Montale – Royal
Aoud
Derviş:
Hasan, seni bekliyordum.
Hasan:
Beni mi bekliyordun?
Derviş:
Evet, ölümüme şahit olman için.
Hasan:
Neden ben? Ölümden öyle çok korkarım ki.
Derviş:
Biliyorum. "Anne rahminin karanlığındaki bebeğe dışarıda aydınlık dünya
var deseler... Yüce dağları, çağlayan ırmakları, muntazam denizleri, engebeli düzlükleri,
çiçek açan muhteşem bahçeleri, yıldızlarla dolu semayı ve parlayan güneşiyle
tüm bu güzellikleri bildiğin halde karanlıkta kapalı kalmaya devam etmek ister
misin? desen. Dünyanın tüm bu muhteşemliğine rağmen, sen burada karanlıklar
arasındasın… ” desen. Doğmamış çocuk, bu ihtişam hakkında hiçbir şey bilmez, duysa
da hiçbirine inanmazdı. Tıpkı bizim yaşarken, ölümü anlayamayacağımız gibi.
İşte bu yüzden ölümden korkarız. Gitmeyi istemeyiz, ne olacağını bilmeyiz. Ama günü
gelince hepimiz gideceğiz.
Hasan:
Ama ölüm aydınlık olamaz. Çünkü o her şeyin sonu.
Derviş:
Ölüm nasıl olur da başlangıcı olmayan bir şeyin sonu olabilir. Hasan, güzel
oğlum. Düğün gecemde kederli olma.
Hasan:
Düğün gecen mi?
Derviş:
Evet, nihayet ebediyetle evleniyorum. Şimdi beni yalnız bırak. Dönünce üstümü
kumla örtersin.
Saatin
gece yarısına yaklaştığı dakikalarda, arkamdaki azıcık ışık veren gece
lambasının eşliğinde izliyordum Bab'Aziz filmini. Yukarıdaki replikler, filmin son
sahnesine aitti. Uçsuz bucaksız çölde, nerede olacağı bilinmeyen dervişlerin
toplantısına gitmeye çalışan kör bir derviş ve onun küçük torunuyla yaptığı
yolculuğu anlatıyor film. Aslında hepimizin hayatının doksan altı dakikalık bir
özeti Bab'Aziz filmi. Bir yerlere gitmiyor muyuz ömür yolculuğumuzda?
Gittiğimiz yollar farklı olsa da ulaşacağımız yer aynı olmayacak mı?
Tunuslu
ünlü yönetmen Nacer Khemir'in sinema tarihine adını yazdırdığı bu film, aslında
bir üçlemenin sonuncusu. Patavatsızlık yaparak bu üçlemenin son filminden başlıyorum
izlemeye. Tabii filmin asıl önemli tarafı tasavvuf düşüncesinin işlenmesiydi.
Son yıllarda ismi şiddetle anılan ve aslında barış dini olan İslam'ın mistik ve
derin tarafını sunuyordu Bab'Aziz bize.
Bu
ilginç filmi seyrederken, üzerimden filmin uhreviliğe benzer bir koku
yayılıyordu. Karanlık, koyu, zıtlıkların buluşması gibi bir koku. İsminde
kraliyet vurgusu olan bir parfüm. Ayrıca Arapların kadim öd ağacına vurgu yapan
bir deneme. Montale'in Royal Aoud'undan bahsediyorum dostlar.
Filmler
ile parfümler arasında nasıl bir ilişki kurulabilir emin değilim. Sinema
dünyasının, parfüm evreniyle azıcık da olsa ilgisini bulmak, şüphesiz kuramcıların
işi. Fakat Bab'Aziz filmini izlerken, üzerimdeki Royal Aoud'den yayılan gizemli
ve soyut koku, kendimi o filmin setinde gibi hissetmemi sağladı. Zaten
Montale'in amacı bu değil mi? Arap ve Orta Doğu merkezli kokuları tecrübe
etmemizi, ruhumuzun derinliklerinde hissetmemizi sağlamak olamaz mı?
Royal
Aoud, markanın "Around the Aoud" serisinin üyesi olarak sunulmuş.
