27 Şubat 2018 Salı

Thierry Mugler – A*Men Pure Malt (2009)

Thierry Mugler’in 1996 çıkışlı başarılı erkek parfümü A*Men’den sonra köprünün altından çok sular aktı. Mugler markası A*Men’in satış rakamlarından etkilenerek aynı isimli devam parfümleri ortaya çıkardı. A*Men isminin devamına eklenen kokularla birçok yeni parfüm hayatımıza girdi. Bu devam parfümlerinden en çok sevilenlerinden birisiyse Pure Malt’tı.

İsminden de anlaşılacağı üzere bir içki türünden ilham aldı 2009 çıkışlı Pure Malt. Kendi sitelerinde Pure Malt’ın viskiyle birleşen dumansı ve odunsu tarafına vurgu yapmışlar. Uzun zaman önce kullanıp, ilgimi çeken parfümlerden birisi olarak aklımda kalan Pure Malt’ı tekrardan denemeye karar verdim. Bakalım bize neler sunacak Pure Malt.

Parfümün açılışı koyu ve yoğun paçuliyle gerçekleşiyor. Abisi A*Men’i daha ilk saniyelerde güçlü şekilde andırıyor Pure Malt. Üst notaları gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde parfüme ilhamı veren içki temasıyla karşılaşıyoruz. Hafiften acımsı verilmiş içkiye, bir parça kuru meyveler ve kahve eşlik ediyor. Lezzetli orta bölüm fena değil. Kapanışta içkinin etkisi azalırken çikolatamsı yapı ortaya çıkıyor. Oldukça zayıflayan son bölümde vanilya daha etkili sanki. Gayet güzel alt notaları Pure Malt’ın.

Karşımızda tatlı, kuru meyveli, çikolatamsı, kahveli bir içki kokusu var. Viskinin o acımsı ve sıcak tadı tam olarak verilememişse de içki teması gayet rahat şekilde hissediliyor. Başlangıçtaki A*Men etkisi onun köklerine ve ismine sadık kaldığını hatırlatıyor. Orta bölümdeyse kokunun tonu oldukça değişiyor ve klasik A*Men’le pek benzer tarafı kalmıyor, kahve dışında. Sonları neden bu kadar çekingen acaba diye sorsak hata mı yapmış oluruz?

Pure Malt, kaliteli, çarpıcı, ilginç, örneğine pek rastlanamayacak çikolatalı içki parfümü denebilir. Hani havaalanlarında satılan ve içerisinde farklı içkilerin olduğu çikolatalar vardır. Başlangıcı hafiften onları çağrıştırıyor. Orta kısımda kontrollü verilen içki, meyvelerle uyumlu. Paçuli, baştan sona kadar her daim geri planda dolaşıyor. Ne de olsa A*Men’in DNA’sını taşıyor. E paçulisiz bir A*Men nasıl düşünebilir ki.

Pure Malt, abisi A*Men’e göre kullanması ve sevmesi daha zor bir eser. Zaten yoğun içki temalı parfümler çoğunlukla genel beğeniye yakın olmazlar. Alkol-içkinin o keskin ve baskın kokusu çoğu kişi için itici olabilir. Pure Malt, orta bölümden itibaren yoğun şekilde içkiyi kullanıyor ama başlarda ve sonlarda oldukça sınırlı tutuyor içki kokusunun etki alanını. Kullanım döneminde orta kısmı biraz zorlayıcı buldum kendi adıma. Başlangıcını ve sonunu sevdim. Dikkatimi çekense kumaş üzerinde orta notaları acımsı ve neredeyse yapay-metalik kokarken, ten üzerinde daha iyi sonuç verdi. Onun için diyebilirim ki ten üzerinde daha iyi duruyor Pure Malt. Kıyafet üzerinde bir süre sonra yapay, garip bir kokuya dönüşüyor.

Pure Malt, yeni nesil parfümler gibi tatlılığa epey yer vermiş. Buradaki tatlılık fazlaca şekerli gibi olmasa da yine de eğer tatlı kokuları sevmiyorsanız Pure Malt’ı deneme listenizden çıkartsanız iyi olabilir. Biliyoruz ki onun amacı kendisi gibi 2000 yılı sonrasının tatlı, baharatlı, modern oryantalleriyle rekabet etmek. Onu nasıl suçlayabiliriz ki?

