tütsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tütsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2023 Pazartesi

Amouage – Epic Man (2009)

“Epic Man, Çin’den Arabistan’a uzanan eski İpek Yolu yolculuğunun birçok efsanesini çağrıştıran odunsu oryantal kokudur. Mistik yolculuğun yol gösterici ışığı olarak o, doğanın her şeyi bilen gücüdür, efsanenin koruyucusudur.”

Amouage’nin 2009 yılında çıkan erkek parfümü Epic Man’in ilgi çektiğini görüyoruz. Birçok niş markanın rekabete katılmasıyla Epic Man’in biraz geri planda kaldığını görsek de markanın başarılı erkek parfümlerinden diyebiliriz.

Yukarıdaki tanıtım cümlelerine ek olarak Epic Man, Amouage’nin internet sitesinde odunsu amber olarak sınıflandırılmış. Epic Man’in tasarımcı burnu Randa Hammami için Amouage şunları söylemiş: “Suriyeli kadın parfümörlerden Randa Hammami, levanten mirasını sıcak, rahatlatıcı ve kararlı şekilde şehvetli koku tarzı yaratmak için kullandı.”

Epic Man’in ilk saniyeleri yeşil sayılabilecek galbanum ve kuru baharatlarla gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki odunsu dumanlı tütsü benzeri yapı orta kısımda da devam ediyor. Orta bölümde odunsu tarafa geçen Epic Man’in sonları reçineli tütsü ve bir parça deriyle tenden ayrılıyor.

Epic Man’in yeşil şişesine bakarak onun keskin yeşil davranacağını tahmin ediyoruz. Başlangıç ve orta kısımda yeşil odunsu izlenim verdiğini anlıyorum. Onun ana damarı reçineli, dumanlı tütsü ve sedir ağacı/deri benzeri yüksek kaliteli yapıdan oluşuyor.

Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Birçok nota gayet gerçekçi hissettiriyor. Erkeksi odunsu tema tatlılık barındırmıyor. Bu anlamda yeni nesil modern bol şekerli parfümlere hiç benzemiyor. Gayet şık, takım elbiseye uyabilecek tavrıyla 30-35 yaş üzeri beyefendilere sağlam seçenek olarak görülebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı güçlü değil. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Genele hitap etmeyen yanını göz önünde bulundurarak denemeden almamanızı önerebilirim.

Koku Güzelliği:10/8

8 Kasım 2022 Salı

Frederic Malle – French Lover (2007)

2000’li yılların başlarında kurulan Frederic Malle parfüm evinin oldukça ses getiren kokularının ardından Estee Lauder’e satılması çoğumuzu bir parça hayal kırıklığına uğrattı. Bağımsız niş markaların küresel parfüm şirketlerine direnemeyip, onlara satılmaları ne yazık ki sonraki süreçte kalite kaybı olarak sonuçlar karşımıza çıkarıyor.

Frederic Malle’nin 2007 yılında bağımsız niş parfüm evi iken piyasaya sürdüğü French Lover, markanın hazinelerinden birisidir. Öncelikle parfümün iki ismi olduğu söylenir. İlk olarak French Lover ismiyle raflara çıkar. Sonrasında nedense Amerika pazarında Bois d’Orage ismi kullanılır. İki isim de bu parfüm aittir, şaşırmayınız.

İkinci olaraksa French Lover’ın doğuşu, doğruluğunu teyit edemediğim hikayeye sahiptir. Bir parfüm platformunda bu parfüm için Frederic Malle’nin ilk olarak Jean Claude Ellena’ya teklif götürdüğü söyleniyor. Ellena bu parfümün kokusu üzerinde bir süre çalışır ve o ara Hermes’in teklifini kabul eder ve orası için çalışmaya başlar. Bu yarım kalan formül içinse Pierre Bourdon’u önerir. Böylece French Lover’a son halini Pierre Bourdon verir. Parfümler dünyasında bu veya benzeri hikayeler anlatılır hatta kitaplarda yazılır ama ne kadar doğrudur bilemiyoruz.

French Lover, Frederic Malle’nin internet sitesinde şöyle tanıtılmış: “Saf erkeksilik. Normalde parfüm kullanmayan, çekiciliğe inanan ve sağlam görünümünün basit, baştan çıkarıcı gücüne güvenen erkek içindir. Yenibahar, melekotu ve ardıç çiçeklerinin baharatlı tazeliği, erkeklerin doğal kokusunu gizemli şekilde zenginleştiren galbanum ve buhur ile harmanlanmış sedir, paçuli ve güve otunun odunsu denizinde erir. Açıkça erkeksi, derin, karanlık, zengin ve çok yönlü.”

French Lover’ın açılışı buruk, kuru, tatlılık barındırmayan otsu yeşil temayla gerçekleşiyor. Tozlu, yeşil şifalı aromatik bitkiler ve bir parça galbanumun buruk ve burnu zorlayan yüksek kaliteli benzersiz buluşması çoğu parfüm sever için uygun olmayabilir ama benim için çok hoş ve heyecanlandırıcı seyahatin ayak izlerini taşıyor. Onun sıra dışı ve sanatsal açılışı 2010’lu yıllardan sonra oluşturulan şekerli, baharatlı, vanilyalı, çocuksu popüler erkek parfümlerine hiç benzemiyor. Onlarca ışık yılı uzaklıktan diğer popüler parfümlere bakan French Lover’ın orta kısmı daha dünyasal ve anlaşılabilir. Ortalarda koyu ve hafiften karanlık reçineli tütsü var sanki. Bu anlarda kuru ve karabiberi çağrıştıran baharatsılık da kendisini iyice gösteriyor. Sonlarda ağaçsı vetiver tarafına doğru yöneliyor. Çam ağacı gibi davranan kapanışta bir parça meşe yosunu olduğunu hissediyorum.

Frederic Malle’nin internet sitesinde French Lover’dan bahsedilirken yenibahar, melekotu, tütsü, sedir, paçuli, meşe yosunu ve vetiver notalarına vurgu yapılmış. Zaten bu notalara bakınca bile nasıl koku formuyla karşılaşacağımız belli oluyor. French Lover, adeta 1970’li yılların erkek parfümlerine öykünmüş. İlginç şekilde onun kokusu asla eski ve modası geçmiş değil. Hafiften Ralph Lauren – Polo yeşil şişeyi anımsatıyor. Artık bu tür aromatik bitkisel tütsü izlenimi veren parfümlere pek rastlamıyoruz. Popüler koku trendleri markaları genellikle aynı tip parfümler üretmeye zorluyor. French Lover bu anlamsız baskıyı kırıp atmış gibi görünüyor.

Kokusal anlamda harika diyebilirim. Kalitesi müthiş. Erkeksi, resmi, şık, gerçekçi ve üst düzey bir parfüm olduğunu kolayca anlıyorsunuz. Onu, güneşli ve serin sonbahar gününde şık İtalyan takım elbise giymiş, Volvo XC90 arabasına binmek için yürüyen 40’lı yaşlarında başarılı bir erkeğin üzerinde hayal ediyorum. İsviçre’nin çam ormanlarıyla çevrili doğasında dolaşırken de muhtemelen French Lover’dan aldığınız aromaları etrafınızda hissedeceksiniz. Bu anlamda kimi parfüm severler onun ismindeki Fransız vurgusunu eleştirmiş. Belki de onun ismi Swiss Lover olmalıydı.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı tenimde gayet iyi, etrafa yayılımı ilk patlama dışında yüksek sayılmaz. Kimi kullanıcılar performansının zayıflığını eleştirmiş ki bazı açılardan haksız sayılmazlar. Eğer bu tür yarı karanlık ağaçsı, yeşil aromatik parfümleri seviyorsanız mutlaka deneme listenize alabilirsiniz. Bu tarzın denediğim en iyi örneklerinden birisi. Tabii kokusunun herkese uymayabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Alım kararını vermeden önce muhakkak deneyin.

Koku Güzelliği:10/9

21 Ekim 2022 Cuma

Le Labo – Vetiver 46 (2006)

2006 yılında, New York’ta iki arkadaş tarafından temelleri atılan niş parfüm evi Le Labo’nun ilk kokuları dünya çapında ilgiyle karşılanmıştı. 2006 çıkışlı Rose 31 ve Bergamote 22’nin sevilmesin ardından yine 2006’da Vetiver 46 sahneye çıktı. Her ne kadar Le Labo artık bağımsız niş parfüm evi olmasa da (Estee Lauder tarafından satın alındı) Vetiver 46’ı her daim zihnime yer etmiş eserlerdendi.

Le Labo’nun internet sitesinde Vetiver 46 şu cümlelerle tanıtılmış: “Şüphesiz tüm Le Labo kreasyonlarının en derin ve en karanlıklarından biri olan bu parfümün temel direği Haiti’de yetiştirilen vetiverdir. Pek çok esans arasından biber, gaiac, labdanum ve sedir bu parfümün huysuzluğuna katkıda bulunur. Her biri kendi yolunda karakterin gücünü ifade eder ve gizemli bir tütsü olan olibanumun narince eşlik etmesi, parfüme ilgi çekici ruhsal boyut katar.”

Vetiver 46’nın açılışı azıcık narenciye, hafiften aromatik biber ve talaş atölyesini andıran odunsu nüanslarla gerçekleşiyor. Daha ilk dakikalarda sedir ağacını anımsatan kuru odunsu yapıya, orta kısımda dumansı tütsü ekleniyor. Orta bölümden itibaren hafiften karanlık sayılabilecek ana tema sonlarda yüksek kaliteli ve şık vetivere evriliyor. Tatlılık neyse ki oldukça az verilmiş.

