ahududu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahududu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2021 Pazartesi

Paco Rabanne – Lady Million (2010)

Paco Rabanne’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü 1 Million’un yakaladığı büyük başarının ardından kısa sürede seriye kadın kokusu eklendi. 2010 yılında raflarda yine sarı bir şişe ve Million ismi vardı. Lady Million, sonrasında yirmiye yakın Million ismiyle çıkacak parfümlerin işaret fişeğiydi. 1 Million’un kazandığı şöhreti Lady Million’un yaşadığı söylenemez. Yine de kadınlar için çekici bir seçenek olarak duruyor.

Paco Rabanne’nin internet sitesinde Lady Million’un “sınırsız çiçek nektarı, zengin ve ferah beyaz çiçekler, cazibe, bal ve paçuli, bağımlılık yapan takıntı” cümleleriyle tanıtıldığını görüyoruz. İddialı pazarlama cümlelerinde seksi çiçeklerin, çekici portakal çiçeğinin ve cüretkar meyvelerin yer aldığını söyleyebilirim.

Lady Million’un ilk saniyelerinde canlı ve ferah olmayan şekerli turunçgiller ve bir parça ahudududan söz edebiliriz. Yeni nesil yüzlerce kadın parfümünün başlangıcını andıran şekerli meyveler gayet leziz ve ilk koklamada çarpıcı denebilir. Orta kısma geçildiğinde büyük sürpriz yok zira şekerli meyvelere, şekerli çiçekler ekleniyor. Yasemin ve onu andıran beyaz çiçeklerin kadınsı ve dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Sonlarda bal ve paçulinin size el salladığını görebilirsiniz. Hafiften odunsu davranan alt notalarda kokunun oldukça zayıfladığına şahit oluyoruz.

Lady Million, birçok örneğine rastladığımız şekerli meyveli-çiçeksi kadın parfümü düzleminde ilerliyor. Portakal çiçeğinin, portakalın, beyaz çiçeklerin önderliğindeki üst-orta notalar gayet tanıdık. Gösterişli ve hırslı üst-orta kısım, birçok modern kadın parfümüne rakip olmaya çalışıyor. Onun rakipleri Prada – Candy, La Vie Est Belle, Black Opium, Dior – Poison Girl, Olympea ve aklıma gelmeyen onlarca kadın parfümü.

Lady Million kötü değil ama yaratıcı, sıradışı ve ilginç de değil. Yeni nesil tatlı kadın parfümlerinin tekrarı olmasına rağmen, sevmesi ve kullanması kolay bir parfüm. Gayet sosyal, neşeli, süslü, çekici fakat yapay ve kalite anlamında iyi yerde durmuyor. Onun kadınsı ve yerinde duramayan halleri gayet hoş fakat uzun süreli kullanımda sıkıcı olabileceğini sanıyorum. Her yaşa ve her ortama uyum sağlayabilecek Lady Million’u serin havalarda kullanmak daha iyi fikir olabilir. Yaz sıcaklarında biraz ağır gelebilir.

Kokusunu sektörün önemli isimleri Anne Flipo, Beatrice Piquet, Bruno Jovanovic, Dominique Ropion birlikte tasarlamış. Eau de Parfum formunda olduğunu belirteyim.

Koku Güzelliği:10/6

6 Ocak 2021 Çarşamba

Etat Libre d’Orange – Putain des Palaces (2006)

Provakatif ve hatta postmodern niş parfümevi Etat Libre d’Orange’nin hırslı, cüretkar, tutkulu, coşkulu ve özgür tarzı olduğunu kendileri söylüyor ki hiç de haksız sayılmazlar. Zekice ve abartılı kurguladıkları parfüm isimleriyle niş parfüm dünyasında oldukça ilgi çektikleri söylenebilir. Putain des Palaces, +18’lik ismiyle en çarpıcı Etat Libre d’Orange parfümlerinden birisi.

Putain des Palaces’in kondomları andıran ironik numunesinin içindeki bilgi notunda, femme fatale kadınların fantezilerini çağrıştıran cümlelere rastlamak şaşırtıcı değil: “Pudralı üst nota, baştan çıkarmak için giyinen kadını çağrıştırıyor. Yumuşak bir ruj izi, dantelin hışırtısı. Erkeklerin kırılgan zırhının içini gören femme fatale’nin samimi ritüeli. Vücuduyla yaptığı ticaret kadar karmaşıklığı da ilgi çekicidir. Her kadının bir otel barında baştan çıkarıcı olma, bir asansörün mahremiyetinde arzuya boyun eğme ya da ipek çarşafın hissettirdiği duygusallığa izin verme fantezisi yok mu?”

Putain des Palaces’in ilk saniyeleri mayhoş-leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan şekerli meyveler kırmızı erik-ahududu karışımı canlı-dinamik-pudralı-kadınsı davranıyor. Orta kısımda leziz meyveler devam ederken pudralı hissiyat artıyor. Açıklanan orta kısmında iris çiçeği var ki meyvelerle süsenin karşımı feminen ve çarpıcı denebilir. Orta bölümde modern verilmiş tatlı gül ve deri de bulunuyor. Sonlarda deri, misk ve bir parça odunsulukla kapanışı yapıyor.

Öncelikle Etat Libre d’Orange’nin açıkladığı nota dizilimine baktım. En ilgimi çeken öğeler ahududu, iris, gül ve pirinç unu oldu. Yanlış görmediniz orta notalarda pirinç unu kokusu verildiği iddia edilse de tabii ki öyle bir durum yok. Putain des Palaces pirinç ununa değil meyveli-çiçeksi deri tarafına yakın duruyor. Putain des Palaces’te pudralı-tozlu ekşi meyvelere hayat dolu deri-iris-gül eşlik ediyor. Kokusal anlamda notaların verilişi birçok niş markanın eserleri kadar yüksek kaliteli ya da steril kaliteye sahip olmasa da ana yapı kullanması zevkli ve leziz. Onu giymekten ve üzerimden burnuma yayılan aromasını koklamaktan mutlu oluyorum ki normalde pudra ve menekşe pek de aramın olmadığı notalar.

Etat Libre d’Orange’nin internet sitesinde Putain des Palaces’in pudralı-derili-çiçeksi olduğu vurgulanmış. Deri, geri planda orta kısımdan itibaren beliriyor ve sonlarda da etkisini sürdürüyor. Ahududu notası bir türlü güzel verilmez çoğu parfümde oysa burada beğendim. Gül ve ahududu birbirlerine çok yakışan iki nota, keşke daha çok parfümlerde görebilsek bu ikiliyi. Pirinç unu gibi abartılı pazarlamaya yönelik notayı zaten ciddiye almamak lazım. Birçok modern parfümdeki tatlılık burada da mevcut fakat bıktırıcı ya da can sıkıcı kadar verilmemiş şekerli hissiyat.

