pelin otu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pelin otu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2019 Pazar

Hugo Boss – Boss Number One (1985)

Alman moda endüstrisinin en önemli markası diyebileceğimiz Hugo Boss’un, 1920’li yıllarda başlayan hikayesi, 1985 yılında ilk parfümünü piyasaya sürmesiyle başka bir boyut kazandı. Her ne kadar kuruluşundan altmış yıl sonra ilk parfümünü çıkarsa da 2000’li yıllarda popüler parfümlere imza atarak dünya parfümerisinde önemli ticari başarılara imza attılar.

Her popüler parfüm güzel kokar mı tartışmasını başka yazıya bırakalım çünkü bir süredir Hugo Boss’un 1980’li yılların sonlarında tanınan fakat artık pek kimsenin bilmediği klasikle beraberim. 1985 yılı çıkışlı ve Hugo Boss’un ilk kokusu olarak tanıyoruz Boss Number One’ı. Hugo Boss, ilk parfümünü erkekler için piyasaya sürdü ve kısa zamanda klasikler arasındaki yerini aldı Boss Number One. Kimi yorumcular tarafından parfümün ilk çıkış isminin sadece Boss olduğu, ilerleyen yıllarda Boss’a Number One’ın eklendiğini belirtiliyor. Number One’ın eklenmesiyle Hugo Boss’un ilk parfümü olduğu vurgulanmış olabilir.

Boss Number One, kimi platformlarda aromatik fujer olarak sınıflandırılmış ki hiç de yanlış sayılmaz bu tespit. Parfümün açılışı eski-tozlu turunçgil, aromatik otlar, lavanta ve pelin otu (artemisya) ile gerçekleşiyor. Turunçgillerden nostaljik bergamot en önde olanı. Aromatik otlardan da fesleğen veya kekik benzeri bitkiler var muhtemelen. Pelin otu, 1970 ve 1980’li yılların erkek parfümlerinde sıkça kullanılan bir çiçek. Sevmesi zor kokusu olan pelin otuna lavanta destek veriyor. Orta kısımda tozlu turunçgil benzeri yapı devam ederken erkeksi çiçekler ekleniyor kompozisyona. Bu andan itibaren parfümün hitap ettiği maço-alfa erkeği tarzına doğru yol alıyor. Orta kısımda ana karakter değişmeden tütün ve bir parça meşe yosunu ekleniyor. Erkeksi gül de arkalardan hissediliyor. Son kısımda pürüzsüz ve yüksek kaliteli paçuli var ama bildiğimiz paçuliye pek benzemiyor. Daha çok ballı ve köksü olmayan çok başarılı bir paçuli denebilir. Tabii ki bir 1980’ler parfümünün çoğu zaman en güzel kısmı alt notalardır ve Boss Number One’da bu geleneği bozmuyor.

Uzun zaman önce kullandığım Boss Number One’ın küçük şişesini hala saklarım ve kokusu en ufak değişim göstermemiş bu geçen zaman içinde. Müthiş bir kalite ve rafine hissiyat, Boss Number One’da ilk belirtebileceğim özellik. Bu parfüm tekdüze hissiyat verse de harman olarak oldukça zengin ve detaylı. Kokusu hüzünlü/nostaljik/eski/tozlu bergamot kolonyalarını anımsatıyor çoğu zaman. Tabii erkeksi çiçekler ve genel yapıya entelektüel hava katan dumansı olmayan tütün, lavanta ve aromatik otların yadsınamaz rolü, 1980’li yılların en güzel armağanı meşe yosunu ve görüp görülebilecek en hoş paçuliyi içeriğinde barındırıyor.

Boss Number One, eski tarz maskülen parfümlerin tipik örneği. Bu parfümü 2019 yılında insanlara koklatsak, çoğu kişinin beğenmeyeceğine eminim. Tarzı, günümüzün modern parfümleriyle uzaktan yakından alakalı değil. Onun sabunsu ve erkeksi çiçeksi kokusu, doğal olarak üst yaş grubu erkekleri hedefliyor bugün için. Kırk yaş üzeri erkeklerin ve bu tür parfümleri geçmişte kullanan babaların parfümü olacaktır Boss Number One. Onun aromatik fujer tarzı, hafiften Brut’u anımsatıyor, paçuli kullanımıysa Givenchy – Gentleman’a yakın duruyor. Azıcık Aramis, birazcık Azzaro Pour Homme, Xeryus ve Gucci – Nobile, yine Boss Number One’ın yakın arkadaşları olarak düşünülebilir.

