd ağacı var alt notalarda. Son kısmı en sevdiğim yeri oluyor.

Original Santal, ismindeki ve tanıtımındaki sandal ağacı ögesinin hakkını veriyor. Orta kısmın hemen başında devreye giren sandal ağacını biraz kalitesiz ve basit buldum. Köşeli baharatların (tarçın ve zencefil) sandal ağacı ile uyumu fena değil. Başlangıcını kendime yakın bulamadım ama orta kısmı daha kabul edilebilir. Sonlarda vanilyanın devreye girmesiyle biraz yumuşayan kokusu hala sandal ağacının egemenliğinde.


Onun için standart sandal ağacı kokusu denebilir. Baharatlarla zenginleştirilmiş kokusu, çarpıcı, canlı ve orta kalitede. Oldukça yüksek fiyatlara satıldığını bildiğimiz Creed parfümlerinden beklentinin yüksek olduğu açık. Original Santal, bu yüksek beklentileri ve fiyatını hak eden görüntü çizmiyor. Zaman zaman üzerimden gelen koku için "aslında fena değilmiş" diye düşündürtüyor ama hemen sonra onun fiyatı ve marka konumlanması aklıma geldiğinde Original Santal hiçbir anlamda tatmin edici olmuyor. Sanırım bu hissiyatı birçok Creed parfümünde yaşıyorum ve anladığım kadarıyla epey koku sever de benimle aynı düşüncede.

Ve geleyim asıl konuya. Original Santal'a getirilen en büyük eleştiri, Joop'un efsane parfümü Joop Homme'a çok benzemesi. Hatta kimileri Joop Homme'un kopyası olduğunu iddia ediyor. Bir niş markanın, dünyanın muhtemelen en ünlü ve popüler parfümlerinden birisini taklit etmesi çok mümkün görünmüyor fakat işin gerçeği Joop Homme ve Original Santal birbirlerine benziyor. Joop Homme, saldırgan, yapay, kaba ve zorlayıcı bir parfümken, Original Santal daha çekingen, kibar ve rafine. Aradaki kalite farkı bariz. Bu anlamda Original Santal'ın hakkını yememek lazım. Fakat ben Joop Homme'u hiç sevmeyen birisi olarak Original Santal da ilgimi çekmedi. Eğer Joop Homme seviyorsanız ve ondan daha kaliteli niş parfüm arayışındaysanız Original Santal'ı tavsiye ederim. Bir de Original Santal, Mont Blanc'ın İndividuel'ine benzetilmiş. Hatta kimilerine göre İndividuel, Original Santal'dan daha iyiymiş. İndividuel'i hiç denemedim ama Original Santal'ın uygun fiyatlı benzerini arayanlar bakabilirler.

Original Santal'ı, Creed ailesinin iki üyesi Olivier Creed ve Erwin Creed'in tasarladığı belirtiliyor. Muhtemelen EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Ten de bile ertesi güne kadar kalıyor. Fark edilirliği başlarda iyiyken, ilerleyen saatlerde aniden düşüyor. Hem kadın hem de erkek kullanıma uygun olduğu vurgulanmış. Fakat durum pek öyle değil. Erkek kullanımına daha yakın Original Santal. Sıcak baharatlar ve sandal ağacı, onu sonbahar-kış kullanımına yakınlaştırıyor. Oldukça yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı önermem. Herkesin sevebileceği güvenli bir kokusu yok.


Luca Turin, Original Santal'ı tatlı oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek, en kötü parfümler listesine almış.

Koku Güzelliği:10/6

6 Ağustos 2015 Perşembe

Creed – Vintage Tabarome (1875)


Creed – Vintage Tabarome (1875)

Yıl 1875. 19. yüzyılın son çeyreğinde, henüz Winston Churchill bir yaşında. İngiltere yarı demokrasi sayılabilecek yönetim sistemine geçmiş. Günümüzün modern liberal demokrasisinin temelleri atılmış. Monarşik demokrasi, dünya çapındaki sömürgelerden gelen ticaret mallarıyla güçlenmiş. Dünyanın o zamanki süper gücü sayılan İngiliz İmparatorluğu "üzerinde güneş batmayan ülke" haline gelmiş. Tabii bu durum ticari hayata da yansıdı.

Burjuvazinin güçlenmesi, kentli-soylu yeni bir sosyal sınıf oluşmasını sağladı. Yönetim üzerinde etkili olan burjuvazi, üyelerini kabineye sokmaya başladı. Emperyal İngiliz Krallığı artık Lordlar Kamarası denilen bir sistemle yönetiliyordu. İyi eğitim görmüş soylu asilzadeler, dönemin pahalı kulüplerinde Kraliçeyi ve dünyanın geri kalanını tartışıyorlardı. Ve üst bürokratik yönetimdeki kişiler, tabii ki sıradan kolonyalar kullanmak istemezlerdi. Dünyanın her döneminde olduğu gibi ayrıcalıklı sınıflar, halktan uzak dururlar, rafine zevklere sahip olurlardı.