Vetiver 46, şimdiye kadar kullandığım en pürüzsüz, kaliteli, gerçekçi ve etkileyici odunsu tütsü parfümlerinden birisi diyebilirim. İsmi vetiver fakat büyük resimde karanlık sayılabilecek dumanlı reçineler adeta parfümü forse ediyor. Kokunun geneli sedir ağacını andıran koyu kıvamlı tütsüyü akla getiriyor. Tabii vetiver her daim geri planda destek veriyor. Onun ferah ve aromatik olduğunu söylemek mümkün değil. Vetiver 46 soğuk ve kasvetli havaların parfümü havasını her daim koruyor.

Kasvet belki de bu eser için doğru kelimelerden birisi. Onda serin ve geç sonbaharın hüznü de var. Malzeme kalitesi harika. En ufak uyumsuzluk veya burnu tırmalayan yapaylık barındırmıyor. Bu tür parfümleri seven birisi olarak onda kusur bulmakta zorlanıyorum.

Tek düze ilerlediğini söyleyebilirim. Kokusunda pek değişim yaşanmıyor. Ayrıca performansı da iyi sayılmaz. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı zayıf gibi. Kimi kullanıcılar kokusunu Comme des Garçons 2 Man ve üretimi bitirilen Gucci Pour Homme’ye benzetmiş ki haksız sayılmazlar.

Kokusunu parfüm endüstrisinin ilginç burunlarından Mark Buxton tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/9

20 Şubat 2022 Pazar

Loewe – 7 (2010)

1846 yılında kurulan Loewe’nin 175 yılı aşan tarihi şüphesiz önemli ve değerli. Deri yapım kolektifi olarak başlayan Loewe markası, bugün küresel lüks ürünler üreten ve oradan da tabii ki parfümlere uzanmış durumda.

Loewe’nin ilk parfümlerinin 1970’li yılların başlarında raflara çıktığını biliyoruz. Dünya parfümler tarihine büyük klasikler bırakamadıklarını söyleyebiliriz. Yine de parfüm severlerin ilgisini çeken bir marka ve Loewe 7, onların modern kokusal tasarım dilini gösteren çalışmaya benziyor. Loewe’nin internet sitesinde 7 isimli parfüm hakkında pek detay verilmemiş. 7’nin tanıtımı şöyle yapılmış: “Orijinal ve yoğun LOEWE 7 Eau de Toilette, tütsü, kırmızı biber meyveleri ve kırmızı elma dahil yedi bileşenden oluşur. Koku, gece mavisi metalik gölgeli yarı opak cam şişede gelir.”

7’nin başlangıcı yeşil sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Ferah ve aromatik ilk dakikalardan sonra dumansı baharatlar ve odunsu tütsüye rastladım. Baharatların ağırlığını kara biberin oluşturduğunu düşünüyorum. Biberin yanında kuru tütsü parfümün önemli unsurlarından. Kapanışta tütsü yoluna devam ederken plastiğimsi sedir ağacı benzeri odunsuluk noktayı koyuyor.

7’yi büyük resim olarak düşünürsek odunsu-tütsülü-baharatlı ana yapıyı görebiliriz. Gayet kaliteli ve modern 7’nin aromatik yönü ağır basıyor. Baharat ve tütsü ağır, şekerli ve bıktırıcı şekilde verilmemiş. Gayet açık notalar karanlık ya da gotik değil. Tütsünün verdiği dumansılığı severim ve buradaki kullanım hiç fena değil. Kimi kullanıcıların 7’yi Encre Noire’ye benzetmesi gayet normal. Parfümün tek kusuru sedir ağacını andıran odunsuların hafiften yapay/plastiğimsi verilmesi.

Encre Noire daha koyu, karanlık, kasvetli ve mürekkebimsi kokarken 7 daha günlük ve hatta ofis-işyeri kullanımına yakın duruyor. Çok saldırgan ya da güçlü değil. Deneyen çoğu kişinin beğenebileceği yapısı sayesinde övgüler alabilirsiniz. Hissedilir orandaki erkeksi yapısı ve temiz-duru kokusuyla yeni nesil bol şekerli erkek parfümlerinden rahatlıkla ayrılıyor. Karakteri olan güzel bir parfüm.

Eğer Comme des Garçons – 2 Man ve Kyoto, Azzaro – Visit gibi parfümleri seviyorsanız 7’ye şans verebilirsiniz. Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare ederken, etrafa yayılımı zayıf. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

5 Şubat 2022 Cumartesi

Mancera – Hindu Kush (2018)

Mancera’nın son zamanlarda oldukça ilgi çeken parfümlerinden Hindu Kush, bir süredir benim de merakımı cezbediyordu. Parfümün hem isminin Afganistan-Pakistan hattına vurgu yapması hem de Mancera tarafından açıklanan notalarında esrar temasına yer verilmesi koku severlerin radarına girmesine yol açtı. Hepimiz biliriz ki Afganistan dünyanın en büyük uyuşturucu üreten ülkelerinden birisidir ve niş markalar ara ara esrar koktuğunu iddia ettikleri parfümler piyasaya sürerler.

Hindu Kush, Mancera’nın internet sitesinde “Pakistan ve Afganistan’ı geçen vahşi bir dağ silsilesi olan Hindu Kush, cennet ve dünya arasındaki sınırı çiziyor.” cümlesiyle tanıtılmış. Yine Mancera’ya göre baharatlı, tütsülü benzersiz reçineli olarak lanse edilmiş.

Hindu Kush’un ilk dakikaları baharatlar ve tanımlaması zor meyvelerle gerçekleşiyor. Kimi kullanıcıların buradaki meyvemsiliği muz kokusuna benzetmesi çok anlamsız değil. Kaliteli ve soyut ilk dakikalardan sonra dumansı baharatlara metaliklik sınırındaki tütsü ve neredeyse tütünü andıran yapı ekleniyor. Baharatlı tütsülü orta bölümden sonra kapanışı benzer şekilde gerçekleşiyor.

Hindu Kush, ismini ve ilhamını dünyanın en büyük dağ silsilelerinden birisinden alıyor ve anlaşılacağı üzere esrar öğesini de pazarlama taktiği olarak ilginçlik katması bakımından kullanıyor. İşin açıkçası hiç esrar içmedim ve esrar içilen yerde bulunmadım. Onun içindir ki Hindu Kush’un kokusunun esrara benzeyip benzemediğinin yorumunu yapamayacağım.

Pazarlama evreninden gerçek dünyaya dönersek Hindu Kush, dumanlı, baharatlı tütsü parfümüne benziyor. Geri planda paçuli, amber ve vanilya destek veriyor. Genel kompozisyon beklediğim kadar karanlık ya da ağır değil. Daha ortalarda bir dumansılık var. Gizemli ve kasvetli olmaktan ziyade egzotik bir parfüm. Kullanması ve sevmesi zor değil. Özellikle başlangıcı gayet güzel. Benzerine rastlamadığım tarzıyla yaratıcı koktuğunu söyleyebilirim. Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Burnu zorlamıyor ve itici davranmıyor.

Afganistanı, bir dağ silsilesini ve esrar öğesini tanıtımında kullanan Hindu Kush’un aynı o coğrafya gibi sert ve acımasız kokacağını düşünürken, yumuşak başlı karakter görmek şaşırtıcı oldu. Bu modern odunsu parfüm, farklı niş koku arayan koleksiyonerler için enteresan olabilir. Genel olarak dünyayı sarsacak kadar iddialı ve çarpıcı değil.

Eau de Parfum formundaki Hindu Kush’un kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saati saymazsak saldırgan değil. Hem kadınlar hem de erkekler kullanabilir. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/7

31 Ocak 2022 Pazartesi

Gucci – Intense Oud (2016)

Genellikle niş parfüm markalarının gelenek haline getirdiği oud temalı kokulara artık ana akım markalar da koleksiyonlarında yer vermeye başladı. Çok sayıda ana akım markanın oud merkezli koku formları oluşturması Gucci’nin de dikkatinden kaçmamış anlaşılan. 2014 yılında Gucci ilk oud temalı parfümünü piyasaya sürmüştü. Hem kadınlar hem de erkekler için sunulan Gucci – Oud’dan iki yıl sonra Intense versiyonu raflara çıktı.

Intense isimli devam parfümlerine ana akım markalar bizi alıştırdı. Oud parfümünün Intense versiyonu ilk bakışta çok ilgi çekici gelmese de hakkında yazılan övgü dolu yazılar merakımı arttırdı. Gucci – Intense Oud’u bir süredir kullanıyorum ve hakkındaki övgüleri artık daha iyi anlıyorum.

Intense Oud’un ilk dakikaları aynı simsiyah şişesi gibi karanlık ve koyu gerçekleşiyor. Bir parça deri ve dumansı sayılabilecek tütsüyle açılış seremonisi başlıyor. Hafiften pudralı hissettiren açılıştan sonra koyu ve karanlık yapı devam ediyor. Başlangıçtaki deriye orta bölümde oud ve amber ekleniyor. Sonlarda büyük değişim gözlenmiyor. Oud, deri ve amber kapanışı domine ediyor.

Intense Oud, çoğu oud merkezli parfümde karşılaştığımız ağır gül temasını ya da çamaşır sularını andıran bıktırıcı oud kokusunu burnumuza dayamıyor. Daha akıllıca yol izliyor. Oud öğesi geri plana çekilmiş ve onun boşluğu tatlı olmayan koyu deri ve egzotik amberle doldurulmuş. Bu seçim Intense Oud’un onlarca Arap-Ortadoğu temasına sahip oud merkezli parfümden ayrılmasını sağlamış. Kimi kullanıcıların dediği gibi doğulu değil de batılı oud parfümü haline gelmiş. Bu durum onu kullanması ve sevmesi kolay hale getirmiş.

