30 Aralık 2019 Pazartesi

Montale - Aoud Queen Roses

Yine kulaklıktan gelen, zihnimde uçuşan ritmler ve The Cure’un solisti Robert Smith’in eşsiz sesiyle amaçsızca dans edesi geliyor insanın… Oysa The Cure wikipedia’ya göre gotik rock gurubu, asla dans müzik yapmıyorlar. Ve ne tesadüf ki Friday I’m in Love’u dinliyorum hem de gri ve soğuk cuma günü. Bu şarkı kesinlikle gotik değil, hayat enerjisi aşılıyor:

Pazartesi maviyse umurumda değil
Salı griyse ve çarşamba da öyleyse
Perşembe seninle ilgilenmiyorum
Bugün Cuma, ben aşığım

Geçtiğimiz haftalarda az takipçili ama havalı 🙂 instagram hesabımda bir parfümsever arkadaşımız, ara ara dinlediğim müzikleri de paylaşmamı istemeseydi bu yazının başlangıcı muhtemelen şöyle olacaktı:

“2019 yılının sonları itibariyle 140’a yakın parfüme imza atan Montale niş parfümevi, onlarca Aoud isimli parfümünün ardından büyük bir sürpriz yaparak Aoud Queen Roses isimli sıradışı esere imza atmış!”

Her makul parfümsever gibi Montale’nin Aoud’la başlayan parfümlerini saymayı bırakmış birisi olarak Queen Roses ile karşıma nasıl koku formu çıkacağını tahmin ediyordum: Gül ve Öd ağacı.

Çılgınca saldırgan ve batı insanının zihin/algı/hissayat/duygu dünyasını sarsmak için üretim yaptığını düşünmeye başladığım Montale’nin Aoud Queen Roses’ine tabii ki bir doğu zihin dünyasına sahip birisi olarak önyargılı yaklaştığımı saklayamam. İyi de hangimizin önyargıları yok ki?

Her ne kadar üst paragraftaki teorimi çürütse de Montale’nin internet sitesinde Aoud Queen Roses’ın Gine’den gelen hibiskus çiçeği ve Grasse ile Arabistan’dan gelen gülle karıştırılarak oluşturulduğundan bahsedilmiş. Son tanıtım cümlesi tabii ki çarpıcı seçilmiş: “Doğu Prensesine layık bir öd.”

Sorun değil, teoriler ve komplolar çürütülmek içindir. Aoud Queen Roses’ın açılışı adeta Montale klasiğiyle imzalanmış: “Eczane deposu gibi kokan acımsı ve kuru öd ağacının yanında konumlanmış attarımsı, hacı yağımsı güçlü ve agresif gül. İlk saniyeler ve dakikalar, milyonlarca Montale parfümündeki gibi. Bu koku patetizmine zavallı burnum alışık ama hayatında ilk defa Montale parfümü kullanan masum ve deneyimsiz kokusever Selda hanım (Bu parfümü bana yolladığı için teşekkür ederim) gibi, fenalık geçirme aşamasına gelebilirsiniz. Mümkünse üst notaları, bir üniversite hastanesinin acil servisinin yakınlarında koklayın, ne olur ne olmaz.

Orta bölümü var mı bu parfümün bilemiyorum ama öd ağacının geriye çekilmesiyle kıpkırmızı güzel, ağır, karanlık ve gerçekçi gül/gül yaprağı temasına belli belirsiz eşlik eden sıcak baharatın (ilginç şekilde gül soğuk ve serin kokuyor) dışında leziz kırmızı meyveler var mı yoksa kimi yorumcuların kırmızı şaraba benzettiği akor nedir emin değil. Çünkü o bir Montale parfümü, onu koklarken çoğu zaman hangi notayı içinize çektiğinizi tahmin edemiyorsunuz.

Son kısımlar, üst-orta bölümle paralel ilerliyor. Büyük değişim yaşanmayan kapanışta, vahşi bir atın uysallaşıp, evcilleştiğini düşündürtüyor Aoud Queen Roses. Her bitişin ruhlarda bıraktığı hüzün, onun alt notalarında da var.

