bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2023 Pazar

Coty - Aspen (1989)

Tarihi 1900'lü yılların başlarına kadar giden Coty'nin bünyesinde birçok şöhretli marka bulunuyor. Parfümler dünyasının ilk markalarından Coty'nin kendi ürettiği parfümleri ilgi çekmiştir.

1980'li yılların sonunda piyasaya sürdükleri Aspen, yeşil şişesiyle ve Cool Water'ı andıran kokusuyla bir dönem popüler olmuştu. Cool Water'ın Aspen'den bir yıl önce piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. Bu iki parfüme ilham veren Green Irish Tweed'in 1985 yılında çıktığını düşünürsek bu üç parfümün küçük çaplı rakip olduklarını söyleyebiliriz.

Aspen'in açılışı ferah yeşil turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot ve geri plandaki limonu andıran mayhoş narenciyelerden sonra orta kısımda benzer tema devam ediyor. Orta bölümde lavantayı andıran yeşil çiçeklere sucul meyveler eşlik ediyor. Sonlarda misk, sedir ağacı ve meşe yosunuyla kapanış gerçekleşiyor.

Aspen'in yeşil şişesine bakıp aklıma Polo Green geliyor. Aspen, Polo Green'e pek benzemeyen yeşil sucul meyveli ve erkeksi çiçeksi hissettiriyor. Aspen'de çam ağacı yeşilliği bulunmuyor. Aspen bu haliyle ünlü Cool Water'a benziyor. İki parfümü değerlendirdiğimde Cool Water'ın daha kaliteli ve güzel koktuğunu söyleyebilirim. Aspen biraz daha sıradan ve yapaylık sınırında dolaşıyor.

Bu tür parfümlerin günümüzde pek örneği yapılmıyor. Aspen'de fazlaca tatlılık yok. Yeni nesil şekerli yazlık parfümlere pek benzemiyor. Hoş ve erkeksi Aspen'in performansı yüksek sayılmaz. Kalıcılığı normalin biraz altında, etrafa yayılımı zayıf denebilir.

Eau de Cologne formunda. İlkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

18 Haziran 2023 Pazar

Creed - Millesime Imperial (1995)

Creed'in 1990'lı yılların ortalarında çıkardığı Millesime Imperial, özellikle 2000'li yılların başlarında oldukça popüler niş parfümlerdendi. Tabii o zamanlar böylesine büyük niş parfüm rekabeti yaşanmayan yıllardı ve Creed'in her yeni parfümü büyük ilgi uyandırırdı. Tıpkı Erolfa ve Silver Mountain Water gibi.

Millesime Imperial, Creed'in internet sitesinde yumuşak çiçeksi, taze ve sucul olarak sınıflandırılmış. Parfümün resmi tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: "Kokuda altın standart olan bu ferahlatıcı ve canlandırıcı koku, narenciye bahçelerini ve yemyeşil sahil saraylarını çağrıştırır. Zengin olduğu kadar çok yönlü olan Millesime Imperial, güneşte öpülmüş narenciye ve zengin miskin tuzlu-tatlı karışımını takdir eden hem erkekler hem de kadınlar tarafından giyilir. Kraliyet ailesi için uygun olan bu narenciye/taze koku, kendine özgü altın rengi şişe görünümüyle ünlüdür."

Parfümün açılışı ferah bergamot ve menekşeyle gerçekleşiyor. Orta kısımda menekşenin o yeşil havası daha da artıyor. Orta bölümde geri planda deri algılıyorum. Buradaki derinin orris olabileceği de uzak ihtimal değil. Sonlarda miskli orris ve sandal ağacı, parfümün en güzel tarafını oluşturuyor.

Millesime Imperial için yeşil menekşeli bir parfüm diyebilirim. Başlardaki tuzlu turunçgillerden sonra orta kısımdaki parlak menekşe onun uniseks dengede durmasını sağlıyor. Onun hem kadınlar hem de erkekler için pazarlandığını görsek de erkek kullanımına bir parça yakın duruyor. İçeriğindeki menekşe pek kadınsı hissettirmiyor.