Muhtemelen dünyanın en eski niş parfüm markası Creed'in o zamanki işlerinin başında bulunan aile ferdi Henry Creed, tam da üst düzey bürokrasiye, zengin burjuvaziye ve iş adamlarına yönelik çalışıyordu. Creed ailesinin üçüncü nesil üyesi Henry Creed, 1875 yılında Lordlar Kamarası'na ithafen Tabarome isimli parfümü piyasaya sürmüştü. Piyasaya sürmek mi? Pardon, 1800'lü yılların sonlarında kaç tane parfüm markası vardı ki dünyada piyasa olsun. Genellikle özel sipariş üzerine çalışan parfüm üreticileri arasında Henry Creed'in de bulunduğunu düşünmek yanlış olmaz. Kimi yerlerde Tabarome isimli parfümün Winston Churchill anısına tasarlandığı söylense de bu mümkün görünmüyor. Çünkü 1874 yılında doğan Churchill'in, henüz bir yaşında ne Creed'den haberi vardı ne de Henry Creed'in bir yaşındaki çocuğun ileride Churchill olabileceğini bilemezdi.


Creed'in resmi açıklamasında ilk Tabarome parfümünün 1875 yılında üretildiği belirtiliyor. Tabii zamanla parfümün ismi Vintage Tabarome halini aldı çünkü Creed, 2000 yılında Tabarome Millesime ismiyle yeni bir parfüm piyasaya sürdü. İki parfümün birbirinden tamamen farklı olduğunu biliyoruz. 2000 yılında çıkan Tabarome Millesime, Vintage Tabarome'un devamı ya da reformüle edilmiş hali değil. Muhtemelen Creed ailesi, Vintage Tabarome'un tarihi konumunu düşünerek, onun üretimini bitirdi ve 2000 yılında tamamen yeni bir Tabarome ortaya çıktı.

Creed'in açıklamasında Vintage Tabarome'un üretiminin bitirilmesinde, eskiden kullanılan altmıştan fazla doğal içeriğin artık bulunmadığını ve onun için üretimini bitirdiklerini belirtmişler. Yani Creed, yeni sentetikleri kullanıp parfümü ucubeye çevirip, kaliteyi düşürmektense üretimi tamamen sonlandırmış. Bunun içindir ki çok az şişe Vintage Tabarome bulunuyor artık. Zaten yurtdışı merkezli sitelerde inanılmaz yüksek fiyatlara satılıyor Vintage Tabarome'un son kalan şişeleri. En son 2010 yılında Creed ailesinin elindeki elli şişe de satışa sunuldu. Tabii parfüm severler kısa süre içinde adeta kapıştılar Vintage Tabarome'ları. Bugün Amerika merkezli açık arttırma sitelerinde ikinci el araba fiyatına bir şişesini alabilirsiniz.

Vintage Tabarome, Creed'in özel serisine ait. Hatırladığım kadarıyla ilk defa Creed'in özel seri parfümünü kullanıyorum. Birçok niş ve ana akım markanın özel seri parfümlerini kullanmıştım ama Creed'in özel serisinin üyesiyle ilk kez karşılaşıyorum. Artık geçeyim parfüme.


Vintage Tabarome'un açılışı eskilerden gelen rafine turunçgiller ve limonla gerçekleşiyor. Klasik, nostaljik şipre turunçgilleri ve aromatik otlarla nefis başlangıç yapıyor. Bu tür olgun turunçgilleri çok seviyorum. Üst notaları enfes. Orta kısımda turunçgiller ve limon tamamen geriye çekiliyor. Parfümün ana karakteri olan tütün karşımıza çıkıyor nihayet. Burada kullanılan tütün biraz dumansı, ıslak ve neredeyse yağlı. Tütüne hissedilir oranda meşe yosunu eşlik ediyor. Hala çok eski ve tarihi kokuyor orta kısımda. Kimilerinin tütün kolonyalarına benzetebileceği orta kısım bence fena değil ama hayal ettiğim gibi pipo tütünü hissiyatı yok. Son kısımda kuru paçuli, eski tütüne arkadaşlık ediyor. Deri kullanımı dikkat çekici sonlarda. Biraz da odunsu notalar var. Karanlık sayılabilecek alt notalar harika.

