31 Mayıs 2019 Cuma

Ys-Uzac – Pohadka (2011)

İsviçre’nin bir numaralı niş parfüm üreticisi olarak her zaman Andy Tauer’i görüyoruz. Oysa pek sesi soluğu çıkmasa da Ys-Uzac, 2011 yılından itibaren parfüm üretiyor ve 2019 yılı mayıs itibariyle yirmiden fazla esere imza atmış durumda. Kendi internet sitesinde Ys-Uzac’ın Basel’de bulunan tam entegre üretim tesisinde nadir kokan parfümler tasarladıklarını belirtmişler.

Bir süredir kullandığım ilk Ys-Uzac parfümü Pohadka, markanın Chronochromie serisine ait. 2011 yılında piyasaya sürülen ve dört parfümden oluşan Chronochromie serisinin pek öne çıkamayan parfümlerinden Pohadka isminin, Çek dilindeki bir masal anlamına geldiğini de öğreniyoruz. Kendi internet sitesinde Pohadka’yı yeşil deri olarak sınıflandırmışlar.

Parfümün açılışı ilginç çiçeksilikle gerçekleşiyor. Ne kadınsı ne de erkeksi tarafa yakın tuhaf çiçeklerden, ölmezotu ve aromatik bitkiler ilk saniyelerde ayırt ediliyor. Aromatik Akdeniz otlarından adaçayı olduğunu tahmin ettiğim ilk dokunuş, ne ferah ne de turunçgilli. Çok farklı üst notalarından sonra bilindik bir öge yerleşiyor ana yapıya: tütün. Hafiften dumansı ve kuru sayılabilecek tütün ve ilginç çiçeksilikle orta notalar yeşil temaya yakın duruyor. Son bölümde değişim bariz diyebilirim. Alt notalarda tanıdık bir deri kapanışı domine ediyor. Vanilyamsı hoş bir deri adeta modern ama şekerli değil ve çok bilindik.

Pohadka, şimdiye kadar örneğine rastlamadığım sıradışı bir parfüm. Gerek içeriğindeki çiçekler gerek tütünün verilişi gerekse deri, bir parfümde böylesine nerede buluşmuştur? Muhtemelen sadece Pohadka’da… Parfümün değişken, katmanlı alt yapısı ve nota kalitesi harika. Genellikle niş parfümlerde rastladığımız nadide bir çiçek olan ölmezotu, parfümün başlangıcında ve orta bölümünde hissediliyor. Favori notalarımdan olan tütün de dumansı ve çiçeksi verilmiş ki gayet beğendim. Deri ise bildiğimiz deri kıyafet gibi değil daha kadınsı-plastiğimsi-modern verilmiş ki Emporio Armani’nin kimi kadın parfümlerinde bu deri kullanımını anımsıyorum.

Pohadka, kendi internet sitesinde balsamsı, yeşil, deri, oryantal, pudralı, dumansı, beyaz misk olarak tanıtılmış. Buradaki terimlerin çoğuna katılıyorum Pohadka özelinde. Ferah olmayan yeşil otsu, nötr çiçeksi, dumansı tütünlü bir deri parfümü olarak tanımlayabilirim onu. Tatlılığın sınırlı verildiği, kuru ve dumansı tema, zaman zaman çay merkezli parfümlere de benziyor. Kompozisyon biraz karmaşık ve uyumsuz gibi görünse de tek düze ilerlemeyen, her fazda karşımıza sürprizler çıkaran yapısı benim için hoştu. Herkese uymayabilecek, tecrübesiz kokuseverlerin tanımlamakta zorluk çekebileceği ve benimseyemeyeceğini düşünüyorum.

Hafif ve yumuşak yayılımlı Pohadka’yı kimi yorumcuların garip bulmasını anlıyorum. Açılışını ben de kendime yakın bulamadım. Kafamızdaki parfüm kategorilerine uymayan Pohadka’nın başlangıcı, kimi zaman oldukça hoş ve ilginç kokarken, bazen de itici ve ucube gibi davranabiliyor. Günümüzün modern parfümlerine ve koku trendlerine uymayan Pohadka’yı tabii ki denemeden almayın.