Açıklanan notalarında paçuli, öd ağacı, hibiskus, gül ve deri varmış Aoud Queen Roses’ın. Baskın deri hissedilmese de geri planda kalmayı tercih eden deriye benzemeyen deri kullanımıyla (ünlü Aoud Leather’ı hatırlayalım) yine kendisine özgü format geliştirmiş galiba Pierre Montale. Sonuç olarak parfümün ana temasını baskın kırmızı gül, öd ağacı ve misk oluşturuyor. Yine koyu yine ilacımsı yine sert yine kullanması zor yine sanatsal yine Arap-Ortadoğu coğrafyasına göz kırpan yine günlük hayatın akışına uyamayacak yine agresif yine çarpıcı bir gül-öd parfümü gelmiş Montale’den.

İsminden (Queen) ve kokusundan (feminen sayılabilecek gül) kadın parfümü olduğunu anladığımız Aoud Queen Roses, benim gibi çoğu kokuyu uniseks kategoriye çekmeye çalışan faniye bile dişil geldi. Hele ki onu bol bol üzerime sıkıp, soğuk ve karanlık sokaklarda ellerim ceplerimde yürürken, bir taraftan sokak kedilerine selam verip diğer taraftan şapkası kürklü montumdan yayılan efemine notalar, kendimi tedirgin hissetmeme sebep olmadı desem yalan olur. Yine de her şeye rağmen günlerden cuma gecesi ve The Cure’un Friday I’m in Love şarkısında söylediği gibi:

Pazartesi maviyse umurumda değil
Salı griyse ve çarşamba da öyleyse
Perşembe seninle ilgilenmiyorum
Bugün Cuma, ben aşığım

Çalışkan parfümör Pierre Montale’nin paletinden çıkan Aoud Queen Roses, tam bir kış canavarı. Havanın 5 derecenin altına düştüğü günlerde onu kullanmanın çok daha iyi sonuç verdiğini deneyimleyerek öğrendim, sıcak ofis ortamındaysa şaşırıp kaldı Aoud Queen Roses. On sekiz yaşındaki kız arkadaşları sahnenin gerisine alalım çünkü Aoud Queen Roses, kraliçelere ve orta yaş gurubu kadınlara uyacaktır.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Aralık 2019 Çarşamba

Christian Dior – Hypnotic Poison EDP (2014)

1998 yılında Dior’un piyasaya sürdüğü Hypnotic Poison’un inanılmaz başarısının ardından, Hypnotic isimli devam parfümleri gelmeye devam ediyor. Kendisi Poison’un devam parfümü olan Hypnotic, öylesine büyük satış rakamlarına ulaştı ki Poison’u gölgede bırakmakla yetinmedi, Hypnotic isimli de yeni seri oluşmasına vesile oldu. 2019 yılının son günleri itibariyle yedi parfüme ulaştı Hypnotic Poison’lar.

İlk Hypnotic Poison EDT formundaydı. 2014 yılında akıllıca bir hamleyle EDP versiyonu raflardaki yerini aldı. Hypnotic Poison Eau de Parfum’un resmi tanıtımında Arap yasemini, tonka fasulyesi ve vanilya öne çıkarılmış. Şişesinin ise yasak meyvenin ihtiraslı örneği olduğu söylenmiş.

Parfümün açılışı portakal çiçeği ve meyan kökü-badem temasıyla gerçekleşiyor. Mentollü meyan kökünü andıran üst notalar ablası Hypnotic Poison EDT’yi hatırlatıyor fakat pek bana göre değil. Orta kısımda bademli meyan kökü daha sakinleşiyor ve tonka fasulyesiyle koku formu yumuşuyor. Tabii tonka fasulyesinin etkisiyle orta bölümde tatlılık artıyor. Oysa başlangıcı kuru denebilir. Sonlarda harika vanilya görevi devralıyor. Meyan kökü ve bademin zayıflamasıyla kendisini gösteren yumuşak ve kaliteli vanilya hem gerçekçi hem de lezzetli.

Hypnotic Poison EDP, doğal olarak 1998 çıkışlı ilk Hypnotic Poison’a benziyor. Buradaki benzerlik EDP’nin olgun ve ayakları daha fazla yere basan tavrıyla ilginçleşiyor. İlk Hypnotic Poison EDT, vamp, seksi ve gem vurulamaz genç kadını simgelerken, EDP versiyonu daha modern, sakin, rafine ve görmüş geçirmiş hanımefendiyi çağrıştırıyor.

