By Kilian etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
By Kilian etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2021 Cuma

By Kilian – Black Phantom (2017)

By Kilian’ın 2017 yılında piyasaya sürdüğü uniseks parfümü Black Phantom’un (Momento Mori) oldukça merak edeni bulunduğunu görüyorum. Gerek ismiyle gerekse açıklanan notalarıyla ilgi çekmeyi başarıyor. By Kilian’ın internet sitesinde Black Phantom’un Martinik adalarındaki geçmiş zaman deniz korsanlarından ilham aldığını anlıyoruz.

Parfümün resmi tanıtımında ilginç öğeler dikkatimi çekiyor. Odunsu gurme olarak sınıflandırılan Black Phantom’un rom, kahve, kakao, sandal ağacı, paçuli ve vetiver unsurlarına tanıtımda ağırlık verildiğini okuyoruz.

Black Phantom’un başlangıcında kremsi ve leziz kremalı, çikolatalı vanilya bulunuyor. Harika açılıştan sonra orta kısımda sıcak dumansı baharatlar ve içki teması dikkat çekiyor. Yine orta bölümde kahve-kakao benzeri yapı da var. Başlangıcı kadar sevemediğim orta kısımdan sonra enfes paçuli devreye giriyor. Hafiften karanlık ve egzotik paçuliye çikolatamsı vanilya eşlik ediyor.

Black Phantom’un leziz çikolatamsı vanilyalı, kakaolu paçuli parfümü olduğunu iddia edebilirim. Başlangıcı ve sonları harikayken, orta kısım biraz karmaşık ve özensiz. İsmi ve şişesi gibi karanlık arkadaş olmasa da sonlarında bir parça koyu havayı algılıyorsunuz.

Kalite anlamında fena yerde durmasa da performans olarak bana yeterli gelmedi. Bir By Kilian parfümünden daha güçlü karakter bekleriz. Black Phantom’un kalıcılığı yeterli ama etrafa yayılımı zayıf. Eau de Parfum formunda. Tam bir kış parfümüne benziyor. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor.

Kimi kullanıcılar Black Phantom’u Thierry Mugler’in Angel serisine benzetmiş ki haksız sayılmazlar. Mugler’in imza teması çikolatalı paçuli, Black Phantom’da daha az tatlı ve kuru kullanılmış. Bu anlamda Black Phantom, başlangıcını saymazsak daha az tatlı bir eser A Men ve Angel’lara göre.

Black Phantom’u Sidonie Lancesseur tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

29 Mayıs 2020 Cuma

By Kilian – Good Girl Gone Bad (2012)

By Kilian’ın 2012 yılında ortaya çıkardığı parfüm serisinin ismi In The Garden of Good & Evil idi. Üç parfümle başlayan bu seriye 2013 yılında dördüncü parfüm eklendi. Serinin isminin By Kilian’ın internet sitesinde The Narcotics koleksiyonu olarak geçtiğini görüyoruz. Tanıtımıyla Adem ile  Havva’nın İncil’deki hikayesinden esinlendiği izlenimi veren bu parfüm serisinin bir parça da olsa ilgi çektiği söylenebilir. By Kilian’ın son yıllarda çılgınlar gibi sürekli yeni parfümler piyasaya sürdüğünü düşünürsek az da olsa geri planda kalmaya başladığını düşünüyorum bu serinin.

By Kilian’ın yeni parfümlerinde karşımıza çıkan abartılı ve uzun isimli konsepti, giderek popülist niş parfümevi olma yolunda ilerlediği izlenimi veriyor. Yoksa ağırlığı olduğu düşünülen niş markalarla dalga mı geçmeye çalışıyor tam anlaşılmıyor. Belki de Bay Hennesey’in çalıştığı pazarlama ajansı bu tüyoları kulağına fısıldıyor. Esprili/mesaj veren isimler bulalım da biraz tepki çekelim, reklamın kötüsü olmaz diye düşünüyorsa da şaşırmam. Sonuçta niş parfüm pazarında sürekli yeni rakipler çıkıyor ve arena giderek sertleşiyor.

Good Girl Gone Bad, By Kilian’ın meyveli-çiçeksi kadın parfümlerinden birisi olarak öne çıkıyor. Parfümün açıklama bölümünde üç anahtar kokudan bahsedilmiş: Portakal çiçeği, osmantus ve sümbülteber. Detaylardaysa gül, gardenya, nergis, yasemin ve kayısıdan söz edilmiş. Parfümün açılışı buruk, ekşi meyveler ve çiçeklerle gerçekleşiyor. Üst notalarda ekşi kayısı ve portakal çiçeği algılanıyor. Tanıdık gelen başlangıçtan sonra orta bölüme geçiliyor. Orta notalarda büyük değişim yaşanmıyor. Mayhoş meyvelerle kadınsı beyaz çiçeklerin dansı orta bölümde devam ediyor. Kapanışta yine değişim yok. Düz çizgide ilerleyen parfümün kayısı-çiçeksi arka planı hemen hemen aynı kalıyor.

Good Girl Gone Bad, By Kilian’ın da vurguladığı gibi meyveli-çiçeksi koku kalıbına ait. Pek ferah olmayan olgun meyvemsiliğin ekşi şeftali-kayısı aksına yakın durduğunu düşünüyorum. Parfümün ikinci büyük kısmını oluşturan çiçekler ağır ya da bıktırıcı tarzda verilmemiş. Meyveli sümbülteberin ilginç hal aldığı kokunun geneli çok tanıdık ama hangi parfüme benziyor bir türlü bulamadım.

By Kilian’ın internet sitesinde Good Girl Gone Bad için “yarı-masum, yarı-şehvetli” denmiş. Kimi kullanıcıların içeriğindeki çiçekleri sabunsu bulması, masum yönüne işaret edebilir. Leziz meyvelerinse şehvetli davrandığı düşünülebilir. Oysa kalite anlamında harikalar yaratamıyor. Koku profili basit, yaratıcılık yok, ilginç/sıradışı değil. Diğer taraftan kokladıkça seviyorsunuz ve özlüyorsunuz. Öteki taraftan da bu kadar basit parfüm nasıl niş diye düşünüyorsunuz. Bu haliyle internet sitesindeki 50 ml için istenen 240 dolarlık fiyata şaşırıyorum.

Hoş, cazibeli, kullanması ve sevmesi kolay, çoğu kadının övgüler alabileceği güvenli bir eser. Kokusunu dünyaca ünlü parfümör Alberto Morillas tasarlamış. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı yüksek değil.

Koku Güzelliği:10/6.5

9 Ekim 2016 Pazar

By Kilian – Light My Fire (2014)

Ben heyecanlanmayayım da kim heyecanlansın? Bir tütün kokusu sever olarak ilhamını en iyi kalitedeki purodan alan parfüme nasıl hayır diyebilirim. By Kilian’ın 2014 çıkışlı Light My Fire’ı, kendi sitesinde ballı, baharatlı purodan ilhamını aldığı belirtmiş. Bakalım Sidonie Lancesseur’ın tütün yorumu nasılmış Light My Fire’da.

By Kilian’ın Addictive State of Mind serisine ait Light My Fire. Daha önce bu seriden Intoxicated’ı kullanmış ve bayılmıştım. Seri zaten üç parfümden oluşuyor. Kullanmadığım bir tek Smoke for the Soul kaldı ki, o da ilgimi çekmiyor değil.

Light My Fire’ın açılışı oldukça farklı. Tanımlamakta zorlanıyorum. Açıklanan notalarında paçuli, tütün, badem var. Bu üçü de olabilir başlangıcında. Garip şekilde koyu, yarı karanlık. Ayakkabı boyalarını hatırlatan üst notaları pek bana göre değil. Orta kısımda koku karakterinde büyük değişim yok. Tuhaf tütün kullanımına koyu baharatlar ekleniyor. Kimyon ya da kumarin orta bölümde tatlı tütüne eşlik ediyor. Bu kısım kısmen daha kabul edilebilir. Kötü haber şu ki son bölümde de değişim neredeyse yok. Vetiver, kapanışta etkili olmaya çalışıyor. Kısmen odunsu sayılabilecek alt notalar hafiften yapaylık sınırında.