Oud temalı parfümler genellikle çok ağırdır, hacı yağlarını andırırlar, her ortama uymazlar ve üzerinizde koklayan çoğu kişi yüzünü buruşturur. Bu konuda halkın çoğu haklıdır çünkü oud kokusu herkesin sevebileceği öğe değildir. Niş markaların abartılı ve fazlasıyla uçlarda gezen bıktırıcı oud parfümlerine karşın Gucci’nin Intense Oud’u, modern sayılabilecek aynı zamanda karanlık-çekici-çarpıcı oud-deri-amber denemesi yapmış ki sonuç hiç fena değil.

Kalite anlamında gayet iyi yerde duruyor. Performans olarak bence yeterli. Giyilebilirlik anlamındaysa burnunuzu zorlamıyor. Yine de herkesin sevebileceği popüler parfümlere benzemiyor. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Eau de Parfum formundaki Intense Oud’un kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk yarım saat yüksek. Sonrasında sakinleşiyor. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Tam bir kış parfümü izlenimi veriyor. Kokusunu Aurelien Guichard tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

21 Ocak 2022 Cuma

Amouage – Myths Man (2016)

Arap parfüm sanatının en önemli niş markalarından Amouage, koku bağımlılarının ilgisini çekecek yeni eserlerini piyasaya sürmeye devam ediyor. 2016 yılında mor şişesiyle Myths isimli iki parfüm ortaya çıktı. Biri erkek diğeri de kadınlar için Myths’ler, markanın diğer popüler parfümlerinin biraz gerisinde kalsa da açıklanan notalarındaki öğeler sıradışı eser izlenimi veriyor.

Myths Man’in resmi olarak açıklanan notaları arasında kasımpatı, rom içkisi, elemi, kül gibi temalara yer verilmiş. Parfümün tanıtımı şu cümleyle yapılmış: “Myths for Man, duman ve ahşabın esrarengiz tonlarıyla sarhoş olmuş, rüya ve müphemliğin birleşimini yaratan oryantal unsurların gerçeküstü serabıdır.”

Myths Man’in ilk dakikalarında keskin, tatlı olmayan kuru, tuzlu deri bizi karşılıyor. Kimi kullanıcıların idrar kabının kokusuna benzettiği ilk saniyelerde bir parça hayvansı deri kullanılmış. Herkesin sevemeyeceği erkeksi başlangıçtan sonra orta kısımda derinin etkisi devam ediyor. Hayvansı ve sert karakter orta bölümde yumuşuyor. Tatlılık modern parfümlerden hala daha az. Orta kısımda deriye biraz meşe yosunu, tozlu vetiver ve tütsü eşlik ediyor. Yine bazı kullancılara göre gül varmış ama pek algılayamadım. Muhtelemen pek baskın değil gül. Sonlarda tütsüyü andıran dumansılıkla birleşen deri, parfümün en güzel yerini oluşturuyor.

Karşımızda karmaşık daha doğrusu detaylı, yoğun ve dolgun bir arkadaş var. Baştan belirteyim ki Myths Man, karanlık sayılabilecek bir parfüm. Herkese ve her ortama uymayacak tematik bir eser. Parfümün ana akısını deri oluşturuyor. Buradaki deri ilk başlarda hayvan derisini, orta kısımdan itibaren lüks deri ürünlerinin kokusunu andırıyor. Deriye her daim dumansı-gizemli tütsü benzeri yapı eşlik ediyor. Onun esrarengiz tarzının merkezini bu birliktelik oluşturuyor.

Myths Man, 1980’li yılların sağlam parfümlerine öykünmüş gibi hissettiriyor. Kokusal anlamda Knize Ten, Serge Lutens – Cuir Mauresque, Papillon Artisan Perfumes – Salome hattına yakın denebilir. Bu tarz favorim değildir ve çoğu zaman kullanması zor bulurum. Myths Man’e aşık olmadım fakat kalitesine, detaycılığına ve sanatsallığına saygı duydum. Benim için bir şişesi alınacak parfümlerden olmasa da bu tür kokulara ilginiz varsa deneme listenize alabilirsiniz.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı fena değil. Performans anlamında bir Amouage olduğunu kanıtlıyor. Erkeksi yapısı genç beyefendilerin hoşuna gitmeyebilir. Kadınların bu parfümü çok seveceğini ve övgüler alacağınızı pek sanmıyorum. Onu koklayan kimi kadınlar çok beğendi kimisi beğenmedi bazısı da hacı yağlarına benzetti.

Kokusunu ünlü burun Christopher Sheldrake tasarlamış. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uymayabilecek yapısını dikkate almanızı öneririm. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Koku Güzelliği:10/7

11 Mart 2021 Perşembe

Blend Oud – Santal Pondicherry (2019)

“Hindistan’a, kozmopolit ve çifte ruha sahip büyüleyici bir şehir olan Pondicherry’ye yolculuğun hatıraları. Üç yüz yıllık Fransız kolonisi, mükemmel uyum içinde bir arada var olan farklı mahallelere ve kültürlere sahiptir: Blanche, düzen, serinlik, Akdeniz mimarisi, sömürge villaları, pastel renkler, begonvillerle karakterize edilen Fransız mahallesi. Özenle bakılan bahçeler, küçük restoranlar ve dükkanlar. Ve hayat, sesler, kokular, canlı renkler, pazarlar ve tapınaklarla dolu Hint mahallesi Noire ville. Bengal Körfezinde bohem ve jet sosyete tatil yeri, aynı zamanda büyük bir maneviyat merkezi.”

Blend Oud’un bu aralar kullandığım parfümü Santal Pondicherry’nin yukarıdaki tanıtım cümleleri, uzun zamandır karşılaştığım en güzel pazarlama cümleleri diyebilirim. Şiirsel ve adeta pastoral bir masalın içine giriyorsunuz bu sözlerle ki harika parfümün amacı da bu değil mi? Anlaşılacağı üzere Santal Pondicherry, Hindistan’ın bir şehrinden ilham almış ve sandal ağacını merkeze yerleştirmiş eser gibi görünüyor.

Parfümün açılışı tütsü ve sıcak baharatlarla gerçekleşiyor. İlk saniyelerde dumansı hissiyat ve sandal ağacının o kırmızı meyveleri andıran ilginç kokusu size merhaba diyor. İlerleyen saatlerde tütsü geri plana geçerken, sıcak baharatlar ve yüksek kaliteli sandal ağacı parfümün tek hakimi haline geliyor. Sonlarda bir parça sedir ağacı ve sanki deriyi andıran temayla kapanış yapılıyor.

Santal Pondicherry, ne ferah, ne turunçgilli, ne çiçeksi ne de bolca tatlı-vanilyalı tarafa yakın duruyor. Parfümün ana eksenini sıcak sandal ağacı oluşturuyor. Açıklanan notalarında safran ve kakuleden bahsedilmiş. Safran baskın değil fakat kakule ara ara kendisini gösteriyor. Resmi alt notalarında vanilya bulunsa da baskın vanilya kokusuna sahip değil.

Santal Pondicherry, niş parfüm kalite çizgisini koruyor. Yapaylık ya da uyumsuzluk hissedilmiyor. Burada tek problem, sandal ağacı notasının çok farklı karakteristiğe sahip olması. Herkesin sevip, beğenemeyeceği sandal ağacı kokusu, güvenli sularda yüzmek isteyen ve çoğu kişi parfümümü beğensin diyen koku severlerin ilgisini ne kadar çeker emin değilim. Hafiften Samsara’yı andıran yapısıyla, tematik ve bazı kullanıcılara ağır gelebileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak hoş odunsu baharat parfümü ama denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum. Hem kadın hem de erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerinde daha iyi sonuç verebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Aralık 2020 Perşembe

Lalique – Encre Noire A L’Extreme (2015)

Lalique’nin 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Encre Noire’nin oldukça başarı kazandığını söyleyebiliriz. Yeni nesil modern parfümlerin koku trendleriyle ilgisi olmayan, özgün ve kaliteli Encre Noire, çoğu parfümseverin dolaplarını süslüyor. Encre Noire’nin başarısının ardından devam parfümleri gelmeye başladı. 2015 yılında parfümcülük sektöründe alıştığımız olay gerçekleşti. Asıl parfümün Extreme (çoğu zaman Intense ismi veriliyor) versiyonu Encre Noire A L’Extreme raflardaki yerini aldı.

Lalique’nin internet sitesinde A L’Extreme için şunlar söylenmiş: “Encre Noire A L’Extreme, 2006 çıkışlı ilk Encre Noire’nin koku ifadesini sınırlarına kadar zorlar. Daha güçlü, daha zengin ve daha da şehvetli olan bu kokunun odunsu yoğunluğu, Encre Noire erkeğinin kişiliğinin büyüleyici yeni yanını ortaya koyuyor. Erkeksi ve şehvetli. Zarif ve sofistike. Eşsiz ve baştan çıkarıcı.”

A L’Extreme’in açılışı yüksek kaliteli odunsular ve geri planda bir parça bergamotla gerçekleşiyor. Koyu ve derin sayılabilecek üst notalar kuru ve vetiver kıvamında denebilir. Başlangıcı harika A L’Extreme’in. Orta kısımda ağaçsılığa köksü vetiver ve ıslak-nemli tütsü ekleniyor. Başlangıcıyla benzer gerçekleşen orta bölümü de çok güzel. Sonlarda derin odunsu yapı, tenden ayrılana kadar size eşlik ediyor.

A L’Extreme, dumansı ağaç-vetiver temasını merkeze almış. Bana göre parfümün ana oyuncusu köksü ve nemli vetiver. Hem kullanması ve sevmesi kolay hem kadınlar onu seviyorlar hem ağaçsı tütsü sayesinde erkeksi hem de koyu dumansı tarafıyla oldukça gizemli kokuyor.

