Nasomatto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nasomatto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2015 Perşembe

Nasomatto – Pardon (2011)


Nasomatto – Pardon (2011)

İtalyan Vouge'un, noel için önerilebilecek en iyi üç "züppe parfümü" arasında Pardon'u göstermesi şaşırtıcı değil benim açımdan. Chergui'nin bu üç parfümden birisi olması ise çok gerçekçi değil. Chergui'nin züppelikten ziyade bana maneviyat ve ruhsal dinginlik aşıladığını söyleyebilirim. Bir süredir kullandığım Nasomatto'nun 2011 çıkışlı parfümü Pardon’u içinse züppelik iddiası doğru olabilir.

Kimi yerlerde Pardon'un on dokuzuncu yüzyılın züppe erkeklerinden esinlendiği söylense de markanın kurucusu ve sahibi Alessandro Gualtieri'nin ağzından böyle bir açıklama bulamadım. Varsa da kaçırmışım. Pardon'u kullanım döneminde onun şık sayılabilecek bir centilmen kokusu olduğunu gözlemledim. Belki de söylenenler doğrudur ve Pardon gerçekten de züppe parfümüdür.

Pardon için kendi sitelerinde "erkeksi şıklık ve cazibe uyandırmayı amaçladığı" söylenmiş. Buradan hareketle Pardon'un erkekler için tasarlandığını düşünebiliriz. Zaten kokusu da erkeksi diyebilirim. Parfümün başlangıcı baharat patlamasıyla gerçekleşiyor. Ağırlık tarçın, küçük hindistan cevizi ve zencefil de muhtemelen. Baharatlara tatlımsı kakao veya çikolatamsı paçuli eşlik ediyor. Üst notaları leziz ve gayet güzel. Orta bölümde sıcak sandal ağacı baharatlara eşlik etmeye başlıyor. Son yılların meşhur elemanı öd ağacı da artık ininden çıkıyor ve oyuna dahil oluyor. Sıcak bir kokuya dönüşen orta kısımda ana tema öd ağacına doğru kayıyor. Son bölüme geçeyim. Kapanışta baharatlar geri çekilirken, odunsu notalar bize merhaba diyor. Geri planda azıcık tütsü ve vetiver de algılıyorum. Son bölüm epey kuru. Tatlılık da az. Çok etkileyici değil kapanışı.


Bakmayın tema mema diye havalı kelimeler kullandığıma. Pardon, beklediğimden daha az tematik kokuyor. Başlangıçta tatlı çikolatamsı baharatlar, orta kısımda öd ağacı ve sandal ağacının sıcak esintisi, sonlarda da sedir ağacı, vetiver ve tütsü artık adına ne derseniz. İşte size Parfüm Merakı'nin penceresinden Pardon.

Çoğu kişinin söylediğinin aksine tenimde çikolata veya kakao etkili olmadı. Bazıları da çiçeklerden ve manolyadan bahsediyor. Bana göre Pardon, baharatların ve odunsu notaların etkisinde. Neredeyse metalik-kuru baharatlar tenimde daha çok yer tuttu. Markanın kendi açıklamasındaki gibi gayet erkeksi çalışmayla karşı karşıyayız. Fakat bu eski tarz erkeksilik değil. Gayet modern, şık, yüksek kaliteli. Ayrıca söylendiği kadar karanlık da bulmadım onu. Ya da benim karanlık anlayışım farklı.

Sonuç olarak "erkesi bir manifesto, süper bir saygı duruşu, cazibeli erkeğin kokusu" gibi abartılı ifadelere kaçmadan diyebilirim ki, Pardon çok sıra dışı değil ama kullanması zevkli ve zengin. Çok soğuk kış mevsimine uyabilecek kadar sıcacık, takım elbiseye uyacak kadar ciddi, günlük kullanıma uyacak kadar değişken.

Tenimde, Pardon'daki baharatları birazcık Serge Noire'deki kullanıma yakın buldum. Benzer hissiyat veren baharatlar, bu izlenime yol açtı muhtemelen. Çoğu kişinin Serge Noire'daki baharatları soğana benzetmesini anlayabiliyorum. Pardon'daki baharatlar daha tatlımsı ve şık. Ayrıca çoğu kişinin Pardon'u Guerlain'in sevilen parfümü L'Instant de Guerlain Pour Homme Extreme'e benzetmesi gayet makul. Sanırım Pardon'un başlarındaki kakao kısmını L'Instant Extreme'e benzetmişler. Belli bir yere kadar, Pardon ve L'Instant Extreme'in büyük benzerlik taşıdığını söylemem zor.


