30 Ocak 2018 Salı

Narciso Rodriguez – Narciso Rodriguez For Her (2003)

Başarılı modacı Narciso Rodriguez’in 2003 yılında giriş yaptığı parfüm sektörünü sevdiğini görüyoruz. 2003 yılından beri on yedi milyon şişeden fazla parfüm sattığını öğrendiğimiz markanın satışlarının büyük kısmını ilk parfümü Narciso Rodriguez For Her oluşturuyor. Bol ödüllü bu kadın parfümü hem markanın ilk kokusu olma özelliği taşıyor hem de kendi ifadeleriyle “ilk modern miskli şipre” sınıflandırması yapılan eser olarak karşımıza çıkıyor. Parfüm Merakı’nda sırada kadınların oldukça sevdiği bir arkadaş var anlaşılacağı üzere.

Narciso Rodriguez For Her ilhamını, markanın kurucusu bay Rodriguez’in gençken bir arkadaşının ona verdiği Mısır’dan gelen misk yağından almış. Kendi sitelerinde siyah şişesinin New York’taki binalardan esinlendiği vurgulanmış. Bay Rodriguez bu ilk parfümü için şöyle söylemiş: “Narciso Rodriguez For Her bütün kadınlar içindir. Kadınlara benim için özel olan bir şey vermek istedim ve onlara bu parfümü armağan ediyorum.”

Parfümün başlangıcı yüksek kaliteli acımsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Çok kadınsı olmayan miskli beyaz çiçekler az da olsa karanlık hissiyat veriyor. Açıklanan notalarından osmantus isimli çiçek var. Muhtemelen ondan gelen ilk patlama fena değil. İlerleyen dakikalarda karanlık taraf azalırken kremsi portakal çiçeği kendisini gösteriyor. Buradaki portakal çiçeği pek ferah verilmemiş. Başlangıçtaki misk hala parfümün üzerinde dolaşıyor. Orta bölümü kendime yakın bulmadım. Son kısım müthiş. Çiçekler geri çekilirken, harika, lezzetli, sütsü vanilya son bölümü domine ediyor. Buradaki vanilya ne çok kadınsı ne de çok tatlı. Alt notalarını sevdim.

Narciso Rodriguez For Her kadın parfümü buna şüphemiz yok fakat kokusu alışık olduğumuz burun tırmalayan feminen çiçeksilik olarak verilmemiş. Daha nötr ve yüksek kaliteli çiçekler, hayvansı olmayan sucula yakın miskle birleşmiş ve gayet şık kadın parfümü kompozisyonu oluşmuş. Buradaki çiçekler yasemin-gül-portakal çiçeği olarak tanımlanabilir. Fakat sanmayın ki gül veya yasemin baskın. Her çiçek ve hatta her nota gayet dengeli ve sakince verilmiş. Yapaylık varsa da kontrollü ve steril şekilde mevcut. Parfümün ustaca tasarlandığı belli oluyor.

Tasarım derken şunu da ekleyelim, 2003 yılındaki bu parfüme Francis Kurkdjian ve Christine Nagel imza atmış. Bu iki önemli parfümörden özellikle Francis Kurkdjian’ın elinden çıktığı belli olan şık ve yüksek kaliteli aroma, kadınların neden onu sevdiğini anlamamızı sağlıyor.

Tabii her şey harika mı? Değil. Narciso Rodriguez For Her, oldukça basit yapıda. Derin ve katmanlı koktuğu söylenemez. Etrafa yayılımı sınırlı, kalıcılığı eh işte. Bu anlamda performansı bende yüksek olmadı. Ayrıca kokusuna aşık olduğumu ve çok ilginç bulduğumu söyleyemem. Temiz bir çiçeksi-miskli eser, daha fazlası değil.

Sonuç olarak abartılı şekilde kadınsı olmayan, kullanımı ve sevmesi kolay, üzerinden on beş yıla yakın zaman geçmesine rağmen hala modern çizgisini koruyan, güzel bir çiçeksi miskli parfüm. Tatlılık abartılı değil, notaların uyumu iyi, malzeme kalitesi bir ana akım marka için idare eder.