Açıkça söylemem gerekir ki bütün hevesim kursağımda kaldı. Açıklanan notalarındaki tütün ve paçuli ilgimi çekmişti ama ilk kullandığım andan itibaren hiç sevemedim Light My Fire’ı. Tütün beklediğim gibi verilmemiş. Paçuli bir garip duruyor. Bademi pek algılayamadım ama bu kompozisyonda ne işi var zaten? Baharatlar yağlımsı ve itici. Vetiver neredeyse plastiğimsi. Gerçekten şaşkınım.

ikinci fire yen

Felaket tellalı gibi oldum ama büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Light My Fire’ın ne kokusu ne kalitesi ne de derinlikten yoksun karakteri, fiyatı anormal sayılabilecek bir niş parfüme benziyor. Tütün fazlaca tatlı verilmiş ve sanki tütün gibi değil bir acayip. Paçuli köksü veya egzotik değil. Vetiver ise ne kadar sıradan. Sahi bu parfüm By Kilian’a mı ait?

Yüksek kaliteli olmayan yapısı, tek düze ilerleyen ve neredeyse hiç değişmeyen kokusu en büyük eksisi görünüyor. Yahu hiç mi iyi tarafı yok derseniz, o konuda da dürüst olmak gerekiyor, var! Bir kere kalıcılığı müthiş. By Kilian kalıcılık işini iyi beceriyor, yalan yok. Hem tende hem de kıyafette oldukça dirençli. Ertesi güne rahatlıkla ve dinamizmle kendisini hissettiriyor. Fark edilirliği yeterli. Yani performans anlamında sizi üzmeyecektir.

light-my-fire yen

Kokusunu sevemediğim parfümler hakkında genellikle fazlaca şey yazasım gelmez. Burada da durum aynı. Denemeden almanın riskli olduğunu düşündüğüm Light My Fire, EDP formunda. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum. Kaynaklarda uniseks olarak geçiyor ama erkek kullanımına yakın. Kimilerinin Light My Fire’ı Chergui’ye benzetmelerini hayretle okuyorum.

Koku Güzelliği:10/4

31 Ocak 2016 Pazar

By Kilian – Sacred Wood (2014)

“Ne de olsa ipeğin, sandal ağacının ve tütsünün merkezi burası…

Mysore’da gezecek yer çok! Şehrin merkezindeki Deveraja Pazarı, Tipu Sultan döneminden kalma, kıpır kıpır bir baharat-çiçek-meyve-sebze pazarı. Taze çiçekler, bindi için kullanılan rengarenk pudralar (kumkum) ve koku çeşitleri baş döndürücü.

Deveraja’da çiçek ve ağaç özleri kokularını satanlar da var. Bazıları sulandırılmış versiyonları, dikkat. Ama günümüzde en ünlü markalar, bu esanslardan parfüm yapıyor. “Jean Paul Gaultier” veya “Hugo Boss” diyerek şişeleri burnunuza uzatacaklar. Haksız da değiller; lotus, yasemin, kavun, sedir, dilediğiniz her koku burada bulunur.”

Milliyet gazetesinin internet sitesinde, bu alıntının çok daha fazlası mevcut. Hindistan’ın Mysore isimli şehrini anlatan bu gezi yazısının en ilgimi çeken kısmı, yukarıdaki bölümdü. Gezginlerin en sevdiği ülkelerin başında gelen Hindistan’ın, Mysore şehrinden gelen sandal ağacının, niş parfüm evi By Kilian’ın Sacred Wood isimli eserinde kullanılması şaşırtıcı değil. Hindistan’da bile artık çok azalmış durumdaki sandal ağacı üretimini düşündüğümüzde, Kilian Hennessy’in yeni “Asian Tales” serisindeki parfümünde Asya’dan gelen içeriğe yer vermesi kendi içinde tutarlı.

cicekli

 

Aslına bakılırsa çok merak ettiğim bir seri değil Kilian’ın Asian Tales. Yine de parfümün arkasındaki Calice Becker’in hatırına şans verilmeli belki de. Sacred Wood’un başlangıcı kremsi odunsularla gerçekleşiyor. Sürpriz yapmıyor ilk saniyelerde ve pürüzsüz yüksek kaliteli sandal ağacı sizi karşılıyor. Harika veya çarpıcı değil başlangıcı. Orta kısımda fazla alışıldık olmadığımız bir koku var: Süt. Evet, markanın sitesinde süt vurgusu yapılmış. Bence de haklılar. Hatta incire de benziyor bu sütsülük. Orta bölümde süte benzer yapı, sandal ağacıyla birleşiyor. Kulağa hoş gelmediğini tahmin ediyorum ama pratikte o kadar da kötü sonuç vermemiş sütlü sandal ağacı. Son kısımda süt ve sandal ağacının dansı devam ederken kuru tütsüyle karşılaşıyorum ki, bu duruma seviniyorum. Gerçi tütsünün ana kompozisyona büyük etkisi yok. İkincil planda kalmayı seçmiş.

Sizi bilmem ama bu parfümde şu üç kokuya rastladım: sandal ağacı, süt ve tütsü. Bu üçü dışında başka da bir eleman algılayamadım. Görünüşe göre çok basit bir formülasyona benziyor Sacred Wood. Neredeyse hiç değişmiyor, abartılmamış süt teması dışında şaşırtmıyor. Her daim sandal ağacının o baskın kokusunu öne çıkarıyor. Kremsi, yumuşacık ve belki de hafiften vanilyamsı sandal ağacı. Tatlılık hissedilir oranda mevcut. Eski ve köhne kokmuyor Sacred Wood. “Basit modern” belki de onun mottosu.

Sacred Wood ismini duyunca daha ağaçsı yapı beklerken, pamuk gibi, çıkıntılı yanı olmayan, rahatsız etmeyen, iyi huylu sandal ağacıyla karşılaştım. Tabii ki sandal ağacı da ismine binaen, ağaçsı kokular arasında gösterilebilir. Dediğim gibi Sacred Wood, bildiğiniz anlamda çamsı, sedir ağaçlı, bol tütsülü, dumansı değil.

Yine tesadüf eseri arka arkaya iki sandal ağacı temalı parfümü denemiş oldum. Geçen hafta kullandığım Samsara çok daha gösterişli, zengin, derin ve detaylıyken, Sacred Wood, daha sakin, uysal, mütevazi, yenilikçi değil ve derinlikten uzak. By Kilian gibi parfümlerini oldukça yüksek fiyatlara satan markadan, bu kadar basit kompozisyon gelmesi nasıl açıklanabilir bilemiyorum. Bu açıklamayı Kilian Hennessy veya Calice Becker’e bırakmak daha doğru olacaktır.

set refil yen

Açıkçası beni çok etkileyemedi, fark yaratamadı ve çarpıcı olamadı. Ortalama kremsi sandal ağacı parfümü olarak düşünülebilir Sacred Wood. Sandal ağacının çok popüler ve sevilebilen nota olmadığını düşündüğüm için denemeden almamanızı önemle belirtmek isterim. Eğer sandal ağacı kokusuna meraklıysanız deneme listenize bir an önce almanızı öneririm.

Parfümün tasarımcısının Calice Becker olduğunu bir kere daha tekrar edeyim. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı diğer Kilian’lar gibi harika. Fark edilirliği diğer Kilian’lar gibi ortalamanın altında. Sonbahar-kış kullanımına uygun olacaktır. Erkek ve kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Ne çok kadınsı ne çok erkeksi. Bu anlamda başarılı dengede duruyor Sacred Wood.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Ekim 2015 Cumartesi

By Kilian – Intoxicated (2014)


By Kilian – Intoxicated (2014)

Türk kahvesinin tarihinin 1517 yılına kadar gittiği söylenir. Dönemin Yemen valisi Özdemir Paşa'nın, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul'a getirmesinin, Türklerin kahveyle tanışmasında milat olduğu belirtilir. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını almış. İlk olarak Tahtakale'de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanışmış. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurmuş.

Artık kahvehanelerin eski işlevlerinin kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk kahvesinin yerini ise çayın aldığı sır değil. Değişen alışkanlıklar, yavaş yavaş toplumun dönüşmesini de sağlıyor. Türk kahvesi, onun vaat ettiği gelenekler ve kültür de gerilerde kalmaya başlıyor. Kim bilir belki de Türk kahvesi, ilerleyen yıllarda tamamen unutulup, gidecek.

Oysa kendi kültürümüzün öğesi olan Türk kahvesine bizim sahip çıkmamız gerekirken, bu işi Fransa merkezli niş parfüm evi yapmış. By Kilian'ın 2014 çıkışlı Intoxicated isimli parfümü, ilhamını Türk kahvesinden almış. Açıklanan notalarında da kahve bulunuyor. Aslında Intoxicated, markanın "Addictive State of Mind" serisine ait. Bu seri 2014 yılında piyasa sürüldü. Şu üç parfümden oluşuyor: Intoxicated, Light My Fire ve Smoke For The Soul.