Encre Noire’e tabii ki çok benziyor A L’Extreme versiyonu. Klasiğin daha kaliteli ve daha derin hali gibi denebilir A L’Extreme. Encre Noire’deki dumansı koyu-karanlık hava Extreme’de de mevcut. İki parfüm de aristokratik derecede lüks, mesafeli ve soğuk kokuyor. Diğer taraftan dumansılığın etkisiyle mistik ve meditatif de hissettiriyor. Encre Noire serisinde gerçekten iyi iş çıkartıldığı açık. Eğer Encre Noire ile A L’Extreme arasında seçim yapacak olsaydım tercihim tabii ki A L’Extreme olurdu.

Bu nefis parfüm, uygun fiyatlara alınabilecek, piyasadaki en iyi eserlerden birisi. Günümüzün birbirinin benzeri şekerli baharatlı, tonka fasulyeli erkek parfümlerinden tarz-tavır anlamında keskin şekilde ayrılıyor ve kendisine tamamen farklı, erkeksi yol seçiyor.

Eau de Parfum formundaki A L’Extreme’nin kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı ilk patlama dışında güçlü değil. Abisi Encre Noire, EDT olmasına rağmen çok daha güçlü ve saldırgandı. Extreme versiyonu biraz daha yumuşak başlı denebilir. Sonbahar-kış dönemi için daha uygun olacaktır. Kokusunu başarılı parfümör Nathalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

26 Aralık 2020 Cumartesi

Amouage – Silver Man (2002)

Amouage’nin 2002 yılı çıkışlı Silver Man’i, şöhretli ve gösterişli Amouage’lerin gerisinde kaldığı söylenebilir. Silver hakkında konuşulan genel durum, 1998 çıkışlı Gold Pour Homme’ye benzerliği üzerinde yoğunlaşıyor. Guy Robert imzalı Gold Pour Homme, yoğun ve keskin pudramsı, kullanması zor parfüm olarak zihnimde kalmıştı. Silver’ı ise Gold’un daha kullanılabilir hali olarak görenler mevcut.

Silver Man’in ilk saniyeleri ferah olmayan yoğun yağlımsı turunçgillerle gerçekleşiyor. Amouage tarafından açıklanan üst notalarında erik, bergamot, mandalina ve portakal çiçeği bulunan Silver Man’in ilk saniyeleri dolgun arabik erik-portakal çiçeği ekseninde gerçekleşiyor. Tatlı ve pudralı denebilecek meyvemsi-turunçgilli hissiyat orta bölüme de sarkıyor. Orta kısımda nötr çiçekler bizi karşılıyor. Yine yağlımsı gül, yasemin ve diğer çiçekler kadınsı değil. Orta bölümde miskten kaynaklanan hayvansı hissiyat partiye katılıyor. Zengin ve derin orta bölüm Amouage kalite standartlarını taşıyor. Sonlarda bir parça sakinleşiyor ve silik odunsularla tenden ayrılıyor.

Karşımızda Umman-Arap-Ortadoğu koku temasını önümüze süren bir parfüm var. Silver Man, ismindeki gümüş-metalik mesajı kokusal anlamda ara ara yansıtıyor. Kıyafet üzerinde bazen metalik koktuğuna şahit oldum. Ten üzerindeyse çok daha derin, duyusal ve geleneklere bağlı esansla karşılaştım. Silver Man, 2000’li yılların başında doğmasına rağmen, daha 1970-1980’li yılların hayvansı-tozlu-çiçeksi şiprelerine öykünmüş gibi duruyor. 2000’li yılların bolca şekerli baharatlı oryantallerine benzemiyor. Onun mesajı meyveli-çiçeksi-tozlu şipre üzerinden gerçekleşiyor.

Bu haliyle tabii ki herkese hitap etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Özel Amoauge kullanıcıları Silver Man’in ne demek istediğini anlayacaktır. Onu kullandığınızda etrafınızdan övgüler alamayacağınız gerçeğini göz ardı etmeyin. Eğer parfümleri başkalarından övgü alma aracı olarak görüyorsanız zaten Silver Man ile yollarınız ayrılacaktır. O, özel, farklı, sanatsal ve geçmişe öykünen bir bedevi gibi.

Başlangıcı ve orta kısmı gösterişli davranan Silver Man’ın sonları biraz özensiz gibi. Yine de bu haliyle sıradışı erkek parfümü denemek istiyorsanız sizi bekliyor. Eau de Parfum formunda, kalıcılığı yeterli, ilk saniyeleri biraz ağır, ilerleyen dakikalarda sakinleşiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

17 Aralık 2020 Perşembe

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

“Çocukken büyükannemle kiliseye gittiğimde duyduğum tütsü kokusunu arıyordum ve o kokuyu yaratmak istedim.” Giorgio Armani’nin Pantelleria’daki çocukluk anıları, Bois d’Encens isimli parfümün hayata geçmesine vesile olmuş. Giorgio Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in, 4.000 yıl önce Mısırlılar tarafından yaratılan, dünyadaki bilinen en eski parfüm Kifi’nin gizeminin yeniden doğuşuna vurgu yapması enteresan.

Yine Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in mistik ve baştan çıkarıcı olduğu belirtilmiş. Ayrıca serin, keskin ve spritüel koktuğu söylenmiş. Giorgio Armani’nin her gün kullandığı parfüm olarak da adı geçirilmiş. Bois d’Encens’in ilk saniyeleri kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Tatlılık bulunmayan biber-karabiber ikilisine, odunsu ana gövde eşlik ediyor. Açılıştaki çam ağacını andıran yüksek kaliteli odunsuluk ve baharatların uyumu muazzam. İlerleyen saatlerde baharatların geriye çekilmesiyle odunsu yapı daha da öne çıkıyor. Reçinemsi, talaşı andıran ağaçsılığa tütsü ekleniyor. Kapanışa kadar tütsü-sedir/çam ağacı benzeri tema devam ediyor.

Bois d’Encens, hemen hemen her dinde (semavi olsun ya da olmasın) uhrevi bir koku olarak anılan tütsüyü merkeze almaya çalışmış. Zaten parfümün isminden tütsü yorumu olduğunu anlıyoruz. Kokunun içine girdiğimizde bizi dinsel mistisizm değil de doğasal törensellik karşılıyor. Bois d’Encens dumansı sayılabilecek tatlı olmayan kuru tütsüye gönderme yaparken, daha çok odunsu-ağaçsı kokmayı başarıyor. Bana kalırsa ana yapı sedir-çam ağacı efekti veren odunsulukta. İkinci başrolde tabii ki tütsü var. Üçüncü öğe ise başlardaki karabiber formu.

Bois d’Encens, mükemmel kalitedeki odunsu-tütsü tarzını baştan sona kadar, büyük değişim göstermeden sürdürüyor. Tekdüze ilerlese de ağaçsılığın ve tütsünün verilişindeki gerçekçilik, onu rahatlıkla sanat eseri katına yükseltiyor. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en iyi tütsü-ağaç kombinasyonlarından birisine sahip.

Günümüzün modern parfümlerinde bolca kullanılan tatlı-şekerli aroma burada yok. Bu zamansız parfüm, üstlerinden reçineler akan çam ağaçlarıyla dolu ormanının içinde yakılan tütsü gibi kokuyor. Hatta ahşap atölyesinde sağa sola savrulmuş yeni kesilmiş talaş parçaları gibi de hissettiriyor.

Çoğu yorumcu Bois d’Encens’i Comme des Garçons – Avignon-Kyoto gibi tütsü merkezli parfümlere benzetirken, ben Clive Christian – V For Men, Comme des Garçons 2 Man ve üretimi bitirilen harika Gucci erkek parfümü Gucci Pour Homme tarzına yakın buldum.

Bu enfes parfümün ne yazık ki birkaç küçük kusuru var. Eau de Parfum olmasına rağmen performansı çok zayıf. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça düşük ki, çoğu kişi eleştirisini bu temele dayandırıyor. İkinci olaraksa Luca Turin’in de dediği gibi bir şişesinin fiyatının oldukça yüksek seviyelerde gezinmesi. Her ne kadar Armani Prive serisinin böylesine yüksek fiyatlara satılmasına alışkınız ama 100 ml şişenin 290 dolarlık etiketi, dünya standartları için bile fazlasıyla abartılı denebilir.

Söz Luca Turin’den açılmışken, onun Bois d’Encens ile ilgili yazdığı güzel yorumuna da yer vereyim: “Armani’nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini ara sıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d’Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice’deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander’ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d’Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d’Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”

Sonbahar-kış dönemine uygun olabilecek kokusunu Michel Almairac tasarlamış. Bois d’Encens’in, 2006 yılında “en iyi erkek niş parfümü” dalında ödül aldığını küçük bir not olarak ekleyeyim.

Koku Güzelliği:10/8.5

22 Kasım 2020 Pazar

LM Parfums – Black Oud (2011)

“Gizemli bir parfüm, hayvansal bir koku. Oud ağacının koyu tonlarıyla dolu Doğu coğrafyasının en uç noktalarına yolculuk. Üst notalardaki küçük hindistan cevizi ve kimyon, yabancı topraklardan elde edilen bu değerli odun, amberin sıcaklığıyla ve tütsünün mistik kıvrımıyla süslenmiştir. Baz notalar, misk ve civetin şehvetiyle yayılır.”

Laurent Mazzone’nin niş parfümevi LM Parfums’un en bilinen eserlerinden birisi Black Oud. Bu ismi ilk gördüğünüzde Montale’nin şöhretli eseri Black Aoud akla gelebilir ki bana öyle oldu. Oysa kokusal anlamda pek benzemiyor iki parfüm. Black Oud, markanın Extrait serisine ait. LM Parfums’un ilk çıkan parfümlerinden olan Black Oud’un resmi tanıtımı, yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Her ne kadar hayvansal kokan parfümlerle aram iyi olmasa da Black Oud’u merak ediyordum. Ve bir süredir kullanıyorum.