Pardon'un kokusunu markanın sahibi Alessandro Gualtieri tasarlamış. Diğer Nasomattolar gibi Pardon, Extrait de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği normal seviyelerde. Genç işi olduğu söylenemez. Otuz yaş ve üzeri erkeklere uyacağını düşünüyorum. Çok yüksek fiyatını düşünerek, denemeden almanızı tavsiye etmem.

Koku Güzelliği:10/7.5

Nasomatto – Pardon (2011)

İtalyan Vouge’un, noel için önerilebilecek en iyi üç “züppe parfümü” arasında Pardon’u göstermesi şaşırtıcı değil benim açımdan. Chergui’nin bu üç parfümden birisi olması ise çok gerçekçi değil. Chergui’nin züppelikten ziyade bana maneviyat ve ruhsal dinginlik aşıladığını söyleyebilirim. Bir süredir kullandığım Nasomatto’nun 2011 çıkışlı parfümü Pardon’u içinse züppelik iddiası doğru olabilir.

Kimi yerlerde Pardon’un on dokuzuncu yüzyılın züppe erkeklerinden esinlendiği söylense de markanın kurucusu ve sahibi Alessandro Gualtieri’nin ağzından böyle bir açıklama bulamadım. Varsa da kaçırmışım. Pardon’u kullanım döneminde onun şık sayılabilecek bir centilmen kokusu olduğunu gözlemledim. Belki de söylenenler doğrudur ve Pardon gerçekten de züppe parfümüdür.

Pardon için kendi sitelerinde “erkeksi şıklık ve cazibe uyandırmayı amaçladığı” söylenmiş. Buradan hareketle Pardon’un erkekler için tasarlandığını düşünebiliriz. Zaten kokusu da erkeksi diyebilirim. Parfümün başlangıcı baharat patlamasıyla gerçekleşiyor. Ağırlık tarçın, küçük hindistan cevizi ve zencefilde muhtemelen. Baharatlara tatlımsı kakao veya çikolatamsı paçuli eşlik ediyor. Üst notaları leziz ve gayet güzel. Orta bölümde sıcak sandal ağacı baharatlara eşlik etmeye başlıyor. Son yılların meşhur elemanı öd ağacı da artık ininden çıkıyor ve oyuna dahil oluyor. Sıcak bir kokuya dönüşen orta kısımda ana tema öd ağacına doğru kayıyor. Son bölüme geçeyim. Kapanışta baharatlar geri çekilirken, odunsu notalar bize merhaba diyor. Geri planda azıcık tütsü ve vetiver de algılıyorum. Son bölüm epey kuru. Tatlılık da az. Çok etkileyici değil kapanışı.

 

Bakmayın tema mema diye havalı kelimeler kullandığıma. Pardon, beklediğimden daha az tematik kokuyor. Başlangıçta tatlı çikolatamsı baharatlar, orta kısımda öd ağacı ve sandal ağacının sıcak esintisi, sonlarda da sedir ağacı, vetiver ve tütsü artık adına ne derseniz. İşte size Parfüm Merakı’nin penceresinden Pardon.

Çoğu kişinin söylediğinin aksine tenimde çikolata veya kakao etkili olmadı. Bazıları da çiçeklerden ve manolyadan bahsediyor. Bana göre Pardon, baharatların ve odunsu notaların etkisinde. Neredeyse metalik-kuru baharatlar tenimde daha çok yer tuttu. Markanın kendi açıklamasındaki gibi gayet erkeksi çalışmayla karşı karşıyayız. Fakat bu eski tarz erkeksilik değil. Gayet modern, şık, yüksek kaliteli. Ayrıca söylendiği kadar karanlık da bulmadım onu. Ya da benim karanlık anlayışım farklı.

Sonuç olarak “erkesi bir manifesto, süper bir saygı duruşu, cazibeli erkeğin kokusu” gibi abartılı ifadelere kaçmadan diyebilirim ki, Pardon çok sıradışı değil ama kullanması zevkli ve zengin. Çok soğuk kış mevsimine uyabilecek kadar sıcacık, takım elbiseye uyacak kadar ciddi, günlük kullanıma uyacak kadar değişken.

Tenimde, Pardon’daki baharatları birazcık Serge Noire’deki kullanıma yakın buldum. Benzer hissiyat veren baharatlar, bu izlenime yol açtı muhtemelen. Çoğu kişinin Serge Noire’daki baharatları soğana benzetmesini anlayabiliyorum. Pardon’daki baharatlar daha tatlımsı ve şık. Ayrıca çoğu kişinin Pardon’u Guerlain’in sevilen parfümü L’Instant de Guerlain Pour Homme Extreme’e benzetmesi gayet makul. Sanırım Pardon’un başlarındaki kakao kısmını L’Instant Extreme’e benzetmişler. Belli bir yere kadar, Pardon ve L’Instant Extreme’in büyük benzerlik taşıdığını söylemem zor.

