Givenchy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Givenchy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2022 Cuma

Givenchy – Organza (1996)

Givenchy’nin 1990’lı yılların ortasında çıkardığı kadın parfümü Organza büyük başarı yakalayamasa da kimi kadınlar için özel olmayı sürdürüyor. Organza pek ortalarda görünmeyen ama bence gayet başarılı kadın parfümlerinden birisi.

Organza’nın resmi tanıtımında çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Şu cümlelerle pazarlanmış: “Organza, şehvetli kadınlar için sıcak, çiçeksi Eau de Parfum’dür. Zamansız güzelliğin özü, Givenchy Organza, zarafet ve duygusallığın mükemmel karışımıdır. Vanilya ile zenginleştirilmiş beyaz çiçeklerden oluşan bu cazibeli koku, kadınların duygusallığını zarafetle ortaya koyuyor.”

Organza’nın açılışında keskin ve yüksek kaliteli beyaz çiçeklerle karşılaşıyoruz. Pürüzsüz ve kadınsı başlangıcından sonra kuru beyaz çiçeklere kremsi vanilya ve iris ekleniyor. Sonlarda fazlaca şekerli davranmayan vanilyanın varlığına tanık oluyoruz.

Organza basit bir kompozisyona sahip. Yasemin, iris ve vanilyadan oluşan ana yapı baştan sona devam ediyor. Büyük değişim yaşanmıyor ve sürprizler yapmıyor. Düz çizgide ilerliyor.

Bu şık ve zamansız parfüm, yapaylık veya uyumsuzluk barındırmıyor. Beyaz çiçeklerin etkisiyle kadınsı tarafa yakın duruyor. İçeriğindeki vanilya ve irisin verilişini çok beğendim. Yeni nesil parfümlerdeki bıktırıcı şekerli vanilya burada daha kuru verilmiş. Yasemin benzeri çiçekler fazlaca burun tırmalamıyor. Eğer bu tür yumuşak ve kremsi parfümlere ilginiz varsa deneme listenize almanızı önerebilirim.

Eau de Parfum formundaki Organza’nın performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sanki otuz yaş üzeri kadınlara daha çok yakışacaktır. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kokusunu Sophie Labbe tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Givenchy – Gentlemen Only (2013)

Givenchy’nin erkek parfümü klasiklerinden 1974 yılı çıkışlı Gentlemen’in birçok devam kokusu gelmeye devam ediyor. Hemen hemen hepsi ilk Gentlemen şişe formuna sahip devam parfümlerinin bir tek şişesinin rengi değişiyor. Tabii ki kokuları da…

2013 yılında raflara çıkan Gentlemen Only, bu serinin en sevilen modern parfümlerinden olmayı başardı. Açık mavi şişesiyle sucul, deniz esintili ferah parfümleri anımsatan Gentlemen Only, Givenchy’nin internet sitesinde odunsu neo aromatik olarak sınıflandırılmış. Tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Beyefendi olmak tamamen tavırla ilgilidir. Bu bir yaşam biçimidir. Gentlemen Only, rahatsız edici olmadan duygusallık yayan zengin yeşil, baharat ve ahşap notalarla aşılanmış modern, zarif odunsu neo-aromatik Eau de Toilette’dir. Günümüz beyefendileri için tasarlanmıştır.”

Parfümün başlangıcı canlı, ferah ve neşeli turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalina ve biraz sucul tema ilk dakikalarda dikkat çekiyor. Orta kısma geçildiğinde sucul turunçgiller devam ederken ferah baharatlar oyuna dahil oluyor. Orta kısımda tatlılık biraz artıyor ve kalite hissi düşüyor. Sonlarda bu tür parfümlerin değişmez alt notası sedir ağacı bizi karşılıyor ve uğurluyor.

Gentlemen Only, Givenchy’nin dediği gibi ferah, aromatik, turunçgilli odunsu esere benziyor. Meyvemsi ilk bir saat çekici, koklaması zevkli ve fazlasıyla genele hitap ediyor. Hemen herkesin sevebileceği koku formu sanatsallıktan ve özgünlükten uzak. Kalite vasata yakın ve pek sürpriz yapmıyor.

2010’lu yıllardan sonra ana akım markalarda moda haline gelen ve otel havuzu gibi kokan modern parfümlere rakip gibi görünüyor. Eğer Invictus, Yves Saint Laurent – L’Homme Libre, Versace Pour Homme, Kenzo Pour Homme Eau de Parfum gibi parfümleri seviyorsanız Gentlemen Only’e dolabınızda yer açabilirsiniz.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı ilk yarım saati saymazsak düşük denebilir. İlkbahar-yaz dönemi için uygun gibi duruyor. Kokusunu Jean Jacques tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Givenchy – Xeryus (1986)

1980’li yıllar parfümler tarihinin en zengin ve başarılı dönemi olarak değerlendirilebilir. Parfüm çeşitliliğinin 2020’li yıllar kadar fazla olmadığı 1980’lar Altın Dönem olarak görülüyor. Gerek kalite gerekse yaratıcılık anlamında eşine az rastlanan 80’ler parfüm ekolünden günümüze gelen Xeryus, Givenchy’nin şöhretli klasiklerindendi.

Koku bağımlılarının yakından bildiği Xeryus, erkeksi parfümlerin öne çıkan isimlerinden birisi. Givenchy’nin koyu lacivert ilk şişenin üretimini bitirdiğini görüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda şeffaf şişeyle tekrardan raflara çıkan Xeryus’un kokusunun yeni şişeyle reformüle olduğunu düşünmek falcılık sayılmaz.

Bendeki eski koyu lacivert şişedeki Xeryus’un açılışı antik turunçgil meyvelerini andırıyor. Hüzünlü bergamota aromatik Akdeniz otları eşlik ediyor. İlk dakikalar ferah sayılabilecek nostaljiyle gerçekleşiyor. Orta kısımda büyük değişim görünmüyor. Buruk vintage aromatik otlara yuvarlak hatlı baharatlar ekleniyor. Sardunya, lavanta, ardıç ve yumuşak odunsularla sonlara geliniyor. Kapanışta odunsu ve amberli yapı dikkat çekiyor.

Xeryus, anlatması zor aromatik fujerlerden birisi denebilir. Buruk, aromatik ve nostaljik davranan turunçgil-lavanta-aromatik otlardan oluşan ana yapı 2020’li yılların koku trendlerinin çok uzağında. Xeryus kendine has erkeksi klasiklerin yolundan gidiyor. Xeryus’un ana omurgası bizi Drakkar Noir, Ralph Lauren – Safari, Hugo Boss – Number One, Gucci – Nobile gibi maskülenlerin zaman dilimine ışınlıyor. Onu sevmek ve kullanmak, 2000 yılı sonrası doğan erkekler için pek mümkün görünmüyor. Belki 40 yaşından sonra onun mesajını anlayabilirler.

Temiz, hafiften sabunsu kokan Xeryus, bana yakın olmasa da bu tarzın en iyi örneklerinden olarak kokular tarihindeki yerini alıyor. Eğer olgun ve baba parfümü arıyorsanız Xeryus emrinize amade bekliyor.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. İlkbahar-sonbahar günleri için gayet uygun. Hatta dört mevsim kullanılsa hiç sorun yaratmaz.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Ocak 2022 Çarşamba

Givenchy – Gentleman Eau de Parfum (2018)

Givenchy’nin şöhretli erkek parfüm klasiği 1974 yılı çıkışlı Gentleman’ın devam kokuları gelmeye devam ediyor. Givenchy, Gentleman ismini kullanarak ilerleyen zamanlarda yeni parfümlere de yer verecek gibi görünüyor. Oysa yeni Gentleman’ların, ilk Gentleman ile yakından uzaktan ilgisi yok.

2018 yılında Gentleman’ın Eau de Parfum formu raflardaki yerini aldı. Ünlü klasiklerin Eau de Parfum versiyonlarını üretmek, çoğu ana akım markada gelenek haline geldi. Givenchy’e göre Gentleman Eau de Parfum, odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Güçlü iris ile karabiber ve derin vanilya ağacını birleştiren patlayıcı bir koku. Givenchy, bu çekici parfümde Centilmen’in özgür ruhunu ve karizmatik çekiciliğini kutluyor.”

Gentleman EDP’nin ilk dakikalarında tatlı ve modern biberle lavanta bize merhaba diyor. Leziz ve çekici başlangıcından sonra tatlılık devam ediyor. Orta kısımda canlı baharatlara iris çiçeği ekleniyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Kapanışta çikolatamsı vanilyaya paçuli eşlik ediyor.

Genteleman EDP, günümüzün modern tatlı baharatlı parfümlerinin güzel örneklerinden birisi. Orta kısımdan itibaren karşımıza çıkan iris çiçeği, genellikle parfümlere kadınsı hissiyat verir fakat burada baharatlarla gayet iyi dengelenmiş. Orta kısımdan sonlara geçerken hafiften deriyi andıran temayı da algılıyorum. Her şeyden biraz var gibi onda neyse ki karmaşık ve dağınık değil. Gayet hoş bir modern zaman parfümü diyebilirim.