Bir süredir kullandığım Intoxicated'in başlangıcı tatlı-modern baharatlarla gerçekleşiyor. Kakule, tarçın ve diğerleri. Tanıdık üst notalar biraz karanlık daha doğrusu koyu ve dolgun. Açılışı çok güzel Intoxicated'in. Orta kısma geçildiğinde koku karakterinde büyük değişim olmuyor. Koyu baharatlara bu sefer tatlı hatta şekerli-sütlü kahve ekleniyor. Bu lezzetli aroma, Türk kahvesini anımsatmıyorsa da karamelli kapuçinoyu andırıyor. Son kısımda hoş bir sürpriz var. Karanlık bir çikolata algılıyorum, sütlü ve gayet leziz. Sanki biraz paçuli var sonlarda. Alt notalar gayet güzel denebilir.

Intoxicated, ilhamını Türk kahvesinden aldığını iddia etse de bence durum söylendiği gibi değil. Onu denemeden önce kuru kahve satılan dükkanlara girdiğinizde burnunuza gelen mis gibi kokuyu bekliyordum. Fakat karşıma çıkan daha modern ve batılı tarzda bir kahve kullanımı. Koyu baharatların eşlik ettiği tatlı kahveye, vanilya da destek veriyor. Böylece cezvede pişen orta şekerli Türk kahvesinden ziyade Starbucks'lara girdiğimizde karşılaştığımız sütlü, kakaolu yoğun aromaya benziyor Intoxicated.

Tatlı baharatlar ve tatlı kahve-kakao, neyse ki fazla şekerli ve iç bayan cinsten değil. Karanlık sayılabilecek rayiha, onun soğuk kış günü kokusu olduğunun ipucunu veriyor. Kasvetli baharatlara eklenen enfes kahve, kakao ve vanilya, onu koklamaktan bıkmayacağınız hale getiriyor. Son zamanlarda kullandığım en güzel By Kilian parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor. Love'da (Don't Be Shy) yaşadığım büyük hayal kırıklığını, Intoxicated kısa sürede silmeyi başarıyor. Evet gayet hoş bir parfüm olduğunu söylemem gerekiyor. Ya da benim sevdiğim tarza yakın olduğu için bu kadar beğendim, bilemiyorum.


Şimdi geleyim önemli detaya. Intoxicated, birçok kullanıcı tarafından Thierry Mugler'in ünlü parfümü A Men'e benzetilmiş. Bu konuda kesinlikle haklılar. Daha ilk kullanımda özellikle orta bölümden itibaren iki parfümün büyük benzerliği dikkat çekiyor. Zamanında A Men'i kullanmış ve fazla beğenmemiştim. Onda itici bir kabalık ve şekerli yanık asfalt gibi bir hissiyata kapılmıştım. Intoxicated, rahatlıkla söylenebilir ki A Men'in çok daha kaliteli benzeri. Eğer A Men'i seviyorsanız ve daha iyi seçenekler arıyorsanız Intoxicated'a mutlaka şans verin. Tabii aradaki büyük fiyat farkını da aklınızdan çıkarmayın.

Çok büyük değişim göstermeyen, aynı karanlık yapı üzerinde devam eden, rahatsız edici yapaylığın yaşanmadığı, insanların hoşuna gidebilecek, bohem, modern ve kaliteli bir eser Intoxicated. Soğuk kış günlerinde ya da serin sonbahar döneminde içinizi ısıtacak, sıcak çikolata gibi kokmak isterseniz işinizi görecektir.

Küçük bir not daha ekleyeyim. Intoxicated, "The Fragrance Foundation" tarafından, 2015 yılında verilen "yılın en iyi bağımsız parfümü" ödülünü almış.


Parfümün tasarımını By Kilian'ın birçok işine imza atan Calice Becker yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı fena değil. Kötü haber ise fark edilirliği düşük. Hem tenimde hem de kıyafet üzerinde kimi zaman bol bol sıkmama rağmen performansı ilk yarım saat dışında iyi değil.

Koku Güzelliği:10/8

16 Eylül 2015 Çarşamba

By Kilian – Love (Don’t Be Shy) (2007)


By Kilian – Love (Don’t Be Shy) (2007)

İtiraf etmeliyim ki doğada marshmallow isimli bir bitkinin olduğunu ilk defa bu günlerde duydum. Marshmallow'un Türkçe karşılığı olarak bazı sözlüklerde hatminin karşıma çıkmış olması tesadüf olmasa gerek. Çoğumuz gibi marshmallow'u, "genellikle şeker ya da mısır şurubu, su, sıcak su içinde yumuşamış jelatin,  tatlandırıcılarla sünger kıvamına getirilerek hazırlanmış modern formlu bir şekerleme" olarak biliyorum.

"“Marshmallow” isimli bitkiden üretilen “marshmallow” şeker olarak mutfaklara girmeden evvel medikal özelliklerinden dolayı tıpta kullanılırmış. Boğaz ağrısına iyi geldiğine inanılan “marshmallow”, ilk olarak eski Mısır’da bitkinin sapının fındık ve bal ile karıştırılmasıyla şeker olarak tüketilmeye başlanmış. Bir diğer üretim şekli ise günümüzdekine yakın modern bir tarif. Bu tarife göre bitkinin sapları yerine bitkinin gövdesinin kullanılması tercih edilmiş. Şeker şurubu içinde haşlanan bitkinin gövde ile sapları çıkarılır ve yumuşak, sakızımsı, süngerimsi bir öz elde etmek için kurutulurmuş."

"Parfüm Merakı nereden çıktı bu marshmallow şimdi" iç seslerinin eşliğinde söylemeliyim ki By Kilian'ın ünlü parfümü Love (Don't be shy), bu şekerlemeden yani marshmallow'dan ilhamını almış. Böylesi bir niş markanın ala ala marshmallow gibi basit bir şekerlemeden ilham alması bana da ilk başta tuhaf geldi. Hatta ismi aşk olan ve aşkta utangaçlığa yer olmadığını öğütleyen bir parfüm ile marshmallow şekerlemesinin arasında nasıl bir bağ kurduğunu Kilian Hennessey'e, canlı yayında Ceviz Kabuğu programında (Uğur Dündar'ın Halk Arenası da olabilir) sormak isterim.


Gerçi bir söyleşisinde Love parfümünü şöyle anlatmaya çalışmış bay Hennessey: "Ben parfüm yaratmadan önce duygusal çekiciliğe sahip bir öykü oluştururum. Sonrasında bu öyküye kokuyu eklerim. Duygular zamansızdır ama anlam bilimi oldukça modern bir kavramdır. Benim parfümlerimden birisinin adı "Love, Don't Be Shy"dır. Elli yıl önce bir parfüme bu ismi vermek hayal bile edilemezdi. Bir gün parfümü tasarlayacak kişiye gittim ve ona dedim ki: "Hadi, bana öyle bir parfüm tasarla ki, bir kadın onu kullandığında, erkeği onu yemek istesin!"

Anladığım kadarıyla Kilian Hennessey, Love (Don't Be Shy) isimli parfüm için Calice Becker'e söylemiş yukarıdaki sözü. Çünkü Love'un yaratıcı ismi olarak Calice Becker karşımıza çıkıyor. Ünlü burun Calice Becker, By Kilian için birçok parfüm tasarlamış durumda. Love, By Kilian'ın L'oeuvre Noire (Black Masterpiece) serisinin üyesi. Bu seri aynı zamanda By Kilian'ın 2007 yılındaki ilk altı parfümünü kapsıyor. By Kilian'ı dünyaya tanıtan seri olarak düşünebiliriz L'oeuvre Noire'ı.
Love, By Kilian'ın ilk ve en çok tartışılan parfümlerinden. Uzun zamandır farklı yerlerde ismi karşıma çıkan Love'u oldukça merak etmekteydim. Nihayet, kader beni bu parfümle de buluşturdu. Çoğu yorumcunun onu gourmand sınıfına soktuğunu söylemeliyim. Bakalım benim ruhumdaki yansıması nasıl olacak Love'un.