Ve benim açımdan köprünün altından çok sular aktı. Boss Number One’ı ilk kullandığım zamanlar henüz yeterli parfüm deneyimi olmayan meraklı ve hevesli bir gençtim. Bugün için yüzlerce parfümü koku hafızama yerleştirmenin ve yaşımın 40’lara çok az kalması sebebiyle, ilk kullandığım zaman ki kadar başarısız bulmadım onu. Tabii koku tarzı olarak yine de bana uzak. Ben daha çok 1980 hatta 1970’li yılların turunçgilli, meşe yosunlu şiprelerine hayranım. Bu tarz eski tip aromatik fujerlere karşı nedense çok merakım yok. Herşeye rağmen üzerimden yayılan kokunun nostaljik ve hüzünlü havasına, yüksek kaliteli sabunsuluğuna, rafineliğine ve erkeksi alfa karakterine saygı duymamam mümkün değil. Bu parfüme hiçbir zaman aşık olmayacağımı ruhumun derinliklerinde hissediyorum fakat yüzlerce birbirinin aynısı, şeker bombası yeni nesil parfümden sonra onun kokusunun bileğimden burnuma yayılması eski anıları tazelememe sebep oldu, aynı uzun yıllardır görmediğiniz eski bir arkadaşı görmüş gibi…

Denemeden alınmaması gereken bu beyefendi EDT formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı gayet iyi. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımına Drakkar Noir gibi bir efsane parfüme, aynı zamanda Yves Saint Laurent – L’Homme/La Nuit de L’Homme gibi popüler çöplere imza atan, ilginç parfümör Pierre Wargnye imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

29 Aralık 2017 Cuma

Aramis – Havana (1994)

Parfüm merakımın ilk farkına vardığım zamanlardan itibaren Aramis’in Havana’sını merak ederim. Bu parfüme neden bu kadar ilgi duyduğumu bilemiyorum. Muhtemelen onun hakkında okuduklarımdan sonra gelişen içgüdüsel bir istek. Havana’nın ilk şişesinin mavi, silindirik ve egzotik görüntüsü beni Havana’ya çekiyordu tahminimce. Sadece şişesi değil, içeriğinde tütün olması ve Küba’nın efsanevi başkenti Havana’nın ismini alması da ona olan ilgimin sebeplerindendi. 2017 yılının bu son günlerinde şişesi ve muhtemelen de kokusu değişime uğramış yeni Havana’yla tanıştım.

Aramis markasının sahibi Estee Lauder’in sitesinde Havana ile ilgili hiç bilgi yok. İlk çıkış yılının 1994 olduğunu biliyoruz Havana’nın. Aramis markasının kuruluşunun 1964 olduğunu düşündüğümüzde, markanın otuzuncu yılı anısına Havana’nın piyasaya sürüldüğünü söyleyebiliriz. Bakalım uzun yıllardır merak ettiğim ve benim için ilginç bir deneyim olacak Havana nasıl kokuyor.

Parfümün açılışı kuru ve tozlu baharatlar ve kadınsı olmayan çiçeklerle gerçekleşiyor sanki. Bu kokuyu bir yerlerden hatırlıyorum derken 1980’li yılların erkek parfümlerine doğru yol alıyorum. Pelin otu çiçeğinin o anlatması zor kokusu var sanki başlangıçta. Aromatik olmayan garip otların bile varlığından söz edebiliriz. Başlangıcını kendime yakın bulamadım. Orta bölümde işin rengi değişiyor. Orta notalarda baharatlar, pelin otu ve diğer otsu-çiçeksilerin yerini alıyor. Baharat derken kimyon ve tarçından bahsedebiliriz. Tatlılığı az baharatlar keskin ve hafiften metalik denebilir. Orta kısımdaki baharatlara biraz kuru ama dumansı olmayan tütün de ekleniyor. Orta notalar tütün ve baharatın güzel birleşimiyle gerçekleşiyor. Son bölümde tütün yoluna devam ederken baharatlar geri çekiliyor. Alt notalarda köksü olmayan paçuli ve yüksek kaliteli meşe yosunuyla nefis bir kapanış yapıyor.

