30 Ocak 2019 Çarşamba

Vertus – Monarch (2017)

Vertus’un 2017 yılında piyasaya sürdüğü yedi parfümden birisi olan Monarch, son zamanlarda bana en çok sorulan eserlerden birisi. Oldukça merak edilen Monarch, bu ilginin sonunda benim de radarıma girdi ve artık kullanma zamanının geldiğini düşünüyorum.

Bütün parfümleri gibi uniseks olarak pazarlanan Vertus’un Monarch’ı resmi tanıtımında ismiyle uyumlu olarak monarşiden, krallıktan, hükmetmekten ve lüksten bahsedilmiş. Parfümün başlangıcı limon ve aromatik otlarla gerçekleşiyor. Bir parça ardıçın da eklendiği üst notalar gayet güzel. Orta kısımda partiye baharatlar katılıyor. Karanfil bütün ağırlığıyla orta kısmı domine ediyor. Bir karanfil sever olarak orta bölümü beğendim. Son kısımda baharatlara miske ve balzamsı notalar ekleniyor. Kapanışta miskli bir sıradanlık var diyebilirim.

Monarch, 1980’li yılların erkeksi aromatik fujerlerini hatırlattı bana. Özellikle limon-ardıç-karanfilin verilişi hoş bir sürpriz olmuş. Tatlı baharatlar ve tatlı miske eklenen aromatik otlar, limon ve ardıç ilginç bir koku ortaya çıkarmış. Zaman zaman kola aromalı jelibonlara benzettiğim Monarch’ta tatlılık var ama insanın içini bayan, bıktırıcı modern parfümlerdeki kadar değil. Çoğu zaman erkeksi nüansları hissettiren Monarch, kadın kullanımından ziyade erkek tarafına yakın duruyor.

Monarch, hem eski tarz parfümleri andırırken, hem de modern dünyayla bağını koparmıyor. Parfümlerde en sevdiğim notalar olan limon-ardıç-karanfil-bibere içeriğinde yer veren Monarch, garip şekilde zaman zaman naneli akide şekerlerini anımsattı bana ya da zihnim oyun oynuyor.

Monarch, farklı bir çalışma gibi duruyor. Ne tam anlamıyla çiçeksi ne son yılların popüler içerikleri öd ağacı ve tütsüye yer vermiş ne de piyasaya işi parfümler gibi kokuyor. Kendisine ait tarzı olan hoş bir parfüm ama aşık olduğum da söylenemez. Günlük kullanıma da akşamları çıkmalara da uyum sağlayabilecek Monarch’ın performansı harikalar yaratamıyor. İlk patlama dışında tene ve kıyafete yakın duruyor. Kalıcılığı ise fena değil.

Kimi kullanıcıların Clive Christian’ın X For Men’ine benzettiğini görüyorum Monarch’ı. Evet, tarz olarak birbirlerini andırıyorlar ama birebir anlamda benzerlik var diyemem. X For Men daha ananas tarzı meyvemsi ve tarçınlı-sedir ağacı gibi kokarken, Monarch karanfilli, aromatik otlu, mentollü düzlemde ilerliyor.

EDP formunda Monarch. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her dönem kullanılabileceğini düşündüğüm Monarch’ın en iyi sonucu ılık ilkbahar zamanında vereceğini hissediyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Ocak 2019 Cumartesi

Versace – Eros Pour Femme (2016)

2012 yılında erkek parfümüyle başlayan Versace’nin Eros serüveni, 2019’un başları itibariyle dört parfümlük seri çıkardı karşımıza. İlk Eros erkekler içindi ve 2014 yılında kadın versiyonu da raflardaki yerini aldı. Eros Pour Femme adını alan kadın Eros’lara 2016 yılında EDT versiyonu eklendi son olarak. Kadın parfümlerinde çok sık gördüğümüz önce EDP’sini yapıp, sonra EDT’sini piyasaya sürme taktiğini Versace de Eros Pour Femme’de uygulamış. Bir süredir kullandığım Eros Pour Femme, EDT olanıydı.