Bu haliyle kadınsı tarafa yakın duran Putain des Palaces, çoğu niş parfümün aksine sivri ve keskin yönleri bulunmayan yumuşacık, ele avuca sığmayan bir kadının ruh halini yansıtıyor adeta. Erkeksi ve sert kadınlardan ziyade kadınsı kadınlara uyabilecek, hemen her ortamda giyilebilecek, övgüler alınabilecek bir eser olmasına rağmen niş parfüm kalitesini, pürüzsüzlüğünü, şıklığını, lüks hissiyatını yansıtıyor mu tartışılır. Bu anlamda ana akım popüler parfümleri andıran fakat bir şekilde aklınızın köşesine takılan Good Girl Gone Bad gibi parfümleri (kokusal anlamda değil) akla getiriyor.

Eau de Parfum formundaki Putain des Palaces’in kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Kokusunu Nathalie Feisthauer tasarlamış. Serin ilkbahar günlerine çok yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

24 Mayıs 2020 Pazar

Lancome – La Nuit Tresor (2015)

“Taze ahududu, buhur çiçeği ve vanilya notalarına sahip, siyah gül özleriyle bezenmiş bir kalbi olan La Nuit Trésor’u keşfedin! La Nuit Trésor’un şişesi, tüm elmasların en gizemli ve kıymetlisi olan siyah bir elmas şeklinde ve zarafetinin sembolü olarak bu elmas, siyah gül bir gerdanlık ile süslendi. Yoğun ahududu aromasıyla Damascena gülünün üst notaları birleşerek derin ve gizemli bir kokuya imza atıyor. La Nuit Trésor: Efsanevi Bir Aşkın Parfümü!

Efsanevi aşk parfümü için yaratılan kristal şişe. Piramit, ışığın oyunlarını yansıtırken, şişenin kalbindeki siyah yüzük sonsuz birleşmeyi temsil ediyor.”

Lancome’nin internet sitesinde La Nuit Tresor kadın parfümü için yukarıdaki cümleler layık görülmüş. Lancome’nin şöhretli kadın parfüm klasiği Tresor’dan sonra birçok Tresor isimli devam parfümü hayata geçirildi. 2015 yılında, La Nuit Tresor adlı devam parfümü, kısa sürede serinin en popüler ve sevilen eserlerinden olmayı başardı. Benim de uzun süredir merak ettiğim parfümlerden olan La Nuit Tresor’a nihayet kavuştum.

Parfümün açılışı garip ve kadifemsi yapaylıktaki şekerli hissiyatla gerçekleşiyor. Lancome’ye göre üst notalarda ahududu, tropik meyveler, bergamot ve liçi meyvesi bulunuyor. Üst notalar gerçekten de şekerli modern, leziz meyvelerle gerçekleşiyor fakat geri plandaki garip odunumsu yapaylığa anlam veremedim. Orta kısma geçildiğinde parfümün yönü kırmızı güle doğru dönüyor. Lancome’nin internet sitesinde orta kısımda Isparta gülü kullanıldığı yazılmış. Orta bölüm meyveli, güllü, tatlı yapıyla gerçekleşiyor. Sonlarda vanilya algılanıyor. Meyveli-güllü yapı kapanışta da devam ediyor. Alt notalar leziz karamel-çikolata hissiyatıyla gerçekleşiyor.

La Nuit Tresor’un özeti, iştah açıcı şekerli meyveler (ahududu ve tropik meyveler ağırlıkta) ve kaliteli, kıpkırmızı, hafiften karanlık modern gül denebilir. Başlangıçtaki garip kadifemsi yapaylığın liçi meyvesinden geldiğini düşünmek istiyorum. Ahududulu harika meyvelerin orta kısımda gülle uyumu çok başarılı. Orta kısım parfümün en çarpıcı ve sevilesi bölümü bence.

Lancome, 2000 yılı sonrası yeni nesil, modern ve bolca tatlı kadın parfümleri furyasına yeni halkayı eklemiş. La Nuit Tresor, markanın bir diğer parfümü La Vie Est Belle, Prada – Candy, Dior – Poison Girl, Victor&Rolf – Flowerbomb, Carolina Herrera – Good Girl gibi yeni modern eserlere rakip olması için tasarlanmış gibi görünüyor. Bazı yorumcuların Mugler – Angel’a benzettiğini bile görüyoruz.

La Nuit Tresor, başlangıcını saymazsam dikkat çekici ve deneyen çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği kolay bir parfüm. Tatlı meyveler ve gülün merkezini oluşturduğu ana yapı, yüksek kalite vaat etmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Fazlaca derinliğe sahip değil. Bizi yeni keşiflere de sürüklemiyor. Sadece tatlı ve güzel kokuyor. Böylece rahatlıkla çok popüler oluyor ve bol bol satıyor.

Eğer meyveli gül parfümlerini seviyorsanız, bu iddialı hanımefendiyi deneyebilirsiniz. Performans anlamında gayet yeterli. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı inatçı denebilir. Hem gündüz hem de gece şık davetlerde kullanılabilir. Kadınsı yönü yüksek bu parfümle dikkatleri üzerinize çekmek zor olmayabilir. Sonbahar-kış döneminde onu kullanmak doğru tercih olacaktır.

Eau de Parfum formundaki La Nuit Tresor’u Christophe Raynaud ve Amandine Marie tasarlamış. Parfümün reklam yüzü olarak Penelope Cruz and Ilay Kurelovic görev almış.

Koku Güzelliği:10/6.5

1 Nisan 2020 Çarşamba

Lancome – Tresor Midnight Rose (2011)

Johann Pachelbel’in dünyaca ünlü harika eseri Canon In D Major’u dinliyorum. Odayı dolduran keman ve yaylı sazların ahenkli, ritmik, barışçıl, enerjik notaları rafine ve huzur verici. Hayatın her şeye rağmen güzel ve yaşanabilir olduğunu düşündürten anlardan birisi de böylesine şahane müzikal eserlere dalıp gidebilme lüksümüz.

Canon In D Major’u dinlerken kolumdan yayılan gül kokusuna odaklanıveriyorum. Nedense yüksek kaliteli gül parfümleri ile klasik müziğin notalarının evrenin herhangi köşesinde birleşip, bütünleştiklerini düşünürüm. Lancome’un şöhretli klasiklerinden Tresor’un devam parfümlerinden Midnight Rose, ismindeki gül temasını parfüme yansıtmayı başarıyor.

Tresor Midnight Rose’un ilk saniyeleri modern ve bolca şekerli, meyveli gül temasıyla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında ahududu ve gül özütü görünüyor ki ilk saniyeler modern meyveli-çiçeksi tarza yakın duruyor. Lezzetli başlangıcı biraz fazla genç kızlara yönelik gibime geldi. Orta bölümde şekerlilik azalıyor neyse ki. Meyvemsi gül birlikteliği orta kısmı da domine ediyor. Açıklanan orta notalarında frenk üzümü tomurcuğu gibi ilginç öğe bulunuyor. Üzüm tomurcuğundan ziyade orta kısımda feminen çiçeksiliğe şakayık ekleniyor. Başlangıcı ve orta kısmı gayet kadınsı davranan parfümün alt notalarında nötr havaya bürüyor. Kapanışta gül yine orada duruyor. Güle, tatlılığı az vanilya, bir parça misk ve erkeksi olmayan sedir ağacı eşlik ediyor. Kapanışı parfümün en sevdiğim yeri oldu.