Parfümü üzerime sıktığımda beni kadınsı tatlı çiçekler karşılıyor. Yasemin ve portakal çiçeği olduğunu düşündüğüm çiçekler var başlangıçta. Yasemin, sabunsuluk katıyor hissedilir oranda kokuya. Çiçekler gayet tatlı, modern ve yüksek kaliteli. Orta kısma geçildiğinde çiçeklerin etkisi devam ediyor. Bu sefer oldukça tatlı bir gül çiçek demetine katılıyor. Portakal çiçeği biraz daha öne çıkıyor orta bölümde. Geri planda hala azıcık sabunsuluk algılıyorum. Sıcak baharatlar da var sanki. Orta bölümde parfüm biraz daha tatlanıyor ve neredeyse şekerli hale geliyor. Son kısımda şekerli yapı neyse ki biraz geriye çekiliyor. Yumuşak bir amber ve neredeyse lokuma benzeyen kibar vanilya kapanışı gerçekleştiriyor. Tabii miski de unutmamak gerekiyor.


Love, gerçekten de gourmand gibi davranıyor. Parfümdeki fazlaca kullanılmış tatlılığın ilhamını marshmallow'dan aldığını düşünürsek, onun gourmand olmasına şaşırmamalıyız. Tabii sadece şekerli bir vanilya parfümü olarak nitelemek doğru olmaz onu. Çiçeklerin yeri bence önemli. Başlangıçtaki yasemin ve orta kısımdaki gül, onun çiçeksi yönünü vurguluyor. Kadınsı verilmiş çiçeklerle birlikte tatlılığın bolca kullanılması onun bayan kullanımına yakın olduğu izlenimi veriyor. Gerçi kimi kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de Love, kadın kullanımına bir parça daha yakın.

Love'da her nota çok şekerli olarak verilmiş. Vanilya, çiçekler, azıcık da olsa baharatlar her ne varsa yoğun bir karamel bombardımanına tutulmuş. Orta kısımda tatlılığın iyice artıp tavan yapmasıyla, yanık şeker kokusunu çağrıştıracak hale geliyor. Evet gerçekten çok tatlı, çok şekerli bir parfüm. Her yediğimde dişime yapışan ve içimi bayan güllü lokumlara benzettim kokusunu. Bir yorumcunun Love'u çocukluğumuzdaki şekerli, meyveli sakızlara benzetmesine hak verdim. Kimilerinin Love'u, pamuk helvalara ve farklı şekerlemelere benzetmeleri gayet anlaşılabilir. Eğer tatlılık barındıran kokuları sevmiyorsanız Love'u hiç denemeyin hatta yanından bile geçmeyin. Benim için bile fazlasıyla şekerli Love.

Seveni olduğu kadar çok ağır eleştiren de var Love'u. Sevenlerin çoğu, onun tatlı kokusunu muzip, şımarık, modern, lezzetli bulduklarını söylüyorlar ki haklılar. Sevmeyenler ise kokusunu berbat bulup, ucuz, yapay, kız çocuğu kokusu, mide bulandırıcı ve baş ağrısı yapması bağlamında eleştiriyorlar ki onlar da kısmen haklılar. Benim içinse durum açık. Pek sevdiğimi söyleyemem Love'u. Birincisi bence yeterince rafine ve özel değil. İkincisi yaratıcı değil, piyasadaki meyveli-çiçeksi gourmand'lerde benzer yapıya rastlayabilirsiniz. Üçüncüsü o kadar şekerli ki insanın midesi kalkıyor bir süre sonra. Dördüncüsü güçlü kadınsı işaretler taşıyor. Beşincisi ise çok yüksek fiyatını hak etmiyor.

Love'dan nefret etmiyorum ama onun bir şişesini almaya da layık bulmuyorum. Love'a gelene kadar ne niş parfümler var alınabilecek. Mesela Putain des Palaces, mesela Lyric Man, mesela Noir de Noir. Love, "en sevdiklerim" sıralamamda yükseklere çıkamayacak gibi görünüyor. Oysaki ona iyi davrandım, anlayışlı oldum ve onu sevmeye çalıştım ama olmadı. Fakat siz bu tür şekerli çiçeksi parfümleri seviyorsanız bir göz atın, belki de sizin teninizde çok farklı bir kokuya dönüşecek.


Luca Turin'in kitabında vanilyalı kurabiye olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş Love.

EDP formundaki Love'un kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Otuz yaş altı kadınların denemesinde fayda var. Üst yaş gurupları için iyi fikir olmayabilir. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Sıcak yaz mevsiminde fazlasıyla ağır kaçacaktır.

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Mayıs 2015 Cumartesi

By Kilian – Prelude to Love (Invitation) (2008)


By Kilian – Prelude to Love (Invitation) (2008)

Kilian Hennessy'in 2007 yılında başladığı parfüm yolculuğu, 2015'e geldiğimizde dallanıp budaklanmaya devam ediyor. 2007 yılında giriş yaptığı niş parfüm sektöründe, ilk etapta altı iddialı eseriyle şansını denedi ve belki de beklemediği kadar başarılı oldu. By Kilian, başarılı sunumlarıyla ve farklı kokularıyla sektörün ve parfüm severlerin ilgisini çekmeyi çabucak sağladı.

Bay Hennessy, ilk parfüm serisi olan "L'oeuvre Noire" ile 2007 yılında büyük başarı yakaladığında işin peşini bırakmadı ve yeni parfümler eklemeye koyuldu koleksiyonuna. Bir yıl sonra yani 2008 yılında "L'oeuvre Noire" serisinin yedinci parfümü ortaya çıkıverdi. Prelude to Love (Invitation), markanın 2008 yılında çıkardığı tek parfüm olarak görülüyor kaynaklarda. İsminden de anlaşılacağı üzere ilhamını aşktan alan Prelude to Love, By Kilian koleksiyonunun yumuşak başlı kokularından birisi. Zaten parfümör Calice Becker'de Prelude to Love'un çiçeksi yönünü vurgulamış ve iris (süsen) çiçeğinin etkisinden bahsetmiş.

Uzun zamandır dolabımda duran ve neredeyse orada unuttuğum Prelude to Love'u havaların ısınmasıyla birlikte kullanmaya karar verdim. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma ilk aşamada ferah aroma çıkıyor. Limon, tuzlu bergamot, portakal, aromatik otlar ile zengin, ferah ve harika bir başlangıç yapıyor. Açılışı doğal, azıcık kadınsı ve enfes. Orta kısma geçildiğinde ferah yapı devam ediyor. Limon ve bergamot geriye çekilirken ortaya neroli, portakal çiçeği ve yeşil yapraklar çıkıyor. Çiçeksi hissiyat veren orta bölümde geriden yumuşak ve ferah baharatlar da hissediliyor. Özellikle zencefilin etkisi bariz. Hafiften de iris ve lavanta algılıyorum. Orta bölüm, başlangıcı kadar baş döndürücü olmasa da hala müthiş. Son kısım parfümün en sade yeri. Alt notalarda misk etkin. Kapanış bölümünde yeşil köksü-ağaçsı yapı dikkatimi çekti. Sonları stabil ama fena değil.


Prelude to Love, aşkı merkeze alan ilhamına, simsiyah şişesine, "siyah baş yapıt" serisi üyesi olmasına rağmen gayet ferah, mutluluk veren, yumuşak, pozitif, çiçeksi-meyveli kompozisyona benziyor. Başlangıçtaki şahane turunçgiller eşine az rastlanır cinsten. Böylesine doğal, canlı, taze, zengin, masum ve rafine turunçgillerle karşılaşmak benim için şaşırtıcı bir sürpriz. Nefis başlangıcından sonra zencefil-kakule önderliğindeki baharatlar ve portakal çiçeğinin o hüzünlü ve buruk birleşimi, orta notaları istemesinizde size kendisini sevdiriveriyor. Baharat derken ağır ve burun büken tarzda değil. Gayet uyumlu, uysal, sakin, ferah ve çiçeksi baharatlardan bahsediyorum. Normalde portakal çiçeğini pek kendime yakın bulmam fakat orta bölümdeki kullanılışı çok sevdim. Son kısım pek zengin olmasa da başarısız değil.

Başlangıcındaki "yeşil" teması, orta bölümde rahatsız etmeyen kararında sabunsulukla artarak devam ediyor. Sonlarda hala o yeşil çiçeksi izlenim mevcut. Prelude to Love'daki yeşil teması hem meyveli hem de çiçeksi etkiyi başarıyla veriyor. Zaten onun için baharatlı-meyveli-çiçeksi diyebiliriz. Tabii meyveler biraz geri plandayken, fazla kadınsı olmayan çiçeksilik parfümün ana aksını oluşturuyor. Onun için kadınsı demek doğru olmaz. Rahatlıkla erkekler kullanabilir. Zaten çoğu yerde uniseks kullanıma uygun olduğu belirtiliyor.

