menekşe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
menekşe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2023 Cuma

Amouage – Opus III (2010)


İnsanlık tarihinin kesintisiz olarak en karmaşık coğrafyalarından Ortadoğu’nun şaşırtıcı derecede istikrarlı ve problemsiz ülkesi Umman çöllerine yolumuz düşüyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden Umman’ın niş parfüm sektörüne armağan ettiği Amouage markasının Opus III isimli parfümünü günlerdir kullanıyorum.

Opus serisi yüksek ihtimalle 2010 yılında başlatıldı. İlk üç Opus o yıllarda büyük ses getirmese de Amouage, devamını getirdi. 2023 yılının sonları itibariyle on beşten fazla Opus isimli Amouage parfümü mevcut.

Opus’ların kutuları kitaba benziyor. Amouage, Opus serisini kütüphaneyle ilişkilendiriyor. Opus’ların geneli hiçbir koku trendini dikkate almıyor ve cinsiyetsiz olarak sunuluyor.

Opus III, Amouage tarafından şu cümlelerle tanıtılmış: “Hayal kırıklığının en karanlık anlarından aydınlanmanın ve keşfin parlaklığına kadar, sanat ve bilimin yaratıcı sürecinden ilham alan ışıltılı çiçeksi oryantaldir.”

Opus III’ün ilk saniyeleri yoğun kadınsı çiçekler ve pudralı hissiyatla gerçekleşiyor. Menekşe, ylang ylang ve geri planda portakal çiçeğinin destek verdiği ilk saniyeler yağlımsı Arabik kadın parfümlerine yakın duruyor. Orta kısımda sakinleşen kokusunda pudralı hissiyat azalıyor. Orta bölüm daha unisekse ve genel beğeniye yakın. Orta bölümde kokunun sıcaklığı ortaya çıkıyor. Bu durumun sebebi karanfil ve küçük Hindistan cevizi gibi keskin baharatların kullanılması denebilir. Orta bölüm baharatlar ve çiçeklerin harika uyumunu akla getiriyor. Sonları en güzel yeri. Fazlaca şekerli olmayan vanilya, hafiften çikolatamsı hissiyat veren benzoin, gerilere saklanmış paçuliyle benzersiz kapanış yapıyor.

Opus III, ağır ve zorlayıcı başlayıp, derin ve lüks sona eren sanat eseri gibi. Onu 1-2 defa kullanıp yargılarsanız hata edersiniz. İlk günlerde bıktırıcı Arap kadın parfümü havası veren Opus III, ilerleyen zamanlarda karmaşık bir müzikale dönüşüyor. Onu üzerime giydiğim zamanlar Bentley kullanan orta yaşlı bir Arap soylusu aklıma geliyor. Parfümün detaylı ve her katmanda değişmesi, onun sıradan bir eser olmadığını akla getiriyor.

Herkesin sevemeyeceği ve kullanamayacağı Opus III, kimi zaman fazlaca sabunsu hissettiriyor bazen de eski bir kütüphaneye giden yaşlı Arap hanımefendisini çağrıştırıyor.

Opus III’ün dirençli olduğunu düşünüyorum. Kalıcılığı kıyafet üzerinde günlerce rahatlıkla hissediliyor. Etrafa yayılımı ilk yarım saat oldukça güçlü, sonrasında normale dönüyor. Çok kullanmanız halinde burnunuzu ve etrafınızdaki insanları yorma ihtimaliniz var. Uniseks olarak sınıflandırılsa da yoğun çiçeksi-pudralı yapısı nedeniyle kadın tarafına yakın duruyor. Kokusunu Karine Vinchon Spehner tasarlamış. Eau de Parfum formunda.

Koku Güzelliği:10/8

27 Haziran 2023 Salı

Orlov Paris - Sea of Light (2015)

 Fransa merkezli niş parfüm evi Orlov Paris'in kullandığım ilk parfümü Sea of Light ve izlenimlerim genel olarak karmaşık diyebilirim. İsmi pek öne çıkmayan parfüm evlerinden Orlov'un haziran 2023 tarihinde girmeye çalıştığım internet sitesinin çalışmamasının, markanın geneli hakkında iyi izlenim vermediğini söyleyebilirim.

Sea of Light, isminden de anlaşılacağı üzere ferah yazlık, deniz temalı esere benziyor. Parfümün açılışı buruk turunçgiller ve acımtrak anasonu andıran yapıyla gerçekleşiyor. Orta kısımda 1980'li yılların fujerlerini andıran yeşil menekşeli öğeler devreye giriyor. Sonlarda kompozisyona eklenen misk sonucu değiştirmiyor.

Sea of Light, ferah olmaya çalışan ama menekşeli yeşil koyu ve acımsı anasonu çağrıştıran tarzıyla bana oldukça uzak. Buradaki tek düze yapının parfüme ismini veren denizle ilgisi bulunmuyor. Belki bir parça tuzlu deniz yosunlarını çağrıştırıyor olabilir. Hafiften ambroksan bombası Sauvage'yi de çağrıştırıyor.

Kimi kullanıcıların traş köpüğüne benzettiği Sea of Light'ın ciddi reformülasyon geçirdiği söyleniyor. İlk versiyonun başarılı bir yazlık turunçgil koku olduğu vurgulanırken, yeni halinin böylesine değişmesi genel olarak eleştiri almış. Bu haliyle erkeksi ilkbahar fujeri gibi davranıyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı güçlü sayılmaz. Erkek kullanımına yakın duruyor. Serin ilkbahar günlerinde onu kullanmak iyi fikir.

Koku Güzelliği:10/5

18 Haziran 2023 Pazar

Creed - Millesime Imperial (1995)

Creed'in 1990'lı yılların ortalarında çıkardığı Millesime Imperial, özellikle 2000'li yılların başlarında oldukça popüler niş parfümlerdendi. Tabii o zamanlar böylesine büyük niş parfüm rekabeti yaşanmayan yıllardı ve Creed'in her yeni parfümü büyük ilgi uyandırırdı. Tıpkı Erolfa ve Silver Mountain Water gibi.

Millesime Imperial, Creed'in internet sitesinde yumuşak çiçeksi, taze ve sucul olarak sınıflandırılmış. Parfümün resmi tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: "Kokuda altın standart olan bu ferahlatıcı ve canlandırıcı koku, narenciye bahçelerini ve yemyeşil sahil saraylarını çağrıştırır. Zengin olduğu kadar çok yönlü olan Millesime Imperial, güneşte öpülmüş narenciye ve zengin miskin tuzlu-tatlı karışımını takdir eden hem erkekler hem de kadınlar tarafından giyilir. Kraliyet ailesi için uygun olan bu narenciye/taze koku, kendine özgü altın rengi şişe görünümüyle ünlüdür."

Parfümün açılışı ferah bergamot ve menekşeyle gerçekleşiyor. Orta kısımda menekşenin o yeşil havası daha da artıyor. Orta bölümde geri planda deri algılıyorum. Buradaki derinin orris olabileceği de uzak ihtimal değil. Sonlarda miskli orris ve sandal ağacı, parfümün en güzel tarafını oluşturuyor.

Millesime Imperial için yeşil menekşeli bir parfüm diyebilirim. Başlardaki tuzlu turunçgillerden sonra orta kısımdaki parlak menekşe onun uniseks dengede durmasını sağlıyor. Onun hem kadınlar hem de erkekler için pazarlandığını görsek de erkek kullanımına bir parça yakın duruyor. İçeriğindeki menekşe pek kadınsı hissettirmiyor.

Menekşe merkezli parfümlere pek ısınamıyorum ve Millesime Imperial'de bu durumu değiştiremiyor. Kimi Creed severlerin bu parfümde kavun kokusu alması ilginç çünkü bence pek de kavun gibi davranmıyor. Onun yüksek kaliteli olduğunu görüyoruz ve özellikle 1990'lı yılların koku karakterini yansıtıyor. Günümüzün modern bol şekerli turunçgil parfümlerine yakın durmuyor.

Millesime Imperial'i yıllar önce kullanmış oldukça beğenmiştim. Bu sefer ki deneyimimde ona aşık olduğumu söyleyemem. Genel olarak Creed'lerin oldukça yüksek fiyat etiketlerini düşündüğümde Millesime Imperial'in büyük boy şişesini almaya değer mi emin değilim.

Kimi Creed parfümlerindeki her partinin farklı kokması durumu Millesime Imperial'de geçerli olabilir. Denediğim partide yeşil menekşenin önde olması şaşırtıcı çünkü ilk kullandığım partide tatlı kavun temasını algılayabiliyordum.

Millesime Imperial'in metalik kokusu tıpkı sarı metalik şişesini hatırlatıyor. Eau de Parfum formunda. Ne yazık ki performansı yüksek değil. Kalıcılığı normal seviyede olsa da etrafa yayılımı zayıf. Çoğu Creed kullanıcısının bu yüzden Millesime Imperial'i kıyasıya eleştirdiğini görüyoruz.

