30 Ocak 2020 Perşembe

Carolina Herrera – Bad Boy (2019)

2016 yılında kadın ayakkabısı formundaki şişesiyle ve hoş ismiyle adından söz ettirmişti Carolina Herrera’nın feminen parfümü Good Girl. Her ne kadar 212 serisinin popülaritesini yakalaması zor görünse de Good Girl, pazarlama anlamında başarılı bir işti. Çok büyük ihtimalle Good Girl’ün sıradışı şişesiyle yakalanan başarının benzeri, 2019 yılında bu sefer erkek parfümüyle yakalanmak istendi. Yine Carolina Herrera’dan ilginç bir şişe ve dikkat çekici ismiyle, pazarda yer almaya başladı Bad Boy isimli erkek parfümü.

Carolina Herrera’nın internet sitesinde Bad Boy’un, “modern erkeksiliğin sembolü” olarak tanıtıldığını görüyoruz. Bad Boy, hem modernliği yansıtırken bir taraftan da güçlü, kendisine güvenen erkeği karakterize ediyormuş. Aynı zamanda kendi yolunu çizen asi erkeğin parfümüymüş. Hatta Bad Boy’un modern kahramanların kokusu olduğundan bile bahsedilmiş ki artık ne diyeyim bilemedim. Bütün bu pazarlama cümlelerinin hengamesinde, açıklanan notalarındaki kakao en çok ilgimi çeken unsur oldu.

Bad Boy’un açılışı metalik ve modern yapay turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki bergamot ilk saniyelerde hissediliyor fakat bergamot notası keşke daha kaliteli ve gerçekçi verilseymiş. Bir süre sonra şekerli bergamota yeşil tema eşlik ediyor geri planda. Orta kısma geçildiğinde yeşil bergamot kokusuna şekerli baharatlar ekleniyor. Buradaki baharatlar keskin ve burun yakan cinsten değil. Kenarları törpülenmiş tatlı baharatlar muhtemelen biber notasını karşılıyor. Orta kısımda kakao ekleniyor kompozisyona ama bildiğimiz lezzetli bir kakao kokusu beklemeyin. Sonlarda odunsu tarafa kayıyor Bad Boy. Yüzlerce yeni nesil erkek parfümündeki yapay ve şekerli sedir ağacı, bize yeni bir tat sunmuyor.

Ahhh Bad Boy. Evet, şişen gayet şekilli ve raflarda seni görenleri kendisine çekecektir. Kötü oğlan anlamına gelen ismiyle, ergen genç erkekleri hedefleyeceği varsayılabilir. Görüleceği üzere pazarlama anlamında sorunu bulunmuyor Bad Boy’un. İyi de her şeyden önemlisi şişenin içindeki sıvı nasıl kokuyor derseniz büyük hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim.

Sanırım 2010’lu yıllardan sonra girdi bu tarz kokular parfümeri dünyasının gündemine. Bolca tatlı hatta şekerli turunçgiller, şekerli aromatik baharatlar, abartılı tonka fasulyesi kullanımı ve yapay/bıktırıcı şekerli sedir ağacı kombosu, sinir bozucu şekilde, popüler ana akım parfümcülük sektörünü sarıyor. Modern şekerli, aromatik, metalik turunçgilli, jenerik ve sıkıcı erkek parfümlerinin kötü bir devamı Bad Boy. Yenilik yok, ilginçlik yok, kalite yok, performans yok, ne var bilemiyorum. Sanırım markaların amacı 12-22 yaşındaki erkekleri tavlamak bu tür parfümlerle.

Bad Boy’un koku formu o kadar tanıdık ki… Azzaro – Wanted, Paco Rabanne – Incivtus/Pure XS, Versace Pour Homme Dylan Blue, Yves Saint Laurent – Y Pour Homme, Acqua di Gio Absolu, yeni Givenchy – Gentleman parfümlerinin sıradan karışımı denebilir Bad Boy’a. Tabii aynı zamanda bu popüler parfümlerin de doğal rakibi kötü oğlan. Kimi kullanıcılar 1 Million’a benzetmiş ama bence büyük benzerlik yok aralarında. 1 Million çok daha güzel kokusal anlamda.