Parfümün ilk çıkışı EDT versiyonuyla oldu. Siyah şişedeki EDT’den iki yıl sonra pembe şişeli EDP raflardaki yerini aldı. Benim kullandığım EDT olanıydı. Her yaş grubuna ve her ortama uyabileceğini düşündüğüm Narciso Rodriguez For Her, bir hanımefendiye hediye etmek için iyi seçenekler arasında yer alıyor. Kullanım dönemi olarak ılık-serin ilkbahar-sonbahar daha makul gibi görünüyor. Sıcak yaz mevsiminde fazla kaçabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Ocak 2018 Cuma

Thierry Mugler – A*Men/Angel Men (1996)

Uzun yıllar önce kullanmıştım Angel Men’i. O zamanlar parfümlere bu kadar aşina olmadığımı söyleyebilirim. Hatırladığım kadarıyla ilk izlenimlerim çok olumlu olmamıştı zihnimde. Angel Men’i zorlayıcı bazı notaları yüzünden benimseyemediğimi hatırlıyorum. Fakat yıllar içinde şunu anladım ki çok uzun zaman önce sevdiğiniz bir parfümü artık sevmeyebilirsiniz ya da eskiden hiç sevmediğiniz kokular bugün için kalbinizi çalabilir. Paçuli notasıyla olan ilişkim muhtemelen böyleydi. Yıllar içinde, bir türlü sevemediğim paçuli kokusunu artık her parfümde arar oldum. Böylesine bir değişimin sebebini ben de bilemiyorum. Belki de tecrübelerin ve yaşanmışlıkların artmasıyla paraleldir.

Angel Men’e yeniden şans vermek istedim anlaşılacağı üzere. Thierry Mugler’in oldukça sevilen ve satış rakamları anlamında markayı hiç üzmeyen A*Men’i nihayet bileğimi süslüyor. Kendi sitelerinde A*Men’i şöyle tanıtmışlar: “Angel Men, Angel’ın kadın versiyonunun diğer yarısıdır. İki parfüm aynı grafik kodlara, alfabedeki aynı ilk ve son harfler gibi benzerdir. Angel Men, 1992 yılında çıkan Angel’ın bir görüntüsü gibidir. Erkekler için yapılan ilk oryantal gourmand parfümdür. İlk olarak Angel için icat edilen oryantal gourmand koku ailesine Angel Men’de dahil edilmiştir.”

Amerika’da Angel Men olarak satılan parfümümüzün açılışı oldukça karanlık şekilde gerçekleşiyor. Koyu paçuli ve karanlık kahve kokusu ilk saniyelerde etkili oluyor. Açılışında bir parça lavanta ve nane de var muhtemelen. Fena değil üst notaları. Orta bölümde parfümün en önemli öğesi kahve karşımıza çıkıyor. Mugler’in sitesinde Arap kahve çekirdeği olarak tanımlanan bu nota, oldukça tatlı verildiği için çikolatamsı kokuyor. Orta kısmı sevdim. Kapanışta çikolatamsı koku devam ediyor. Ekstra olarak mumsu olmayan vanilya ekleniyor kompozisyona. Azıcık amber de algılanıyor sonlarda. Kapanışı da gayet güzel.

Angel Men, oldukça karanlık çikolata-paçuli parfümü gibi görünüyor. Bizzat Mugler’in fazla oranda kullanıldığını söylediği Arap kahvesi çekirdeğinden ziyade, sütlü çikolata gibi koktuğunu düşünüyorum. Tabii paçulinin kokunun genele katkısı büyük. Topraksı kokmayan paçuli, muhtemelen vanilyanın etkisiyle oldukça yumuşak ve kremsi davranıyor ki Angel Men’in başarısının temelini de büyük ihtimalle bu oluşturuyor.

Angel Men, artık modern parfüm efsanelerinden birisi haline gelen ablası Angel’a (kadın versiyonu) benziyor. Zaten Mugler de bu kardeşliği destekleyen tanıtımlar yapıyor. Sonuçta ikisi de çikolatalı paçuliyi merkeze alıyor. Aralarındaki fark kadın versiyonun biraz daha çiçeksi, daha tatlı ve feminen olması. Erkek versiyonu ise daha erkeksi, daha az tatlı ve daha çikolatamsı diyebilirim. Angel’ın kadın versiyonunu çok sevmiştim, erkek yorumunu da gayet başarılı buldum. 22 yıl önce piyasaya çıkmasına rağmen modern yanını koruyor. Sanki dün çıkmış gibi rakipleriyle mücadele ediyor ve kalite anlamında benzer kokan çoğu ana akım parfümden daha kaliteli diyebilirim. Bence rahatsız edici yapaylık bulunmuyor.

Angel Men’in bu kadar sevilmesinin sebebi tabii ki lezzetli sütlü çikolata gibi kokması. Eğer bu tarz kokuları seviyorsanız, çok iyi bir seçenek olarak deneme listenize dahil edebilirsiniz. Parfümlerde hem çikolata kokusunu hem de paçuliyi sevdiğim için ikisinin birleşimi Angel Men’i rahatlıkla benimsedim. Şunu da söylemem gerekir ki çok detaylı ve derin kokmuyor. Genel olarak aynı çizgide devam ediyor ve ilerleyen saatlerde sizi şaşırtmıyor. Başlangıcı neyse sonu da hemen hemen aynı.