Kendi sitelerinde parfümlerinin cazibeli, arzulu, tutkulu olduğunu iddia eden Versace, Eros Pour Femme’yi “baştan çıkarıcı ve aydınlık kadınsı notaların simyası” olarak tanıtmış. Parfümde limon, yasemin ve odunsu notaların varlığını vurgulamaya çalışmış.

Eros Pour Femme’nin açılışı ferah sayılabilecek limonla gerçekleşiyor. Kremsi limona kısa süre sonra ahududu eşlik etmeye başlıyor. Canlı, pozitif ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde ahududu etkisini devam ettirirken limon geri planda kalıyor. Orta notalarda kadınsı sayılabilecek çiçekler kendisini gösteriyor. Yaseminin önderliğindeki çiçeklerden bahsedebiliriz. Orta kısım ahududulu/kavunlu yasemin gibi diyebilirim kısaca. Son bölümde kremsi odunsu notalar ve misk mevcut. Yumuşak ve lezzetli tarzı, sonlarında da devam ediyor.

Eros Pour Femme, aslına bakılırsa meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Bu tarz kadın parfümlerinde genellikle çiçekler ön planda olurken, burada meyveler baskın diyebilirim. Karşımızda basit, meyveli ve kremsi-tatlı-ferah sayılabilecek bir genç kız kokusu var. Karmaşık ve derin kokmayan bu hanımefendi, kavun hissiyatı veren meyvelerle ve daha çok sucul parfümlerde karşılaştığımız calone-Iso E Super yapay kimyasallarıyla desteklenmiş.

Kalite anlamında harikalar yaratamadığını tahmin ediyorsunuzdur. Kavunumsu meyveler bir süre sonra sıradan/sıkıcı ve yapay bir şeylerin olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Tatlılık birçok kadın parfümünde olduğu kadar var ama beni rahatsız etmedi. Pozitif ve canlı tarzıyla hoş bir ilkbahar-yaz parfümü olarak düşünülebilir. Koklayan çoğu kişinin sevebileceği ve kullanması kolay aroması, onu rakiplerinden bir adım öne çıkaracaktır.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek bu EDT’nin performansı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı bir EDT için normal sayılsa da ilk patlama dışında etrafa yayılımı oldukça sınırlı.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ocak 2019 Salı

Paco Rabanne – Pure XS (2017)

Bir kadını baştan çıkarmanın kuralları:

Ders1: Kadınlara gizemli tarafınla ilgili ipucu ver.
Ders2: Onlara istedikleri herşeyi verme.
Ders3: Kendine fazla güvenme.
Ders4: Beklenmedik şekilde davran.

Paco Rabanne, moda markası olmanın dışında sanırım ilişki danışmanlığı işine de girdi. Markanın internet sitesinde Pure XS erkek parfümü için böylesine bir tanıtım kaleme almışlar. Tabii bu durum, Pure XS’in pazarlama cümleleri olarak düşünülebilir. Yine internet sitesinde Pure XS, seks sembolü olarak tanıtılmış. Ayrıca Pure XS, yabani bir oryantal olarak sınıflandırılmış. Ağız sulandıran zencefil ve sıcak vanilya öne çıkarılmış kokusunda.

Pure XS’in açılışı tatlı turunçgil meyveleriyle gerçekleşiyor. Ferah olmayan turunçgiller, birçok yeni nesil erkek parfümünde olduğu gibi şekerli ve lezzetli. Orta kısımda vanilya öne çıkmaya başlıyor. Mumsu ve yapay vanilyaya baharatlar ve tonka fasulyesi eşlik etmeye başlıyor. Baharatlarda öne zencefil-tarçın çıkıyor ama vanilya o kadar baskın ki orta notalarda, baharatlar keskin ve güçlü şekilde kendilerini gösteremiyor. Kapanışta mumsu vanilya devam ediyor. Vanilyaya sedir ağacı ve misk eşlik ediyor ve farklı olmayan şekilde tenden ayrılıyor.