 

Pardon’un kokusunu markanın sahibi Alessandro Gualtieri tasarlamış. Diğer Nasomattolar gibi Pardon, Extrait de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği normal seviyelerde. Genç işi olduğu söylenemez. Otuz yaş ve üzeri erkeklere uyacağını düşünüyorum. Çok yüksek fiyatını düşünerek, denemeden almanızı tavsiye etmem.

Koku Güzelliği:10/7.5

24 Eylül 2015 Perşembe

Nasomatto – Duro (2007)


Nasomatto – Duro (2007)

Her ne kadar geçtiğimiz aylarda Alessandro Gualtieri'nin "Nasomatto öldü, yaşasın Orto Parisi" minvalindeki sözü aklımı meşgul etse de Nasomatto'nun parfümleri hala birçok yerde satışta. Açıkçası Alessandro Gualtieri bu sözünden sonra Nasomatto'nun parfümlerini kullanma ve yazma isteğim oldukça azaldı. Diğer taraftan da bu ilginç markanın parfümleri hala bir şekilde merakımı cezbediyor. Henüz deneyemediğim Pardon, Absinth ve Blamage'i kullanıp kullanmama konusunda kararsızdım. Gördüğüm kadarıyla Nasomatto'nun ölümü yavaş yavaş olacak.

Duro, Nasomattolar arasında ilgimi çeken işlerden birisi olmadı. Belki de hakkında okuduğum yorumlar, ön yargı oluşmasını sağlamış olabilir. Kimilerinin 2007 kimilerinin 2008 yılı çıkışlı olduğunu söyledikleri Duro, markanın ilgi gören parfümleri arasında. Yurt dışı merkezli platformlarda seveni olduğu kadar oldukça eleştireni de var Duro'nun. Yani biraz "ya aşık olursun ya nefret edersin" klişesine uygun gibi görünüyor Duro.

Kendi sitelerinde tek bir cümle dışında hiç açıklama veya tanıtımı yok Duro'nun. İtalyanca ve İspanyolca'da erkeksi bir sertliği ve zorluğu ifade eden Duro kelimesi, parfümün yönünü de bize açıklıyor. Kendi sitelerindeki tek cümlelik tanıtımda parfümün erkeksiliğine vurgu yapılıyor. Parfümü kullandığım zamanlarda ise onun başlangıcı dışında "sert" tarafına rastlamadım.


Duro'nun başlangıcı, ayakkabı boyacılarının dükkanlarına girdiğiniz anda burnunuza gelen kalitesiz deri ile cami kenarlarında satılan ve uzun zamandır güneş altında durmaktan bozulmuş ve kokusu dayanılmaz hale gelen amberli hacı yağlarının hastalıklı bir karışımı gibi. Sanayi sitelerine girdiğinizde etraftan gelen çeşit çeşit motor-şanzıman yağı, artık kullanılamaz haldeki gelişi güzel bırakılmış lastikler, ne işe yaradığı pek belli olmayan yuvarlak ve yağlı bidonlar, çocuk yaşta babaları tarafından sanayiye çırak olarak verilen yoksul ailelerin gariban evlatlarının üzerlerindeki simsiyah ve haftalardır yıkanmadığı kokusundan belli olan işçi tulumları gibi Duro'nun başlangıcı. Demir kapıların üzerine sürülen siyah renkli pas koruyucu ve astar, yeni aldığınız kauçuk araba paspaslarının kokusu, köhnemiş ve ismi hiç duyulmamış benzin istasyonları gibi de diyebilirim.

Kısacası Duro'nun üst notaları endüstriyel atıklarla dolu büyük bir araba tamirhanesinin içini andırıyor. Aynı zamanda gayet zorlayıcı, irkiltici, şüpheye düşürücü (acaba üzerimdeki parfüm mü dedirtebilecek bir şüphe), tuhaf ve karanlık. Bir korku filminin başlangıcındaki gerilimin benzerini yaşıyorum Duro'nun ilk saniyelerinde. Seyrettiğinin film olduğunu bildiğin halde yine de içiniz çekilir ya çoğu zaman korku filmlerinde, Duro'nun da parfüm olduğunu biliyorum ama yine de koklayasım gelmiyor üst notaları.