Hypnotic Poison Eau de Parfum’u, hiç kuşkusuz ki ilk Hypnotic Poison EDT ile karşılaştıracağım. Başka hangi parfümle rekabet edebilir ki bu koku formu. Ancak kendisiyle yarışabilir. Saldırgan, koridor kokusu formundaki EDT, benzersiz karakteriyle hayranlık uyandırmıştı fakat birçok kişi tarafından da fazlaca iddialı ve itici bulunmuştu. EDP, daha yuvarlak hatlara sahip Hypnotic Poison olarak düşünülebilir. Gerçi yeni EDP’nin içeriğindeki meyan kökü ve bademi parfümlerde hiçbir zaman sevemiyorum. Benim için bu iki itici içeriğe sahip parfümü burnumun sahiplenmesi çok mümkün görünmüyor. Siz yine de Hypnotic Poison EDT’yi kullanması zor buluyorsanız, EDP versiyonuna şans verin. Belki ona aşık olanlar kervanına katılırsınız.

Sakinleşmiş ve yumuşamış hali bile genel beğeniye uyar mı emin değilim. EDP’nin konforlu koktuğunu ve etraftan övgüler alıp, alamayacağınız konusunda şüphelerim var.

Sonuç olarak dikkat çekici ve çarpıcı Hypnotic DNA’sını sürdüren EDP versiyonu, ablası EDT kadar agresif değil. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımı beklediğimden düşük oldu. Sonbahar-kış dönemi için kullanmayı düşünmenizde fayda var.

EDP’nin kokusunu ünlü burun Francois Demachy tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

20 Aralık 2019 Cuma

Ormonde Jayne – Rose Gold (2016)

İngiltere merkezli niş parfümevi Ormonde Jayne, son yıllarda büyük atak yaparak, arka arkaya yeni parfümlerini dünya kokuseverlerine sunuyor. Gösterişli ve provakatif kampanyalar yapmayan Ormonde Jayne’nin 2014 yılında Gold Collection isimli serisi hayata geçmişti. 2014 çıkışlı ilk parfüm Black Gold’du. Serinin ikinci parfümü 2016 yılı çıkışlı Rose Gold oldu. 2017 yılında da White Gold görücüye çıktı.

Ormonde Jayne’nin internet sitesinde Rose Gold’un iddialı ve canlandırıcı gül parfümü olduğu vurgulanmış. Doğru yerde kullanmaya bağlı olarak bir fıs uygulamanın yeterli olabileceği söylenmiş. Ayrıca sizi sıradışı hale getirebilecek büyüleyici ve görkemli olduğu da belirtilmiş.

Rose Gold’un açılışı serin-soğuk turunçgiller ve gülle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, bergamot ve portakal çiçeği özütü varmış. Üst notaları ferah olmayan turunçgilli gül temasına yakın denebilir. Başlangıcı gayet güzel. Orta bölümde ilginç şekilde serin tarafını kenara bırakıp, sıcak, neredeyse baharatlı, sabunsu, kremsi, vazelinsi karanlık gül kokusuna yerini bırakıyor. Yine resmi orta notalarında taif gülü, karanfil, yasemin, orkide ve nilüfer var. Orta kısımda artan gülün sebebi belli ki taif özütü. Taif gülüne eşlik eden karanfil-karabiber ve en gerideki sabunsu, yağlımsı yasemin, parfümün orta kısmına imzayı atıyor. Sonlarda gül yine etkili. Baharatlar kapanışta algılanabiliyor. Alt notalarda gülle birlikte verilen öd ağacı ve sandal ağacı, onun harika şekilde sonlanmasını sağlıyor.

Rose Gold, isminden de anlaşılacağı üzere gül ağırlıklı denebilir. Rose Gold’un farklı yanları şöyle sıralanabilir:

1) Başlangıçtaki serin turunçgilli gül
2) Parfümlerde çok sık görmediğimiz taif gülü
3) Hem kırmızı hem de şeffaf şişeye sahip olması
4) Schinus Molle (Türkçeye yalancı karabiber olarak çevrilmiş) notası.

