25 Ekim 2016 Salı

Creed – Love in Black (2008)

Jacqueline Lee Bouvier, 1929 yılında New York’ta doğdu. Babası Fransız asıllıydı ve borsacıydı. Annesi onu daha çocuk sayılabilecek yaşta atlarla tanıştırdı. 11 yaşında kazandığı şampiyonanın ardından New York Times’ta bile onu öven yazı yayınlanmıştı. Bu durum belki de onun ilerleyen yıllarda dünyanın gündemini uzun süre meşgul edecek bir ünlüye dönüşmesinin ilk sinyalleriydi.

1950’li yılların başında, çalışma hayatının ilk dönemlerinde Temsilciler Meclisi’nin Massachussets üyesi John F. Kennedy ile tanıştı. 1953 yılında ise John F. Kennedy ile evlendiler. Soyadı Kennedy olan Jacqueline, eşinin 1960 yılında Amerika başkanı olmasıyla “First Lady” olarak hayatının başka evresine geçiyordu. Gerçi o mutlu günler fazla sürmedi. Evlendikten üç yıl sonra eşi John F. Kennedy’nin suikasta kurban gitmesiyle 34 yaşında dul kaldı. Eşinin ölümünden beş yıl sonra ünlü Yunanlı armatör Aristotle Onassis ile evlendi ve dünya jet sosyetesinin ilgi odağı olmayı sürdürdü.

Hayatı fırtınalarla geçmiş Jacqueline Kennedy için, 2008 yılında ünlü niş parfüm evi Creed, parfüm piyasaya sürer. Love in Black, Jacqueline Kennedy’den ilhamını almış ama diğer taraftan da, Creed’in en başarılı kadın parfümlerinden Love in White’ın devamı olarak da düşünülebilir. Kendi sitelerinde Love in Black’i çiçeksi-oryantal olarak sınıflandırmışlar.

Love in Black’in açılışı şekerli ve sabunsu menekşeyle gerçekleşiyor. Hafiften yapaylık hissedilen başlangıcı kadınsı, tanıdık ve sıradan. Bir an önce orta bölüme geçsin diye beklerken sürpriz yapıveriyor. Menekşe geri plana geçerken iris ve gül algılıyorum. Orta notalardan itibaren meyveli-çiçeksi kısma doğru savruluyor Love in Black. Başlangıcına göre daha başarılı orta bölüm. Sonlarda tahmin edileceği gibi misk olaya dahil oluyor. Orta kısımla paralellik arz ediyor kapanışı. Tabii yumuşacık odunsu notaları eklemek gerekiyor alt notalara.

yakin sis yen

Başlangıcında yaşadığım hayal kırıklığını, orta kısımda bir nebze gideriyor Love in Black. Üst notaları, sıradan sabunsu menekşe ve kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşince, zihnimde alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Seyreltilmiş-sulandırılmış olarak adlandırdığım menekşe, hiç bana göre değil. Zaten çok aram yok menekşe temalı parfümlerle. Neyse ki orta kısımda iris ve gülün dahiliyle bir parça kabul edilebilir hale geliyor kokusu. Bu iki güzel notaya siyah kuş üzümü de eklenince işin rengi değişiyor. Parfümün ilginç kısmı, simsiyah şişesi. O siyah şişeye aldanıp koyu, ağır ve karanlık aroma beklemeyin. Kullanması ve sevmesi kolay bir kadın için.

Aslına bakılırsa çok iddialı değil genel yapısı. Yumuşak ve bolca tatlılık içeren meyveli-çiçeksi tema üzerinden ilerliyor. Çok ilginç, çarpıcı ya da yaratıcı değil ama sakin, barışçıl ve huzurlu. Vamp kadınların değil, 30’lu yaşların sonlarındaki kadınların kokusu gibi. Küçük çocuğu olan, orta yaşlı, duygusal ve merhametli kadınların parfümü belki de. Acaba Jacqueline Kennedy’de öyle bir kadın mıydı? Amerika başkanı kocası için birçok şeyden fedakarlık gösteren, evinin içinde uçuşan uzun eteğiyle durmadan dolaşan, çocuklarına mutluca gülümseyen ve etrafa ışığını saçan kadınlar gibi miydi Jacqueline Kennedy? Kim bilir.

