31 Aralık 2020 Perşembe

Lalique – Encre Noire A L’Extreme (2015)

Lalique’nin 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Encre Noire’nin oldukça başarı kazandığını söyleyebiliriz. Yeni nesil modern parfümlerin koku trendleriyle ilgisi olmayan, özgün ve kaliteli Encre Noire, çoğu parfümseverin dolaplarını süslüyor. Encre Noire’nin başarısının ardından devam parfümleri gelmeye başladı. 2015 yılında parfümcülük sektöründe alıştığımız olay gerçekleşti. Asıl parfümün Extreme (çoğu zaman Intense ismi veriliyor) versiyonu Encre Noire A L’Extreme raflardaki yerini aldı.

Lalique’nin internet sitesinde A L’Extreme için şunlar söylenmiş: “Encre Noire A L’Extreme, 2006 çıkışlı ilk Encre Noire’nin koku ifadesini sınırlarına kadar zorlar. Daha güçlü, daha zengin ve daha da şehvetli olan bu kokunun odunsu yoğunluğu, Encre Noire erkeğinin kişiliğinin büyüleyici yeni yanını ortaya koyuyor. Erkeksi ve şehvetli. Zarif ve sofistike. Eşsiz ve baştan çıkarıcı.”

A L’Extreme’in açılışı yüksek kaliteli odunsular ve geri planda bir parça bergamotla gerçekleşiyor. Koyu ve derin sayılabilecek üst notalar kuru ve vetiver kıvamında denebilir. Başlangıcı harika A L’Extreme’in. Orta kısımda ağaçsılığa köksü vetiver ve ıslak-nemli tütsü ekleniyor. Başlangıcıyla benzer gerçekleşen orta bölümü de çok güzel. Sonlarda derin odunsu yapı, tenden ayrılana kadar size eşlik ediyor.

A L’Extreme, dumansı ağaç-vetiver temasını merkeze almış. Bana göre parfümün ana oyuncusu köksü ve nemli vetiver. Hem kullanması ve sevmesi kolay hem kadınlar onu seviyorlar hem ağaçsı tütsü sayesinde erkeksi hem de koyu dumansı tarafıyla oldukça gizemli kokuyor.

Encre Noire’e tabii ki çok benziyor A L’Extreme versiyonu. Klasiğin daha kaliteli ve daha derin hali gibi denebilir A L’Extreme. Encre Noire’deki dumansı koyu-karanlık hava Extreme’de de mevcut. İki parfüm de aristokratik derecede lüks, mesafeli ve soğuk kokuyor. Diğer taraftan dumansılığın etkisiyle mistik ve meditatif de hissettiriyor. Encre Noire serisinde gerçekten iyi iş çıkartıldığı açık. Eğer Encre Noire ile A L’Extreme arasında seçim yapacak olsaydım tercihim tabii ki A L’Extreme olurdu.

Bu nefis parfüm, uygun fiyatlara alınabilecek, piyasadaki en iyi eserlerden birisi. Günümüzün birbirinin benzeri şekerli baharatlı, tonka fasulyeli erkek parfümlerinden tarz-tavır anlamında keskin şekilde ayrılıyor ve kendisine tamamen farklı, erkeksi yol seçiyor.

Eau de Parfum formundaki A L’Extreme’nin kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı ilk patlama dışında güçlü değil. Abisi Encre Noire, EDT olmasına rağmen çok daha güçlü ve saldırgandı. Extreme versiyonu biraz daha yumuşak başlı denebilir. Sonbahar-kış dönemi için daha uygun olacaktır. Kokusunu başarılı parfümör Nathalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

26 Aralık 2020 Cumartesi

Amouage – Silver Man (2002)

Amouage’nin 2002 yılı çıkışlı Silver Man’i, şöhretli ve gösterişli Amouage’lerin gerisinde kaldığı söylenebilir. Silver hakkında konuşulan genel durum, 1998 çıkışlı Gold Pour Homme’ye benzerliği üzerinde yoğunlaşıyor. Guy Robert imzalı Gold Pour Homme, yoğun ve keskin pudramsı, kullanması zor parfüm olarak zihnimde kalmıştı. Silver’ı ise Gold’un daha kullanılabilir hali olarak görenler mevcut.