EDT formunda fakat performansı fena değil. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği tenimde ortalama oldu. Tam bir kış parfümü. Ilık sonbaharda kullanmak bile fazla gelebilir burnunuza. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülse de uniseks kullanıma yakın duruyor. Kokusunun tasarımını Jacques Huclier yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

22 Ocak 2018 Pazartesi

Papillon Artisan Perfumes – Salome (2015)

“Bir parfüm yaratırken renkleri, dokuları ve mekanları düşünüyorum. Parfümlerimin çoğunda tarihin dönemlerinden, romantik ve edebi kavramlardan, doğadan, insanlardan, sanat eserlerinden etkileniyorum.”

Yukarıdaki sözleri Papillon Artisan Perfumes’in kurucusu parfümör Liz Moores söylemiş. İngiltere merkezli yeni bir niş parfümevinin kurucusu Liz Moores, 2014 yılında başladığı parfüm üretiminde, 2018 başları itibariyle beş parfüme ulaşmış durumda. Ve Papillon Artisan Perfumes’in en ilgi çeken parfümü Salome ile yolumuza devam edelim Parfüm Merakı’nda.

Salome’nin açıklanan notalarının içinde tanıdık bir öğe var: Türk gülü. Ayrıca Afrika taşı gibi anlamsız bir içerik de eklemişler listeye. Salome’nin açılışı çok sert ve yoğun hayvansılıkla gerçekleşiyor. Olabilecek en karanlık, miskli, civetli hayvansılıktan bahsediyorum. Sevmesi ve kabul etmesi zor üst notalar bana uzak olsa da çok kaliteli, çarpıcı ve sıra dışı. Orta bölümde bir parça sakinleşme görüyoruz neyse ki. Orta kısımda hayvansı bölüm geriye çekilirken karanlık taraf öylece duruyor. Burada eski-tozlu çiçekler ve hatta aldehitler var. Açıklanan notalarında yasemin ve karanfil bulunuyor. Acaba deri de var mı diye düşünüyorum, evet kesinlikle deri var. Hatta bir parça dumansı tütün bile olabilir. Orta notaları harika. Kapanışta koyu-karanlık yapı devam ediyor. Alt notalarda pudralı baharatlar, bir parça amber ve neredeyse meşe yosununa benzeteceğim enteresan notalar var.

Salome, ilk saniyelerden son ana kadar çok farklı, çarpıcı, zor ama bir o kadar da ilginç, keşfetmesi güzel, maceralı bir parfüm. Onun derinliği, detaycılığı ve çok sağlam geri planı kolay kolay başka parfümde karşınıza çıkmaz. Liz Moores inanılmaz bir iş başarmış Salome ile.

Salome özetle olabilecek en koyu, karanlık, korkutucu, gaddar sanatsal parfümlerden birisi. Başlangıcındaki tahammül edilmesi zor hayvansılık atlatıldıktan sonra çok kuru, neredeyse tatlılığın olmadığı, eski kafa parfüm klasiklerine benziyor. Çiçeklerin bu kadar enteresan kullanılması benim için mutluluk verici. Aslına bakılırsa tozlu-tarihi kadın parfümlerini andırıyor Salome. Belki de çiçeklerin ve pudralı yapının böylesine güçlü kullanılması bu hissi yaşamamı sağlıyor. Aynı zamanda erkeksi de kokuyor bazı anlarda. Çok garip çok…

Salome’nin 2015 yılında piyasaya sürülmüş olduğunu görmek inanılır gibi değil çünkü kokusu adeta 1920’li yıllarda takılıp kalmış gibi. Tamamen başına buyruk, ayrı bir evrenden sesleniyor Salome bize. Onun çağrısına kulak verecek parfümseverleri bekliyor muhtemelen.

Eğer parfümlere yeni yeni merak salıyorsanız ya da piyasa işi güvenli kokuları seviyorsanız, o zaman Salome’yi denemeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Ne zaman ki konfor alanınızdan çıkıp, bir parfüm delisi olmaya karar verirseniz işte o zaman Salome’yi kullanma zamanınız gelmiştir.