Hafiften karanlık hissettiren iris çiçeği şaşırtıcı şekilde erkeksi verilmiş. Onu deneyen ya da kullanan çoğu kişinin rahatlıkla seveceğini düşünüyorum. Bu anlamda herkese hitap edebilecek tarzıyla hedef kitlesi geniş bir parfüme benziyor.

Gentleman EDP, tabii ki 1974 yılı çıkışlı ilk Gentleman’a hiç benzemiyor. Eau de Parfum versiyonu eski, tozlu ve nostaljik davranmıyor. Canlı ve dinamik tarzıyla cumartesi akşamı gezmelerine ve gece kulübü partilerine göz kırpıyor. Yeni nesil Gentleman isimli parfümlerin denediğim en iyi örneği Eau de Parfum versiyonu diyebilirim.

Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı fena değil. İlk bir saat etrafa yayılması ve ara ara kendisini size hissettirmesi güzel haber olarak verilebilir. Sonbahar-kış parfümü olduğu açık. Kokusunu sektörün iki önemli ismi Nathalie Lorson ve Olivier Cresp birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

10 Mayıs 2021 Pazartesi

Givenchy – L’Interdit (2018)

Givenchy moda evinin en önemli ilham perisi olarak görülen aktris Audrey Hepburn’e adanmış bir parfümün modern sürümüne yolculuk edeceğiz. İlk olarak 1957 yılında yaratılan L’Interdit isimli kadın parfümü, ikonik kokular arasındaki yerini aldı. Yıllar içinde üretimi bitirilen 1957 çıkışlı L’Interdit’in, 2018 yılında yeni yüzüyle raflardaki yerini aldığına şahit olduk.

2018 çıkışlı yeni L’Interdit, Dominique Ropion, Anne Flipo ve Fanny Bal tarafından çiçeksi odunsu kompozisyon olarak geliştirildi. Givenchy’nin internet sitesinde, parfümün resmi tanıtımında cesur kadınlığa övgüden bahsedilmiş. L’Interdit’in unutulmaz, yoğun ve cesurca korkusuz karakterine vurgu yapılmış. Ayrıca geleneklere meydan okuyan ve bireyselliğinizi kucaklamak için davet olduğundan bahsedilmiş.

Parfümün açılışı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan üst notalarda baskın armut notası gözden kaçmıyor. İlerleyen dakikalarda armuda tatlı ve kadınsı sümbülteber ekleniyor. İlk saniyelerdeki meyveli yapının yerini feminen çiçekler alıyor. Vurucu ve saldırgan sümbültebere geri planda beyaz çiçekler eşlik ediyor. Sonlarda ilginç şekilde odunsu vetiver temasına dönüşüyor. Yapaylık sınırındaki sedir ağacı ve vetiver, neredeyse bir erkek parfümü kapanışını andırıyor.

L’Interdit, meyveli-çiçeksi-odunsu kokmakta. Parfümün ana yapısını genelde beyaz çiçekler, özelde sümbülteber oluşturuyor. Oldukça kadınsı ve çekici çiçekler gayet çarpıcı ve dikkat çekici. Sümbülteber bolca tatlı verilmiş ve bu durum onu modern koku trendlerine yaklaştırıyor. Orta kısımda zaman zaman karmaşık yapaylığa sahip ve kalite anlamında problemli ne yazık ki. Sonları hiç fena değil L’Interdit’in.

Parfümün katmanlı ve değişken davrandığını söyleyebilirim. Bu anlamda Givenchy’nin kimi parfümlerindeki zenginliği burada görebiliyoruz. Kokusal anlamda devrim yaratmasa da ana akım rakipleri arasında böylesine seksi sümbülteberi kullanan fazla örnek hatırlamıyorum.

L’Interdit, ilk anlarda etrafa saldırıyor fakat ilerleyen saatlerde sakinleşiyor. Başlangıcının benim için fazla şekerli koktuğunu anlıyorum. Orta kısımsa fazlaca kadınsı. Sonları en sevdiğim yeri oluyor. Orta kısımdaki problemi saymazsak ortalama bir ana akım parfüm hissiyatı veriyor. Bir şişesini almasanız büyük kaybınız olmaz diye tahmin ediyorum. Yine de modern şekerli sümbülteber parfümü arıyorsanız, sizi rahatlıkla kandırabilir.

Kullandığım Eau de Parfum versiyonuydu. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerine yakışabilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Şubat 2020 Salı

Givenchy – Very Irresistible For Men (2005)

İlk çıktığı 2005 yılında göz alıcı renkteki şişesiyle hemen dikkatimi çekmişti Very Irresistible For Men. Fıstık yeşili ve siyah karışımı uzun şişenin içindeki kokuyu birkaç defa mağazalarda denemiştim fakat aklımda fazla yer edememişti. Aradan geçen uzun yılların ardında merak ettiğim Very Irresistible For Men ile nihayet tanıştım.

Givenchy’nin Irresistible serisinin üyesi For Men, 2003 yılında ilk meyvesini kadın parfümü olarak vermişti. İki yıl sonra erkek versiyonu çıktı. Yirmi beş parfümlük seri haline gelen Irresistible’ların erkek olanının ne yazık ki üretimi sonlandırılmış. Artık bu parfümü bulmak zor. Hoş bir nostalji olması bakımından son defa bakmak istedim Very Irresistible For Men’e.

Açıklanan notalarında üç ilginç tema var: susam, fındık ve kahve. Parfümün açılışı ferah sayılamayacak parlak ve metalik turunçgillerle gerçekleşiyor. Temiz ve pürüzsüz turunçgillerin portakal-greyfurt olduğunu düşünebiliriz. İlerleyen dakikalarda yapaylık barındıran temizlik hissi devam ediyor. Yeşil, kahvemsi hissiyat veren orta notalarda naneli turunçgillerin etkisi geri planda kendisini gösteriyor. Son bölümde yine pürüzsüz sedir ağacı var. Geri planda biraz vetiver de bulunuyor. Vasat ve sıkıcı odunsu kapanışla tene veda ediyor.

Very Irresistible For Men, 2000’li yıllardan sonra popüler olan gourmand tarzına yönelik parfüm olarak düşünülmüş. Buradaki gourmand öğe tabii ki kahve-çikolata benzeri koku. Son yıllarda birçok kahve-kakao-çikolata merkezli parfüm kullanmış birisi olarak burada bariz çikolata kokusu bulunmadığını söyleyebilirim. Aslında silik ve ne koktuğu belli olmayan bir parfüm gibi duruyor.

Başlangıcındaki şekerli sayılamayacak turunçgillere ve nanemsi, yeşil kahveye, kapanışta eklenen sedir ağacından ibaret Very Irresistible For Men. Kahve-çikolata-kakao temasının ağır etkilerini göremiyoruz burada. Nazik, çekingen, sakin, steril yapaylığa sahip. Evet, temiz ve pürüzsüz kokuyor fakat doğal ve gerçekçi değil algılanan notalar.

İlk çıktığı zamanlarda oldukça sevilen ve kadınların beğendiği parfümlerden Very Irresistible For Men, zaman içerisinde güçlü rakiplerinin gerisinde kalarak ömrünü tamamlamışa benziyor. Garip şekilde yeşil kokan (muhtemelen nanenin etkisi) parfümün çok çarpıcı ve yüksek kaliteli olduğunu söylemek bana göre mümkün değil.

Yukarıda bahsettiğim parfümün üç ilginç öğesinden geleyim fındığa. Açıklanan notalarında fındık var fakat fındık nasıl kokar sizce? Her sene bol bol taze fındık tüketen birisi olarak fındığın bariz kokusunun hatta onu tanımlayabilecek tadının bile bulunmadığını düşünüyorum. Bu anlamda parfüme fındık notası koyduk demenin pek inandırıcılığı bulunmuyor. Kimi kullanıcıların bu parfümü Mochaya benzetmesini de kabul edemeyeceğim. Mocha içmeyi seven birisi olarak bu parfümün Mocha aromasına benzediğini söyleyemem.

EDT formundaki Very Irresistible For Men’in performansı idare eder. Kalıcılığı yeterli fakat etrafa yayılımı zayıf. Genç erkekleri hedefleyen, efendi, terbiyeli, temiz aile delikanlılarını hedefliyor adeta. Kokusunu Pierre Wargnye tasarlamış.

Parfümün en güzel tarafı tabii ki şişesi. Güzel tasarımlı şişeye o renkler çok yakışmış. Keşke kokusu da şişesi kadar çarpıcı, cazibeli ve gösterişli olsaymış.

Koku Güzelliği:10/5

7 Şubat 2020 Cuma

Givenchy – Xeryus Rouge (1995)

Kırmızı şişesi ve kutusuyla 1990’lı yıllara damga vuran parfümlerdendi Xeryus Rouge. İsmini Givenchy’nin 1986 yılı çıkışlı erkek parfüm klasiği Xeryus’tan aldı. Xeryus Rouge’yi, Xeryus’un kokusal anlamda devamı olarak görmek mümkün değil çünkü birbirlerinden farklı karakterdeler. Xeryus 1980’li yılların başlarının nostaljik kokusal dünyasını yansıtırken, Xeryus Rouge 2000’li yıllara hazırlanan modern parfüm endüstrisinin işaret fişeklerindendi.

