Mona di Orio etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mona di Orio etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2017 Perşembe

Mona di Orio – Cuir (2010)

Kakule, absent, deri, yabani ardıç, reçine, opoponax ve kunduz yağı.

Yukarıdaki notalar, Mona di Orio’nun Cuir parfümünün resmi olarak açıklanan içerikleri. Mona di Orio’nun Les Nombres D’Or serisinin üyesi Cuir, ismindeki deri vurgusunu, ilan edilen notalarında da belirtmiş. Daha önce yine Les Nombres D’Or serisinin popüler iki üyesi Vanille ve Vetyver’i kullanmıştım. Şimdi sıra Cuir’e geldi anlaşılacağı üzere.

Cuir’in açılışı karanlık ve tozlu gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında bulunmasa da vetiver algılıyorum başlangıçta. Buradaki karanlık ve kuru vetiver oldukça alışılmamış denebilir. Orta bölümde parfümün depresif hali devam ediyor. Aynı karanlık ve tozlu yapı devam ediyor. Orta kısımda parfüme ismini veren deri ortaya çıkıyor. Buradaki deri oldukça soyut davranıyor ve deri ceketler gibi kokmuyor. Hafiften plastiğimsi mi desem ayakkabı boyası tarzında mı desem öyle bir deri var. Deriye bir parça tütsünün de eşlik ettiğini sanıyorum. Ve kapanışa geleyim. Oldukça zayıflayan alt notalarda büyük değişim yok. Yumuşak derinin yanında bir parça odunsular bulunuyor. Üst ve orta kısma nazaran daha sevilesi kapanışa sahip.

Cuir için karanlık mı demeliyim yoksa dumansı mı demeliyim karar veremedim. Sanırım ikisi de var. Buradaki dumansılık pipo tütünü gibi değil de deriden gelen dumansılığı çağrıştırıyor. Hatta hafiften kirli bile kokuyor deri ve doğallık hissiyatı vermiyor. Yapaylığın sınırlarında gezinen ve köksü vetiver-tütsüyle dans eden bir deriye sahip Cuir.

Muhtemelen Cuir’in kokusunun doğada pek karşılığı yok. Yani onu zihninizde neye benzeteceğinizi ve nasıl kelimeye dökeceğinizi bilemiyorsunuz. Yukarıda bahsettiğim resmi olarak açıklanan notalarına bakıyorum. Deri dışında diğer notaları algıladığımı söyleyemem. Acaba Mona di Orio bizi ters köşeye mi yatırmak istiyor bu notaları açıklayarak. Çünkü kunduz yağının bulunduğu parfümlerin genellikle hayvansı yönü ağır basar ama Cuir hayvansı değil daha çok plastiğimsi. Ayrıca kakule veya başka bir baharat da dikkatimi çekmedi kompozisyonda. Sanki Cuir daha odunsu-vetiversi-tütsümsü deri vaat ediyor bize. Tabii her daim karanlık ve dumansı.

Cuir, içine kapanık, depresif bir parfüm. Bir şekilde derin ve gizemli olmayı başarıyor, diğer taraftan da doğal kokamıyor. Kullanması ve sevmesi zor bir esere benziyor. Peki Cuir’i sevdim mi sevmedim mi? Tabii papatya falı bakacak değilim bu sorunun cevabı için. Genel tarzının bana yakın olmadığını söyleyebilirim. Kokusu biraz, araba tamirhanelerine gittiğinizde oradan gelen motor parçalarının ve yağlarının kokusuna benzerken diğer yandan dumansı ve karanlık yanıyla farklı olduğunu haykırıyor. Herkese uymayacak, konforlu olmayan, tam anlamıyla deri parfümüne benzemeyen, oldukça tematik ve garip bir çalışma olmuş Cuir. Rahatsız edici derecede itici değil ama kullanmaktan da zevk alamıyorsunuz.

Çok uzatmayayım. Sonuç olarak Cuir, sıradışı, dumansı, koyu deri parfümü olarak sınıflandırılabilir. Tatlılık az. Bu anlamda günümüz koku trendlerine uzak ama çok da eski ve babanne kokusu gibi de değil. Günlük kullanıma uymayacak, belli bir yaş (30 üzeri) ve parfüm deneyimi isteyen, erkek kullanımına yakın (uniseks olarak piyasaya sürülmüş), olgun ve soğuk bir eser. Denemeden almanın riskli olacağını sanırım söylememe gerek yok.

Kokusunun tasarımını Mona di Orio yapmış. EDP formunda. Kalıcılığı yeterli, fark edilirliği ortalama seviyede. Tam bir kış parfümü. Soğuk havalarda kendisini daha iyi göstereceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

21 Ocak 2015 Çarşamba

Mona di Orio – Vanille (2011)


Mona di Orio – Vanille (2011)

"Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;
Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
Tatlıydı çam tekneme işleyen sular;
Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan
Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar."