EDT formundaki Pure Malt, bar-disko-kulüp tarzı yerlere uyacak, iddialı, yeterince erkeksi bir arkadaş. Soğuk kış günlerinde gündüz kullanımında da deneyebilirsiniz. Yaz aylarında kullanmanızı öneremeyeceğim. Performansıysa harika değil. İlk patlama dışında tene yakın duruyor. Kumaş üzerinde kalıcılığı iyi ama yine de saldırgan sayılmaz. Her yaş grubundan erkeğe uyacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

23 Şubat 2018 Cuma

Christian Dior – Poison (1985)

Christian Dior’un müthiş kadın parfüm klasikleri arasında Poison’un ayrı yeri olduğunu söyleyebiliriz. 1980’lerin ortasında piyasaya sürülen Poison, yıllar içinde sevilen eserlerden olmayı başarmıştı. Tabii her başarılı parfümün ardından devam parfümlerinin gelmesiyle 2018 yılı başları itibariyle Poison ailesi yirmi kokuya ulaşmış durumda. Zaman içinde Hypnotic Poison’un efsaneye dönüşmesi şüphesiz, klasik Poison’un her zaman onun gölgesinde kalmasına sebep oldu. Yine de unutmamalıyız ki Poison ailesinin ana kraliçesi her zaman için 1985 çıkışlı Poison’dur.

Dior’un internet sitesinde Poison’u “meyveli baharatlarla kucaklaşmış büyüleyici sümbülteber” olarak tanımlamışlar. Poison’un doğumundan itibaren efsane bir karaktere sahip olduğundan bahsetmişler. Ayrıca Poison’un unutulmaz ve karizmatik oryantal tarzında olduğunu belirtmişler. Uzun zamandır benim de ilgimi çeken Poison’a biraz daha yakından bakalım.

Parfümün başlangıcı kadınsı çiçekler ve tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki meyveler muhtemelen mayhoş kırmızı erik. Bir parça baharatların eklenmesiyle orta bölüme geçiliyor. Buradaki baharatlar çok keskin ya da burun tırmalayıcı şekilde verilmemiş. Orta bölümde ağırlığını arttıran çiçeklerden baş rolde tabii ki sümbülteber var. Sümbülteberin o kadınsı ve anaç kokusu baharatlar ve tatlı meyvelerle bir parça da olsa törpülenmiş ki bu iyi haber. Kapanışta çiçeklerin etkisi yok denecek kadar az. Alt notalarda bir parça amber, hafiften sandal ağacı ve kremsi vanilya var sanki.

Poison, üst-orta bölümde olgun, rafine, kadınsı meyveli-çiçeksi tarzına yakınken sonlarda farklı karaktere bürünüp, oryantal kısma dümeni kırıyor. Tabii meyveli-çiçeksi derken öyle yeni nesil kız parfümü formatı beklemeyin Poison’dan. Gayet oturaklı, hanımefendi, cazibeli, orta yaşlı bir kadın parfümü o. Sümbülteberin parfümün üzerindeki hayaleti, onu çarpıcı-dikkat çekici yapmaya yetiyor. Sümbülteber biraz tatlı, hafiften kremsi ve azıcık vanilyamsı verilmiş. Tabii sabunsu karakterini de korumuş. Orta bölümde epey sabunsuluk hissettim Poison’da.

1980’li yıllardan kopup gelmiş bir kadın parfümüyle karşı karşıyayız. O dönemin koku yapısına pek uymadığını söylesek hata mı etmiş oluruz acaba? Genellikle tatlılığın olabildiğince az verildiği kuru parfümler 1980’li yılların genel eğilimini oluştururken Poison bu kuralları pek takmamış anlaşılan. Kendi dönemi için oldukça yenilikçi kremsi, meyvemsi-çiçeksi kokusuyla, 2018 yılında bile hala eski-köhne değil genel yapısı. Bu anlamda onun zamanın ötesinde bir tasarım olduğunu söyleyebiliriz.

Poison, sümbülteberi fazlaca vermesi sebebiyle kendime yakın bulamayacağım bir eser ama tabi ki ona saygı duyuyorum. Onun vurucu ve koklayanın başını çevirtecek kadar iddialı tarafı hiç şüphesiz takdire şayan. Kalite anlamında muhakkak iyi. Bir tek orta kısımda zaman zaman plastiğimsi bir hissiyat algıladım. Tek sorun o diyebilirim. Onun dışında gayet sağlam bir seçenek orta yaş ve üzerindeki hanımefendiler için. Genç kız parfümü olmadığını söylesem abartmış olmam sanırım.