Kullanıcılar genellikle yazlık dese de bence ılık ilkbahar ve serin yaz akşamları için daha uygun. Kokusunu Olivier Creed ve Pierre Bourdon birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Temmuz 2022 Pazar

Giorgio Armani – Eau de Cedre (2015)

Giorgio Armani’nin 1980’li yılların ortalarında piyasaya sürdüğü başarılı erkek parfümü Eau Pour Homme’nin bir nevi devam kokuları 2010’lu yıllarda gelmeye başladı. 2015 yılı çıkışlı Eau de Cedre, bu serinin sevilen parfümlerinden diyebiliriz.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde Eau de Cedre şık, stil sahibi ve orijinal olarak tanımlanmış. Resmi açıklanan notalarında Cardamom Pure Jungle Essence isimli içeriğe yer verilmiş ki ilk defa duyduğumu itiraf edebilirim. Ayrıca kokusunun siyah çay, deri, adaçayı gibi bir arada pek karşılaşmadığımız notalardan oluştuğu iddia edilmiş.

Parfümün başlangıcı yeşil, aromatik narenciyelerle gerçekleşiyor. Bergamot ve limona benzettiğim narenciyelere geri planda aromatik bitkiler eşlik ediyor. Menekşe ve adaçayına yakın duran orta kısımda yeşil çay ve menekşenin ağırlığını arttırdığını görüyoruz. Sonlarda ortalama odunsu temanın varlığından bahsedebilirim.

Eau de Cedre, aromatik, yeşil, menekşe ve çay temasına yakın diyebilirim. Kokusu yeni nesil bol şekerli ve vanilyalı baharat bombalarına hiç benzemiyor. Kendine özgü farklı ve erkeksi kokusu hoş ama menekşeyi pek sevemediğim için burnumu hafiften tırmalıyor. Kalite anlamında fena değil, genel beğeniye de uyabileceğini düşünüyorum.

Eau de Cedre, ilk kullandığımdan itibaren Gucci Pour Homme II’ye benzettiğim az sayıda parfümlerdendi. Şişesinin yeşil olması ilk bakışta yeşil çamsı-odunsu gibi kokacağını hissettirse de o daha çok yeşil çay-menekşe tarafına yönelmiş. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söyleyebilirim.

Eau de Toilette formundaki Eau de Cedre’nin kalıcılığı normal, etrafa yayılımı ilk on beş dakika iyi, sonrasında tene yakın duruyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemi için uygun denebilir.

Koku Güzelliği:10/6

14 Nisan 2022 Perşembe

Nicolai Parfumeur Createur – Baikal Leather Intense (2019)

Başarılı parfümör Patricia de Nicolai’nin niş markası küçük bir isim değişikliğiyle Nicolai olarak anılıyor. Parfümlerinin çoğunu kendisinin tasarladığını bildiğimiz Patricia de Nicolai, koleksiyonunu genişletmeyi sürdürüyor. Baikal Leather Intense’nin 2019 yılında, Nicolai markasının otuzuncu kuruluş yıl dönümü sebebiyle tasarlandığı gibi bir bilgi dolaşıyor internette. Ayrıca Rusya’daki Baykal gölü yöresini çağrıştıran ismiyle Rus derisine de gönderme yaptığını söyleyebiliriz.

Nicolai’nin internet sitesinde Baikal Leather Intense’nin deriyi çağrıştırmasına rağmen iki kuru odunsu temanın harmanlanmasıyla oluşturulduğu vurgulanmış. Gaiac ağacı ve çam ağaçlarının özlerinden meydana geldiği söylenen Baikal Leather Intense’nin arka planında tonka fasulyesi ve beyaz misk bulunuyormuş.

Parfümün açılışı tatlı ve pudralı çiçeklerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yuzu isimli meyve bulunsa da ilk dakikalarda pudralı sayılabilecek menekşe ve iris çiçeğiyle karşılaştım. İlerleyen saatlerde pudralı hissiyat biraz azaldı. İris ve menekşeye eklenen yumuşak deri hoş ama çok ilginç değil. Sonları en sevdiğim bölümü oluyor. Pudralı ve çiçeksi hissiyat yok denecek kadar az kapanışta. Güzel odunsu notalar, kaliteli deri ve misk son kısmı sevmeme sebep oluyor.

Baikal Leather Intense, kendi internet sitesinde deri, baharat, odunsu olarak sınıflandırılmış. Bana göre çiçeksi deri parfümü. Kadınsı sayılabilecek modern çiçeklerin çekingen ve sert olmayan deriyle birleşmesi benim için ilgi çekeci değil. Buradaki çiçeklerin biraz fazla verilmiş olması onu kadın parfümü sınıfına koymama yeterli oluyor. Her ne kadar uniseks olarak geçse de erkek kullanımına yakın durmadığını düşünüyorum.

İris ve deri birleşimini severim ama araya karışan şekerli, pudralı menekşenin çekici tarafını bulamıyorum. Açıklanan notalarında gül mevcut. Baskın gül kullanımına rastlamıyoruz. Yine de geri planda gül var gibi.

Sonuç olarak niş parfüm kalitesini veriyor ama kokusal anlamda kendime yakın bulamadım. İsminden dolayı ağır ve sert deri kokusu beklerken, yumuşacık feminen yapıyla karşılaştım.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı normal seviyede. Serin havalarda kullanmak iyi sonuç verebilir. Kokusunu Patricia de Nicolai tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

7 Mart 2022 Pazartesi

Blend Oud – Oud Sapphire (2018)

“Oud Sapphire, ilk maceracıların dünyanın en büyük safir alanını keşfettiği Ilakaka köyünde Madagaskar’ın kalbine yolculuktur. Parfüm, ömür boyu aradığı mavi mücevheri bulan ve ona sunmak için sevgilisine koşan madencinin hikayesini anlatıyor. O zaman gerçek hazineyi bulur, aşkın zenginliğini. Kompozisyon bir koku şiiridir: güllerin, rüzgarın, bir kadın teninin kokusunu hatırlatır. Genç ve çiçek açan duyguların sembolü menekşe ve daha olgun aşkı temsil eden gül notalarıyla açılıyor. Son bölüm, Oud’un derinliğini ve hikayenin cevherinin bulunduğu büyülü yeri kutlayan yoğun ve hafif dumanlı koku alma törenidir.”

Blend Oud’un 2018 yılı çıkışlı parfümü Oud Sapphire’nin resmi tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Markanın Voyage serisine ait Oud Sapphire’nin açıklanan notalarında Türk gülünün yanısıra Bulgar gülü, menekşe ve oud yer alıyor.

Oud Sapphire’nin ilk saniyelerinde pudralı çiçekler karşımıza çıkıyor. Ağır ve kadınsı menekşeye şekerli vanilyalı gül eşlik ediyor. Orta kısımda menekşenin etkisi azalırken şekerli ve pudralı gül merkeze geçiyor. Sonlarda bu sefer gül geri çekiliyor. Gülün yerine oud, benzoin ve amber geliyor. Kapanışı en güzel bölümü diyebilirim.

Ağır, çiçeksi, pudralı ve şekerli ilk iki saate tahammül edebilirseniz, sonlarıyla küçük çaplı şölen yaşatıyor Oud Sapphire. İlk saatlerin yağlımsı, güllü yapısı Arap-Ortadoğu temasını hatırlatıyor. İlk bir saati gül sularını ya da gül lokumunu andırıyor. Pudramsılığın fazla olması kadınsı hissiyat veriyor. Parfümün tanıtımındaki ipuçlarını incelersek, kadın kokusu olduğu sonucu çıkıyor. Erkek kullanımına uyacağını pek sanmıyorum.

Parfümün genel yapısı yoğun güllü kokularıyla ünlü Montale parfümlerini anımsatıyor. Blend Oud, parfümünü oryantal odunsu olarak sınıflandırmış. Bu doğuya öykünen parfümü denemeden almak iyi fikir olmayabilir. Kalite anlamında sorun görünmüyor. Günlük kullanıma uymayabilecek tematik yapısı, bu tür eserleri seven koleksiyonerlere hitap ediyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın üzerinde diyebilirim. Performans anlamında sizi üzmeyeceği kesin. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi sonuç verebilir. Yaz sıcaklarında boğucu ve ağır kaçabilir.

Oud Sapphire’yi kullanan kimi yorumcular kokusunu Maison Francis Kurkdjian’ın son zamanlarda dikkat çeken parfümü Oud Satin Mood’a benzetmiş. Bunu da küçük bir bilgi olarak vereyim.

