28 Temmuz 2020 Salı

Avon – Pur Blanca (2003)

Avon’un 2003 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü Pur Blanca, üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen talep görmeye devam ediyor. Avon’un internet sitesinde Pur Blanca’nın Eau de Toilette olduğu belirtilmiş. Ayrıca “Sade, saf, narin… Pur Blanca ile sadeliği keşfet. Beyaz frezya, ylang ylang ve beyaz çiçek notalarının saf buluşması” cümleleriyle tanıtılmış. Çiçeksi ve odunsu olarak sınıflandırılmış.

Pur Blanca’nın başlangıcı sabunsu beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. İlk dakikalarda kadınsı frezya çiçeğinin etkisini hissediyoruz. Orta kısma geçildiğinde sabunsu beyaz çiçekler yoluna devam ediyor. Başlangıcıyla hemen hemen aynı devam eden Pur Blanca’nın kokusuna bir parça şakayık ve gül ekleniyor. Sonlarda aynı koku formu üzerinden ilerliyor. Alt notalarda çiçeklere misk eşlik ediyor.

Pur Blanca, aynı Avon’un internet sitesinde yazdığı özellikleri içerisinde barındırıyor. Kokusu saf, sade ve narin. Kadınsı beyaz çiçeklerin hakimiyetindeki parfümün odunsu olduğuna ise pek katılamayacağım. Pur Blanca tam bir sabunsu, kremsi çiçek parfümü.

Kimi kullanıcıların ucuz koktuğunu söylemesi ve yapay olduğunu iddia etmesi anlaşılabilir. Pur Blanca tabii ki yüksek kaliteli ve gerçekçi değil. Sonuçta çok uygun fiyatlara satılan Avon’un parfümü ve ondan mucizeler beklemek anlamsız olabilir. Yine de genel yapısının başarısız olduğunu söylemek de haksızlık. Onun için ortalama bir kadın parfümü diyebilirim.

Kokusal olarak yeni birşey söylemiyor. Bu tarzdaki onlarca kadın parfümünü tekrarlıyor. Sabunsu, saf beyaz çiçek teması, kadın parfümlerinin vazgeçilmezidir. Avon’da bu yönde hareket etmiş. Eğer parfümlere yüksek ücretler ödemek istemeyen guruptansanız, Avon’lar ve Pur Blanca sizi bekliyor.

Performansı iyi değil ne yazık ki. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı güçlü değil. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacaktır. Kokusunu Harry Fremont tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

23 Temmuz 2020 Perşembe

Perris Monte Carlo – Rose de Mai (2019)

Unesco, 2018 yılında Fransa’nın parfümcülük alanındaki ünlü şehri Grasse’yi dünya mirası listesine aldı. Parfümeri sanatının en bilinen şehri Grasse, Perris parfümevine ilham vermiş durumda. Grasse isimli seriyi piyasaya süren Perris Monte Carlo’nun arzusunun bu şehrin tarihini ve eşsiz işçiliğini temsil etmesi ve herkesin Fransız parfümeri sanatının kalitesinden zevk almasını sağlamaktı. Bunu başarmak için Gian Luca Perris, çok doğru bir isim seçti: Jean Claude Ellena.

“Grasse’de bu projede baş yaratıcı olmak için dikkate değer birkaç aday vardı! Ama bana göre, Jean Claude Ellena zamanımızın en ikonik parfümörü ve diğer herkesin üzerinde duruyor. Açıkçası, sanatsal olarak Grasse’de doğduğuna şüphe yok. Jean Claude kendisine “écrivain des odeurs” diyor, ben ise ona Parfüm Şairi demeyi seviyorum ve bu projede onunla çalışmak gerçek bir ayrıcalıktı.” demiş Gian Luca Perris. Grasse serisindeki dört parfümün de tasarımcısı olan Jean Claude Ellena, yarattığı Rose de Mai için şunları söylemiş:

“20. yüzyılın en önemli sanatçılarından Gertrude Stein’ın yazdığı ünlü söz şudur: ‘Güldür bir gül gül bir güldür (A rose is a rose is a rose)…’ Bu ifade, tüm çiçekler arasında gülün gerçekten eşsiz olduğunu ve bugün elliden fazla çeşidimiz olduğunu belirtiyor. Gül, paçuli ve miskle harmanlandığında hafif, yüce, taze, baştan çıkarıcı, yumuşak ve erotik olabilir. Bu narin çiçeğin kışkırtıcı çağrısına yumuşak ve şehvetli notalarla cevap verdim ve tüm bunlar arasında Grasse’de en çok ekilen çiçek olduğu için mayıs gülünü seçtim. Benim için Rose de Mai parlak ve neşeli kokuyor.”

Rose de Mai’nin açılışı yüksek kaliteli gülle gerçekleşiyor. Hafiften sabunsu, buruk ve ferahlık sınırındaki hüzünlü gül ilk saniyelerde gerçekçiliği ve doğallıyla şaşırtıyor. Başarılı üst notalarından sonra orta kısımda büyük değişim olmuyor. Aynı sabunsu ve tertemiz denebilecek kadifemsi güle, ölmez otu ve paçuli benzeri yapı ekleniyor. Sonlarda yine büyük değişim yok. Alt notalarda pürüzsüz güle misk destek veriyor.

Rose de Mai, çok basit kokan hoş bir gül parfümü olarak değerlendirilebilir. Gül, baştan sona her daim etkili ve tek yetkili. Buradaki gül, gül kolonyalarını veya gül sularını andırıyor. Evet, doğru tanım gül suyu gibi denebilir. Kokusal anlamda tabii ki kaliteli, hoş ve yapaylıktan uzak tarzıyla kısa zamanda alışıveriyorsunuz ona. Diğer taraftan fazlaca düz çizgide ilerliyor, neredeyse hiç değişmiyor ve pek derinliğe sahip değil. Böylesine basit ve hoş koku formunu da ancak Jean Claude Ellena verebilirdi.

Rose de Mai, benzersiz, sıradışı ve kalbinizin atmasını hızlandıracak bir parfüm değil. Tam tersine sakin, barışçıl, doğal ve mütevazi davranıyor. Kimi zaman bazı kadın deodorantlarına benzetiyorsunuz bazen de temiz ve hüzünlü kokusuyla sizi geçmişinize götürebiliyor.

Parfümün açıklanan dört ana notası var: gül özütü, ölmez otu, sardunya gül ve misk. Bu notalara bakarsak gül, sardunya ve miske yakın duruyor ana yapı. Paçuli de geri planda verilmiş. Kullanan çoğu kişinin beğenebileceği tarzıyla, fazlaca uçlarda takılan bazı niş parfümlerden rahatlıkla ayrılıyor. Gülün verilişi itibariyle kadın kullanımına yakın duruyor. Serin ilkbahar-sonbahar günlerine yakışacağını sanıyorum.

Eau de Parfum formundaki Rose de Mai’nin kalıcılığı idare ediyor, etrafa yayılımı ortalama seviyede.

Koku Güzelliği:10/7

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Calvin Klein – Euphoria Men (2006)

“Kışkırtıcı, erkeksi, seksi. Euphoria Men, modern tazeliği seksi, zengin imzayla harmanlayan, bağımlılık yapan, taze bir oryantal kokudur.”

Calvin Klein’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Euphoria Men’in tanıtım cümlesi kısa ama açıklayıcı. Parfümün oryantal koku ailesine dahil edilmesi dışında Calvin Klein, Euphoria Men’in içeriğinde zencefil, biber, cazibeli paçuli ve kremsi süet akorunun bulunduğunu bildiriyor.

Euphoria Men’in açılışı zencefilli turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki canlı, ferah olmayan aromatik otsu baharatlara geri planda nanemsi calone benzeri tema eşlik ediyor. Yüksek kaliteli olmayan fakat kötü de denemeyecek başlangıçtan sonra, orta kısımda ilginç şekilde metalik ve yine nanemsi yeşil lavanta benzeri koku algılıyorum. Aromatik otlara (ağırlık fesleğende) benzeyen orta kısım, yeşil-baharatlı kokuyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Süet alt notalarda var ama derimsi hissiyat vermiyor. Yapay sedir ağacı-vetiveri andıran kapanışı ortalama denebilir.