Poison’ın ilginç yanlarından birisi de çoğu kadın parfümünün aksine EDT formunda olması. 1985 çıkışlı ilk Poison’da EDT idi. Kalıcılığı kumaş üzerinde gayet iyi, tende normal. Fark edilirliği ilk bir saat güçlü, sonrasında normale dönüyor. Kokusunu kimin tasarladığı konusunda kararsız kaldım. Kimi yerde Jean Guichard başka kaynakta ise Edouard Flechier ismi var. İkisinin de adı burada dursun madem.

Günlük kullanımdan ziyade özel anların veya romantik akşamların kokusu belki de Poison. Kullanım dönemi olarak serin havaları tercih etmenizde fayda var. Sonbahar-kış parfümü gibi duruyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

19 Şubat 2018 Pazartesi

Issey Miyake – Nuit d’Issey (2014)

Başarılı Japon modacı Issey Miyake’nin 1994 yılında piyasaya sürdüğü müthiş erkek parfümü L’Eau d’Issey Pour Homme’nin altından çok sular aktı. 25. yaşına doğru ilerleyen L’Eau d’Issey Pour Homme’nin harika kokusu, kendisinden sonra gelecek Issey Miyake parfümlerine ilham vermeye devam ediyor. Hemen hemen aynı şişe tasarımı ve benzer isimle 2014 yılında yeni üye katıldı aileye.

Nuit kelimesine yapılan vurguyla beraber, Nuit d’Issey’in pazarlanma aşamasında derili, odunsu ve ferah tarafı öne çıkarılmış. Parfümün gece/akşam/karanlık gibi öğelerle birlikte anılması, onun çok da ferah kokmayacağının habercisi gibi adeta. Zaten koyu renkli şişesinden bir yaz kokusu çıkmayacağını tahmin ediyordum. Bakalım Issey Miyake’nin yeni sayılabilecek erkek parfümü Nuit d’Issey nasıl kokuyor?

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve greyfurdun önderliğindeki turunçgiller canlı, dinamik ve çarpıcı. Açılışı gayet güzel. Orta kısma doğru ilerlediğimizde turunçgillerin yerini aromatik otların ve şekerli baharatların aldığını görüyoruz. Orta notalarda tatlı portakal da algılıyorum. Orta kısmın sonlarına doğruysa ilginç iki sürprizle karşılaşıyoruz: Deri ve tütsü. Karanlık, koyu ve dumansı verilmemiş tütsü sanki bir adım önde. Kapanışta yine değişim var. Yumuşak ve tatlı odunsu notalar alt notalara hakim olurken, koku epey zayıflıyor son kısımda. Ortalama bir kapanışa sahip denebilir.

Nuit d’Issey, ilk sıkıldığı andan itibaren sürekli bir parfüme benzediği hissiyatı veriyor. Çok tekrar edilen modern, aromatik, odunsu baharatlı tarza yakın diyebilirim. Zaten parfümün iki ünlü tasarımcısı Dominique Ropion ve Loc Dong parfümün, odunsu ve baharatlı notaların üzerini saran deri kullanımından bahsetmişler ki haklılar. “Geceye ışık eklemek” olarak tanımladıkları Nuit d’Issey bence pek de koyu-karanlık bir arkadaş değil. Hatta tersine gayet aromatik (asla ferah değil), yumuşak, tatlı ve pozitif bir esere benziyor.

Nuit d’Issey, çarpıcı, sıra dışı ve yaratıcı bir parfüm olmasa da herkesin benimseyebileceği, makul oranda erkeksi, günümüzün koku trendlerine tamamen uyumlu görüntüde. Üst-orta-alt nota değişimleri algılanabiliyor ki bu da parfümün yeterince zengin ve katmanlı olduğunu gösteriyor ama her zengin parfüm güzel kokar mı?