Bir taraftan 17. yüzyıla ait Canon In D Major’u dinliyorum, diğer tarafta gözlerimi kapatıp 2011 yılının eylül ayında dünya pazarlarına sunulan Tresor Midnight Rose’un üzerimden yayılan notalarını kokluyorum. İki eserin yaratılması arasında üç yüz yıl olsa da, duygularım karışık. Bir tarafta modernitenin sosyolojik kritiğini yapıyorum içimden, diğer taraftan, klasisizmden ayrılasım gelmiyor. Parfümler ve müzik… Keman ve gül kokusu… Barok dönem ve bilgi çağı…

Tresor Midnight Rose, başlangıcında çocuksu ve jelibonları andıran şekerli ahududu-gül ikilisinin şımarık ve bıktırıcı gülüşünü sunuyor. İlk saniyeler dikkat çekmeye çalışan rüküş hanımefendiye benziyor. Orta bölümü güllü lokumlara benzetiyorum. Tatlılığın kademe kademe azalması, onun geri planındaki amacını da yansıtıyor. Kötü başlayan ama güzel biten romantik film gibi Midnight Rose.

Teorik olarak notalarına baktığımda sevdiğim temalar var. Gül, ahududu, pembe biber, kuş üzümü, kaliteli kullanılırsa parfümlerde harika kokabiliyorlar. Tresor Midnight Rose’da uzun süredir buzdolabında duran ve artık şekerlenmiş gül reçeli hissiyatı veren üst-orta notalar, onun rafine ve ilginç olma ihtimalini azaltıyor. Kapanışı Lancome kalitesindeyse de, kıyafet üzerinde, tatlı kasesine düşmüş balık gibi.

Özgün, sıra dışı ve zengin kokmadığına emin olabilirsiniz. Koku formuna bütünsel anlamda baktığımda, Lancome’nin, sanatsallığı pek umursamadığı anlaşılıyor. Amaç yine çok satan modern genç kız kokusu yapmak, araç olarak da gül ve meyveleri kullanmak. Canlı, eğlenceli, hoppa, bir süre sonra kullanmaktan sıkılabileceğiniz (kim böyle bir şey ister ki) meyveli-çiçeksi parfüm istiyorsanız, emrinize amade sizi bekliyor.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk patlama dışında saldırgan değil. Sonbahar-kış dönemine uygun olacağını tahmin ediyorum. Günlük kullanıma ve akşam gezmelerine uyum sağlayacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

20 Şubat 2019 Çarşamba

Estee Lauder – Amber Mystique (2013)

Amerika merkezli kozmetik devi Estee Lauder’in geçmişi harika klasiklerle dolu olsa da böylesine küresel firmanın durmadan yoluna devam etmesi gerekiyor. Zaten markanın son yıllarda piyasaya sürdüğü parfümlerin fazlalığına bakarak sıkı çalıştıklarını söyleyebiliriz. Özellikle 2010 yılından sonra güçlü rakipleriyle baş edebilmek için daha çok parfüm ürettiğini görüyoruz Estee Lauder’in.

2011 yılında, Estee Lauder’in, son yılların yükselen pazarı Ortadoğu temasına yönelik parfümü Wood Mystique piyasaya sürüldükten iki yıl sonra ikinci Mystique isimli parfüm de raflardaydı. Amber Mystique ile iki parfümlük seri haline gelen Mystique’lere aradan geçen yılların ardından başka üye katılmadı. 2019 yılının başları itibariyle iki parfümden oluşan Mystique’lerin Amber’i ile bir süredir birlikteydim. Bakalım bana neler hissettirmiş Amber Mystique.

Parfümün açılışı tatlı kırmızı meyveler ve öd-gül ikilisiyle gerçekleşiyor. Başlangıçtaki meyveler ahududuyu andırıyor. Gül ise kırmızı ve lezzetli kokuyor. Meyveli gül olarak tanımlanabilecek üst notaları çok güzel. Orta kısımda gül ağırlığını devam ettirirken geri planda baharatlar beliriyor. Tabii öd ağacı ve kuru deri de orta bölümde kendisine yer buluyor. Orta bölüm de fena değil. Kapanışta parfüme ismini veren amberi görüyoruz. Parfümün genel gidişatına uygun verilmiş amber, egzotik ve neredeyse tütsümsü. Gül ve tütsü son kısımda iyi iş görüyor diyebilirim.

Amber Mystique tenimde tatlı, kremsi, dumansı lezzetli, neredeyse mayhoş meyveli kırmızı gül-öd-baharat kokularını öne çıkardı. Tuzlu sayılabilecek ama ferah denemeyecek harika güle eşlik eden ahududu gayet kaliteli verilmiş ki parfümlerde pek sık göremiyoruz bu durumu. Öd ağacının o kendine has ilacımsı kuru havası sınırlı şekilde vurgulanmış bu parfümde. Baharatlar öne çıkıp, rol çalmaya kalkmıyorlar. Kullanmaya başlamadan önce ismindeki ambere takılmıştım. Kullanım sürecinde gördüm ki Amber Mystique’de amber var ama gül teması daha öne çıkmış. Bu anlamda koyu-yoğun amber parfümü değil.

Amber Mystique, son zamanlarda kullandığım en güzel gül-öd temalı parfümlerden birisi. Gül merkezli parfüm çoğu markada var ama öylesine kötü veriliyor ki gül esansı kullanmak eziyete dönüşüyor. Burada oldukça kaliteli ve meyveli verilmiş gül, gayet naif, yumuşak, hafiften kadınsı ama kullanım döneminde erkeklerin rahatlıkla kullanabileceğini hissettirdi bana.

Açıkçası çok umudumun olmadığı bu parfüm sürpriz şekilde güzel çıktı. Biraz niş markaların gül-öd merkezli parfümlerini andırıyor Amber Mystique. Tabii ilk aklıma gelen Montale’nin parfümlerine benzediği oldu. Biraz Black Aoud’u andırıyor ama ondan daha kullanılabilir ve kompleks. Azıcık da Dior’un Oud Ispahan’ını hatırlatıyor. Çok koyu, ağır ya da bıktırıcı Arap esansları gibi değil Amber Mystique. Evet, gizemli ve karanlık tarafı var ama genel olarak çoğu kişinin benimseyebileceğini düşünüyorum.

Sonuç olarak bu EDP çok hoş, sıcak, modern, yumuşak, abartısız, yüksek kaliteli, kalıcı ve etrafa yayılımı iyi bir arkadaş. Parfümün tek kötü tarafı, üretiminin çok büyük ihtimalle bitirilmiş olması. Tam bir kış parfümü olduğu söyleyebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Karmaşa’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

26 Ocak 2019 Cumartesi

Versace – Eros Pour Femme (2016)

2012 yılında erkek parfümüyle başlayan Versace’nin Eros serüveni, 2019’un başları itibariyle dört parfümlük seri çıkardı karşımıza. İlk Eros erkekler içindi ve 2014 yılında kadın versiyonu da raflardaki yerini aldı. Eros Pour Femme adını alan kadın Eros’lara 2016 yılında EDT versiyonu eklendi son olarak. Kadın parfümlerinde çok sık gördüğümüz önce EDP’sini yapıp, sonra EDT’sini piyasaya sürme taktiğini Versace de Eros Pour Femme’de uygulamış. Bir süredir kullandığım Eros Pour Femme, EDT olanıydı.