Şişesi kırmızı parfümler genellikle iddialı, çarpıcı, cesur, saldırgan ve sıcak koku formu sunar diye bir ön kabul var. Joop’un sıradışı eseri Joop Homme (her ne kadar şişesi ve kutusu pembeye benzese de), Gucci’nin ikonik çılgın kızı Rush, Davidoff’un istediği popülerliği bir türlü yakalayamayan delikanlısı Hot Water ve aklıma gelmeyen başka örnekler… Xeryus Rouge’yi bu gizli cemiyetin parçası olarak düşünebiliriz.

Givenchy’nin internet sitesinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılan Xeryus Rouge kısaca şöyle tanıtılmış: “İlgi çekici, şehvetli karşılaşmaların kokusu. Sıcak ve yoğun Xeryus Rouge, özgürlüğü ve risk almayı benimseyen erkek için tasarlanmıştır. Ateşli, sezgisel duygusallığı karşı konulamaz biçimde büyüleyicidir.” Givenchy’nin açıkladığı üst notalarındaysa parfümlerde az rastlanan kaktüs notası var. Yine üst notaların diğer öğesi kumkat olarak verilmiş ki sıradışı üst notaları, ilk saniyelerde fark ediyorsunuz. Başlangıcını nasıl tarif edeyim karar veremedim. Bir taraftan turunçgilimsi meyvemsilik varken diğer taraftan da ucuz içki-alkol aroması var sanki. Kimi kullanıcılar açılışta kaktüsten bahsediyor. Evinde çeşit çeşit kaktüs olan birisiyim ve hiçbirisinin Xeryus Rouge’nin ilk saniyeleri gibi kokmadığına eminim. Tatlı ve yapay kırmızı meyvemsiliğin kumkattan geldiği varsayılabilir. Tuhaf üst notaları pek benlik değil. Orta bölüme geçildiğinde kokunun ısındığını hissediyorsunuz. Orta notalarda kırmızı biber var ki evet, biberimsi baharatlar ve kırmızı garip meyvelerin yarı uyumsuz birleşimi diyebiliriz. Sonlarda neyse ki sakinleşiyor ve normal, koklanabilir forma eviriliyor. Odunsu kapanış yapılsa da orta bölümdeki baharatlı meyvemsi yapı, sonlarda da geri planda algılanıyor. Kapanışta sandal ağacı da var ki eklenmekle doğru yapılmış.

Givenchy’nin bir zamanlar yıldızı ve erkek parfüm dünyasının yaramaz çocuğuydu Xeryus Rouge. Bugün bile çok fazla seveni var. Aslına bakılırsa kullanması kolay olmayan, uyumsuz ve çok uygulandığında keskin baş ağrısı yapan Xeryus Rouge, büyük kitlelerin sevebileceği gibi güvenli kokmuyor. İlginç şekilde bütün bu olumsuzluklarına rağmen, büyük satış rakamlarına ulaştı. Bu durumun farklı sebepleri olabilir fakat benim için kesinlikle kullanılası tarafı yok.

İlk saniyelerden itibaren kalite anlamında problemli olduğu anlaşılıyor. Tek tek notalar hem vasat verilmiş hem de burun tırmalayan/yoran tarza sahip. Ne koktuğu belli değil ve karmaşık bir parfüm. Tam olarak meyveli mi, odunsu mu, baharatlı mı, aromatik mi, sandal ağacını mı merkeze almış anlamak zor. Hepsinden bir parça var. Bu da kakofoniye yol açıyor. Ayakları yere basmıyor, pürüzsüz nota geçişleri yok, uzun süreli kullanımda bıktırıcı olacağa benziyor. Bu anlamda Joop Homme’yle benzer tavra sahip diyebilirim.

Tabii ki kokusal anlamda aynı değil Joop Homme ve Xeryus Rouge. İki parfümün de benzer plastiğimsi yapaylığı, her kullanışımda başımı fena ağrıtması, saldırganlığı, kalitesizliği onların aynı lige ait olduklarını düşündürtüyor. Xeryus Rouge’nin, Joop Homme’ye modern rakip olarak çıkarıldığını bile düşünmeye başlıyorum. Xeryus Rouge 1995 yılında piyasaya sürülmesine rağmen hala modern karakterini koruyor. Bu durum, onun zamanın ötesini hedeflediğini gösteriyor. Yine de almadan önce muhakkak denenmeli ve herkese uymayabileceği göz ardı edilmemeli.

EDT formundaki Xeryus Rouge’un performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saat yüksek. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uygun, canlı ve dinamik kokuyor. Bazı Xeryus Rouge severlerin onun çarpıcı karakterinden dolayı akşam, gece kulübü, bar kokusu ilan etmesini anlayabiliyorum. Eğer bu tür mekanlarda tanıştığınız kız arkadaşınızın migreni varsa şansınıza küsün çünkü Xeryus Rouge ona pek de iyi gelmeyecektir 🙂 Kokusunu ünlü parfümör Annick Menardo tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/4

7 Kasım 2018 Çarşamba

Givenchy – Gentleman (2017)

Givenchy’nin 1974 çıkışlı efsanevi erkek parfümü Gentleman’ın şöhretini, kokular evrenine yakın kişiler bilir genellikle. Parfümlerin gerçekten parfüm gibi olduğu, yüksek kaliteli ve derin kokular babında ün salan 1970 ve 1980’leri hala özlüyor benim gibi parfüm bağımlıları. Şimdiki gibi birbirinin aynı kokan ve kalite anlamında yerlerde sürünen yeni nesil parfümleri gördükçe ve denedikçe, eskilerin değerini daha çok anlıyorum. 1974 çıkışlı Gentleman şahane klasiklerden birisi olarak tarihteki yerini aldı ama kötü haber şuydu ki onun sahip olduğu koku formu artık popüler değildi.

Bu duruma çözüm 2017 yılında bulundu ve Gentleman aynı isimle, aynı şişe formuyla ve farklı olarak değişik renkte piyasaya sürüldü. Tabii yeni Gentleman, günümüzün parfüm trendlerine uygun kokusuyla, 1974 çıkışlı abisiyle oldukça uzak iki akraba gibi de denebilir. Yeni Gentleman, Givenchy’nin internet sitesinde odunsu-çiçeksi fujer olarak sınıflandırılmış. Yine kendi sitelerinde yeni Gentleman’ın erkeksi tarafına vurgu yapılmış ve neo-klasik olarak tanımlanmış. Ayrıca kendisine güvenen erkeğin kokusu olarak öne çıkarılmış. Bakalım durum Givenchy’nin anlattığı gibi mi?

Gentleman’ın açılışı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarındaki tatlı turunçgillere eşlik eden armudun, ilk saniyelerdeki şekerliliğin sebebi olduğunu düşünüyorum. Ferah sayılamayacak başlangıcı çok tanıdık ve modern. Orta bölüme geçildiğinde tatlılık hala etkili. Şekerli meyveler geride kalırken bu sefer şekerli lavanta ve kakule kendisini gösteriyor. Modern aromatik fujerlere benzeyen orta notalardan sonra kapanışta tatlı iris çiçeği ve vanilyayla tenden ayrılıyor.

Gentleman, tam bir yeni nesil şekerli, meyveli, baharatlı, lavantalı fujer. Tabii vanilya ve tonka fasulyesini de unutmamak gerekiyor. Koku karakteri o kadar bilindik ve tanıdık ki hemen aklınıza bazı parfümler geliyor. Mesela Burberry For Men, Obsessed For Men, Spicebomb, Eros, Prada L’Homme ve diğerleri. Bu anlamda modern, sıkıcı, klişe ve sinir bozucu derecede şekerli yeni erkek parfümü furyasına Givenchy’de katkı yapmış oluyor.

Tabii ki en ufak ilginç ya da yaratıcı tarafı olmayan Gentleman’ın koku formu, 15-25 yaş arası deneyimsiz parfüm meraklısı arkadaşlarımızı etkileyecek ve onlara satılacak. Givenchy bu işten güzel milyon euro’lar kazanacak, Gentleman’ı alan arkadaşlar harika bir parfüm aldığını düşünerek mutlu olacak ve muhtemelen minnoş kız arkadaşları da bu parfümü sevecek. Ne romantik bir sahne değil mi?

Oysa ki gerçekler her zamanki gibi can acıtıcıdır. 1974 çıkışlı harika Gentleman gitmiş yerine Avm tikilerine uygun berbat bir şeker bombası gelmiş durumda. Sorarım size Romalı parfümsever dostlarım, ilerleme bunun neresinde? Hiç bir yerinde… Çünkü bırakın ilerlemeyi, dünya markaları giderek daha bayağı daha çiğ, daha vasat, daha kalitesiz parfümler piyasaya sürmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Peki neden? Çünkü popüler koku trendlerine uygun parfümler çıkaralım da kasamız milyon dolar-euro ile dolsun. Dolmasına dolsun gözümüz yok da böylesine kült bir klasiğin bari adını kullanmasaydın Givenchy. Koy yeni bir isim, tasarlat yeni şişe olsun yeni parfüm. Ne yazık ki aynı şeyi Calvin Klein’de Obsessed For Men ile yaptı ve Obsession For Men gibi harika bir parfümün ismini rezil etti.