Rose Gold, Türkiye’deki birçok kişinin koklaması halinde hacı yağlarını andıran güle benzetebileceği temaya sahip gibi. Bu durum çok anlaşılmaz değil çünkü koyu, ağır ve yağlımsı gül gibi kokan bir arkadaş. Başlangıçtaki soğuk turunçgillerin gayet farklı yöne çektiği Rose Gold, orta bölümde ödünsüz gül parfümüne dönüşüyor. Bu andan itibaren kullanması ve sevmesi zorlaşıyor. Aynı zamanda genele hitap etme olasılığı düşüyor fakat sanatsal fonksiyonlarını da göstermekten geri kalmıyor.

Rose Gold, Ormonde Jayne’nin internet sitesinde bahsettiği gibi yüzde otuz saf yağı içinde barındırdığını hissettiriyor. Bunu da baskın ve dolgun yapısıyla gerçekleştiriyor. Onun artistik gül parfümü olduğu belli. Ana akıma hitap etmeyen, niş parfümlere aşina olmayan kişilerin pek ilgisini çekmeyecek fakat düşünce olarak anlamlı bir deneme. Sonuç ise orta kısımda garip şekilde sabunsu hissettiren, başlangıcında ve sonlarında başarılı kokan bir eser.

Rose Gold’a aşık olmasam da bazı niş parfümlerin aksine giyilebilir buldum. İçeriğindeki gül ve çiçekler sayesinde kadın kullanımına yakın durduğunu söyleyebilirim. Çarpıcı ve farklı kokusuyla, gül merkezli parfümlerin içinde kendisine yer edinebilecek mi ilerleyen yıllar bize gösterecek.

Farklı kaynaklarda Rose Gold’un kokusunu Geza Schoen’in yaptığı yazılmış. Pure Parfum formundaki Rose Gold’un kalıcılığı gayet iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. 435 dolarlık inanılmaz yüksek fiyatına istinaden denemeden almanın hiç de iyi fikir olmadığını söylemeliyim. Tematik ve ağır yapısı, günlük kullanımdan ziyade akşam saatlerine uygun hale getiriyor onu.

Koku Güzelliği:10/7

15 Aralık 2019 Pazar

Nikos – Sculpture Homme (1995)

Yunanistan doğumlu Nikos Apostolopoulos’un, Paris Sorbonne’da siyaset bilimi okumasının ardından, uluslararası hukuk alanında doktora yapması onun ne kadar zeki ve başarılı olduğunu gösteriyor bize. Böylesi eğitimden sonra tamamen farklı alana yönelip, kariyerine 1985 yılında erkekler için özel giyim koleksiyonu tasarlayarak başlaması herkes için şaşırtıcı olmuştu muhtemelen. Sonrasında mayo, erkek ve kadın hazır giyim tasarımlarıyla markasını büyüttü Nikos. 1990’lı yılların ortalarında da parfüm işine girdi.

Markasının ismini Nikos olarak belirleyen bay Apostolopoulos, ilk parfümünü 1994 yılında Sculpture Femme ismiyle piyasaya sürdü. Hemen ardından Sculpture Homme adıyla erkek parfümü raflardaki yerini aldı. İlk çıktığı zamandan itibaren büyük başarı sağlayan ve çok satan Sculpture Homme, resmi tanıtımında erkeksilik temasını pazarlama kampanyasında öne çıkarıyor. Nikos markasının internet sitesinde Homoerotik mitolojik tanrılara atıf yapılan Sculpture Homme ve onun kokusu, tanıtımda maskülenlik temasını sonuna kadar kullanıyor. Parfümün reklam afişlerinde bu durumu rahatlıkla görebiliriz.

Sculpture Homme’nin açılışı tatlı ve buruk limonla gerçekleşiyor. Üst notalarda ekşi ve şekerli limon baskın. Normalde limonu sevmeme rağmen buradaki şekerli limon pek ilgimi çekemedi. Orta bölümde limon geri çekilirken erkeksi çiçekler ve tonka fasulyesi partiye katılıyor. Başlangıçtaki tatlılık orta bölümde de devam ediyor. Son bölümde amber ve vanilyayla kapanışı yapıyor. Alt notaları muhtemelen parfümün en güzel tarafı diyebilirim.

