Diptyque etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Diptyque etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2016 Pazar

Diptyque - Eau Duelle (2010)

M.Ö. üçbinli yıllara kadar uzandığını bilmiyordum baharat ticaretinin. O dönemin en büyük baharat üreticisi ve ihracatçısı Hindistan’ın, “Baharat Bahçesi” olarak anıldığını da yeni öğreniyorum. Tabii bu baharatın batıya taşınması ve satılması, beraberinde müthiş bir ticari faaliyet de meydana getirmişti. Ve ünlü “Baharat Yolu” rotası, binlerce kilometrelik uzunluğuna rağmen, tüccarların vazgeçemediği seyahatin adı da oluvermişti.

Artık tarih kitaplarında ve antik söylencelerde kalan baharat yoluyla ilgili egzotik ve esrarengiz hikayeler ve maceralar, o zamanların ünlü denizcileri Christopher Columbus  ve Vasco da Gama’yı bile etkilemişti büyük ihtimalle. Şimdi aklıma gelmese de bazı parfüm markaları, parfümlerinde baharat yolundan esinlenme yoluna gitmişlerdi. Tahmin edileceği üzere genellikle baharat kokulu parfümlerinde, baharat yolundan ilham aldıklarını açıklar markalar. İşte bugün, yine böyle bir esinlenmeyle karşı karşıyayız.

Niş parfüm evi Diptyque, 2010 yılında piyasaya sürdüğü Eau Duelle’in ilhamını, tarihi baharat yolundan almış. Babil’den Goa’ya, Venedik’ten Kartaca’ya, Constantinople’den (İstanbul) Bağdat’a, efsanevi şehirlerin, benzersiz koku deneyimlerinden esinlendiklerini de söylemişler. Tabii egzotik ufuklardan, hayallerden, vanilyanın maceraperest ruhundan etkilendiklerini de belirtmeyi ihmal etmemişler. Kendi sitelerinde vanilya, baharat ve buhur temalarını öne çıkarmışlar.

Eau Duelle’in başlangıcı vanilya patlamasıyla gerçekleşiyor. İlk anlarda burnuma yumuşacık, tatlı, mumsu vanilya hücum ediyor. Başlangıcı standart vanilya kullanımıyla pek şaşırtıcı değil. Orta bölümde, baharatlar devreye giriyor. Vanilya, baharatlara alan açmak için geriye çekiliyor. Keskin baharatları, vanilyanın sarıp sarmaladığını söyleyebilirim. Buradaki baharatların yanında biraz da yeşil tema var. Kimisi aromatik otlardan bahsetmiş kimisi de ardıçtan. Bence ardıcın yeşilliğini andırıyor. Fakat pek etkili değil yeşil yapı. Orta bölümü, başlangıcından daha çok sevdim. Son kısımda büyük değişiklik olmuyor. Ek olarak tütsü ve azıcık da odunsuluk ekleniyor. Vanilya hala geri planda ve varlığını sürdürüyor. Kapanışı fena değil.

eau-duelle yen

Sonda söylemem gerekeni başta söyleyeyim. Eau Duelle, tam bir vanilya-baharat kombinasyonu. Vanilya başta baskınken, orta bölümde baharatlarla durum dengeleniyor. Fakat vanilya sonlarda dahi hiç bir zaman oyundan çıkmıyor. Hep geri planda ya da etrafa yaydığı aurada kendisini hissettiriyor. Buradaki vanilyanın reçinelerle desteklendiğini de düşünebiliriz.

Vanilya, çok farklı kullanılmamış. Epey tatlı, lezzetli, neredeyse gourmand ve modern vanilya, birçok parfümde rastlanabileceği gibi. Yapaylık yok ama ilginç de değil. Bence Eau Duelle’i, rakiplerinden ayıran kısım orta bölümden itibaren başlıyor. Yeşil baharatlar ve tütsü-buhurun, vanilyayla uyumu başarılı. Malum, vanilya epey baskın karaktere sahiptir. Burada da o gücünü terk etmiyor. Baharatlar ise biber, küçük hindistan cevizi ya da tarçından oluşuyor. Sıcak baharatları, vanilya serinletiyor.