Salome herkesin sevebileceği ya da kullanabileceği bir eser değil. Ben bile uzun süre tereddüt ettikten sonra denemeye karar verdim ve şok oldum. Yine de böylesine modern parfüm dünyasına meydan okuyan cesur bir arkadaşla karşılaştığım için mutluyum. Onu hala uzun süreli olarak kullanıp kullanamayacağım konusunda kararsızım. Muhtemelen benim için biraz fazla hayvansı kalacaktır. Eğer Muscs Koublai Khan veya Bandit’i seviyorsanız, Salome’yi acilen deneme listenize almalısınız.

Özel parfümler, özel mekanlarda ve özel zamanlarda kullanılmalı bence. Salome de özel bir parfüm ve günlük kullanıma uymayacağı aşikar. Otuz beş hatta kırk yaş üzeri, ileri düzey parfümseverleri hedefleyen Salome’nin performansı fena değil. Kalıcılığı harika, fark edilirliği başlarda yüksek, sonrasında normale dönüyor. Tam bir kış parfümü, ılık havalarda denemeyin derim.

EDP formundaki Salome’yi hafiften kadın kullanımına yakın bulurken, kimi kısımları da erkeksi mesajlar veriyor. En iyisi uniseks diyelim Salome’ye.

Koku Güzelliği:10/8

18 Ocak 2018 Perşembe

Dolce & Gabbana – The One (2006)

Dolce&Gabbana modaevinin 2006 yılında piyasaya sürdüğü The One isimli parfümlerinin iddiasını anlamak için markanın tanıtım yüzüne gözlerimizi çevirmemiz gerekiyor. Dünyaca ünlü aktris Scarlett Johansson’un reklam yüzü olduğu The One, bu anlamda büyük bir pazarlama kampanyasıyla gün yüzüne çıktı. Anlaşılan Dolce&Gabbana’nın The One’dan beklentileri oldukça yüksekti.

Beklentilerini karşıladı mı bilemiyoruz fakat 12 yıl içinde The One parfümleri seri haline geldi. İki yıl sonra çıkan The One For Men ve devamlarıyla birlikte 16 parfüme ulaştı The One ismi. Artık The One serisine ismini veren ilk parfüme yer vermenin zamanı gelmişti Parfüm Merakı’nda.

Kendi sitelerinde çiçeksi oryantal olarak sınıflandırdıkları The One’ın açılışı kadınsı çiçekler ve tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Pek başarılı bulmadığım turunçgillere litçi isimli tropikal meyve eşlik etse de sevemedim ilk saniyeleri. Orta kısımda meyvelerin rolü azalırken çiçeklerin gücü giderek artıyor. Çiçekler derken oldukça kadınsı ve burnu-algıları tırmalayan beyaz çiçeklerden bahsedebilirim. Açıklanan orta notalarında leylak var. Muhtemelen yasemin de destek veriyor leylağa. Orta bölüm benim için fazla yapay, zor ve kadınsı. Kapanış neyseki durumu kurtarmaya çalışıyor. Çiçeklerin ve meyvelerin neredeyse kalmadığı alt notalarda kremsi leziz vanilya tek hakim diyebilirim. Kremsi vanilyaya aynı şekilde kremsi ve neredeyse tropikal denebilecek sütsü misk eşlik ediyor. Parfümün en sevdiğim yeri kapanışı oluyor.

The One hiç şüphesiz ki meyveli-çiçeksi kokuyor. Modern, yapay, kadınsı meyveler ve çiçekler üst-orta notaları fena halde domine ediyor. Bu tür ağır kadınsı çiçekler çoğu zaman başımı ağrıtır ve The One’da bu kuralı değiştirmiyor. Kapanışta huzura ve olgunluğa ulaşan The One için saatlerce eziyet çekmenin benim için anlamı yok.

Evet tam bir kadın parfümüyle karşı karşıyayız. O, her şeyiyle baskın bir dişi. Her ne kadar etrafa yayılım olarak saldırgan davranmıyorsa da oldukça iddialı bir parfüm. Onu kullandığınızda gerçek bir parfümü üzerinizde taşıdığınızı hissediyorsunuz. Buraya kadar pembe hayallerle geldik. Şimdi gerçeklere geçeyim.

The One, kaliteli ve doğal kokan bir parfüm değil. Üst-orta bölümdeki sıradan şekerli meyveler ve çiçekler onlarca yeni nesil kadın kokusunda karşımıza çıkacak türden. Son bölümdeki başarılı kremsi vanilyaya ulaşana kadar baş ağrısından ölmezseniz şanslısınız. Allah’tan performansı yüksek değil The One’ın. Bir de çok kalıcı ve fark edilirliği yüksek olsaydı, o vasat aromaya saatlerce nasıl dayanabilirdim bilemiyorum.