Pure XS, modern erkek parfümlerinin her türlü özelliğini içinde barındırıyor. Öncelikle kokusu çok tanıdık ve fazlaca piyasa işi. Bu koku tarzını onlarca yeni erkek parfümünde bulabilirsiniz. İkinci olarak oldukça tatlı kokuyor. Hatta baştan sona şekerli diyebilirim. Üçüncü kafama takılan tarafı yapaylık barındırması. Düşük kaliteli vanilya, kokulu mumları andırıyor ve baharatlar bile bu banalliğe engel olamıyor.

Pure XS, tabii ki popüler rakiplerinden pazar payı kapmaya çalışan bir arkadaş gibi davranıyor. Onun rakipleri kimler mi: Versace Pour Homme Dylan Blue/Eros, Ch Men Prive, Prada L’Homme, The One For Men, YSL – L’Homme ve tabii ki Bleu de Chanel.

Daha ne diyebilirim ki. Bu tür parfümler söz konusu olunca dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylemekten bıkıyorum ama yapacak da başka birşeyim yok. Yine bol tatlı, vanilyalı, baharatlı, meyveli tema ve yine herkesin sevebileceği vasata yönelik, çok satması hedeflenen, ileriye dönük birşey vaat etmeyen, anı yaşatan, kısa süre sonra unutulup gidecek, ileri düzey parfümseverlerin kaale almayacağı, kadınların sevebileceği bir zaman kaybı. Oysaki hayat müthiş ve baş döndürücü hızıyla akıyor çevremizde ve biz daha iyilerini hak ediyoruz.

EDT formundaki Pure XS’in tahmin edeceğiniz gibi kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı sınırlı. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya daha uygun. 15-30 yaş arası erkekler deneyebilir.

Kokusunun tasarımını Anne Flipo, Caroline Dumur ve Bruno Jovanovic birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/5

18 Ocak 2019 Cuma

Etat Libre d’Orange – Rien Intense Incense (2014)

Aldehit, amber, hayvansılık, deri, tütsü, paçuli, gül, iris, kimyon, meşe yosunu, styrax…

Bir parfümün içeriğinde yukarıdaki notaların tamamının olması, başımıza geleceklerin önceden habercisidir çoğu zaman. Sıradışı niş parfümevi Etat Libre d’Orange’nin 2006 çıkışlı parfümü Rien’den sonra berbat isimli devam parfümü piyasaya sürüldü: Rien Intense Incense. 2006 çıkışlı Rien, şeffaf ve klasik ELDO şişesinde satılırken 2014 çıkışlı asi kardeşi Rien Intense Incense, simsiyah şişesiyle raflarda yerini aldı. Normal parfümler için normal yazılar kaleme almaya çalışan bendeniz, söz konusu anormal parfümler olunca yazılarımın da anormal çizgide olmasına engel olamıyorum. Ve işte bu aldehitli, sabunsu, derili, tütsülü, hayvansı, koyu, karanlık şiprenin bende hissettirdikleri…

Rien Intense Incense’yi anlamak için Caravaggio’nun tablolarının karanlığını, Munch’un “Çığlık”ını, yeraltı edebiyatının karamsar doğasını, satanizmin doruklarını, Marquis de Sade’nin canavarlıklarını, korkutucu Ortaçağ Avrupa’sının dehlizlerini, Bukowski’nin en sevdiği şeylerden olan at yarışlarını, çölde ölmüş hayvan leşlerini, dünyayı yönettiği söylenen gizemli tarikatların insan öldürme ayinlerini, sadist bir seks partisini, mazoşist sevgilileri, dünyanın en berbat kokan yerlerinden olan tabakhaneleri, yanan lastik fabrikasını, cadıları, fantastik canavarları, pasif-agresif psikopatları aklınıza getirmelisiniz muhtemelen.