Havana’nın üst notalarını sevemedim, orta kısmı fena bulmadım, alt notalarını sevdim. Tabii Havana’nın 1990’lı yılların başlarında piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, koku karakterinin 1980’leri andırmasına şaşırmamalıyız. Hele ki başlangıcı 1980’lerin maskülen erkek parfümlerini hatırlatıyor. Erkeksi ve eski kokan açılışı bana göre değil. Orta kısımda erkeksi taraf epey törpüleniyor. Aslına bakılırsa Havana’nın daha tütün merkezli olacağını ve epey egzotik kokacağını hayal ediyordum. Hem isminin ünlü puroların üretim yeri Havana olması hem de o eski mavi şişesi beklentimin yükselmesine sebep olmuş farkında olmadan.

Kullanım döneminde gerek tenime gerekse kıyafetlerimin üzerine bol bol uyguladım. Başlangıç kısmını saymazsam baharatlı, tütünsü meşe yosunu parfümüne benziyor. Buradaki ne baharatlar ne de tütün kendisini fazlaca öne atmıyor ve domine etmiyor kokuyu. Hem ilginç dengede duruyorlar hem de çekingen davranıyorlar. Ne baharatlar tek tek algılanabiliyor ne de meşe yosunu. Açıklanan notalarını bilmesem meşe yosununu algılamam bile zor olacaktı.

Oysaki Havana’yı kullanan kimi parfümseverler onun oldukça güçlü yapısından bahsetmişler. Ne tende ne de kıyafet üzerinde öyle bir güce rastlayamadım. Tene yakın duran tarzını şaşırarak inceledim. Sebebini bilemiyorum fakat yaşadığı reformülasyonlardan sonra bu hale gelmiş olabilir. Zaten kokusu genel anlamda bazı kopukluklar yaşatıyor burnunuza. Bir şeyler eksik sanki genel yapıda. Mesela eskilerden çok isteyip de dinleyemediğiniz bir şarkının yeniden düzenlenmiş halini duyduğunuzda içinizde oluşan burukluğa benzetebilirim Havana’yla ilgili duygularımı. Son bölümü dışında doya doya koklamak isteyecek kadar kendisini sevdiremedi bana.

Yine de Havana gibi bir klasiğe küsecek değilim. Ona saygı duyuyorum fakat benim için yeterli sofistikeliğe sahip değil Havana. Siz yine de tütün-baharat temalı parfüm arıyorsanız Havana’ya şans verin derim. En azından piyasadaki en farklı kokulardan birisine sahip. Ayrıca yeni nesil bol şekerli erkek parfümlerine de benzemiyor ve ilginç şekilde başı dışında eski ve nostaljik kokmuyor. Kullanacak doğru düzgün parfüm bulamayan 35 yaş üzeri erkeklere hitap edecektir.

EDT formunda Havana. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği zayıf. Tam bir sonbahar-kış parfümü.

Koku Güzelliği:10/6.5

14 Şubat 2017 Salı

Salvador Dali Pour Homme (1987)

Yirminci yüzyılın en ünlü ve yetenekli ressamlarından birisi denebilir Salvador Dali için. Modern resim sanatına Cezanne’dan sonra en büyük etkiyi ve katkıyı yapmış isimlerin başında gelen Salvador Dali, kendisine çok farklı bir kulvar seçmişti: Gerçeküstücülük. Kimilerinin eleştirdiği tarzını bazıları göklere çıkarır ki, bu teknik tartışmalar bizim şimdilik ilgi alanımıza girmiyor. Şu bir gerçek ki, modern resim sanatının her anlamda en popüler figürlerinden birisidir Salvador Dali.

Böylesine enteresan sanatçının ismiyle piyasaya sürülen parfümler, ne yazık ki hayal kırıklığı yaratmıştır çoğunlukla. Önemli başarı sağlayamayan Salvador Dali parfümlerinin en önemli eserlerinden birisi 1987 çıkışlı erkek parfümü Salvador Dali Pour Homme.

Yıllar önce bir şişesine sahip olduğum fakat sıcak yaz mevsiminin ortasında kullandıktan sonra tahammül edemediğim ve abartıldığını düşündüğüm Salvador Dali Pour Homme’u, bu sefer doğru zamanda yani soğuk şubat ayının ortalarında kullandım. Eski düşüncelerimin bir parça değiştiğini fark ettim. Hatta parfüme haksızlık yaptığımı bile kabullendim.