EDP formundaki Pohadka’nın eleştirilen taraflarından birisi de performansı. Bazı yorumcuların oldukça zayıf bulduğu Pohadka’nın tenimdeki macerası iyi değildi. Kalıcılığı idare ediyor, etrafa yayılımı da yumuşak denebilir. Uniseks kullanıma uyacaktır. İlkbahar-sonbahar döneminde sanki daha iyi tepkiler verecektir.

Pohadka’nın kokusunu, Ys-Uzac markasının kurucusu parfümör Vincent Micotti tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

26 Mayıs 2019 Pazar

Christian Lacroix - Nuit Pour Homme (2011)

1987 yılının nisan ayında Paris’in kalbi sayılan Faubourg Saint-Honore’de yeni bir modaevi doğdu. Christian Lacroix modaevi, Bernard Arnault’un desteğiyle modacı Christian Lacroix ve Jean-Jacques Picart tarafından yaratıldı. Bu yeni kurulan markanın ünü Paris’te hızla yayıldı ve Christian Lacroix’un adını kısa sürede herkes ezberledi.

Moda dünyasına taze bir hava katan Christian Lacroix’in tasarımları kadınlar tarafından oldukça ilgi gördü. 2005 yılında dünyanın en büyük gruplarından LVMH’ye satılan Christian Lacroix, ürün çeşidini arttırdı ve şu an dünya çapında 5.000’den fazla noktada satışı yapılan bir markaya dönüştü. Christian Lacroix, 2010’lu yıllardaysa Avon’la işbirliği yaparak parfüm işine girdi. Kendi ismiyle ve Avon’un pazarlamasıyla erkek ve kadın parfümleri piyasaya sürdü. Uygun fiyatlı seçenek olarak düşünebileceğimiz Christian Lacroix Nuit Pour Homme’ye göz atacağım.

Parfümün açılışı yeşil temayla gerçekleşiyor. Erkeksi lavanta, bergamot ve aromatik otlarla üst notalar size merhaba diyor. Çok ferah sayılamayacak buruk ve kaliteli açılıştan sonra orta kısımda erkeksi çiçekler karşımıza çıkıyor. Orta bölümde lavantaya menekşe ekleniyor ve adeta bu andan sonra parfümün kontrolünü ele geçiriyor menekşe. Tütünle iyi uyum sağlayan menekşe, kapanışta yerini odunsu notalara bırakıyor. Çok zayıflayan alt notalarda hoş bir ağaçsılık mevcut.

Nuit Pour Homme, aromatik, menekşeli bir odunsu parfüm diyebilirim. Lavanta ve menekşenin erkeksilik verdiği ana yapıda tütün, dumansı ve baskın değil, daha çok menekşeyi dengelemek için kullanılmış. Kokunun genelinde lavantamsı-menekşeli yeşil ve buruk yapı her daim hissediliyor.

Nuit Pour Homme, birçok yeni nesil modern aromatik odunsu parfüme benziyor, bu anlamda yenilikçi tarafı bulunmuyor. Genel tarzı çok ferah yaz kokusu kıvamında değil, daha koyu, odunsu tarafa yakın duruyor. Genç yaşlı herkesin kullanabileceği, modern ve erkeksi parfüm arayan beyefendilerin hoşuna gidebilecek yapısı, neyseki bol şekerli ve iç bayacak kadar tatlı baharatlara bulanmamış durumda. Başlangıcını ve orta kısmını beğendiğim Nuit Pour Home’nin orta kısmını hem kalite anlamında hem de koku güzelliği bakımından beğenemedim.

Sonuç olarak ılık ilkbahar-yaz akşamları için kullanılabilecek Nuit Pour Homme, düz çizgide ilerleyen, sürpriz yapamayan, vasata yakın basit bir parfüm. Kötü koktuğunu iddia etmek insafsızlık olsa da içeriğindeki menekşe ne yazık ki bana göre değildi. Eğer menekşe temalı parfümleri seviyorsanız, Nuit Pour Homme’yi uygun fiyatına istinaden düşünebilirsiniz.