Black Oud’un ilk saniyeleri karanlık sayılabilecek reçinemsi koyu baharatlar ve tütsüyle gerçekleşiyor. Parfümün hemen hemen en açık sayılabilecek yeri başlangıcı fakat üst notaları gayet kirli ve zorlu. Orta kısma geçildiğinde karanlık labdanum tüm yönetimi ele geçiriyor. Geri plandaki amberimsi oud, bildiğimiz anlamda gülü andırır şekilde verilmemiş. Sonlarda labdanum ve hayvansı, dışa kapalı amberin etkisi hiç azalmıyor.

Black Oud, ismiyle hem çelişiyor hem de çelişmiyor. Parfümün geneli büyük değişim göstermeyen siyah, koyu, karanlık, kasvetli, depresif, gotik ve hayvansı kokuyor. Diğer taraftan oud teması geri planda kalıyor. Parfümün başrolünü labdanum ve amber kısa süre içerisinde ele geçiriyor. Kapanıştaki civet ise hiç bana göre değil.

Bir başka kullanması, sevmesi, üzerinizde taşıması zor eserle daha karşı karşıyayız. Black Oud, benim ayakkabı boyasına benzettiğim tarzdaki zorlayıcı ve rahatsız edici reçineli ambersi/hayvansı yanıyla, bu türün sevenlerine büyük duygu karmaşası vaat ediyor. Oysa ortalama bir kullanıcı için kullanması zevkli olmayan, fazlasıyla uç bir eser.

Tarz olarak L’Air du Desert Moracain, Ambre Sultan, Ambre Aurea, Etro – Ambra tarzına yakın duruyor. Kimi kullanıcıların onu Black Afgano’ya benzetmesini ise haksızlık olarak değerlendiriyorum. Black Afgano’nun dumansı olduğunu biliyoruz. Black Oud ise pek dumansı kokmuyor. Daha acımsı, buruk ve tekdüze ilerliyor. Black Afgano’nun sarhoş edici dumansılığı ve daha giyilebilir oluşunu düşünürsek, iki parfümün benim açımdan kıyaslamasının bile yapılamayacağını söyleyebilirim.

Extrait formundaki Black Oud’un performansı çok iyi. Kalıcılığı harika, etrafa yayılımı ve kumaş üzerindeki direnci gayet iyi. Tam bir kış parfümü olduğunu söylemem gerekiyor. Erkek kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

Bir kullanıcının Black Oud’u tanımlamak için kurduğu cümlelere katılmamak elde değil: “Karanlık ormanlar, sisli geçitler, ortaçağ kaleleri, kara büyücüler, sihirli küreler ve efsunlu muskalar, bu parfümün hayali tuvalindeki anahtar unsurlar olmalı.”

Koku Güzelliği:10/5

6 Kasım 2020 Cuma

Amouage – Dia Man (2002)

Amouage’nin geri planda kalan, sesi soluğu pek çıkmayan erkek parfümlerinden birisi Dia Man. Hiçbir zaman Amouage’nin en çok satan parfümlerinden olmadı. Parfümün resmi tanıtımında, Amouage’nin bir başka parfümü Gold’a gönderme yapılması pek rastlanan durum değil. Markanın internet sitesinde “Zevkli inceliğin güzel örneği bu çok yönlü şipre parfümü, Amouage Gold’u tamamlayan zarif gündüz kıyafetidir” cümleleriyle Gold ile Dia’nın arasında bağlantı olduğunu düşünmemi sağlıyor.

Dia Man’ın açılışı ferah olmayan tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Hafiften çiçeksi kokan meyvelerin kuru erik ve bir parça turunçgillerden oluştuğunu sanıyorum. Soyut ve yüksek kaliteli başlangıcı harika. Birçok Amouage’nin aksine fazlaca güçlü olmayan üst notalarından sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen dakikalarda metaliklik sınırında tütsü ve vetiver bizi karşılıyor. Meyveler geri çekilirken tütsü ve sabunsu nötr çiçekler kompozisyona zenginlik katıyor. Açıklanan orta notalarında erkek parfümlerinde fazla görmediğimiz şakayık ve ylang ylang bulunuyor ki gayet şaşırdım bu duruma. Orta bölüm hafiften eski-tatlı tarza yakın hayvansı geri plana sahip labdanum-paçuli-deri üçgenine yakın durmaya çalışıyor. Kapanışta büyük değişim yok.

Başlangıçta rastlanmayan sabunsuluğun, orta kısımdan itibaren oldukça hissedilir hale geldiği aşikar. Dia Man’ın orta bölümden itibaren sabunsu nötr çiçekler sayesinde Gold Man’i andırdığı düşünülebilir. Kıyafet üzerinde tatlımsı vetiveri andırıyor orta bölüm. Parfümün geneli, soyut, eski hissi veren ama asla demode olmayan meyvemsi-baharatlı vetiver aksına yakın inşa edilmiş gibi. Tütsünün sevdiğim gibi dumansı verilmemesi biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Onun maskülen veya alfa erkek parfümü olduğunu söylemek mümkün olmayabilir.

Dia Man, bence soyut ve ruhani tarafa yakın duruyor. Onun karmaşık notalara sahip yapısı meyveleri-baharatları-çiçekleri ve vetiveri bir araya getirmiş. Bu tür parfümler bende uhreviliği çağrıştırıyor. Duyulara hitap eden Dia Man, bir taraftan tanıdık geliyor bir taraftan eskiye ait yabancı gibi zihninize oyun oynuyor.

Bu hoş tasarım, kimi Amouage’ler gibi yoğun Arap-Ortadoğu esintisi taşımıyor. Onun fazlaca batılı koktuğu da söylenemez. Giymesi kolay yapısıyla bazı Amouage’lerden ayrışıyor. Kendi halinde, süper star olamayacak kokusuyla ilginç deneyim sunuyor. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemem gerekiyor. 100 ml. şişesinin 340 dolara satıldığını göz ardı etmemek gerekiyor.

Eau de Parfum formundaki Dia Man’ın performansı ilk dakikalar dışında saldırgan değil. Gün içinde ara ara kendisini hatırlatsa da ortalamanın altında yayılıma sahip. Kalıcılığı fena değil. Sonbahar-kış dönemi kullanımı için uygun denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

20 Ağustos 2020 Perşembe

Frederic Malle – Angeliques Sous La Pluie (2000)

Angeliques Sous La Pluie için parfüm editörü Frederic Malle ile 2000’li yılların en önemli koku yaratıcısı Jean-Claude Ellena’nın işbirliğinden doğan aşk çocuğu diyebilirim. Frederic Malle koleksiyonunun ilk eserlerinden olan Angeliques Sous La Pluie’yu uzun yıllar öncesinde kullanmış ve oldukça başarılı bulmuştum. Aradan geçen yılların ardından koku hafızamdan silinen bu parfümü tekrar kullanmaya karar verdim.

Frederic Malle’nin internet sitesinde odunsu, ferah, miskli olarak sınıflandırılmış. Tanıtım cümlelerinde empresyonizm sanat akım akımını andıran ifadelere yer verilmiş: “Doğanın izlenimci bir tasviri. Canlı sedir ve beyaz misk zemin üzerine ardıç meyveleri, pembe biber ve bergamotla renklendirilmiş melekotu çiçeklerinin suluboyayı andıran çizimi. Baharatlı tazeliğin kırılgan bir resminde, yağmurla bulanıklaşır gibi, mor ve grinin nüansları birbirine karışır.”

Bu sanatsal tanıtımın ardından parfümü tenime sürdüğümde ilk saniyelerde yeşil berrak otlar, ıslak nötr çiçekler ve serin-köksü vetiverle karşılaşıyorum. Yeşil temanın galbanumu anımsattığı açılış şemasında melekotu etkisinin büyük olmadığını ama geri planda durduğunu düşünebilirsiniz. Orta kısımda yeşil tema azalırken, daha odunsu-tütsülü tarafa doğru eviriliyor. Kuru ve yüksek kaliteli sedir ağacının yanında karanlık olmayan tütsünün bulunduğunu sanıyorum. Kapanış ne yazık ki çok zayıf ve hatta yok gibi. Miskli sedir ağacı son bölümde varla yok arasında gidip geliyor.

Angeliques Sous La Pluie isminin ne kadar doğru seçildiği ortada. Her ne kadar melek otu büyük resimde çok fazla yer kaplamasa da bu parfüm yağmur yağdıktan sonra etrafa enfes kokular saçan ve sedir ağaçlarıyla kaplı gizli bahçeyi size sunuyor. Bu pastoral koku profili beni rutubetli ormandan aniden karşımıza çıkan gizemli, berrak, duru göl kenarına götürüyor. Onun kokusu doğal, gerçekçi, yüksek kaliteli ve her şeyiyle doğaya ait.

Böylesine şiirsel parfüm dilini 2000 yıllarda çok az parfüm yaratıcısı konuşabilir ve Jean-Claude Ellena bu koku profili için mükemmel seçim dersem yanlış olmaz. Bu anlamda Frederic Malle’nin doğru editörlüğünü görüyoruz Angeliques Sous La Pluie özelinde.

Onu koklarken, izlenimci ressamların natürmortlarına bakıyormuş gibi hissediyorum. Bay Ellena’nın fırça darbeleri her zaman ki gibi basit, minimal, yüksek kaliteli ve akılda kalıcı denebilir. Angeliques Sous La Pluie, şık, sade, hoş ve sakin kompozisyona sahip. 2000’li yılların berbat ve hoyrat koku trendlerine çok uzak şükürler olsun ki. Ferah sayılabilecek yapısını asla yeni nesil şekerli, baharatlı, yapay sucul kimyasal bombalarla kıyaslamayın.

Angeliques Sous La Pluie, ferah ağaçsı modern parfümlerin en güzel örneklerinden birisi gibi duruyor. Kendine özgü kokusunu kimi kullanıcılar Voyage d’Hermes’e benzetmiş. Hafiften benzerlik olsa da Angeliques Sous La Pluie hem kokusal hem de sanatsal anlamda Voyage d’Hermes’ten birkaç gömlek üstün. Ayrıca Frederic Malle’nin şöhretli parfümü French Lover’ın daha zayıf haline benzetilmiş.