Birinci Dünya Savaşı’nda, Almanya ve Fransa cephesindeki Alman askerlerinin yaşadıklarını anlatan o ünlü roman aklıma geldi. İsmi “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” idi. Ben de bu kitap ismini şöyle değiştireyim kendimce “Parfümler dünyasında yeni bir şey yok”.

EDT formundaki Gentleman’ı sektörün iki önemli ismi Olivier Cresp ve Nathalie Lorson tasarlamış. Sonbahar-kış kullanımına uygun diyebilirim. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı sınırlı. Bu anlamda performansı gayet problemli.

Koku Güzelliği:10/4

22 Mart 2017 Çarşamba

Givenchy – Play Intense (2008)

Aman Allah’ım. Bu kadar kötü bir şişe tasarımı nasıl olabilir 🙂 Givenchy’nin Play serisinin şişelerinin MP3 çalar formunda olması 2008 yılı için belki iyi fikirdi ama artık akıllı telefonlar var ve MP3 çalara kimin ihtiyacı var ki? O zamanın favori müzik dinleme aracı MP3 çalar, Givenchy’nin Play parfümlerine ilham kaynağı olmuş gibi görünüyor. Zaten 2008 çıkışlı Play isimli parfümlerin tanıtım yüzü de dönemin en popüler pop ikonu Justin Timberlake idi. Görüleceği üzere Givenchy, Play isimli parfümleri için masraftan kaçınmamıştı. Oysa bu kadar pazarlamaya rağmen, Play ve Play Intense bir türlü beklediği ilgiyi görmedi parfümseverlerden.

4-5 yıl önce kullandığım Play Intense’i, çok hatırlamadığım için tekrardan şans vermek istedim. Belki eski anıları da tazelerim bu şekilde. Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Play Intense. Yine kendi sitelerinde orta notalarında Amyris Ağacı var ki, parfümlerde fazla denk geldiğimiz bir nota değil. Üst notalarında pembe biber ve alt notalarında tonka fasulyesi olduğunu öğreniyoruz Play Intense’nin.

Parfümün açılışı kremsi modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Tatlı turunçgillerden bence baskın olanı mandalina. Ferah olmayan kremsi turunçgil açılışı fena değil. Orta kısımda kremsilik ve tatlılık devam ediyor ama turunçgiller geri plana geçiyor. Orta bölümde tonka fasulyesi bütün gücüyle ortaya çıkıyor. Kremsi tonka fasulyesine biraz da çikolata hissi veren kakao eşlik ediyor. Son kısımda tonka fasulyesi, vanilya ve yumuşak odunsularla birleşiyor. Sıradan bir kapanışa sahip Play Intense.

Öncelikle absürt şişesinin renginin siyah olması koyu ve karanlık parfümle karşılaşacağımızı düşündürüyor. Evet, ferah olmayan bol tatlı karanlık sayılabilecek bir arkadaş Play Intense. Bana göre parfümün ana oyuncusu tonka fasulyesi. Orta kısımdan itibaren ağırlığını arttıran tonkanın etkisiyle iyice şekerli kıvama geliyor. Bu anlamda çok ilgimi çekemedi ne yazık ki. Ayrıca vasat son bölümü de unutmamak lazım. Parfümün ev sevdiğim yeri açılışı oldu.

justin play yen

Givenchy, Play Intense ile şunu yapmaya çalıştı muhtemelen. Rochas Man, L’Instant de Guerlain Pour Homme, YSL – La Nuit de L’Homme, Chanel – Allure Homme Sport gibi modern ve tatlı baharatlı parfümlere rakip çıkarmaya çalıştı. Gerçi Givenchy’nin ünlü parfümü Pi, bu rakiplerle epey savaştı ama Pi’nin eski popülerliğinin kalmadığını söyleyebiliriz. Fakat ne yazık ki Play Intense, bu şöhretli ve esaslı rakipleriyle baş etmekten uzak. Neden mi?

Bir kere Play Intense, kendine özgün kokmuyor. Diğer piyasa rakiplerine çok benziyor, bize değişiklik vaat etmiyor. İkincisi çok düz çizgide ilerliyor ve neredeyse hiç değişmiyor. Üçüncüsü orta kısımdan itibaren kalite hissiyatı zayıf. Dördüncüsü performans anlamında başarılı değil. E daha ne olsun?

Gerçi hakkını yemeyelim, çok yapay kokmuyor Play Intense. Givenchy’nin belli bir kalite dokunuşu var ama çarpıcı ve farklı değil. Genel beğeniye uygun, 30 yaş altı erkeklerin sevebileceği ve günlük kullanımda rahatlıkla kullanabileceği risksiz bir arkadaş. Muhtemelen karşı cinsten de övgüler alacaksınız. E fiyatı da uygun sayılır.

tek play yen

Parfümün tasarımını sektörün tanınan isimleri Emilie Coppermann ve Lucas Sieuzac yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. Sonbahar-kış için daha uygun.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com’a teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

23 Aralık 2016 Cuma

Givenchy – L’Ange Noir (2016)

Yine kafam karışık. Givenchy’nin yeni kadın parfümlerinden L’Ange Noir’in tanıtım cümlelerine bakıyorum. Bir yerde “her kadının muamma” olduğundan bahsediyorlar ki kesinlikle katılıyorum. Başka cümlede parfümün isminin anlamının “Kara Melek” (böyle bir dizi yok muydu?) olduğu vurgulanıyor. Öteki tanıtımda da parfümün “Kara Film” sinema akımından ilhamını aldığı söyleniyor. Artık hangisini kabul ederseniz.

Givenchy’nin henüz bir kaç ay önce piyasaya sürdüğü L’Ange Noir’in, başarılı parfümleri Ange ou Demon’un devamı olduğu yönündeki söylentiler ciddiye alınabilir. Kendi sitelerinde L’Ange Noir için beyaz süsen (iris) ve susam notasını öne çıkarması üzerinde durmak gerekebilir. Susam notası parfümlerde pek rastlamadığımız bir öğe. İris ise genel olarak hoşuma giden bir nota. Bakalım L’Ange Noir, öne çıkardığı notaları bana hissettirebilecek mi?

L’Ange Noir’in başlangıcı tatlı bademle gerçekleşiyor. Kimi kullanıcıların L’Ange Noir’i Hypnotic Poison’a benzetmesi muhtemelen bu acı badem sebebiyle. Çok uzun sürmeyen tatlı bademin yerini orta kısımda iris alıyor. Oldukça tatlı ve pudralı verilmiş iris, hafiften makyaj malzemesi efektine de sahip. Son kısımda pudralı irise bu sefer şekerli vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor. Kapanışta tatlılık iyice artıyor. Tatlılığın sebebi tonka fasulyesi gibime geliyor.

L’Ange Noir’in özeti şu: Pudralı iris, tonka fasulyesi ve vanilya. Karşımızda oldukça tatlı, modern, hafiften karanlık, kadınsı ve pudralı bir yapı var. Başlangıçtaki badem benim için çok konforlu olmasa da orta kısımdaki iris bölümünü sevdim. Sonlardaki tonka fasulyesi ve vanilyayı fazla şekerli buldum. Yine de ilginç şekilde yapaylık veya uyumsuzluk hissetmedim. Tabii müthiş bir kaliteden bahsedemesem de başarısız değil L’Ange Noir.

afis ange noir yen

Amaca yönelik bir parfüm olmuş gibi. Cazibeli ve çarpıcı bir kadın parfümü düşünülmüş ve hayata geçirilme kısmında tutarlı davranılmış. Başlangıçtaki badem ilk saniyelerde vurucu etki yaparken orta kısmındaki iris çiçeği, kadınsılığı ve pudralı hissiyatı bariz şekilde arttırmış. Üst notalarda femme fatale iken orta bölümde orta yaşlı, anaç hale evriliyor. Sonlardaysa ortalama bir kadın parfümü gibi davranıyor.

Parfümü başarısız bulmadım. Eğer tatlılık ve pudra oranı biraz daha az olsaydı çok daha seveceğime eminim. Bu hali bile piyasadaki yapay ve birbirinin aynı kadın parfümünden iyi. Zaten Givenchy’nin kadın parfümleri fena çıkmıyor. Günlük kullanımdan ziyade akşam parfümü gibi düşünülebilir. Özel anların ya da romantik buluşmaların kokusu olmaya çalışıyor.

cicek ange noir yen

EDP formundaki L’Ange Noir, performans anlamında orta seviyelerde. Kalıcılığı iyi, fark edilirlik ortalamanın biraz altında. Yaş olarak biraz üst grubu hedeflediğini düşünüyorum. Genç hanımefendilere fazla gelebilir. Tam bir kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/6

6 Kasım 2016 Pazar

Givenchy – Gentlemen Only Absolute (2016)

“Eksiksiz Centilmen Absolute şimdi bir idealle bütünleşiyor: radikal anlamda modern bir ince zevke sahip centilmen. Yeni bölümü ve yeni tarzıyla Givenchy centilmeni. Bu centilmenin eksiksiz özü büyüleyici kokulu yeni bir esansta.