EDT formundaki parfümün performansı yüksek değil. Kalıcılığı fena olmasa da etrafa yayılımı oldukça sınırlı. Kokusunu niş markalar için de çalışmış Pascal Gaurin tasarlamış. Herşeye rağmen, uygun fiyatlı sayılabilecek ve kullananı üzmeyecek bir arkadaş. Siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/6

21 Mayıs 2019 Salı

Chloe – Love (2010)

Fransa merkezli modaevi Chloe’nin parfüm serüveni genişleyerek devam ediyor. Dünya çapında kadınlardan büyük beğeni toplayan parfümleriyle Chloe, ciddi anlamda yatırım yapmaya başladı parfümeri sektörüne. 2019 yılının mayıs ayı itibariyle otuzdan fazla parfüm seçeneğiyle rakiplerine direnen Chloe’nin ilginç tarafı hiç erkek parfümüne sahip olmaması. Sadece kadın parfümleri üreten Chloe’nin 2010 yılında başlayan Love isimli parfümleri, yerlerini 2014 yılından itibaren Love Story’lere bıraktı. 2010 çıkışlı Love, en ez Love Story kadar ilgi görmüştü.

Çiçeksi odunsu miskli olarak sınıflandırılan Love’un açılışı portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Tatlı ve modern çiçeksi açılışı pek ferah sayılmaz. Orta kısma geçildiğinde portakal çiçeği ortadan kaybolurken, kadınsı çiçeklerin ağırlığı artıyor. Sabunsu çiçeklerden iris ve sümbülü ayırt edebiliyorum. Love’un açıklanan notalarında leylak ve mor salkım da buluyor. Sabunsu orta kısım zaman zaman pudralı tarafa doğru da yöneliyor. Kapanışta çiçekler hala varlığını devam ettiriyor. Misk, böylesine çiçeksi bir parfümün kapanışına rahatlıkla uyum sağlıyor.

Love, safkan bir kadın parfümü. Başından sonuna kadar feminen duruşunu değiştirmiyor. Sabunsu hatta pudralı çiçek kokusu denebilir Love için. Çoğu kullanıcı iris çiçeğini öne çıkarsa da leylak, sümbül ve parfümlerde pek rastlamadığımız mor salkım da anlaşılan ana yapıya güçlüce destek veriyor. Miskin verilişini ise pek başarılı bulmadım ne yazık ki.

Love’un resmi olarak açıklanan notalarında iki ilginç sayılabilecek öge var: talk pudrası ve pirinç. Hadi pudra temasının birçok kadın parfümünde kullanıldığını biliyoruz ama pirinç neden eklenmiş nota listesine anlayamadım. Love’un pirinç gibi kokmadığına eminim. Daha çok gül benzeri çiçekleri andırıyor Love’un ana gövdesi.

Sonuç olarak tahmin edersiniz ki benim için fazlaca çiçeksi ve fazlaca kadınsı bir arkadaş Love. Erkek tenimde tabii ki pek iyi durmadı ama doğru kadında ve doğru yerde hoş ve çarpıcı olacağını sanıyorum. Kimi yorumcuların eski kadın parfümlerine benzettiği Love, biraz üst yaş gruplarına yakın gibi duruyor. On sekiz yaşındaki genç hanımefendilerden ziyade, otuz yaş ve üzerindeki kadınlara uyum sağlar sanki.

Kalite anlamında harikalar yaratamasa da performans kısmında iyi iş çıkarıyor. EDP formunda. Kalıcılığı gayet yeterli. Etrafa yayılımı ilk yarım saat yüksek. İlkbahar-sonbahar döneminde kullanmaya daha yakın gibi geldi bana.