Kendi sitelerinde parfümlerinin cazibeli, arzulu, tutkulu olduğunu iddia eden Versace, Eros Pour Femme’yi “baştan çıkarıcı ve aydınlık kadınsı notaların simyası” olarak tanıtmış. Parfümde limon, yasemin ve odunsu notaların varlığını vurgulamaya çalışmış.

Eros Pour Femme’nin açılışı ferah sayılabilecek limonla gerçekleşiyor. Kremsi limona kısa süre sonra ahududu eşlik etmeye başlıyor. Canlı, pozitif ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde ahududu etkisini devam ettirirken limon geri planda kalıyor. Orta notalarda kadınsı sayılabilecek çiçekler kendisini gösteriyor. Yaseminin önderliğindeki çiçeklerden bahsedebiliriz. Orta kısım ahududulu/kavunlu yasemin gibi diyebilirim kısaca. Son bölümde kremsi odunsu notalar ve misk mevcut. Yumuşak ve lezzetli tarzı, sonlarında da devam ediyor.

Eros Pour Femme, aslına bakılırsa meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Bu tarz kadın parfümlerinde genellikle çiçekler ön planda olurken, burada meyveler baskın diyebilirim. Karşımızda basit, meyveli ve kremsi-tatlı-ferah sayılabilecek bir genç kız kokusu var. Karmaşık ve derin kokmayan bu hanımefendi, kavun hissiyatı veren meyvelerle ve daha çok sucul parfümlerde karşılaştığımız calone-Iso E Super yapay kimyasallarıyla desteklenmiş.

Kalite anlamında harikalar yaratamadığını tahmin ediyorsunuzdur. Kavunumsu meyveler bir süre sonra sıradan/sıkıcı ve yapay bir şeylerin olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Tatlılık birçok kadın parfümünde olduğu kadar var ama beni rahatsız etmedi. Pozitif ve canlı tarzıyla hoş bir ilkbahar-yaz parfümü olarak düşünülebilir. Koklayan çoğu kişinin sevebileceği ve kullanması kolay aroması, onu rakiplerinden bir adım öne çıkaracaktır.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek bu EDT’nin performansı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı bir EDT için normal sayılsa da ilk patlama dışında etrafa yayılımı oldukça sınırlı.

Koku Güzelliği:10/6

27 Kasım 2018 Salı

Yves Saint Laurent – Mon Paris (2016)

Yves Saint Laurent’in 2016 yılı çıkışlı Mon Paris isimli kadın parfümünün şimdiden ona yakın devam kokusu piyasaya sürüldü. İsminden de anlaşılacağı üzere ilhamını Paris şehrinden alan Mon Paris, bu büyülü şehrin aşk ile olan güçlü bağını parfüme yansıtmak istemiş. Kendi internet sitesinde sıcak çiçeksiler olarak sınıflandırılan Mon Paris’in açıklanan notalarında çilek, ahududu ve datura çiçeği öne çıkarılmış.

Daha önce bir parfümde rastlamadığım datura çiçeğinin halüsinasyonlara yol açan, öldürücü özelliği bulunan bir çiçek olduğunu okudum ve parfüm daha da ilgimi çekti. Mon Paris’in açılışı lezzetli ve mayhoş ahududuyla gerçekleşiyor. İlk saniyelerde çok sevdiğim bir meyve olan ahududuyla karşılaşmak mutluluk verici. Birkaç dakika sonra ahududuya, koku karakterleri benzer olan çilek ekleniyor. Çilek, ahududu kadar başarılı ve doğal verilmemişse de fena değil. Orta kısımda çileğe beyaz çiçekler eşlik etmeye başlıyor. Yasemin ve şakayığın öne çıktığını söyleyebilirim. Başlangıcına göre oldukça kadınsı tarafa kayan kokusu pek bana göre değil sanki. Sonlarda kadifemsi ve yapaylık sınırındaki paçuliyle veda ediyor Mon Paris.

Karşımızda baştan sona feminen bir yapı var. Harika meyveler, burun tırmalayan çiçekler ve paçuli-misk, onu tam bir kadın parfümüne dönüştürüyor. Oldukça tatlı, yapay, zaman zaman metalik, sıradan, bilindik bir kadın parfümü tadında Mon Paris. Canlı, neşeli, havalarda uçuşan pozitif kokusu var fakat kalite ve yaratıcılık anlamında pek bir şey vaat etmiyor. E zaten Loreal’in piyasaya sürdüğü Yves Saint Laurent parfümlerinden çok da bir şey beklememek gerektiğini biliyoruz. Tabii ki çok satmaya yönelik, risksiz, ticari bir koku formunu burnumuza dayayan Loreal bize bir sanat eseri sunacak değildi. Yine de geçmişinde harika parfüm klasikleri olan böyle bir marka için daha eli yüzü düzgün bir parfüm tasarlayabilirdi. Sanırım çok şey bekliyoruz bu anlı şanlı markalardan.

Burun tırmalayan çiçeklerden bahsettim ama datura çiçeğinden bahsetmedim sanırım. Nasıl koktuğu konusunda fikrimin olmadığı datura çiçeğinin büyüleyici ve sarhoş edici etkisi vardır muhakkak ama Mon Paris emin olun böyle bir parfüm değil. İnsanların kendilerini olmadıkları kadar güçlü gösteren, çılgınlıklar yaptırabilen datura çiçeği, Mon Paris’te hiç bir işe yaramamış anlaşılan 🙂

Tam bir meyveli-çiçeksi olan Mon Paris, günlük kullanıma, spor kıyafetlere, Avm gezmelerine, hafta sonu dolaşmalarına rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Her ne kadar performansı sorunlu olsa da ara ara tazelemeyle bu sorun çözülebilir. Etrafa yayılımı az olan Mon Paris’in kalıcılığı idare eder. Benim kullandığım ilk çıkan EDP formunda olanıydı.

Kokusunun tasarımını Olivier Cresp, Harry Fremont ve Dora Baghriche birlikte yapmış. Ilık ilkbahar-sonbahar günlerine yakışacağını sanıyorum.

Koku Güzelliği:10/5

14 Ocak 2018 Pazar

Histoires de Parfums – Fidelis (2015)

Sıradışı konsepti ve farklı parfümleriyle oldukça ilgi gören Histoires de Parfums, 2011 yılında “Editions Rare” isimli seri piyasaya sürdü. 2018 yılının başları itibariyle yedi parfüme ulaşan Editions Rare serisi de kendi içinde bölümlere ayrılıyormuş meğer.  Markanın sitesine göre Editions Rare serisinin içindeki üç parfüm diğerlerinden farklı yerde duruyor. Veni, Rosam ve Fidelis parfümleri bir şekilde altınla bağlantı kurularak pazarlanıyor.

Veni sarı altınla, Rosam beyaz altınla, Fidelis ise pembe altınla ilişkilendirilmiş kendi sitelerinde. Bugünkü yazı konuğum Fidelis’in açıklanan notalarında oldukça ilgimi çeken içerikler var. Mesela ahududu, kahve, paçuli ve kimyon notalarının birlikte kullanılması farklı koku formuyla karşılaşacağımı düşündürtüyor bana. Ayrıca öd, gül, safran ve amberden de bahsedilmiş tanıtımında.