Orta kısımda radikal bir değişim söz konusu. Yavaş yavaş nüfuz eden orta notalarda artık ne deri var ne de amber. Orta kısımda hakimiyet, yumuşak öd ağacı, sandal ağacı ve miske geçiyor. Çok farklı olmayan öd-sandal ağacı teması gayet yumuşak, sakin, tek düze ve derinlikten yoksun. Orta bölümde en rahatsız olduğum nota misk. Seyreltilmiş hissi veren misk, orta kısmın ve öd ağacının sıcak-cazibeli havasını alıp götürüyor. Çoğu kişi öd ağacından bahsetse de bence sandal ağacının önemli katkısı var orta bölüme. Neyse ki başlangıcından daha sevilebilir buldum orta notaları.


Alt notalar, orta notalarla paralel ilerliyor. Yumuşak odunsu notalar kapanışta etkili. Öd ve sandal ağacı sonlarda destek veriyor yumuşak odunsulara. Çok farklı ve çarpıcı kapanışı yok Duro'nun. Yine de kötü demek haksızlık olur.

Görüleceği üzere parfümü iki bölüme ayırabiliriz. Başlangıçtaki ilk bölüm, ismi gibi sert ve haşin. Karanlık kuru derinin ve katranımsı amberin etkisiyle koyu, dolgun ve saldırgan başlangıç, 10-15 dakika sonra yerini yavaş yavaş stabil öd ağacı-sandal ağacı-misk üçlüsüne bırakıyor. Orta kısımdan itibaren sert bir yanı kalmıyor Duro'nun. Başlangıçtaki bariz erkeksilik esintisi, yerini uzlaşmacı bir yumuşamaya bırakıyor. İlk bölüm zorlu, ikinci bölümse avama yakın.

Nereden hatırlıyorum bu kokuyu? Hmm bir düşüneyim. Başlangıçta Lutens'in Cuir Mauresque ve Maitre Parfumeur et Gantier – Parfum d’Habit etkisi olabilir. Orta kısımdaysa M7,  Bentley For Men Intense'in sonları, Original Santal'ın daha rafine hali gibi. Duro bu haliyle benimseyebileceğim gibi değil. Azıcık yapaylık ve bence bariz de uyumsuzluğa sahip. Kokusu köşeli, sevmesi zor, günlük hayatta kullanması riskli, övgüler yerine eleştirilerle yüz yüze bırakma ihtimali var sizi.


Alessandro Gualtieri gibi isimden sıradan parfüm beklemek hata olur. Nasomatto'nun parfümleri ve 30 ml. şişeleri her zaman ilgimi çeker. Hani bazı markalara anlamlandıramadığınız çekim hissedersiniz. Nasomatto da benim için böyle bir marka fakat Duro'da işlerin pek başarıyla kotarıldığını düşünmüyorum. Evet onun tarzı sıra dışı ama bazen uçmanın ya da farklı olmanın da sınırı olmalı. Dahice işler yapmak ile saçmalamak arasında çoğu zaman ince bir çizgi vardır. Bunu sadece parfümler anlamında söylemiyorum. Hayatın genelinde geçerli bir yaklaşım bana göre. Onun içindir ki çoğu kişi son elli yıldaki modern sanatı abuk ve aptalca bulur. Benim Alessandro Gualtieri'nin işlerine saçma ya da aptalca dediğim çıkartılmamalı buradan ama bay Gualtieri'nin Duro'suna övgüler yağdırmayı düşünmüyorum. Çünkü Duro'nun ham, bezgin ve sıkıcı olduğu izlenimine sahibim. Başlangıca biraz karanlık deri-amber ekleyip, sonlara da sıradan öd-misk-sandal ağacı yerleştirip, bizi tavlayabileceğini düşünüyorsa yanılır, hem de oldukça yüksek bir fiyata sadece 30 ml. kokulu sıvı vererek.

Black Afgano'nun kışkırtıcı karakterini, Hindu Grass'ın hippi ve bohem çiçek çocuk tavrını sevmiştim. Kullandığım üçüncü Nasomatto olan Duro'da ise ne söylemeye çalıştığını anlayamadım Alessandro Gualtieri'nin. Duro'nun tematik olduğu kesin de hangi tema? Amaç ne? Ve kime sesleniyor? Evet bana seslenmediği açık fakat siz bu tür kokuları seviyorsanız denemenizde fayda var. Belki sizi kalbinizin bir yerinden yakalar Duro.

Luca Turin'in kitabında odunsu amber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden bir verilerek en kötü parfümler listesine konulmuş. Bay Turin düşük puan verme durumunu biraz abartmış olsa da, benden en fazla üç puan çalışırdı sanırım Duro'ya.