Nuit d’Issey, içeriğinde her şeyden biraz barındıran piyasaya işi ortalama bir parfüm. Pek riskli olmayan genel yapısı eş-dost-akrabalardan güzel geri dönüşler sağlayacaktır size. Yine hanımefendilerin bu parfümü oldukça beğeneceğini düşünüyorum. Fakat geneline baktığımda kalite anlamında harikalar yaratmayan, pek öyle kendine özgü karakteri olmayan, temiz, hoş kokan tatlı bir parfüm. Uzun süreli kullanımda ondan sıkılacağımı söyleyebilirim.

Benim kullandığım ilk formülasyon olan EDT versiyonuydu. 2015 yılında EDP formundaki Parfum sürümü raflardaki yerini aldı. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında. Ilık ilkbahar aylarına uyacağını düşünüyorum Nuit d’Issey’in. Her yaş grubundan erkeğe rahatlıkla önerebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

15 Şubat 2018 Perşembe

Ulric de Varens – UDV Divine Issime (2013)

Fransa merkezli uygun fiyatlı kozmetik ve parfümeri markası Ulric de Varens, parfüm koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor. Genel konseptlerini “Fransız lüksünün makul fiyatlara sunularak herkes tarafından ulaşılabilir olmasını sağlamak” şeklinde belirlemişler. En büyük farklılıklarını parfümlerinin kalitesi ve fiyatlarının ulaşılabilir olmasına bağlayan Ulric de Varens’in bazı parfümlerinin ünlü burun Jean Claude-Ellena’nın elinden çıktığını biliyoruz.

Genellikle erkek parfümlerini kullandığım Ulric de Varens’in başarılı kadın kokularının olduğunu keşfetmeye başlıyorum. Bir süredir kullandığım UDV Divine Issime’yi başarılı bulduğumu söylemeliyim. İsminden de anlaşılacağı üzere UDV serisine ait Divine Issime kendi sitelerinde “çiçeksi, iştahlandırıcı” olarak tanımlanmış ve çiçeksi gourmand tarzına yakın olduğu belirtilmiş. Tanıtımı şöyle yapılmış: “Vanilyanın sıcak notaları, silhat ve tonka taneleri ile sümbülteber güneşin kokusuna karışır. Portakal çiçeği ve tonka tanelerinin orta notalarını oluşturduğu koku, yasemin ve silhat etkisiyle çekiciliğini arttırır.”

Parfümün başlangıcı lezzetli vanilya ve koyu/yarı karanlık meyvelerle gerçekleşiyor. Açılıştaki vanilya gayet kaliteli ve tam da sevdiğim gibi kremsi kokuyor ve neyse ki çok tatlı değil. Meyvelerse kırmızı tatlı erik hatta siyah üzüme benziyor. Belki şeftali bile vardır. Üst notaları sevdim. Orta bölüme geçildiğinde aynı iştah açıcı vanilya etkisini arttırarak devam ettiriyor. Orta notalardaki kadınsı çiçekler giderek ağırlığını ortaya kokuyor ve vanilyanın yanında boy gösteriyor. Orta kısımdaki beyaz çiçeklerin en bariz olanı sümbülteber. Yasemin de var sanki çiçeklerin arasında. Fena değil orta notalar. Kapanışta büyük değişim olmuyor. Çiçeksi vanilyaya eklenen karanlık sayılamayacak ve köksü olmayan paçuliyle noktayı kokuyor Divine Issime.

Karşımızda olgun kuru meyvelerin eşlik ettiği çiçeksi bir vanilya parfümü var. Vanilya, ilk saniyelerden kapanışa kadar etkisini kaybetmiyor. Çiçekler orta bölümden itibaren gücünü arttırıyor. Paçuli ise kokunun genelinde büyük yer kaplamıyor sanki.

Buradaki çiçeklerden tabii ki üzerinde durulması gereken asıl unsur sümbülteber. Benim için her zaman zordur sümbülteber merkezli parfümleri sevmek ve kullanmak. Çünkü çok çiçeksi, çok kadınsı ve çok baskın bir kokusu var sümbülteberin. Tabii sümbülteber parfümü deyince aklıma hemen ünlü Fracas gelir. Çok şükür ki Divine Issime’de sümbülteber baskın şekilde verilmemiş. Evet, orta bölümde sümbülteber önemli yer tutuyor ama vanilyanın baskısı altında kalıyor diyebilirim. Aslında orta kısımdaki sümbülteber-vanilya dengesi iyi sağlanmış. Ne çok baygın vanilyaya ne de abartılı çiçeksi kokuya sahip. Bu anlamda sümbülteberin verilişini beğendim ki nadir olan bir şeydir benim için.