Sculpture Homme, 1990’lı yılların ortalarında dünyaya gelmesine rağmen hala modern ve yeni nesil erkek parfümlerini andırıyor. Bu da döneminin ötesinde tasarıma sahip olduğunu gösteriyor. Parfümün genelinde şekerli turunçgiller, tonka fasulyesi ve erkeksi çiçekler rol alıyor. Büyük resimde fazla değişmeyen, düz çizgide ilerleyen, herkese hitap edebilecek koku formuna sahip denebilir.

Yine söyleyeyim, limonu, tadını, kokusunu ve hatta rengini bile çok severim. Onun içindir ki limon merkezli parfümlere ayrı ilgim olduğu söylenebilir. Sculpture Homme, başlangıçta limonla gerçekleşiyor ama sevmek ne mümkün üst notaları. Sinir bozucu şekilde şekerli ve buruk verilen açılıştaki turunçgillerden sonra karşımıza çıkan tonka fasulyesi, onu modern parfümlere yakınlaştırabilir ama tatlılığı artırıyor. Ne başlangıçtaki limonu ne de orta kısımdaki tonka fasulyesini sevemedim. Parfümün hoşuma giden tek yeri sonları oldu.

Sculpture Homme, daha önce denediğim şu üç parfüme benziyor: Diesel – Plus Plus Masculine, 24 Perfumes ve Montale – Wood & Spices. Azıcık da Versace Pour Homme’ye benziyor sanki. Başta saydığım üç parfümü de çok sevememiş, itici bulmuştum. Sculpture Homme de benzer hisleri uyandırdı. Garip şekilde gıcık olan kokusu iddia edildiği gibi fazlaca erkeksi sayılmaz çünkü içeriğindeki tatlılık, onu eski tarz maskülen şiprelerden uzaklaştırıyor. Aramın pek iyi olmadığı fujerlere yakın diyebilirim.

1990’lı yılların bu ünlü parfümü, bugün için eski popülerliğini kaybetmiş gibi görünse de hala onu severek kullanan erkekler mevcut. EDT formundaki Sculpture Homme’nin performansı ortalama seviyede denebilir. Kalıcılığı idare eder, etrafa yaylımıysa ilk patlamada güçlü fakat ilerleyen saatlerde zayıflıyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını düşünüyorum. Serin yaz akşamlarında kullanmak için de ideal.

Kokusunu bugün de başarılı ve bazı çok popüler işlere imza atan parfümör Michel Almairac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

10 Aralık 2019 Salı

Vertus – Night Dose (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerinden Night Dose, diğer eserlere göre biraz geri planda kalmış diyebilirim. Uzun zamandır dolabımda duran ve havaların serinlemesini beklediğim parfümlerden Night Dose’un mevsiminin geldiğini düşünüyorum.

Night Dose’un resmi tanıtımı şöyle yapılmış: “Safran ve eşsiz çiçeklerin sıcak odunsu notalarla buluşmasından ortaya çıkan derin ve mistik bir harman. Sizi doğu ile batının buluştuğu yere, her iki kültürün de zenginliklerine doğru yolculuğa çıkaracak.” Çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılabilecek Night Dose’un açıklanan notalarında sevdiğim kokular var: Mirabelle, erik, hindistan cevizi ve meşe yosunu. Bakalım Night Dose’da bu öğelerden hangisi baskın şekilde verilmiş.

Parfümün açılışı yoğun safranla gerçekleşiyor. Kuru ve acımsı verilen safran neredeyse öd ağacıyla birlikte verilmiş gibi. Benim için fazlaca safranlı kokan üst notalardan sonra orta bölümde meyvelerin hakimiyeti altına giriyor parfüm. Açıklanan notalarındaki kırmızı erik ve mirabelle, muhtemelen orta kısmın en baskın üyeleri. Safranın geriye çekildiği orta notalarda ekşi eriğe eklenen sıcak baharatlar ve gül, kokunun yönünü değiştiriyor. Son kısımda eriğimsi mayhoş meyvelere eşlik eden güle misk ve biraz da sandal ağacı ekleniyor. Orta kısım ile alt notalar paralel ilerliyor.

Night Dose, özetle sıcak meyveli, baharatlı gül parfümü. Kokunun ana aksını orta kısımdan itibaren kaliteli ve lezzetli erik oluşturuyor. Buradaki erik ferah ve yazlık olarak düşünülmesin. Koyu, dolgun ve karanlık sayılabilecek erik, sıcak ve gerçekçi verilmiş. Başlangıçta yüksek dozdaki safranı çok sevemedim. Neyse ki safran 10-15 dakikalık ilk bölümden sonra oldukça geriye geçiyor. Parfümün asıl kokusu orta kısımdan itibaren kendisini gösteriyor.