Başlangıçtaki otların desteklediği limon, kimilerinin limon kolonyası diyebileceği gibi. Rafine turunçgiller, günümüzün parfümlerindeki portakal-bergamot kombinasyonlarından çok farklı. Gerçi eski şipreleri bilenler için şaşırtıcı değil üst notalar. İlk saniyelerdeki yapı, parfümün gideceği yerin ipucunu veriyor. Tozlu turunçgillerden sonra dumansı sayılabilecek ama aynı zamanda rutubetli, ıslak tütünle karşılaşıyoruz. Evet tütün notasını parfümlerde seviyorum. Zaten burada da beğendim ama biraz yağlı verilmiş halini epeyce köhnemiş buldum. Tabii tütünün 1870'li yılların sonlarını yansıtması gerektiğini düşündüğümde fazlaca yadırgamadım. Ben daha meyvemsi tütün kokusunu severim ama burada dumansı hatta hafiften kül tabağı gibi verilmiş tütün. Yine de başarısız demem mümkün değil. Sonlarda tütünün etkisi ve tatlılık azalıyor, karanlık eski bir deri devreye giriyor. Ona muhtemelen paçuli de katılıyor. Neyse ki buradaki deri, ayakkabı boyası tarzında değil. Tam istediğim gibi karanlık ve derin.

Vintage Tabarome, yüksek kaliteli bir parfüm. Yapaylığın söz konusu olmadığı kokusu, çoğu kişi için konforlu ve güzel sayılamayabilir. Zaten onun da "herkes sevsin beni" gibi amacı yok. O erkeksi bir manifesto. Maskülen yapı baştan sona kadar devam ediyor. Biraz Aramis Classic'i anımsatıyor. Hatta Bandit'in tütünsü hali gibi belki de. Tabii Vintage Tabarome, Bandit kadar karanlık ve acımasız değil. O daha ciddi, mesafeli, saygın ve aristokratik.

Hmm, Bandit, Aramis Classic, belki alt notaların benzerliği için geçerli olabilir. Oysa orta kısımdaki o aromatik tütünü koklarken birden zihnimde eski anılar canlandı ve bir ampul yanar gibi oldu. Size garip geleceğini biliyorum çünkü bende şaşırıp kaldım ama orta kısım biraz Old Spice'ın o ilk çıktığı yıllardaki halini anımsattı bana. Babamın biz küçükken bol bol kullandığı ve benim de ara sıra aşırdığım eski formül Old Spice'ın kokusu zihnime kazınmış gibi. Ve o kokuya benzemesi hafızamın bana bir oyunu mu bilemiyorum ama kesinlikle andırıyor orta notalarda Old Spice'ı. Aromatik ve egzotik tütün yine de çok konforlu değil.


Eğer bu tarz beyefendi kokuları seviyorsanız, yaşınız kırkı geçmişse, maddi probleminiz yoksa, genellikle takım elbise giyiyorsanız Vintage Tabarome sizin için uygun olabilir. Genç arkadaşlarımıza ise öneremeyeceğim. Yaş ve deneyim isteyen bir klasik o.

Eau de Parfum (EDP) olduğu söyleniyor. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Fazla kullanırsanız rahatsız edici olabilir. Zaten o kadar pahalı bir parfüm ki mecburen bitmesin diye az kullanmanız gerekecek :) Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacağı söylenebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

28 Şubat 2015 Cumartesi

Creed – Royal Oud (2011)


Creed – Royal Oud (2011)

Bilinen tarihi 10.000 yıl öncesine kadar uzanan İran-Pers uygarlığını ne kadar tanıyoruz? Hemen yanı başımızdaki kadim komşumuz İran, hareketli ve ilginç tarihe sahip çok önemli bir kültür vahasıdır. Kimi kaynaklarda bugünkü İran topraklarında M.Ö. 6.000 yılına tarihlenen kalıntılardan ve eserlerden bahsedilir. Böylesine eskilere uzanan tarih pınarından, sanat fışkırmaması düşünülemez. Arkeolojik kazılarda İran topraklarında yaşamış eski uygarlıklara ait çok sayıda tapınak, saray, köprü ve farklı amaçlarla inşa edilmiş eserlere rastlanıyor. Fakat bunların arasında muhtemelen en önemlisi saraylardır.

Pers topraklarında yüzyıllar boyunca kurulup, yıkılan medeniyetlerden arta kalan saraylar, bugünün İran sanatı ve kültür hayatında büyük yere sahip. Antik İran-Pers sarayları, birçok masala, efsaneye ve gizemli hikayelere konu olmuştur. Özellikle eski sarayların görkemi, süslemeleri, heykelleri, sütunlu mimarisi, geniş ve büyük merdivenlerle vurgulanmış ana girişleri, sanat tarihçileri için eşine az rastlanır değerdedir.

Fransa-İngiltere merkezli tarihi niş parfümevi Creed'in, İran ve Pers sanatına olan ilgisi 2011 yılında daha da artmış sanki. Resmi açıklamalarında Royal Oud'un ilhamını "Pers saraylarından" aldığı vurgulanıyor. İran saraylarında kullanılan deri, ağaç, mermer ve altına göndermeler yapmışlar. Her ne kadar Royal Oud'un ilhamı İran'dan alınsa da parfümde kullanılan öd ağacının Hindistan'dan tedarik edildiği belirtilmiş. Creed'in Royal Oud'u piyasa sürmesindeki amacın "Antik Pers kültüründeki saray hayatının, modern erkek ve kadınlara koku anlamında yaşatılmaya çalışılması" olarak açıklanıyor. Royal Oud'un uluslararası hedefi olarak İngiliz kraliyet hanedanı ve Amerika'nın politikaya yön veren güçlü aileleri gibi üst düzey kişilerin kokusu olması düşünülmüş.