Sonuç olarak detaylı, zengin, karmaşık değil Eau Duelle. Hoş bir baharat-vanilya-tütsü kokusu. Genel olarak çoğu kişinin hoşuna gidecektir. Fakat bir niş markadan çok daha aykırı işler beklediğimden midir bilemiyorum, ortalama bir parfüm hissiyatı uyandırdı. Yine de bu tarz kokuları seviyorsanız, denemenizde fayda var.

Parfümün tasarımını Fabrice Pellegrin yapmış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Bir de EDP versiyonu varmış, onu bilemiyorum. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği zayıf. Sonbahar-kış parfümü olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Uniseks olarak piyasaya sürüldüğünü sanıyorum. Kimi yerlerde kadın parfümü olarak da satılsa da, erkekler rahatlıkla kullanabilir.

yatik sis yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

27 Haziran 2012 Çarşamba

Diptyque – Philosykos (1996)



Diptyque – Philosykos (1996)  Markanın unisex kullanıma uygun başarılı parfümü.

Botanik ismi "Ficus carica" olan incir meyvesi, adını Ege Bölgesindeki antik yerleşim alanı "Caria"dan alıyormuş. Anadolu ve Ege'de binlerce yıllık bir geçmişe sahipmiş. Eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında verimlilik sembolü olarak kabul edilen incirin, Anadolu'daki kültürünün insanlık kültürü kadar eski olduğunu, Herodotos M.Ö. 484 yılında yazdığı yazılarda belirtmiş. Ünlü antik dönem tarihçisi Herodotos'a göre; kuru incir Lydia'da yaşamın on temel nimetlerinden sayılmaktadır. O kadar ki, "Perslerin yiyecek incirleri olmadığı" söylenerek kralın Perslerle savaştan vazgeçmesinde araç olarak kullanılmış.

Eski Yunanlılarda incir yapraklarının "onur verici bir hediye" olarak kabul edilmesi, olimpiyatlarda kazanan atletlere yemeleri için incir meyvesi verilmesi ve başlarına incir yaprağından örülmüş taç giydirilmesi, incir ağacının aşırı doğurganlık anlamına gelmesi, incir kültürünün daha temiz bir ahlakın yol göstericisi olarak belirlenmesi ilgi çekici detaylar.


Bir çoğumuzun bildiği şeylerdendir Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşu. Kutsal kitaplarda sıkça bahsedilen olayı uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Fakat şunu not olarak vermeliyim diye düşünüyorum. Dünya üzerindeki ilk insanlar olduğu kabul edilen Adem ve Havva, cennetten yasak meyveden yedikleri için kovulduklarında üzerlerini örtmek için incir yaprakları kullandıkları rivayet ediliyor. Hatta Avrupa sanatında da vurgu yapılır bu duruma.

 Hikayesi Adem ve Havva ile başladığı söylenen incir, tüm dinlerde kutsal meyve, cennetin meyvesi kabul edilmiş, dünyanın en eski meyvelerinden. Ve parfüm üreticilerinin bence oldukça ihmal ettikleri bir meyve. Çünkü çok fazla incir temalı parfüm yok. Aklıma gelenler şunlar: Hermes – Un Jardin en Mediterrane, Marc Jacobs For Men, Heleey – Figuier, Acqua di Parma – Fico di Amalfi… Sanki bu boşluğu fark etmiş Diptyque markası ve 1996 yılında ünlü burun Olivia Giacobetti’ye bir incir merkezli parfüm yaptırmış. Kimileri Olivia için “İncir parfümlerinin kraliçesi” diyor. Bunun sebebi muhtemelen Olivia’nın L’Artisan için de 1994 yılında Premier Figuier’i tasarlamış olması. Parfüm dünyasının en popüler ve sevilen iki incir merkezli parfümüne imza atan Olivia Giacobetti için bu eserler kariyerinin en önemli işleri olarak hala durmaktalar.

                                           Philosykos'un tasarımcısı ünlü burun Olivia Giacobetti. 

Bugün Diptyque’in en popüler parfümlerinden birisi konuğum olacak. Philosykos, Yunancada “incir dostu” anlamına geliyormuş. Ünlü filozof Platon’un incire olan düşkünlüğü ve onun zekanın gelişimine katkıda bulunduğuna dair söyledikleri merakımı daha da arttırıyor. “Her Atina’lı gibi Platon da Philosykos yani incir dostuymuş” sözü kulağımda çınlarken, parfümümüze geçmek istiyorum artık.

