şekerli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şekerli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2018 Pazartesi

Versace Pour Homme Dylan Blue (2016)

Versace’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü parfümü Versace Pour Homme oldukça sevildi ve markanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi oldu. Mavi şişesi ve ferah Akdeniz-İtalyan tarzındaki kokusuyla ilgi gören Versace Pour Homme’ye zaman içerisinde yeni kardeşler eklendi. 2013 yılında Versace Pour Homme’nin öd ağacı versiyonu Versace Pour Homme Oud Noir, serinin ikinci parfümü olarak karşımıza çıktı. 2016 yılındaysa yeni bir Versace Pour Homme ile tanıştık.

Versace Pour Homme Dylan Blue isimli yeni kardeş, ilk duyduğum andan itibaren bende Bob Dylan’ı çağrıştırıyor. Versace ise kendi internet sitesinde Dylan Blue’nun tasarımında Akdeniz’in cazibeli kokusundan ilham aldıklarını vurguluyor. Ayrıca Dylan Blue’nun fujer tarafına vurgu yapıyor. Parfümün modern ferahlığa sahip olduğu da belirtilmiş.

Dylan Blue’nun açılışı bekleneceği üzere turunçgillerle gerçekleşiyor. Şekerli bergamot ve greyfurtla ilk saniyeler gayet tanıdık ve ortalama denebilir. Orta kısma geçildiğinde şekerli turunçgiller geri planda dururken, parfümün ana oyuncusu ambroksan devreye giriyor. Anason-yıldız anasona benzeyen orta kısımdaki ambroksan parfüme bir taraftan dinamizm katarken diğer taraftan da metalik yapaylık ekliyor. Orta bölümde ambroksana eşlik eden menekşe ise tabii ki bana göre değil. Son kısım, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Kapanışta yapay vetiver ve sıradan odunsularla teninize elveda ediyor.

Dylan Blue, ismindeki ve şişesindeki mavi temayı kokusuna yansıtmaya çalışmış. Her ne kadar su-deniz gibi kokmasa da geri planda hep ferahlık ve abisi Versace Pour Homme’ye öykünme var. Ambroksan gibi dinamik bir elementin sıcak yaz günlerinde nasıl tepki vereceğini tahmin edemesem de Dylan Blue, tam anlamıyla ferah bir yazlık değil sanki. Deniz yosunu ya da okyanus gibi de kokmuyor.

Dylan Blue, anasonsu, baharatlı, menekşeli gibi davranıyor. Tabii hemen her yeni parfümdeki gibi bol miktarda tatlılık hissediliyor. Buradaki tatlılık leziz vanilyadan değil de abartılı verilmiş tonka fasulyesinden geliyor muhtemelen. Sonuç olarak bir süre sonra bu şekerli yapı can sıkıcı hale dönüşüyor.

Dylan Blue, tam bir piyasa parfümü. Büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kadınlardan iltifatlar alabileceğiniz, kullanımı kolay ve güvenli denebilecek bir arkadaş fakat kokusu hissedilir oranda yapay ve sıkıcı. Yaratıcılık namına hiçbir şey barındırmıyor. Piyasadaki popüler rakipleriyle yarışmak için ortaya çıkarılan bir parfüme benziyor.

Dylan Blue’nun rakipleri kimler peki? En büyük rakibi Dior’un yeni erkek parfümü Sauvage. Zaten Dylan Blue’nun kokusu oldukça benziyor Sauvage’ye. Bir başka rakip olarak Bleu de Chanel olarak belirlenebilir. Ayrıca Yves Saint Laurent – L’Homme, CH Men Prive, Acqua di Gio Profumo gibi sağlam rakipleri de var ve işi zor görünüyor Dylan Blue’nun.

EDT formundaki Dylan Blue’nun performansı ortalama denebilir. Ara ara kendisini size hissettiriyor gün içinde. Kalıcılığı bir EDT için yeterli. Günlük kullanıma uyabilecek Dylan Blue, soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/5

31 Ağustos 2017 Perşembe

Maison Francis Kurkdjian – Amyris Homme (2012)

Fransa merkezli havalı niş parfümevi Maison Francis Kurkdjian, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Amyris Homme ile hem epey ilgi gördü, sonrasındaysa oldukça eleştiri aldı. Hem erkek hem de kadın versiyonları piyasaya sürülen Amyris’lerden beklenti büyüktü fakat gördüğüm kadarıyla hayal kırıklığı yaşanıyor bu eserlerle ilgili. Parfüme ismini veren Amyris ağacının kokusunun sandal ağacına benzediği söyleniyor. Küf gibi koktuğu ve sabun, tütsü, mum yapımında kullanıldığını bildiğimiz Amyris ağacını merkeze alan bir parfümle ilk defa karşılaşıyorum.