Eriğe eşlik eden gül, kadınsı ve gül suyu kıvamında değil. Uniseks kullanıma uygun gül ve ekşi erik teması, fikir ve uygulama olarak başarılı denebilir. Buradaki gül de meyveler gibi biraz karanlık ve kendisini açık etmek istemiyor adeta. Ilık-sıcak günler için ferah meyveli parfümden ziyade, serin-soğuk dönemler için tasarlanmış sıcak-koyu bir eser.

Parfümün en ilginç notası kuşkusuz Mirabelle eriği. Parfümlerde fazla rastlamadığımız bu içerik, Chloe’nin kadın parfümü Nomade’de karşımıza çıkmıştı. Orada da buradakine benzer şekilde mayhoş koku katmıştı parfümün geneline. Night Dose’daki kullanımını da sevdim. Sanırım Mirabelle eriği temalı başka parfümlerin de peşine düşmem gerekecek bundan sonra.

Sonuç olarak başlangıcını saymazsak beğendiğimi söyleyebilirim Night Dose’u. Eriği parfümlerde kaliteli ve özenli verildiği takdirde çoğu zaman severim ki burada da fena kullanılmamış. Gül ise neyse ki fazlaca miske bulanmamış ve feminen verilmemiş. Yine bir Vertus parfümünde hoş bir uniseks denge kurulmuş. Hem kadınlar hem erkekler kullanabilir Night Dose’u.

Yukarıda bahsetmiştim fakat kullanım döneminde hindistan cevizi ve meşe yosununa baskın şekilde rastlamadım ne yazık ki. Genel olarak düz çizgide ilerleyen konforlu ve olgun meyveli parfüm kategorisine girebilir.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı yüksek değil. Vertus’un bazı performans canavarı parfümlerine göre etrafa yayılımı harikalar yaratamıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Aralık 2019 Perşembe

Hermes – L’Ambre des Merveilles (2012)

2004 yılında Eau des Merveilles ismiyle piyasaya sürülen Hermes parfümünün yakaladığı başarı üzerine devam parfümleri gelmeye devam ediyor. İlk Merveilles’in üzerinden on dokuz yıl geçti ve on sekiz parfümlük seriye ulaştı Merveilles’ler. Serinin en popüler iki devam parfümü Elixir ve L’Ambre olarak öne çıktı. Kullanım döneminde Elixir des Merveilles’i beğenmiştim ve şimdi sıra geldi L’Ambre des Merveilles’e.

Hermes’in internet sitesinde “Amber ve vanilya ile sarıp sarmalanmış, sıcak ve şehvetli, gizemli ve olağanüstülüğün harmanı” olarak tanıtılmış L’Ambre des Merveilles. Ayrıca parfümün yaratıcısı Jean-Claude Ellena “Sihrin parfümü. Kadın için amber ağacı, şaşırtıcı ve büyülü” olarak bahsetmiş L’Ambre’den.

Parfümün açılışı tatlı ve kremsi meyvemsi-turunçgil benzeri kokuyla gerçekleşiyor. Karamelimsi ve neredeyse pudralı üst notaları gayet güzel ve tanımlanması zor denebilir. Orta bölümde tatlı, kremsi yapı değişmiyor. Orta notalarda parfüme ismini veren amber ortaya çıkıyor. Burada kadifemsi ya da koyu-karanlık-egzotik amber bulunmuyor. Pudramsı, lezzetli ve modern amber onu koklayanları yumuşak ve kararlı şekilde selamlıyor. Son bölüm, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Kapanışta lezzetli vanilya ekleniyor amberin yanına. L’Ambre’nin bende çağrıştırdı hemen hemen bunlar.