Vanilya gayet yumuşak ve leziz verilmiş genel itibariyle. Baştaki meyveleri de sevdim. Oldukça modern kokan Divine Issime, diğer taraftan da yeni nesil şeker bombası, iç bayan tatlılıktaki piyasaya kokularının dışında tutmaya çalışmış kendisini. Tatlılık tabii ki var ama rahatsız etmedi beni.

Sonuç olarak kaliteli, yapaylığa ya da rahatsız edici uyumsuzluğa rastlanmayan, çoğu hanımefendinin sevebileceği hoş bir eser çıkmış ortaya. Tabii çok katmanlı ve derin koktuğunu söyleyemem. Büyük değişimler yok, genelde tek düze ilerliyor. Yine de bu kadar uygun fiyatlara satılan bir parfüm için gayet başarılı buldum onu.

Biliyoruz ki parfümler ülkemizde yüksek vergiler yüzünden oldukça pahalı fiyatlara satılıyor. Birçok insan hem güzel kokmak isteyip hem de parfümlere yüksek ücretler ödemek istemeyebilir. Onun için Ulric de Varens gibi markalar bu boşluğu dolduruyor. Bu anlamda gayet makul fiyata satılan Divine Issime’yi çiçeksi vanilya kokusunu seven kadınlara rahatlıkla önerebilirim.

EDP konsantrasyonuna sahip Divine Issime’nin kalıcılığı yeterli, fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Her yaş grubuna uyabilecek yapısı memnuniyet verici. Sonbahar-kış aylarına yakışacaktır. Kadın çantası şeklindeki şişesi de gayet şık.

Koku Güzelliği:10/7

11 Şubat 2018 Pazar

Aramis – 900 (1973)

1960’lı yılların ortalarından itibaren ortaya çıkan Aramis firması, özellikle erkek parfüm dünyasında derin izler bıraktı. İlk parfümleri Aramis Classic kısa zamanda satış rekorları kırarken, ardından gelen ilginç erkek kokuları Aramis’i zihnimize kazıdı adeta. JHL, Devin, Tuscany, Havana ve New West ile oldukça dikkat çeken marka, 1973 yılında ikinci parfümünü piyasaya sürdü. Tabii ki bu da ilki gibi erkekler içindi. 900 isimli bu yaramaz çocuk abisi Classic kadar ilgi göremese de parfümseverlerin uzun zamandır peşinden koştuğu kokulardandı. Benim de epeydir merak ettiğim 900’le nihayet tanıştım.

Söylemem gerekir ki ilk orijinal formülasyonu değil, 2000’li yıllarda yeniden piyasaya sürülen yeni şişedeki kokuyu yazıyorum. Muhtemelen küçük çaplı reformülasyon geçiren 900, bu haliyle bile gayet başarılıydı. Şu an Estee Lauder grubuna bağlı olarak faaliyet gösteren Aramis’in bir internet sitesi bulunmadığı için 900 hakkında bilgimiz oldukça sınırlı.

900’ün açılışını eski bergamot, tozlu limon ve aromatik otlar oluşturuyor. 1970-1980’li yılların erkek parfümlerinde görmeye alıştığımız başlangıcıyla ilk saniyelerde erkeksi izlenim veriyor. Orta kısımda aromatik otlar ve bergamot geri plana geçerken erkeksi çiçekler devreye giriyor. Çiçeklerden en baskın olanı gül. Genellikle kadın parfümlerinde karşımıza çıkan gül, bu erkeksi arkadaşın kalbini oluşturuyor adeta. Ayrıca sabunsu beyaz çiçekler de algılıyorum. Acaba yasemin var mı orta bölümde? Muhtemelen var. İlginç sabunsu orta bölüm hem eski kadın parfümlerini andırıyor (Bandit, Aromatics Elixir) hem de erkeksi sinyaller gönderiyor etrafa. Geleyim kapanışa. Alt notalarda erkeksi çiçeklere eklenen meşe yosunu bir süre sonra son bölümün tek hakimi haline geliyor. Meşe yosununa eşlik eden paçuli hafiften karanlık verilmiş. İşte böyle bir eser 900.