Fidelis’in açılışı kuru sayılabilecek farklı baharatlarla gerçekleşiyor. Kakuleden şüpheleniyorum ilk saniyelerde. Hafiften de kahve olabilir üst notalarda. Sevdiğimi söyleyebilirim başlangıcını. Orta bölümde gülün kompozisyona girdiğini fark ediyorum. Buradaki gül geri planda kalmaya çalışıyor ve hafiften meyveli denebilir. Orta notalarda amberin etkisi giderek artıyor. Buradaki amber egzotik, koyu ve ağır bir amber. Son bölümde amberin etkisi devam ediyor. Safran kapanışta daha görünür oluyor. Safranlı amberin pek bana göre olmadığı gün gibi ortada.

Birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığımda Fidelis’ten zihnimde ne kalacak diye düşünüyorum ve cevabı buluyorum: Amber. Buradaki amber gayet kütleli, sağlam, elitist, karanlık ve azıcık sert, daha doğrusu acımsı. Ahududu, kakule, kahve, gül, paçuli ve öd genel olarak amberin etkisinde bir şeyler söylemeye çalışıyorlar ama sesleri pek çıkmıyor.

Histoires de Parfums’un sitesinde Fidelis’in önce üst-orta-alt notaları açıklanmış. Sonrasındaysa ana notalar olarak not eklenmiş ve safran, kimyon, gül, amber ve ödden bahsedilmiş. Tabii bu çok alışıldık bir uygulama değil. Anladığım kadarıyla Histoires de Parfums burada diğer açıklanan notalardan ziyade kokunun asıl aksının ana notalar olarak verilen beş elementten oluştuğunu vurguluyor.

Kullanım döneminde yoğun kahve, ahududu, paçuli ve öd notalarına rastlamadım. Muhakkak vardır bu arkadaşlar ama etkileri sınırlı. Özellikle kahve-ahududu-öd üçlüsünü bir parfümde yan yana gördüğümü hatırlamadığım için oldukça ilgimi çekmişti kağıt üstünde Fidelis. Uygulamadaysa işlerin harika olmadığını söylemeliyim.

Enteresan tarafı bu tür egzotik ve koyu amber kokularını severim ama Fidelis bir şekilde kendisine bağlayamadı beni. İçine girip keyif alabileceğiniz konfor parfümü değil. Oldukça tematik, pek derinliği olmayan, akılda kalamayacak, doğru düzgün bir temaya sahipmiş gibi görünmeyen yapısının olduğunu söylemek istiyorum.

Histoires de Parfums’un kimi parfümlerini çok seven birisi olarak Fidelis’e büyük umutlar bağlamıştım ama beklediğim kadar çarpıcı ve ilginç çıkmadı. Onun kötü ve vasat koktuğunu söylemek haksızlık olsa da bana pek uymadı genel yapısı. Biraz fazla acımsı, buruk ve zorlayıcı tarzına alışmak zaman istiyor belki de.

Tatlılığın olduğunu ama abartılmadan verildiğini belirtebilirim. Günlük kullanıma pek uymayacak, spor kıyafetin üzerinde sırıtabilecek, akşamlara daha iyi uyum sağlayabilecek tam bir kış kokusu gibi duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın diyebilirim.

Kokusunun tasarımını genelde ilginç markalarla çalışan 36 yaşındaki parfümör Julien Rasquinet yapmış. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama seviyede.

Koku Güzelliği:10/6

6 Ocak 2018 Cumartesi

Bois 1920 – Oro 1920 (2013)

Bois 1920 markasını yeniden canlandıran Enzo Galardi’nin sahibi olduğu Bois 1920, İtalyanların başarılı niş parfümevlerinden birisi. Sadece İtalya’da değil, son yıllarda Amerika’da da ilgi gören Bois 1920, koku ailesini genişletiyor. Markanın popüler sayılabilecek dört parfümünü denemiş fena bulmamıştım. Uzun zamandır dolabımda masum masum duran Oro 1920’ye şans vermek istedim bu aralar.

Bois 1920’nin sitesinde açıklanan nota kısmında farklı terimler gözüme çarptı. Raspberry neo nat je, Orris abs pure je, May rose absolute, Opoponax, Osmanthus, Beeswax, Firbalsam gibi oldukça değişik notalar içerdiğini gördüm Oro 1920’nin. Tabii bu durum merakımı daha da arttırdı. Bakalım nasıl bir arkadaşla karşı karşıyayız.

Oro 1920’nin açılışı yüksek kaliteli meyvemsilikle gerçekleşiyor. Kendi sitelerinde verilen ahududu notasını rahatlıkla algılayabiliyorsunuz. Genellikle severim parfümlerde ahududuyu. Buradaki kullanımı gayet yumuşak, sakin ve müthiş. Açılışını sevdim. Orta bölümde ahududuya biraz iris çiçeği ekleniyor. Bu andan itibaren kremsi hale gelen kokusuna şekerli olmayan harika deri destek veriyor. Deri orta bölümde yavaş yavaş kokuya nüfuz ediyor ve etkisini sonlara kadar taşıyor. Kapanışta deri tek hakim diyebilirim. Meyvemsilik kalmazken iris çiçeğinden geldiğini tahmin ettiğim kremsilik ve hafiften pudramsılık tenden ayrılana kadar kendisini hissettiriyor.

Oro 1920 açık ara deri parfümü. Başlangıçtaki meyvemsilik ve geri plandaki kadınsı olmayan çiçekler deriyi yüceltmek için kompozisyona eklenmiş sanki. Deri, yeni nesil parfümlerdeki gibi şekerli ve yapay değil. Deri oldukça dengeli verilmiş ayrıca çok kuru değil. Kadınsı yönü az ama kremsi ve hafiften çiçeksi. Sert şekilde erkeksi değil ama hafiften deri kemer ya da deri mont gibi de kokuyor. Çok hoş, kibar, şık, lüks bir parfüm Oro 1920.

Ahududu ve deri size hangi ünlü parfümü çağrıştırıyor sorusunun cevabı çoğumuz için basit: Tuscan Leather. Tom Ford’un özel serisinin yıldızlarından Tuscan Leather, erkeksi, meyvemsi deri kokusuyla parfümler dünyasında epey yer edindi kendisine. Hatta onu taklit eden birçok marka benzer parfümler piyasa sürdüler. Oro 1920’de bu kervana katılmış gibi görünüyor. Evet, oldukça fazla benziyor Tuscan Leather’a fakat iyi haber şu ki Oro 1920 çok daha iyi bir parfüm. Belki de boynuz kulağı geçer durumu var burada. Oro 1920, oldukça kaliteli ve kullanımı Tuscan Leather’a göre daha kolay. Defalarca denediğim Tuscan Leather benim için fazla kuru, sert ve acımsı deriye sahipti. Oro 1920 ise çok daha kremsi, çiçeksi ve daha meyvemsi yani tam istediğim gibi. Müthiş bir deri parfümü keşfetmiş durumdayım kendi adıma.