Burnum her kullanımda kakaoyu aradı ama pek başarılı olamadı ne yazık ki. Kakao varsa da tonka fasulyesinin ağırlığı altında ezilmiş büyük ihtimalle. Bad Boy’u kıyafetlerim üzerinde koklarken bir taraftan da çamaşır yumuşatıcılarının o garip aroması aklıma geliyor.

Daha da bahsedecek tarafını bulamadığım Bad Boy, EDT formunda. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı güçlü değil. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerine uyacağını düşünüyorum. Çok sıkmamak kaydıyla serin yaz akşamlarında da fena olmaz.

Koku Güzelliği:10/4

26 Ocak 2020 Pazar

Prada – La Femme Intense (2017)

Prada’nın 2016 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü La Femme’den bir yıl sonra La Femme Intense raflardaki yerini aldı. Artık alıştığımız ana parfümden kısa süre sonra Intense versiyonun çıkarılması furyasına Prada’da katılmış oluyor yavaş yavaş. 2016 çıkışlı ilk La Femme ilgi görmüştü kadınlardan. Intense ile şansını arttırmak istiyor anlaşılan Prada.

Kendi internet sitesinde La Femme Intense için “çiçeğin kapsamlı keşfi” cümlesi vurgulanmış. Sümbülteber, ylang ylang ve paçuli notaları tanıtımda öne çıkarılmış. Bir de frangipani teması ön sırada yer bulmuş kendisine.

La Femme Intense’in açılışı tatlı modern çiçekler ve meyvelerle gerçekleşiyor. Muhtemelen frangipani ilk saniyelere ferah olmayan tropikal tat veriyor. Başlangıcı yüksek kaliteli ve pürüzsüz değilse de kötü demek haksızlık olur. Orta bölümde lezzetli mayhoş meyveler kendisini daha çok gösteriyor. Sütsü ve vanilyamsı verilmeyen ylang ylang çiçeği orta notalarda kompozisyona ekleniyor. Orta kısım ferah olmayan, sıcak meyveli-çiçeksi tarzda ilerliyor. Sonlarda aynı yapı devam ediyor. Kapanışta kadifemsi feminen paçuliyle teninize veda ediyor.

La Femme Intense hiç şüphesiz modern, meyveli-çiçeksi kadın parfümü. Genel tarzı genç kız kokusu gibi olmayabilir. İçeriğindeki ekşimsi meyveler (erik olabilir) ve kadınsı çiçekler (sümbülteber, ylang ylang ve frangipani) onu standart feminen tarafa çekiyor. Kokusal anlamda çok yaratıcı ya da sıradışı değil. Bu tür parfümlerin tipik örneklerinden birisi denebilir. Herkesin sevebileceği, etrafa dişil mesajlar veren, yapaylık sınırındaki yapısı rafine bir deneyim vaat etmiyor. Onun amacı, pazardaki olgun meyveli-çiçeksi rakipleriyle boy ölçüşebilmek. Bu anlamda benim açımdan çok ilgi çekici değil.

Intense furyasında bir başka ilginç durumsa parfümlerin kokularının ismi gibi keskin veya yoğun olmaması. Birçok ünlü marka ana parfümlerin ardından Intense versiyonu piyasaya sürüyor fakat kokuları çoğu zaman güçlü veya keskin değil. La Femme Intense’de de bu durum görülüyor. EDP olmasına rağmen etrafa yayılımı güçlü değil. Kalıcılığı ise yeterli.