Baharın o güzel yüzünü gösterdiği, doğanın, kuşların ve neredeyse bütün canlıların uyandığı, ılık rüzgarların ve içimizi ısıtan güneşin kalplerimizi kıpır kıpır ettiği bu günlerde kullanılabilecek en güzel kokulardan birisine sahip Prelude to Love. Onu üzerime sıktığımda adeta pozitif enerji yüklemesi yapılıyor bedenime. Neşeli ve eğlenceli tarzı, bir süreliğine de olsa yaşadığımız dünyanın sorunlarından, üzüntülerinden ve sıkıntılarından kurtulmanızı sağlayacağına eminim.


Notaların neredeyse tamamının net şekilde hissedildiği, yapaylığa rastlanmayan, şık, lüks bir çiçeksi meyveli kompozisyon arıyorsanız sanırım artık buldunuz. Bilemiyorum belki de bu tür yeşil çiçeksi meyvelileri sevdiğim için böylesine ilgimi çekti. Sizde aynı etkiyi yapar mı bilemem. Eğer Un Jardin Sur Le Nil veya Apom Pour Homme'u seviyorsanız, Prelude to Love'u deneme listenize almanızda yarar var. Şimdiye kadar denediğim By Kilian'lar içinde rahatlıkla en sevdiklerimin arasında yerini alıyor Prelude to Love. İyi iş çıkarmış bay Hennessy.

Luca Turin'in kitabında Prelude to Love, iris (süsen) limon olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş.

Parfümün tasarımını By Kilian'ın birçok kokusuna imza atan Calice Becker yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği biraz zayıf. Tam bir ilkbahar-yaz kokusu. Kadın erkek, genç yaşlı herkes kullanabilir. Tabii oldukça yüksek fiyat etiketini göze alabilirseniz.

Koku Güzelliği:10/8.5

15 Haziran 2014 Pazar

By Kilian – Beyond Love (Prohibited) (2007)




By Kilian – Beyond Love (Prohibited) (2007)

Aşk hakkında söylenmeyen söz, yazılmayan şiir, yapılmamış film kalmış mıdır acaba? Herkesin, aşkını farklı ve kendi içinde yaşadığı düşünülürse daha milyonlarca şey söylenebilir aşk için. İsviçreli bilim adamları araştırmalar yapabilir. Sufiler onu arayabilir, kadınlar hayalini kurabilir, erkekler gereksiz bulabilir, sanatçılar ise ondan ilham alabilir. Aşk, hiç bitmeyecek ilham makinesi adeta. Her ne kadar günümüzün materyalist dünyasında çoğu şey maddiyata, başarıya ve kazanca endekslenmişse de aşkın gücüne inanan milyonlarca insan karşımıza çıkacaktır.

Bu noktada aklımıza şu soru gelebilir. Peki aşkın ötesinde ne var? Bu soru biraz ölümün ötesini merak eden insanoğlunun hikayesini düşündürtüyor bana. Ölüm ile aşk benzer midir? Aşık insan ölmüş müdür? Yoksa ölen insan aşık mıdır? Peki bir parfüm bize aşkın ötesini verebilir mi? İyi de aşkın ötesinde ne var? İlahi aşk mı? Cennnet mi? Sonsuz mutluluk mu? Tanrı mı?

2007 yılında By Kilian niş parfüm evi, felsefi dozu yüksek isme sahip bir esere imza attı. Tabii parfüme ismini verirken böyle kaygıları oldu mu ve yukarıdaki sorularıma cevap aradılar mı bilemiyorum. Ama Beyond Love (Prohibited) her halükarda çok güzel bir isim, simsiyah şişeye sahip parfüm için. By Kilian'ın neredeyse yarı-resmi parfümörü Calice Becker imzasıyla piyasaya sürdüğü Beyond Love, markanın "L’Oeuvre Noire" serisine ait. Bize aşkın ötesindeki duyguları yaşatacağını umarak, kendi sitelerindeki tanıtımına bakalım:


"Hindistan'dan yavaş yavaş yayılan göz kamaştırıcı bir sümbülteber kokusu. Serin ve asil bu koku, sinsice dikkati üzerine çekerek başlıyor. Narkotik cazibeler, ilerledikçe ortaya çıkan en derin aromalar, büyüleyici bir şekilde gösterişli. Son darbeyi, tüm direnç noktalarını yıkan muhteşem hayvansı notalar ile vurur."

Beyond Love'u üzerime sıktığımda karşıma belli belirsiz bergamot çıkıyor. Fakat bergamodun etkinliği fazla sürmüyor. Bir kaç saniye sonra parfümün ana oyuncusu çiçekler size merhaba diyor. Sabunsu beyaz çiçeklere benziyor. Gayet temiz yapıdaki beyaz çiçekler, ağırlıklı olarak sümbülteberden oluşuyor. Biraz da yasemin ve manolya olabilir. Orta bölüm yekpare şekilde sümbülteberin etkisinde. Temiz ve neredeyse ferah. Parfümün son kısmında büyük değişiklik olmuyor. Yine güçlü sümbülteber hakim. Biraz sabunsu misk kendisini gösteriyor ve çiçeklere eşlik ediyor. Tenden uçup gidene kadar ana yapı böylece devam ediyor.

Beyond Love hiç şüphesiz ki çiçeksi bir parfüm. Burada yoğun sümbülteber etkisinden olsa gerek kadınsı tarafı ön plana çıkıyor. Zaten farklı kaynaklarda kadın parfümü olarak karşıma çıktı. Bu genel görüşe katılıyorum. Kadın kullanımına daha yakın bir arkadaş diyebilirim.

Parfümün genelinde tek düze ve pek değişmeyen çiçeksilik hakim. Sümbülteber, içine girdiği parfümlere genellikle sabunsu ve temiz bir hava katıyor. Beyond Love'da da aynı durum mevcut. Bu tür kokuları banyo sabunlarına benzetiyorum her seferinde. Beyond Love'u kullandığımdan beri zihnimde hep banyo sabunu imgesi var. Evet sanırım onunla ilgili aklıma kazınacak imaj tam da bu.


Yapaylığa ve herhangi pürüze rastlanmayan kokusu niş parfüm standartlarında denebilir. Bu anlamda hakkını teslim etmek lazım. Fakat neredeyse hiç değişmeyen kokusu biraz daha farklı olamaz mıydı? Çok yüksek fiyatlara satılan By Kilian parfümü, böylesine düz ve sıkıcı olma hakkına sahip mi? Bence değil.

Belki de sorun bendedir. Zaten genel olarak sümbülteber kokusunu ve onun yoğun kullanıldığı parfümleri bir türlü sevemiyorum. Hatta çiçekler içerisinde en tahammül edemediklerimden birisi sümbülteber. Hal böyle olunca da onun fazlaca kullanıldığı parfümler hiç ilgimi çekmiyor. Aynı durum Beyond Love'da da yaşandı. Kullanım sürecinde çabucak sıkıldım kendisinden. Hiç bir özel yada farklı yanına rastlayamadım. Dümdüz bir sabunsu çiçek kokusu. Başka da fazla bir esprisi yok açıkçası.

Aklıma hemen sümbülteber merkezli ünlü parfümler geliyor. Mesela Fracas ve Carnal Flower. Zaten o iki ağır topa rakip olması için çıkarıldığını düşünüyorum Beyond Love'un. Genel olarak ikisine de benziyor. Fakat onlardan daha ferah gibi. Fracas kadar dolgun değil. O iki parfümü de sevmemiştim. Aynı şekilde Beyond Love'u da çok kullanılabilir bulmadım. Belki bir kadında daha cazibeli ve ilginç olacaktır ama benim için olmadığı çok açık.

Parfüm eleştirmeni Luca Turin'in kitabında Beyond Love, sümbülteber olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden dört puan verilerek oldukça başarılı bulunmuş.