                                                                 Resim: artemisiaprofumeria

Royal Oud'un Creed'in yeni nesil öd temalı parfümü olduğu görülüyor. Bu anlamda rakiplerinden geri kalmak istemeyen Creed'in Royal Oud cevabı, bakalım nasıl sonuç vermiş? Daha fazla uzatmadan geçeyim detaylara. Kendi sitelerinde oryantal olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda garip bir koku karşılıyor beni. Parfümlerin üst notalarında görmeye alışık olmadığımız kadar odunsuluk mevcut başlangıçta. Ferah-ıslak-nemli sayılabilecek ağaçsı koku yüksek ihtimalle sedirden kaynaklanıyor. Açılışı gerçekten farklı ve ilginç. Üst notalarını beğendim. İlerleyen dakikalarda durum değişiyor. Ağaçsılık geride kalırken, koku formu baharatlara doğru yöneliyor. Tatlımsı lezzetli baharatlar neredeyse meyvemsi yapıda. Tarçın-biber birlikteliği, kırmızı meyveleri hatırlatıyor. Orta notalarda baharatlara biraz öd ağacı ekleniyor. Fakat baharatlar çok daha baskın. Orta bölümün dikkat çeken öğesi ise tütün oluyor. Dumansı denebilecek tütün, baharatlar ile müthiş uyumlu olmuş. Orta kısmını çok sevdim Royal Oud'un. Son kısımda fazlasıyla zayıflıyor kokusu. Orta bölümle paralel devam eden alt notalarda ekstra olarak tütsü var. Orta bölüme göre baharat azalıyor sonlarda. Tütsü-ağaç kombosu sürpriz yapsa da alt notaları pek ilgimi çekmedi.

Bu aralar fazlasıyla öd temalı parfüm kullandığımdan olsa gerek nötr sayılabilecek duygularla kullandım bu arkadaşı. Gördüğüm kadarıyla öd ağacından ziyade baharatları ve sedir ağacını ön plana almış Olivier Creed. Hafif tatlı baharatlar, kokuya genel anlamda sıcaklık katıyor. Baharatların hemen gerisine mevzilenmiş dumansı tütün tam istediğim gibi. Hafiften kirazlı pipo tütünü havasına sahip orta bölüm, bence parfümün en güzel yeri. Başlangıcındaki ferah ağaçsılık, yeni nesil popüler ferah Creed'lere az da olsa göndermede bulunuyor olabilir. İlk kullanımda yadırgasam da ilerleyen kullanımlarda alıştım ve hoşuma gitti başlangıcı.

Peki parfüme ismini veren öd ne alemde? “Kraliyet Öd Ağacı” ismine binaen, kokusunda büyük bir öd ağırlığı bulunmuyor. Orta kısımdan itibaren sıcak baharatların arkasına gizlenmiş öd, fazlaca ortaya çıkmaya niyetli görünmüyor. Buradaki öd kullanımı neyse ki gül lokumu şeklinde verilmemiş. Daha odunsu kullanılmış öd ve bu da benim için kabul edilebilir.


Royal Oud, fena parfüm değil. Yapaylığa rastlanmayan, şık, kaliteli, fazla tatlılık barındırmayan, odunsu, lezzetli bir aurası var. Kokuları büyük benzerlik taşımasa da biraz Tom Ford'un yeni Private'larından Tobacco Oud'a benzettim. Bir yorumcunun Burberry - London For Men benzetmesine ise orta notalardan itibaren hak vermemek elde değil. Tabii London'ın çok daha kaliteli halini düşünebilirsiniz Royal Oud'un orta bölümü için. London'ı seven bendeniz, Royal Oud'u da sevdim ve başarılı buldum.

Creed parfümlerinin kaderidir "Fiyatını hakediyor mu?" sorunsalı. Genel olarak basit sayılabilecek parfümlere sahip Creed'lerin çoğu zaman kokularının performanslarından şikayet edilir. Kimi kalıcılığı az der, kimisi "sıkıyorum yarım saat sonra kokusunu alamıyorum" diyerek farkedilirliğine şerh koyar. Royal Oud, yeni nesil Creed'ler gibi çok derin ve kompleks yapıda değil. Basit sayılabilecek formülüne, üç haneli dolarları verecek kadar maddi gücünüz varsa tabii ki parasını hakediyor. Fakat tenimdeki zayıflığı ve kalıcılığının düşüklüğünü göz önüne alırsam sanırım bir şişesine 600-700 TL vermeyi istemem. Verene de saygı duyarız o ayrı mesele.