La Femme Intense, soğuk-serin mevsimlerin kokusu gibi duruyor. Özellikle orta kısımdan sonra sıcak hale gelen kokusunu yaz sıcaklarında iyi tepkiler vermeyebilir. Serin sonbahar ve soğuk kış mevsiminde denemenizi öneririm. Bazı kullanıcıların Black Orchid’e benzetmelerini ise pek anlayamadım. Ayrıca Coco Mademoiselle’ye benzetilen La Femme Intense’de o kadar ağır ve bıktırıcı kuru çiçeksilik hissetmedim neyse ki.

Kokusunu son yılların parlayan burunlarından Daniela Andrier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

19 Ocak 2020 Pazar

Xerjoff – More Than Words (2012)

Başarılı İtalyan niş parfümevi Xerjoff’u kimse tutamıyor. 2007 yılında parfüm üretimine geçen Xerjoff’un 2020 yılının ilk günlerinde toplamda 110’dan fazla esere imza attığını görüyoruz. Ortalama her sene on civarında parfüm üreten niş marka azdır. Xerjoff, parfüm koleksiyonunu giderek büyütüyor. Bu durum markanın dünya çapındaki bilinirliğini arttırıyor.

2012 yılında Join The Club isimli seriyi hayata geçirdi Xerjoff. On parfümden oluşan ilk Join The Club parfümleri, bugün itibariyle on üç kokudan oluşuyor ve Xerjoff’un bazı popüler parfümlerini de bünyesinde barındırıyor. More Than Words parfümü kısa sürede markanın yıldızlarından birisi oldu. Xerjoff’un internet sitesinde More Than Words’un edebiyat tutkusu ve içsel vizyonlarını vurgulamak için kelimelerin sanatsal cazibesini paylaşan yazarlar ve şairler için tasarlandığından bahsedilmiş. Parfümün isminin kelimelerden daha ötesi anlamına gelmesi ve resmi tanıtımdaki “Şiir Kulübü” vurgusu, kokusal entelektüalizmi vaat ettiği izlenimi veriyor.

Parfümün açılışı lezzetli ve yüksek kaliteli mayhoş kırmızı meyveler ve öd ağacı-gül temasıyla gerçekleşiyor. Üst notalardaki meyveler ne olabilir? Ahududu, kremsi vişne, tatlı menekşemsi kiraz veya iris çiçeğine bulanmış yaban mersini olabilir. Başlangıçtaki notaların ne olduğu konusunda kararsızım ama açılışının güllü lokumlara benzediğini söyleyebilirim. Orta kısımda lezzetli, tatlı, modern meyvemsi gül-öd ağacı temasına geri planda sıcak baharatlar ekleniyor. Orta bölüm büyük değişim göstermeden devam ediyor. Sonlarda meyvemsilik azalırken gül ve öd ağacı temasını rafine şekilde tamamlayan reçineler, kapanışta noktayı kokuyor.

More Than Words, arabik olmadan modern davranan, lükste sınır tanımayan gerçeküstü gül-öd ağacı kokusu desem abartmış olur muyum bilemiyorum. Pierre Montale’nin bizi alıştırdığı onlarca öd-gül temalı parfümünde ana eleman kuru, yapay, çamaşır suyunu anımsatan garip bileşimdir. Xerjoff ise öd ağacının o zorlayıcı baskın problematiğini farklı yöntemle yumuşatıp, çözmüş: Kremsi çiçekler (menekşe ve iris), lezzetli kırmızı meyveler (böğürtlen veya kiraz veya her neyse), sıcak ve gerçekçi gül. İşte More Than Words’un bu kadar sevilmesinin sebebi muhtemelen bu sıfır bilinmeyenli denklem.

İlk denediğim andan itibaren kendisini sevdirebilen harika gül aroması, Michelin yıldızlı restoranda sunulan güllü füzyon tatlılar kadar özenli ve duyusal açıdan çekici. Xerjoff, öd ağacının acımsı ve ilacımsı etkisini iris-menekşe benzeri çiçeklerin şekerli örtüsüyle gizlerken, gülün esansiyel-yağlı-Ortadoğulu tavrını gizemli meyvelerle dizginlemiş. Ortaya hem doğulu hem batılı, kullanımı/sevmesi kolay, çarpıcı, yüksek kaliteli eser çıkarmış. İşin daha da güzel tarafı performans anlamında gayet iyi iş çıkarıyor More Than Words.