The One benim için hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Doğru kadında çok daha ilginç kokacak The One benim üzerimde başarısızdı. Bolca tatlı ve piyasa işi gibi davranan kokusunu kadınların seveceğini görmek zor değil. Kullanım döneminde orta kısımdaki çiçekleri biraz Coco Mademoiselle’e benzettim. O parfümü de sevememiştim The One’ı da sevemedim.

The One, EDP formunda. Kalıcılığı idare eder, fark edilirliği zayıf. Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Genç kız arkadaşlardan ziyade 25 yaş üzeri hanımefendiler kullansa belki de daha iyi olur.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

14 Ocak 2018 Pazar

Histoires de Parfums – Fidelis (2015)

Sıradışı konsepti ve farklı parfümleriyle oldukça ilgi gören Histoires de Parfums, 2011 yılında “Editions Rare” isimli seri piyasaya sürdü. 2018 yılının başları itibariyle yedi parfüme ulaşan Editions Rare serisi de kendi içinde bölümlere ayrılıyormuş meğer.  Markanın sitesine göre Editions Rare serisinin içindeki üç parfüm diğerlerinden farklı yerde duruyor. Veni, Rosam ve Fidelis parfümleri bir şekilde altınla bağlantı kurularak pazarlanıyor.

Veni sarı altınla, Rosam beyaz altınla, Fidelis ise pembe altınla ilişkilendirilmiş kendi sitelerinde. Bugünkü yazı konuğum Fidelis’in açıklanan notalarında oldukça ilgimi çeken içerikler var. Mesela ahududu, kahve, paçuli ve kimyon notalarının birlikte kullanılması farklı koku formuyla karşılaşacağımı düşündürtüyor bana. Ayrıca öd, gül, safran ve amberden de bahsedilmiş tanıtımında.

Fidelis’in açılışı kuru sayılabilecek farklı baharatlarla gerçekleşiyor. Kakuleden şüpheleniyorum ilk saniyelerde. Hafiften de kahve olabilir üst notalarda. Sevdiğimi söyleyebilirim başlangıcını. Orta bölümde gülün kompozisyona girdiğini fark ediyorum. Buradaki gül geri planda kalmaya çalışıyor ve hafiften meyveli denebilir. Orta notalarda amberin etkisi giderek artıyor. Buradaki amber egzotik, koyu ve ağır bir amber. Son bölümde amberin etkisi devam ediyor. Safran kapanışta daha görünür oluyor. Safranlı amberin pek bana göre olmadığı gün gibi ortada.

Birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığımda Fidelis’ten zihnimde ne kalacak diye düşünüyorum ve cevabı buluyorum: Amber. Buradaki amber gayet kütleli, sağlam, elitist, karanlık ve azıcık sert, daha doğrusu acımsı. Ahududu, kakule, kahve, gül, paçuli ve öd genel olarak amberin etkisinde bir şeyler söylemeye çalışıyorlar ama sesleri pek çıkmıyor.

Histoires de Parfums’un sitesinde Fidelis’in önce üst-orta-alt notaları açıklanmış. Sonrasındaysa ana notalar olarak not eklenmiş ve safran, kimyon, gül, amber ve ödden bahsedilmiş. Tabii bu çok alışıldık bir uygulama değil. Anladığım kadarıyla Histoires de Parfums burada diğer açıklanan notalardan ziyade kokunun asıl aksının ana notalar olarak verilen beş elementten oluştuğunu vurguluyor.

Kullanım döneminde yoğun kahve, ahududu, paçuli ve öd notalarına rastlamadım. Muhakkak vardır bu arkadaşlar ama etkileri sınırlı. Özellikle kahve-ahududu-öd üçlüsünü bir parfümde yan yana gördüğümü hatırlamadığım için oldukça ilgimi çekmişti kağıt üstünde Fidelis. Uygulamadaysa işlerin harika olmadığını söylemeliyim.

Enteresan tarafı bu tür egzotik ve koyu amber kokularını severim ama Fidelis bir şekilde kendisine bağlayamadı beni. İçine girip keyif alabileceğiniz konfor parfümü değil. Oldukça tematik, pek derinliği olmayan, akılda kalamayacak, doğru düzgün bir temaya sahipmiş gibi görünmeyen yapısının olduğunu söylemek istiyorum.

Histoires de Parfums’un kimi parfümlerini çok seven birisi olarak Fidelis’e büyük umutlar bağlamıştım ama beklediğim kadar çarpıcı ve ilginç çıkmadı. Onun kötü ve vasat koktuğunu söylemek haksızlık olsa da bana pek uymadı genel yapısı. Biraz fazla acımsı, buruk ve zorlayıcı tarzına alışmak zaman istiyor belki de.