Markanın Couture ruhundan esinlenilmiş Eau de Parfum Gentlemen Only Absolute göz kamaştırıcı ve oldukça sofistike bir kokunun simgesidir. Bergamot ve metalik vurgularının üç sıcak baharatla (safran, muskat ve tarçın) bir araya gelişi, bu yeni koku tasarımına zarafet ve karakter katar. Son olarak, sandal ağacı ve vanilya derin bir duyguyu ifade eder. Kendinden emin modern bir erkeğin parfümünün duyumsal ve alışkanlık yaratan yüzü.

Kendinden önce gelenlerde olduğu gibi Gentlemen Only Absolute, kokuya dair simgelerde yeni bir sayfa açar. Derin bir yoğunluğa sahip bu Eau de Parfum, en ekstrem ince zevkleri en duygusal izlerle bir araya getirir. Çarpıcı biçimde uzun süre dayanan ve büyüleyici kokusuyla, yerini alışkanlık yaratan sandal ağacı ve vanilya notalarına bırakan göz kamaştırıcı baharatların gücüyle kendisini gösterir. Ayrıcalıklı, rafine ve sürekli kendini aratan bu parfüm, düşlemlerin kokusudur.”

Givenchy’nin 2016 çıkışlı yepyeni erkek parfümü Gentlemen Only Absolute’nun resmi internet sitesinden alıntıladığım yukarıdaki tanıtım cümleleri hiç şaşırtıcı değil. Givenchy’nin çoktan klasikler mertebesine yükselmiş parfümü 1974 çıkışlı Gentleman’in devam parfümleri son yıllarda birbiri ardına gelmeye başladı. İlk flanker 2013 çıkışlı Gentlemen Only olmuştu. 2016 itibariyle Gentlemen serisi altı parfüme ulaştı. Ve serinin yeni üyesi Gentlemen Only Absolute olarak kayıtlara geçti.

only-absolute nota yen

Şişe tasarımı olarak klasik Gentleman geleneğinin devam ettirildiğini görüyoruz. Gerçi serinin yeni parfümlerinin kokularının genç nesile hitap edeceği anlaşılıyor. Bir süredir kullandığım Gentlemen Only Absolute, odunsu baharatlı oryantal olarak sınıflandırılmış Givenchy tarafından.

Parfümün başlangıcı tatlı turunçgillerle ve şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan metalik turunçgiller ve ekşi meyveler tanıdık. Yeni nesil baharatlı oryantallerin çok dışına çıkmıyor üst notalar. Orta kısımda turunçgillerin yerini sıcak baharatlar alıyor. Aynı metalik hissiyat baharatlarda da var. Tarçın ve küçük hindistan cevizi baskın orta bölümde. Bir de safran sürpriz olarak yerini alıyor. Safranı pek sevemiyorum parfümlerde. Burada da durum değişmiyor. Son bölümde bir parça pudralı vanilya göz kırpıyor. Yapay ağaçlar ve parlak amberle kapanış yapılıyor.

Gentlemen Only Absolute, tatlı-ekşi meyveler, sıcak baharatlar ve vanilya üzerine kurgulanmış. Parfümdeki tatlılığı, tonka fasulyesinin verdiğini düşünebiliriz. Yenilik getirmeyen ve gayet popüler olan tarzdaki bu çalışma benim için şaşırtıcı değil. Güvenli sularda yüzmüş, risk almamış ve başarısı kanıtlanmış bir yapının tekrarı olmuş. Meyveler ve baharatların karışımını hangi erkek sevmez ki?

Muhakkak sevmeyenler vardır fakat Gentlemen Only Absolute bu alandaki rakiplerine gönderme olarak düşünülebilir. Spicebomb, 1 Million, Dolce & Gabbana – The One For Men, Yves Saint Laurent – La Nuit de L’Homme, CK One Shock, Allure Homme Sport onun doğal rakipleri olarak görülebilir. Son yıllarda ana akım markalar arasındaki modern meyveli, tatlı baharatlı oryantal rüzgarına Givenchy’de katılmış oldu böylece. Ne diyelim, umarız istediği yere gelir Gentlemen Only Absolute.

gentlemen-only-absolute yen

Benim açımdan değişen bir şey yok. Bu tür kokuları severim ama belli kalitenin üzerinde olması şartıyla. Gentlemen Only Absolute’nun yüksek kaliteli olduğunu söylemek doğru olmaz. Tabii ana akım rakiplerini düşünürsek, bu kalite onu idare eder ama benim için yetersiz. Parfümün üzerindeki o tuhaf metalik hissiyat ve notaların yeterince rafine verilmemiş olması, bir süre sonra can sıkıcı hale geliyor. Parfüm merakına yeni kapılmış genç arkadaşları tavlayacağını düşündüğüm Gentlemen Only Absolute, kötü değil ama benim için yeterli değil ne yazık ki.

EDP formundaki kokusunun kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı düşük. Tam bir kış parfümü izlenimi veriyor. Genç erkek arkadaşlara, başlangıç için önerilebilir.

Koku Güzelliği:10/6

8 Eylül 2016 Perşembe

Givenchy – III (2007)

Givenchy’nin 1970 yılında piyasaya sürülen parfümü Givenchy III, markanın Paris’teki “3 Avenue George V” adresindeki mağazasının şerefine tasarlandığı söyleniyor. Yeni açılan mağazalar için parfüm piyasaya sürme işi, moda markalarının hala devam ettirdiği gelenekler arasında sayılabilir. Hatırlarsanız, Tom Ford’un İtalian Cypress parfümü de yine böyle yeni mağaza açılması şerefine piyasaya sürülmüştü. Anlaşılan 1970’li yıllardan beri, moda sektöründe değişen fazlaca şey yok.

Givenchy’nin önemli kadın parfüm klasiklerinden sayılan Givenchy III, bir süredir üretilmiyordu. 2007 yılında Givenchy’nin önemli klasik parfümlerinin yeniden formüle edilip piyasaya sürülme projesi olan “Les Parfums Mythiques” serisi içinde kendisine yer buldu Givenchy III. Tabii eski klasiklerini unutmayıp, bunları reformüle etmiş olsa da yeniden hayata geçirmesi takdir edilmesi gereken bir hareket. Birçok ünlü markanın bu kadarcık vefası bile yok eski parfümlerine karşı. “Üretimini bitirdik” deyip soğuk bir açıklamayla, tarihi çoğu klasik parfüm bu dünyaya veda ediyor.

Benim kullandığım güncel versiyon olan 2007 çıkışlı Givenchy III. Parfümün açılışı nostaljik ve tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski bergamot, sizi bir anda 1970’li yıllara ışınlıyor adeta. Eski limon-bergamot kolonyalarını hatırlatan açılışı harika. Orta bölümde turunçgiller geriye çekilirken, ortaya çiçekler çıkıyor. Sabunsu beyaz çiçekler, aldehit havası veriyor. Ağırlığın yaseminde olduğu söylenebilir. Eski kadınsı çiçekler yüksek kaliteli ve pürüzsüz ama benim için biraz feminen. Son kısım yine şahane. Meşe yosunu, tatlı amber ve paçuli, kapanışı şenlendiriyor.

Givenchy III’ün yeşil çiçeksi şipre olduğu konusundaki çoğunluğun fikrine aklım yatıyor. Müthiş başlangıcı zaten tam bir klasik şipre açılışı. Orta bölümdeki beyaz çiçek buketi, bir parça tatlı ve sabunsu. Kapanıştaki meşe yosunu sürprizi harika. Şu durumda diyebilirim ki orta kısmı dışında enfes bir eserle karşı karşıyayız.

diger eski

Ne varsa eskilerde var sözünü artık kendime motto haline getireceğim yakında. Eski parfümlerdeki detaycılık, yüksek kalite ve güçlü karakter, yeni nesil şeker bombası ergen parfümlerinde ne arar. Givenchy III, müthiş uyumu ve kalitesiyle hayran bırakıyor. Kendinizi 1970’lı yıllarda Paris sokaklarında dolaşıyormuş havasına daha ilk saniyelerde sokuveriyor. Şık kürküne sarılmış bir hanımefendi aklıma geliyor Givenchy III’ü kokladığımda. Arkadaşlarıyla kahve içmek için sözleştiği cafe’ye yavaş ama cazibeli adımlarla yürüyor. Kendisine şapkalarını kaldırıp selam veren takım elbiseli beyefendilere küçük ve abartısız gülümsemesiyle karşılık veren sarışın bir leydi. Kırmızılar içindeki değil de beyaz kıyafetler içindeki bir kadını düşündürtüyor bana.