Günümüz modern dünya Homo Sapiens’i (wikipedia’ya göre ortalama bir insanın yaşam süresi 79 yıldır, en fazla 45 km/sa hızında koşabilir, erkeğinin boyu 1,7, kadının boyu 1,6 metredir), herşeyin daha çoğunu ister ve insanların isteklerinin sınırsız olduğunu iktisada giriş dersinin ilk temel cümlesiyle öğreniriz. More Than Words, hem kalıcılık/inatçılık hem de etrafa yayılım anlamında gayet dirençli. EDP formunda ama Extrait rakipleriyle mücadele edebilecek cesarete sahip gibi. Onun, hep daha fazla kalıcılık ve bir metre etraftaki herkesin burnunu paralize edebilecek verim isteyen parfümseverler tarafından takdir edileceği düşünülebilir.

Xerjoff’un parfümlerinin korkutucu şekildeki yüksek fiyatlarına değineyim mi emin değilim. Eğer bir sanat eserinin maddi değeri önemli değil diyorsanız More Than Words’u alabilirsiniz. Kimi lüks mağazalarda, bir aylık asgari ücretin bedeline satılan Xerjoff parfümlerinin fiyatını abartılı bulursanız da sizi suçlayamam. Eğer eşinizin kredi kartıyla ondan habersiz bir şişe Xerjoff parfümü aldıysanız, kart ekstresini ona bir adet aspirin ve dil altı kalp ilacını verdikten sonra göstermenizi önerebilirim.

Uniseks olarak pazarlanıyor More Than Words. Kimi kullanıcılar onu kadınsı bulurken bazı parfümseverler de erkeksi bulmuş. Bu da onun doğru yaptığını ve tam bir uniseks olduğunu onaylıyor. Soğuk günlerin, serin çöl akşamlarının, havanın açık olduğu, güneşin parladığı ama buz gibi ayazın olduğu gündüzler için uygun More Than Words. Nemli ve sıcak yaz mevsiminde denemek isteyeceğimi sanmıyorum.

More Than Words’ü Chris Maurice tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

14 Ocak 2020 Salı

Thierry Mugler – Pure Tonka (2016)

2018 yılının kasım ayıydı muhtemelen. Karşıma ansızın çıkan Karmaşa’nın ilerleyen zamanlarda hayatım için hoş bir sürprize dönüşeceğini tahmin bile edemezdim. İnsanın bazen hayatının akışını kadere bırakmanın rahatlığıyla geçirdiği dönemler olur. Benliğimizin üzerindeki ruhani gücün konforlu yumuşaklığına teslim oluruz. Belki fazlasıyla yalnızsınızdır tek başınıza yaşadığınız evinizde başınızı yastığa koyarken, belki de hayal ettiğiniz şeylerin bir türlü gerçekleşmemesinin yorgunluğuyla tefekküre verirsiniz kendinizi…

2016 yılındaysa Thierry Mugler’in bir başka “Pure” isimli parfümü çıktı. Pure Malt ve Pure Havane’nin başarısının ardından parfümseverlerin merakla beklediği seriye dönüşen “Pure” isimli delikanlıların son örneği Pure Tonka oldu. Pure Tonka, isminden de anlaşılacağı üzere tonka fasulyesi notasını öne çıkarmış tanıtımında.

Thierry Mugler’in internet sitesinde oryantal gurme olarak sınıflandırılmış Pure Tonka. Resmi tanıtımında ferah lavanta ve biberiyenin, tonka fasulyesi ve gurme baharatlarla karışımından oluştuğu vurgulanmış. Yine kendi sitelerinde açıklanan notalarında bir sürpriz var: Kapuçino.