Euphoria Men, genel hatlarıyla meyveli-otsu-yeşil-aromatik baharatlı bir parfüm. Ana yapının ilginç yönü, yeni nesil bol şekerli, tonka fasulyeli, fazlaca vanilyalı erkek parfümlerine fazla benzememesi denebilir. Euphoria Men ne yazlıklar gibi ferah kokuyor ne de kış parfümü gibi davranıyor. Ilık ilkbahar dönemine uyacak bu delikanlı, bariz şekilde aromatik fesleğen, zencefil, calone/lavanta/salatalık kokan sentetik ve kalite anlamında vasat yerde duran yeşil erkeksi tavra sahip.

Karşılaştırmak abes olacak belki ama Euphoria Men’i, kullanım döneminde Green Irish Tweed’in çok kötü bir benzeri olarak düşündüm. Euphoria Men’in aromatik odunsu mu olduğu yoksa Cool Water’dan ilham mı aldığı konusunda kafam karışık. Carlos Benaim ve Loc Dong gibi deneyimli parfümörlerin imzasını taşıyan Euphoria Men, tabii ki başarılı değil ve doğallık/rafinelik tarafında da hiçbir zaman sınıfı geçemiyor.

Yeşil sentetik odunsuların (sanırım vetiver ve sedir ağacı) yer yer sahne aldığını düşündüğüm Euphoria Men, ne konforlu ve lüks takılıyor ne de sizi kendisinden nefret ettiriyor. Bu halde bir şişesini almak pek mantıklı görünmüyor. Eğer başlangıç seviyesinde bir parfümseverseniz ve erkeksi sayılabilecek, uygun fiyatlı seçenek arıyorsanız deneyebilirsiniz. Onun dışında bir şişesini almasanız, büyük kayıp yaşamazsınız.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı ve etrafa yayılımı az. Performans anlamında sorunlu ne yazık ki. Günlük kullanıma uyabileceğini, hem spor hem de resmi kıyafete yakışabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Cedro di Diamante (2018)

Perris Monte Carlo’nun 2018 yılında meydana getirdiği İtalya koleksiyonunda 2020 yılı itibariyle dört parfüm bulunuyor. Bu seri sanılanın aksine kolonya değil, yüzde 15 konsantrasyona sahip Eau de Parfum’lerden oluşuyor. İtalya koleksiyonu, markanın yaratıcı yöneticisi GianLuca’nın İtalyan kökenine de göndermeler yapıyor. İtalya’nın güneybatı sahilinde bulunan Kalabriya’ya bağlı kasaba Diamante’den ilhamını almış Cedro di Diamante parfümü.

Diamante yöresinde yetişen farklı bir tür turunçgil meyvesinin, ünlü şairler Byron ve D’Annunzio tarafından şiirlerinde bahsedildiği biliniyor. Daha çok yemeklere hoş tat vermesi için kullanılan ve asidik yönü ağır basmayan Diamante narenciyesi, Perris Monte Carlo’nun parfümüne isim babalığı yapıyor. Açıklanan notalarında misket limonu, gül, limon, zencefil, biber, iris ve meşe yosunu gibi parfümlerde koklamaktan zevk aldığım notalar var.

Cedro di Diamante’nin açılışı tozlu-tuzlu limonla gerçekleşiyor. Gerçekçi, ekşi ve asidik limon yüksek kaliteli ve bir parça eski kafa şiprelerdeki nostaljiyi çağrıştırıyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgilli ana yapı devam ediyor. Leziz limon-portakala orta notalarda ferah baharatlar ekleniyor. Biber ve kakuleyi andıran baharatlar çok baskın ya da keskin değil. Orta kısımda gülden bahsedilmiş Perris Monte Carlo’nun sitesinde fakat yoğun güle rastlayamadım. Sonlarda misk bulunuyor. Bir parça sedir ağacına eşlik eden narenciyeler kapanışa kadar devam ediyor.