Sonuç olarak başarılı bulamasam da güvenli ve basit bir kadın parfümü. Derinlik yok, detaycılık yok, onların yerine başlangıcı dışında ortalama üzeri kaliteye sahip, oldukça yüksek fiyat etiketi bulunan bir Creed var. Evet, Love in Black, pahalı bir hediye olarak düşünülebilir. Şık şişesi de gayet karizmatik.

resim black yen

EDP formundaki Love in Black’in kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek değil. Kokusunun tasarımını Olivier Creed ve Erwin Creed birlikte yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ekim 2016 Cumartesi

Hugo Boss – Velvet & Amber (2011)

Diğer ana akım markalar, özel seri parfüm çıkarırlar da, Hugo Boss onlardan geri kalır mı? Genellikle uygun fiyatlı, popüler, temiz çocuklar piyasaya süren Hugo Boss, 2011 yılında rakiplerine cevap olarak “BOSS The Collection” isimli seriyi piyasaya sürdü. İlk aşamada beş parfümden oluşan seri, Oud temalı yeni sayılabilecek parfümle altıya ulaştı. Diğer Hugo Boss parfümlerinden yüksek fiyatlara satılan bu özel seri, niş parfümlere yaklaşamasa da, ana akım markaların özel serileriyle rekabet edecek gibi görünüyor.

Serideki parfümlerin isimleri iki bölümden oluşuyor. Birincisi Hugo Boss’un ana faaliyet alanına gönderme yapan kumaş çeşitleri ve ikincisi de parfümleri çağrıştıran tek notalar. BOSS The Collection serisinin muhtemelen en popüler üyesi Velvet & Amber. Parfümün ilhamını ismine binaen kadife kumaşından ve amber kokusundan aldığını sanırım söylememe gerek yok.

Velvet & Amber’in açılışı tatlı anasonla gerçekleşiyor. Üst notalarında tatlı anasonun yanında aniden beliren koyu amber, gözden kaçacak gibi değil. Hafiften Body Kouros hissi veren başlangıcı, yarı karanlık çikolatamsı vanilya ve amberle devam ediyor. Orta bölüm parfümün en lezzetli ve başarılı yeri muhtemelen. Son kısımda amber hala etkili. Kapanışta kuru hale gelen ambere vanilya hala destek veriyor. Hatta vanilya bir parça önde gibi alt notalarda.

Amberin egzotik verildiği Velvet & Amber, karanlık sayılabilecek derecede dolgun ama etrafa yayılımı az bir parfüm hissi uyandırıyor. Baharatlar yok, onun yerine balsamsı yapı var. Zaten açıklanan notalarında da balsam var. Genel olarak modern, kararında tatlı, kremsi ve lezzetli bir vanilya-amber parfümü gibi. Eğer kullandığım parfümde sorun yoksa Velvet & Amber bana Body Kouros-A Men-Ambre Precieux arasında bir yerde geldi. A Men’in o kimilerinin çikolatalı asfalta benzettiği karanlık yapısı, bir parça mevcut burada. Amberin ağır, ağdalı, soğuk ve egzotik yapısı da kendisini her daim hissettiriyor.

tekli velvet

Kullanması ve sevmesi kolay değil bana göre Velvet & Amber. Çarpıcı, erkeksi ve iddialı kokusunu anlamak için biraz kullanmak gerekiyor. Tabii siz yine de yüksek fiyatına istinaden denemeden almayın. Başlangıcını ve orta kısmı fena değil ama sonlarını kendime yakın bulamadım. Yapaylığın hissedilmediği, kalite anlamında başarılı sayılabilecek yapısı, bir Hugo Boss parfümü için umut verici.