Pure Tonka’nın açılışı tatlı, lezzetli, koyu çikolata ve lavantayla gerçekleşiyor. İlerleyen dakikalarda lavantaya biberiye de ekleniyor. Başlangıcı çikolatalı lavanta gibi denebilir. Orta kısma geçildiğinde başlangıçtaki tatlılık ve çikolatamsı hissiyat devam ediyor. Orta notalarda bitter çikolatadan ziyade vanilyamsı sütlü çikolata efekti verilmiş. Orta bölümde dumansı kuru tütün hiç beklemediğim şekilde kendisini gösteriyor. Arka planda A Men parfümlerinin değişmez üyeleri koyu paçuli ve vanilya yerini alıyor. Sonlarda çok güzel vanilyalı paçuli yoluna devam ediyor.

Pure Tonka, ilk saniyelerden itibaren serinin diğer parfümlerini çağrıştırıyor. A Men, Pure Malt ve Pure Havane’nin karışımı gibi davranıyor. Başlangıcı A Men’i andırırken, orta kısımda karşıma çıkan tütünde Pure Havane esintileri var sanki. Bu tarz kokuları sevdiğim için Pure Tonka’yı oldukça beğendim. Genel olarak düz çizgide ilerlediği ve fazlaca değişim geçirmediği söylenebilir.

Pure Tonka, kardeşleri gibi koyu, karanlık, gotik bir sütlü çikolata, kahve, vanilya ve paçuli merkezinde dolaşıyor. Lavanta, biberiye ve tonka fasulyesi ikinci planda kalmış sanki. Açıklanan notalarındaki kapuçino temasıysa ara ara burnunuza geliyor. Eğer siz de benim gibi A Men ve Pure serisi parfümlerini seviyorsanız, sağlam bir seçeneğiniz daha oldu.

Pure Tonka’yı kullananlar ağırlıklı olarak onu üç parfüme benzetmiş. Rochas Man, New Haarlem ve Tobacco Vanille’ye benzetilen Pure Tonka bu parfümlerden en çok New Haarlem’e benziyor bence. New Haarlem’deki o dolgun ve güçlü acımsı kahve-kakao aroması, Pure Tonka’yı andırıyor. Tobacco Vanille ile büyük benzerlik taşımıyor. Thierry Mugler’in parfümlerinden ise klasik A Men’e yakın duruyor.

Pure Tonka’yı kimler kullanır? Yalnızlığının hafiflemesine ihtiyacı olan, geceleri uyumadan önce hayaller kuran, kokular dünyasında araştırma yapmayı seven sosyologlar veya psikologlar kullanabilir. Bir kadının kahramanı olduğunu bilen veya bir kadın tarafından gururla izlenen erkekler onu üzerinde taşıyabilir.

EDT formundaki Pure Tonka’nın performansı harikalar yaratmıyor. Klasik A Men ve Pure Malt kadar kalıcılığı yüksek değil sanki. Etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Tam bir kara kış parfümü. Ilık sonbaharda bile ağır kaçabilir. Kokusunu Thierry Mugler için birçok parfüme imza atmış Jacques Huclier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

9 Ocak 2020 Perşembe

Avon – Treselle (2003)

Avon’un 2003 yılında reklam kampanyalarıyla dünya pazarlarına sunduğu kadın parfümü Treselle, oldukça beğenilmişe benziyor. Her ne kadar Avon’un sürekli yeni parfümler üretme stratejisi uyguladığını bilsek de Treselle, iz bırakan Avon’lardan olmayı başardı denebilir. Onlarca yeni parfüm piyasaya sürerken bir o kadarının da üretimini bitiren Avon, şüphesiz küresel reflekslerle hareket ediyor.