Cedro di Diamante, parlak, ferah, taze, gerçekçi ve yüksek kaliteli turunçgil parfümü denebilir. Meyveli-baharatlı tarafa yakın duruyor. Perris’in internet sitesinde çiçeklerden de bahsediliyorsa da hoş ve ferah narenciye kokusuna sahip. Çiçeksilik büyük yer kaplamıyor genel kompozisyonda.

Yazlık ve ferah parfümler genellikle ya yapay kokar ya fazlaca tatlıdır ya sabunsudur ya da çamaşır yumuşatıcısına benzer. Son yıllardaki sucul parfümlerin çoğuysa nanemsi sahte deniz kokusunu vermeye çalışır. Cedro di Diamante daha kolay bir yolu seçmiş. Ekşi ve asitli limon-portakal ikilisini başrole koymuş. Yeni nesil parfümlerden azıcık da olsa Terre d’Hermes’i andıran tarzıyla, çok güzel bir parfüme imza atmış Perris Monte Carlo.

Oldukça basit bu formül, eski tarz aromatik şipreleri hatırlatıyor. Cedro di Diamante’de hafiften Chanel Pour Monsieur ve Yves Saint Laurent Pour Homme havası alıyorum. Tatlılığın az verilmesi ve tozlu-tuzlu-ekşi narenciyelerin büyük yer tutması, onu adeta 1980’li yılların ferah yaz parfümlerine yaklaştırıyor.

Sonuç olarak çok derin, katmanlı, sıradışı ve dünyayı sallayacak bir parfüm değil. Yine de yapaylık barındırmayan doğal kokusuyla gayet kullanılabilir buldum. Bu tür limon kolonyalarını andıran turunçgil parfümlerini hep sevmişimdir ve Cedro di Diamante de bu kuralı bozmuyor.

Eau de Parfum formunda fakat performansı zayıf. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı az ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, giymesi kolay bu arkadaşa, niş parfümseverler şans verebilir. Kokusunu Luca Maffei tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

8 Temmuz 2020 Çarşamba

Christian Dior – Miss Dior Blooming Bouquet (2014)

“1947 yılında Miss Dior parfümü, Couture kokusu olarak Christian Dior’un New Look tarzının devrimci siluetini somutlaştırdı ve ilham verici kumaş kıvrımlarının duygusallığını kokuyla uyandırmak için doğdu. O zamandan beri Dior, moda ve kokusal devrimleri biliyor, Miss Dior hepsine eşlik ediyor. Şevkini ve Couture ruhunu kaybetmeden tam hızla ilerliyor.

Miss Dior Blooming Bouquet, Kalabriya bergamotunun tazeliği ile aydınlatılan ve beyaz misklerin hassas etkileşimiyle süslenmiş narin şakayık ve gül buketi temasına sahiptir. Bu çiçek buketi Christian Dior’un efsanevi çiçek tutkusuna saygı duyar.”

Christian Dior’un ünlü klasiği Miss Dior’un uzun yıllar sonra hala devam parfümleri çıkarması gerçekten ilginç. Miss Dior öylesine sevilen bir kadın parfümü ki, elli yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, isminin değerinden bir şey kaybetmiyor. 2014 yılında Miss Dior’un devam parfümü olarak Blooming Bouquet piyasaya sürüldü. Yukarıdaki tanıtım cümlelerine sahip Blooming Bouquet’te dört koku notası öne çıkarılmış: Bergamot, gül, şakayık ve beyaz misk.

Blooming Bouquet’in açılışı ekşi turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki bergamot hissediliyor. Kısa süre sonra çiçeklerin hakimiyeti artıyor. Kadınsı beyaz çiçekleri anımsatan orta kısmında şakayık önemli yer tutuyor. Gül, tatlı ve hatta ekşi meyvemsi verilmiş. Hatta azıcık da yasemin olabilir orta notalarında. Sonlarda yapaylık emareleri gösteren çiçeklere misk ekleniyor. Blooming Bouquet’in özeti böyle denebilir.