Aslına bakılırsa beklentim fazlaydı Velvet & Amber’den. Gerçi Hugo Boss markası, benim gibi birçok koku severi “eyvah yine vasat bir modern aromatik odunsu yapı gelecek” endişelerine sevk etmiyor değildi. Yine de Velvet & Amber’in özel seri Boss The Collection üyesi olmasından dolayı daha çok özenileceğini tahmin ediyordum. Bu anlamda iyi bir iş çıkarılmaya çalışılmış ama sonuç yine de beklediğim gibi olmadı ne yazık ki.

EDP formundaki konsantrasyonu performans anlamında harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı yeterli ama fark edilirliği düşük. Günlük kullanımdan ziyade akşamlara daha çok yakışacaktır. Tam bir kış parfümü. Genç arkadaşlardan ziyade otuz yaşın üzerindeki erkeklere uyacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

17 Ekim 2016 Pazartesi

Shaik - Opulent Shaik Gold Edition For Men (2013)

Bugün, Arap çölünün merhametli Prensi Shaik’in krallığına ilk defa konuk olacağım sizlerle birlikte. Sevgiyi ve bolluğu birleştiren gizemli tasarımcı Shaik’in dünyasına girmek, muhtemelen dünyadaki pek çok kişi için mümkün olmayacaktır. Çünkü onun markası, ultra lüksü ve bir anlamda jet set’i temsil ediyor. Shaik, artık birçok lüks markanın aksine “ulaşılabilir lüks” gibi bir amaç edinmiyor. Shaik, romantik bir vizyoner, tutkulu ve ilgi uyandıran bir tasarımcı olarak doğu ile batı arasındaki zıtlıkları birleştiren, dünya çapında bir işadamı olarak karşımıza çıkıyor. Shaik isimli çöl krallığının başarıya yürümesinin kısa hikayesi böyle anlatılabilir.

Tabii krallıktan bahsediyorum ama bunun duyusal bir krallık olduğunu fark etmişsinizdir. Ortadoğu ve Arap coğrafyasının yeni parlayan markalarından birisi Shaik. Bu tasarım markası, saatler ve parfümlere yer veriyor koleksiyonunda. Ayrıca mücevher ve moda alanlarında da tasarımlara başlayacakları görülüyor. Yüksek kaliteli ve hafiften abartılı fiyata sahip tasarımlarıyla, ulaşılması kolay bir marka olmayacağını gösteriyor.

Shaik’in bizi ilgilendiren kısmı parfümleri. 2007 yılında başladıkları parfüm işinde yavaş ilerledikleri söylenebilir. 2016 yılının sonlarına doğru henüz altı parfüm piyasaya sürmüş durumdalar. Bugün bahsedeceğim eseri, 2013 çıkışlı Opulent Shaik Gold Edition For Men. Yine aynı yıl For Women olarak kadın versiyonu da piyasaya sürülmüş durumda. İsmi biraz uzun olduğu için Gold For Men diyeceğim.

135 adet nadir bulunan içeriğin birleştirilmesiyle oluşturulduğu söylenen Gold For Men’in başlangıcı oldukça farklı. İlk saniyelerde tuzlu gri amber, hayvansal kuru baharatlar ve olabilecek en ferah ve kuru gül algılıyorum. Hayvansallık gayet sınırlı, gül ise istemeye istemeye önplana çıkarmış gibi yapıyor. Buradaki gül hiç de alışık olduğumuz gibi değil. Neredeyse tuzlu diyebileceğim gül, ferah bir şeffaflık içinde. Zengin ve erkeksi sayılabilecek üst notaları müthiş. Orta kısımda o zenginlik ve gül, ortadan kayboluyor. Geri planda hissedilen hayvansallığa tatlı olmayan vetiver eşlik ediyor. Kötü değil ama sarhoş edici başlangıcını düşünürsek, biraz mütevazi orta kısım. Sonlarda kuru aroma devam ediyor. Tütsü var ama çok dumansı değil. Vetiver hala oralarda. Orta kısmıyla paralel ilerliyor kapanışı.

kendi gold yen

Beklenti: Shaik’in Ortadoğu merkezli bir marka olması sebebiyle Gold For Men’in ağır gül suyu kokacağını düşünmek.