Koku Güzelliği:10/6

14 Haziran 2021 Pazartesi

Gucci Pour Homme II (2007)

Temeli 1976 yılında atılan Gucci Pour Homme isimli erkek parfümleri, kokular aleminin müdavimleri için her zaman ilgi çekmiştir. İlk Gucci Pour Homme’yi 1976 yılında Guy Robert tasarlamıştı. İlerleyen yıllarda üretimi bitirilen ilk Gucci Pour Homme’den sonra 2003 yılı çıkışlı yeni versiyon raflara çıkmıştı. Bu harika parfümü kullanma şansına nail olmuş kişilerdenim. Üzücü şekilde 2003 yılı çıkışlı yeni Gucci Pour Homme’nin de üretimi bitirildi. Parfümseverlerin büyük tepkisini alan bu karardan sonra 2007 yılında piyasaya sürülen Gucci Pour Homme II’ye gözler çevrildi. Artık bulunması neredeyse imkansız hale gelen 2003 yılı çıkışlı Gucci Pour Homme’nin devamı olarak görülse de kokusal anlamda Gucci Pour Homme II ile pek benzerlik taşımıyorlar.

Gucci Pour Homme II’nin tanıtımında, selefinin (Gucci Pour Homme) aynı muhteşem, zarif ve erkeksi özelliklerini koruduğundan bahsedilmiş. Farklı olarak Gucci Pour Homme II’nin daha parlak ve daha hafif koktuğu vurgulanmış. Parfümün açılışında yeşil meyveli menekşe ve baharatlar karşımıza çıkıyor. Ferah olmayan ilginç ve neredeyse sucul tema, orta kısımda yumuşak başlı baharatlara eviriliyor. Orta bölümde dumansı yeşil baharatlara tütün ekleniyor. Yine orta bölümde parfümün en ilginç notası çay da kendisini gösteriyor. Sonlarda hoş odunsu notalarla kapanış yapılıyor.

Gucci Pour Homme II, daha önce benzerine rastlamadığım enteresan koku profiline sahip. Yeşil meyvemsi ozonik-sucul tütün-baharat tarafına yakın duruyor. Buradaki meyvemsilik, menekşe sıcaklığına sahip. Gucci’ye göre Pour Homme II’de kırmızı biber, tarçın, çay ve zeytin ağacına vurgu yapılmış. Kimi kullanıcılar çayın büyük yer kapladığını iddia ediyor ama bana göre Pour Homme II tütüne farklı yorum getiriyor.

Canlı, dinamik ve hafiften dumansı tütüne eşlik eden yeşil menekşe ve yumuşak başlı baharatlar merkezde yer alıyor. Buradaki baharatlar çok keskin değil neyse ki. Parfümün geneli için yumuşak/uysal en doğru tanım olabilir. Hatta parfümün performansı bile yumuşak denebilir. Hiç bir zaman ağır ya da saldırgan değil. Etrafa az yayılan hoş bir eser.

Düşünüyorum ama hala bir benzeri aklıma gelmiyor. Bu farklı kompozisyon, şık ve kaliteli kokuyor. Hem günlük kullanıma hem de takım elbiseye uyabilecek steril kalitedeki Pour Homme II belki favorim olmayacak. Ona aşık da olmayacağım fakat koklamaktan hoşlandığım ilginç bir deneyim olarak zihnimdeki yerini alacak.

Kötü haber şu ki Gucci Pour Homme II’nin de akibeti, diğer Gucci Pour Homme’ler gibi oldu. Pour Homme II’nin üretiminin bitirildiği haberleri geliyor ki muhtemelen doğru. Anlaşılan o ki Pour Homme II de bir süre sonra ulaşılması imkansız parfümler arasına girecek.

Eau de Toilette formundaki Pour Homme II’nin kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmak sizi daha mutlu edebilir. Kokusunu Karine Dubreuil tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

21 Mart 2021 Pazar

Cartier – L’Envol (2016)

Cartier’in parfümler dünyasındaki farklı yerini, yaratıcı kokularla pekiştirdiğini görüyoruz. Genellikle fazlaca piyasa işi trend koku temalarına yönelmeden, ilginç parfümlere imza atıyorlar. 1998 yılı çıkışlı Declaration, tanımlanması zor bir maskülendi. 2016 yılındaysa L’Envol isimli erkek parfümü, Cartier’in dikkat çeken eserlerinden oldu.

L’Envol serisi şu cümlelerle tanıtılmış: “Erkekler için L’Envol de Cartier kokusu, sıra dışı olanı deneyimlemekle ilgilidir. Büyülü bir iksir gibi, ruhunuzun yeni zirvelere yükselmesini sağlar. Koku, şık ve modern bir şişede durur. Tasarım, ünlü guilloche motifine sahip bir tıpa ile Cartier’in stil geleneğinden geliyor.” Parfümün kendisinden şöyle bahsedilmiş: “Narenciye notalarıyla canlandırılan, gaiac ağacıyla zenginleştirilen ve ambrosia temasıyla aydınlatılan benzersiz koku alma deneyimi sunan L’Envol ile tanışın. Ruhun yükselmesini sağlayan enerjik bir erkek kokusu.”

L’Envol’un ilk saniyeleri naneyi çağrıştıran aromatik Akdeniz otları ve erkeksi sayılabilecek çiçeklerle gerçekleşiyor. Yeşil temaya yakın açılışta lavanta, adaçayı ve belki de fesleğen var. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Yeşil davranan menekşe bu sefer öne çıkıyor. Şekerli olmayan menekşenin yanına bir parça kuru bal ekleniyor. Sonlarda menekşe geriye çekilirken paçuli ve odunsu notalar devreye giriyor.

L’Envol, günümüzün modern parfümlerine pek benzemiyor. Ne ilk saniyelerinde şekerli turunçgiller var ne orta kısımda tatlı tonka fasulyesi var ne sonlarda mumsu vanilya var. L’Envol daha çok aromatik otsu, hafiften sabunsu çiçeksi parfüme benziyor. Menekşe ilginç şekilde öne çıkıyor tenimde. Oysa kıyafet üzerinde bal notası başrole geçiyor.

L’Envol’u çoğu parfümden ayıran temel nota kuşkusuz ki bal. Cartier’in internet sitesinde de bala vurgu yapılmış. Bal merkezli çok fazla parfümle karşılaşmıyoruz. L’Envol’de geri planda bal öğesinin bulunduğunu düşünüyorum fakat parfümün tamamına hakim olduğunu söyleyemem. L’Envol, 2016 yılında, ilginç bir kokusal deneme olarak görülebilir.

Kalite anlamında birçok Cartier gibi iyi yerde duruyor. Koku güzelliği olaraksa çok sevdiğim tarzda değil. Lavanta, bal ve menekşe favori notalarım değiller ve L’Envol’u büyük bir aşkla kullanmadım. Yine de yeni nesil birbirinin aynısı erkek parfümlerinden sıkıldıysanız ve erkeksi seçenek arıyorsanız, en azından deneme listenize alabilirsiniz.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı yeterli denebilir. Serin ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını düşünüyorum. Kokusunu Mathilde Laurent tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Ocak 2021 Salı

Trussardi Uomo (2011)

1911 yılında İtalya’nın Bergamo şehrinde kurulan bir marka Trussardi. Lüks eldivenler üreten atölyeden, bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde faaliyet gösteren küresel markaya dönüştü. Tekstil, küçük deri ürünleri, ev mobilyası, aksesuar ve parfüm alanında çalışan Trussardi’nin 1983 yılında kokular dünyasına giriş yaptığını görüyoruz.

İlk parfümleri erkekler için Trussardi Uomo, koku bağımlısı koleksiyonerlerin iyi bildiği ve sevdiği önemli klasiklerden birisiydi. Yıllar içinde ne yazık ki bu önemli parfümün üretimi bitirildi ve 2011 yılında, markanın kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine tekrardan piyasaya sürüldü. Aynı siyah şişeye sahip yeni Trussardi Uomo ile birlikteyim bir süredir. Trussardi’nin internet sitesinde parfümün tanıtımında, İtalyan ruhunun zarif ve çağdaş yönü vurgulanmış. Birçok İtalyan markanın, parfümlerinin tanıtımında İtalyan ruhundan bahsetmeleri bizim için sürpriz olmuyor.

Trussardi Uomo’nun ilk saniyeleri ferah turunçgillerden oluşuyor. Metalik ve dağınık hissi veren limon, portakal ve bergamot yüksek kaliteli olmaktan ziyade bilindik ve ortalama kokuyor. Orta kısma geçildiğinde turunçgillere menekşe ve ferah baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren 2010’lu yıllardan sonra bir dönem anaakım markaların çok kullandığı forma dönüşüyor. Aromatik baharatlı turunçgile sonlarda misk ve deri ekleniyor. Kapanışta harika deri beklerken hayal kırıklığına uğruyorum.