Karşımızda yüzlerce örneği olan meyveli-çiçeksi parfüm teması bulunuyor. Kadınsı çiçekler ve tatlı, lezzetli, ekşi meyvelerin karışımıyla standart, sabunsu, vasata yakın ve yaratıcı olmayan bir koku formu bizi karşılıyor. Genç hanımefendilerin sevebileceği, canlı, tamamen kadınsı ve sıradan tarzıyla, basit bir ilkbahar parfümüne benziyor. Bu kokunun o kadar çok benzeri var ki, kimi kadın deodorantlarında bile o hissi almanız mümkün.

Christian Dior parfümevi, çoğunluğa hitap edebilecek bu parfümüyle yaratıcı ve benzersiz olmak gibi kaygılar taşımamış. Rakiplerine gönderme yaptığı bu basit koku formuyla ve Dior etiketiyle başarılı olacağını düşünmüş olabilir. Kokusu kötü değil ama almaya değecek kadar ilginç de değil.

Birçok kadın parfümünün aksine Eau de Toilette konsantrasyonunda. Performans anlamında başarısız diyebilirim. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı az. Günlük kullanıma uyabilecek, her ortamda kullanılabilecek yapısıyla, çiçek buketi gibi kokmak isteyen kadınlar deneyebilir.

Kokusunu Francois Demachy tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

2 Temmuz 2020 Perşembe

Blend Oud - Tupai Love (2019)

Tupai, Büyük Okyanus’ta bulunuyor ve Fransa’ya bağlı adalar topluluğu Fransız Polinezyası’nda yer alıyor. Ada hatta küçük bir mercan adası olan Tupai’nin son yıllarda evlenmek için gelen çiftler tarafından tercih edildiğini öğreniyoruz. Okyanusun ortasındaki bu minicik mercan adası, İtalya merkezli yeni sayılabilecek niş parfümevi Blend Oud’a ilham vermiş.

Blend Oud’un Voyage koleksiyonuna ait Tupai Love, kendi internet sayfasında çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Açıklanan notalarında iris, artemisya, yasemin, karabiber ve elemi gibi birbirinden oldukça farklı öğelerden bahsedilmiş. Tupai Love’un açılışı plastiğimsi odunsularla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında turunçgiller ve yasemin görünüyor ama durum pek öyle değil. Plastiğimsi garip öd veya sedir ağacını andıran yapıdan sonra orta kısma geçiliyor. İlk yarım saatten sonra iris çiçeği kendisini göstermeye başlıyor. Arka plandaki plastiğimsi odunsuluk devam ederken, ufak çaplı karabiber algılanıyor. Orta bölümde Arabik olmayan gül de bulunuyor. Orta notalarda artemisyadan bahsedilmiş ama pek algılayamadım. Sonlarda büyük değişim yok. Odunsulara eşlik eden vanilyayla birlikte misk etkili denebilir.

Tupai Love, Blend Oud’un da dediği gibi çiçeksi bir parfüm. Şekerli çiçeksilerden sonra en güçlü aktör odunsular ve reçinemsilik. Buradaki çiçekler kadınsı beyaz-sarı çiçekler kıvamında değil. Unisekse yakın odunsuların egemenliğindeki çiçekler kaliteli ve tanıdık, diğer taraftan steril/kontrollü yapaylığa sahip. Başlangıçtan sona kadar tanıdık kokular burnunuza geliyor hatta bazen meyveler de bulunuyor mu diye düşünmedim değil.

Tupai Love, ilhamını tropikal mercan adasından almış fakat kokusu ferah, okyanus, iyotlu deniz veya hindistan cevizi temalarını barındırmıyor. Hafiften sıcak ve egzotik kokuyor ne tam turunçgilli ne baharatlı ne de meyveli. İlk kullanımda biraz yadırgıyorsunuz, ilerleyen günlerde alışabiliyorsunuz. Yine de ona aşık olduğumu hiç sanmıyorum.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında diyebilirim. Serin günlerin kokusu bence. Günlük kullanıma uyabileceğini düşünüyorum. Hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6