Bir Chloe parfümünü daha kendime yakın bulamadım ne yazık ki. Oysa kokusunu, oldukça popüler olmuş parfümlere imza atan Louise Turner ve Nathalie Gracia-Cetto birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

16 Mayıs 2019 Perşembe

Baldi – Lapislazzuli (2013)

1867 yılında İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu Baldi markası. Floransa’nın iki büyük ailesi Ponziani ve Consani’lerin işbirliğiyle kurulan Baldi, lüks ev mobilyası sektörünün önemli markalarından birisi haline geldi zaman içinde. Dünyanın bazı şehirlerindeki mağazalarıyla lüks ev mobilyası alanında kendisini gösteren Baldi’nin sırrını bizzat kendi internet sitesinde şöyle anlatmışlar: “Baldi’nin başarısının sırrı rafine, mükemmel estetik anlayışı ve gerçek sanat yapıtlarını yapmak için eski sanat teknikleri ve uygulamalarını kullanan, uzun süredir devam eden işçilik geleneğidir. Yüzyıldan fazla süredir sanat ve güzelliğin yaratılmasına kendisini adayan Baldi, bugün İtalyan tarzı ve asırlık Floransalı işçiliğinin özünü temsil eden eşsiz ve zamansız eserler yaratma sanatında ustalaşmıştır.”

Bu lüks ev mobilya firması, ilginç bir kararla 2013 yılında parfüm işine girmeye karar vermiş. İtalya merkezli firma olması sebebiyle muhtemelen İtalyan parfümörle anlaşmışlar. Bois 1920 niş parfümevi için de kokular yaratan Enzo Galardi ile işbirliği yapan Baldi, 2013 yılında dört adet parfüm piyasaya sürdü. Baldi, 2013 yılındaki bu dört parfümünün ardından bir daha koku piyasaya sürmedi.

Elimdeki Baldi parfümlerinden nedense beni ilk olarak en çok kendisine çeken, muhtemelen ismi dolayısıyla Lapislazzuli oldu. Odunsu baharatlı olarak sınıflandırılan parfümün açılışı yüksek kaliteli buruk turunçgillerle gerçekleşiyor. Mayhoş bergamot, limon ve mandalinaya ilk saniyelerde Akdeniz aromatik otları eşlik ediyor. Orta kısma geçildiğinde ekşi turunçgillere baharatlar ekleniyor. Karanfil ve biberin ağırlıkta olduğu baharatlar aromatik ve neredeyse ferah. Son kısımda tatlı paçuli, sedir ağacı ve misk mevcut.

Lapislazzuli, eski tarz erkeksi aromatik fujerlere benzeyen ilginç bir parfüm. Bu yüksek kaliteli eser, başlangıcında ferah denemeyecek buruk, tatlı, limon-bergamot kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen dakikalardaysa bu tema değişmeden üzerine dumansı ve karanlık olmayan baharatlar, lavanta ve tütün ekleniyor. Parfümün genel yapısı böyle diyebilirim.

Baharatlar neyse ki tam sevdiğim karanfil-biber bağlamında verilmiş. Modern ve tatlı baharat-turunçgil parfümü olan Lapislazzuli, enteresan şekilde eski tarz erkek parfümlerini de hatırlatıyor. Az da olsa Nicolai – New York daha fazlaca New York Intense’i anımsattı bana. Lapislazzuli için baharatlı fujer bile diyebiliriz. Baharatların dumansı verilmesi ve buruk turunçgillerle başarılı şekilde kaynaştırılması bu parfümün başarısının sırrı olarak düşünülebilir.

Lapislazzuli, erkeksi ve centilmen gibi davranıyor. Takım elbiseye yakışabilecek bu şık parfüm, az da olsa Bois du Portugal ve hatta Caron – The Third Man, Obssesion For Men’i akla getiriyor kokusal bakımdan. Tabii Lapislazzuli’nin müthiş kalitesini göz ardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak çok hoş bir parfüm ama günümüzün parfüm trendlerine uymayan, farklı bir modern klasik denebilir. Herkesin sevemeyeceği, parfüm deneyimi ve kültürü olanların keyif alabileceği, giriş seviyesindeki kullanıcıların tütün kolonyasına benzetebileceği bu niş parfüm, denemeden almanın iyi fikir olmadığı eserlerden birisi.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı ortalama seviyede. Erkek kullanımına yakın duruyor. İlkbahar-sonbahar dönemleri için fena seçenek değil.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Al Haramain – Signature Silver

Al Haramain parfümevinin hikayesi 1970 yılında başlıyor. Kazi Abdul Haque isimli bir parfüm tutkunu, Mekke’de bulunan Al-Haram camisinin yakınındaki mağazasında başlattığı işini, bugün 100’den fazla ülkede satışı olan küresel koku markasına dönüştürdü. Marka, Al Haramain olan ismini Mescid-i Haram’dan almış ve şu an merkezini Birleşik Arap Emirliklerine taşımış durumda.