Tatlılığın olduğunu ama abartılmadan verildiğini belirtebilirim. Günlük kullanıma pek uymayacak, spor kıyafetin üzerinde sırıtabilecek, akşamlara daha iyi uyum sağlayabilecek tam bir kış kokusu gibi duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın diyebilirim.

Kokusunun tasarımını genelde ilginç markalarla çalışan 36 yaşındaki parfümör Julien Rasquinet yapmış. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama seviyede.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ocak 2018 Çarşamba

Bottega Veneta Pour Homme (2013)

İtalya’nın kuzey tarafında, Veneto bölgesinde bulunan Vicenza’da kurulmuş bir marka Bottega Veneta. Moda sektörü alanında hizmet veren ama asıl ününü deri ürünlerine borçlu olan Bottega Veneta, 1966 yılından itibaren İtalya’nın moda ve aksesuar alanındaki göze çarpan oyuncularından birisi denebilir. Sadece deri işlerine değil, 2011 yılından itibaren parfüm sektörüne de yatırım yapmaya başladılar. İlk çıkardıkları kadın parfümleri Bottega Veneta for Women’in başarısının ardından iki yıl sonra erkek versiyonu da geldi.

2013 yılında Bottega Veneta’nın ilk erkek parfümü piyasaya sürüldü. İlhamını markanın kurulduğu yer olan Vicenza’daki ünlü bir dağdan yani Dolomit’ten almış. Markanın tasarımcısı Tomas Maier’in de katkılarının bulunduğu Bottega Veneta Pour Homme’nin tanıtımında yemyeşil dağ çayırlarından, çiftlikevinden ve rustik bir inziva köşesine çekilmekten bahsedilmiş. Bakalım Bottega Veneta Pour Homme, ilhamını aldığı yeşil dağlar gibi kokuyor mu?

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek yeşil turunçgiller ve aromatik Akdeniz otlarıyla gerçekleşiyor. Turunçgil derken portakaldan ziyade bergamot var gibi ilk saniyelerde. Ardıç meyvesi de güçlü şekilde kendisini hissettiriyor. Yüksek kaliteli üst notaları çok güzel. Orta bölümde yeşil hava devam ediyor. Turunçgiller geride kalırken şekerli olmayan baharatlar ve bir parça çam ağacı kokusu inisiyatifi ele alıyor. Hafiften plastiğimsi his veren deri de geriden kendisini gösteriyor orta kısımda. Bu bölüm için çam ağacı-deri birlikteliği diyebilirim. Kapanışta deri hala oralarda bir yerlerde duruyor. Ağaçsılık da var son bölümde. Zayıf ve köksü olmayan paçuli, alt notalarda deriye destek oluyor. Kapanışı fena değil ama çok silik.

Bottega Veneta Pour Homme, erkeksi sayılabilecek aromatik çamsı-deri kokusu şeklinde özetlenebilir. Yeni nesil bol şekerli baharatlı deri parfümlerine kesinlikle benzemiyor ve bu açıdan oldukça memnuniyet verici. Bir parça eski yeşil erkek parfümlerini andıran Bottega Veneta Pour Homme, Polo Green tarzına yakın ve bu anlamda sevdiğimi söyleyebilirim genel yapısını. Aşık oldum mu? Hayır.

Karanlık ve koyu karaktere değil de ferah, aromatik havaya sahip. Kullanması ve sevmesi kolay bir esere benziyor. Genç erkek arkadaşlardan ziyade 25 yaş üzeri kesime hitap ediyor gibi. Yumuşak ve köşeleri olmayan hoş ve modern bir erkeksi parfüm. Günümüzde pek örneği olmayan yeni nesil yeşil kokan eserlerden birisi ve bu anlamda mutluluk verici. Tabii başlangıcı dışında harika diyemem kokusuna. Orta halli aromatik ağaçsı hali bile birçok yeni şeker bombasından daha başarılı ve ilgi çekici.

Tabii kokusunda tatlılık var ama epey kontrollü verilmiş. Orta bölümdeki yapaylığın sınırındaki kısım biraz can sıkıcı olabilir. Onun dışında performansı çok zayıf. Keşke biraz daha kendisini gösterebilse. Zaten genel olarak bu çekingen hali kullanıcılar tarafından dile getirilmiş. Oysa rakiplerinden ayrılan farklı temaya sahipti. Şu haliyle bir şişesini almaya değer mi bilemiyorum.