Kendi sitelerinde meyveli olarak sınıflandırılmış Philosykos. Başlangıcı sanki tozlu bir incir yaprağını kokluyormuş hissi veriyor size. Evet kesinlikle çok “yeşil” bir başlangıcı var. O yaprağın kokusu nasıl böylesine gerçekçi şekilde yansıtılmış diye düşünüyorum. Her ne kadar açılışını çok beğenmesem de fikir gerçekten ilginç. Bir süre sonra incir yaprağı kokusu yavaş yavaş geri çekiliyor. Teninizde bu değişimi an be an takip etmek harika.


Orta notalarda incir yaprağı kokusu neredeyse kalmıyor. Onun yerine kremsi, sütsü hindistan cevizi aroması ortaya çıkıyor. Bu kısım bana deniz kenarında kullandığımız “güneş kremlerini” hatırlattı. Karşımda nefis bir hindistan cevizi yağı/sütü bana selam veriyor. Hatta meyveli bile diyebilirim. Harika orta notaları var Philosykos’un. Bu kısımda hafif bir tatlılık ekleniyor. Ama iç bayan cinste değil. Çok iyi ayarlamış. Tek kelime ile: Fantastik! Alt notalarına geçildiğinde ise odunsu notalar ekleniyor hindistan cevizine. Fakat orta notaları kadar etkileyici değil. Yine de gayet kabul edilebilir. Yani özetle: İncir yaprakları, hindistan cevizi aroması ve odunsu notalar.

Öncelikle şunu belirteyim. Diptyque markası kendi sitelerinde Philosykos’u incir temalı olarak tanıtıyor. Hatta şişesinin üstünde bile incir resmi var. Fakat bence bu parfüm incirden ziyade hindistan cevizi ana ekseninde. İncir yaprakları sadece başlarda kendisini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Onun dışında hindistan cevizi yağları gibi. Güneş kremlerinin o hindistan cevizli kokularına her zaman bayılmışımdır. Ve neden böyle kokan parfümler üretilmez diye düşünürdüm. Meğerse Diptyque çoktan böyle bir kokuya imza atmış.


Philosykos bana şöyle şeyler hissettiriyor. Tatile ünlü Maldiv Adalarına gitmişim. Oradaki deniz kenarına kurulmuş butik bir oteldeyim. Karşımda sonsuz gibi duran okyanus. Bembeyaz ve tertemiz bir plaj. Otelin SPA merkezine gidiyorum. Güzel bir “aromaterapi masajı” yaptıracağım. Ve bütün negatif enerjilerden kurtulacağım. Bitki özlerinden elde edilmiş karışımlardan hazırlanan masaj yağlarının kokusu gibi Philosykos.

Tropikal, yatıştırıcı, mutluluk verici, huzurlu bir parfüm ile karşı karşıyayım. Sanki bu parfümü savaş bölgelerine bolca uçaktan sıksak, insanlar savaşmayı bırakacaklar ve yaptıklarının anlamsızlığını anlayacaklar. Birbirilerini daha çok sevecekler. En azından tahammül etmeyi öğrenecekler.


Bu tür parfümler genellikle kadınlar tarafından seviliyor ve kullanılıyor. Fakat artık değişen ve dönüşen parfüm endüstrisinde sınırlar da ortadan kalkmaya başlıyor. Zaten Philosykos’da unisex olarak sunulmuş. Fakat bazı kullanıcılar hafiften kadınsı bulabilirler. Bence kesinlikle bir erkek de kullanabilir. Hatta bir şişesi elimde olsa da seve seve kullansam.

Eğer sıcak yaz günleri için kaliteli bir hindistan cevizi-incir-güneş yağı kokan parfüm arıyorsanız Philosykos sizin emrinize amade. Hele ki deniz kenarında ve güneydeki tatil kasabalarında kullanmak harika olacaktır. Başlangıcını biraz fazla “yeşil ve yapraksı” bulsamda sonrası çok güzel. Tavsiye edebileceğim tropikal temalı parfümlerden birisi. Luca Turin bu parfüme beş üzerinden dört yıldız vermiş ve oldukça beğenmiş.