Maison Francis Kurkdjian’ın Amyris Homme’sinin resmi tanıtımı şu ifadelerden oluşuyor: “Modern odunsular, Brezilya Tonka ağacının özütü, Floransa irisi, Jamaika Amyris’i, Sicilya mandalinası, Fas biberiyesi… Nadir bulunan Floransa süsen çiçeği ve Jamaika Amyris ağacının karşılaşmasıyla doğan, ışık saçan bir eau de toilette…”

Amyris Homme’nin açılışı buruk ve şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Fazlaca tatlı, ferah olmayan mandalina ve ona eşlik eden şekerli biberiye üst notaları oluşturuyor. Ucuz berber parfümlerini andıran başlangıcı hiç bana göre değil. Orta bölümde benzer yapı devam ediyor. Orta kısımda tonka fasulyesi güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Tabii bu durum parfümün tatlılık eşiğini daha da yukarı taşıyor. Bir parça da vanilya var sanki orta kısımda. Benim için hala vasat Amyris Homme. Kapanışta tatlılık azalırken odunsular ortaya çıkıyor. Vanilya sanki etkisini arttırıyor. Bana göre en sevilesi yeri alt notalar.

Amyris Homme, “garip erkeksi fujer” diye bir gruplandırma olsa muhtemelen oraya çok yakışırdı. Yukarıda da bahsettiğim gibi kokusunu genel olarak değerlendirdiğimde erkeklerin iyi bileceği bir koku formuyla karşı karşıyayım. Hani erkek berberlerine girdiğinizde sizi anlatılması zor bir koku karşılar. Ucuz ve berbat kokan, acayip isimli, şekerli erkek parfümleriyle, yeni fön çekilmiş saçın birleşimiyle oluşan kokuyu nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum çünkü benim kelimelerim yetersiz kalıyor.

Genellikle şöyle olur. Berberiniz saç kesiminizi bitirdiğinde ve siz artık koltuktan kalkmak üzereyken, sizi memnun etmek adına hemen hamle yapar ve daha önce ismini hiç duymadığınız siyah şişeli bir parfümü üzerinize sıkmaya başlar. İşin komik tarafı o gün belki de üzerinizde oldukça pahalı bir niş parfüm vardır ya da çok sevdiğiniz bir kokuyu sürmüşsünüzdür. Daha “dur sıkma” demeye kalmadan berberiniz o garip ve burun sızlatan şekerli vanilyalı kokuyu üzerinize sıkıverir. İşte Amyris Homme’yi kullandığımda her seferinde böyle hissettim. Ve o berberlerde rastladığım siyah şişeli tuhaf isimli bir parfüme benzettim kokusunu.

Fakat yurtdışında “berber salonu kokusu” olarak kalıplaşmış koku formu veya hafızası vardır. Daha çok Azzaro Pour Homme gibi eserleri berber salonu kokusu olarak tanımlar batı dünyası. Oysa bizim berber salonu kokularımız Amyris Homme gibidir. Acaba neden?

Sonuç olarak Amyris Homme, şekerli ferah olmayan turunçgiller, tatlı ve buruk aromatik otlar, tonka fasulyesi ve odunsulardan oluşuyor. Bence parfümün ana öğesi Tonka. Oldukça şekerli ve rahatsız edici koku formu bazı parfümleri andırıyor. Özellikle bir tanesini sonunda buldum. Tom Ford’un Oud Wood’una benzettim Amyris Homme’yi. Tabii birebir aynı değiller ama o garip fujer karakteri ikisine de sirayet etmiş sanki. Ha bir de Scentstory’nin 24 Classic’ine de benziyor Amyris Homme. Tabii kalite anlamında ikisinden de iyi.

Benim sevmediğim bir koku formu. Dünyanın en iyi ve kaliteli içeriklerini kullansalar da sevemiyorum. Onun içindir ki Amyris Homme’la tamamen ayrı dünyalara aidiz. Amyris Homme, çoğu deneyimli parfümsever tarafında da epey eleştiriliyor. Kimileri kokusunu beğenmezken bazıları da basit ana akım parfümlere benzediğini söylüyorlar ki haklılar. Böyle bir niş marka, çok daha yaratıcı ve farklı kokulara imza atmaya neden üşenir acaba?