Duro, diğer Nasomattolar gibi Extrait de Parfum konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği daha iyi olabilirmiş bu kadar yüksek konsantrasyona göre. Bazı kullanıcılar onun “ağır ve güçlü” olduğunu söyleseler de, fark edilirliği normalin altında gibime geldi. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun. Bazı yerlerde onun uniseks olduğu söylense de pek itibar etmeyin. Kendi sitelerinde bile erkeksiliğe vurgu yapılıyor.

Parfümün tasarımcısı ve Nasomatto'nun kurucusu Alessandro Gualtieri'nin, bir söyleşide, Duro ile ilgili söylediği (muhtemelen şaka ile karışık) şu sözü de tarihe küçük bir not olarak düşelim: "This is from my groin!"

Koku Güzelliği:10/6

29 Nisan 2014 Salı

Nasomatto – Hindu Grass (2006)


Nasomatto – Hindu Grass (2006)

İsminin, eski İran yazıtlarında geçen ve bugün neredeyse tamamı Pakistan'da bulunan Indus Nehri'nden geldiği düşünülen bir din. 2014 yılı itibariyle mensupları bakımından dünyanın üçüncü en büyük dini. Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygın olduğu söylenebilir. Bu dinin kutsal olarak kabul edilen metinleri ise "Vedalar" isimli yazılar.

Sanırım Hinduizm'den bahsettiğimi anlamışsınızdır. Çeşitli görüşleri, dini inanışları, mitolojik davranışları ve ibadetleri içine alan ve Hindistan’da yaşayan Hinduların tabi olduğu inançlar ve görenekler ile dini ve sosyal kurumların tamamına verilen ad olarak da düşünebiliriz Hinduizmi. Tarihi M.Ö. 2000'li yıllara kadar dayandığı zikrediliyor bu kadim dinin.

Oldukça karmaşık ve kapsamlı bir düşünce sistemi olarak değerlendirilebilir Hinduizm. Özellikle reenkarnasyona olan inançları oldukça kuvvetli. Bu anlamda İslam düşünürlerinin de fazlaca kafa yorduğu ve anlamaya çalıştığı dinlerden birisi. İnsanı tanrıya yakınlaştırdığına inanılan yoga, günümüzün popüler kültüründe fazlasıyla deforme olup, piyasalaşmışsa da yine önemli ibadet şeklidir Hinduizm'e inananlar için.


En önemlisi ise Hinduizm, ilke olarak her türlü şiddeti ve savaşı yasaklar. Tamamen barışçıl, sevgi dolu, huzurlu bir hayat önerir. Bu dinin mensupları kendilerine saldırı olmadıkça hiç bir canlıyı öldüremez. Canlılara ve doğaya zarar vermeyi şiddetle yasaklar. İşte bu niteliğinden ötürü Hinduizm için çoğu zaman "Barış Dini" denilmiştir.

Gelelim Hinduizmin bizi ilgilendiren yanına. Alessandro Gualtier'inin Nasomatto'su, Hinduizmin barış, sevgi ve kardeşlik öğretisinden ilham alarak Hindu Grass isimli parfümü tasarladı. Amsterdam merkezli başarılı niş parfüm evi Nasamatto'nun Hindu Grass'ı, ilhamını evrensel barış ve aşktan almış. Barışın ve aşkın bütün evrene yayılmasını arzulayan Hinduizme gönderme olarak da düşünülebilir Hindu Grass parfümü. Kendi sitelerinde benzer şekilde parfümlerini tanıtmışlar: "Bu koku, evrensel barış ve sevgiye olan inancı belirtmeyi amaçlar."

Fragrantica'da aromatik yeşil olarak sınıflandırılmış Hindu Grass'ın açılışı beni geçmişe götürüyor. Eski tarz turunçgilli şiprelere benzeyen üst notalarında tütün, paçuli ve bergamot olduğunu düşünüyorum. Tütün, ıslak tütün yaprağı gibi verilmiş. Paçuli ise bilindik topraksı formunda. Bergamot ise eski/tozlu şipreleri hatırlatıyor. Parfümün en tatlı yeri diyebilirim başlangıcı için. Fakat şekerli, baygın bir tatlılık değil. Alışılmışın dışında ve sevmesi zor bir başlangıcı var. Beğendiğimi söyleyemem üst notaları. Orta notalara geçildiğinde koku karakteri değişiyor. Bu andan itibaren ıslak tütün yaprağının yerine ferah ve dumansı tütünle karşılaşıyorum. Bu mutluluk verici karşılaşma için gayet memnunum. Dumansı tütüne biraz yumuşak baharatlar ve aromatik otlar ve limon eşlik ediyor. Orta kısım gayet güzel. Alt notalarda yine değişim göze çarpıyor. Tütün gidiyor onun yerine ferah yeşil kokan paçuli geliyor. Yeni kesilmiş çimen benzeri yeşillik, paçuliye en büyük desteği veriyor sonlarda. Oldukça farklı paçuli kullanımına imza atılmış kapanışta. Böylece tenden ayrılıyor.