Silver Man’in ilk saniyeleri ferah olmayan yoğun yağlımsı turunçgillerle gerçekleşiyor. Amouage tarafından açıklanan üst notalarında erik, bergamot, mandalina ve portakal çiçeği bulunan Silver Man’in ilk saniyeleri dolgun arabik erik-portakal çiçeği ekseninde gerçekleşiyor. Tatlı ve pudralı denebilecek meyvemsi-turunçgilli hissiyat orta bölüme de sarkıyor. Orta kısımda nötr çiçekler bizi karşılıyor. Yine yağlımsı gül, yasemin ve diğer çiçekler kadınsı değil. Orta bölümde miskten kaynaklanan hayvansı hissiyat partiye katılıyor. Zengin ve derin orta bölüm Amouage kalite standartlarını taşıyor. Sonlarda bir parça sakinleşiyor ve silik odunsularla tenden ayrılıyor.

Karşımızda Umman-Arap-Ortadoğu koku temasını önümüze süren bir parfüm var. Silver Man, ismindeki gümüş-metalik mesajı kokusal anlamda ara ara yansıtıyor. Kıyafet üzerinde bazen metalik koktuğuna şahit oldum. Ten üzerindeyse çok daha derin, duyusal ve geleneklere bağlı esansla karşılaştım. Silver Man, 2000’li yılların başında doğmasına rağmen, daha 1970-1980’li yılların hayvansı-tozlu-çiçeksi şiprelerine öykünmüş gibi duruyor. 2000’li yılların bolca şekerli baharatlı oryantallerine benzemiyor. Onun mesajı meyveli-çiçeksi-tozlu şipre üzerinden gerçekleşiyor.

Bu haliyle tabii ki herkese hitap etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Özel Amoauge kullanıcıları Silver Man’in ne demek istediğini anlayacaktır. Onu kullandığınızda etrafınızdan övgüler alamayacağınız gerçeğini göz ardı etmeyin. Eğer parfümleri başkalarından övgü alma aracı olarak görüyorsanız zaten Silver Man ile yollarınız ayrılacaktır. O, özel, farklı, sanatsal ve geçmişe öykünen bir bedevi gibi.

Başlangıcı ve orta kısmı gösterişli davranan Silver Man’ın sonları biraz özensiz gibi. Yine de bu haliyle sıradışı erkek parfümü denemek istiyorsanız sizi bekliyor. Eau de Parfum formunda, kalıcılığı yeterli, ilk saniyeleri biraz ağır, ilerleyen dakikalarda sakinleşiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

22 Aralık 2020 Salı

Jean Paul Gaultier – Classique Essence de Parfum (2016)

Jean Paul Gaultier’in Puig ile işbirliğinin sonucu dünyaya gelen Classique Essence de Parfum, isminden ve şişesinden anlaşılacağı üzere 1993 yılı çıkışlı ünlü kadın parfümü Classique’in devam kokularından birisi. Gaultier’in Classique isminde artık sayamayacağımız kadar çok devam parfümü var ve Essence de Parfum, bu karmaşada kendisine yer bulmaya çalışıyor.

Essence de Parfum’ün açıklanan notalarına baktığımızda ilginç bir öğe karşımıza çıkıyor: Krem şanti. Harika tatlılarda kullanılan krem şanti temasını bu parfüme dahil etmiş Jean Paul Gaultier.

Classique Essence de Parfum’ün ilk saniyelerinde pudralı/sabunsu tatlı turunçgiller ve vanilya bulunuyor. Turunçgiller anlamında çok güzel portakal çiçeği kullanıldığını görüyoruz. Açılışı gayet güzel ve modern denebilir. Orta kısma geçildiğinde tatlı yapı devam ediyor. Etkisi artan lezzetli vanilyaya, bu sefer beyaz çiçekler ekleniyor. Yasemin ve vanilya merkezli orta kısımda vanilya daha büyük yer tutuyor. Sonlarda büyük değişim yok. Çikolatamsı vanilya kapanışa damga vuruyor.

Kokusal anlamda 2012 yılı çıkışlı Roberto Cavalli – Signature’ye benziyor ama ondan daha kaliteli ve başarılı. Kremamsı vanilyanın verilişi Tom Ford – Noir Extreme/Noir Pour Femme’yi çağrıştırıyor. Classique Essence de Parfum, harika modern-lezzetli-tatlı-vanilyalı parfümlerden birisi gibi hissettiriyor. İlginç bir şekilde 1993 yılı çıkışlı ablası Classique’yle büyük benzerlik taşımıyor.