Eau de Parfum (EDP) formundaki Beyond Love'un kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği de yüksek. Bu anlamda gayet başarılı. Kadın kullanımı için olduğu rahatlıkla görülebiliyor. Yazın fazla sıkmamak şartıyla, her mevsimde kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5.5

10 Mart 2014 Pazartesi

By Kilian – A Taste of Heaven (2007)


By Kilian – A Taste of Heaven (2007)

Bu öyle bir içkinin hikayesi ki tarihte eşine az rastlanmıştır. İsmi, Fransızca'da La Fee Verte, İngilizce'de Absinth, Türkçe'de de Absent (Yeşil Peri) olarak geçiyor. Dünyanın alkol anlamında en yoğun içkilerinden. Kimi versiyonlarında %80 oranında saf alkolün  kullanıldığı rivayet ediliyor. Sadece bir kadehi ile insanı gerçek dünyadan koparıyor, ikinci kadehte halüsinasyonlar gördürüyor, üçüncü kadehte ise ölüm riski barındırıyor. Ve bakın nasıl anlatılmış bu akıl almaz içki:

"Absent (Absinthe) ilk kez Henri Louis Pernod tarafından 1805'de ticari olarak piyasaya sürülen aromatik bir likördür. Artemisia absinthium ve diğer bazı Avrupa’ya has mutfak ve tıpta kullanılan bitkilerin damıtılması ile yapılır. %45 ile 75 arası alkol ihtiva eder. Avrupa’da üretime girdiğinden beri geçen 200 yıl boyunca Absinthe, tüm dünyada yaratıcılığı arttıran ve afrodizyak bir içki olarak nam saldı.

On dokuzuncu yüzyıl Fransa’sında günlük yaşamın her alanına girmişti absent. Paris’in geniş bulvarlarında yer alan kafeler, akşam üstü saat beşte şık giyimli beyler ve hanımların, zümrüt yeşili içkilerini yudumlayarak hayatın akışını izlemelerine sahne oluyordu. Rengi nedeniyle Le Fee Verte ya da Yeşil Peri diye bilinen bu içecek o denli popülerdi ki, akşam üstü kokteylinin saati yeşil saatler olarak da anılıyordu. Ünlü Fransız İzlenimci ressamlar: Toulouse Lautrec, Degas, Manet, Van Gogh, Belle Epoque döneminin Paris’i, Montmartre cafeleri, Verlaine ve Rimbaud’dan Joyce ve Hemingway’e kadar birçok yazarın esin kaynağı olmuş absent. Hatta bir çok ünlü sanatçının Absent içtikten sonra en önemli eserlerini verdikleri de söyleniyor.


Elbette madalyonun bir de karanlık yüzü var. Başka hiçbir içki bu kadar içtenlikle lanetlenmemiş, başka hiçbir içki böylesine doğrudan hedef alınarak yasaklanmamış. İngiltere’de cinnet geçiren bir babanın ailesini katletmesi, adamın absinth bağımlısı olmasına dayandırılarak, önce İngiltere’de sonra ise tum Avrupa’da yasaklandı. Günümüzde ise; absinthe Amerika ve İngiltere’de halen yasak olmakla beraber, başta Fransa, İspanya, Çekoslovakya olmak üzere, pek çok ülke tarafından üretilip, tüketilmektedir." (Gnoxis.com)

Bu alıntıyı neden yaptığım sanırım anlaşılmıştır. Ülkemizde de yasal olarak satışı bulunmayan Absent'in özellikle cemiyet hayatında fazlaca seveni olduğu söyleniyor. Ve Fransa merkezli By Kilian, Fransa ile özdeşleşmiş bir içkiden ilhamını almış A Taste of Heaven isimli parfümünde. Kilian Hennessey'in 2007 yılında ilk altı parfümünü piyasaya sürmesiyle "Black Masterpiece" serisi de ortaya çıkmış oldu.

Bugün inceleyeceğim A Taste of Heaven, markanın "Siyah Başyapıt" serisine ait. Kendi sitelerinde tüm zamanların en tartışmalı içkisi olan Absent'ten ilhamını aldığı söyleniyor A Taste of Heaven'ın. Zaten parfümün sıvısının da yeşil renkli olması, konsept ile birebir örtüşüyor. Diğer ismi "Absinthe Verte" olan A Taste of Heaven için Fragrantica, oryantal fujer tanımını layık görmüş. Bakalım bize cennetin lezzetini tattırabilecek mi?


Parfümü üzerime ilk sıktığımda tanıdık bir aromayla karşılaşıyorum. Keskin ve tatlımsı lavanta bütün ağırlığıyla burnuma hücum ediyor. Geri planda sanki biraz aromatik otlar ve erkeksi çiçekler var. Fakat lavantanın yanında çok zayıflar. Eski tarz oldukça erkeksi lavanta, Caron Pour Homme'daki ile neredeyse aynı. Başlangıcı fena değil. İlerleyen saatlerde büyük değişim göstermiyor kokusu. Erkeksi ve tatlımsı lavantaya pudralı vanilya ekleniyor. Zaman zaman hayvansallık hissettiren vanilya gayet rafine. Alt notalarda parlak amber kullanımı da var. Ama yapaylık sınırında. Son kısımda meşe yosunu hoş bir sürpriz yapıyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Parfümümüz yüksek kaliteli erkeksi fujerleri çağrıştıran lavanta ve pudralı hayvansal vanilya ana ekseninde geziniyor. Yani kısaca naneli, yeşil, lavantalı vanilya. Bu iki nota dışında biraz odunsuluktan, biraz da baharatlardan söz edilebilir. Eminim sardunya da oralarda bir yerler var. Fakat epey gerilerde.

A Taste of Heaven eski erkeksi fujerlere öykünmüş bir modern klasik denilebilir. Lavanta parfümün ana öğesi. Ona eşlik eden vanilya biraz geri planda kalmayı kabullenmiş. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Neredeyse hiç değişmiyor. Lavanta kokularını seviyorsanız müthiş bir deneyim olacaktır. Fakat lavantaya mesafeliyseniz, hayatınızın parfümü olmayacağı çok açık.

A Taste of Heaven'ın kokusu, bana naneli likörleri hatırlattı. Hani orta şekerli Türk Kahvesinin yanında servis edilen ve yemyeşil görüntüsü ile aslında tadını da ele veren naneli likörler. Zaten parfüm, ismini ve ilhamını bir içkiden alıyor. Likör gibi kokması normal. Burada alkol/içki kokusu şüphesiz ki var. Hayatımda hiç Absent içmediğim için tadını yada kokusunu bilemiyorum. Fakat Absent eğer böyle kokuyorsa pek seveceğimi sanmıyorum.


Evet sıvısının rengi yeşil. Parfümün ilham kaynağı da yeşil bir içki olunca kokusunun da yeşili çağrıştırması beklenebilir. Bu basit önerme genel hatlarıyla doğru. A Taste of Heaven'ı bir renge benzetin deseniz, onu denemiş çoğu kişi yeşile benzetecektir.

Kokusunda hatırı sayılır oranda tatlılık mevcut. Bence ayarı fazla kaçmamış. Yine de tatlı kokan parfümlerle arası iyi olmayanların canını sıkabilir. Buradaki tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor.

Eski klasikler. "Ne varsa onlarda var" diyenler haklı belki de. 2007 yılında piyasa sürülmüş A Taste of Heaven, parfüm klasiklerinden Caron Pour Homme'a fazlasıyla benziyor. Hatta dilim varmıyor ama adeta kopyalanmış gibi. Eğer Caron Pour Homme'un biraz da kaliteli haline dört katı ödemek istiyorsanız sizi hiç tutmayayım. Hemen By Kilian satış standına gitmenizi öneririm. Fakat şu haliyle Caron Pour Homme, bu işlevi ondan çok daha uygun fiyata yerine getirecektir.

Markanın kurucusu Kilian Hennessy, bir söyleşisinde kısaca şunu söylemiş parfümü için: “Koleksiyonumun içindeki parfümler arasında en fazla A Taste of Heaven’ı kullanırım. O tam bir züppe kokusu. Lavanta ve son kısımlarında da vanilya…”

Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında A Taste of Heaven lavanta vanilya olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğendiğini belirtmiş ve yorumun sonunda şöyle demiş: "Eğer Caron Pour Homme'u seviyorsanız fakat ondan daha zengin ve kompleksini istiyorsanız, A Taste of Heaven tam size göre."


Soğuk kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Tam bir erkek parfümü. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kokusunun tasarımına markaya bir çok iş yapmış Calice Becker imza atmış. Otuz yaş ve üzerindeki erkekler için uygun olacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

23 Aralık 2013 Pazartesi

By Kilian – Amber Oud (2012)


By Kilian – Amber Oud (2012)

Uzun zamandır dolabımda duran parfümlerden olduğunu söyleyebilirim Amber Oud'un. Geçtiğimiz yıl (2012) piyasaya çıkan Amber Oud, havaların soğumasını beklediğim parfümlerden birisiydi.