Hindu Grass, genel anlamda yeşil kokan tütün-paçuli kokusu denebilir. Başlangıcındaki ıslak tütün efekti bana Jeke ve Alkemi'deki tütün kullanımını hatırlattı. Hatta Santalum'u bile çağrıştırdı tuhaf yağlımsı hissi. Orta kısımdaki şipremsi/dumansı tütün ilginç şekilde ağır yada ağdalı değil. Ferah sayılabilecek tütün hoşuma gitti. Orta notalar adeta klasik turunçgil şiprelerinin dünyasına götürüyor bizi. Sonlardaki yeşil çimensi paçuli de fazla karşımıza çıkan cinsten değil. Fikir olarak güzel, uygulama olarak da başarılı.

Parfümün açılışındaki yağlımsı tütün ve paçulinin, oldukça tuhaf bir hava verdiği söylenebilir. Ağır ve zor üst notalardan sonraki değişim şaşırtıcı. Orta bölümdeki dumansılık ve limon benzeri turunçgillere aromatik otların eşlik etmesi ne güzel! Başlangıçta olmayan limon ferahlığının, orta kısımda ortaya çıkması çok hoş. Genelde tam tersi olurken, Hindu Grass’ın başlangıcı ağır ve ağdalı, orta kısımdan itibaren yumuşayıp, sakinleşiyor. Sonlarında çimensi ferah paçuliyle noktayı koyuyor. Kabul etmesi zor üst notaları geçtiğinizde orta ve son bölümde sizi güzel sürprizler bekliyor. Başlangıcını sevemediğim Hindu Grass’ın orta ve son kısımlarını başarılı bulduğumu söylemem gerekir.

Hindu Grass, başlangıcı dışında fazlaca tatlılık barındırmayan, basit sayılabilecek bir parfüm. Çok katmanlı yada zengin değil ama yüksek kaliteli ve rafine. Orta ve son kısımlarda ortaya çıkan limon/turunçgil/otlar, ona aromatik karakter veriyor. Yine de çok ferah ve yazlık bir koku formuna sahip değil.


2006 yılında piyasaya sürülmesine rağmen, geçmişe ve eskilere götürüyor kokusu beni her seferinde. Onu, günümüzün modern parfümlerinden ayıran bir şey var ama ne? Zaman zaman 1980’li yılların nostaljik erkeksi şiprelerini bile anımsatıyor. Belki de 1960'lı yılların Hippileri ve Çiçek Çocukları'nın dönemine götürmek istiyor bizi. Yüzyıl öncesine, Katmandu'daki bir Hindu tapınağına seyahate davet ediyor olabilir bizi. Kokusunun barış ve sevgiden ilham aldığını düşündüğümüzde, özellikle tütün kullanımının bohem ve umursamaz hava verdiğini hissediyorum. Parfümdeki dumansılık, Hippilerin çok sevdiği esrara bir gönderme mi acaba? Neden olmasın.

Hindu Grass, rahatlıkla meditatif bir koku olarak kullanılabilir Hindu tapınaklarında. İç dünyanıza yaptığınız yolculuklarda size eşlik edebilir. Yoga halindeyken sizi yaradana daha da yaklaştırabilir. Gerçekten de kokusu rahatlatıcı, sakin, huzurlu ve barışçıl. Gökhan Kırdar'ın yada Portishead'in müzikleri gibi bir koku Hindu Grass.

Parfüm yazarı Luca Turin'in kitabında Hindu Grass, ferah baharatlı olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört yıldız verilmiş. Anormal yüksek fiyatını göz önünde bulundurun ve bay Turin'i yada beni dinlemeyip, denemeden almayın.


Diğer Nasomatto'lar gibi en yoğun konsantrasyon olan Parfum Extrait formunda Hindu Grass. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlarda oldukça yüksek. Kimi yerlerde erkek parfümü kimilerinde ise uniseks olarak geçiyor. Bence de uniseks kullanıma uygun ama erkek kısmına birazcık kayıyor gibi. Çok kadınsı koktuğunu söyleyemem. Sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine telekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

16 Mayıs 2013 Perşembe

Nasomatto – Black Afgano (2009)



Nasomatto – Black Afgano (2009)  Markanın ilginç sunuma sahip erkek parfümü.