Arthur Rimbaud'un edebiyat tarihine geçmiş ünlü şiiri Sarhoş Gemi'den alıntıladım üstteki dizeleri. Uçsuz bucaksız okyanusta ilerleyen ahşap bir gemi düşünelim. 1800'lü yılların sonlarında, Portekizli denizcilerin yönetimindeki bu gemide, ıslak, nemli ve her dakika etraftan gıcırtılar gelen bir sahne hayal edelim. Mürettebatının akşam olunca ve yapacak işleri bitince bol bol içip, sarhoş oldukları bir ticaret gemisi. Yoksa aylarca devam eden seyahatlere dayanmak kolay mı sanıyorsunuz?

Geminin rotası, tüccarların isteği üzerine Afrika kıtasının Güneydoğusunu gösteriyor. Süveyş kanalından geçerek Afrika kıtasının doğu kıyılarına ulaşan bu gemi, Somali açıklarından güneye doğu süzülerek, Tanzanya sahillerine ulaşıyor. Bu ticaret gemisi, son durak olarak kendisine Madagaskar Adalarını seçiyor. Oradan da güzel tropikal adalar olan Comoros Adaları'na uğramamak olmaz.


Bu geminin depolarında yeni gittiği yerlerde ticarette kullanmak için değerli ürünler de var tabii ki: "Rom fıçıları, portakallar, vanilya, ylang ylang bitkisi, karanfiller ve sandalağacı." İşte Mona di Orio'nun Vanille isimli parfümü için benim aklımda oluşturduğum senaryo böyle. Zaten kendi sitelerinde de bu minvalde tanıtmışlar parfümlerini. "Gurme, dumansı, içkimsi, aromatik portakal notasının bulunduğu, vanilyanın ise sürpriz yapmayarak yıldızlaştığı bir parfüm" olarak düşünülebilir Vanille.

Fransa-Hollanda merkezli niş parfümevi Mona di Orio'nun, Les Nombres d'Or serisinin sevilen üyesi Vanille, bugünkü konuğum. Kendi sitelerinde parfümlerini gurme, içki ve vanilya teması üzerine inşa ettiklerini saklamıyorlar. Bu tanımlar aklımın bir köşesinde dururken parfümü kullanmaya başlıyorum. Vanille'in açılışı oldukça tuhaf gerçekleşiyor. Tozlu-isli turunçgiller mi desem, soyut baharatlar mı desem, içki teması mı desem karar veremedim. Karmaşık ama fena değil başlangıcı. Orta kısımda kokudaki değişim bariz şekilde hissediliyor. Vanille'in orta notalarında baharatlar öne çıkıyor. Dumansı-tozlu baharatlarda algıladığım ana aktör karanfil. Hafiften tatlılık barındıran nefis karanfil, mutluluk hormonu salgılamam için yeterli oluyor. Hissedilir oranda amber de katılıyor partiye. Sıcacık, nefis karanfil-amberden oluşan orta kısım çok güzel. Sonlara gelindiğinde bu sefer yumuşak bir vanilya ortaya çıkıyor. Parfüme ismini veren vanilyanın alt notalara kadar beklemesi gerçekten ilginç. Kapanışta vanilyaya biraz da tütsü ve odunsu notalar eşlik ediyor sanki. Sonlarını da gayet başarılı buldum.

Vanille, genel olarak baharatların ağırlığında denebilir. Çok güzel bir karanfil ve karabiber, parfümü rahatlıkla domine ediyor. Baharatlar biraz tatlı ve tozlu olarak verilmiş. Bu da bana eski tarz baharat kullanımını hatırlattı. Hafiften Obsession For Men'deki baharatları andırıyor. Oradaki amberli sıcak baharatlara benzettim Vanille'in orta kısmını. Zaten genel olarak biraz erkeksi ve olgun havası var kokunun. Çok genç işi olduğunu düşünmüyorum.


Vanille, bence oldukça konforlu bir baharat kokusu. Buz gibi havalarda içinizi ısıtacak baharatlar, abartılmamış tatlılık ile harmanlanmış. Parfüme ismini veren vanilya, son kısımda artık iyice kendisini gösteriyor. Oysa ki ismine binaen, vanilyanın baştan sona egemen olmasını bekliyordum. Bu anlamda oldukça şaşırdım parfümün nota dizilimine. Safkan bir vanilya kokusu bekliyorsanız sizi ters köşeye yatırabilir.