Amber Oud'un en ilgi çekici yanı şüphesiz, ismindeki "öd ağacı" göndermesi. Son yıllarda çılgınlık halini alan öd temalı parfümlere, niş parfümcülüğün iddialı ismi Kilian Hennessy'in tepkisiz kalmayacağı belliydi. Hatta öyle bir çıkış yaptı ki arka arkaya, beş öd temalı parfüm piyasaya sürdü, dört yıl içinde.

By Kilian, öd temalı parfümlerini "Arabian Nights" adı altında piyasaya sürüyor. 2009 yılında bu serinin ilk parfümü çıkarıldı. 2013 yılı sonu itibariyle beş parfüm var Arabian Nights serisinde. Bu serideki parfümlerin isimlerinin tamamında "Oud" var. Aslında gayet anlaşılabilir bu durum. Arap pazarı için tasarlanan ve ismi "Arap Geceleri" olan bir serinin Ortadoğu coğrafyasına hitap etmesi gayet anlaşılabilir. Önceki aylarda denediğim Incense Oud'u gayet başarılı bulmuştum. Şimdi serinin bir başka kokusu Amber Oud karşımda.


Resmi tanıtımı kısaca şöyle yapılmış: "Amber Oud, çok eskilerden kalma iki hammadde olan, Kamboçya'dan gelen amber ve öd ağacının, yumuşak, sıcak ve şehvetli karışımı üzerine inşa edilmiştir. Amber, karanlık öd ağacının hayvansal kalitesiyle yeniden inşa edilmiş, Laos'un benzoin'i ile Madagaskar'ın vanilyası, kokuya zenginlik katmıştır. Atlas'ın sedir ağacını beraberinde getiren bu kreasyon, balsamik notalar tarafından dengede tutulmaktadır."

Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılan Amber Oud'u üzerime ilk sıktığımda biraz irkiliyorum. Karmaşık, keskin ve biraz sert başlangıcı var. İlk algıladığım yoğun sıcak baharatlar. Muhtemelen tarçın, karanfil ve biber. Baharatlar tatlı değil hafiften metalik. Üst notaları sevdim. İlerleyen dakikalarda baharatlar biraz geri planda kalıyor. Ona destek olarak egzotik/hayvansal amber katılıyor oyuna. Orta kısımda gayet güzel diyebilirim. Geçeyim sonlara. Parfümün kapanışı radikal bir değişim gösteriyor. Başlangıçtaki baharat ve hayvansal amber ortadan kayboluyor. Onların yerini pudramsı vanilya biraz da odunsu notalar alıyor. Pek hoşuma gitmedi sonları. Böylece de tenden ayrılıyor.

Amber Oud. İsmine bakarsak parfümün amber ve öd ağacını merkeze almasını bekleyebiliriz. Evet amber orta kısımdan itibaren yoğun ve ön planda. Fakat öd ağacına rastlamadım. Zaten bazı parfüm severlerde aynı şeyi söylemiş. Onlara katılıyorum. İsminde öd var ama bir çok öd temalı parfüm denemiş birisi olarak neredeyse hiç öd algılayamadım. Bu parfüm benim tenimde baharat-amber-vanilya ekseninde ilerledi. İyi ki de öyle yapmış.


Biraz detaya ineyim. Başlangıçtaki baharatların biraz metalik olduğunu yukarıda belirttim. Yapaylık sınırında dolaşan bu durumu inkar etmenin anlamı yok. Fakat yine de bu metalik tarz, biraz da içkimsi hava veriyor genel aurasına. Ve de onu ilginç şekilde cazibeli yapıyor. Keskin ve kuru baharatları kimileri Ambre Sultan'daki kullanıma benzetmiş. Biraz benzerlik olsa da Amber Oud, Ambre Sultan kadar kaliteli ve rafine değil. Şu halde bile başlangıcını oldukça güzel buldum.

Orta kısımdaysa hayvansal amber baskın. Şimdi genellikle hayvansal kokan parfümlerle aram yok. Gerek Dzing gerek Muscs Koublai Khan, bana göre arkadaşlar değil. Fakat burada amber ile hayvansallık arasında iyi bir denge kurulmuş. Bu şekilde rahatsız edici değil, tersine etkileyici. Fakat hala Ambre Sultan kadar baş döndürücü değil.

Son kısımsa ne başlangıca ne de orta kısma benziyor. Tamamen bağımsız bir vanilya ve sedir ağacı. Vanilya biraz pudralı kullanılmış. Güzel vanilya kullanımını seven ben bile sevmedim buradaki vanilyayı. Böylesi basit ve sıradan kokan vanilyayı, bir çok ana akım markada da görebiliriz. Neden son kısım bu kadar boş verilmiş anlamadım. Alt notalar hayal kırıklığı...

Amber Oud'u iki kısma ayırabilirim. İlk kısım baharatlı amber ve hayvansallık. Bu kısım muhteşem olmasa da başarılı. İkinci kısımsa vasat vanilyaya sahip son bölüm. Olmasa da olurmuş alt notaları.


Amber Oud, son kısmı hariç, kaliteli ve çekici bir kokuya sahip. Evet metalik yanı var. Fakat beni çok irite etmedi. Belli sınırlar içinde kabul edilebilir buldum.

Eğer öd temalı parfüm arıyorsanız sizin için iyi bir seçenek olmayabilir Amber Oud. Geneline baktığımda kompleks yada çok katmanlı değil. Arabian Nights serisinin oldukça yüksek fiyatlara satıldığını düşündüğümde, parasını hak eden bir parfüm olarak görmüyorum. Almadan önce muhakkak denemenizde fayda var.

Parfümün tasarımcısı, markanın diğer işlerine de imza atmış olan Calice Becker. Kilian Hennessy, internette rastladığım bir söyleşisinde Amber Oud'u uniseks olarak sınıflandırmış. Bence durum Hennessy'in dediği gibi değil. Gerek hayvansal yanı gerekse keskin kuru baharatlar, onu erkek kullanımına yaklaştırıyor. Kadınların üzerinde iyi sonuçlar vereceğini düşünmüyorum. Yani erkeksi bile denebilir Amber Oud için. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Sıcak yaz günlerinde denemenizi tavsiye etmem çünkü sonuç hoş olmayabilir.



Koku Güzelliği:10/7

12 Ekim 2013 Cumartesi

By Kilian – Straight to Heaven (2007)


By Kilian – Straight to Heaven (2007)

"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüşi beyazlıkta (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir ederler.

Onlara orada bir kaseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç huriler dolaşır ki, onları gördüğünde etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).

Dinler tarihine dair araştırmalar, hemen her din ve inanç sisteminde ölüm sonrası hesaplaşmanın, ceza veya mükafatın varlığının kabul edildiğini göstermiştir. Genel olarak İslam alimlerinin cennet tasviri hakkında benimsedikleri görüş, onun mahiyetinin bilinemeyeceği şeklindedir. Fakat yine de Cennet kavramı, bol ağaçlı, yeşili çok, güzel binaları olan, insanı hayran bırakan, bakıldığı zaman huzur veren manzaralara sahip bahçeleri çağrıştırmakla birlikte, en güzel hayatın yaşanacağı, güzellikler ve huzurun, her türlü iyi halin görüleceği mutluluklar diyarını akla getirir.


Cennet kavramı bence insanlığın ulaşması gereken ideal ütopyadır. Fakat insanın sonradan öğrenilmiş veya fıtratından gelen sorunlar, o ideal dünyayı yaşamayacağımızı  yüzümüze acı şekilde vuruyor. Yine de insanın Cennet nimetlerine olan hevesi ve isteği bitmiyor tersine artıyor. İsmini Cennet’ten alan parfümler kervanına ünlü niş marka By Kilian'da katılmış durumda. Kilian Hennessy'in sahibi olduğu marka, 2007 yılında kurulmasına rağmen, şimdiden adından sıkça söz edilir oldu.