Asya kıtasının ucundaki bu ülkeye dünyanın ilgisi, Amerika'ya karşı yapılan 11 Eylül saldırıları ile başladı diyebiliriz. Saldırının hemen ardından ABD başkanı George Bush'un emriyle terörle mücadele kapsamında, Amerikan ordusu tarafından Afganistan işgal edildi. El Kaide örgütünün lideri Usame Bin Ladin'in yakalanması ve Taliban hareketine son verilmesi için başlatılan Afganistan işgali, beklenenden çok uzun sürdü. Hala da tam olarak bitirilmiş değil.

ABD'nin işgali ne yazık ki bu talihsiz ülkeye başka şanssızlıklar getirdi. 2005 yılında, iktidar boşluğundan istifade eden yerel halk sayesinde afyon üretiminde dünya birinciliğine oturdu Afganistan. Vikipedia'ya göre, dünyada üretilen afyonun %90'ını üretip, birçoğunu da işleyerek eroin haline getiriyor, Avrupa ve Rusya'ya satıyordu bu ülke. Hala dünyanın en büyük haşhaş üreticisi olan Afganistan, dünya uyuşturucu ticaretinin de merkezini oluşturuyor anladığım kadarıyla.

Afganistan'ın bu kötü şöhreti, insanların algılarını da olumsuz etkiliyor şüphesiz. Londra'dan, Milano'dan, Paris'ten veya Newyork'tan bakan birisi için Afganistan, radikal teröristlerin veya uyuşturucu kaçakçılarının cirit attığı bir yer gibi görünüyordur muhtemelen. Fakat bu ülkenin dünyanın en fakir coğrafyalarından birisinde bulunduğunu göz ardı da etmemek gerek. Birileri mutlaka insanların çaresizliğini kendi çıkarları için kullanacaktır. Sahi diplomasi dediğimiz de bu demek değil miydi? Hani şu her sorunun çözüme kavuşturulması için önerilen yol, diplomasi!
  

Güncel politikaya burada son verip ana amacımız olan parfümlere geçelim. Bugün yazacağım Black Afgano isimli parfüm, niş marka Nasomatto'nun tartışmasız en bilinen ve popüler işi. Gerek ismi gerekse siyaha yakın sıvısı ile merak uyandırıcı bir aromaya benziyor. Zaten benimde uzun zamandır en merak ettiğim ve ulaşmak istediğim parfümdü. Sonunda kavuştuk birbirimize. Black Afgano'nun bu kadar ilgi görmesinin en önemli sebebi resmi tanıtımı. Kendi sitelerinde parfümlerini uyuşturucu olarak kullanılan ve mutluluk verici bitki olan haşhaş ile bağdaşlaştırmışlar. İsminin de Afganistan'a vurgu yapması şüphesiz benim gibi diğer parfüm severlerin de ona ulaşma isteklerini kamçılıyor.

Black Afgano, Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı tozlu sayılabilecek karanlık paçuli ile gerçekleşiyor. Pek tatlılık barındırmıyor. Farklı açılışı var diyebilirim. Sanırım hoşuma gitti. Diğer parfümlere göre uzun sayılabilecek sürede orta kısma geçiliyor. Burada ilk dikkatimi çeken şey tatlılığın artması oluyor. Neredeyse şekerli bir yapı ortaya çıkıyor. Odunsu notalar ağırlıkta diyebilirim. Öd ağacı kendisini güçlü şekilde gösteriyor. Alttan alta destek veren baharatlar ve plastiğimsi deriyi de unutmamak lazım. Kimyon yada tarçın olabilir baharatlar. Orta kısmı sıradan diyebilirim. Gelelim alt notalara. Burada tatlılık biraz azalıyor. Şekerli odunsuların yerine ise karanlık tütün, kabe samanı ve tütsü geçiyor. Son kısmı çok başarılı bence. Böylece de tenden ayrılıyor.

İlk denemelerimde başlangıcındaki kokuyu sevmemiştim. Fakat ilerleyen günlerde gayet başarılı buldum açılışını. Fakat orta kısmı bütün denemelerimde en hoşlanmadığım tarafı oldu. Kaliteli ama sıradan şekerli-plastiğimsi odunsu notalar ve öd ağacı hiç ilgi çekici değil. Burası bana Giorgio Armani - Cuir Amethyste'i hatırlattı. Onun biraz daha kaliteli ve koyu hali sanki. Alt notaları da genel koku karakteri ile çelişmiyor. Sonlarda artan dumansılık, parfüme gizemli hava vermeyi ihmal etmiyor. Tütünden geliyor olabilir dumansılık. Böylece parfümün isminin ve genel konseptinin hakkını veriyor alt notalar.