2019 yılı itibariyle 1.000’den fazla parfüme imza atan Al Haramain’in, ağırlıklı olarak Arap-Ortadoğu pazarına odaklandığını düşünsek de Avrupa ve Amerika kıtasında parfümleri oldukça ilgi görmeye başladı son yıllarda. Bir süredir kullandığım Signature Silver hakkında markanın internet sitesinde şöyle bir tanıtım yapılmış: “Sıradan bir kullanıcının yaşam için ihtiyaç duyduğu şeyden daha fazlasını isteyenlerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, dengeli ve iyi bir parfümün mükemmelliğidir.”

Signature Silver’ın açılışı turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve hüzünlü turunçgillere portakal, greyfurt, artemisya eşlik ediyor muhtemelen ilk saniyelerde. Olgun ve erkeksi sayılabilecek açılışı 1980’li yılların maskülen aromatik fujerlerini anımsatıyor. Kaliteli ve farklı üst notaları hoş ama herkese hitap etmez diyebilirim. Orta kısma geçildiğinde buruk turunçgiller yola devam ediyor. Orta bölümde turunçgillere erkeksi çiçekler ekleniyor. Yasemin ve inci çiçeği açıklanan notalarında bulunuyor. Bir parça tütün de hissediliyor orta kısımda. Sonlarda yosunsu tütün ve amberle kapanışı yapıyor.

Signature Silver, ferah sayılamayacak eski tarz turunçgiller, dumansı aromatik tütün ve 1980’li yılların ferah baharatlarını anımsatan yapısını bünyesine toplamış. Başlangıçtaki artemisya ve turunçgillerin birleşimi, parfümün neredeyse sonuna kadar eşlik ediyor ve retro hissiyat katıyor. Orta kısımda turunçgilli tütün de gayet iyi iş çıkarıyor. Buradaki tütün ıslak ve sigaramsı değil. Orta notalarda ilginç şekilde nötr verilmiş yasemin algılanabiliyor. Genellikle kadın parfümlerinde kullanılan yasemin, burada feminen hava katmıyor ana gövdeye. Markanın internet sitesinde Signature Silver’ın uniseks olarak sunulduğunu fark ettim. Bence erkek kullanımına yakın duruyor.

Signature Silver’ı kullanım döneminde, yakın zamanda denediğim Hugo Boss Number One isimli parfüme benzettim. İki parfüm de benzer şekilde artemisya, buruk turunçgil ve farklı tütün kullanımına sahip. Hatta erkeksi çiçekler bile birbirini andırıyor iki parfümdeki. Her ne kadar birebir benzemeseler de Signature Silver biraz daha günümüze yakın kokuyor. Boss Number One ise tam bir 1980’li yıllar baba parfümü gibi davranıyor. Signature Silver’daki dumansı turunçgiller bir parça da Caron’un L’Anarchiste’sini çağrıştırıyor. Al Haramain’in, eski tarz erkeksi klasiklere gönderme yaptığı böyle bir parfüme imza attığı için tebrik etmek lazım çünkü bu tür parfümler, 2019 yılının koku trendlerine uymuyor ve pek fazla alıcısı çıkmıyor.

Kalite anlamında şaşırtıcı derecede iyi iş çıkartılmış Signature Silver’da. Yapaylığın ve uyumsuzluğun hissedilmediği parfümün herkese uygun olmayacağını söylemiştim. Buna istinaden denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum.

EDT formundaki parfümün performansı idare eder. Kalıcılığı normal seviyede, etrafa yayılımı ortalama değerlerde. Kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Vertus – Narcos’is (2017)

Vertus’un 2017 yılında piyasaya sürdüğü en yeni parfümlerden birisi Narcos’is diyebiliriz. Markanın 2017 yılında en son atılımı olarak görülen yedi parfümlük yeni kokuları arasındaki Narcos’is, ismi ve içeriğindeki ilginç notalar vesilesiyle epeydir radarımdaydı. Hangi notalar mı: Mango, kahve, ravent (rhubarb), şeftali ve ambergris.