Öncelikle bu parfümü hangi ana kategoriye yerleştireceğime karar veremedim. Tipolojik kafa karışıklığımı kenara bırakacak olursam bazı platformlarda oryantal vanilya olarak sınıflandırılmış ki haksız sayılmazlar. Gerçi buradaki oryantal taraf gayet modern, günümüze yakın, leziz, karamelimsi ve neredeyse gourmand. Büyük resimde vanilyamsı amberin ağırlığından bahsedebiliriz. Tabii kadınsı-sabunsu olmayan pudramsılığı ekleyebiliriz. Ve parfümün üzerinde dolaşan meyvemsiliği-turunçgilleri ve tuzlu karameli de eklemek lazım. Mandalina olduğunu tahmin ediyorum bu meyvemsiliğin kaynağını ama emin değilim.

L’Ambre, Merveilles serisine (denediklerime istinaden) uzak durmuyor. Kokusu 2004 çıkışlı ilk versiyondan ziyade Elixir des Merveilles’i andırıyor. L’Ambre sonuçta devam parfümü ve orijinaline benzemesi beklenirken, bir diğer devam parfüm Elixir’e daha çok benzemesi ilginç olmuş. Bu durumda L’Ambre’yi Eau ile değil de Elixir’le kıyaslamak daha doğru olabilir.

İsmindeki amberi görünce koyu, ağır, bayık amber kokusu beklerken ummadığım formla karşılaştım. L’Ambre, kullanımı ve sevmesi kolay harika bir amber parfümü. Ambere eklenen lezzetli ve kaliteli vanilya onu daha da cazip kılıyor. Parfümün yaratıcısı bay Ellena’nın genellikle muhteşem turunçgil kokuları üzerine uzmanlaştığını biliyoruz. Burada ferah ve yazlık koku formu yok. Yine de parfümün üzerinde belli belirsiz dolaşan portakal-meyve gibi notalar geziniyor. Farklı bir tarza sahip L’Ambre.

Bir taraftan da tanıdık geliyor kokusu. Kimi kullanıcıların deriye benzettiği orta kısımdaki hissiyat konusunda emin değilim. Bu algıyı Emporio Armani She ve Si yaşatmıştı bana enteresan şekilde. Hiç bahsedilmemiş fakat bu iki parfüme uzaktan olsa benzettim L’Ambre’deki amber-vanilya kullanımını. Tabii burada tuzlu karamel benzeri yapıyla onlardan ayrılıyor. Karamelimsi koku, çikolata gibi kokmuyor, adeta sucul karamel gibi fakat ferah da değil L’Ambre’nin genel tarzı.

Sonuç olarak oldukça beğendim L’Ambre des Merveilles’i. En az Elixir des Merveilles kadar güzel hatta ondan daha fazla sevdim. Şu haliyle Merveilles serisinin denediğim en güzel parfümü L’Ambre diyebilirim. Gayet basit, sade, ölçülü, kaliteli, lezzetli, benzersiz ve kalıcılık olarak da çok iyi iş çıkarıyor.

EDP formunda. Etrafa yayılımı çok güçlü değil ama ara ara kıyafetlerinizden kendisini size hatırlatıyor. Kalıcılığı gayet iyi, inatçı ve dirençli. Parfümün tasarımcısı Jean-Claude Ellena onu kadınlar için yarattığını söylese de bence erkekler de kullanabilir. Üzerime bol bol sıkıp dış mekanlarda kullanmama rağmen abartılı şekilde feminen davrandığını söyleyemem. Yine de hafiften kadınsı tarafa yakın duruyor.

Sıcak yaz mevsimi dışında serin-ılık-soğuk havalarda rahatlıkla kullanılabilir. Tabii sıcak ve amberli-vanilyalı yapısından dolayı sonbahar-kış döneminde daha iyi tepkiler vereceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5

1 Aralık 2019 Pazar

Giorgio Armani – Code Absolu (2019)

Giorgio Armani’nin 2004 yılında başlayan Code isimli parfüm macerası büyümeye devam ediyor. Her yıl, piyasada tutunamayan yüzlerce parfümün üretiminin sona erdiği sektörde, Code isimli kokulara yenileri ekleniyor. 2019 yılında en yeni Code aramıza katıldı. Absolu ismiyle hem kadın hem de erkek versiyonu raflardaki yerini alan Code Absolu’nun erkek olanına değineceğim.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde Code Absolu (erkek için) hakkında yine kısa tanıtım cümlelerine rastlıyoruz. Code Absolu’nun cesurca baştan çıkaran yeni parfüm olduğu söylenmiş. Ayrıca gözü pek, erkeksi, sofistike, kendine güvenen yönü vurgulanmış. Bakalım bahsettikleri kadar başarılı mı?