Gerçek: Başlangıçtaki gül teması, ağır ve bıktırıcı gül parfümlerine benzemiyor. Ferah ve hayvansal verilmiş gül, bana garip şekilde tuzlu geliyor. Daha önce bu hissi Montale’in Aoud Leather’ının başlangıcında yakalamıştım sanki. Ferah gibi olmaya çalışan ama olamayan, garip ve çekici başlangıcı denemeye değer.

Sadece başlangıcı mı denemeye değer. Böylesine yüksek fiyatlara satılan bir EDP’nin daha performanslı olmasını beklerdim ama ilk dakikalardaki güçlü açılışın ardından çabucak geriye çekiliyor. Zaten ilk yarım saatten sonra gül de kendisini göstermiyor. Bu andan itibaren pek karakteri olmayan ama güzel ve kaliteli kokan vetiver-hayvansal misk-ağaçsı tarafa doğru geçiyor. Başlangıçtaki soğuk yapı, orta kısımdan itibaren değişip, sıcak yanını gösteriyor.

Yukarıda Montale örneğini verdim ama Gold For Men, zihnimizdeki Arap parfümü imajıyla pek örtüşmüyor. Evet, gizemli bir yanı var ama çok daha derin, mistik ve egzotik kokuların tadına baktı bu burun. Söylemem gerekir ki başlangıç bölümü dışında bir Amouage gösterişine sahip değil Gold For Men. Yine de böylesine zor ulaşılabilen parfümü denediğim için şanslı olduğumu biliyorum.

iyi gold yen

Şüphesiz ki insanoğlu nankördür. Çoğu zaman şanslıdır ama hep şikayet eder, asidir. Geçenlerde Tempo dergisinin Eylül 2016 sayısında Haluk Akakçe ile yapılan söyleşinin manşeti gözüme çarptı ve içimde bir yerlere dokundu o cümle: “Önce hayatın sana verdikleriyle barışacaksın.” Birçoğumuzun hayattan çok fazla şey istediği ve bunun bizi mutsuzluğa sürüklediği sır değil. Onun içindir ki, Shaik markası ve Gold For Men’le tanıştığım için şanslıyım ve mutluyum.

Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Evin ablasının, başlangıcını tütün kolonyasına benzettiği Gold For Men’i tecrübeli koku severlerin denemesini öneririm.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

13 Ekim 2016 Perşembe

Yves Saint Laurent – Noble Leather (2013)

Yves Saint Laurent’nin, “Doğu” temasını kullanmasını bekliyordum parfümlerinde. Ünlü tasarımcının doğu coğrafyasına ve doğu kültürüne olan ilgisi biliniyor. Tasarladığı kıyafetlerinde doğu temasını kullanıyor mu bilemiyorum ama 2013 yılında başlattıkları Oriental Collection serisi büyümeye devam ediyor. 2013 yılında üç parfümle başlayan Oriental Collection, 2016 itibariyle altı parfüme ulaşmış durumda. Bu serinin oldukça yüksek fiyatlara satıldığını düşünürsek, Yves Saint Laurent’nin niş markalara küçük bir cevabı olarak görebiliriz Oriental Collection’ı.

Noble Leather, serinin ilk üç parfümünden birisi. İsminden de anlaşılacağı üzere deriyi merkeze almış. Parfümün açılışı kuru sayılabilecek deriyle gerçekleşiyor. Yeni alınmış deri ceketleri andıran başlangıcı erkeksi ve yüksek kaliteli. Orta kısımda deriye tatlımsı kuru meyveler eşlik ediyor. Hafif ekşimsi bu meyveler, deri kokusunun lezzetli hale gelmesini sağlıyor. Orta bölümde sıcak baharatlar ve reçine de algılıyorum. Gayet güzel. Son bölümde yumuşak odunsulara sıcak baharatlı kuru meyveler destek veriyor. Kremsi vanilyayı unutmamak gerekiyor alt notalarda. Zayıf kapanışı fena değil.