Benim gibi deri kokusu seven birisi için harika haber Oro 1920. Sevmesi ve kullanması kolay Oro 1920, olabilecek en iyi şekilde vermiş deriyi. Buradaki deri ne hayvansı ne de fazlasıyla maço. Deriyi gayet kibar ve modern şekilde vermiş Bois 1920. Markanın şimdiye kadar kullandığım en iyi parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor Oro 1920. Eğer Tuscan Leather’ı seviyorsanız fakat zor bir parfüm olduğunu düşünüyorsanız Oro 1920’den daha iyisini bulmanız zor gibi görünüyor.

Oro 1920, nefis kokuyor ama çok derin ve katmanlı değil. 3-4 nota üzerinden ilerleyen genel yapısı tekdüze ve sürprizsiz. Parfümün tek eksi tarafı diyebilirim tekdüzeliği. Ha bir de etrafa yayılımı iyi değil. Oysa kalıcılığı çok iyi. EDP formunda. Tam bir kış parfümü gibi duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın buldum onu.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

23 Kasım 2017 Perşembe

Bulgari – Goldea (2015)

“Goldea, parfüm ve mücevherat ustası Bulgari’nin hayallerinden süzülen, dünya tarihi ve onun hazineleriyle beslenmiş istisnai kokuların dünyasına seyahat davetiyesidir. Goldea, evrensel bir metafor olmasına rağmen yakın Altın Çağı her açıdan tekrar gözden geçirmiştir ve bize şu hikayeyi anlatır:

Bulgari, simyacı-kuyumcunun çalıştığı sarı altını 130 yılı aşkın süredir her formda kullanarak yüceltmiş, klasik miras ve modernliği birleştirerek tutkulu bir sonuç doğurmuştur. Bulgari, sembolik kadınları sever. Parfümlerinde ve mücevherlerinde kadınlara değerli hikayeler anlatmak için onların en derin varoluşunu araştırmaktan asla vazgeçmemiştir.

Tanrıçaların ve  divaların her zaman altına ve yılana karşı tutkulu ilişkilerinin yanı sıra, bir diğer tılsım ise Bulgari’nin şiirsel madenleri, taşları ve kokularıdır. Bu ilahi Den -Latince Tanrıça demek-  gücünü sonsuz güzelliğinden ve sembolik çekiciliğinden alır. Bulgari stilinin manifestosu Goldea, çığır açan çiçeksi-oryantal kokuların güneşin ısıttığı cildin kadifemsi kucaklaması, ışığı yakalaması ve yansıtması hisleriyle meydana gelir. Kokusu, aynı kıymetli taşlar gibi titizlikle işlenmiştir. Goldea, aynı zamanda 2000 yıldan fazla süredir sinema, edebiyat ve tarihteki duygusallığın, altının ve ışığın yegane sembolüne, Kleopatra’ya hürmettir.”

Bulgari’nin 2015 çıkışlı kadın parfümü Goldea’nın bu tanıtım cümleleri bize parfümün altından esinlendiğini düşündürtüyor. Zaten sarı şişesi ve kutusuyla altını çağrıştırıyor Goldea. Tabii ismindeki altın göndermesini göz ardı etmek mümkün değil. Bakalım epeydir dolabımda duran Goldea, bende nasıl izlenim bırakacak.

Goldea’nın açılışı ferah sayılamayacak tatlı turunçgillerle ve meyvemsilikle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki portakal çiçeği, bergamot ve ahududuyu algılamak mümkün. Gerçi bergamotun daha geri planda olduğunu düşünüyorum. Çiçeksi-meyveli sayılabilecek açılışı sıradan. Orta bölümde çiçeklerin etkisi artıyor. Orta notalarında ylang ylang ve yasemin var Goldea’nın. Yaseminin özgün, kendinden emin beyaz çiçeksi kokusu ve ylang ylangın kremsi tropikal yönü başarılı şekilde birleştirilmiş. Orta bölümde paçuli güzel bir sürprizle çiçeklere katılıyor. Buradaki çiçekleri kendime akın bulmasam da çikolatamsı paçuliyi sevdim. Alt notalarda tatlı paçuliye vanilya da eşlik ediyor. Tozlu sayılabilecek miskin de partiye katıldığını düşünüyorum. Kapanışta kremsi yumuşak paçuli ve vanilya gösterişsiz ama sıcak bir nokta koyuyor.  Son bölümü sevdim.

Goldea, meyveli-çiçeksi paçuli parfümüne benziyor tenimde. Aslına bakılırsa orta bölümden itibaren yaseminin önderliğindeki çiçekler bariz şekilde onun tarzını yansıtıyor. Meyveler (ahududu) üçüncü plana geçiyor ve bu durumu kabul ediyor. Tatlı ve modern paçuli bence parfümün önemli oyuncularından birisi. Zaman zaman çikolatamsı hissiyat veren paçuli, parfümün en sevdiğim teması oluyor.

Goldea’nın buruk ve itici açılışını takip eden cazibeli orta bölümü kadınsı mesajlar veriyor. Paçulinin devreye girdiği bölümdeyse neredeyse uniseks kullanıma göz kırpıyor. Oldukça soğuk günlerde ve dışarıda dolanırken kullandığım Goldea, tabii ki feminen yanını öne çıkarıyor. Onun yeni nesil şekerli gül kokan ve iç bayan kadın parfümlerinden kendisini ayırmasını sevdim. Evet, sıradışı değil belki ama yine de günlük kullanım için uygun.

Belki yanılıyorum ama az da olsa Thierry Mugler’in Angel’ına (kadın versiyonu) benzettim Goldea’yı. Tabii Angel kadar karanlık ve koyu değil Goldea. Ayrıca Goldea oldukça çiçeksi Angel’a göre. Başlangıcında da hafiften Black Orchid esinlenmesi var gibi. Kimi yorumcular Goldea’yı gourmand olarak sınıflandırmış ki haksız sayılmazlar. Oldukça tatlı kokusu kimi zaman vanilyamsı kimi zaman çikolatamsı kimi zaman da tonka fasulyesini andırıyor. Bu anlamda ona gourmand demek yanlış olmaz.

Anladığım kadarıyla Bulgari, piyasadaki yeni nesil bol tatlı meyveli-çiçeksi-şekerli rakiplerine Goldea ile cevap vermek istiyor. Lancome – La Vie Est Belle, Prada – Candy, Tom Ford – Black Orchid, Chanel – Coco Mademoiselle gibi güçlü rakiplere sahip Goldea’nın işi zor görünüyor. Kokusuna aşık olmadım ama birçok yeni ve burun tırmalayan yapaylıktaki kadın parfümünden bir parça daha başarılı buldum. Yine de almadan önce muhakkak deneyin.

EDP formundaki yapısı ne yazık ki performans anlamında harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı yeterli fakat ilk patlama dışında fark edilirliği yüksek değil. Sonbahar-kış mevsimine yakışacağını düşünüyorum.