Trussardi Uomo, aromatik ferah baharatlar, metalik-yapay turunçgiller ve benim için sıkıcı dinamik menekşeden oluşuyor. İlk Trussardi Uomo’nun sağlam bir deri parfümü olduğu bilinir fakat 2011 çıkışlı yeni Uomo’da deri büyük yer tutmuyor. Buradaki menekşe Fahrenheit’teki kullanıma benzemiyor. Daha çok Gucci’nin yeni dönem vasat erkek parfümlerinden Gucci by Gucci Pour Homme’ye benziyor. Menekşenin erkeksi hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Parfümün genelinin giymesi kolay, genele/vasata hitap eden yapıda olduğundan bahsedilebilir. Uomo’nun genel havası Bleu de Chanel tarzındaki calonemsi soğuk, nanemsi turunçgillere yakın duruyor.

Uomo’nun ilgimi çekmediğini daha ilk günkü kullanımda hissettim. Fikrim hala değişmedi çünkü sıradan turunçgil-menekşe kolonyası havası hayal kırıklığı yaşatıyor. Kimi kullanıcıların Uomo için harika İtalyan kolonyası tarzında olduğu yorumlarına katılamayacağım. Eğer harika İtalyan tarzı erkeksi kolonya arıyorsanız Acqua di Parma Colonia veya Dolce Gabbana Pour Homme’ye bakabilirsiniz. Yeni nesil ferah ve canlı erkeksi parfüm klişelerine rakip olmaya çalışan Uomo’nun bu haliyle pek ilgi çekmediğini görüyoruz. Oysa tasarımını Aurelien Guichard gibi genç ve başarılı parfümör yapmış.

Eau de Toilette formundaki Uomo’nun performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek olmadı tenimde. Ilık ilkbahar günlerinde kullanmak daha iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

6 Ocak 2021 Çarşamba

Etat Libre d’Orange – Putain des Palaces (2006)

Provakatif ve hatta postmodern niş parfümevi Etat Libre d’Orange’nin hırslı, cüretkar, tutkulu, coşkulu ve özgür tarzı olduğunu kendileri söylüyor ki hiç de haksız sayılmazlar. Zekice ve abartılı kurguladıkları parfüm isimleriyle niş parfüm dünyasında oldukça ilgi çektikleri söylenebilir. Putain des Palaces, +18’lik ismiyle en çarpıcı Etat Libre d’Orange parfümlerinden birisi.

Putain des Palaces’in kondomları andıran ironik numunesinin içindeki bilgi notunda, femme fatale kadınların fantezilerini çağrıştıran cümlelere rastlamak şaşırtıcı değil: “Pudralı üst nota, baştan çıkarmak için giyinen kadını çağrıştırıyor. Yumuşak bir ruj izi, dantelin hışırtısı. Erkeklerin kırılgan zırhının içini gören femme fatale’nin samimi ritüeli. Vücuduyla yaptığı ticaret kadar karmaşıklığı da ilgi çekicidir. Her kadının bir otel barında baştan çıkarıcı olma, bir asansörün mahremiyetinde arzuya boyun eğme ya da ipek çarşafın hissettirdiği duygusallığa izin verme fantezisi yok mu?”

Putain des Palaces’in ilk saniyeleri mayhoş-leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan şekerli meyveler kırmızı erik-ahududu karışımı canlı-dinamik-pudralı-kadınsı davranıyor. Orta kısımda leziz meyveler devam ederken pudralı hissiyat artıyor. Açıklanan orta kısmında iris çiçeği var ki meyvelerle süsenin karşımı feminen ve çarpıcı denebilir. Orta bölümde modern verilmiş tatlı gül ve deri de bulunuyor. Sonlarda deri, misk ve bir parça odunsulukla kapanışı yapıyor.

Öncelikle Etat Libre d’Orange’nin açıkladığı nota dizilimine baktım. En ilgimi çeken öğeler ahududu, iris, gül ve pirinç unu oldu. Yanlış görmediniz orta notalarda pirinç unu kokusu verildiği iddia edilse de tabii ki öyle bir durum yok. Putain des Palaces pirinç ununa değil meyveli-çiçeksi deri tarafına yakın duruyor. Putain des Palaces’te pudralı-tozlu ekşi meyvelere hayat dolu deri-iris-gül eşlik ediyor. Kokusal anlamda notaların verilişi birçok niş markanın eserleri kadar yüksek kaliteli ya da steril kaliteye sahip olmasa da ana yapı kullanması zevkli ve leziz. Onu giymekten ve üzerimden burnuma yayılan aromasını koklamaktan mutlu oluyorum ki normalde pudra ve menekşe pek de aramın olmadığı notalar.

Etat Libre d’Orange’nin internet sitesinde Putain des Palaces’in pudralı-derili-çiçeksi olduğu vurgulanmış. Deri, geri planda orta kısımdan itibaren beliriyor ve sonlarda da etkisini sürdürüyor. Ahududu notası bir türlü güzel verilmez çoğu parfümde oysa burada beğendim. Gül ve ahududu birbirlerine çok yakışan iki nota, keşke daha çok parfümlerde görebilsek bu ikiliyi. Pirinç unu gibi abartılı pazarlamaya yönelik notayı zaten ciddiye almamak lazım. Birçok modern parfümdeki tatlılık burada da mevcut fakat bıktırıcı ya da can sıkıcı kadar verilmemiş şekerli hissiyat.

Bu haliyle kadınsı tarafa yakın duran Putain des Palaces, çoğu niş parfümün aksine sivri ve keskin yönleri bulunmayan yumuşacık, ele avuca sığmayan bir kadının ruh halini yansıtıyor adeta. Erkeksi ve sert kadınlardan ziyade kadınsı kadınlara uyabilecek, hemen her ortamda giyilebilecek, övgüler alınabilecek bir eser olmasına rağmen niş parfüm kalitesini, pürüzsüzlüğünü, şıklığını, lüks hissiyatını yansıtıyor mu tartışılır. Bu anlamda ana akım popüler parfümleri andıran fakat bir şekilde aklınızın köşesine takılan Good Girl Gone Bad gibi parfümleri (kokusal anlamda değil) akla getiriyor.

Eau de Parfum formundaki Putain des Palaces’in kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Kokusunu Nathalie Feisthauer tasarlamış. Serin ilkbahar günlerine çok yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Ekim 2020 Cuma

Calvin Klein – Women Intense (2019)

Calvin Klein’in 2018 yılında piyasaya sürdüğü Women isimli parfümün bir yıl sora Intense versiyonunun çıkması sürpriz olmadı. Odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılan Women Intense’nin tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Daha güçlü, daha cesur! Calvin Klein Women Intense kendisine esin kaynağı olan kadınların karakteri gibi, sonsuz çeşitlilik ve derin karmaşıklık taşıyan kadınsılık içerisinde, tezatları kutluyor. Modern ve çok yönlü kadınların güçlendirilmiş gerçekliğinden ilham alıyor. Şişe tasarımı geçmişi yeniden yorumlayan zamansız bir dile sahiptir. Dünyaya kadın gözüyle bakan Anne Collier tarafından tasarlanan şişe, hem bakma hem de kendine baktırma eylemlerini ele alıyor. İhtişamlı portakal çiçeği, duyusal yumuşaklık sağlayan menekşe özü ve güçlü sandal ağacı içeriklerinin ahenkli uyumu ile zamansız bir koku yaratıyor. Çok yönlü, güçlü ve cesur kadınların imzası.”

Women Intense’nin açılışı miskli yumuşak turunçgillerle gerçekleşiyor. Bir parça bergamot ve portakal çiçeğini andıran yumuşacık ve soyut üst notalardan sonra olibanum benzeri reçinemsilik yerleşiyor. Geri planda başarılı verilmemiş menekşe karşımıza dikiliveriyor. Orta bölüm yumuşak olibanumu andıran hafiften plastiğimsi reçineliğe yakın duruyor. Sonlarda büyük değişim yok. Miskin etkisini arttırdığını düşünüyorum.

Oldukça basit ve genele hitap eden ve açık açık ne koktuğu belli olmayan özensiz bir parfüm Women Intense. Tenimde olibanum benzeri reçinemsilikle çiçeksi miskli yapının öne çıktığını söyleyebilirim. Tanıdık koku formunu bir türlü herhangi parfüme benzetemiyorum. Yumuşacık, hafif, tatlımsı ama şekerli olmayan genel yapı, modern ama sıradışı karaktere sahip değil.