Parfümün 1973 çıkışlı olduğunu düşünürsek karşımızda günümüzün koku trendlerinin çok uzağında kendine özgü takılan erkeksi bir parfüm var. Kokunun ağırlığını gül-meşe yosunu oluşturuyor. Kimi zaman koyu kimi zaman yeşil bazen de sabunsu hissiyat veren oldukça farklı arkadaş 900. Derin, şaşırtıcı ve beyefendi yapısıyla binlerce erkek parfümünden rahatlıkla ayrılıyor ve kendi kategorisini oluşturuyor adeta.

900, kendine özgü yapısıyla erkeksi çiçeklerle aromatik otları başarıyla birleştiriyor. Fakat ona asıl karakterini veren Aromatics Elixir’de karşılaştığım sabunsuluk. Birçok parfümseverin 900’ü Aromatics Elixir’e benzettiğini biliyoruz. Şöyle bir düşündüğümde haksız sayılmazlar. Gerçi 900, Aromatics Elixir kadar sert, acımasız ve güçlü değil. Daha yumuşak, daha aromatik ve daha makul diyebilirim. Uzlaşmacı yönü 900’u erkeksi parfüm arayan beyefendilerin ilk tercihlerinden birisi haline getirebilir.

İyi de kokusu güzel mi ve günlük kullanıma uyar mı? Tarafsızca düşündüğümde gayet hoş bir erkek parfümü. Tatlılığın az olması ve koku karakteri olarak benzerine az rastlanması onu her zaman bir adım önde tutacaktır. Günlük kullanıma, spor kıyafetlere ve AVM gezmelerine pek uymayacağını düşünüyorum. Bir parça sevmesi ve kullanması zor bir eser. Ona zaman vermeniz ve ne demek istediğini anlamanız gerekiyor. Onun dışında 35 yaş ve üzerindeki erkekler için sağlam seçeneklerden birisi 900.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Kokusunun tasarımını 1970’lerde ve 1980’lerde harika işlere imza atan Bernart Chant yapmış. Bu arada Aromatics Elixir’i de aynı isim tasarlamış. Bu da iki parfümün neden birbirine benzediği konusunda küçük ipucu veriyor bize. EDT formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği ortalama oldu bende. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum.

Not: Parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

7 Şubat 2018 Çarşamba

Christian Dior - Miss Dior Cherie (2011)

Christian Dior’un ilk ve en önemli parfümleri arasında gösterilen Miss Dior, 1947’den beri üretimine devam edilen efsanevi klasikler arasında yerini aldı. Christian Dior’un çok sevdiği kız kardeşi için tasarladığı Miss Dior parfümü zaman içinde çok sevildi kadınlar tarafından. Tabii bu kadar başarılı parfümün ilerleyen yıllarda devam kokularının gelmesi gayet normal. 2018 yılının başları itibariyle Miss Dior ailesi yaklaşık otuz üyeye ulaştı. Devam parfümleri arasında çok azı öne çıkabildi. Cherie kendisini gösterebilen şanslılardan birisiydi.

İlk defa 2005 yılında piyasaya sürülen Cherie’nin bile ilerleyen zamanlarda farklı versiyonlarını gördük. EDT ve EDP versiyonları bulunan Cherie’nin 2011 yılında çıkan Eau de Parfum sürümünü bir süredir kullanıyorum. Dior’un Cherie’yi internet sitesinden kaldırdığını gördüğümde aklıma üretiminin sonlandırıldığı geldi. Her ne kadar böyle bir resmi açıklamaya rastlamasam da Cherie büyük ihtimalle artık üretilmeyecek. Neyse geçelim parfümümüze.

Miss Dior Cherie’nin başlangıcı kadınsı meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki çilek ilk dakikalarda oldukça baskın. Buradaki çilek oldukça tatlı, çiçeksi, kadınsı ve modern kokuyor. Orta bölümde meyvemsi taraf devam ediyor. Bu andan itibaren çiçeklerin etkisi iyice artıyor. Yaseminin önderliğindeki beyaz çiçeklere eklenen gül ve şekerli portakal, kokunun yönünü iyice kadınsı tarafa çeviriyor. Bir parça miskin eşlik ettiği çiçekler pek bana göre değil. Sonlarda kadifemsi paçuliye yine misk katılıyor. Azıcık sandal ağacı ve amberin de katılımıyla son bölüm çiçeksiliğin etkilerinin epey sınırlandığı kısım oluyor.