Ve evet, bu bir parfüm mü yoksa anti-parfüm mü? Bu kokan şey üzerinize sürülebilir mi yoksa uçuk bir haute-couture mü? Bu parfüm bir markanın sıradışı olma çabasının iflası mı yoksa parfümler tarihinin müstesna bir bileşeni mi? Bu arkadaş bir anarşist mi, popülist bir çöp mü? Bu parfüm ne iş yaptığı belli olmayan ama ünlü denerek magazin sayfalarında şişirilen boş beleş tiplerin kullanacağı tiki kokusu mu yoksa parfümden gerçekten anlayan ve ne istediğini bilen bilinçli parfümseverlerin tercih edeceği son duraklardan mı? Kısacası hayal kırıklığı mı, şaheser mi?

Bu soruların hiçbirisine cevap vermeyeceğim. Rien Intense Incense, karanlıklar, zorlamalar, abartılar, gizemler, sektörel endişeler, insan doğasının korkuları, duygu dünyalarının çatışması, acıklı bir ölümü ve cenaze evinin umutsuzluğunu çağrıştırıyor zihnimde.

Bu parfüm algılarınıza saldıran zorba rolünü de oynayabilir, uyuşturucunun vereceği zevk ve uyuşukluğa da sebep olabilir. Onu nasıl kullanacağınız ve ondan neler sağlayacağınız önemli yoksa o sizi önüne katar ve götürür. Bu sert, ödünsüz, acımasız orta yaşlı adam veya cadaloz kadın size hayatınızın kokusal deneyimini yaşatabilir de “bu muymuş böylesine abartılan Rien Intense Incense” diye düşünmenize sebep olabilir.

ELDO’nun, bu parfümü “dramatik” olarak tanımlaması anlamlı sayılabilir. Her ne kadar genel olarak dramatikliği farklı düşünsek de içinde gerilim, çatışma gibi durumlar bulunan olay anlamıyla değerlendirirsek, Rien Intense Incense dramatik sayılabilir. Onun, insanların coşkulu şekilde duygularını kamçılamaktan hoşlandığını bile düşünebiliriz. Peki, yine kendi internet sitelerindeki duygusallık! vurgusuna ne demeliyiz.

Rien Intense Incense için duygusal tanımı en son söylenecek şeylerden birisi. Duygusal yerine duyusal desek eminim daha doğru olur fakat ELDO şu konuda haklı ki bu parfüm “unutulmaz şekilde garip ve harika potansiyele sahip”. Onun içerisinde bulunan yoğun tütsü gerçekten de “duyulara meydan okuma”.

Hala mı aklınızda birşeyler canlanmadı? O zaman Bandit, Aromatics Elixir, Cuir Mauresque, Comme des Garçons Black/Avignon, L’Air du Desert Marocain, Fetish Pour Homme, Cuir Ottoman, Tauer – Incense Extreme, Salvador Dali Pour Homme nasıl kokuyorsa Rien Intense Incense de öyle davranıyor.

Sonuç olarak her deneyimin bir sınırı vardır ve parfüm deneyiminin sınırı Rien Intense Incense’dir ELDO’ya göre.

EDP formundaki bu arkadaşın performans gibi bir derdi yok çünkü delirmiş gibi üzerinizden çıkmıyor. Etrafa yayılımı da fazla, onun içindir ki markanın uyarısını dinleyin: “Onu kullanırken dikkatli olun”. Bu parfümü ya kimsenin olmadığı Kuzey Kutup dairesinin oralarda ya da mümkünse sadece uzay seyahatlerinizde kullanın çünkü muhtemelen çok az kişi kokusunu beğenecektir.

Hadi ama kadınlar, araba lastiği altında kalmış hayvan leşi gibi kokmak ister misiniz? Eğer parfümün içindeki aldehitler hayatımızı kurtarır derseniz siz bilirsiniz. Erkekler için uygun olsa da sanat sanat içindir, sanat halk için değildir. Evinizin arka bahçesinde, öldürüp gömdüğünüz en az beş kişi varsa bu parfüm tam size göre. İyi şanslar…

Koku Güzelliği:10/6

14 Ocak 2019 Pazartesi

Paco Rabanne – Olympea (2015)

Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğan Kleopatra hakkında birçok hikaye anlatılır. Dillere destan güzelliği olduğundan tutun da müthiş zeki ve acımasızlığına kadar onlarca öykü bulunabilir. Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın aslen Yunan kökenli olduğunu belirtir çoğu kaynak. Bu anlamda çoğu zaman Yunan mitolojisindeki hayali figürlerle karıştırılır Kleopatra. Oysa uzun yıllar Mısır halkının yöneticisi olarak birçok savaşa katılmıştır.