EDT formundaki Bottega Veneta Pour Homme’nin kokusunu sektörün tanınan isimleri Daniela Andrier ve Antoine Maisondieu birlikte tasarlamış. İlkbahar-sonbahar dönemi için uygun olacağını düşünüyorum. Kalıcılığı eh işte, fark edilirliği düşük ne yazık ki.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

6 Ocak 2018 Cumartesi

Bois 1920 – Oro 1920 (2013)

Bois 1920 markasını yeniden canlandıran Enzo Galardi’nin sahibi olduğu Bois 1920, İtalyanların başarılı niş parfümevlerinden birisi. Sadece İtalya’da değil, son yıllarda Amerika’da da ilgi gören Bois 1920, koku ailesini genişletiyor. Markanın popüler sayılabilecek dört parfümünü denemiş fena bulmamıştım. Uzun zamandır dolabımda masum masum duran Oro 1920’ye şans vermek istedim bu aralar.

Bois 1920’nin sitesinde açıklanan nota kısmında farklı terimler gözüme çarptı. Raspberry neo nat je, Orris abs pure je, May rose absolute, Opoponax, Osmanthus, Beeswax, Firbalsam gibi oldukça değişik notalar içerdiğini gördüm Oro 1920’nin. Tabii bu durum merakımı daha da arttırdı. Bakalım nasıl bir arkadaşla karşı karşıyayız.

Oro 1920’nin açılışı yüksek kaliteli meyvemsilikle gerçekleşiyor. Kendi sitelerinde verilen ahududu notasını rahatlıkla algılayabiliyorsunuz. Genellikle severim parfümlerde ahududuyu. Buradaki kullanımı gayet yumuşak, sakin ve müthiş. Açılışını sevdim. Orta bölümde ahududuya biraz iris çiçeği ekleniyor. Bu andan itibaren kremsi hale gelen kokusuna şekerli olmayan harika deri destek veriyor. Deri orta bölümde yavaş yavaş kokuya nüfuz ediyor ve etkisini sonlara kadar taşıyor. Kapanışta deri tek hakim diyebilirim. Meyvemsilik kalmazken iris çiçeğinden geldiğini tahmin ettiğim kremsilik ve hafiften pudramsılık tenden ayrılana kadar kendisini hissettiriyor.

Oro 1920 açık ara deri parfümü. Başlangıçtaki meyvemsilik ve geri plandaki kadınsı olmayan çiçekler deriyi yüceltmek için kompozisyona eklenmiş sanki. Deri, yeni nesil parfümlerdeki gibi şekerli ve yapay değil. Deri oldukça dengeli verilmiş ayrıca çok kuru değil. Kadınsı yönü az ama kremsi ve hafiften çiçeksi. Sert şekilde erkeksi değil ama hafiften deri kemer ya da deri mont gibi de kokuyor. Çok hoş, kibar, şık, lüks bir parfüm Oro 1920.

Ahududu ve deri size hangi ünlü parfümü çağrıştırıyor sorusunun cevabı çoğumuz için basit: Tuscan Leather. Tom Ford’un özel serisinin yıldızlarından Tuscan Leather, erkeksi, meyvemsi deri kokusuyla parfümler dünyasında epey yer edindi kendisine. Hatta onu taklit eden birçok marka benzer parfümler piyasa sürdüler. Oro 1920’de bu kervana katılmış gibi görünüyor. Evet, oldukça fazla benziyor Tuscan Leather’a fakat iyi haber şu ki Oro 1920 çok daha iyi bir parfüm. Belki de boynuz kulağı geçer durumu var burada. Oro 1920, oldukça kaliteli ve kullanımı Tuscan Leather’a göre daha kolay. Defalarca denediğim Tuscan Leather benim için fazla kuru, sert ve acımsı deriye sahipti. Oro 1920 ise çok daha kremsi, çiçeksi ve daha meyvemsi yani tam istediğim gibi. Müthiş bir deri parfümü keşfetmiş durumdayım kendi adıma.

Benim gibi deri kokusu seven birisi için harika haber Oro 1920. Sevmesi ve kullanması kolay Oro 1920, olabilecek en iyi şekilde vermiş deriyi. Buradaki deri ne hayvansı ne de fazlasıyla maço. Deriyi gayet kibar ve modern şekilde vermiş Bois 1920. Markanın şimdiye kadar kullandığım en iyi parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor Oro 1920. Eğer Tuscan Leather’ı seviyorsanız fakat zor bir parfüm olduğunu düşünüyorsanız Oro 1920’den daha iyisini bulmanız zor gibi görünüyor.