İsminin hakkını verircesine deriyi ön plana çıkarıyor Noble Leather. Erkeksi deriye eşlik eden kuru meyveler hoş bir kombinasyon olmuş. Ama bir dakika! Size de tanıdık gelmedi mi bu durum? Evet, Noble Leather, bir parça Tuscan Leather’ı andırıyor. Derinin ve meyvelerin verilişi benzer şekilde. Noble Leather’de deriden çok meyveler hissediliyor. Tuscan Leather’da ise o acımsı deri hep etkili. Noble Leather için sıcak, reçineli, meyveli deri diyebilirim rahatlıkla.

Yüksek kaliteli, leziz, kullanması ve sevmesi kolay Noble Leather, benden rahatlıkla geçer notu alıyor. Tuscan Leather ya da diğer sert deri parfümleri gibi itici değil. Kimi deri parfümlerindeki benim ayakkabı boyasına benzettiğim yapı, Noble Leather’da neredeyse yok. Tabii burada mayhoş kuru meyvelerin rolü büyük. Parfümü sevimli hale getiren meyvelere eşlik eden sıcak baharatlar da işini iyi yapıyor.

yatik noble yen

Sonuç olarak severek kullandım Noble Leather’ı. Erkeksi, şık, modern, tatlı ve kremsi kokuyor. Üst-orta-alt bölüm ayrımları algılanabiliyor. Bu anlamda derin ve detaylı koktuğunu söyleyebilirim.

Aşık oldum mu? Hayır. Ama gayet başarılı buldum genel yapısını. Özellikle soğuk kış mevsiminde içinizi ısıtacaktır Noble Leather. Bir yorumcunun “Tuscan Leather’ın daha kullanılabilir hali” tespitine katılıyorum.

Tabii parfümün oldukça yüksek fiyatından bahsetmem gerekiyor. Kendi sitelerindeki 250 dolarlık fiyat etiketi, Yves Saint Laurent gibi ana akım bir marka için çok gibi görünebilir. Niş parfümlerle yarışan fiyatını göze alırsanız, denemenizde fayda var.

tasli noble yen

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi, fark edilirliği normal. Performans canavarı olduğu söylenemez. Uniseks olarak piyasaya sürülse de erkek kullanımına yakın.

Koku Güzelliği:10/8

9 Ekim 2016 Pazar

By Kilian – Light My Fire (2014)

Ben heyecanlanmayayım da kim heyecanlansın? Bir tütün kokusu sever olarak ilhamını en iyi kalitedeki purodan alan parfüme nasıl hayır diyebilirim. By Kilian’ın 2014 çıkışlı Light My Fire’ı, kendi sitesinde ballı, baharatlı purodan ilhamını aldığı belirtmiş. Bakalım Sidonie Lancesseur’ın tütün yorumu nasılmış Light My Fire’da.

By Kilian’ın Addictive State of Mind serisine ait Light My Fire. Daha önce bu seriden Intoxicated’ı kullanmış ve bayılmıştım. Seri zaten üç parfümden oluşuyor. Kullanmadığım bir tek Smoke for the Soul kaldı ki, o da ilgimi çekmiyor değil.

Light My Fire’ın açılışı oldukça farklı. Tanımlamakta zorlanıyorum. Açıklanan notalarında paçuli, tütün, badem var. Bu üçü de olabilir başlangıcında. Garip şekilde koyu, yarı karanlık. Ayakkabı boyalarını hatırlatan üst notaları pek bana göre değil. Orta kısımda koku karakterinde büyük değişim yok. Tuhaf tütün kullanımına koyu baharatlar ekleniyor. Kimyon ya da kumarin orta bölümde tatlı tütüne eşlik ediyor. Bu kısım kısmen daha kabul edilebilir. Kötü haber şu ki son bölümde de değişim neredeyse yok. Vetiver, kapanışta etkili olmaya çalışıyor. Kısmen odunsu sayılabilecek alt notalar hafiften yapaylık sınırında.