Code Absolu’nun açılışı oldukça tatlı, lezzetli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında portakal çiçeği, mandalina ve elma görünüyor. Şekerli mandalina ve portakal çiçeğine yakın duruyor üst notalar. Mayhoş meyveleri andıran başlangıcı, 2000 yılı sonrası üretilen birçok yeni nesil modern erkek parfümüne benziyor. Orta bölüme geçildiğinde tatlı-şekerli yapı devam ediyor. Lezzetli meyvelere eklenen baharatlar ve tonka fasulyesi, parfümün ana aksını oluşturuyor. Orta kısımda tonka fasulyesinin büyük ağırlığı olduğunu söyleyebilirim. Sonlarda yine değişim yok. Tonka fasulyesi biraz geri çekilirken, şekerli, lezzetli ve kremsi vanilya ekleniyor partiye. İşte size Code Absolu’nun kısa özeti.

Karşımızda lüks ana akıma hizmet eden Giorgio Armani markası ve onun popüler olması, çok satılması için kurgulanmış parfümü Code Absolu var. Bu pencereden bakacak olursak, Code Absolu’yu koklayan kadın-erkek çoğu kişinin beğenmesi üzerine tasarlanmış koku formunu sunduğunu anlamak zor değil. Code Absolu, modern, tiki ve bolca şekerli erkek parfümü enflasyonuna küçük bir katkı yapıyor sadece. Otuz yaş altına hitap edebilecek, ilk koklandığında oldukça beğenilip satın alınabilecek, güvenli denebilecek tarza sahip bu arkadaş yeni yol sunmuyor hayat ve koku yolculuğumuza.

Code Absolu açıkça diyor ki, “Sanatla işim yok. İdealist değilim. Vasat çoğunluğa hitap ediyorum. Derin, farklı veya sıradışı olmak başka parfümlerin işi. Görevim çok satmak, popüler olmak, suya sabuna fazla dokunmamak ve bol bol milyon Euro’lar kazandırmak Giorgio Armani’ye”. Tırnak içinde yazılan cümleler benim iç sesim mi yoksa Giorgio Armani parfüm birimi yöneticilerinin iç sesi mi tahmini size bırakıyorum.

Birçok ana akım moda markasının parfümlerini beğenmeyen ukala burnum, Giorgio Armani’nin parfümlerinin bir kısmını gayet sever. Si, She, He, Stronger With You ve Armani Eau Pour Homme beğendiğim Armani’ler ama Code Absolu’yu çok sevebildiğimi söyleyemem. Nefret etmedim ama bir şişesinin alınmaya değer olduğunu sanmıyorum. Kokusu fazlaca şekerli ve bu durum bir süre sonra zorlayıcı-bıktırıcı olabiliyor.

Geleyim devam parfümü meselesine. Code Absolu, bildiğiniz üzere Giorgio Armani’nin ünlü modern klasiği ve süper starı Code For Men’in devam kokusu denebilir. Her devam parfümü, çoğunlukla ilk versiyonuna benzer. Code Absolu da, 2004 çıkışlı ilk Code For Men’i andırıyor. Tabii ki birebir benzemiyorlar. Absolu, orijinal Code’a göre daha az karanlık. Ayrıca Absolu versiyonunda vanilya ve tonka fasulyesi daha baskın verilmiş. Baharatlar geri planda kalmış. Yine de Absolu’yu kokladığınızda, klasik Code For Men’den izler dikkatinizi çekecektir. Giorgio Armani’nin internet sitesinde Code Absolu’nun tanıtımında Rom (içki) notasından bahsedilmiş ama bence büyük oranda alkol-içki kokmuyor Absolu.

Güzel taraflarından birisi EDP olması. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Kimi kullanıcılar oldukça güçlü ve ağır demiş yayılımına ama bana o kadar saldırgan gelmedi. Tam bir kış parfümü. Ilık havalara bile uymaz Absolu. Barındırdığı fazlaca tatlı-şekerli hissiyata binaen çok erkeksi koktuğu söylenemez. Uniseks olarak bile kullanılabilir.

Kokusunu, 2004 yılı çıkışlı Code For Men’e imza atan Antoine Maisondieu tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6