Ana öğenin baharatlar ve vanilya olduğunu söyledik. Başka? Başlangıcındaki tuhaf karmaşa hem derin ve zengin hem de alışması zor olsa da bence fena bir deneyim değil. Başlangıcı için kimi yorumcular portakala benzediğini söylüyor. Kendi sitelerinde de portakal vurgusu var açılış için. Fakat öyle mis gibi portakal kokusu beklemeyin. Oldukça tozlu ve farklı bir turunçgil. Hatta turunçgil olduğuna bile emin değilim. Bir diğer eleman ise misk olabilir. Özellikle orta kısımda baharatlara eşlik ettiğini düşündüğüm misk, sonlarda da vanilyaya destek oluyor. Parfümün geneline hakim dengeli tatlılığı ise tonka fasulyesi sağlıyor olabilir. Bu parfümde az da olsa tütsü kullanıldığını düşünüyorum. Tozluluk ise vetiver tarafından sağlanıyor olabilir.

Vanille, çok derin yapıda olmamasına rağmen, üst-orta-alt nota geçişlerini başarıyla yapıyor ve sürekli size sürprizler sunuyor. Parfümün çok katmanlı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu anlamda ustaca bir harmana sahip olduğu söylenebilir. Yapaylığa rastlanmayan kokusunda, kalite hissiyatı yüksek. Benim açımdan gayet başarılı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Fakat genel beğeni anlamında o kadar da ilgi çekeceğini sanmıyorum. Çünkü amberli-baharatlı kokusu çoğu kişi için fazla ağdalı olabilir. Vanille, bence genele pek hitap etmeyen sanatsal bir çalışma gibi. Onu bu anlamda değerlendirmek istiyorum.


Parfümün tasarımcısı olarak markaya ismini veren Mona di Orio görülüyor. Uniseks olarak sınıflandırılmasına rağmen, erkek kullanımına daha yakın. Eau de Parfum (EDP) formundaki Vanille'in kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği ise bol bol uygulamama rağmen düşük oldu. Sonbahar-kış kullanımı için uygun. Oldukça yüksek fiyatını göz önüne alarak “denemeden almayın” uyarısını yapmak durumundayım.

Koku Güzelliği:10/8

13 Ekim 2014 Pazartesi

Mona di Orio – Vetyver (2011)


Mona di Orio – Vetyver (2011)

Henüz genç bir kızken, efsane parfümör statüsüne çoktan yerleşmiş Edmond Roudnitska'nın yanında çalışma ve ona asistanlık yapma şansına kaç kişi erişebilmiştir acaba? Altı yıl boyunca bay Roudnitska'nın Grasse yakınlarındaki küçük bir köy olan Cabris'teki atölyesinde çalışan bayan Mona di Orio, muhtemelen ne kadar şanslı olduğunun farkında. Böylesi bir deneyimi, hem de Edmond Roudnitska ile yaşamak, her parfümörün hayali olmalı. Tabii gerçek hayatta biliriz ki hayallerin çoğu gerçekleşmez. Fakat bu genelleme bayan Mona di Orio için söz konusu değil anlaşılan.

Klasik bir parfüm eğitimi alan Mona di Orio, Edmond Roudnitska ile birlikte çalışmanın onurunu yaşamıştı. Sadece onur duymakla kalmadı, onun sayesinde 1920 ve 1930'ların "parfümlerin altın çağı" denilen bu tarihlere öykünen parfümler tasarlamaya da girişti. Zengin, kompleks ve özgün parfümler yaratmak için yola çıktı. Kırk iki yaşında bu amacını gerçekleştirmek için kendi markasını oluşturmaya karar verdi. Ve sonuçta Mona di Orio niş parfümevi ortaya çıktı.

Niş parfüm dünyasında yeni olmasına rağmen, işini ciddiye alıyor gördüğüm kadarıyla. Ülkemizde ve dünyada "Vanille" parfümü ile tanınırken, ben onun biraz daha geri plandaki bir parfümüne göz atacağım. Vetyver, 2011 çıkışlı ve isminden de anlaşılacağı üzere vetiver (kabe samanı) temasına sahip. Markanın "Les Nombres d’Or" serisinin üyesi.