Miss Dior Cherie, olabilecek en kadınsı aromalardan birisine sahip. Daha ilk saniyelerden itibaren onun feminen tarafını algılıyorsunuz. Kokusunun genel olarak meyveli-çiçeksi tarza yakın olduğu söylenebilir. Portakal-çilek ve yasemin gül dörtlüsü arasında gidip gelen kokusuna pek hoşuma gitmeyen tarzdaki paçulinin eklenmesiyle Miss Dior Cherie, hanımefendilerin oldukça ilgisini çekmiş görünüyor. Peki, bir erkek gözüyle nasıl Cherie?

Bir kere oldukça tatlı, çok çiçeksi ve fazlasıyla kadınsı mesajlar veren Cherie’yi sevdiğimi söyleyemem. Başlangıçtaki meyvelerin yeterince pürüzsüz ve rafine olmadıkları aşikar. Şöyle lezzetli, mis gibi doğal kokan çilek beklemeyin. Çilek meyvesini seven birisi olarak buradaki kullanılışını vasat buldum. Orta bölümdeki beyaz çiçeklerin burun tırmalayan cızırtılı senfonisi, bazı kadınlar için cazip gelebilir ama migreni olanların denemesini önermem. Buradaki çiçekler gayet özensiz ve sıradan. Kapanıştaki paçuli ise niye egzotik ve karanlık değil ki?

Sorunun cevabını bu paragrafta vereyim çünkü Miss Dior Cherie, koyu ve gotik bir parfüm değil; canlı, hareketli, enerjik ve hafiften çocuksu. Onun içindir ki parfümün geneli açık, basit ve derinlikten uzak. Notaların verilişi Dior’un alışılageldik kalitesinin oldukça gerisinde. Pek farklı tarafı olmayan, sadece Dior etiketi taşıyan bir arkadaşımız. Bana daha fazlasını hissettiremedi.

Son olarak bir konuya daha kısaca değineyim. Miss Dior Cherie’yi ilk kullandığım andan itibaren çok ünlü bir parfüme benzettim. Coco Mademoiselle ile Miss Dior Cherie epey birbirini andırıyor. Burada önemli olan Coco Mademoiselle’nin 2001 yılında piyasaya sürülmüş olması. Anlaşılacağı üzere Dior, rakibinin en önemli silahlarından birisinin küçük çaplı taklidini yaparak ismini Cherie koymuş. Peki, Dior “taklitlerin her zaman için asıllarını yaşatacakları” evrensel kuralını bilmiyor mu? Biliyor ama Coco Mademoiselle’nin pazarından biraz pay kapmak istemiş muhtemelen. Bu arada Montale’nin hiç sevmediğim parfümlerinden Roses Elixir’e de benziyor Cherie. Tabii Roses Elixir çok daha baş ağrıtıcı ve bıktırıcı Miss Dior Cherie’den.

Parfümün tasarımını Francois Demachy yapmış. EDP formundaki Cherie’nin kalıcılığı yeterli ama etrafa yayılımı biraz düşük. Tam bir kış parfümüne benziyor. Sıcak havalarda boğucu olabilir. Günlük kullanıma gayet uygun, her yaş grubuna hitap edebilecek Miss Dior Cherie, bu tür parfümleri sevenleri bekliyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

3 Şubat 2018 Cumartesi

Tom Ford – Noir Extreme (2015)

Çoğu parfüm kullanıcısı ve yorumcusundan sık sık duyarız şu cümleyi: “Tom Ford tam bir dahi.” Bu yakışıklı Teksaslı, dünya moda sektörünün dikkatini çekmeye devam ederken, parfüm sevdalılarını da heyecanlandırıyor her yıl. Çığ gibi piyasaya sürdüğü yeni parfümleriyle Tom Ford’un güzellik birimi, şimdiden fenomene dönüşmüş durumda. Sadece parfümleri değil diğer kozmetik ürünleriyle de yüksek kaliteli deneyim yaşatıyor müşterilerine bay Ford.