Son yıllarda bu tarzda onlarca parfüm piyasaya sürülüyor fakat çoğu oldukça kalitesiz ve yapay kokarken, Essence de Parfum rakiplerinin arasından sıyrılıyor. Eğer La Vie Est Belle, Prada – Candy, Black Opium gibi parfümleri seviyorsanız, onlardan çok daha iyisini Essence de Parfum size verebilir.

Eau de Parfum formundaki parfümün kalıcılığı kıyafet üzerinde gayet iyi. Ara ara kabanımdan burnuma gelen yumuşacık portakallı, baharatlı vanilya, etrafa yayılım anlamında saldırgan değil. Çok değişim göstermediğini ve sıradışı forma sahip olmadığını söyleyebilirim. Kadınsı tarafı önde olsa da Tom Ford Noir Extreme’i erkek parfümü olarak görüyorsak, Essence de Parfum’ü de erkekler kullanabilir.

Tam bir soğuk kış mevsimi parfümü. Kokusunu Daphne Bugey tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

17 Aralık 2020 Perşembe

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

“Çocukken büyükannemle kiliseye gittiğimde duyduğum tütsü kokusunu arıyordum ve o kokuyu yaratmak istedim.” Giorgio Armani’nin Pantelleria’daki çocukluk anıları, Bois d’Encens isimli parfümün hayata geçmesine vesile olmuş. Giorgio Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in, 4.000 yıl önce Mısırlılar tarafından yaratılan, dünyadaki bilinen en eski parfüm Kifi’nin gizeminin yeniden doğuşuna vurgu yapması enteresan.

Yine Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in mistik ve baştan çıkarıcı olduğu belirtilmiş. Ayrıca serin, keskin ve spritüel koktuğu söylenmiş. Giorgio Armani’nin her gün kullandığı parfüm olarak da adı geçirilmiş. Bois d’Encens’in ilk saniyeleri kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Tatlılık bulunmayan biber-karabiber ikilisine, odunsu ana gövde eşlik ediyor. Açılıştaki çam ağacını andıran yüksek kaliteli odunsuluk ve baharatların uyumu muazzam. İlerleyen saatlerde baharatların geriye çekilmesiyle odunsu yapı daha da öne çıkıyor. Reçinemsi, talaşı andıran ağaçsılığa tütsü ekleniyor. Kapanışa kadar tütsü-sedir/çam ağacı benzeri tema devam ediyor.

Bois d’Encens, hemen hemen her dinde (semavi olsun ya da olmasın) uhrevi bir koku olarak anılan tütsüyü merkeze almaya çalışmış. Zaten parfümün isminden tütsü yorumu olduğunu anlıyoruz. Kokunun içine girdiğimizde bizi dinsel mistisizm değil de doğasal törensellik karşılıyor. Bois d’Encens dumansı sayılabilecek tatlı olmayan kuru tütsüye gönderme yaparken, daha çok odunsu-ağaçsı kokmayı başarıyor. Bana kalırsa ana yapı sedir-çam ağacı efekti veren odunsulukta. İkinci başrolde tabii ki tütsü var. Üçüncü öğe ise başlardaki karabiber formu.

Bois d’Encens, mükemmel kalitedeki odunsu-tütsü tarzını baştan sona kadar, büyük değişim göstermeden sürdürüyor. Tekdüze ilerlese de ağaçsılığın ve tütsünün verilişindeki gerçekçilik, onu rahatlıkla sanat eseri katına yükseltiyor. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en iyi tütsü-ağaç kombinasyonlarından birisine sahip.

Günümüzün modern parfümlerinde bolca kullanılan tatlı-şekerli aroma burada yok. Bu zamansız parfüm, üstlerinden reçineler akan çam ağaçlarıyla dolu ormanının içinde yakılan tütsü gibi kokuyor. Hatta ahşap atölyesinde sağa sola savrulmuş yeni kesilmiş talaş parçaları gibi de hissettiriyor.