Küçük ve özel bir not: İncir’i çok seven ve sürekli bizim de yerken ona eşlik etmemizi isteyen rahmetli babama: Keşke bu senede ikimiz o ağaçtan incir toplayabilseydik…

Artıları:
+ Orta notaları harika.
+ Deneyen bir çok kişinin sevebileceğini düşünüyorum.
+ Sakin, basit ve modern kokusu etkileyici.

Eksileri:
- Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem.
- Fiyatı biraz pahalı.

Koku Güzelliği:10/8.5

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Diptyque – Tam Dao (2003)



Diptyque – Tam Dao (2003)  Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

1961 yılında Paris’te üç arkadaş bir araya gelir. Desmond Knox-Leet ressam,  Yves Coueslant ve Christiane Gautrot tasarımcıdır. 34 boulevard Saint-Germain adresinde küçük bir dükkan açarlar. Asıl amaçları avangart baskılı kumaşlar ve dekoratif ürünler satmaktır. İki sene sonra kokulu mum üretmeye başlarlar. Ve markanın ana işi kokulu mumlar oluverir.

                                                        Diptyque'in kurucusu üç arkadaş. 

1968 yılında parfüm işine girerler. İlk parfümleri L’Eau olan marka bugüne kadar 20’den fazla kokuya imza atmış. Diptyque markasını niche parfüm evi olarak kabul edebiliriz.

Bugün inceleyeceğim parfümleri Tam Dao’nun ismi Kuzey Vietnam’ın koruma altındaki bir bölgesinden geliyor. Tam Dao, Fransız sömürgesi döneminde bir sayfiye kasabası olarak kurulmuş. Bu kasaba şu anda milli parkın sınırları içinde turistik bir yermiş. Diptyque markası bol ormanlı bu bölgeye benzetmiş parfümünü. Evet Tam Dao, ağırlıklı olarak odunsu bir kokuya sahip.


Parfümümüz başlangıcından sonuna kadar çok fazla değişmeyen bir yapıda. Onun için tek tek anlatacak çok bir yanı yok. Açılışı kremsi odunsu ve biraz yeşil notalar ile gerçekleşiyor. Hafif de bir tatlılık var. Tuhaf, anlatması zor ve saf.

Daha sonrasında ise yapay, sulandırılmış misk ve odunsu notalar ile son buluyor. Muhtemelen tütsü. Alt notalarını hiç sevmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.


Tam Dao’nun nasıl koktuğunu, bu parfüm ile ne amaçlandığını bir Diptyque yetkilisine sormayı çok isterdim. Çiçeksi desen değil. Odunsu desen eh işte. Meyveli desen değil. Baharatlı mı diye düşünüyorum. Keşke baharatlı olsa.

Bu parfüm bana sadece beyaz, kremsi sentetik odunsu notalar ve sulandırılmış/seyreltilmiş miskten başka hiçbir şey çağrıştırmıyor. Başlardaki yapay plastiğimsi ağaç kokusu hiç bana göre değil. Sonlarındaki yapay misk ve tütsü de bana uzak. Genel olarak hiç başarılı bulmadığımı söylemek zorundayım.


Tarzları çok farklı olsa da Yves Sain Laurent – Kouros ile birlikte anlatması en zor parfümlerden birisi benim için. Ne söyleyeceğimi ve neye benzeteceğimi bilemiyorum. Ve “pas geçiyorum” Tam Dao’yu. Çok basit, sakin, barışçı ve kendi halinde bir kokuya sahip.

Parfümü çok başarılı eserlere imza atamamış Daniel Moliere tasarlamış. Luca Turin’in kitabında beş üzerinden üç yıldız verilmiş.

Tam Dao unisex olarak piyasaya sürülmüş. Biraz düşündüğümde hak veriyorum bu karara. Ne fazla erkeksi ne de kadınsı.

Artıları:
+ Başlangıcı idare eder.

Eksileri:
- Sonlardaki yapaylık hiç hoşuma gitmedi.
- Başlardaki plastiğimsi odunsular da herkese göre olmayabilir.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/5.5