Kokusunun tasarımını ünlü isim Alberto Morillas yapmış. Bay Morillas eseri Goldea için şunları söylemiş: ” Goldea’nın lüks modernliği, İtalyan ve Fransız parfümlerinin değerleri ve şifreleriyle oynar. Bulgari için yarattığım parfümler değerli taşların birlikteliğiyle bezenen önemli mücevherler gibidir. Goldea’da, bir kuyumcunun altını yonttuğu gibi çalıştım. Bu parfüm, Bulgari mücevherlerinin gösterişli hacmini hatırlatır. Goldea’da kullandığım özel miskler ne demodedir ne de baroktur. Eğer Goldea bir nesne olsaydı, Brancusi tarafından yapılmış altın bir heykel olurdu. Goldea aynı zamanda altının sembolize ettiği sonsuzluk ve zenginliği somutlaştırır ve bu hipnotik büyü, Antik Mısır’dan İspanya’ya insan ve tanrılar arasındaki tarihte seyahat eder.”

Koku Güzelliği:10/6

14 Mart 2017 Salı

Estee Lauder – Modern Muse Le Rouge (2015)

Dışa dönük, cazibeli, sofistike.

Cesur olun. İlham kaynağı olun. Cazibenizi, sofistikeliğinizi ve gösterişinizi barındıran bir kokuyla tanışın.

İki farklı gül esansının seksi ve tahrik edici kontrastı, olgun meyvelerin canlılığı ve baş döndürücü ipeksi kremin büyüsü unutulmaz etki yaratır. Kendisine ilham veren kadın gibi karmaşık fakat büyüleyici.

Ödüllü orijinal Modern Muse ve Modern Muse Chic gibi, Modern Muse Le Rouge da modern kadının karmaşıklığından ilham aldı. Modern Muse Le Rouge nedir? Kendini tek kelime söylemeden güçlü ve renkli şekilde anlatan cazibeli kadındır. Felsefesi ve söyledikleri mutlaka fark edilir. Cesur, korkusuz ve baştan çıkarıcı. Hayranlık uyandıran etki bırakmak istediğinde kusursuz kırmızıyı kullanır: Le Rouge.

afis le rouge yen

Estee Lauder’in kendi sitesindeki Modern Muse Le Rouge parfümünün tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Estee Lauder’in 2013 yılında piyasaya sürdüğü Modern Muse’un şimdiden altı yeni devam parfümü geldi. Artık Modern Muse için parfüm serisi diyebiliriz. Modern Muse’nin 2015 yılındaki devam parfümünün adı Le Rouge olarak belirlenmişti. Yine kendi sitelerinde meyvemsi doğu çiçekleri gibi koktuğu belirtilmiş ve şu notalardan oluştuğu ilan edilmiş: Bulgar gülü, okka gülü özleri, ahududu, pembe biber, safran, Madagaskar vanilyası, paçuli, güve otu, yasemin özleri, manolya.

Modern Muse Le Rouge’un açılışı leziz kırmızı meyveler ve yumuşak pembe biberle gerçekleşiyor. Bu ikiliye eşlik eden harika gül, başlangıcı şölene çeviriyor. İlerleyen dakikalarda kırmızı meyveler ve baharatlar geri plana geçerken, ortaya parlak, kadifemsi paçuli ve beyaz çiçekler çıkıyor. Geri planda pudra, kendisini hissettiriyor. Orta bölüm sıcak baharatlı ve çiçeksi diyebilirim. Son kısımda kadifemsi paçuli ve yumuşak odunsu notalar var. Miskin rahatlıkla hissedildiği kapanış idare eder.

Modern Muse Le Rouge, genel olarak meyveli-çiçeksi tarzına yakın. Kokusu çok tanıdık bir gül yorumu. Birçok kadın parfümünde benzerine rastlanan gül ve pudralı beyaz çiçek destekli ana yapı, yaratıcı değil. Kadınsı yönün ağır bastığı genel karakteri, çoğu hanımefendinin hayır diyemeyeceği kadar çarpıcı ve cazibeli. Bu anlamda büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanan Modern Muse Le Rouge, bu hedefine kısa sürede ulaşacaktır.

Başlangıcı leziz meyveli, orta kısmı çiçeksi-meyveli (gül baskın), alt notalarıysa odunsu-miskli kompozisyon için ne söyleyebilirim bilmiyorum. Benim için ve genelde erkekler için fazlaca kadınsı koku formu olduğunu kabul etmek gerek. Bazı kadın parfümlerini erkeklerin kullanabileceğini düşünürüm ama bunu değil. O tam bir dişi ve 15-30 yaş arası hanımefendilerin favorisi olabilecek nitelikte.

buyuk le rouge yen

İyi ama kokusu güzel mi? Bu soruya herkesin vereceği farklı cevaplar olabilir. Bence yaratıcı değil, yüksek kaliteli olduğu da söylenemez. Özellikle orta kısımda burnu tırmalayan ve zorlayan yapaylık var. Bu anlamda baş ağrısı yapmaya müsait. Ortalama ve sıradan genç kız parfümü hissi veriyor Modern Muse Le Rouge. Harika başlangıcıyla umutlandığım fakat orta kısımdaki yapaylığa dayanamadığım bu eser, Estee Lauder’in şanlı tarihine ve isminin büyüklüğüne yakışmayacak kadar vasat sonlanıyor. Parfümcülüğün ticari endüstri olduğunu kabul edersek, Estee Lauder gibi dev markanın daha iyi işlere imza atmasını bekleriz ama uygulamada pek öyle olmuyor. ‘Herkesin seveceği vasatlıkta parfüm üreteyim’ kaygısı, bu tür küçük kazaları beraberinde getiriyor. Bu anlamda Modern Muse Le Rouge, bir sürü örneğine rastlanabilecek meyveli-çiçeksi arkadaş. Daha fazlası değil.

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ilk saniyelerde yüksek. Sonrasında tene yakın kalıyor. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanılmasını öneririm. Günlük kullanıma uyacak canlı ve çekici kokusu, gayet modern ve steril.

Koku Güzelliği:10/5

2 Şubat 2017 Perşembe

Vertus – Rose Prive (2015)

“Taze sabah çiği düşmüş bir gül goncası hayal edin. Çok yumuşak ve çekici, adeta büyülü bir fısıltı gibi…” Vertus’un Rose Prive’ının bu resmi tanıtım cümleleri, bize az çok parfümün genel havasını anlatıyor. Vertus’un ilk defa bir gül parfümünü kaleme alıyorum. Şimdilik üç farklı gül parfümüne sahip Vertus. Rose Prive, ismiyle bir şekilde ilgimi çekmeyi başardı ve ona öncelik verdim.

Rose Prive’ın açılışı yumuşak ve kaliteli gülle gerçekleşiyor. Hafif meyvemsi hissiyat veren başlangıcı gayet dolgun ve güçlü. Üst notaları güzel. Orta kısımda, koyu güle, öd (oud) ekleniyor sanki biraz. Safran da azıcık algılıyorum. Açıklanan üst notalarındaki safranı, orta kısımda daha baskın hissedebiliyorsunuz. Son bölümde öd ve safran geri çekilirken, miskli ve hafif meyvemsi gül, tende kalıyor. Azıcık da odunsuluk var sanki. Kapanışı hoş olmuş.

Rose Prive, koyu, yoğun yapısıyla tam bir gül parfümü izlenimi veriyor. Baştan sona kadar etkili gül, diğer bütün öğelerin üzerinde. Açıklanan alt notalarındaki ahududuyu, başlangıçta ve sonlarda algılıyorum. Orta kısımda da safran bence gülden sonraki oyuncu. Öd de bir şekilde var bana göre. Başlangıcını ve sonlarını beğendiğim Rose Prive’ın, orta kısmı bana yakın gelmedi.