Creed'in kendi sitesinde Royal Oud'un hem erkekler hem de kadınlar için üretildiğini okuduğumda pek inanasım gelmedi. İçeriğindeki baskın baharatlar ve odunsuları göz önüne getirdiğimde kadın kullanımı için pek uygun olmayacağı kanaatine varıyorum. Bence Royal Oud, erkeksi nüanslara sahip ve evet lafı dolandırmayayım o erkekler için daha uygun olacaktır. Üzgünüm hanımlar dost acı söyler.

                                                                         Resim: Parfumo

Parfümün tasarımını Creed ailesinin altıncı nesil üyesi "master perfumer" Olivier Creed yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda olduğu söyleniyor umarım doğrudur. Bazı çılgınlar ilkbahar-yaz mevsimi için uygun deseler de bence durum o kadar parlak değil. Sıcak ve baharatlı yapısı onu sonbahar-kış kokusu kategorisinde değerlendirmemi sağlıyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

29 Haziran 2014 Pazar

Creed – Green Irish Tweed (1985)



Creed – Green Irish Tweed (1985)

"Biz, Creed'in 1760 yılında bulduğu parfüm yapım tekniklerinin hala en iyisi olduğunu düşünüyoruz. Bugün de parfümlerimizi o şekilde üretiyoruz. Bütün Creed parfümleri tek bir merkezde üretilir. Benim tarafımdan Fransa'nın Fontainebleau bölgesindeki merkezimizde üretilen parfümlerimiz, otuz kişilik şişeleme ekibi yardımıyla tek tek elle hazırlanır. Parfüm fabrikamız yoktur. Laboratuvarlarımız yoktur. Pazar araştırmaları yapmayız. Tabii ki hayvanlar üzerinde denemeyiz kokularımızı.

Baş parfümörler karar verici konumundadır. Onun içindir ki kararları ben veririm. Baş parfümör yaratıcı ve cesur bir şekilde kararlı olmalıdır. Green Irish Tweed'i yaratıp, ilk şişesini pazara sürdüğümde bazı kişiler bana "O fazlasıyla çimen gibi kokuyor. Hiç kimse onu almaz" demişti. Bugün Green Irish Tweed'in ne kadar popüler olduğu ortada. O, sıradışı şekilde başarılı olmuştur. Ve tabii ki sanatsal olarak da başarılıdır."

Creed parfüm evinin altıncı nesil baş parfümörü Olivier Creed, bir söyleşisinde yukarıda açıklamaları yapmış. Kimi kaynaklara göre Green Irish Tweed parfümünün hikayesi 1984 yılına gidiyor. 1984’ün Haziran ayında parfümör Olivier Creed, İrlanda'ya av gezisi için gidiyor. Buralarda dolaşırken yeşile ve doğaya hayran kalan Olivier Creed, basit bir formülün çerçevesini çiziyor. Her zaman yanında taşıdığı not defterine tam olarak ne yazdı bilmiyoruz ama Green İrish Tweed'in yeşil kokan bir parfüm olacağının notlarını tutmuştu belki de.


Kimileri ise Green Irish Tweed'in ünlü İngiliz aktör Cary Grant için tasarlandığını söylüyor. Ortaya çıkış sebebi ne olursa olsun, bu ilginç isme sahip parfüm, 1985 yılında Creed tarafından piyasaya sunulduğundan beri yıllardır Creed'in en çok satan eseri olarak karşımızda duruyor. Uzun ismi sebebiyle GIT olarak kısaltılan bu parfüm, tarihi parfüm evi Creed'in, en önemli klasiklerinden birisi olmuş durumda. Hatta onu "kült parfümler" listelerinde bile görebilirsiniz. İyi de GIT, neden bu kadar başarılı oldu ve büyük bir hayran kitlesi oluşturdu kendisine? Sorunun cevabı bir bilinmeyenli denklem kolaylığında olmayabilir.

Yemyeşil kokan bir parfüm olan GIT'in başarısı, ilginç çekiciliğine, karizmatik kokusuna ve aristokrat ruhuna dayanıyor olabilir. O zamana kadar yapılmamış şekilde yeşil çiçeksi kokması ve doğallığı da etkenlerden olabilir. Neredeyse otuz yıldır Creed'in en çok satan ve sevilen parfümü olmasını, herkesin onda bir parçasını bulması olarak da açıklayabiliriz. Ya da hiç bu açıklamalara girmeyeyim ve onu size bütün çıplaklığıyla anlatayım.

Bu önemli parfümün resmi tanıtımı şöyle yapılmış: "Oscar ödül töreni gecesinde giymek için hazırlanmış mükemmel bir smokin gibi, Green Irish Tweed'i, Hollywood sinemasının önde gelen erkekleri kullanılır. Canlandırıcı ferahlığı ve saf erkeksiliği içinde barındıran Green Irish Tweed, Olivier Creed'in yarattığı en sanatsal ve en başarılı kokulardan birisidir. İrlanda kırlarında yürüyormuş gibi ferahlatıcı hissettiren Green Irish Tweed, Creed'in imza kokularından birisidir. Zengin, ferah, yeşil, sportif, orijinal ve unutulmaz."