Eski versiyonunu ne yazık ki denemedim Givenchy III’ün. Çoğu kişinin daha başarılı bulduğu eski versiyonu muhakkak müthişti. 2007 versiyonu bana göre epey kadınsı ve çiçeksi. Bu çiçeksilik sabunsuluğa doğru evrildiği için kendime uygun bulmasam da bazı kullanıcıların onu erkeklere yakıştırmasına şerhimi koyuyorum. O, turunçgilli şipreyle başlıyor ve erkeksi sayılabilecek meşe yosunu ile sonlanıyor. Yine de parfümün üzerindeki beyaz çiçeklerin ağırlığı, onu bir erkek için konforlu olmaktan çıkarıyor. Şu haliyle kadın parfümüne daha yakın.

Givenchy III hangi parfümlere benziyor? Chanel – No.5, Yves Saint Laurent – Y, Chanel – No.19, Christian Dior – Diorella, Guerlain – Mitsouko ile benzer yanları var. Böylesi şöhretli parfümlerle aynı zamanda rekabet ettiği de söylenebilir. İşinin zor olduğuysa aşikar.

2007 çıkışlı Givenchy III, EDT formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği normal. Sıcak sayılabilecek Eylül ayında kullandığımda rahatsız etmedi ama yine de ilkbahar-sonbahara daha çok yakışacaktır. Yaş olarak otuz beş hatta kırklı yaşlara göz kırpıyor. Denemeden almak riskli olabilir.

eski sise yen

Luca Turin’in kitabında yeşil şipre olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş puan verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

24 Nisan 2015 Cuma

Givenchy – Ange ou Demon (2006)




Givenchy – Ange ou Demon (2006)

İyi ile kötü, cennet ve cehennem, Adem ile Havva, melek ile şeytan... Bu ikilik örneklerini arttırabiliriz. Hatta muhtemelen insanlığın ilk kıssası ve binlerce yıldır bu dünyada yaşamamızın sebebi Hz. Adem kıssasına bakabiliriz. Kuran-ı Kerim'de detaylıca verilmiş olan Adem kıssası ve ondan önce Allah'ın "yeryüzünde bir halife yaratacağım" müjdesini incelemeliyiz belki de.

Şeytan'ın, ilk yaratılmış insana boyun eğmeyi reddetmesi ve Allah'ın makamından kovulmasının anlatısını Kuran'ın çeşitli ayetlerinden okuyoruz. Farklı ayetlerde ise meleklerin güzel karakterlerinden bahsedilir ve övülürler. Yani karşımızda ikili bir yapı var. Bir tarafta iyiliği, temizliği, saflığı temsil eden melekler, diğer taraftaysa kibri, şımarıklığı ve saygısızlığı temsil eden şeytan.

2006 yılında dünyanın en ünlü moda markalarından Givencyh, yeni kadın parfümünün ismini "Ange ou Demon" koyduğunda ilgi çekeceğini tahmin ediyordu. Teoloji ile güzellik endüstrisinin fazla yolu kesişmese de, zaman zaman dini referanslı isimlere rastlıyoruz parfümlerde. Givenchy'nin Ange ou Demon'unu da bu bağlamda düşünebiliriz.

Türkçe karşılığı "Melek ya da Şeytan" olan Ange ou Demon'un kadın parfümü olarak piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Tabii burada kadınların anlaşılmaz, değişken ve öngörülemez ruh hallerinin, güçlü duygusal tepkilerinin, şeytan ve melek ikiliğiyle bağdaşlaştırılmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Kadının istediği zaman etrafa mutluluk saçan bir melek olabildiğini, kalbi kırıldığında ya da yaralandığında intikamını acımasızca alabilen şeytana dönüşebilmesi, kadın denen mucizenin kimi zaman meleklik kimi zaman şeytanlık payesi almasına sebep oluyor. Tabii buradan hiç bir kadına ya da genel anlamda insana melek veya şeytan gibi sıfatları layık görmüyorum. Givenchy'nin ve yine genelde birçok markanın "tanıtımda çarpıcılık" ilkesine sadık kaldıkları söylenebilir. Zaten biliriz ki şeytan da melek de aslında içimizde bir yerlerde saklıdır, ta ki biz onu ortaya çıkarıncaya kadar.


Givenchy'nin yeni nesil kadın parfümlerini temsil eden Ange ou Demon, markanın iddialı işlerinden birisi. Büyük reklam kampanyaları ile dünya çapında güçlü şekilde piyasaya sürdükleri Ange ou Demon'un, yakın zamanlarda farklı versiyonları da çıkarıldı. 2015 yılı itibariyle Ange ou Demon isimli on altı parfüm satışa sunuldu. Yani asıl Ange ou Demon'u saymazsak on beş flanker'ı bulunuyor.

Kendi sitelerinde çiçeksi oryantal olarak sınıflandırmışlar Ange ou Demon'u. Zambak çiçeği ve meşe ağacının belirgin etkilerinin olduğunu vurgulamışlar. Parfümün açılışı tatlımsı turunçgiller (mandalina ağırlıklı) ve kremsi yeşil yapraklara güçlü şekilde eşlik eden anason/meyan köküyle gerçekleşiyor. Başlangıcı yeşil, neredeyse çimensi, ilginç ve güzel. Açılışını beğendim. Orta bölüme geçildiğinde turunçgillerin etkisi zayıflıyor. Bu andan itibaren kadifemsi notalar öne çıkıyor. Çok kadınsı olmayan çiçekler, bademli yapay vanilya, şekerli meyan kökü/anason, orta notaları oluşturuyor. Oldukça tatlı kadifemsi orta bölüm hem yapay hem de cazibeli ve kışkırtıcı. Orta kısımda biraz Hypnotic Poison etkileri var sanki. Muhtemelen bademli vanilya teması böyle düşünmeme sebep oluyor. Geçeyim sonlara. Alt notalarda yumuşak odunsu notalar mevcut. Açıklanan notalarında meşe yosunu var ama yine rastlayamadım bu müthiş notaya. Kapanışta ilginç bir sürprizle karşılaşıyorum: tütsü. Karanlık verilmiş tütsü, yeterince rafine ve başarılı. Tatlılığın oldukça azaldığı alt notaları beğendim.

Ange ou Demon, başlangıçta şaşırtıcı şekilde meyan köklü yeşil ve turunçgil meyvelerini merkeze alıyor. Yapaylığa rastlanamayan üst notalar gayet güzel. Hatta parfümün açık ara en sevdiğim yeri oluyor. Kimileri başlangıcını tuhaf ve itici bulsa da bence başarılı açılışı. Orta kısımda kadifemsi meyan kökü ve bademli vanilya hissi, kokuyu farklı tarafa çekiyor. Bu anlamda başlangıcından farklı kokuyor orta bölüm. Ne yazık ki artan yapaylık, orta notaları benim için sevmesi zor hale getiriyor. Kimi kullanımlarda baş ağrısına sebep oluyor orta notalar. Aynı şeyi Hypnotic Poison'da da yaşamıştım. Evet rahatsız edici şekilde yapay orta bölüm ama yine de insanın bir şekilde ilgisini çekmeyi başarıyor. Son kısımda iyice zayıflayan kokusu, kadın parfümlerinde fazla rastlanmayan kuru odunsu ve tütsülü yapıyla kapanışı yapıyor.


Parfümün kapsamlı ve karmaşık olduğu söylenebilir. Kokunun üzerinde hayalet gibi dolaşan kadifemsi ve meyan kökü benzeri yapı, sonlara kadar devam ediyor. Zengin ve dolgun bir koku. Alt, orta ve son kısımdaki ayrım ve değişim keyif verici. Düz çizgide ilerlediğini söylemek haksızlık olur. Bu anlamda başarılı.

İddialı, cazibeli, hırslı ve çarpıcı bir koku olması düşünülmüş tahminimce Ange ou Demon’un. Öteki türlü çok güçlü rakipleri ile nasıl baş edebilir ki? Angel, Hypnotic Poison, Rush, Lolita Lempicka, Addict ve diğerleri meydanı kolay kolay Ange ou Demon'a kaptırmak istemeyeceklerdir. Modern, çekici, yapay, dişi, fettan, vamp, dikkat çekici bir parfüm. Yüksek kaliteli olduğunu söylemek zor.

Kullanım sürecinde nedense erkeklere de uyabileceğini düşündüm. Özellikle başlangıcı erkek kullanımına yakın. Gerçi orta kısımda kadın tarafına kayıyor. Yine de üzerinde ve tenimde çok da kadınsı durmadığını düşünüyorum. Bilemiyorum, siz yine de deneyin belki seversiniz.


Ange ou Demon, bademli vanilya efekti ile Hypnotic Poison çağrışımı yaparken, meyan kökü temasıyla Lolita Lempicka'yı (kadın) anımsatıyor. Hatta biraz ileri gidip Lolita Lempicka ile Hypnotic Poison'u bir şişeye doldurup çalkalasak, belki de Ange ou Demon'a yakın bir koku elde ederiz. Kim bilir.