Açıkça söylemem gerekir ki bütün hevesim kursağımda kaldı. Açıklanan notalarındaki tütün ve paçuli ilgimi çekmişti ama ilk kullandığım andan itibaren hiç sevemedim Light My Fire’ı. Tütün beklediğim gibi verilmemiş. Paçuli bir garip duruyor. Bademi pek algılayamadım ama bu kompozisyonda ne işi var zaten? Baharatlar yağlımsı ve itici. Vetiver neredeyse plastiğimsi. Gerçekten şaşkınım.

ikinci fire yen

Felaket tellalı gibi oldum ama büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Light My Fire’ın ne kokusu ne kalitesi ne de derinlikten yoksun karakteri, fiyatı anormal sayılabilecek bir niş parfüme benziyor. Tütün fazlaca tatlı verilmiş ve sanki tütün gibi değil bir acayip. Paçuli köksü veya egzotik değil. Vetiver ise ne kadar sıradan. Sahi bu parfüm By Kilian’a mı ait?

Yüksek kaliteli olmayan yapısı, tek düze ilerleyen ve neredeyse hiç değişmeyen kokusu en büyük eksisi görünüyor. Yahu hiç mi iyi tarafı yok derseniz, o konuda da dürüst olmak gerekiyor, var! Bir kere kalıcılığı müthiş. By Kilian kalıcılık işini iyi beceriyor, yalan yok. Hem tende hem de kıyafette oldukça dirençli. Ertesi güne rahatlıkla ve dinamizmle kendisini hissettiriyor. Fark edilirliği yeterli. Yani performans anlamında sizi üzmeyecektir.

light-my-fire yen

Kokusunu sevemediğim parfümler hakkında genellikle fazlaca şey yazasım gelmez. Burada da durum aynı. Denemeden almanın riskli olduğunu düşündüğüm Light My Fire, EDP formunda. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum. Kaynaklarda uniseks olarak geçiyor ama erkek kullanımına yakın. Kimilerinin Light My Fire’ı Chergui’ye benzetmelerini hayretle okuyorum.

Koku Güzelliği:10/4

3 Ekim 2016 Pazartesi

Guerlain – L’Heure Bleue (1912)

“Bu dönemde; 1906’da üretilip 1990’lara kadar şirket kataloğunda yer alan Apres L’Ondee, 1912’de üretilen L’Heure Bleue, Champs Elysees caddesi 68 numarada açtıkları ikinci dükkandan sonra üretilen Mitsouko, 1920’lere damgasını vuran Shalimar (özellikle yeni yükselen Kuzey Amerika pazarında büyük sükse yapmıştır), 1929’da üretilen ve 1980’lerde yeniden lanse edilen Liu ve özellikle Jacques Guerlain’in yakın arkadaşı Küçük Prens’in yazarı Saint-Exupery’nin romanları ve uçuşlarından esinlenen Vol de Nuit, Guerlain geleneğini belleklere kazıyan parfümler arasında.”

Değerli hocamız Vedat Ozan’ın “Parfümler” kitabının, Guerlain ve Mitsouko başlığından kısa bir alıntıydı yukarıdaki cümleler. Guerlain efsanesinin doğuşunun anlatıldığı o bölümde, markayı böylesine önemli kılan detaylar anlatılıyor. Zaten şu klasiklere bakar mısınız: “Shalimar, Mitsouko, Samsara, Apres L’Ondee, Jicky, Nahema ve diğer adı aklıma gelemeyenler.” A evet, L’Heure Bleue’yu nasıl atlayabilirim ki?

Guerlain’in müthiş kadın parfüm klasikleri arasında yer alan L’Heure Bleue uzun zamandır deneme listemin üstlerindeydi. Sıcak yaz mevsiminde kullanmak istemediğim L’Heure Bleue’yu, bu serin sonbahar dönemine saklamayı tercih ettim. Kullanım süresince de doğru yaptığımı anladım. Kendi sitelerinde çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılan L’Heure Bleue, “kendini sevdiren, huzur kaçıran ve büyüleyici” olarak tanımlanmış.