Böylesine ilginç ve farklı temaların karışımı nasıl olacak diye düşünürken, Vertus’un Narcos’is’inin oryantal meyveli olarak sınıflandırdığını fark ediyorum. Yine parfümün resmi tanıtımı “Bağımlılık yaratan eşsiz bir şaheser. Müthiş cazibesiyle senin karakterini yakalayan bir koku. Oryantal meyveler ile narkotik efektin tanışması” olarak yapılmış. Bakalım Narcos’is bende de narkotik efekt yaratacak mı?

Parfümün açılışı ferah, modern ve ekşi turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında turunçgil namına bir tek mandalina olsa da bence üst notalarda limon var. Yüksek kaliteli başlangıcı canlı, neşeli ve gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda ekşimsi olgun tropikal meyvelerin ağırlığı fazlasıyla hissediliyor. Açıklanan notalarındaki mangoyu orta notalarda rahatlıkla algılayabiliyoruz. Bir parça da şeftali ve ananas var sanki geri planda. Kapanışta oldukça zayıflayan kokudaki ekşi meyvemsi hissiyat hala devam ediyor. Son kısım meyveli olmaktan ziyade miskli, yumuşak odunsu ambergris gibi davranıyor. Şeftali hissiyatı veren meyve ara ara alt notalarda sürpriz yapıp kendisini gösteriyor fakat dediğim gibi bitiş kısmı oldukça zayıf.

Narcos’is, tam anlamıyla meyveli bir parfüm. Başından sonuna kadar kaliteli, mayhoş, tropikal, lezzetli meyvelerin eşliğinde ilerliyor. Buradaki meyveler, günümüzün yeni nesil ana akım parfümlerindeki gibi yapay, şekerli ve baş ağrısı yapan türde değil. Evet, tatlılık var ama asla iç bayan karamelize hissiyat yok. Meyveler olgun ve yüksek kaliteli. Ekşi tropikal meyveler (mango, ananas), turunçgiller ve ravent bitkisinin parfümün büyük kısmını oluşturduğunu düşünüyorum. Açıklanan notalarında ilginç şekilde kahve var ama Narcos’is kahve merkezli kokuya sahip değil.

Sadece ana akım markalarda değil, niş parfüm üreticilerinin bile yüksek kaliteli, oturaklı meyveli parfüm temasına sahip eseri pek fazla yok. Ana akım markalardaki meyvemsi kokular derinlik ve kaliteden uzakken, niş üreticilerse fazlaca tematik eserler meydana getiriyor. Şöyle tropikal bir adadaki mango bahçesi gibi kokayım derseniz, Narcos’is emrinize amade. Genel anlamda başarılı buldum üst ve orta kısmını. Sonlarıysa biraz sıradan sanki.

Yapaylığın ve uyumsuzluğun rastlanmadığı Narcos’is uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Kullanım döneminde hem erkeklere hem de kadınlara rahatlıkla uyacağını düşündüm. Bu tür meyveli parfümler genellikle biraz kadınsı olur ama Narcos’is’teki mango başarılı şekilde erkeksi izlenim bile uyandırıyor. İlkbahar-yaz dönemine yakışacağını söyleyebilirim. Aklıma gelmişken söyleyeyim. Narcos’is hangi parfüme benziyor diye sürekli düşünüyordum ve sanırım cevabını buldum. Zihnim beni yanıltmıyorsa Byredo’nun ünlü parfümü Pulp’ı andırıyor Narcos’is. Tabii Pulp daha karanlık, karmaşık, kullanması ve sevmesi zor kakafonik bir eserken, Narcos’is daha yumuşak, sakin ve kullanımı kolay bir arkadaş.

EDP formundaki Narcos’is’in kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk on dakika muazzam ama sonrasında tene yakın duruyor. Zaten bir meyveli parfüm kolay kolay etrafa fazlaca yayılmıyor, alıştık artık bu duruma.