Son olarak geleyim Melek-Şeytan ikiliğine. Parfümün ismindeki melek ve şeytan, şüphesiz ki Givenchy'nin bize küçük bir oyunu. Ange ou Demon, meleğe mi uyar yoksa şeytana mı? Bence çok masum ve romantik bir parfüm değil. Onun içindir ki meleğe yakıştıramadım bir türlü. Onun günaha, baştan çıkarıcılığa, baş kaldırmaya daha yakın olduğunu düşündüğüm için şeytana daha çok yakışacağını hissediyorum.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun. Günlük kullanımdan ziyade, özel anların, gece gezmelerinin, akşam yemeklerinin parfümü olmalı. Yaş olarak ise otuz ve üzerindeki kadınlara öneririm. Genç kız kokusu değil. Denemeden almak riskli olabilir, benden söylemesi.

Luca Turin'in kitabında Ange ou Demon, çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek en düşük not layık görülmüş. Böylece bay Turin'in en sevmediği kadın parfümlerinden birisi olmuş.


Kokusunun tasarımına Jean-Pierre Bethouart ve Olivier Cresp birlikte imza atmış. Önemle belirtmem gereken durumu da açıklayayım. Bazı dini hassasiyetleri yüksek olan ülkelerde (Orta Doğu ve Arap pazarı), Ange ou Demon ismi yerine Ange ou Etrange adı altında piyasaya sürülüp satılıyor. Buradaki amaç şu olabilir. Demon kelimesinin şeytanı çağrıştırmasına önlem olarak ismi değiştirilmiş bazı ülkeler için. Yani Ange ou Etrange ismine rastlarsanız biliniz ki Ange ou Demon ile aynı parfüm.

Koku Güzelliği:10/7

18 Mart 2015 Çarşamba

Givenchy – Amarige (1991)


Givenchy – Amarige (1991)

"Givenchy'nin aşka övgüsü."

Ne çoktur aşka ve onun bize yaşattığı duygulara yapılan vurgular. "Aşka Övgü"nün, Erasmus'un Deliliğe Övgü'sünden farkı nedir ki? Aşka da bir çeşit delilik hali değil mi? Normal şartlar altında yapmayacağımız çoğu şeyi aşk yaptırmaz mı bize? Aşkın gücünün karşısında kim durabilir ki? Kerem ile Aslı'yı ne durdurabilmişti? Romeo ve Julyet'in aşkları için ölümü bile göze almalarına ne denebilir? Ya Amerika yakın tarihinin en serseri aşıkları Bonnie ve Clyde'in soydukları her mekana bir çiçek bırakmaları neyi simgeliyordu? Aşkın romantik yönünü mü?

Çoğumuz biliriz ki aşk inanılmazdır. Birden sizi avucuna alıverir, evirir, çevirir ve bambaşka birisi yapar. İnsanlık tarihinin belki de en eski duygusu için yazılmış binlerce şiir, kitap, makale, söylenmiş yüzlerce şarkı, çevrilmiş onlarca film hiç bir zaman yeterli olmaz. Çünkü aşk, belki de evrenin en merkezi duygularından birisi. Yaratıcımızın bize armağan ettiği en muhteşem şeylerden olabilir mi?

Büyük kısmının kadınlara hizmet vermekten memnun olduğu güzellik sektörü, aşkın çekiciliğinin ve gücünün dışında kalabilir miydi? Ürünlerinde, kadınların en büyük tutkusu aşkın nesneleşmesi neden yanlış olsun ki? Hele ki Givenchy gibi güzellik ve kozmetik alanının iddialı oyuncusu, bir parfümünü aşka adasa fena mı yapmış olurdu? İşte karşımızda bir aşk çocuğu var bugün.


Özüne ve kalbine aşkı alan Givenchy'nin 1990'lı yılların en önemli kadın parfüm klasiği Amarige, ismindeki "evlilik" göndermesi bir yana, içeriğindeki güçlü çiçeksilikle dişiliği her daim burnunuza hatırlatıyor. 1980'li yılların kadınsı şiprelerine pek benzemeyen Amarige, daha çok modern sayılabilecek tatlı çiçeksilik üzerine kurgulanmış gibi.

Amarige'in açılışı çiçeksi bir patlama ile gerçekleşiyor. Beyaz sabunsu-kremsi çiçekler, daha ilk saniyelerde kokunun yol haritasını çiziyor. Yasemin olduğunu tahmin ettiğim üst notalardaki beyaz çiçek, tatlı ve tanıdık geliyor. Başlangıcını beğendim. Orta kısımda form fazla değişmiyor. Sadece sabunsuluk artıyor. Sümbülteber olduğu az da olsa açığa çıkan orta bölümdeki çiçekler, başlangıçtaki gibi tatlımsı ve kremsi. Sanırım kremsilik vanilyadan geliyor. Fakat vanilya daha geri planda kalıyor. Çiçekler hep önde. Son bölümde fazla değişiklik yok. Beyaz çiçeklere bu sefer misk ekleniyor. Misk, alt notaların önemli kısmını oluşturuyor ama genel yapıyı bozmuyor.

Evet karşımızda dişil ve anaç bir parfüm var. Yüksek dozdaki beyaz sabunsu çiçekler, vanilya ve hatta neredeyse hindistan cevizi ile harmanlanıp, yumuşatılmış ve genel beğeniye uygun hale getirilmiş. Bu tarz çiçek kullanımını, kuru çiçeksilikten daha fazla seviyorum ve kendime yakın buluyorum. Sonlardaki misk gayet lezzetli ve kaliteli. Amarige genel olarak ortalama bir parfüm. Abartılı yapaylığı yok. Givenchy'e bu anlamda teşekkür etmek gerekiyor belki de.


Açıkçası çok kompleks bir formül yok karşımızda. Çiçekler, vanilya ve misk. Benim Amarige'de algılayabildiğim bu üç element. Tabii içeriğindeki çiçek skalası muhtemelen oldukça geniştir. Yasemin, sümbülteber, ylang ylang, portakal çiçeği hatta papatya. Ayırt etmek oldukça zor. Onun içindir ki beyaz çiçekler tabirini kullanıyorum.

Lezzetli, çarpıcı, iddialı ama aynı zamanda masum ve temiz. Çoğu sabunsu parfüm gibi ortalığı yıkıp geçirme amacında olmadığını söyleyebilirim. Bu işi Black Orchid veya Hypnotic Poison zaten başarıyla yerine getiriyor. Amarige, biraz daha üst yaş gruplarını hedefleyen, kadınsı bir konfor kokusu adeta. Bu anlamda biraz Jasmin Noir'i çağrıştırdı bana. Tabii Amarige, Jasmin Noir'in daha olgun, görmüş geçirmiş ablası gibi duruyor. Sabunsuluk oranı da Jasmin Noir'den fazla Amarige'in.

Amarige'i ilk kullandığım gün kafamda şimşekler çaktı. Kokusu o kadar tanıdık geliyordu ki. Ve tabii sonra en sevdiğim kuzenimde bu kokuyu defalarca duyduğumu anladım. Nedense bu parfümü onunla özdeşleştirdim. Gerçi kendisi çok da "Amarige Kadını" değil ama yine de çağrışım dünyamız, bizden habersiz çalışmaya devam ediyor geri planda.

Düz çizgide ilerlemesi, fazla değişmemesi, uzun süreli kullanımlarda sıkılabileceğinizi düşündürtüyor. Ortalama kalitedeki modern bir klasik arıyorsanız sizin için uygun olabilir. Ayrıca karakteristik tarzı, onu imza kokunuz yapmanıza yardımcı olacaktır.


Amarige'in tasarımını ünlü burun Dominique Ropion gerçekleştirmiş. Bay Ropion'un erken dönem eserlerini merak ediyorsanız, raflarda sizi bekliyor Amarige. Luca Turin'in kitabında Amarige katil sümbülteber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir puan verilerek en kötü parfümler listesine alınmış. Turin’in bu kadar düşük puan vermesi şaşırttı beni.

EDT konsantrasyonundaki Amarige'in kalıcılığı gayet iyi. Neredeyse ertesi güne kadar teninizde inatla bekliyor. Farkedilirliği başlarda yüksekken ilerleyen saatlerde tene yaklaşıyor. Yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Yaş olarak ise otuzun üzerindeki hanımlara göz kırpıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Şubat 2015 Perşembe

Givenchy – Pi (1998)


Givenchy – Pi (1998)

Yamuk dikdörtgen şişesiyle, içerisindeki açık sarı sıvısıyla, sade-beyaz kutusuyla ve üzerinde matematiğin en bilinen sabit terimi Pi yazısıyla Givenchy’nin ünlü parfümü karşımızda. Sanırım Pi’yi anlatmama ya da tanıtmama gerek yok. Çünkü muhtemelen dünyanın en popüler erkek parfümlerinden birisi kendisi. Kimi yerlerde 1998 yılında piyasaya sürüldüğü belirtilen Pi'nin bazı kaynaklarda da 1999 yılında çıktığı iddia ediliyor. "Zamanın, tarihlerin, yılların ve saatlerin ne önemi var şu uçsuz bucaksız evrende" derseniz de söyleyecek bir şey bulamam, çünkü haklısınız.