Kendi sitelerinde ferah odunsu olarak sınıflandırılmış. Parfümü üzerime sıktığımda beni yeşil bir koku karşılıyor. Yeşil çiçekler mi desem yeşil turunçgiller mi desem karar veremedim. Açıklanan üst notalarında mine çiçeği var. Belki de ondan geliyor bu ferah yeşil koku. Üst notalarda aromatik otlarda olabilir. Muhtemelen biberiye var. Başlangıcı gayet kaliteli ve başarılı. Orta kısma geçildiğinde büyük değişim görülmüyor. Yeşil yoğun karakter devam ediyor. Bu kısımda biraz lavanta ve menekşe hissediyorum. Lavanta biraz daha baskın gibi. Menekşe daha geride. Başlangıcı kadar sevemesem de fena değil orta bölüm. Son kısımda yeşil yapı devam ediyor. Kapanışta Creed parfümlerinin imza alt nota elemanı ambergris hissediliyor. Biraz da misk var. Son bölümde odunsuluk daha ön planda. Alt notalarını da sevdim diyebilirim.

GIT, baştan sona yeşil kokan bir parfüm. Canlı, parlak ve pozitif. Yeşil çiçekler, yeşil çimenler, yeşil ağaçlar, yeşil deniz, yeşil gökyüzü ve aklınıza gelebilen yeşil her doğa unsuru. Tabii kokunun temelini yeşil çiçekler oluşturuyor. Menekşe, lavanta, belki ardıç meyvesi ve süsen (iris). Hepsinin yeşil bir ormanda yürüyormuşçasına karıştırılıp şişelendiğini düşünün. Çiçekler derken kadınsı çiçekler akla gelmesin. Gayet erkeksi çiçekler, ona rahatlıkla fujer etiketi yapıştırmamıza sebep oluyor. Yeşil erkeksi çiçeklere aromatik otlar başlangıçta büyük destek veriyor. Başlangıcının ferah olmasında bu aromatik otların rolü varsa hiç şaşırmam.

Orta bölümdeki menekşe, Fahrenheit ve türevlerindeki gibi sinir bozucu ve maço değil. Daha karizmatik, yeşil ve yüksek kaliteli. Fakat lavanta ile birlikteliği biraz tek düze. Orta bölüm kötü değil ama bana göre de değil. Sonları ise gayet güzel fakat kokusunun etkisi alt notalarda oldukça azalıyor. Neredeyse hissedilmiyor.


GIT, genel olarak ferah bir parfüm. Sıcak sayılabilecek bu günlerde kullandığımda boğucu yada ağır gelmedi. Bence soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Uzun zaman önce kullandığım ve pek beğenmediğim GIT, bu seferki denemelerimde çok hoşuma gitti. Evet belki hayatımın kokusu olmayacak ama yine de eski günlerin verdiği tecrübesizlikle onu biraz hafife almışım. Güzel, şık, kaliteli ve biraz züppe kokuyor. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacak gibiyse de ara ara kullanacağım parfümlerden birisi olacak muhtemelen.

Günümüz parfümlerinde fazlaca kullanılan tatlılık, GIT’te neredeyse yok. Bu anlamda yeni nesil zıpır şekerli parfümlerden bıkanlar için güvenli bir liman olarak düşünülebilir. Otuza dayanan yaşına rağmen eski yada nostaljik kokmuyor. Hala modern ve zamanın ötesinde. Bu anlamda klasikler arasında olmayı rahatlıkla hak ediyor.

GIT, aristokrat yapısını size hissettiriyor. Günlük kullanım için uygun olsa da sanki biraz yaş ve olgunluk istiyor. 30'lu yaşların üzerinde, iyi bir iş ve gelir sahibi, iyi eğitimli, kültürlü erkekleri hedefliyor bence. Ofis kullanımları için de gayet uygun. Hatta yazın açık havadaki özel davetlerde bile kullanılabilir.

Geleyim Cool Water ve GIT'in kokularının fazlasıyla benzerliği meselesine. GIT'in 1985 yılında Olivier Creed tarafından oluşturulduğu resmi olarak söylense de, bazı kaynaklarda Pierre Bourdon tarafından yaratıldığı bilgisi kafa karıştırıcı gibi görünüyor. Davidoff'un klasikler arasında yerini alan parfümü Cool Water'ın arkasındaki isim olan Pierre Bourdon'un, GIT'i yarattığı iddia edilse de Creed tarafından gelen açıklamalarda parfümörün Olivier Creed olduğu vurgusu yapılıyor. Cool Water ile GIT'in kokularının benzer olması ve üretim tarihleri arasında sadece üç yıl olması bu iddiayı destekliyor. Tabii burada GIT'in Cool Water'dan daha önce üretilip, piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, hangi parfümün hangi parfümden esinlendiğini daha iyi görebiliriz. İkisi arasında güzel kokma anlamında kıyaslama yapacak olursam oyumu rahatlıkla GIT'e veririm.