Geleyim kötü habere. Eau de Toilette formundaki parfümün performansı çok zayıf. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça az ki en çok şikayet edilen konu bu. Keşke biraz daha güçlü olsaydı. İlkbahar-yaz dönemi için uygun olacaktır. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/8.5

26 Nisan 2020 Pazar

Gucci – Envy For Men (1998)

1994-2004 yılları, Gucci’nin Tom Ford dönemi olarak nitelendirilebilir. 1990’lı yıllarda adeta iflasın eşiğine gelen Gucci’nin yaratıcı direktörü olarak göreve başladığında Tom Ford, Gucci markasını ayağa kaldırdı. Farklı kıyafet tasarım diliyle Gucci’ye hayat veren Tom Ford, güçlü reklam kampanyalarıyla markanın satışlarını kısa sürede neredeyse ikiye katladı. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde iflasın eşiğindeki Gucci’yi, 4 Milyar dolarlık devasa küresel şirkete çevirdi. 2004 yılında Gucci’den ayrıldığındaysa Gucci 10 milyar dolar değerinde bir deve dönüşmüştü.

Tom Ford’un eli Gucci’de sadece kıyafet tasarımına değmedi. Parfüm birimini de elden geçiren Tom Ford, 1998 yılında Envy For Men isimli esere onay verdi. Gucci’nin 1998 çıkışlı Envy For Men’i ve 2003 çıkışlı Gucci Pour Homme’si bu yüzden Tom Ford dönemi parfümler olarak biliniyor. Gerçi Gucci bu iki harika parfümün üretimini bitirerek, parfümseverlerden büyük tepki aldı ama kararından geri dönmedi ne yazık ki.

Erkek parfümü meraklılarının özlemle yıllardır yad ettikleri iki Gucci parfümünden Envy For Men’i uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yıllar, Envy For Men’i kaderin hoş sürprizlerinden birisi olarak karşıma tekrardan çıkardı. Artık bulunması dünyada bile imkansıza yakın ünlü Envy For Men, bileklerimi süslüyor bir süredir.

Parfümün açılışı kuru baharatlar ve bir parça tütsüyle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kırmızı biber ve zencefil var ki, bu iki kokudan zencefil daha önde diyebilirim. Zencefilin yanında karanfil de algılıyorum. Başlangıcı harika. Orta kısma geçildiğinde baharatlı yanı devam ediyor. Orta bölümde baharatlara tütün, yeşil lavanta ve yeşil otsular ekleniyor. Odunsu geri plan orta notalarda da devam ediyor. Son bölümde şekerli olmayan şık vanilya ve sedir ağacı bulunuyor.

Henüz ilk saniyelerde yeniden çok tanıdık bir dostun ziyaretime geldiği hissini yaşadım. Ne kadar da özlemişim kokusunu… Dumansı tütsü, enfes kalitedeki zencefil, karanfil ve biber, erkeksi tavır ve şekerli olmayan sedir ağacıyla, lavantanın ağırlığına boğulmamış otsu yeşil karakter (sıvısının yeşil olmasına dikkat!) Envy For Men’in ana konseptini oluşturuyor. Zengin ve katmanlı denebilir. Üst-orta-alt nota ayrımları takip edilebiliyor. Ağır, bıktırıcı veya karanlık kokmuyor.

Envy For Men ne 1990’lı yılların köhne erkeksi parfümlerini çağrıştırıyor ne de 2000’li yıllardan sonra üretilen birbirinin aynısı şeker bombası baharatlı, tonka fasulyeli, bıktırıcı vanilyalı piyasa işi çöp erkek kokularını andırıyor. Envy For Men, şık, yeterince erkeksi, tatlılığı gayet iyi ayarlanmış, kuruluğa yakın, orta kısımdaki sedir ağacının zaman zaman metalik hissiyat vermesi dışında yapaylığa yer verilmeyen bir eser. Benzerine rastlamadığım bu koku formu, muhtemelen kadınlardan da övgü alacaktır. Takım elbiseye uyabilecek kadar elegant ve olgun, aynı zamanda günlük kullanıma uyum sağlayabilecek kadar güncel ve genel beğeniye yakın denebilir.

Envy For Men, şaheser olmayabilir fakat Gucci’nin 2005 yılından sonra piyasaya sürdüğü erkek parfümlerinin çoğundan 2-3 gömlek üstün bir eser. Hem kalite, hem özgünlük, hem de çarpıcı-şık tarzıyla üretiminin bitirilmesini hak etmediği bir gerçek.

EDT formundaki Envy For Men’in tasarımcısı bazı yerlerde Daniela Andrier olarak geçiyor. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. Kalıcılığı gayet iyi fakat etrafa yayılımı ilk güçlü patlama dışında yüksek değil.

Koku Güzelliği:10/8

13 Nisan 2020 Pazartesi

Bois 1920 – Vento nel Vento (2013)

İtalyan niş parfümevi Bois 1920’nin 2013 yılında dört parfümden oluşan Limited Art koleksiyonu piyasaya sürüldü. Vento nel Vento, Limited Art serisinin en bilinen parfümü gibi görünüyor. Koku piramidinde pembe biber, elemi, tütsü, şakayık, öd ağacı, labdanum, benzoin gibi yoğun ve keskin notalar öne çıkıyor.

Bois 1920’nin internet sitesinde Vento nel Vento’nun başlangıcı unutulmaz ve etkileyici, rafine orta notaların coşkun olduğu, kapanışın karanlık ve büyük mühürü andırdığı belirtilmiş. Vento nel Vento’nun açılışı koyu ve ağır reçinemsilikle gerçekleşiyor. Bu tür parfümleri ayakkabı boyasına benzettiğim doğrudur ve karanlık üst notaları burnu fazlasıyla zorluyor. Orta kısımda genel yapı değişmiyor. Koyu tütsü ve neredeyse pudralı amberin eklendiği orta notalar hala ağır ve zorlayıcı davranıyor. Kapanışta değişim yok. Açıklanan alt notalarında öd ağacı var ama bence öd teması büyük yer kaplamıyor.

Vento nel Vento korkutucu veya irkilten garip reçineli, tütsülü parfümlerden birisi denebilir. Niş markalarda bu tür karanlık amberi çağrıştıran karanlık tütsü ve labdanum merkezli kokusal denemeler sık sık yapılıyor. Çoğu niş markanın bu tür deri montlara veya ayakkabı boyasına benzeyen uç örneklerine yer verdiğini biliyoruz. Serge Lutens’in Ambre Sultan’ı, Histoires de Parfums’un Ambre 114’ü, Annick Goutal’ın Ambre Fetiche’si, Tom Ford’un Sahara Noir’i, Tauer’in Incense Extreme’i, Comme des Garçons’un Avignon’u gibi güçlü eserler, Vento nel Vento’nun doğal rakipleri gibi duruyor.

Vento nel Vento, güçlü, dolgun, kullanması ve sevmesi zor bir parfüm. Onu kullanıp, etraftan övgüler almayı unutun. Böylesine reçinemsi ve ağır koku formu, tematik ve sıra dışı örnekler olarak düşünülmeli. Bu tür bir çok niş parfüm denemiş birisine bile genel tarzı yorucu ve bıktırıcı gelebilir. Konforlu olmayan yapısıyla herkese ve her ortama uymayabileceğini öngörmek falcılık olmayacaktır. Mod ve doğru ortam kokusu adeta Vento nel Vento.

Açıklanan notalarında en ilgimi çeken öğeler şakayık ve meyan kökü oldu. Genellikle feminen kadın parfümlerinde karşımıza çıkan şakayık notasının Vento nel Vento’da kırıntısına bile rastlayamadım. Vento nel Vento asla kadınsı çiçek parfümü değil, erkek kullanımına yakın reçine-amber kombinasyonu diyebilirim. Meyan kökü aromasıyla da parfümlerde pek aram yok. Neyse ki meyan kökü de baskın değil.

Sonuç olarak fikrimi değiştiriyorum ve Vento nel Vento’nun safkan tütsü parfümü olmadığını düşünüyorum. Eğer Encre Noire tarzına yakın giyilebilir tütsü arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Labdanum, egzotik amber, paçuli ve reçinelerin hunharca diğer öğeleri baskı altına aldığı zalim, ödünsüz, uzlaşmaz ve asosyal koku formuna sahip. Gotik, Dante’nin İlahi Komedya’da tasvir ettiği cehennemini anımsatan, acımasız, sert, ketum bir parfüm. Onun kokusal paradigması, garip kokan tütsüleri, cadıları, engizisyon mahkemelerini, Ebu Leheb’i, İsa peygamberi çarmıha geren pagan Romalı askerleri, orta çağın düşünsel karanlığını çağrıştırıyor.

Vento nel Vento, EDP formunda. Kalıcılığı tabii ki çok iyi. Etrafa yayılımı ortalamanın biraz üstünde. Performans anlamında sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Tam bir kış parfümü. Serin sonbahar günlerinde bile bunaltıcı olabilir. Almadan önce denemeniz gerektiğini önemle belirteyim. Kimi kaynaklarda kokusunu markanın sahibi Enzo Galardi’nin tasarladığı yazılmış.

Koku Güzelliği:10/6

16 Temmuz 2019 Salı

Vertus – Silhouette (2017)

Vertus’un 2017 yılında en son piyasaya sürdüğü parfümlerden birisi Silhouette idi. Parfümün resmi tanıtım cümlelerinden birisi olan “Kült eserlerin efsanevi yorumları”, Silhouette’yi kullanım döneminde bu sözün ne kadar doğru olduğunu anladım. Yine tanıtım cümlelerinden gidersek, Vertus, parfümü Silhouette’den “Kült beyaz çiçekler ve popüler menekşenin kaynaşması” olarak bahsetmiş. Ayrıca “Aldehitler ve turunçgillerin zıtlığında ilerleyen” bir eser olduğu vurgulanmış. Son olarak “sıcak odunsu notalardan” bahsedilmiş.