Çoğu yorumcu Bois d’Encens’i Comme des Garçons – Avignon-Kyoto gibi tütsü merkezli parfümlere benzetirken, ben Clive Christian – V For Men, Comme des Garçons 2 Man ve üretimi bitirilen harika Gucci erkek parfümü Gucci Pour Homme tarzına yakın buldum.

Bu enfes parfümün ne yazık ki birkaç küçük kusuru var. Eau de Parfum olmasına rağmen performansı çok zayıf. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça düşük ki, çoğu kişi eleştirisini bu temele dayandırıyor. İkinci olaraksa Luca Turin’in de dediği gibi bir şişesinin fiyatının oldukça yüksek seviyelerde gezinmesi. Her ne kadar Armani Prive serisinin böylesine yüksek fiyatlara satılmasına alışkınız ama 100 ml şişenin 290 dolarlık etiketi, dünya standartları için bile fazlasıyla abartılı denebilir.

Söz Luca Turin’den açılmışken, onun Bois d’Encens ile ilgili yazdığı güzel yorumuna da yer vereyim: “Armani’nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini ara sıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d’Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice’deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander’ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d’Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d’Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”

Sonbahar-kış dönemine uygun olabilecek kokusunu Michel Almairac tasarlamış. Bois d’Encens’in, 2006 yılında “en iyi erkek niş parfümü” dalında ödül aldığını küçük bir not olarak ekleyeyim.

Koku Güzelliği:10/8.5

7 Aralık 2020 Pazartesi

Serge Lutens – La Fille de Berlin (2013)

2013 yılında, niş parfüm raflarına eklenen kırmızı sıvıya sahip bir parfüm, isminde batılı başkente vurgu yapmasıyla dikkat çekti. Doğuya özlem duyan bir mistiğin yani Serge Lutens’in, parfümünün isminde Berlin’e yer vermesi ve kokusunun gül temasına sahip olması, 2020’li yılların niş kokular sektöründe şaşılası durum olarak görülebilir. Tarihe not düşmek babında, zamanın bu dilimde bir parfüm gül kokuyorsa onu niş markalar hemencecik Doğu-Ortadoğu-Arap yarımadasıyla kolayca pazarlayabilir. Oysa Serge Lutens, parfümünün ismini Berlin Kızı olarak belirliyor.

Parfümün tanıtımında bu kızın dikenli güle benzediğini öğreniyoruz. Uçlara doğru giden bir kız portresi bile çiziliyor. Anlayacağımız üzere Berlin şehrini ve bir kızı merkeze alan tanıtımıyla La Fille de Berlin’in kadın kullanımına göz kırptığını varsayabiliriz.

La Fille de Berlin’in ilk saniyeleri canlı gül ve baharatlarla gerçekleşiyor. Kıpkırmızı gerçekçi güle eşlik eden baharatların harika sonuç verdiği ilk dakikalarda ortaya çıkıyor. Orta bölüme doğru baharatlar geri çekilirken gülün rolü değişmiyor. Sabunsuluğa evrilen güle, orta kısmın sonlarına doğru paçuli ekleniyor. Yeşil sayılabilecek tozlu, hüzünlü paçuli sonlarda yönetimi eline alıyor. Bohem davranan ve köksü kokmayan paçuli, tatlılık anlamında azla yetiniyor.

Serge Lutens’in klasik şeffaf şişelerinin içerisinden görülen La Fille de Berlin’in sıvısı pembeye yakın kırmızı denebilir. Bu renkten parfümün gül merkezli olduğu ilk izlenimi çıkartılabilir. Başlangıçta koyu ve baskın-dolgun kırmızı gül kokusuyken, sonlarda gülün solup gitmesi ve paçulinin ortaya çıkması gerçekten enteresan. Bay Lutens bize La Fille de Berlin’de ilkbaharda açan bir gülün, sonbaharda buruk paçuliye dönüşmesini mi sunmak istiyor? İyi de burada Berlinli kızın yeri nerede?

Serge Lutens bizi ilk saniyelerde Arap-Ortadoğu coğrafyasına götürüp, sonlarda havanın çoğu zaman kapalı olduğu Berlin sonbaharına seyahate çıkarıyor. Parfümün iki evresi farklı evrenlere çıkıyor. Biliyoruz ki parfüm yaratmak, Serge Lutens için para kazanacağı ticari işin daha ötesinde anlamlar taşıyor. Parfümlere sanat eseri olarak bakan zihin dünyası için kokuların içeriklerindeki karışımlar, her birimizin varoluşunu temsil ediyor.