Luca Turin, kitabında GIT'i ferah yeşil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört puan vererek oldukça başarılı bulmuş. Parfümü kullanan ünlüler arasında Cary Grant, Fraces Bacon, Prens Charles, Richard Gere, Pierce Brosnan, Russell Crowe, Tom Hanks, Robbie Williams, Robert Redford, Clint Eastwood, George Clooney, Naomi Campbell, Ozzy Osborne (şaka olmalı) gibi isimler varmış. Ne kadar doğrudur bilemiyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

30 Mayıs 2014 Cuma

Creed – Irisia (1968)




Creed – Irisia (1968)

Bu aralar Sigmund Freud'a takmış durumdayım. Onun hayata ve insana dair müthiş çözümlemeleri, bugün bile hala aşılabilmiş değil bence. Özellikle insanın çocukluk dönemini ele aldığı tezleri, okumaya ve incelemeye değer. Her davranışımızın kökeninde gerçekten de çocukluk dönemimiz mi var? Sevdiğimiz yemekler, beğendiğimiz müzik, aşık olduğumuz insanlar, yapmak istediğimiz iş, yaşamayı dilediğimiz coğrafyalar ve tabii ki bizi bizden alan kokular. Hepsinin kaynağı çocukluğumuz mu?

Filmlerde gördüğümüz ünlü bir sahne vardır hani. Adam psikoloğuna gider. Psikolog onu odaya alır ve oradaki kanepeye uzanıp, çocukluğundan bahsetmesini ister. Merak etmeyin size şu an en yakın kanepeye uzanıp, çocukluğunuzu ve geçmiş yaşamınızı düşünün demeyeceğim. Fakat bazı kokular vardır ki, sizi geçmişe götürür. Anılarınızı canlandırır. Çocukken çıktığınız dut ağacı, ailenizin sizi götürdüğü deniz kenarı, öğretmenleriniz ile gittiğiniz piknik alanındaki akan dere, arkadaşlarınızla oynadığınız oyun sonucunda su gibi terlemeniz ve annenizin sırtınıza havlu koyması, "yarım saat daha izin ver anne lütfennn" siteminiz ve aklıma gelmeyen onlarca çocukluk anısı. İşte bir süredir kullandığım Creed'in Irisia'sı yukarıdakilere benzer anıları çağrıştırdı zihnimde. Eskiler, anılar, çocukluğum ve büyüdüğüm şehirler.

Creed'in fazla bilinmeyen ve büyük ihtimalle de üretimi bitirilmiş çiçeksi parfümü Irisia, uzun zamandır dolabımda mahzun şekilde bekliyordu. Elim bir türlü nedense ona gitmiyordu. Ve çok öne çıkmayan bu parfüme bir haksızlık da ben yapmayayım dedim ve kendisine şans vermeyi göze aldım. Açıkçası çok umutlu değildim bu Creed'den ama kullandıkça fikrim değişti. Kendi siteleri dahil neredeyse hiç bir bilgi yok Irisia ile ilgili. Creed'in popüler ve şöhretli yeni nesil parfümlerini düşündüğümüzde Irisia'nın yalnızlığı etkiledi beni. Onun için "unutulmaya yüz tutmuş diva" dersek hiç de yanlış olmaz.


Fragrantica'da yeşil çiçeksi olarak sınıflandırılmış Irisia. Üzerime sıktığımda karşıma tozlu/eski bergamot çıkıyor. Bu kokuyu biliyorum ama nereden? Evet sanırım hatırladım. Mitsouko? İşte size 1900'lü yılların ortalarından gelen bir şipre başlangıcı. Eski ve nostaljik üst notalarda tütün kolonyalarını andıran turunçgiller başrolde. Yüksek kaliteli şipre başlangıcı müthiş ama yeni nesil koku severlerin kabul etmesi zor. Muhtemelen "yaşlı teyze" kokusu damgası yiyecek başlangıç çok başarılı. Orta bölüme geçildiğinde nostaljik turunçgiller hala etkili. Fakat bu sefer sabunsu çiçekler devreye giriyor. Parfüme ismini veren iris (süsen) ve sümbülteber. Bence sümbülteber daha baskın. İris biraz dengeleyici rol oynamış sanki. Ve harika bir sürpriz olarak leziz meşe yosunu kendisini gösteriyor. Ama hiç bir zaman rol çalmaya çalışmıyor. Hep oralarda bir yerde. Geleyim son bölüme. Alt notalarda benzer koku formu devam ediyor. Bu sefer turunçgiller yok. Neredeyse erkeksi sayılabilecek çiçeklere amber, paçuli ve sedir ağacı ekleniyor. Meşe yosunu kapanışta da sizi yalnız bırakmıyor. Sabunsuluk alt notalarda da devam ediyor. Ve şölen böylece sona eriyor.