Tarihler 2015 yılını gösterdiğinde bir moda markası, ilhamını modern zamanların Kleopatra’larından alan parfüm piyasaya sürer. Paco Rabanne’nin Olympea’sı, ismindeki Yunan mitolojisi çağrışımıyla bize hem Kleopatra’nın memleketi antik Yunan’ı çağrıştırır hem de Paco Rabanne’nin Invictus’la başlayan sürecinin devam ettiğini kanıtlar. Paco Rabanne’nin internet sitesinde Olympea, ferah oryantal/gurme olarak sınıflandırılmış ve özgün-şehvetli olarak tanımlanmış.

Parfümün açılışı kuru beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Üst notalarında kadınsı yasemin güçlü şekilde kendisini hissettiriyor. Birkaç dakika sonra yasemine zencefil eşlik etmeye başlıyor. Zencefilli yasemin, orta kısımda hoş bir sürprizle karşılaşıyor: Tuz. Orta notalarda ferah sayılamayacak tuzlu yasemin haline dönüşüyor Olympea. Biraz ambergris de hissediliyor orta bölümde. Son kısımda çiçeklerin etkisi azalırken yumuşak vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışta oldukça zor algılanan alt notalarda tuzlu vanilya hakim diyebilirim. İşte size Olympea’nın kısa özeti.

Paco Rabanne’nin bu iddialı kadın parfümünün oldukça kadınsı koktuğunu, tatlılığın ise diğer modern parfümlere göre daha az olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak tekdüze ilerleyen kuru/tozlu çiçek parfümü Olympea. Kuru beyaz çiçeklere eklenen tuz efekti ve sonlardaki zayıf vanilyadan başka bir koku burnuma gelmedi ne yazık ki. Çok basit kokan, derinliği olmayan, cansız ve sıkıcı bir yasemin parfümü bana göre. Tabii ki benim erkek tenim ve burnum için fazlasıyla kadınsı. Bu durum onu üzerimde taşımaktan keyif almadığımı hissettirdi çoğu zaman.

Sonuç olarak kalite anlamında idare eden yapısıyla Olympea, beklentilerimi karşılamaktan uzak kaldı. Doğru kadında ve doğru zamanda hoş bir parfüme dönüşecek Olympea’yı almadan önce denemenizi öneririm.

EDP formundaki Olympea’nın performansı etkileyici değil. Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılma anlamında sınıfı geçemiyor. Sıcak havalardan ziyade serin zamanlarda kullanmak daha iyi fikir. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacağını düşünüyorum. Günlük kullanımlara uyabilecek, süslü kıyafetlerle sırıtmayacak, kullanması ve sevmesi kadınlar için kolay bir parfüm imajı çiziyor sanki.

Kokusunu ünlü burunlar Loc Dong, Anne Flipo ve Dominique Ropion gibi sektörün yakından tanıdığı isimler birlikte oluşturmuş.

Koku Güzelliği:10/5

10 Ocak 2019 Perşembe

Dolce & Gabbana – The One Royal Night (2015)

Dolce & Gabbana’nın The One isimli parfümlerinin sayısını artık takip edebilmek bile mümkün görünmüyor. 2019 yılının Ocak ayı itibariyle yirmiden fazla parfüme sahip The One serisi. Gerek kadın gerekse erkek The One’lar, yüksek satış rakamlarını her daim görüyorlar ve bu durum Dolce & Gabbana’nın vazgeçemeyeceği bir kar demek aynı zamanda.