Women Intense o kadar yumuşak ki üzerinize ne kadar sıksanız da kokmadığını düşünüyorsunuz. Bu hafif Eau de Parfum’un performansı ne yazık ki yüksek değil. Ne kalıcılığı ne de etrafa yayılımı tatmin etmiyor. İlkbahar-yaz mevsimlerine yakışacağını düşünüyorum. Kokusunu Honorine Blanc tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Ekim 2020 Pazar

Christian Dior – Fahrenheit Cologne (2015)

Christian Dior’un kült erkek parfümü Fahrenheit’in artçı parfümleri aralıklarla da olsa ortaya çıkmaya devam ediyor. 1988 çıkışlı efsane Fahrenheit’in popülaritesi otuz yıldır hala azalmıyor enteresan şekilde. 2020 yılı itibariyle on adete ulaştı Fahrenheit serisi. 2015 yılında Cologne versiyonu raflardaki yerini aldı.

Christian Dior’un internet sitesinde biberli, sulu, ferah odunsu olarak tanımlanmış Fahrenheit Cologne. François Demachy, tasarladığı Cologne versiyonu için şunları söylemiş: “Klasik Fahrenheit’in güçlü akorlarına kapı açacak karakteristik kolonya yaratmak istedim. Amacım, daha keskin notalara doğru yumuşak geçişti.” Dior’un internet sitesinde üç tema öne çıkarılmış: Sicilya mandalinası, menekşe ve virginya sediri.

Fahrenheit Cologne’nin ilk saniyelerinde fazlaca ferah sayılamayacak turunçgiller dikkat çekiyor. Mandalinayı andıran açılışta menekşenin o koyu-karanlık havası rahatlıkla hissediliyor. Orta bölümde turunçgiller geride kalırken menekşe-menekşe yaprağı teması ve neredeyse kadifemsi ambersi karanlık, klasik Fahrenheit’i güçlüce vurguluyor. Sonlarda büyük değişim yaşanmıyor. Menekşe ve deriyi andıran kapanışa bir parça odunsuluk eşlik ediyor.

Fahrenheit Cologne, ilk sıktığım andan itibaren hiç şüphesiz ki 1988 çıkışlı Fahrenheit’ın çok benzeri denebilir. Tabii Fahrenheit gibi zihinlere kazınan koku formunda büyük oynama beklememek gerekiyor ki Cologne versiyonu da daha hafif Fahrenheit olarak düşünülebilir.

Klasik Fahrenheit’in daha giyilebilir ve sevilebilir ferah halini andırıyor Cologne. Biliriz ki Fahrenheit’in o garip benzin-salatalık-menekşe yaprağı teması koyu-karanlık deri ceketlere benziyor. Bir türlü alışamadığım klasik Fahrenheit’in o itici ve soğuk tavrı, Cologne’de daha yumuşatılmış ve gevşetilmiş. Bir kolonyadan da beklentimiz hemen hemen bu olmalı ki Dior bu anlamda doğru iş yapmış Cologne’de.

Eğer klasik Fahrenheit sizin için kullanması zor bir parfümse, Cologne’ye şans vermeniz fena fikir olmaz. Benim için hala kullanması konforlu değil Cologne’yi. Klasik Fahrenheit ile Cologne arasında seçim yapacak olursam kuvvetle muhtemel Cologne’yi seçerdim.

Fahrenheit’in sert, acımasız, alfa erkek yönünü Cologne’de takip etmek mümkün. Bu anlamda maskülen bir parfüm Cologne ve yeni nesil bol şekerli erkek kokularından uzakta duruyor.

Geleyim Fahrenheit Cologne’nin performansına. Kalıcılığı idare ediyor fakat etrafa yayılımı yüksek değil. Kimi kullanıcılar onun yaz mevsiminde kullanılabileceğini söylese de bence serin sonbahar dönemine daha uygun.

Koku Güzelliği:10/6

20 Ekim 2020 Salı

Serge Lutens – Feminite du Bois (2009)

“Feminite du Bois bir parfümdür evet ama bundan daha öte bir şeydir. Parfümcülüğü kavramada yeni bir yoldur. Feminite du Bois’ten sonra söylemeliyim ki parfümler aynı şekilde üretilmemeye başlandı. Koku konseptini sarsmıştır.

Tüm bunlardan sonra parfüm nedir? Uyumsuzlukla birlikte kendi içinde bir harmonidir. Ben neredeyse çevremdeki her şeyle uyumsuzumdur. Burada benim ve diğer insanların duygularını uyumlu hale getirme çabam var. Yani benim akor etme şeklim diğer bir deyişle, yeni bir değer verebilmek için bana saçma gelen, eski moda veya kaba şeyleri değiştirip, anahtar özleri kullanıp, onu saf bir sihire dönüştürüp iyi olmasını sağladım. Tıpkı bir roman gibi veya kendi portreniz gibi. İlk seferi gizli ve örtülüdür. Söylemeliyim ki formülasyonu değiştirilmiştir. İlk yaratım Shiseido versiyonu değiştirilmiştir. Bu sefer soyunmuş haldedir. Küçük ve yassı şişenin Serge Lutens versiyonu içinde onu tamamen açığa çıkardım. O, gerçek Feminite du Bois haline geldi, kendine döndü. Kendi rengi, aroması, etiketiyle sadeliği en doğru şekilde sunuldu. Yanlış veya kötü bir şişeye gerek yoktu. O çıplak şişesinin içinde çırılçıplak, aynen olduğu gibi.

Sedirin açıkça anahtar olduğu, üzeri örtülmemiş, korunmamış ama dönüştürülmüş. Dönüştürülmüş kelimesini sevmiyorum. Diyebilirim ki isnat edilene karşı duran. Tıpkı mahkemedeki bir insan gibi itham edilmiş. Feminite du Bois itham edilmiştir. Ağaç itham edilmiştir. Ağaç ithama karşı duruyor. Diğer bir deyişle ben bir hakimim ve suçluyla aşk yaşıyorum. Bu yüzden sahip olmalısınız. Ne eksik ne fazla. Feminite du Bois işte budur. Hakim ile suçlunun aşkı. Bu, benim…”

2009 yılında Maestro Serge Lutens’in koleksiyonuna eklenen Feminite du Bois için bunları söylemiş üstat. İlk Feminite du Bois’nin 1992 yılında Shiseido lisansı altında yaratıldığını biliyoruz. 1992 yılındaki ilk Feminite du Bois’i Christopher Sheldrake ve Pierre Bourdon’un birlikte tasarladıkları yazılı kaynaklarda. 2009 yılındaki Serge Lutens versiyonunu yine Christopher Sheldrake tasarladı. Orijinaline oldukça benzeyen Serge Lutens’in Feminite du Bois’ini, çıkışında üç yıl sonra denemişim ilk defa. Aradan geçen sekiz yılın ardından bakalım 2020 yılındaki hissettiklerim nasıl bu parfüme karşı.

Feminite du Bois’in ilk saniyeleri şekerli meyveler ve bir parça baharatlarla gerçekleşiyor. Ferah olmayan derin ve yarı karanlık meyvelerin şeftali-erik ikilisine ait oldukları söylenebilir. Baharat tabağına düşmüş olgun mayhoş meyveleri çağrıştıran kısımdan sonra orta notalara geçiliyor. Tarçın ve karanfilin baharatlar bağlamında kendisini gösterdiğini düşünebiliriz. Orta bölümde gül ve menekşeden sınırlı oranda bahsedebiliriz. Sonlarda meyveli baharatlı omurgaya misk ekleniyor. Sedir ağacını andıran odunsuluk tabii ki noktayı koyuyor.

Parfümün ismi, kokunun yönünü işaret etse de tam olarak anlatamıyor. Dişilik ve odunsuluğa gönderme yapan isim, meyvelerin veya baharatların çağrışımını yapmıyor. Yüksek oranda kadınsı odunsuluk beklerken meyveli-baharatlı tarafa yakın duruyor. Serge Lutens hayranlarının yakından tanıdığı koyu eriksi baharatlar, Feminite du Bois’te tekrar edilmiş, tabii yüksek kaliteli işçilikle…

Baştan sona parfümün üzerinde gezinen köşeleri yuvarlatılmış sedir ağacı ve misk, karanfil-tarçın ikilisine yakın duruyor. Menekşe, parfüme modern pudramsı hava katıyor. Gül yağını andırmayan gül teması ve fabrikasyon şeftali suyu hissi vermeyen şeftali aroması güzel sürprizler olarak karşımıza çıkıyor. Karanfilli olgun erik, Lutens standardı babında mutluluk kaynağı oluyor benim için. Ayarında tatlılık her daim rahatlıkla hissediliyor.

Serge Lutens ve Christopher Shaldrake’in işbirliği harika sonuç vermiş Feminite du Bois özelinde. İsmindeki kadınsı vurguya rağmen erkekler de kullanabilir. Serin havaların parfümü Feminite du Bois. Yaz sıcakları için fazla kaçabilir. Eau de Parfum formundaki parfümün performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı istikrarlı şekilde ortalama düzeyde.