Kendi sitelerinde odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı sert ve kuru erkeksi çiçeklerle gerçekleşiyor.  Tozlu lavanta, zor bir pelin otu ve ferah olmayan eski bergamotla burnunuza küçük çaplı yumruk atıyor. Günümüzün bol tatlı parfümlerine hiç benzemeyen kuru ve nostaljik erkeksi çiçekler, sizi adeta 1950’li yıllara ışınlıyor. Açılışı zor ve rahatsız edici ama çarpıcı. Orta kısımda, koyu ve karanlık yapı giderek artıyor. Ayakkabı boyasına benzettiğim kuru deri ve ona eşlik eden paçuli, denklemi daha da zorlaştırıyor. Biraz hayvansal kokan orta bölümde meşe yosunu da kendisini gösteriyor. Son kısımda evcilleşir diye bekliyorum ama nafile. Aynı sert ve zor karakter kapanışta da devam ediyor. Hayvansal miske, kuru deri arkadaşlık ediyor alt notalarda. Azıcık da vetiver var kapanışta. Hala koyu ve karanlık.

buyuk dali pour yen

Uzun zamandır kullandığım nispeten yeni tarihli parfümlerden sonra, Salvador Dali Pour Homme beni serseme çevirdi. Öncelikle modern parfümlerdeki tatlılığı unutun. Karşımızda buruk ve acımsı sertlikte kuru çiçekler, deri, kararında hayvansallık ve erkeksi yapı var. Evet, onun için rahatlıkla maço diyebiliriz. Kokusu günümüze fazlasıyla uzak. Üst yaş guruplarını hedeflediği söylenebilir. Kullanması, taşıması ve sevmesi zor bir eser Salvador Dali Pour Homme.

Bu arkadaş hakkında çoğu kişinin muhtemelen ilk söyleyeceği şey “karanlık” olmasıdır. Kesinlikle haklılar. Karanlık tabirinin parfümdeki karşılığı denebilir Salvador Dali Pour Homme için. Ona bu karakteri veren ana öğe tabii ki deri. Hayvansallık sınırında dolaşan sert deriye eşlik eden paçuli bile onu yumuşatamıyor. Çok keskin hatları olan, şakası olmayan, herkese uymayacak bir çalışma. Riskli bir kokusu var. Denemeden alanların çoğunun pişman olma olasılığı yüksek. Tabii ki bu tarzı sevenlerin dışında.

Sonuç olarak ilk kullandığım zaman ki kadar yıkıcı olmadı etkisi. Anlamaya çalıştım ve hatta saygı bile duydum. Bu kadar zor bir parfümü kullanmak cesaret ister. Cesaret konusunda sorunum olmasa da, kendime yakın bulamadım kokusunu. Benim için fazla erkeksi çiçeklere ve hayvansal deriye sahip. Türünün en iyi örneklerinden birisi. Yapaylık neredeyse yok. Onu, Azzaro Pour Homme ile Zino Davidoff’un karışımına benzettim. Bu iki parfümün karışımına biraz meşe yosunu ve koyu dumansılık ekleyin, işte size Salvador Dali Pour Homme.

EDT formunda. Kalıcılığı iyi. Fark edilirliği ilk dakikalarda yüksek. Sonrasında normale dönüyor. Salvador Dali Pour Homme’un, uzun süre önce üretimi bitirildi. Hala bazı açık arttırma sitelerinde rastlanabiliyor. Eğer bu erkeksi klasik, tamamen ölmeden denemek istiyorsanız, elinizi çabuk tutmanızı öneririm.

Tam bir kış parfümü. Dumansı ve karanlık kokusu, soğuk-depresif sonbaharda ve kışın kapalı havalarda kullanım için uygun. Kırk yaş ve üzerindeki arkadaşlara öneririm.

resim knidos yen

Parfümün şişesinin Salvador Dali’nin “Knidoslu Afrodit’in yüzünün bir manzaraya belirmesi” tablosundan esinlendiği söylenmiş ki haklılar. Dali’nin o tablosuna dikkatli bakıldığında, sol alt tarafta, Salvador Dali Pour Homme’un şişesinin neredeyse aynısı figür görülüyor. Bu anlamda şişe tasarımın garip bulan arkadaşların bu durumu da değerlendirmelerini öneririm.

Koku Güzelliği:10/6