2015 yılında The One For Men’lere yeni kardeş gelmişti. The One Royal Night isimli bu yeni flanker, özel sürüm olarak raflardaki yerini aldı. Parfümün şişesindeki Arapça yazı ve içeriğindeki baharatlar, onun Arap-Ortadoğu pazarı için meydana getirildiğini anlatıyor bize. Dolce & Gabbana’nın internet sitesinde The One Royal Night, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Ayrıca kokusunun gizemli, sofistike ve erkeksi olduğu vurgusu yapılmış. Bu parfümün bizi Ortadoğu’ya kokusal yolculuğa çıkartacağı ve baharatların çok yönlü dünyasını keşfedeceğimizi belirtmiş. Son olarak ise parfümün güçlü fakat aynı zamanda pürüzsüz olduğu söylenmiş. Hem geleneksel hem de çağdaş yönü öne çıkarılmış.

The One Royal Night’ın açılışı tatlı turunçgiller ve meyvelerle gerçekleşiyor. Şekerli portakal, mandalina, egzotik leziz meyvelerle başlayan The One Royal Night, orta kısımda baharatların etkisine giriyor. Kakule ve küçük hindistan cevizine eşlik eden metalik sayılabilecek odunsu notalar, parfümün ana aksını oluşturuyor. Tabii başlangıçtaki meyveler de hala hissediliyor orta bölümde. Sonlarda odunsu tarafı öne çıkıyor. Sedir ağacı, amber ve sandal ağacıyla kapanışı yapıyor.

Şimdi olay şu. Dolce & Gabbana markası, büyüyen Ortadoğu koku pazarından pay kapmak için bu parfümü piyasaya sürmüş. Gerek ismindeki kraliyet vurgusu gerekse Arapça yazı, parfümün yönünün doğu olduğunu anlatıyor. The One For Men’in modern, Fransız ve batılı koku formuna, baharatlar (kakule) ekleyerek ve ismini Royal Night yaparak bu pazara giren Dolce & Gabbana kendince doğru yapmış. Diğer ana akım markaların bu tür Ortadoğu’yu hedefleyen parfümlerinde öd notası kullanılırken Royal Night’ta bu yola başvurulmamış. Öd teması yok onun yerine baharatlar eklenmiş ama buradaki baharatlar kuru, ağır ya da koyu/karanlık değil.

Royal Night’ta başrol meyveli baharatlarda diyebilirim. Meyveler neredeyse leziz tropikal tarza sahip ve baharatlar (ağrılık kakulede) hiç de karanlık değil. Bu durum parfümün hem ismiyle hem de konseptiyle uyumsuz diyebilirim. Parfüm Merakı, bırak konsept uyumsuzluğunu da bize kokusu güzel mi ondan bahset derseniz, o zaman klasik The One For Men’e benzer bir yapıdan bahsedebilirim. 2008 çıkışlı The One For Men’de meyveli tütün kullanımı varken, Royal Night’ta tütün bulunmuyor. Onun yerine metalik sayılabilecek baharatlar yer alıyor. İşte size Royal Night.

Kokusunu sevdim mi? Kötü koktuğunu söylemek nasıl mümkün değilse harika olduğunu söylemek de zor. Oldukça basit, çokça tekrar edilen, zaman zaman genç erkekleri hedefleyen bir parfüm olduğu izlenimi veren The One Royal Night, tatlılığın fazlaca kullanılmasıyla hayal kırıklığı yaşattı biraz. Kalite ve malzeme kalitesi anlamında fena değil ama çok özel bir tarafı olmayan tarafıyla da büyük boy şişesini almaya değer mi emin değilim. Yine de herkesin sevebileceği basit ve popüler tarzı onu arkadaşlarınıza hediye etmek için güvenli seçenek haline getiriyor.