Silhouette’nin açılışı tozlu turunçgiller ve meyvemsilikle gerçekleşiyor. Çok ferah sayılamayacak turunçgillere kısa süre sonra sabunsu aldehitler ekleniyor ve parfüm bir anda eski tarz klasik kokuya dönüşüyor. Orta bölümde aldehitlere kuru tütsü, sıcak deri ve biraz da yasemin ekleniyor. Bu haliyle hala 1980’li yılların klasiklerinden farksız kokuyor. Alt notalarda büyük değişim olmuyor. Kapanışta sıcak deri geride kalırken meşe yosunu ve sandal ağacıyla yoluna devam ediyor Silhouette.

Parfümün genelini düşündüğümde koku tarzının tozlu-sabunsu turunçgiller ve tütsü-deri-meşe yosunu tarafına yakın durduğunu söyleyebilirim. Başlangıcındaki aldehitlerin şaşırtıcı şekilde ortaya çıkışı ve onun deri-tütsü ikilisiyle birleşimi hiç fena verilmemiş. Parfümün resmi tanıtımında menekşeden bahsedilmiş ama genel yapıda pek öne çıkmıyor. Çiçek anlamında yasemin, menekşeden önde duruyor. Buradaki çiçekler ve sabunsuluk kadınsı hissiyat vermekten ziyade, eski tarz bir retro koku ağına düştüğünüzü ilan ediyor.

Silhouette, tabii ki şaşırttı beni. 2017 yılında piyasaya sürülen ve modernite unsurlarını bünyesinde barındırmasını düşündüğümüz parfümün efsanevi aldehitli, meşe yosunlu klasiklere öykünmesini sevdim ve takdir ettim. Bu anlamda günümüzde bu koku formunun ticari bakımdan karşılığı olur mu emin değilim ama cesur ve anlamlı bir parfüm Silhouette. Onu deneyen birçok genç arkadaş kokusunu eski tarz bulacaktır muhtemelen ama yaşı benim gibi otuz beşlerini geçenler için hoş bir nostalji yaşatıyor.

Parfümün yüksek kalitesi ve performansının iyi olması tabii ki sevindirici. Yasemin ve aldehitlerin onu biraz kadın kullanımına yaklaştırdığını düşünebilirsiniz fakat deri-paçuli-tütsü üçlüsü o kadınsılığı elimine etmekle görevlendirilmiş adeta. Meşe yosunu ise dengeyi sağlayarak uniseks tarafa yakın tutmuş genel yapıyı. Üst ve orta kısmındaki tozlu ve nostaljik taraf, zamansız bir klasik kokladığınızı düşündürtüyor.

Silhouette’yi üzerimde taşımayı sevdim. Başlangıcında az olan tatlılık, orta kısımda biraz artıyor ama asla yeni nesil şeker bombası parfümlere benzemiyor. Sanki meşe yosununun verdiği ilginç ve anlatması zor bir tatlılık hakim. Orta bölümün geri planından hafiften hayvansı hissiyat da algılıyorum. Sanırım deriden hatta ter gibi kokan civetten mi yoksa dünyevi bir vetiverden mi geliyor hayvansılık karar veremedim.

Sonuç olarak güzel parfüm fakat onu anlamak için biraz kullanmanız gerekiyor. Zaman içinde farklı yönlerini gösteren bu koku formu, yapaylıktan uzak tarzıyla memnuniyet verici. Vasat-çoğunluk kullanıcıya hitap edemeyecek yapısıyla, farklı karakterde parfüm arayan koku ustalarının veya koleksiyonerlerin ilgisini çekeceğini sanıyorum. Kimi Vertuslardaki çılgın kalıcılık, bu parfümde de mevcut. Ayrıca kullandıktan 5-6 saat sonra bile kendisini size ve etrafa hissettirebiliyor. Performans anlamında iyi iş çıkarmış Vertus. Sonbahar-kış kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum. Çok genç arkadaşlardan ziyade daha deneyimli parfümistaları bekliyor Silhouette.

Koku Güzelliği:10/7

16 Nisan 2019 Salı

Ephemera – Bass (2015)

“Kokuyu ve sesi bir araya getiren Ephemera, müzikal tınlama ve yankılanmaya dayalı koku oluşturma bileşimleri projesidir.” İlk duyduğunuzda kafa karıştırıcı hatta anlamsız gelen bu tanımın ardından şu soruları sorsam sizlere: Mavi renk nasıl kokar? Fa notasının tadı nasıldır acaba? Meşe yosunu kokusunun karşılığı hangi ses aralığıdır?

Daha da kafamız karışmadan Ephemera projesine kısaca bakalım. 2014 yılında elektronik müziğin önemli isimlerinin katıldığı projenin ilk aşamasında, üç müzisyen, Ben Frost, Tim Hecker ve Steve Goodman (Kode9), Berlin’li başarılı parfümör Geza Schoen’in daha sonra üç farklı koku yaratması için yeniden yorumladığı üç ham ses materyali yarattı. Bu seslerin isimleri şöyleydi: Noise, Drone ve Bass. Sonrasında devreye Geza Schoen girdi ve bu üç sesin karşılığı olarak düşünülebilecek üç parfüm meydana getirdi. Tabii ki bu yaratım sürecinde, o üç sesin, Geza Schoen’in zihninde canlandırdığı üç koku profili olarak hayata geçtiğini söyleyebiliriz.

Bu projenin küratörlüğü, Unsound’dan Malgorzata Plysa ve Mat Schulz tarafından yapıldı. İlk defa 2014 yılında New York’taki Unsound Festivalinde başlatılan fikirle, Ekim 2014’te Polonya’daki Krakow Ulusal Müzesi’nde sunuldu. Buradaki amaç bir nörolojik durum olan sinestezi yardımıyla parfüm/koku ile ses/müzik arasında bağ kurmaktı.

2014 yılında Ephemera by Unsound olarak bir niş parfüm markası benzeri oluşumla üç ayrı parfüm piyasaya sürüldü. Bass, Noise ve Drone isimli üç parfümün ardından başka bir koku piyasaya sürmediler. Bass, bu üç parfümün muhtemelen en bilineni ve başarılısı olarak gösteriliyor. Bir süredir kullandığım Bass, müzisyen Steve Goodman’ın çocukluk anılarındaki yanmış elektrikli süpürge kokusuna benzemesi için tasarlanmış. Tabii Geza Schoen, Bass’ı dumansı ağaç, rom, deri, mastik, çay, castoreum ve yosun notalarıyla zenginleştirmiş.

Bass’ın açılışı koyu, karanlık ve derimsi tarza yakın şekilde gerçekleşiyor. Hafiften hayvansılık barındıran başlangıcı dumansı ve pek benim sevdiğim gibi değil. Orta kısma geçildiğinde hayvansı kısmı geride kalıyor. Orta notalarda yeşil sayılabilecek harika tütsüyle yoluna devam ediyor Bass. Yüksek kaliteli, köksü, nemli tütsüye belki de karanlık vetiver de eşlik ediyor. Orta bölüm detaylı ve zengin kokmasa da çok doğal ve başarılı, hafiften Encre Noire’yi andırıyor. Kapanışta yine tütsü var ama bu sefer odunsu kısım öne çıkıyor. Tütsü geri planda kalmayı tercih ediyor. Yine müthiş kaliteli ve doğal odunsuluk, koklamaya doyamamayı beraberinde getiriyor Bass’ın alt notalarını.

Başlangıcıyla biraz burnu zorlayan plastiğimsi/hayvansı açılışın ardından şahane orta-alt notalara sahip eserle karşı karşıyayız. Çoğu kişinin iddia ettiğinin aksine bence Bass, çok karanlık ve koyu bir parfüm değil, başlangıcını saymazsak. Orta kısımda ilginç şekilde yumuşayan ve neredeyse yeşil-köksü kokan tütsü, bence parfümün başrol oyuncusu. Tütsüye genel anlamda en büyük desteği ağaçsı koku formu veriyor. Bu anlamda tütsü-ağaç kokusu diyebilirim Bass için.

Büyük resme bakacak olursak, müthiş bir nota zenginliği ve detaycılık yok Bass’ın kompozisyonunda. 2-3 nota üzerinden ilerleyen, sürprizsiz bir arkadaş fakat orta bölümden itibaren kalitesi ve doğallığıyla takdiri hak ediyor. Günümüzün şeker bombası berbat parfümlerine asla benzemeyen Bass, neyse ki tatlılığı olabildiğince az yansıtmış kokusuna. Yine de eski-köhne kokmuyor, gayet günümüze yakın hissettiriyor sizi.

Renkleri duymak, şekilleri tatmak, sesleri koklayabilmek… Ephemera koku projesinin amacı sinestezi denilen bu duruma gönderme yapmak ve deneysel bir iş ortaya çıkarmaktı. Bass’ın resmi tanıtımında parfümün bir süre çalışan elektrikli süpürge kokusunu andırması planlandığı söylense de sonuç pek öyle değil bence. Hangi elektrik süpürgesi tütsü ve sedir-meşe ağacı gibi kokar ki? Nörolojik bir hastalık olarak tanımlanan sinestezinin, ünlü şairler, ressamlar, yazarlar ve sanatçılarda görülen durum olduğu konusunda yazılara rastlayabilirsiniz. Sanırım henüz sinestezik olmadığım için Geza Shoen’in elektrik süpürgesi çağrışımını yakalayamadım. Yine de harika bir odunsu, yosunsu, vetiverimsi tütsü parfümü Bass. Yukarıda da belirttiğim gibi genel tarzı biraz Encre Noire’yi anımsattı bana.