Kendi sitelerinde Vetyver'in "sıcak havalar için mükemmel bir uniseks parfüm" olduğu vurgulanmış. Ayrıca "hem temiz hem de kompleks" olmak gibi zor olan bir görevi de başardığı söylenmiş. Vetyver'i üzerime sıktığımda karşıma tozlu ve kuru vetiver çıktı ilk saniyelerde. Ona geri planda ferah turunçgiller, azıcık aromatik otlar ve yumuşak baharatlar eşlik ediyor. Karanlık sayılabilecek üst notalarını sevdim. İlerleyen dakikalarda kokusu daha çimensi ve yeşile dönüyor. Neredeyse ıslak-rutubetli köksü vetiver orta kısmı domine ediyor. Yumuşak baharatlar orta bölümde biraz daha etkili. Muhtemelen zencefil ve küçük hindistan cevizi mevcut.
Buradaki vetiveri fazlaca yeşil ve ıslak buldum. Ayrıca tuhaf bir şekilde bana plastiğimsi geldi. Orta notaları başlangıcı kadar güzel bulmadım. Son bölüm, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Farklı olarak misk ve odunsu notalar (sedir ağacı) ekleniyor. Orta bölümdeki rutubetli köksü vetiver hala kedisini gösteriyor. Kapanışı nispeten orta bölüme göre kompleks ve başarılı. Böylece de tenden ayrılıyor.

Parfümün adı Vetyver. Doğal olarak kokusunun vetiver düzleminde olmasını beklememiz gerekir. Zaten Mona di Orio'da bu beklentimizi boşa çıkarmamış. Baştan sona vetiverin hakimiyetinde bir parfüm olmuş. Fakat kullanılan vetiver yapıları farklı. Mesela başlangıçta tozlu/kuru ve neredeyse tütsümsü bir vetiver varken, orta kısımdan itibaren tatlımsı, günümüze yakın ve rutubetli bir vetiver kullanılmış. Bu anlamda vetiverin iki farklı kullanımını göstermiş bize. Baharatlar ise gayet yumuşak ve ferah. Keskin ya da burnu zorlayıcı baharat kullanımı yok. Sonlardaki sedir ağacı ise çok farklı verilmemiş. Herşey fazlasıyla olması gerektiği gibi.

Başlangıcındaki karanlık sayılabilecek kuru vetiveri kendime daha yakın buldum. Abartmayacağımı bilsem Encre Noire'deki vetiver kullanımına benzeteceğim üst notaları. Orta kısımdaysa genel olarak temiz, sakin ve yeşil bir vetivere dönüşüyor. Daha çok Grey Vetiver tarzına yakın. Hatta Creed - Original Vetiver'i de andırıyor azıcık.


Vetyver, kimi zaman ferah, köksü ve steril kokarken bazen de gayet karanlık ve kasvetli hale dönüşebiliyor. Tam meyveli vetiver diye aklımdan geçirirken, plastiğimsi vetiver kokusu geliyor sanki bir yerlerden. Kullanım sürecinde kafamı ciddi anlamda karıştırdı. Hayır o çok kompleks ya da bol katmanlı değil. Hatta basit sayılabilecek aromaya sahip. Galiba onu sevdim mi yoksa sevmedim mi noktasında sonunda kararımı verdim: Kendime yakın bulamadım.

Neden mi? İlk olarak canım öyle istediği için (sanırım böyle bir özgürlüğüm var). İkinci olarak ise kokusu Encre Noire'den ziyade Guerlain - Vetiver ve Tom Ford - Grey Vetiver tarzına daha yakın olduğu için. Ferah sayılabilecek, yeni kesilmiş çimen hissi veren köksülük, benim için sihirli formül değil. Karanlık ve tütsülü vetiver sever birisi olarak "işte budur!" cümlesini bana söyletemedi. Evet güzel, hoş ve kaliteli bir deneme ama fazlaca değişik yanı olmayan, harikalar yaratmayan, aklınızı başınızdan alamayacak ortalama bir vetiver kokusu olduğunu düşünüyorum. Umarım yanılıyorumdur.

Eğer vetiver temalı parfümleri seviyorsanız, denemenizi öneririm. 230 dolar civarındaki etiketi ile niş markaların bile çoğundan yüksek fiyata sahip Vetyver'i denemeden almanızı tavsiye edemeyeceğim. Ne olur ne olmaz.


Eau de Parfum (EDP) formundaki Vetyver'in başlangıcı dolu dolu gerçekleşiyor. İlerleyen dakikalarda ortalamanın biraz altında seyrediyor farkedilirliği. Kalıcılık idare eder. Kendi sitelerinde uniseks olarak sınıflandırmışlar fakat bence erkek kullanımına daha yakın. 20-35 yaş arası arkadaşlara uyacaktır. Temiz, ferah ve sakin yapısı, günlük kullanımda rahatlıkla kullanabileceğiniz anlamına geliyor. Yine sıcak sayılabilecek sonbahar günlerinde kullandığım Vetyver, hiç rahatsızlık vermedi. Üstelik serin akşamlarda da fena iş çıkarmadı. Onun içindir ki dört mevsimde de kullanılabileceğini düşünüyorum.

Kokusunun tasarımına, markanın kurucusu Moni di Orio imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6.5