Koku Güzelliği:10/7.5

 

20 Eylül 2020 Pazar

Jo Malone – Red Roses (2001)

İngiltere merkezli niş parfümevlerinin en bilinenlerinden birisi denebilir Jo Malone için. Her ne kadar kendi kurduğu markasını Estee Lauder’e satsa da Jo Malone, dünya çapında başarı yakalamış durumda. Gelinen noktada küresel bir niş parfümevi gibi davranıyor. Sürekli yeni parfümler piyasaya sürerek koleksiyonu genişletiyor. Hemen hemen her temayı ve notayı kullanarak eksik parça bırakmamaya çalışıyor.

Jo Malone gibi iddialı markanın, parfümeri dünyasının en temel çiçeklerinden gül üzerine parfüm üretmemesi düşünülemezdi. Markanın en bilinen gül parfümünün Red Roses olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2001 yılı çıkışlı Red Roses, markanın 2000’li yıllardaki karakterini izlemek açısından da hoş bir deneyim oldu benim için. Jo Malone’nin internet sitesinde Red Roses şu cümlelerle tanıtılmış: “Modern romantizmin kaynağı. Dünyanın en seçkin yedi gülünün şehvetli karışımı. Ezilmiş menekşe yaprakları ve limon dokunuşu ile yeni toplanmış çiçek buketi gibi açılıyor. Şaşırtıcı derecede temiz ve saf.”

Red Roses’in ilk saniyeleri bir parça limon, azıcık nane ama en çok da ferah gülle gerçekleşiyor. Açılışı gayet kadınsı, temiz, kaliteli, pürüzsüz ve gül kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen saatlerde koku karakterinde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda temiz ve ferah sayılabilecek güle biraz menekşe ekleniyor. Misk de gül sularını andıran orta kısımdaki gülün yanında bulunuyor. Sonlarda miskli gül kapanışı yapıyor.

Red Roses, isminden de anlaşılacağı üzere gerçekçi ve bahçenizdeki kıpkırmızı güller gibi kokuyor. Bu yüksek kaliteli aroma hemen hemen hiç değişmeden devam ediyor. Basit, canlı, şeffaf, azıcık sabunsu, limonlu gül, birçok yeni nesil gül parfümündeki gibi bolca şekerli ya da ağır verilmemiş. Her kullandığımda bana gül sularını anımsattı. Uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağı gibi bir önyargım var ne yazık ki.

Gördüğüm kadarıyla uzun uzadıya onu anlatmak yersiz çünkü karşımızda tekdüze ve gerçekçi bir gül aroması var. Onun çok yaratıcı ya da ilginç koktuğunu söylemem mümkün değil. Bize gül kokusu şöleni yaşatamayacak olsa da İngiliz gelenekselliğinin veya Viktorya dönemi şatolarının bahçelerinin şıklığını ve Britanya’nın yüksek kaliteli el işçiliğine sahip eserlerini anımsatması bakımından Red Roses, saf ve tertemiz gül kokusu arayan parfüm delilerinin listesinde üst sıralarda yerini korumaya devam edecektir.

Red Roses’ı bazı kaynaklar Lucien Piquet ve Patricia Bilodeau’nun birlikte tasarladığı iddia etmiş. Eau de Cologne formunda olmasına rağmen performansı şaşırtıcı derecede iyi. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı EDC için yeterli. Tabii ki kadın kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda her yere uyum sağlayabilecek, ılık ilkbahar döneminde en iyi tepkilerini verebilecek Red Roses’ı deneyen çoğu kadının rahatlıkla benimseyeceğini düşünüyorum. Hele ki Chloe’nin o korkunç başarısız gül parfümlerini düşündükçe, Red Roses kullanılabilecek iyi seçeneklerden birisi denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Paco Rabanne – Invictus Aqua (2016)

Paco Rabanne’nin yeni nesil erkek parfümlerinden Invictus’un oldukça başarılı olduğunu görüyoruz. 2013 yılında raflardaki yerini alan Invictus’un kısa süre içinde devam parfümleri gelmeye başladı. 2016 yılında Aqua isimli Invictus karşımıza çıkıverdi.

2016 yılında Invictus Aqua çıktı fakat iki yıl sonra muhtemelen reformüle oldu ve 2018 yılında tekrar raflardaki yerini aldı. Paco Rabanne’nin internet sitesinde Invictus Aqua’nın tanıtımında iyotun öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca tazelik, su, amber ve menekşe temalarına yer verilmiş.

Invictus Aqua’nın açılışı lezzetli, tatlı, modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurtu andıran serin turunçgiller ferah ve hafiften caloneyi andıran yapay soğuk hissiyatla orta bölüme geçiliyor. Sentetik deniz temasına eşlik eden yosunumsu olmayan tuzluluğun yanında menekşe çiçeği kendisini gösteriyor. Tatlı menekşenin orta bölümde epey yer kapladığı söylenebilir. Sonlarda yapay deniz teması azalarak devam ederken ambergris ve vasat odunsularla kapanış yapılıyor.

Karşımızda 2020’li yılların modern tatlı-ferah erkek parfüm tarzının tipik örneği var. Abisi Invictus’u andıran Aqua versiyonu klasik Invictus’a göre daha ferah, daha serin-soğuk, benim için daha kullanılabilir ve sevilebilir diyebilirim. Aqua isimli parfümlerin deniz-su-okyanus kokmasını bekleriz ve Invictus Aqua bu görevi yerine getiriyor. Tabii doğallıktan uzak, şekerli yapısıyla çok sevdiğimi söyleyemem. Gerçekçi olmayan ve genç erkek parfümlerini tekrarlayan tavrıyla Invictus Aqua’nın süper star olamayacağını öngörüyorum.

Eğer 15-25 yaş aralığındaysanız, yaz için basit ve koklayan çoğu kişinin beğenebileceği parfüm arıyorsanız Invictus Aqua sizi bekliyor. Tabii ki kokusu kötü değil ama bir şişesini almaya değer mi derseniz, cevabımı tahmin ediyorsunuzdur.

EDT formunda ve performansı harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı iyi olsa da ilk patlama dışında tene yakın kalıyor. 2018 yılı çıkışlı Invictus Aqua’yı Nicolas Beaulieuu ve Juliette Karagueuzoglou birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

22 Haziran 2020 Pazartesi

Franck Boclet – Icon (2018)

Franck Boclet’in Rock&Riot Black serisine ait Icon isimli parfümü zarif çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Markanın internet sitesinde Icon şu cümlelerle tanıtılmış: “Kahraman kadına övgü gibi, 1980’li yılların Rock müzik ikonları gibi, çıplaklığa ve saflığa sahip kadının heykeli gibi Icon, üst notalarda misket limonu ve greyfurt notalarıyla tensel harmoniye sahiptir. Sonrasında çok çiçeksi notalardan süsen (iris), menekşe, gül ve nemli meyveler bulunur. Misk, vanilya gibi oryantal notalarla baharatları çağrıştıran karanfil temasıyla alt notalar yüceltilmiştir.”

Icon’un açılışı şekerli turunçgiller ve pudralı tozlu yapıyla gerçekleşiyor. Tatlı meyvelerin devamında kendisini hissettirdiği parfümün orta kısmında menekşe-süsen çiçekleri başrole geçiyor. Bir parça pudralı gülün de hissedildiği orta kısım kadınsı denebilir. Sonlarda vanilya ve miske eşlik eden tatlı çiçekler parfümün en sevdiğim yeri oluyor.

Icon, kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da resmi tanıtımındaki kadınlara yönelik güçlü vurgudan anlıyoruz ki o kadın parfümü. Sadece tanıtımından değil, kokusundan da anlaşılıyor onun feminen tarafı. Parfümün genelinin şekerli, pudralı meyveli-çiçeksi temaya yakın durduğunu düşünebiliriz. Kimi kullanıcıların meyveli sakızlara benzettiği Icon’un kokusu, menekşe-gül-süsen çiçeği etrafında dolanıyor. Tabii ki şekerli meyveleri de unutmamak gerekiyor.

Icon bu haliyle kimi zaman eski-tozlu pudralı kadın parfümlerini çağrıştırırken, bazen de modern şekerli genç kız parfümlerini anımsatıyor. Franck Boclet’in Rock&Riot serisindeki birçok parfümün benzer tozlu-pudralı temayı yansıttığını biliyoruz. Icon da bu geleneği bozmuyor. Kör alışa uygun olmayacak tarzıyla, herkese hitap etme olasılığı düşük denebilir. Hele ki benim için fazlaca kadınsı ve pudralıydı. Pek anlaşamadık Icon ile.

Exrait de Parfum formundaki Icon, kalıcılık olarak iyi ama etrafa yayılımı beklediğim kadar güçlü değil. Sonbahar-kış dönemine yakın duruyor. Üst yaş grubu kadınlar kullansa daha iyi olabilir.