2012 yılında çıkan Noir isimli erkek parfümüyse şimdiden beş kokuluk seriye dönüşmüş durumda. Noir ailesi genişlerken 2015 yılında dikkat çeken bir parfüm raflardaki yerini aldı. Popüler hale gelen parfümlerin devam kokularının genellikle Intense veya Extreme ismini almasına alışığız. Tom Ford’da bu geleneği bozmadı ve Noir’in Extreme’ini çıkarıverdi. Resmi tanıtımı Londra’nın ünlü otellerinden Chiltern Firehouse’ta gerçekleşen Noir Extreme’in doğumuna birçok ünlü de tanıklık etti. Marka tarafından odunsu oryantal olarak sınıflandırılan Noir Extreme bir süredir hem kıyafetlerimi hem de tenimi süslüyor. Bakalım kokusu nasılmış.

Parfümün başlangıcı tatlı ve lezzetli kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Mayhoş kırmızı erik ve üzüme benzeyen meyvelerin verilişini beğendim. Orta bölüme geçildiğinde ekşi meyveler bir parça geriye çekilirken tatlı ve yumuşak baharatlar kendisini gösteriyor. Tabii orta bölümün asıl hakimi vanilya. Sütsü, kremsi ve neredeyse tropikal kokan vanilya yumuşacık adeta pamuk gibi. Sonlarda vanilya aynen devam ederken egzotik olmayan amberin vanilyaya eşlik ettiğini görüyoruz.

Noir Extreme öncelikle lezzetli bir parfüm. Gerek meyveler gerekse vanilya gayet güzel verilmiş. Meyvelerle vanilyanın uyumu sorunsuz. Sonrasındaysa Noir Extreme vanilya merkezli bir arkadaş. Diğer ögeler vanilyayı desteklemek için verilmiş adeta. Baharatların etkisi hissediliyor ama onlar da öne çıkmaya çalışmıyorlar.

Noir Extreme, günümüzün modern parfümlerinin tipik örneği. Tatlılık tabii ki baştan sona hissediliyor. Neyseki fazlaca verilmemiş tatlılık. Oldukça kibar, çok erkeksi sayılamayacak, yumuşacık, hoş bir parfüm. Kullanan çoğu kişinin seveceğini düşündüğüm Noir Extreme, tam bir kış parfümü denebilir.

Bu tür güvenli parfümler gayet kullanışlıdır. Hem sizi mutlu ederler hem de birisine hediye etmek için harika seçimlerdir. Böylesi parfümleri çoğu kişi ilginç bulur ve övgüler alır. Bu anlamda Tom Ford, geniş kitlelere yönelik tasarlamış Noir Extreme’i.

Peki her şey harika mı, hayat toz pembe mi? Noir Extreme’de rahatsız edici yapaylık ya da uyumsuzluğa rastlamadım. Kalite anlamında idare eder. Sonuçta o bir Tom Ford ve isminin hakkını veriyor. Eleştirilebilecek taraflarını düşünüyorum ilk aklıma etrafa yayılımının düşük olduğu geliyor. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği yüksek değil. İkinci olaraksa çok derin ya da katmanlı sayılamaz. Tom Ford gibi rakiplerinden bir parça yüksek fiyat etiketine sahip markadan daha farklı ve detaylı parfümler beklemek hakkımız sanırım.

Tom Ford, Noir Extreme’de yine kendisi tarafından daha önce kullanılan koku formunu tekrar etmiş. Özel seriye ait Plum Japonais’e benzettim meyveli yapısını. Hatta azıcık Velvet Orchid’i bile andırıyor. Tabii onun daha çiçeksiz hali diyebilirim.

Abisi Noir’e ne kadar benziyor Extreme’i sorusunu duyar gibiyim. 2012 çıkışlı Noir EDP, oldukça hayvansı ve baharatlıydı. Deri de ciddi ciddi hissediliyordu. Noir Extreme’de ise çok şükür ki hayvansallık yok. Baharatlar sınırlı, deriye ise rastlamadım. Yani iki parfüm farklı denebilir. Diğer taraftan da Noir’in tatlı, koyu, vanilyalı kokusuna da epey benziyor Extreme sürümü. Özetle Noir Extreme, abisi Noir’in DNA’sını taşırken, küçük değişikliklerle daha kullanılabilir ve yumuşak bir parfüm haline getirilmiş. Noir’in sivri köşelerinin yuvarlatılmış hali denebilir Noir Extreme için.

EDP formundaki Noir Extreme’in kokusuna Sonia Constant imza atmış. Erkek parfümü olarak sunulduğuna bakmayın kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Her yaş grubuna ve ortama uyacağını düşünüyorum, tabii soğuk mevsimlerde kullanmanız şartıyla.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7