Pi'yi sadece ülkemizde popüler sanan arkadaşlara iyi haberi vereyim. Hiç de öyle değil! Daha ilk çıktığı zaman bile Givenchy markasının gücünü arkasına alarak dünyanın en çok satan erkek parfümleri listesine girmekte zorlanmadı. İyi de Pi'nin böylesine sevilmesinde Givenchy markasının ne kadar rolü vardı? Muhtemelen oldukça sınırlı. Peki Pi nasıl oldu da bu kadar büyük fenomene dönüştü? Bu soruya cevabım şu olabilir: Rochas Man, Le Male, 212 Men, Acqua di Gio, L'Eau d'Issey Pour Homme, Code For Men neden böylesine sevildiyse aynı sebepten. Pi, bir şekilde büyük kitlelerin ve milyonlarca insanın kalbini çalıvermişti. Çünkü hiçbir pazarlama kampanyası bir parfümü bu kadar çok sattıramazdı.

Kokularla veya parfümlerle azıcık ilgilenen herkesin muhakkak bildiği Pi, Givenchy'nin yeni nesil parfümlerini temsil ediyordu 1990'lı yılların sonlarında. Efsane burun Alberto Morillas imzalı Pi, 2000'li yıllara geçiş kokularından birisiydi. Kendisinden önce fazlaca tatlılık barındıran ve gourmand koku olmamasının avantajını kullandı belki de. Bu anlamda hemen hemen aynı tarihlerde piyasaya sürülmüş Rochas Man ile yakın bir kulvardaydılar ve rakiptiler. 1990'lı yıllar artık sona eriyordu ve doğal olarak koku trendleri de değişiyordu. İşte Pi, bu değişimin öncülerindendi.


İçeriğindeki fazlaca kullanılmış tatlılık (neredeyse yanık şeker), benzoin, vanilya, badem onu daha önce pek de benzerine rastlanamayan bir karaktere bürümüştü. Bu anlamda Pi'nin başarısı aslında daha önce yapılmayanı yapmasıydı. Zamanın ötesinde bir koku formuna sahipti. Bu ileri görüşlü parfüm, piyasaya sürülmesinden yaklaşık on yedi yıl sonra, sanki geçen yıl piyasaya çıkarılmış gibi tanıdık ve modern kokuyor. Çünkü o doğru ata oynamış ve geleceğin koku trendi olan gurme tarzına yatırım yapmıştı. Ve tabii ki kazanan oldu.

Uzun zaman önce (sanırım 4-5 yıl oldu) denediğim Pi'yi fena bulmamış ve onun genel yapısını biraz ağır ve yapay bulsam da kabul edilebilir olduğunu düşünmüştüm. Aradan geçen bunca zaman sonra Pi'yi yeniden kullanmak istedim. Bakalım eski anılara geri götürebilecek mi beni.

Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Pi. Üzerime sıktığımda beni kremsi turunçgiller karşılıyor. Buruk ve yapay mandalina üst notaların tek hakimi gibi. Başlangıcını çok güçlü ve sağlam bulmadım. Üst notalarını beğenmedim Pi'nin. Orta notalara geçildiğinde kremsi mandalina bir süre daha kendisini gösteriyor. Sonrasında ise gerilerden gelip, parfümün baş köşesine kurulan pudralı vanilya ve benzoin'e fazla direnemiyor. Nane ya da çam ağacı efektine sahip bebek pudrası kıvamındaki vanilya ve yapaylık hissi veren benzoin orta bölümü domine ediyor. Bu andan itibaren kokunun tatlılık oranı artıyor ve neredeyse şekerli hale geliyor. Evet vanilyayı severim fakat burada fazlasıyla sıkıcı, vasat ve yapay kullanılmış. Orta notaları da başlangıcı gibi hayal kırıklığı yaşatıyor. Geleyim sonlara. Sanırım parfümün en sevdiğim yeri alt notalar oldu. Pudralı vanilya, son bölümde sakinleşiyor daha kabul edilebilir hale geliyor. O karamel benzeri şekerli yapı geri çekiliyor. Yumuşak ve tatlımsı odunsu notalar durumu toparlıyor neyse ki. Biraz da sütlü çikolata algılıyorum. Kapanışı harika bulmasam da fena değil diyeyim de ayıp olmasın bu popüler arkadaşa.


Pi, şekerli, pudralı, mandalinalı, bademli, benzoin destekli karamel-vanilya kokusu benim için. Basit, derinliği olmayan, tek düze ilerleyen vasat bir kokuya sahip. Başlangıçtaki kremsi mandalinayı hiç sevmedim. Sanki seyreltilmiş gibi eğreti duran mandalina, burada olmamış. İlginç olan ise bu seyreltilmiş hissini orta bölümde de yaşadım. Sanki parfümün içeriğinden, onun güçlü yapısını ve ruhunu çıkarıp, başka bir hale getirmişler. Burada sanırım parfümün ciddi bir reformülasyon geçirdiğini düşünmemiz gerekiyor. Zaten birçok yorumcu da bu durumdan şikayetçi. Benim denediğim en yeni Pi, şekerli su kıvamına getirilmiş adeta. Çok yazık.

Pi, rakipleri gurmelerden Rochas Man ve Lolita Lempicka Au Masculin'e az da olsa benziyor. Zaman zaman orta bölümde anasonlu bir koku alıyorsunuz. Bu da onu biraz Lolita Lenpicka'ya yaklaştırıyor bence. Fakat Pi'de vanilya ve karamel oranı Lolita Lempicka'ya göre oldukça fazla. Bir de Pi, diğerlerinden daha pudralı ve bademli. Tatlılık konusunda da rakiplerinin gerisinde kalmıyor. Sadece Rochas Man ve Lolita Lempicka Au Masculin’e mi benziyor Pi?  Mesela ikonik kadın parfümlerinden Hypnotic Poison'a az da olsa benzemiyor mu? Hypnotic Poison'daki o bademli, vanilyalı yapı ile Pi'deki daha mütevazi koku birbirini andırıyor olmasın? Hatta işi abartıp Pi'nin kadın parfümleri arasında eşdeğeri olarak Hypnotic Poison'ı gösterebilir miyiz? Hey bir dakika! Pi ile Hypnotic Poison'un aynı yıl yani 1998 yılında piyasaya sürülmeleri de mi tesadüf? Haydi bakalım, buyurun çıkarın kuyuya attığım taşı :)

Eğri oturalım doğru konuşalım. Evet Pi, bir zamanların en büyük hitlerinden birisiydi. Aradan geçen yıllar ve yeni çıkan güçlü rakipleri sayesinde eski popülaritesini kaybetmiş gibi görünüyor. İşin daha da kötü yanı Pi, bu son haliyle oldukça yapay ve vasat kokuyor. Kalite hissiyatı çok düşük. Başlangıcı ve orta kısmı oldukça başarısız. Bu haliyle Pi'nin ilerleyen yıllarda fazlaca şansı görünmüyor sert rekabette.

Hakkında ilginç şehir efsaneleri çıkartılan parfümlerden birisi Pi. Benim duyduğum iki efsaneyi paylaşayım sizinle. İlki, Pi'nin şişesinin üzerinde erkeğe yönelik bir ibare olmaması. Mesela Pour Homme ya da For Men gibi tabirlerin bulunmaması kimilerince Pi'nin hem erkekler için hem de kadınlar için uygun olduğuna yönelik bir inanış oluşturmuş. Gerçi Givenchy'nin kendi sitesinde Pi, erkek parfümleri bölümünde bulunuyor. Fakat kokusundaki hafiften feminenlik, insanların Pi'nin uniseks kullanıma uygun olduğu için erkek ibaresi konulmadığı düşüncesine yol açmış olabilir. İkinci konu ise parfümün konsantrasyonu. Eski formül Pi, oldukça güçlü, saldırgan ve sağlam bir parfümdü. Kalıcılığı ve farkedilirliği çok yüksekti. Yine şişesinde hiçbir ibarenin bulunmaması sebebiyle Pi'nin EDP olduğunu iddia ediyordu bazı parfümseverler. Yine kendi internet sitelerinde EDT konsantrasyonunda olduğu yazıyor Pi'nin. Zaten kullandığım bu son halinde farkedilirlik oldukça düşük. Adeta kolonyamsı bir hale dönüşmüş Pi'nin performansı üzücü. Eğer bulabilirseniz eski formülasyon şişelerden alın kendinize. Çünkü yeni hali gerçekten de kullanılacak gibi değil.


Parfümün şişe tasarımına Serge Mansau imza atmış. Usta burun Alberto Morillas'ın eseri Pi, Luca Turin'in kitabında da yerini almış. Bay Turin Pi'yi "sweet nothing" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir vererek en kötü parfümler listesine dahil etmiş.

Sonbahar-kış mevsimi için uygun olacaktır. Aman sıcak yaz günlerinde denemeyin. Yaş olarak genç arkadaşları ya da parfümlere yeni giriş yapan kullanıcıları hedefliyor bence. Otuz yaşın üzerindeki koku severlere pek tavsiye edemeyeceğim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4