Kokusunu Bruno Herve tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

17 Nisan 2020 Cuma

Gucci Eau de Parfum II (2004)

Gucci’nin 2002 yılında piyasaya sürdüğü Gucci Eau de Parfum isimli eseri, markanın 2000’li yıllarla birlikte yeni nesil modern parfümlerinin habercisiydi. Artık üretimi bitirilen Gucci Eau de Parfum’den iki yıl sonra 2004 yılında yine kadınlara yönelik olarak Eau de Parfum II raflara çıkmıştı. Ne yazık ki Eau de Parfum II’de ablasının kaderini yaşayarak, üretimi bitirilen parfümler kervanına katıldı.

Oysa Gucci Eau de Parfum II kadınlar tarafından oldukça sevilmişti. Son 15-20 yıldır, Gucci’nin, harika parfümlerinin üretimlerini bitirip, yerine daha vasat kokular çıkarmak gibi anlaşılmaz tavrı var. Gucci Eau de Parfum II’yi ablam çok severek uzun yıllar kullanmıştı. Tabii onun sürekli kullandığı ve adeta eve sinen kokusu, zihnime kazınmıştı ve bende oldukça beğenirdim. Yıllar içinde üretimi bitirilince artık bulunamaz oldu. Değerli bir parfümsever arkadaşımız, Gucci Eau de Parfum II’yi bana ulaştırınca ise bu parfümle ilgili olan anılarım tabii ki canlanıverdi. Biraz da bu duygularla kullandım ve yine oldukça beğendim.

Gucci Eau de Parfum II’nin açılışı canlı, neşeli ve pozitif gerçekleşiyor. Etrafa mutluluk saçan ilk saniyelerde turunçgiller (ağırlık portakalda), feminen çiçekler ve mayhoş meyveler kendisini gösteriyor. Meyveli-çiçeksi gerçekleşen ve neredeyse ferahlık seviyesindeki ilk dakikalardan sonra orta bölümde büyük değişim olmuyor. Ekşi meyvelerin biraz daha gücünü arttırdığını görüyoruz. Açıklanan orta notalarında böğürtlen var ki güzel kullanılırsa bayılıyorum böğürtlenli parfümlere. Orta kısımda leziz kırmızı meyvelere kadınsı çiçekler (şakayık ön planda, menekşe ve yasemin) eşlik ediyor. Misk orta bölümden itibaren geri planda hoş bir dengeleyici olarak varlığını sürdürüyor. Kapanış odunsu gerçekleşiyor. Aynı meyveli çiçekler zayıflayarak alt notalara ulaşırken, misk, amber ve sedir ağacının ağırlığını arttırdığına şahit oluyoruz.

Gucci Eau de Parfum II, hiç şüphesiz meyveli-çiçeksi karaktere sahip. Bu tarzın en sevdiğim örneklerinden birisi ilan edebilirim onu. Mayhoş meyveler ve feminen çiçeklerin eğlenceli dengede durduğunu söyleyebilirim. Böğürtlen, kırmızı meyveler ve siyah üzüm teması; şakayık, yasemin ve menekşeye bir parça üstün geliyor ana yapıda. Bu durum benim için iyi haber, fazlaca kadınsı çiçekler barındıracağına lezzetli meyveler kokmayı tercih ederim. Tabii onun safkan kadın parfümü olduğunu da aklımın bir köşesinde tutuyorum.

Sadece bana mı oluyor bilmiyorum ama onu kokladığımda hep iyimserlik aşılıyor Gucci Eau de Parfum II. Onda garip şekilde hayat enerjisi var. Karanlık, durağan ve sıkıcı değil, her an değişebilen kadınsı ruh hali var sanki onda. İlk bakışta genç hanımefendi parfümlerini hatırlatsa da genç-yaşlı herkes, günlük kullanımda tercih edebilir. Onu kullanan çoğu kadının rahatlıkla seveceğini düşünüyorum. İmza parfümü olarak bile düşünülebilir.

Her güzelin kusurları olduğu gibi onun da eksik tarafları var tabii ki. İlk olarak kokusu yapaylık sınırında ve yüksek kalite vaat etmiyor. Kimi bünyelerde, çiçeklerin veriliş tarzı bakımından baş ağrısı yapmaya müsait gibi. İkinci eksik tarafı performansı. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı biraz zayıf. Üçüncü en büyük problem ise üretiminin bitirilmiş olması. Bu parfümü artık bulmak çok zor ve daha da bulunmaz hale gelecek ilerleyen yıllarda.

Eau de Parfum formundaki kokusunu sektörün tanınmış isimlerinden Antoine Maisondieu tasarlamış. İlkbahar-yaz dönemine uyacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde biraz ağır kaçabilir.

Koku Güzelliği:10/7

15 Eylül 2019 Pazar

Franck Boclet – Be My Wife (2019)

Moda tasarımcısı Franck Boclet’in genellikle erkek kıyafetleri üzerine çalıştığını söyleyebiliriz. Kısa zamanda ismini duyuran Franck Boclet’in moda tarzının asilik ve lüksü bir araya getirmek olduğunu varsayabiliriz. Zaten Bay Boclet’in kendi tarzı da adeta bir Rock müzik yıldızı gibi.

Franck Boclet, moda tasarımlarının yanında parfümeri işine de güçlü şekilde girdi. 2013 yılında piyasaya sürmeye başladığı parfümlerinin sayısı 2019 yılının sonlarına doğru kırka yaklaştı. Parfüm işine, moda tasarımcılığından daha fazla önem verdiğini düşünebiliriz bu durumda. Boclet, 2016 yılında Rock & Riot Black isimli altı parfümlük seri çıkardı. Bu seride Cocaine oldukça ilgi gördü dünya çapında. 2019 yılındaysa Rock & Riot Ivory serisine bağlı beş parfümlük yeni eserler geldi. Ivory serisi, Boclet ve karısı Solenne’nin evlilikleri ve aşklarının dışavurumu üzerine meydana getirilmiş.

Ivory serisine ait Be My Wife, “Paris sokaklarında sevgi dolu ve neşeli Boclet çiftinin düğünlerini kutlayan” parfüm olarak pazarlanmış. Taze ve baharatlı yönü vurgulanmış. Ayrıca kokusunun ferah ve baharı çağrıştırdığından bahsedilmiş. Parfümün açılışı galbanumu andıran kuru ve garip yeşil temayla gerçekleşiyor. Tozlu ve tatlılık barındırmayan aromatik acımsı otlara benzeyen üst notalarda muhtemelen biberiye ve bergamot bulunuyor. Açıklanan üst notalarında mandalina, bahçe nanesi olsa da acımtırak kuru otlara daha yakın sanki. İlk saniyeleri pek bana göre değil. İlerleyen dakikalarda kuru beyaz çiçekler (muhtemelen leylak) ve tatlımsı gül-menekşe ikilisinin orta kısma hakim olduğunu görüyoruz. Lezzetli ve modern orta kısım ile tozlu üst notalar neredeyse ayrı dünyalardan gelmiş gibiler. Kapanışta misk ve odunsularla oldukça zayıflıyor ne yazık ki. Bir parça vanilya var derinlerde. Açıklanan alt notalarında yosun bulunuyor ama algılamak mümkün olmadı. Hoş sayılabilecek alt notalar, orta kısımla uyumlu denebilir.

Be My Wife, çiçeksi olarak sınıflandırılabilecek bir arkadaş. Parfümün resmi numunesinde kokusu “çiçeksi meyveli harmoni” olarak bahsedilmiş. Meyvemsi notalar, çiçeklere destek veriyor ama çiçeksilik genel olarak büyük resmi oluşturuyor. Başlarda kuru yeşil çiçeksi otlarla gerçekleşen Be My Wife’ın karakteri, orta bölümde günümüze yakın kaliteli çiçeklerle devam ediyor. Genelde menekşeyle aram pek yok parfümlerde fakat burada gülle iyi uyum sağlamış.

Sıradışı ve neredeyse nostaljik açılışına rağmen tatlı çiçeksilerle yoluna devam eden Be My Wife, hem ismiyle hem de pazarlamasıyla romantizmi vaat ediyor. Peki, bu romantizmi kokusuna yansıtabiliyor mu sorusuna, eh işte diyebilirim. Çiçeksilerin genel olarak romantik hissiyat verdiği söylenebilir. Açıklanan notalarında yeşil elma ve ananas bulunsa da kompozisyonun bütününde fazlaca yer kapladığını düşünmüyorum. Buradaki meyvemsilik daha çok böğürtlenimsi denebilir.

Sonuç olarak kimi kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de bir parça kadın kullanımına yakın gibi. Muhteşem ve akılda kalıcı olmasa da hoş ve farklı bir deneme olarak görülebilir Be My Wife. Kalite anlamında soruna rastlamadığımı belirteyim.