EDP formundaki Bass’ın kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Performans anlamında sizi üzmeyecektir, tabii parfümü dünyada satın alabilecek internet sitesi bulabilirseniz. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/8

20 Şubat 2019 Çarşamba

Estee Lauder – Amber Mystique (2013)

Amerika merkezli kozmetik devi Estee Lauder’in geçmişi harika klasiklerle dolu olsa da böylesine küresel firmanın durmadan yoluna devam etmesi gerekiyor. Zaten markanın son yıllarda piyasaya sürdüğü parfümlerin fazlalığına bakarak sıkı çalıştıklarını söyleyebiliriz. Özellikle 2010 yılından sonra güçlü rakipleriyle baş edebilmek için daha çok parfüm ürettiğini görüyoruz Estee Lauder’in.

2011 yılında, Estee Lauder’in, son yılların yükselen pazarı Ortadoğu temasına yönelik parfümü Wood Mystique piyasaya sürüldükten iki yıl sonra ikinci Mystique isimli parfüm de raflardaydı. Amber Mystique ile iki parfümlük seri haline gelen Mystique’lere aradan geçen yılların ardından başka üye katılmadı. 2019 yılının başları itibariyle iki parfümden oluşan Mystique’lerin Amber’i ile bir süredir birlikteydim. Bakalım bana neler hissettirmiş Amber Mystique.

Parfümün açılışı tatlı kırmızı meyveler ve öd-gül ikilisiyle gerçekleşiyor. Başlangıçtaki meyveler ahududuyu andırıyor. Gül ise kırmızı ve lezzetli kokuyor. Meyveli gül olarak tanımlanabilecek üst notaları çok güzel. Orta kısımda gül ağırlığını devam ettirirken geri planda baharatlar beliriyor. Tabii öd ağacı ve kuru deri de orta bölümde kendisine yer buluyor. Orta bölüm de fena değil. Kapanışta parfüme ismini veren amberi görüyoruz. Parfümün genel gidişatına uygun verilmiş amber, egzotik ve neredeyse tütsümsü. Gül ve tütsü son kısımda iyi iş görüyor diyebilirim.

Amber Mystique tenimde tatlı, kremsi, dumansı lezzetli, neredeyse mayhoş meyveli kırmızı gül-öd-baharat kokularını öne çıkardı. Tuzlu sayılabilecek ama ferah denemeyecek harika güle eşlik eden ahududu gayet kaliteli verilmiş ki parfümlerde pek sık göremiyoruz bu durumu. Öd ağacının o kendine has ilacımsı kuru havası sınırlı şekilde vurgulanmış bu parfümde. Baharatlar öne çıkıp, rol çalmaya kalkmıyorlar. Kullanmaya başlamadan önce ismindeki ambere takılmıştım. Kullanım sürecinde gördüm ki Amber Mystique’de amber var ama gül teması daha öne çıkmış. Bu anlamda koyu-yoğun amber parfümü değil.

Amber Mystique, son zamanlarda kullandığım en güzel gül-öd temalı parfümlerden birisi. Gül merkezli parfüm çoğu markada var ama öylesine kötü veriliyor ki gül esansı kullanmak eziyete dönüşüyor. Burada oldukça kaliteli ve meyveli verilmiş gül, gayet naif, yumuşak, hafiften kadınsı ama kullanım döneminde erkeklerin rahatlıkla kullanabileceğini hissettirdi bana.

Açıkçası çok umudumun olmadığı bu parfüm sürpriz şekilde güzel çıktı. Biraz niş markaların gül-öd merkezli parfümlerini andırıyor Amber Mystique. Tabii ilk aklıma gelen Montale’nin parfümlerine benzediği oldu. Biraz Black Aoud’u andırıyor ama ondan daha kullanılabilir ve kompleks. Azıcık da Dior’un Oud Ispahan’ını hatırlatıyor. Çok koyu, ağır ya da bıktırıcı Arap esansları gibi değil Amber Mystique. Evet, gizemli ve karanlık tarafı var ama genel olarak çoğu kişinin benimseyebileceğini düşünüyorum.

Sonuç olarak bu EDP çok hoş, sıcak, modern, yumuşak, abartısız, yüksek kaliteli, kalıcı ve etrafa yayılımı iyi bir arkadaş. Parfümün tek kötü tarafı, üretiminin çok büyük ihtimalle bitirilmiş olması. Tam bir kış parfümü olduğu söyleyebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Karmaşa’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

11 Şubat 2019 Pazartesi

PRYN Parfum – Turkish Leather (2016)

Yeni parfümler denemek bir anlamda dünyanın farklı yerlerini keşfetmeye benziyor bence. Meraklı ve sürekli yeni/farklı kokular peşinde koşan parfümseverler, bir anlamda günümüzün modern seyyahlarına benzetilebilir. Nereden mi çıktı şimdi bu benzetme?

O zaman sizi Tayland’a götüreyim. Prin Lomros adında bir Tayland’lı, kendi tasarladığı parfümleri PRYN Parfum markasıyla dünya niş sektöründe görücüye çıkardı 2016 yılında. Prin Lomros’un tutkusu olan parfümlere sanat eseri olarak baktığı ve her kokusunun geri planında hatıralar ve hikayeler olduğunu belirtmesi şüphesiz ki anlamlı. Bu yepyeni niş markayla bende ilk defa tanışıyorum. PRYN’nin en popüler ve dünyada en çok ilgi gören aynı zamanda en çok satan parfümü ise Türkler için bir sürprizi barındırıyor.

Turkish Leather, 2016 yılında piyasaya sürüldü ve kısa sürede niş parfüm meraklılarının ilgisini çekti. PRYN, bu popüler parfümün ismini Türk Derisi olarak seçmiş ve açıklamasında da özetle şunları söylemiş: “Türkiye, batı ve doğu kültürlerinin kesiştiği egzotik bir ülke. Rakı, baharatlar ve anasondan imal edilen geleneksel bir Türk içkisidir. Lokum ise badem pudrasından yapılır ve tatlıların kraliçesi olarak adlandırılır. Çölün kralı da denen meyveyse hurmadır. Geleneksel tütsü ve öd ağacı kokusu heryerde bulunabilir.”

Bu açıklamaya bakarak PRYN markasının çoğu batılının düştüğü hatalara düştüğünü ve Türkiye’yi “rakı-lokum-hurma-tütsü/öd ağacı” olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Oysa ki ne hurma ne de tütsü/öd ağacı Türk kültürüne ait değildir, ağırlıkla Arap kültürüne aittir. Demek ki Uzak Doğu ülkesi Tayland’da bile Türk ve Arap kültür temaları birbirine karıştırılabiliyormuş. Neyse konumuza dönelim.

Turkish Leather, kendi internet sitesinde baharatlı-tatlı-deri tarafına yakın görülmüş. Açıklanan notalarıysa oldukça ilginç: Rakı, lokum, yenibahar, karamelize hurma, Fransız ladeni, Laos ödü, tütsü.

Parfümün başlangıcı kuru ve keskin baharatlar ve tütsüyle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki yenibahar bu baharatlı yoğunluğun sebebi olabilir. Orta kısma geçildiğinde kuru baharatlar ve tütsüye tatlılık ekleniyor. Yine açıklanan notalara baktığımda hurma benzeri koku algılıyorum. Belki de karamelize edilmiş hurmayı andırması için bu yola başvurulmuş. Son kısımda baharatlar azalırken, tatlı deri tarafına yakın duruyor koku profili. İlginç bir şekilde gerilerden meşe yosunu geliyor sanki. Kapanışta epey zayıflıyor Turkish Leather.

Parfümün açılışında neredeyse metalik-yeşil odunsuluk, kuru tütsü ve karabiber-karanfil-tarçın benzeri baharatlar bulunuyor. Bütün bu notaları genellikle sevdiğim için güzel başlangıcı var diyebilirim. Orta kısımda tatlılığı artan parfüm, başlangıcındaki gibi neredeyse karanlık sayılabilecek tarzda ilerliyor. Orta bölümde tatlımsı hurma ve az da olsa plastiğimsi hissiyat veren derinin uyumu fena değil. Derinin genel verilişi süetimsi denebilir.

Bence bu arkadaş baharat-tütsü-deriyi merkeze almış. Keskin ve kuru baharatlar üst ve orta notaları adeta domine ediyor. Tütsü de başlangıçta ve orta-son kısımda etkisini hissettiriyor. Deri-hurma hissiyatı orta-alt kısımda görülüyor ya da bana öyle geliyor.

Sonuç olarak çok başarılı bir parfüm Turkish Leather. Harika baharatlar biraz Serge Lutensvari kullanımı hatırlatıyor. Hatta tatlı deri bile Serge Lutens parfümü kokluyormuş gibi izlenim verebiliyor. Kalite anlamında sorunsuz ve koku güzelliği olarak da gayet iyi. Eğer siz de benim gibi koyu/karanlık tütsü-baharat-deri tarzını seviyorsanız sağlam bir seçenekle tanıştınız şu andan itibaren.

Birşeyden daha bahsedeyim. PRYN’nin internet sitesinde Turkish Leather’ın içeriğinde rakı, öd, kakao, lokum olduğundan bahsedilmiş. Ben ne rakı kokusu ne öd ağacı ne de kakao algıladım. Yani rakı kokusu bekleyen arkadaşlar hayal kırıklığı yaşayabilir.

Yine bu markaya özgü bir durumdan bahsedeyim. İnternet sitesinde Turkish Leather’ın Eau de Parfum Intense diye bir konsantrasyona sahip olduğu belirtilmiş. EDP Intense çok kullanılan bir terim değil. Bu duruma bağlı mı bilemiyorum ama güçlü ve sağlam bir parfüm. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı fena değil. Gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın bence. Tam bir kış parfümü olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Koku Güzelliği:10/8