Black Afgano bence tatlımsı odunsular, öd ağacı, deri, kabe samanı ve tütsü merkezinde ilerliyor. Fakat parfümün etrafa yaydığı aura daha farklı. Tam olarak teninizdeki gibi kokusu yayılmıyor. Etrafa yayılan koku dumansı, koyu, karanlık diyebilirim.

Black Afgano, farklı denemelerimde farklı tepkiler vermeyi başardı tenimde. Bir denememde tozlu paçuli öne çıktı. Başka seferde şekerli odunsular. Diğer denemede öd ağacı ön pladaydı. Bir başka kullanımda ise plastiğimsi karanlık deri. Hatta dumansı bir tütsü bile hissettim. Buradan yola çıkarak Black Afgano'nun derin, detaylı ve zengin bir parfüm olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Yani iyi kompoze edilmiş. Tabiki orta notaları dışında. 

Herşeye rağmen Black Afgano'nun eleştireceğim yönleri mevcut. Mesela orta kısımdaki tatlı odunuslar ve öd ağacı çok sıradan ve sıkıcı. Bu kısım daha ilginç ve gizemli olabilirmiş. İkinci konu ise genelini düşünürsek düz çizgide ilerlediğini söyleyebilirim. Çok büyük değişiklikler göstermiyor. Aynı hat üzerinde devam ediyor kokusu.

Hani daha önce yemediğiniz bir yemeğin tadını çok merak edersiniz. Fakat yedikten sonra tadının hayal ettiğiniz kadar güzel olmadığını anlayıp burukluk yaşarsınız. İşte Black Afgano'da aynen böyle hissettim. Ben çok daha gizemli, esrarengiz, uyuşturucu etkisi verecek, şok edecek, aklımı başından alacak bir eser bekliyordum. Karşıma ise ortalama niş kategorisinde, yumuşak odunsu bir parfüm çıktı. Black Afgano kesinlikle kötü değil. Ama hayalimdekinden çok farklıymış meğer. Belki de zihnimde çok fazla büyütmüşüm. Gereksiz yere beklentiler oluşturmuşum kendi kendime.


Black Afgano, orta kısmı dışında yüksek kaliteli bir parfüm. Başları ve sonları ilginç. Orta kısmı ise sıradan. Bu anlamda bir baş yapıt olmadığını düşünüyorum. Evet düşünce güzel. Konsept iyi. Şişe tasarımı eşsiz. Parfümün rengi gizemli. İsmi provokatif. Ama aynı özeni keşke orta notalar için de gösterseymiş Alessandro Gualtieri.

Son yılların en spekülatif sunumlarından birisine sahip olduğu çok açık. İsmindeki Afganistan vurgusu ilginç. Tanıtımındaki haşhaş teması etkileyici. Tamam itiraf ediyorum daha önce hiç haşhaş koklamadım yada marijuhana içmedim. Yani bu parfümü herhangi bir uyuşturucunun kokusu ile kıyaslayamayacağım. Fakat parfümün sunumunda uyuşturucuya gönderme yapıldığı bariz.

Nasomatto parfümlerinin en farklı taraflarından birisi ise şişeleri. Sadece 30 ml. şişelerde satılıyor parfümleri. Diğer markalar gibi 50 ml. veya 100 ml. gibi şişe seçenekleri bulunmuyor. Daha da önemlisi parfümleri Extrait de Parfum konsantrasyonunda. Yani EDP'den bile daha yoğun yapıda. Tabiki bu durum fiyatını çok yükselten bir etken. Nasomatto'nun parfümleri de bu sebepten uçuk sayılabilecek fiyatlara sahip. Onun için almadan önce mutlaka deneyin.


Parfümün tasarımını aynı zamanda markanın kurucusu Alessandro Gualtieri yapmış. Erkek parfümü olarak pazarlanıyor. Bence de doğru karar. 25 ve üzerindeki yaşlara göz kırpıyor kokusu. Black Afgano genel olarak karanlık ve kasvetli yapıda. Yağmurlu ve gri günlerde kullanmak daha iyi olabilir. Sonbahar-kış mevsimi için düşünülmeli. Bazı kaynaklarda unisek olarak geçse de erkek kullanımına daha yakın.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com'a teşekkürü borç bilirim.

Artıları:
+ Başlangıcı güzel.
+ Sonları gayet başarılı.
+ Genel konsepti ve sunumu ilgi çekici.
+ Kalıcılığı çok iyi.

Ekaileri:
- Orta kısmını beğenmedim.
- Anormal yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7.5