Parfümün tasarımcısı, markanın da kurucusu Francis Kurkdjian. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği orta seviyede. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

24 Haziran 2017 Cumartesi

Parfums MDCI – Le Rivage des Syrtes (2009)

1900’lü yılların başlarında doğan ve Fransa’nın yirminci yüzyıldaki en büyük yazarı olarak kabul edilen Julien Gracq’ı, böylesine şöhretli hale getiren romanlarından birisiydi “Sirte Kıyısı”. 97 yaşında öldüğünde, ünlü Liberation gazetesi onun ardından, “medyatik her türlü girişimi hayat boyu reddetmiş bu olağanüstü alçakgönüllü ve ilke sahibi insanın Goncourt ödülünü nasıl anında ret ettiğini” hatırlatmış. Sirte Kıyısı romanına verilen Goncourt ödülünü kabul etmemesi, Avrupa edebiyat dünyasında hala hatırlanıyor anlaşılan.

Kaderin bir cilvesi olarak 2009 yılında Fransa merkezli bağımsız parfümevi MDCI, Julien Gracq’ın Sirte Kıyısı (Le Rivage des Syrtes) romanından esinlenen parfümünü piyasaya sürdü. Hayatı boyunca bu tür şeylere iyi gözle yaklaşmayan Julien Gracq’ın en bilinen romanının bir parfüme isim babalığı yapmasını acaba nasıl karşılardı bilemiyorum.

Bizi ilgilendiren kısım MDCI’ın Le Rivage des Syrtes’i. Parfümün resmi tanıtımında geçen “kayıp adalar, egzotik yolculuklar, sahil boyunca değerli bitkiler ve egzotik koku malzemeleri toplamak için evden çok uzakta seyahat eden yalnız bir denizcinin masalından” bahsedilmesi şüphesiz ki merak uyandırıyor. Gerçi Le Rivage des Syrtes, MDCI’nin biraz geri planda kalmış eserlerinden birisi. Bakalım kullanım döneminde bana neler hissettirmiş.

Parfümün açılışı tatlı ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Modern ve biraz fazla tatlı-mayhoş meyveler hissedilir oranda feminen. Orta kısımda meyvelerin hakimiyeti devam ediyor fakat aktörler değişiyor. Şekerli portakal-mandalinaya metalik ananas eşlik ediyor. Biraz da şekerli çiçekler var orta bölümde. Açıklanan orta notalarında ylang ylang ve sümbülteber var. Bu iki çiçek olabilir orta kısımda meyvelere eşlik eden. Orta kısım hala kadınsı. Kapanışta mumsu ve karamelize edilmiş vanilya sazı ele alıyor. Meyvelerin yerini misk geçiyor. Çok etkileyici değil kapanışı. Standart bir vanilyayla sonlanıyor.

Le Rivage des Syrtes, açık ara meyveli-çiçeksi-vanilyalı bir eser. Çokça şekerli meyve (portakal, mandalina, ananas ve belki de erik) ile çiçeklerin (ylang ylang, sümbülteber ve yasemin) ortalama bir karışımı gibi duruyor uzaktan. Sonlarda eklenen yanık vanilya ise sıradan. Kokunun bana göre analizi bu kadar. Çok karmaşık ve derin bir parfüm değil. Birçok ortalama piyasaya kadın parfümüne benzeyen yapısıyla geri planda kalmasının sebebini açıklıyor.

Le Rivage des Syrtes, günümüzün yeni nesil bol şekerli kadın parfümlerini andıran canlı-dinamik genç kız kokusuna yatırım yapmış gibi görünüyor. Genel konsepti çoğu kişinin sevebileceği tarza yakın. Fakat parfümün problemi özgün ve yüksek kaliteli olamaması. Notaların kalitesi tek tek ele alındığında yüksek değil. Kimi zaman geri plandan gelen yapaylık kimi zaman şekerli yapının fazlalığı sıkıntı yaratabiliyor. Belki de benim erkek tenime uyum sağlayamadı. Doğru bir kadın teninde iyi iş çıkarabilir.

Patricia de Nicolai gibi önemli bir ismin tasarladığı Le Rivage des Syrtes, EDP formunda. Kalıcılığı tende normal. Fark edilirliği normalin altında. Kimi yorumcuların yaz mevsimine yakıştırdığı Le Rivage des Syrtes, bence sıcaklarda rahat olmayacaktır. Serin ilkbahar-sonbahara daha uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/6