Parfümün açılışı tatlı çiçeklerle gerçekleşiyor. Aldehitleri çağrıştıran sabunsuluk ve şekerli menekşe ilk dakikalarda etkili. Başlangıcı benim için biraz fazla kadınsı ve pudralı. Orta bölümde pudralı yapı azalsa da hala mevcut. Şekerli menekşeye tatlı iris (süsen) de eşlik etmeye başlıyor. Sıcak baharatlar da olaya dahil oluyor. Karanfil muhtemelen en belirgin baharat. Burada biraz da tütsü hissediyorum. Orta bölümü başlangıcına göre daha kabul edilebilir buldum. Son kısım şahane. Vanilyamsı kremsilik, azıcık meşe yosunu, bir pinçik hayvansılık, kaliteli misk, Guerlain klasiği kullandığımı hatırlatıyor bana.

kendi heure

Söylemem gerekir ki karşımızda epey pudralı, eski, tozlu, nostaljik çiçeksilik var. Eğer sadece çiçekler olsaydı sonuç hüsran olurdu ama sıcak baharatlar, tütsü ve vanilya parfümü kurtaran öğeler. Ona kişiliğini veren elemanlar, ironik şekilde onu erkeksiliğe yaklaştırıyor. Özellikle sonları için rahatlıkla erkek kullanımına uygun diyebilirim. Ama ya başı için?

Başlangıcı ve orta kısmındaki güçlü pudralı yapı, onu tam bir kadın parfümü yapıyor, hem de orta yaş üzeri kadın parfümü. Olgun ve süslü sosyetik teyze kokusu ile babaanne parfümü arasında bir yerlerde dolaşıyor. Doğru tanımı size bırakıyorum.

L’Heure Bleue’ye getirilen eleştirilerden birisi de onun eski ve modası geçmiş hissi veren kokusu. Evet, o eski kokuyor diyeceğim ama anlamsız olacak çünkü 1912 yılında piyasaya sürülmüş. Bırakalım da biraz eski kokuversin. Tozlu kokusuna eşlik eden şekerli çiçekler bana göre olmasa da L’Heure Bleue’nun sevenleri beni pek ciddiye almayacaktır, sorun değil.

Kendi sitelerinde üç anahtar notadan bahsetmişler: Menekşe, iris ve vanilya. Bu üç arkadaş, mahşerin üç atlısı gibi oradan oraya koşturuyorlar parfümün gelişim sürecinde. Başlangıçta menekşe, orta kısımda iris ve sonlarda vanilya, görev dağılımını paylaşmış gibi görünüyor. Menekşeyle aramın iyi olmadığı sır değil. Menekşeli kısmı beğenmedim. İrisi çok severim ama burada biraz fazla tatlı kullanılmış, beklediğim gibi değildi. Vanilya ise harika verilmiş. Bir an için Jicky’i kokluyorum sandım kapanışta. Gel de not ver şimdi bu parfüme.

eski afis

Bir parfümün ismi ve tarihi ne olursa olsun değerlendirmelerde objektiflikten ayrılmamak gerekiyor. Dünyanın en önemli kadın parfüm klasiklerinden olduğunu söylememe gerek yok. Tabii ki saygıda kusur etmeyeceğiz ama kullanım döneminde çok zevk alarak üzerimde taşıdığımı söyleyemem. Orta ve son kısmını beğendim, başını kendime yakın bulamadım. Onun güçlü karakterli yapısı olduğunu söyleyebilirim. Baskın ve ağırbaşlı kadınsılık, elli yaşlarındaki bir hanımefendiye yakışabilir ama bana değil.

L’Heure Bleue’nun kokusunu, aileden Jacques Guerlain tasarlamış. Benim kullandığım EDP olanıydı. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda yüksek, sonrasında normale dönüyor. Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Günlük kullanımdan ziyade özel anların kokusu olabilir. Bakarat sanatçısı Georges Chevalier’in tasarladığı Art Nouveau’dan ilhamını alan şişe formunun, Mitsouko’da aynen tekrar edildiği dikkatinizden kaçmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7