Diyebilirim ki, Rose Prive koyu ve neredeyse karanlık bir gül parfümü. Gül, buram buram etrafa yayılıyor. Genel olarak gayet gerçekçi bir gül. Baharatlı ve sıcak verilmemiş gül. Kokunun genelinde büyük değişimler yaşanmadan, yekpare haldeki gülü, koklamaya devam ediyorsunuz saatlerce. Kokusu tozlu ve eski değil, günümüze yakın ve modern.

12_vertus yen

Sonuç olarak her baskın gül parfümü gibi doğru ortama, doğru kişilere yakışacağını düşünüyorum Rose Prive’ın. Günlük kullanımda da düşünülebilir ama akşam kullanımına biraz daha uygun sanki. Kış aylarında çıkılan konforlu bir Afrika seyahatinde ya da egzotik Ortadoğu gezisinde size eşlik etmekten memnun olacaktır. Kalitenin belli bir seviyede tutulduğu Rose Prive, tekdüze olsa da, saldırgan ve çarpıcı kokusuyla ilgi çekebilir.

Evet, bu parfümün de anahtar kelimesi saldırgan olsun. Rose Prive, sadece 3-4 fıs ile, yoğun bir koku bulutu oluşturmaya yetiyor etrafınızda. Tende denemek istiyorsanız sadece tek fıs fazlasıyla yeterli olacaktır. Diğer Vertus parfümlerinde rastladığım durum Rose Prive’da da var. Performans anlamında harikalar. Etrafa yayılımı ve kalıcılığı muazzam Rose Prive’ın. Saatler sonra bile, üzerinizden etrafa yayılıyor. Birçok niş markanın parfümünü kullanmış birisi olarak, böylesine güçlü performansa çok rastlamadığımı söyleyebilirim. Nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama fark edilirlikleri oldukça yüksek denediğim Vertus’ların.

Gül parfümlerini genellikle kadınlara yakıştırırız günümüzde. Rose Prive’ı bu anlamda düşünürseniz evet, kadın kullanımına bir parça yakın. Parfümü kullanım döneminde bol bol üzerime uyguladım. Beni çok rahatsız etmedi feminen tarafı ama bu konuda takıntılıysanız da bir şey diyemem.

rose prive yen

EDP formunda. Tam bir kış parfümü bence. Havaların çok soğuk olduğu sabahın erken saatlerinde müthiş kokarken, evin içinde, belli bir oda sıcaklığında o çarpıcı etkiyi veremeyebiliyor. Onun için tavsiyem, sonbahar-kış mevsimlerinde, teninizden ziyade onu kıyafetlerinize uygulayın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Koku Güzelliği:10/6

16 Aralık 2016 Cuma

Gucci – Oud (2014)

Küresel parfüm pazarının 2013 yılında otuz milyar dolar büyüklüğe ulaştığı, 2018 yılındaysa kırk beş milyar dolara yaklaşan sektöre dönüşeceği söyleniyor. Araştırma şirketlerinin paylaştığı bu veriler muhtemelen gerçekleşecek. Parfüm markalarının bu pazardan pay kapmak için kıyasıya yarışmalarının sebebi, anlaşılacağı üzere pastanın büyüklüğü. Arap-Ortadoğu hattının, en hızlı büyüyen parfüm pazarı olduğu düşünülürse, markaların bu alana yatırım yapmaları şart.

Ralph Lauren, Roberto Cavalli, Carolina Herrera, Cartier gibi markaların hatta Zara’nın bile Oud temalı parfüm piyasaya sürmesi, diğer rakiplerin de harekete geçmesine sebep oluyor. Ve işte buradan hareketle karşımızda Gucci’nin Oud’u var.

Kendi sitelerinde nota dizilimi dışında bilgi olmayan Gucci Oud’un başlangıcı meyveli gülle gerçekleşiyor. Ahududu, armut ve kibar gül, ilk saniyelerde memnuniyet verici. Orta bölümde meyvelerin gittiğini yerine odunsu öd ağacının geldiğini görüyoruz. Gül hala etkili. Biraz safran ve paçuli var orta kısımda. Başlangıcı kadar güzel gelmedi bana orta notaları. Kapanışta büyük değişim yok. Odunsu öd ağacına seyreltilmiş hissi veren misk ekleniyor. Sıradan alt notalara sahip Gucci Oud.

Parfümün basın bülteninde, “egzotik bölgelere yapılan yolculuklardan esinlenen Gucci Oud’un, doğuya ait geleneksel içeriklerin karışımından oluştuğu” vurgulanıyor. Şimdi bu açıklama bize iki noktayı işaret ediyor. İlki, egzotik bölge denilerek Arap-Ortadoğu coğrafyasının kastedildiğini anlıyoruz. Yani Arap pazarına yönelik bir parfüm Gucci Oud. İkinci olarak doğuya ait geleneksel içerik denilerek, öd ağacının vurgulandığını görüyoruz.

GUCCI+OUD yen

Bu açıklamanın eşliğinde Gucci Oud’un başlangıcındaki baskın gülün sebebini kavrayabiliyoruz. İlk kısımdaki meyveli ve enerjik gül, kendi sitelerinde bahsettikleri armut ve gülün güzel, kadınsı karışımını çağrıştırıyor. Evet, açılışı bence kadın kullanımına yakın. Üst notalardaki hoş ve kaliteli gülden sonra, orta kısımda düşen kalite hissiyatı göze çarpıyor. Öd ağacının ağaçsı ve miskli verilmesi bence iyi sonuç vermemiş. Gül tabii ki etkili sonlara kadar fakat açılıştaki dinamik yapı, orta bölümden itibaren standart kadınsı, çiçeksi aromaya dönüşüyor. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan kuru paçuli bile kurtaramıyor durumu. Kötü mü değil ama bana pek uyduğunu söyleyemem.

Aslında kompozisyon çok basit Gucci Oud’da. Gül, öd ağacı, paçuli ve misk. Büyük değişim göstermeyen kokusu, derinlik içermiyor. Çok zengin kokmuyor ama kadınsı ve hafif karanlık durduğu söylenebilir. Basın bülteninde erkeklerinde kullanabileceği söyleniyor ama baskın gül suyu efekti sebebiyle, özellikle açılışı dişil hissiyat uyandırıyor. Tatlılığın verilişi abartılmamış neyse ki. Başlangıcı biraz tatlı, sonrasında daha kuru yöne doğru evriliyor.

Sonuç olarak Gucci’nin ana akım rakipleri için piyasaya sürdüğü Oud temalı parfümü harikalar yaratamıyor. Güzel başlangıcı dışında zihnimde çarpıcı izler bırakamadı. Yine de uygun fiyatlara bulunabilirse, bu türün meraklıları deneyebilir.

arap oud yen

EDP formunda Gucci Oud. Kalıcılığı iyi sayılır. Fark edilirliği ilk patlama dışında ortalamanın altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabileceğini düşünüyorum. Çok sivri tarafı yok kadın kullanımı için.

Koku Güzelliği:10/6