Kamkat (Kumqat), greyfurt, ferah Andira ağacı, Hindistan baharatları ve öd
notalarından oluştuğu vurgulanmış. Royal Aoud'un başlangıcı şimdiye kadar
karşılaştığım en garip turunçgil kullanımına sahip. Tozlu, topraksı neredeyse
paçuli tadında turunçgillere muhtemelen kamkat meyvesi eşlik ediyor. İlk
kullandığım zaman zihnimi allak bulak eden bu turunçgilleri oralete
benzetmiştim. Artık geri planda tozlu meyveleri algılıyorum. Çok ferah
turunçgillerden bahsettiğimi sanmayın. Ferah değil ama serin hatta soğuk turunçgil-egzotik
meyve kullanıma sahip. İlk seferler alışamadığım üst notaları ilerleyen
günlerde sevdim. Orta kısma geçildiğinde değişim büyük. Orta bölümde geriden
adeta kara delik gibi gelen koyu, kasvetli ve hayvansallık sınırında dolaşan
deri, algıları epey zorluyor. Sert ve vahşi deri, açıklanan notalarında
görünmese de eminim var. Karşılaşabileceğiniz en kuru, acımasız deri kullanımlarından
birisine sahip. Kimi zaman ayakkabı boyalarını bile hatırlatıyor. Deriye tozlu
sayılabilecek öd destek veriyor ama başrolde değil çoğu zaman. Sevmesi zor orta
bölüm gizemli ve uçlarda. Sonlar kısımda biraz yumuşuyor kokusu. Misk destekli
odunsu notalar var sanki. Ama alt notalarda koku silikleşiyor ve neredeyse
hissedilemiyor. Orta kısma göre çok daha kabul edilebilir kapanışa sahip.
Karanlık taraf devam ediyor. Anlatması zor, kuru, neredeyse sabunsu yapı
nostaljik klasikleri andırıyor.
Royal
Aoud, fazlasıyla sıra dışı kompozisyona sahip. Diyeceksiniz ki hangi Montale
parfümü sıradan? Evet haklısınız ama Montale parfümlerinde alıştığımız o ilaç/hastane
gibi verilen öd-gül, burada pek kendisini göstermiyor. Onun yerini çok acayip
turunçgiller, tozlu tropik meyveler ve zorlayıcı deri almış. Parfümün isminde öd
var ama genel resimde büyük yer tutmuyor. Royal Aoud'un etrafa yaydığı koku
daha çok buruk, soğuk oralet ve karanlık uhrevi derinin anlamsız birleşimi
şeklinde gerçekleşiyor.
Parfümün
çok katmalı olduğunu düşünüyorum. Üst-orta-alt nota ayrımları bariz. Bu anlamda
diğer tekdüze ilerleyen Montale’lerden farklı. Ayrıca genel olarak gül-öd
teması üzerinden giden Montale, Royal Aoud’da, arabik esintilere pek yer
vermemiş. Daha çok eski tarz tatlılık olmayan deri parfümlerini düşündürtüyor.
Kokuları çok benzemese de Bandit veya Aromatics Elixir’in tarzını andırıyor.
1980’li yıllardan önceki “Avrupalı” deri parfümlerinden esinlemiş sanki. Neredeyse
deri-şipre sınıfına sokacağım. İç bayıcı gül-öd kullanımı yok neyse ki Royal
Aoud’da.
Sanırım
ana hatlarıyla gayet uyumsuz forma sahip olduğu söylenebilir. Üst notalardan
orta kısma geçiş gayet çarpıcı ve irkiltici. Son kısımsa sürpriz şekilde kendi halinde.
Royal Aoud, sadece Montale'ler içinde değil diğer kullandığım parfümler
arasındaki en farklı eserlerden. Kullanması zor ve anlaşılması güç karakteriyle
nasıl bir mesaj verilmek istendiğini pek anlayamadım. Belki de Pierre
Montale'in hiç böyle amacı yok.
Denemeden
almak için çok riskli kokuya sahip. İlk kullandığınızda muhtemelen
beğenmeyeceksiniz. Tanımak için zaman gerektiren parfümlerden birisi. Zaten ya
seversiniz ya da nefret edersiniz. Ben arafta kalmış gibiyim. Orta kısımdaki
sert yapı benim için fazla. Fakat başlangıcı hiç fena değil. Günlük kullanıma
uymayacak, fazlasıyla tematik tarzı, Royal Aoud'u diğer Montale'lere
yaklaştırıyor ama ortalama parfüm kullanıcısından uzaklaştırıyor.
Eau
de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Başlangıcı güçlüyken, ilerleyen
saatlerde sakinleşiyor. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama. Kaynaklarda
uniseks olarak görülse de erkek kullanımına daha yakın. Sonbahar-kış mevsiminde
kullanmak için daha uygun. Sıcak günlerde rahatsız edici olabilir.
Her
Montale parfümünde olduğu gibi kokusunun tasarımına Pierre Montale imza atmış.
Koku Güzelliği:10/6.5