Kalite anlamında iyi yerde duran La Fille de Berlin, Serge Lutens tematizmini de gözlerimizin önüne seriyor. Tabii ki çoğu niş parfüm gibi denemeden almanın risk olacağı uyarısını yapıyorum. Eğer gül-paçuli skalasının Noir de Noir tavrına uzak yanını keşfetmek istiyorsanız La Fille de Berlin sizi bekliyor.

Parfümün tasarımını Christopher Sheldrake yapmış. Eau de Parfum formunda. Başlangıcı yoğunken, ilerleyen saatlerde gücü epeyce törpüleniyor. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

2 Aralık 2020 Çarşamba

Giorgio Armani – Code For Women (2006)

2004 yılında Giorgio Armani’nin Code For Men isimli, simsiyah şişeye sahip erkek parfümü raflardaki yerini almıştı. Kısa zamanda dünyanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi haline gelen Code For Men’in iki yıl sonra kadın versiyonu karşımıza çıkıverdi. Tabii hiçbir zaman Code’un erkek versiyonu kadar büyük satış rakamlarına ulaşamadı kadınlar için üretilen Code. Yine de ana akım parfümlerin içinde hatırı sayılı yeri var Code For Women’in.

Carlos Benaim, Dominique Ropion ve Olivier Polge gibi şöhretli parfüm tasarımcılarının imzasını attığı Code’un kadın versiyonu, Armani’nin internet sitesinde gizemli, sofistike ve seçkin olarak tanımlanmış. Parfümün merkezinde portakal çiçeği olduğundan bahsedilmiş. Ayrıca kokusunun bağımlılık yaptığı, sarhoş edici ve tutkulu olduğu vurgulanmış.

Code For Women’ın açılışı modern turunçgil temasıyla gerçekleşiyor. Lezzetli ve tatlı portakallı açılışın ardından orta kısımda yine tatlı portakal çiçeği karşımıza çıkıyor. Orta bölümde portakal çiçeğine sabunsu yasemin ve mumsu bal efekti ekleniyor. Sonlarda çikolatamsı güzel vanilyayla son buluyor.

Code For Women, Giorgio Armani’nin internet sitesindeki tanıtımı gibi turunçgilleri ve özelde portakal çiçeğini merkeze alıyor. Başlangıcındaki ve orta bölümdeki portakal-portakal çiçeğine geri planda sabunsu çiçekler ve bal eşlik ediyor. Code For Women’in özetini bu tablo oluşturuyor.

Parfüm gün içinde size farklı yönlerini gösteriyor. Bazen sabunsu çiçeksi hale geliyor. Kimi zaman portakal çiçeğinin canlı ve neşeli enfes kokusunu veriyor. Ara ara da mumsu verilmiş yapay ve bıktırıcı bal kendisini gösteriyor. Parfümlerde pek sevemediğim bal notasını burada da benimseyemedim. Oysa modern ve tatlı portakal/portakal çiçeği gayet güzel verilmiş. Sabunsu yaseminin de hayranı değilim. Kafamı karıştıran bir parfüm oldu Code For Women. Kimi kullanımlarda sevdim bazen de kalitesiz ve yapay geldi.

Piyasa işi parfümlerin önemli örneklerinden Code For Women, çoğu kişinin sevebileceği vasat kalitede, bol bol satılıp Armani markasına büyük kazanç sağlayacak bir eser ama yaratıcılık, kalite ve koku güzelliği olarak harikalar yaratmaktan uzak. O bir sanat eseri değil ve uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağını tahmin ediyorum. Yine de, çoğu kişi kokumu beğensin, övgüler alayım zihin dünyasına sahipseniz Code For Women iş görebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. Ilık ve sıcak saatlerde portakal-portakal çiçeği tarafını gösteriyor, soğuk saatlerdeyse ballı, çiçeksi sevmediğim tarafını ortaya çıkarıyor. Yine de yaz parfümü değil. İlkbahar günlerinin onun en güzel kullanım dönemi olacağını sanıyorum.

Koku Güzelliği:10/6