Özellikle 2007 yılına fırtına gibi giren By Kilian, çıkardığı altı parfümle dikkatleri kısa sürede üstüne çekmeyi başardı. İlk parfümleri L'Oeuvre Noire (Siyah Başyapıt) serisine ait. Bugün inceleyeceğim Straight to Heaven (White Cristal) 2007 yılında ilk çıkan parfümlerinden. L'Oeuvre Noire serisine ait. Kendi sitelerinde kısaca şöyle tanıtılmış:

"Adaların sıcaklığında harmanlanmış hayat veren bir alkol olan Rom içkisinden ilhamını almıştır. Endonezya'nın paçulisi, sıcak ve derin, Java'nın gizemli küçük hindistan cevizi, Atlas'ın sedir ağacı ve Brezilya'nın gül ağacı. Bu şehvetli koku bize suni cennetin zevklerini sunar."

Fragrantica'da odunsu baharatlı olarak sınıflandırılmış Straight to Heaven. Üzerime ilk sıktığımda karşıma oldukça farklı bir koku çıkıyor. Yoğun ve bariz içki kokusu üst notalarda çok baskın. Ne olabilir diye düşünürken parfümün Rom içkisinden esinlendiği aklıma geliyor. Hiç Rom içmedim ama eğer kokusu buna benziyorsa çok şey kaçırmışım. Nefis bir açılışı var parfümün. Çok yüksek kaliteli ve zengin üst notaları ilk kullanımda sevmemiştim. Fakat kullandıkça hayran kaldım. Sanki çok pahalı bir kırmızı şarap gibi. İçkiye biraz baharatlar ve kırmızı meyveler de eşlik ediyor. Tam istediğim gibi. İlerleyen dakikalarda içki teması hala hissediliyor ama etkisini kaybetmeye başlıyor. Bu andan itibaren ortaya kremsi enfes bir paçuli çıkıyor. Tatlı yada şekerli değil. Bu anda baharatlar biraz daha hissedilir oluyor içkinin ağırlığı azalınca. Orta kısım başlangıcı kadar vurucu olmasa da hala güzel. Son kısımda ağırlık odunsu notalara kayıyor. Muhtemelen sedir ağacı alt notaların ana oyuncusu. Ayrıca ciddi oranda tütsü de hissediyorum. Kapanışını biraz üretimi bitirilmiş Gucci Pour Homme'a benzettim. Son kısım metalik ve yapaylık sınırlarında geziniyor. Yine de bir sürü ortalama odunsu temaya sahip modern parfümden daha başarılı. Böylece tenden ayrılıyor.


Straight to Heaven kesinlikle çok güzel bir parfüm. İçki temasının verilişi, kırmızı meyveler (gül veya gül ağacı da olabilir) ve baharatların karışımı, odunsu notaların cazibesi oldukça ilginç. Özellikle üst notalardaki o kırmızı şarap benzeri içki teması, karşıma çıkan en iyilerden birisiydi. Ki genellikle parfümlerde içki kokuları iyi sonuçlar vermiyor. Fakat burada enfes kullanılmış. Orta kısımdaki kremsi paçuli de takdire şayan. Baharatlarla uyumu gayet yerinde. Sonlarındaki yapay sayılabilecek tütsümsü odunsu notaları başlarda yadırgadım. Fakat kullanım süresince onu da çok mantıklı ve kabul edilebilir buldum. Olabilecek en uyumlu harmanı kullanmış Sidonie Lancesseur.

Straight to Heaven bana göre iki ana öğeden oluşuyor. İçki teması ve odunsu-tütsü koku. Diğerleri kokuyu zenginleştirmek için kullanılmış sanki. Hatta biraz zorlarsam tam bir odunsu parfüm diyebilirim. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan odunsu notalarla tütsü çok iyi dengeye oturtulmuş. Yoğun ve keskin odunsu parfümlere mesafeli dursam da buradaki kullanımı iştah kabartıcı.

Erkeksi, biraz yaş isteyen, modern, cazibeli, çarpıcı, zaman zaman seksi, girdiği ortamın havasını değiştirebilecek kokuya sahip olduğunu düşünüyorum. Metropolde yaşayan, ev partilerine ve ünlü kulüplere sıkça giden, iyi işi olan başarılı ve yakışıklı bir erkeğe çok yakışacağını hissedebiliyorum. Bu anlamda kokuları çok benzemese de konsept ve vermek istediği mesajlar anlamında Tom Ford For Men ile benzeştiklerini söyleyebilirim. Fakat Straight to Heaven, ondan 1-2 gömlek daha üstün koku güzelliği anlamında.

Hani ilk önce sevemezsiniz bir parfümü. "Bu ne yahu" dersiniz. Kafanızda soru işaretleri oluşur. "Eyvah" diye aklınızdan geçer. Fakat kullandıkça ona ısınırsınız, onu anlarsınız, onunla ilişki kurarsınız ve onu seversiniz. İşte benim de Straight to Heaven ile ilişkim aynen böyle oldu. Sonuç olarak şimdiye kadar denediğim en iyi içki temalı parfümlerden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlamda By Kilian çok iyi iş çıkarmış.


Enteresan tarafıysa günümüzün bir çok modern parfümündeki gibi tatlılık barındırmaması. Bir tek kırmızı meyveler ve baharat kısmı biraz tatlılık barındırıyor. Onun dışında çok fazla tatlılık kullanılmaması güzel fikir. Zaten erkeksi genlerini bu durumdan aldığını düşünüyorum.

Acaba içki teması neden bu kadar baskın şekilde kullanılmış? Bu seçimde, Kilian Hennessy’in ailesinin dünyaca ünlü konyak üreticilerinden olması etkili olabilir mi? Bay Hennessy aile mesleğine saygı duruşunda bulunmuş olabilir mi? Neden olmasın… Yada başka bir açıdan bakarsam; Allah’ın insanlara vaadi olan Cennet’te salih kullara sunulacak içkilerden “Cennet Şarabına” gönderme mi yapılmış? Bu soruların cevabını sadece Kilian Hennessy verebilir gibi görünüyor.

Independent gazetesinin Kilian Hennessy ile yaptığı söyleşide şunları söylemiş parfümü için: 

"Straight to Heaven, By Kilian'ın en çok satan parfümlerinden birisi. Onun bu kadar popüler olması benim için büyük sürpriz oldu. Bu koku ile ilgili hiç bir şey kolay değildir. O serttir, o hamdır. Ferah değildir. O gerçekten benzersizdir. Bir keresinde yolda yürürken bir adam yanımdan geçti ve bana Straight to Heaven değil mi dedi. Bu bey bana bir hikaye anlattı. New York'ta Straight to Heaven kullanmış bir erkek arkadaşının, yoldan geçen hiç tanımadığı bir kadın arkadan yaklaşılıp boynunu yalamış." Ülkemizde bu parfümü sürdükten sonra hiç bir tanımadığınız kadının boynunuzu yalayacağını sanmıyorum ama karşı cinsin seveceğini düşünüyorum. Fakat bu parfümün böylesine sevilmesine ve çok satmasına neden şaşırmış Kilian Hennessy anlayamadım.

Parfümün bana göre iki olumsuz yönünden bahsedeyim. İlk olarak sonlara doğru yapaylaşan odunsu notalar, kimileri için rahatsız edici olabilir. Luca Turin'de yorumunda bu yapaylığa vurgu yapıp, eleştirmiş kitabında. Bence enteresan bir çekiciliği var bu tütsü-sedir birlikteliğinin. İkinci olarak da fark edilirliği düşük oldu bende. Gerek tenimde gerekse kıyafetimde çok fark edilir olmadı. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirlik anlamında o kadar da tatmin edici değil.


Kendi sitelerinde kokusunun tasarımcısı olarak Sidonie Lancesseur gösterilmiş. Parfüm kritikçisi Luca Turin, Straight to Heaven'ı bitmemiş oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden iki yıldız vermiş kokusuna. Bana oldukça düşük geldi bu sefer Turin'in notu. Tabiki saygı duymamız gerekir Luca Turin’in fikrine ama yine de bence en az dört yıldızı hak ediyor.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kimi yerlerde uniseks olarak kimi yerlerde de erkek parfümü olarak verilmiş. Bence de erkek kullanımına daha yakın. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Soğuk havalarda çok daha etkileyici olacağını düşünüyorum. Her ne kadar oldukça beğensem de çok yüksek fiyatına istinaden denemeden almamanızı öneririm.

Artıları:
+ Başlangıcı enteresan ve çarpıcı.
+ Orta kısmını beğendim.
+ Canlı ve çekici kokusu övgüler almanıza yol açabilir.

Eksileri:
- Sonları harika değil.
- Fark edilirliği düşük.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği:10/8