Treselle’in feminen, kendine güvenen ve ne istediğini bilen kadınların parfümü olduğunu öğreniyoruz pazarlama cümlelerinden. Çiçeksi gruba dahil edilebilecek Treselle’nin açılışı saf ve pürüzsüz çiçeklerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında lotus bulunuyor. Muhtemelen lotus çiçeğinden gelen ilk saniyelerdeki sucul çiçekler kaliteli denebilir. Orta kısımda benzer çiçeksilik devam ediyor. Hafiften sabunsu çiçeklere eklenen yasemin ve zambak, onun kadınsı ve taze karakterini pekiştiriyor. Sonlarda çiçeklere eklenen misk, klasik kadın parfümü kıvamında devam ediyor.

Treselle, sabunsu ve ilkbahar çiçeklerini merkeze almış gibi duruyor. Ferah ve sucul sayılabilecek beyaz çiçek buketi onun sakin ve huzurlu tarafını yansıtıyor. Evet, bu parfüm size dinginlik, uyum, sadelik ve huzur veriyor. Basit ve mütevazı kokuyor, burun tırmalayan detaylar barındırmıyor, kullanan çoğu kadının ruhundaki kimi köşelere dokunacak gibi davranıyor.

Biliriz ki Avon parfümleri fiyatlarının oldukça uygun olması bakımından çoğu zaman koku endüstrisinde biraz küçümsenir ne yazık ki. Burada sanırım, “ucuz olan parfüm kalitesizdir” algısı büyük rol oynuyor. Bu kural zaman zaman geçerli olabilir fakat bazı Avon parfümleri fiyatlarından çok daha iyi kokuyorlar. Treselle, onlardan birisi olabilir.

Treselle, kendi segmentindeki rakipleri arasında kaliteli sayılabilecek bir parfüm. Çiçekler fazlasıyla derin veya sıradışı değil. Düz çizgide ilerliyor ve hemen hemen hiç değişmiyor. Bu durum çoğu Avon parfümünde karşımıza çıkıyor. Performans anlamında da Treselle şöhretli ana akım markaların gerisinde kalıyor.

Bir parfümü hem iyi yönleriyle hem de kötü yönleriyle değerlendirmek gerekiyor. Treselle’de iyi yönler de var, tatmin edicilikten uzak taraflar da mevcut. Oldukça uygun fiyatlara satılan Avon’lardan mucizeler beklememek gerektiğini söyleyebilirim. Treselle’nin de zaten bu mütevazı kokusuyla öyle iddialı sularda yüzmeye niyeti yok anlaşılan. Onun amacı saflığı ve beyazı simgeleyen taze, ıslak çiçek buketi kokusu sunmak belki de. Eğer amacı buysa başarılı sayılabilecek şekilde yerine getiriyor.

Treselle’nin kokusunu iki ünlü parfümör Alberto Morillas ve Ilias Ermenidis birlikte tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı yüksek değil. Her yaştan hanımefendilere uyum sağlayacaktır. Ilık ilkbahar dönemine yakın duruyor kokusu.

Koku Güzelliği:10/5

4 Ocak 2020 Cumartesi

Faberge – Brut (1964)

1800’lü yıllarda mücevher işiyle ilgilenen Faberge ailesi, 1930’lı yıllara gelindiğinde ilginç durumla karşılaştı. 1937’de Rus kökenli Amerikalı tüccar Sam Rubin, parfüm işi yapmaya başladı. Sam Rubin’in arkadaşı Dr. Armand Hammer’in (kendisi Lenin’in özel izniyle Sovyetlerin ilk yabancı imtiyaz sahibiydi) önerisi üzerine ürettiği parfümleri markalaştırmaya karar verdi. Sam Rubin parfüm markasının ismini Faberge Inc olarak belirledi.

Tabii bu isme, ilerleyen zamanlarda mücevher işiyle uğraşan Faberge ailesinden itiraz geldi. Kendi mücevher markası isminin habersiz olarak parfümde kullanılmasını istemediler. Sam Rubin ve Faberge ailesi anlaşma yoluna gittiler. Sam Rubin yirmi beş bin dolar karşılığında Faberge ailesinden isimlerini sadece parfümlerde kullanmak için yasal izni aldı. Böylece Faberge parfüm markası doğdu.