Oro 1920, nefis kokuyor ama çok derin ve katmanlı değil. 3-4 nota üzerinden ilerleyen genel yapısı tekdüze ve sürprizsiz. Parfümün tek eksi tarafı diyebilirim tekdüzeliği. Ha bir de etrafa yayılımı iyi değil. Oysa kalıcılığı çok iyi. EDP formunda. Tam bir kış parfümü gibi duruyor. Kimi kaynaklarda uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın buldum onu.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8.5

2 Ocak 2018 Salı

Tom Ford – Noir Pour Femme (2015)

Tom Ford’un başarılı erkek parfümü Noir’in çıkışından üç yıl sonra kadın versiyonu da eklendi seriye. Aslında hiç çaktırmadan beş parfümlük seri haline dönüştü Noir’ler. Özel seriye ait olmayan Noir’ler, bu gidişle daha da artacak gibi görünüyor. 2012 çıkışlı ilk Noir’i kullanmış ve beğenmiştim.

Hatırladığım kadarıyla çok sık görülen durum değil bir parfümün önce erkek versiyonunun çıkması, sonraki yıllarda da aynı isimli kadın versiyonunun piyasaya sürülmesi. Tom Ford’un Noir serisinden, bu anlamda şaşırtıcı hamleler geliyor. Belki de Noir çatısı altında başka kadın parfümleri de gelir ilerleyen yıllarda. Bekleyelim ve görelim.

Noir Pour Femme, Tom Ford’un klasik simsiyah şişe tasarımıyla, koyu, yoğun ve belki de karanlık koku vaat ediyor olabilir. Kendi sitelerinde Noir Pour Femme’nin şık ve şehvetli yönünden bahsedilirken, çiçeksi oryantal tarzına yakın olduğu vurgulanıyor. Parfümün başlangıcı garip, metalik ve kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kulfi isimli Hint yemeğine atıf yapılmış. Bir de farklı olarak damla sakızı reçinesinden bahsedilmiş. Hangisinden geldiğini çözemediğim açılışını pek sevemedim. Orta bölümde o garip kuru koku geri plana geçiyor. Onun boşalttığı yeri oldukça tatlı ve lezzetli vanilya-sütsü çikolata dolduruyor. Orta kısım tam gourmand gibi davranıyor ve kendisini bir şekilde sevdiriyor. Kapanışta leziz sütsü vanilya devam ederken çok hoş amberle birlikte kapanışa imza atıyor.

Noir Pour Femme isminden de anlaşılacağı üzere kadın parfümü. Fakat gelin görün ki rahatlıkla erkeklerin kullanabileceği gibi. Hele başlangıçtaki o tuhaf metalik kuru bölümün kadınsılıkla ilgisi yok. Sonrasındaki vanilya ve amberde de gayet dengeli davranılmış. Bu parfüm için uniseks dersek yanılmış olmayız. Sadece üst notaları değil sonrasındaki vanilya kullanımı da birçok günümüz erkek parfümünde tekrar edilen tarzda. Dior Homme’ye ne kadar erkek parfümü dersek Noir Pour Femme’ye de o kadar kadın parfümü diyebiliriz.

Tom Ford bizi şaşırtmaya mı çalışıyor anlayamadım. Yoksa klişe haline gelen kadın-erkek parfüm ayrımıyla mı dalga geçiyor. Deneme sürecinde bol bol kullandım dışarıda Noir Pour Femme’yi ve kadın parfümüyüm diye bağırmadı.

Sonuç olarak Noir Pour Femme, başlangıcı dışında gayet güzel vanilya-sütlü çikolata-amber parfümü. Leziz, modern, tatlılığı olan ama burnu yormayan, saldırgan olmayan bir parfüm. Tom Ford parfümlerinin genellikle fazlaca iddialı koktuğunu ve etrafa yayılımının iyi olduğunu biliyoruz. Noir Pour Femme bu kuralı da çiğniyor. Fark edilirliği yüksek değil. Yumuşacık ve koklayan çoğu kişinin seveceği gibi bir arkadaş. Bu anlamda onunla övgüler alabilirsiniz. Ha şunu da söyleyeyim çok farklı, ilginç ya da yaratıcı kokmuyor. Klasik, modern vanilya parfümü. Yine de ilginç bir çekiciliği var. Muhtemelen Tom Ford parfümlerinde şeytan tüyü var. O çekiciliğin sebebi bu.

EDP formunda Noir Pour Femme. Kokusunun tasarımını genellikle vasat markalara parfümler tasarlamış olan Sonia Constant yapmış. Tam bir kış parfümü.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7