Şöyle bir zihnimi gözden geçiriyorum. 1968 çıkışlı İrisia, denediğim en eski tarihli Creed parfümü. Genellikle yeni nesil popüler Creed'leri kullanıyoruz bir hevesle. Oysaki 250 yıldan fazladır parfüm ürettiğini iddia eden bir markanın eski kokularını neden es geçiyoruz ki? Bu anlamda 1960'ların sonunda piyasaya sürülen İrisia, Creed'in eski ve tarihi yüzünü görmemi sağlıyor. İyi ki de bu şansa erişmişim.

Şimdi efendim İrisia nasıl bir parfüm? Tam bir şipre. Her şeyiyle ve bütün benliğiyle. Her notanın DNA'sına işlemiş şipre karakteri. Başlangıç, bizi adeta 2. Dünya Savaşı sonrası Paris'e götürüyor. Tozlu bergamotlu açılış, Mitsouko'yu andırıyor. Hatta biraz Eau Sauvage esintisi. Ucundan azıcık Aramis Tuscany karakteri. Üst notalar ilk başta çok eski ve yaşlı kadın kokusu gibi gelebilir ama kullandıkça müthiş kalitesine hayran kalıyorsunuz. Orta kısımda turunçgiller hala yerinde dursa da çiçeklerin hakimiyeti bariz. Bu bölüm hiç de kadınsı değil. Bir çok erkeksi şipre kadar erkek kullanımına uygun bile diyebilirim. Evet İrisia kadın parfümü olarak görünüyor ama erkekler içinde kullanması zor yapıda değil.


Orta notalar bence sümbülteber etkisinde. Fracas yada Carnal Flower kadar dişil değil sümbülteber. Sabunsuluk hissedilmeye başlanıyor alttan alta. İris ve meşe yosunu ile güzel bir denge kurulmuş. Özellikle orta bölümden itibaren ortaya çıkan meşe yosunu ciddi anlamda erkeksilik katıyor parfüme. Onun içindir ki Fracas ve Carnal Flower'ı kendime yakın bulamadım ama İrisia, çok daha konforlu kullanıma sahip orta bölümde.

Alt notalara geleyim. Orta kısımdan gelen sabunsuluk, sonlarda da devam ediyor. Fakat YSL - Y'deki kadar değil. Zaten kapanışta çiçeklerin yerini amber ve sedir ağacı alıyor. Sanki biraz da deri var gerilerde. Erkeksi sayılabilecek kapanışa sahip İrisia. Hala kaliteli ve ilginç.

Değerli dostlarım, karşımızda günümüzün modern bol tatlı baharatlı gurmesi yok. Eskilerden fırlayıp gelmiş ve 2014 yılının dünyasına ayak uyduramayacağı belli olan klas, şık ve yüksek kaliteli bir şipre var. Muhtemelen kendi döneminin en güzel örneklerinden birisiydi. Meşe yosunu sürprizi ise unutulacak gibi değil. Başlangıcı tütün kolonyalarından, harika bergamot esansına geçen bir rüya adeta. Abartılı olmayan çiçeksilik frapan yada şehvetli değil. Ölçülü ve muhafazakar. Baloya gitmeye hazırlanan orta yaşlı bir kadın da kullanabilir İrisia'yı, kütüphanesinde Ernest Hemingway'ın kitabını okuyan bir asilzade erkeği de. Enteresan, zengin ve nostaljik.

Kokusu biraz Mitsouko'yu biraz YSL - Y'yi biraz da Fracas'ı hatırlatıyor. Fakat onlar kadar kadınsı değil İrisia. Ayrıca Mitsouko'daki şeftalimsi yapı yok. YSL - Y'deki aşırı sabunsuluğa da kaymıyor. Fazla tatlılık barındırmaması da memnun edici. Başarılı bir parfüm. Denenmesi gereken klasiklerden birisi olmalı bence. Fakat artık fazlaca yerde rastlanmıyor. Sanırım yeni nesil popüler Creed'ler dururken, İrisia'nın pabucu dama atılmış Creed tarafından.

                                                                               Resim: Parfumo

Ünlü oyuncu Sophia Loren'in de İrisia kullandığını küçük bir dedikodu olarak vereyim. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Başlangıcı oldukça keskin ve yoğun. Sonrasında normale dönüyor neyse ki. Kırk yaş ve üzerindeki kullanıcıları hedefliyor sanki. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Fakat bu parfümde ilginç bir hüzün var. O çiçek ve turunçgil kullanımı oldukça buruk. Bence İrisia’yı, hüzünlü bir sonbahar mevsiminde kullanmak harika olacaktır.

Parfümün tasarımını Creed ailesinin beşinci nesil üyesi James Henry Creed yapmış. Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında yeşil şipre olarak sınıflandırılmış İrisia. Beş üzerinden bir yıldız verilerek en kötü parfümler sınıfına sokulmuş. Beni yine oldukça şaşırtan bir puanlama Luca Turin'den. Bu kadar kötü bir notu hak edecek tarafının olmadığını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8