Faberge’nin en önemli parfümü şüphesiz erkekler için üretilen Brut idi. 1964 yılında piyasaya sürülen Brut, kısa sürede memleketi Amerika’da büyük satış rakamlarına ulaştı. Sonrasında dünyaya pazarlanan Brut, küresel çapta adeta fenomene dönüştü. Amerikan parfümleri arasında Old Spice ve Brut’un ayrı yere sahip olduğunu çoğu kokusever bilir.

“Erkeğin esansı” sloganıyla maskülen tarafını açıkça ilan eden Brut’un açılışı eski bergamot, aromatik otlar (ağırlık fesleğende) ve anasonla gerçekleşiyor. Bu oldukça tanıdık aroma, daha sonra birçok parfümde tekrarlandı. Orta kısımda buruk otlar ve anasona lavanta ekleniyor. Başlangıcıyla paralel devam eden orta kısımdan sonra alt notalar geliyor. Kapanışta sandal ağacı ve miskin daha etkili olduğunu söyleyebilirim.

Brut, sahip olduğu slogana uyum sağlıyor ve erkeksi tarafını hissettiriyor. Tozlu, nostaljik anason ve lavanta kokunun ana hattını oluşturuyor. Bu iki öğeye ikincil derecede ekşi-buruk otlar ve baharatların eşlik ettiğini sanıyorum. Parfümün geneli aromatik organik kimyasal bileşiğe benziyor. Tanımlanması ve adlandırması zor koku formu diğer taraftan da o kadar bilindik ki…

Brut ve Old Spice için kimileri baba kolonyası bazıları da berber dükkanı kokusu diyor ki haklılar. Çoğu baba Old Spice ya da Brut’un traş sonrası kolonyalarını kullanmıştır. Diğer taraftan da bazı erkek berberlerine girildiğinde bizi pudramsı anlatması zor koku karşılar. Brut o kokuyu da andırıyor. Düz çizgide ilerliyor, pek değişmiyor. Kalite anlamında burun tırmalamasa da güncel versiyonun biraz içinin boşaltılmış olduğu anlaşılıyor.

Brut’un iki farklı şişesi var. Birisi benim kullandığım gri ve kare şeffaf şişe. Bu şişedeki kokunun eski egzotik ve çarpıcı Brut kolonyasıyla çok ilgisi kalmamış. Eski sert, erkeksi ve dolgun Brut’un sulandırılmış, seyreltilmiş, günümüz haline uyarlanmış hali diyebilirim kare şeffaf şişe. İlerleyen yıllar ve markanın birkaç defa el değiştirmesiyle eski kokusundan uzaklaşmış ne yazık ki Brut. Kokusu zaman zaman traş köpüklerini veya ucuz deodorantları andırıyor. Bir daha ki sefere uzun mavi dökme şişedeki versiyonu denemeliyim.

Brut kokusal olarak hem Rive Gauche Pour Homme’ye hem de Penhaligons – Sartorial’a benziyor. Eğer Brut’u seviyorsanız fakat çok daha kaliteli versiyonunu arıyorsanız o zaman Sartorial iyi seçenek diyebilirim. Brut 1970’li yıllardan kalma modası geçmiş ve eski kokarken, Sartorial onun daha güçlü ve 1990’larda güncellenmiş genç kardeşi gibi denebilir.

Brut’un hiçbir parfüme benzemeyen sıradışı çarpıcı kokusu tabii ki ünlülerin de ilgisini çekmiş. Elvis Presley, Arnold Schwarzenegger, Jon Bon Jovi, Sean Bean gibi ünlülerin Brut kullanıcısı oldukları belirtilmiş.

EDT formunda Brut. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı düşük denebilir. Yirmi beş yaş üzeri erkeklere önerebilirim. Her mevsim kullanılabilecek kokusu sadece yaz sıcaklarında ağır kaçabilir. 1964 yılında Karl Mann tasarlamış kokusunu.

Koku Güzelliği:10/5