EDP formundaki The One Royal Night’ın performansı harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı gayet iyi fakat etrafa yayılımı zayıf. Hafif bir ten kokusu gibi davranıyor. Çok soğuk günlerde kullandığım zaman meyveli yönünü öne çıkaran Royal Night, daha ılık havalarda baharatlı tarafını gösteriyor. Bu anlamda ılık ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmak iyi fikir. Günlük kullanıma ve rahat kıyafetlere uyum sağlayabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği: 10/6

6 Ocak 2019 Pazar

Jul et Mad – Garuda (2015)

Julien Blanchard ve Madalina Stoica’nın Paris’in bir kafesinde tesadüfen tanışmaları ve aşk yaşamaları, belki de bir niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Romanya kökenli Madalina Stoica, Paris ziyaretinde hayatının böylesi bir yöne gideceğini muhtemelen tahmin bile edememişti. Ve bu iki sevgilinin isimlerinin ilk heceleri Jul et Mad, kurdukları niş parfümevinin adı oluverdi.

Paris kökenli Jul et Mad, niş parfüm takipçileri tarafından ilgiyle takip ediliyor. 2019 yılının başları itibariyle 11 parfümlük koleksiyona ulaşan Jul et Mad, benim de ilgimi çeken markalardan birisiydi. İlk defa bir Jul et Mad parfümü denedim ve Garuda hakkında kafamın karıştığını söyleyebilirim.

İsmini Hint mitolojisindeki hayali bir kuş figürü olan Garuda’dan almış. Markanın internet sitesinde öd notası öne çıkarılmış. Garuda’nın açılışı tatlı ama ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina benzeri turunçgillere bir süre sonra içki teması ekleniyor. Açıklanan notalarında rom var ki muhtemelen oradan geliyor alkol kokusu. Mandalinalı roma, orta kısımda koyu ve egzotik amber eşlik etmeye başlıyor. Orta kısımda baharatlar var fakat keskin değiller ve geri planda kalmayı tercih ediyorlar. Şekerli ve sulandırılmış hissi veren sedir ağacı ve miskle kapanışı yapıyor Garuda.

Garuda’nın resmi tanıtımında Kamboçya ödü, safran, baharatlar ve meyvelerden bahsediliyor. Kullanım döneminde öd ve safrana büyük yer verilmediğini hissettim. İyi de Garuda nasıl kokuyor? Bana göre mandalinalı egzotik bir amber parfümü. Diğer öğeler kokuya zenginlik katmak için eklenmiş sanki. Tanıtımındaki öd ağacı vurgusuna binaen, yoğun bir öd parfümü beklemeyin. Parfümlerde sevemediğim safrana karşı her zaman için seçici tarafım alarmdadır fakat baskın safran yok neyse ki.

Garuda, tekdüze ilerleyen, fazla katmana sahip olmayan, kalite anlamında iyi ama çarpıcı ya da etkileyici kokmayan bir parfüm. Belki de beklentim fazlaydı Garuda’dan ama kullanım döneminde bir şişesinin acilen alınması gereken parfümler listesinde yer almayabileceğini düşünüyorum.

Aslında parfümün şişesinin ve sıvısının rengi kokuyla tam uyumlu. Turunçgilli amber kokan parfüme yakışan renk de tam bu. Hafiften hüzünlü, karanlıktan ziyade egzotik, Ambre Dore, Ambre Precieux, Ambre 114 tarzına yakın ama onlar kadar koyu ve karanlık olmayan ve içkimsi turunçgillerle yumuşatılmış bir amber parfümü sanki Garuda. Bana garip şekilde Bentley’in harika parfümü For Men Intense’yi hatırlattı zaman zaman Garuda.

Ambre Fetiche, Ambre Sultan ve 1740 gibi harika örnekler varken Garuda’nın bu segmentte pek şansı yok bana göre. Gerçi Garuda’nın rakiplerinden farkı Extrait de Parfum formunda olması. Bu durum onun performansına olumlu yansımış. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı da fena değil. İnatçı ve tenden kolay kolay çıkmayan parfümler kategorisine dahil edilebilir Garuda.

Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın bence. Tam bir kış parfümü. Kokusunu son yıllarda birçok niş marka için parfüm tasarlamış genç burunlardan Luca Maffei yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

2 Ocak 2019 Çarşamba

Cacharel – LouLou (1987)

1885 doğumlu ünlü Avusturyalı yönetmen Georg Wilhelm Pabst’ın 1929 yılında gösterime giren filmi Pandora’nın Kutusu, sinema tarihinin kült filmlerinden birisi olarak kayıtlara geçti. Sessiz ve siyah-beyaz olarak çekilen bu ünlü film, sinema tarihinin en ikonik eserlerinden olurken, başrol oyuncusu Louise Brooks’u da dünyaya tanıtmıştı. 1929 yılı yapımı Pandora’nın Kutusu’nda Lulu karakterini canlandıran Louise Brooks’un küt kesilmiş, o zamanlar erkeksi sayılabilecek saçıyla erkekleri kendisine bağlayan bir femme fatale rolünü başarıyla sergilediğini biliyoruz.

Ve tarihin yaprakları 1987 yılını gösterdiğinde Fransa merkezli hazır giyim markası Cacharel, Pandora’nın Kutusu filminden ilham alarak LouLou isimli parfümü piyasaya sürdü. Parfümün LouLou olan isminin Pandora’nın Kutusu’ndaki başrol karakterinin ismi olan Lulu’ya çok benzediği dikkatinizden kaçmamıştır. LouLou, ilk çıktığı yıldan itibaren en çok satan kadın parfümleri listesinin üst sıralarında kendisine her zaman yer bulmuştu. Alaaddin’in Lambası şeklindeki orijinal şişesi ve çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılan kokusuyla, önemli bir kadın parfüm klasiği diyebiliriz LouLou için.

LouLou’nun başlangıcı sabunsu ve tatlı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Kremsi sümbültebere eşlik eden ylang ylang ve bir parça tiare çiçeğiyle neredeyse vanilyalı beyaz çiçekler kıvamında gelişen ilk bölüme, leziz ve şekerli meyvelerin eşlik ettiğini söyleyebilirim. Açıklanan notalarında erik var ki muhtemelen meyvemsiliğin sebebi bu harika meyve. Orta bölümde kremsi/vanilyamsı beyaz çiçekler devam ediyor. Geri plana yerleşen reçine ve baharatlar parfüme ten üzerinde katman ekleme görevini yerine getirmeye çalışıyor. Kumaş üzerindeyse düz bir kremsi beyaz çiçek kokusu olarak devam ediyor LouLou. Son bölümde büyük değişim yok. Üst-orta bölümdekine benzer vanilyalı çiçekler alt notaları da domine ediyor.

LouLou, gayet kadınsı bir çiçek parfümü. Kokunun genelindeki sabunsu-anaç çiçekler parfüme hem karakter katıyor hem de tekdüze/sıkıcı hale getiriyor. Papatya, yasemin, sümbülteber, ylang ylang ve hatta leylak, parfümü kadınsı olarak damgalıyor ve yönünü çiziyor. 1980’li yıllarda üretilmiş bir parfüm için şaşırtıcı derecede tatlı davranan LouLou, kuru ya da pudralı değil, neredeyse günümüze yakın bir sabunsu-vanilya kokusu denebilir.

Kimi yorumcuların onun nostaljik koktuğunu söylemesi şüphesiz değerli fakat bence eski ya da köhne değil asla. LouLou’nun tarzı, bugünün çok tekrar edilen klasik kadın parfümü formunun benzeri ve bu anlamda onun tarzının modasının geçtiğini söyleyemem belki ama diyebiliriz ki belli yaşın üzerindeki hanımefendilerin denemesi daha iyi fikir olabilir. Mesela otuz ve üzerindeki yaşa sahip kadınlar LouLou’dan daha keyif alabilir. Genç kız parfümüne benzemiyor.

Sonuç olarak kadınsı tarafının ağır basması sebebiyle çok sevdiğimi söyleyemesem de, 1980’li yılların bu öncü kadın parfüm klasiğini deneme listenize alabilirsiniz hanımefendiler, tabii bu tarz kokuları seviyorsanız.

EDP formundaki LouLou’nun performansı benim erkek tenimde harika olmadı. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında kaldı. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımını ünlü burunlardan Jean Guichard yapmış.

Bu parfümü bana ulaştıran Karmaşa’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6