Koku Güzelliği:10/7

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Roberto Cavalli – Just Cavalli (2013)

İtalyan moda markası Roberto Cavalli’nin 2002 yılında başladığı parfüm macerası 2019 yılının ortalarında kırktan fazla eserle devam ediyor. Kimi moda markaları gibi çok popüler parfümlere imza atamasalar da yeni kokular geliyor Roberto Cavalli’den. Gerçi bugün inceleyeceğim parfümü pek yeni sayılmaz, 2013 yılı çıkışlı.

Roberto Cavalli’nin Just isimli parfümleri, markanın kendi içerisindeki en fazla sayıdaki kokuya sahip serisi diyebiliriz. On parfüme ulaşan Just isimli parfümlerden Just Cavalli isimli olanına göz atacağım. Kadın kullanımı için piyasaya sürülen Just Cavalli, markanın kendisi tarafından “kremsi-çiçeksi ve son derece seksi” olarak tanıtılmış.

Parfümün açılışı neroliyle gerçekleşiyor. Kremsi, tatlı ve hafiften yapay turunçgillerle karşımıza çıkan üst notaları, modern fakat kalite anlamında düşük. Orta kısma geçildiğinde sabunsu turunçgiller devam ederken kremsi tiare çiçeği kendisini iyice gösteriyor. Vanilyamsı ve tropikal hissiyat veren orta kısmı biraz plastiğimsi ve yapay davranıyor ne yazık ki. Alt notalarda kremsi tiare çiçeği yoluna devam ediyor. Açıklanan notalarında gül ağacı var Just Cavalli’nin. Muhtemelen sonlardaki odunsu hissiyat, tiare çiçeği ve gül ağacının birleşiminden meydana geliyor. Kapanışı da bir parça yapay ve kremsi.

Just Cavalli, modern, tatlı, yapay, hafiften plastiğimsi tropikal çiçeksi, vanilyamsı ve odunsu bir parfüm. Başlangıcındaki ferah olmayan turunçgiller karmaşık ve rafine değil. Roberto Cavalli, bu parfüm için sadece üç nota açıklamış: Neroli, tiare çiçeği ve gül ağacı. İlk saniyelerdeki neroliyi çok belirgin hissettiğinizi söyleyemem. Daha çok kremsi turunçgil tarafına yakın duran ilk saniyeler kadınsı ve yapay. Orta kısımda genellikle son yıllardaki kadın parfümlerinde gördüğümüz tiare çiçeği teması bütün ağırlığıyla parfüme yön veriyor. Tiare çiçeği temalı parfümler genellikle hindistan cevizli güneş kremlerine benzetilebilir. Vanilyamsı, tatlı, lezzetli, tropikal içkiye benzeyen Just Cavalli’nin orta kısmı ne yazık ki yapaylık barındırıyor ve kalite anlamında iyi yerde durmuyor. Sonlardaki gül ağacı teması ise bildiğimiz anlamda ağaçsı hissiyat vermiyor. Orta kısmın devamı olarak ilerliyor.

Just Cavalli, hoş ve kullanan çoğu kadının sevebileceği vasat kalitede bir arkadaş. Tabii Roberto Cavalli gibi ana akıma hizmet eden markadan tematik ve yüksek kaliteli parfüm beklemek hayal olabilir. Roberto Cavalli, bu anlamda tropikal ve kremsi parfüme imza atarak kendince doğru hamle yapmış ama kokusal olarak pek iyi yerde durmuyor Just Cavalli. Özellikle tiare çiçeğinin yeterince başarılı verilmemesi ve neroli-gül ağacı notalarının yeterince güçlü kullanılmaması parfümün eksi tarafları denebilir.

Sonuç olarak hep kötü taraflardan bahsetmeyelim. Just Cavalli, genel beğeniye uygun, sakin, barışcıl, temiz, leziz, sütsü ve basit denebilir. Hoş ve yumuşak kokusu giriş seviyesi kokuseverler için fena seçenek değil. Siz yine de almadan önce deneyin.

Just Cavalli EDT formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı ortalamnın biraz altında. İlkbahar-yaz mevsimine yakın duruyor. Günlük kullanıma ve spor kıyafetlere rahatlıkla yakışacaktır. Kokusunun tasarımına iki usta parfümör Nathalie Lorson ve Fabrice Pellegrin imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6