Parfümlerin en yoğun formu Etrait de Parfum konsantrasyonuna rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı şaşırtıcı derecede düşük oldu üzerimde. İyi tarafıysa her mevsime uyabilecek enteresan tarza sahip. Hem sıcak gündüz saatlerinde hem de serin akşamlarda kullandım ve kokusunu rahatsız edici bulmadım.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Baldi – Ametista (2013)

İtalya merkezli iç tasarım markası Baldi için 2013 yılında hazırlanan dört parfümlük koleksiyonunun geçtiğimiz haftalarda ilkini yani Lapislazzuli’yi denemiştim. Sıra Baldi’nin diğer parfümü Ametista’ya geldi. Baldi için tasarlanan dört parfüme de Enzo Galardi imza atmıştı. Enzo Galardi, İtalya’nın önemli niş parfüm markalarından Bois 1920’den tanıdık geliyor bize. Bois 1920’nin 2005 yılından itibaren piyasaya sürdüğü birçok parfümün geri planında Enzo Galardi bulunuyor. Ayrıca Odori markasıyla da farklı koku deneyimleri sunuyor niş parfüm meraklılarına. Arada da Baldi gibi firmalara dışarıdan parfüm üretimi yapıyor anladığımız kadarıyla.

Ametista’nın resmi numunesinin üstündeki tanıtım cümlelerine göre parfümün içeriğinde daha önce hiç duymadığım bir nota olan Litsea Cubeba var. Tam Türkçe karşılığı var mı emin olmamakla birlikte bazı yerlerde dağ biberi olarak geçen Litsea Cubeba’nın, Lauraceae familyasında 5-12 metre yüksekliğinde yaprak dökmeyen bir ağaç veya çalı olduğu ve Çin, Endonezya, Tayvan ve Güneydoğu Asya’nın diğer bölgelerinde yetiştiğini öğreniyoruz. Bu çalıdan yapılan May Chang yağının, hafif, tatlı ve şerbetli kokusu ile güçlü bir meyve aromasına sahip olduğunu modern aromaterapide moral ve motivasyonu arttırmak, gerginliği ve sinirleri yatıştırmaya yardımcı olmak amacı ile kullanıldığını da bilmiyordum tabii ki. Bakalım parfümün genelinde bu duruma rastlayacak mıyım?

Ametista’nın açılışı tatlı ve neredeyse şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, bergamot, portakal gibi ferah notalar olmasına rağmen, üst notalar şeftali-erik gibi olgun meyveleri hatırlatıyor. Lezzetli ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde şekerli meyveler konsepti devam ediyor. Orta kısmında pudralı hissiyat biraz artıyor. Her ne kadar resmi olarak açıklanan notalarında menekşe varsa da iris çiçeği algısı hissediyorum ciddi anlamda. Orta notalar pudralı, şekerli meyveler ve iris çiçeği ekseninde ilerliyor sanki. Kapanışta kremsi vanilya ve odunsu notalarla tenden ayrılıyor Ametista.

Karşımızda modern, lezzetli, şekerli, meyveli, kremsi, vanilyamsı menekşe-iris kompozisyonu var gibi. Şekerli kremsi vanilya ve pudramsı hissiyatla birlikte kadın kullanımına yakın duruyor. Parfümün tekdüze ilerleyişiyse pudralı, rujumsu meyveleri andırıyor. Bu tarz parfümlerin en müthiş örneklerinden Dior Homme ilk anda aklıma geliyor. Ametista ile Dior Homme’nin büyük benzerlik taşıdığını söyleyemesem de “ruj, kozmetik ürünü, makyaj malzemesi çantasının içi” teması anlamında yakın kurgu taşıdığını düşündürtüyor. Dior Homme oldukça karanlık ve deri kokusuna sahip. Ametista ise tatlı şeftali-böğürtlen meyvelerini merkeze almış gibi. İki parfümün de pudralı yapısı benziyor. Ametista en çok Putain des Palaces’e benziyor sanki. Gerçi Ametista’da deri yok ama benzer meyveli-pudralı tema Putain des Palaces’e ışınladı beni adeta. Ha bir de Histoires de Parfums’ün 1889 Moulin Rouge’sini ciddi anlamda akla getiriyor kokusal bakımdan.

Ametista, kadın kullanımına yakın, modern bir arkadaş. Kimi kaynaklarda meyveli şipre olarak sınıflandırılmış. Şipre kısmına katılamasam da bu leziz meyveli parfüm, hem gayet kaliteli hem de ne yazık ki tatlılığı ilerleyen günlerde bıktırıcı oluyor. Son yıllarda fazlasıyla şekerli parfümlere maruz kaldım. Sanırım artık bu tür parfümler itici oluyor zihnimde. Keşke tatlılığı biraz daha az olsaymış ve mayhoş meyvemsi tarafı öne çıkarılsaymış müthiş bir eser ortaya çıkabilirmiş. Bu hali bile gayet güzel Ametista’nın.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı fena değil fakat etrafa yayılımı ilk on beş dakikadan sonra oldukça zayıflıyor ve konforlu ten kokusuna dönüşüyor. Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

26 Mayıs 2019 Pazar

Christian Lacroix - Nuit Pour Homme (2011)

1987 yılının nisan ayında Paris’in kalbi sayılan Faubourg Saint-Honore’de yeni bir modaevi doğdu. Christian Lacroix modaevi, Bernard Arnault’un desteğiyle modacı Christian Lacroix ve Jean-Jacques Picart tarafından yaratıldı. Bu yeni kurulan markanın ünü Paris’te hızla yayıldı ve Christian Lacroix’un adını kısa sürede herkes ezberledi.

Moda dünyasına taze bir hava katan Christian Lacroix’in tasarımları kadınlar tarafından oldukça ilgi gördü. 2005 yılında dünyanın en büyük gruplarından LVMH’ye satılan Christian Lacroix, ürün çeşidini arttırdı ve şu an dünya çapında 5.000’den fazla noktada satışı yapılan bir markaya dönüştü. Christian Lacroix, 2010’lu yıllardaysa Avon’la işbirliği yaparak parfüm işine girdi. Kendi ismiyle ve Avon’un pazarlamasıyla erkek ve kadın parfümleri piyasaya sürdü. Uygun fiyatlı seçenek olarak düşünebileceğimiz Christian Lacroix Nuit Pour Homme’ye göz atacağım.

Parfümün açılışı yeşil temayla gerçekleşiyor. Erkeksi lavanta, bergamot ve aromatik otlarla üst notalar size merhaba diyor. Çok ferah sayılamayacak buruk ve kaliteli açılıştan sonra orta kısımda erkeksi çiçekler karşımıza çıkıyor. Orta bölümde lavantaya menekşe ekleniyor ve adeta bu andan sonra parfümün kontrolünü ele geçiriyor menekşe. Tütünle iyi uyum sağlayan menekşe, kapanışta yerini odunsu notalara bırakıyor. Çok zayıflayan alt notalarda hoş bir ağaçsılık mevcut.

Nuit Pour Homme, aromatik, menekşeli bir odunsu parfüm diyebilirim. Lavanta ve menekşenin erkeksilik verdiği ana yapıda tütün, dumansı ve baskın değil, daha çok menekşeyi dengelemek için kullanılmış. Kokunun genelinde lavantamsı-menekşeli yeşil ve buruk yapı her daim hissediliyor.

Nuit Pour Homme, birçok yeni nesil modern aromatik odunsu parfüme benziyor, bu anlamda yenilikçi tarafı bulunmuyor. Genel tarzı çok ferah yaz kokusu kıvamında değil, daha koyu, odunsu tarafa yakın duruyor. Genç yaşlı herkesin kullanabileceği, modern ve erkeksi parfüm arayan beyefendilerin hoşuna gidebilecek yapısı, neyseki bol şekerli ve iç bayacak kadar tatlı baharatlara bulanmamış durumda. Başlangıcını ve orta kısmını beğendiğim Nuit Pour Home’nin orta kısmını hem kalite anlamında hem de koku güzelliği bakımından beğenemedim.

Sonuç olarak ılık ilkbahar-yaz akşamları için kullanılabilecek Nuit Pour Homme, düz çizgide ilerleyen, sürpriz yapamayan, vasata yakın basit bir parfüm. Kötü koktuğunu iddia etmek insafsızlık olsa da içeriğindeki menekşe ne yazık ki bana göre değildi. Eğer menekşe temalı parfümleri seviyorsanız, Nuit Pour Homme’yi uygun fiyatına istinaden düşünebilirsiniz.

EDT formundaki parfümün performansı yüksek değil. Kalıcılığı fena olmasa da etrafa yayılımı oldukça sınırlı. Kokusunu niş markalar için de çalışmış Pascal Gaurin tasarlamış. Herşeye rağmen, uygun fiyatlı sayılabilecek ve kullananı üzmeyecek bir arkadaş. Siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/6