Menekşe merkezli parfümlere pek ısınamıyorum ve Millesime Imperial'de bu durumu değiştiremiyor. Kimi Creed severlerin bu parfümde kavun kokusu alması ilginç çünkü bence pek de kavun gibi davranmıyor. Onun yüksek kaliteli olduğunu görüyoruz ve özellikle 1990'lı yılların koku karakterini yansıtıyor. Günümüzün modern bol şekerli turunçgil parfümlerine yakın durmuyor.

Millesime Imperial'i yıllar önce kullanmış oldukça beğenmiştim. Bu sefer ki deneyimimde ona aşık olduğumu söyleyemem. Genel olarak Creed'lerin oldukça yüksek fiyat etiketlerini düşündüğümde Millesime Imperial'in büyük boy şişesini almaya değer mi emin değilim.

Kimi Creed parfümlerindeki her partinin farklı kokması durumu Millesime Imperial'de geçerli olabilir. Denediğim partide yeşil menekşenin önde olması şaşırtıcı çünkü ilk kullandığım partide tatlı kavun temasını algılayabiliyordum.

Millesime Imperial'in metalik kokusu tıpkı sarı metalik şişesini hatırlatıyor. Eau de Parfum formunda. Ne yazık ki performansı yüksek değil. Kalıcılığı normal seviyede olsa da etrafa yayılımı zayıf. Çoğu Creed kullanıcısının bu yüzden Millesime Imperial'i kıyasıya eleştirdiğini görüyoruz.

Kullanıcılar genellikle yazlık dese de bence ılık ilkbahar ve serin yaz akşamları için daha uygun. Kokusunu Olivier Creed ve Pierre Bourdon birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

4 Nisan 2023 Salı

Mancera – Cedrat Boise (2011)

Montale’nin kardeş niş markası Mancera’nın, 2011 yılında çıkardığı Boise Cedrat, en popüler parfümleri arasında sayılabilir. Her ne kadar yeni bazı Mancera parfümleri niş sektöründe dikkat çekse de benim için Mancera denilince ilk akla gelen parfüm Cedrat Boise’dir.

Mancera’nın internet sitesinde Cedrat Boise şu cümlelerle tanıtılmış: “Canlı ve ışıltılı Cedrat Boise, narenciye, frenk üzümü ve baharat notalarıyla açılır. Yasemin ve paçuli yapraklarının şehvetli kalbinde dinlenir. Uzun süre kalıcı odunsu, vanilya, deri ve misk notalarıyla sizi büyüler.”

Cedrat Boise’nin ilk dakikaları ekşi, tatlı, kremsi meyvelerle gerçekleşiyor. Modern sayılabilecek bergamota ananas benzeri mayhoş meyveler eşlik ediyor. Orta kısımda meyvemsi hissiyat biraz geri çekilirken deri ve kadınsı sayılamayacak yasemin geri planda kendisini hissettiriyor. Sonlarda odunsu, miskli temayla kapanış yapılıyor.

Cedrat Boise’nin ilk çıktığı yıllarda oldukça popüler hale gelmesinin sebebi Creed’in şöhretli eseri Aventus’a benzetilmesiydi. Gerçekten de ilk dakikaları Aventus’a fazlasıyla benziyor. Kimi kullanıcılar Cedrat Boise’nin Aventus’a benzemediğini iddia etse de durum pek öyle değil. İlk iki saat Cedrat Boise Aventus’un klonu gibi davranırken orta kısmın sonlarında deri Cedrat Boise de ana öğe hale geliyor. Sedir ağacı ve misk de sonlarda Aventus’tan ayrılan yönleri denebilir.

Cedrat Boise’nin ilk dakikaları oldukça canlı, dinamik ve leziz ama biraz tatlılığı fazla geldi bana. Hafiften çiçeksi hissettiren başlangıcının soğuk havalarda fazlaca ekşi koktuğunu algıladım. Ilık ve sıcak havalarda daha güzel davrandığını düşünüyorum. Bu anlamda sonbahar-kış mevsiminden ziyade ılık ilkbahar ve serin yaz akşamları için daha iyi seçenek denebilir.

Gelelim can alıcı soruya. Aventus gibi kült eser dururken Cedrat Boise’yi almaya gerek var mı? Aventus’un daha dolgun ve güçlü hali gibi hissettiren Cedrat Boise, Aventus severlere daha fazla deri vaat ediyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı yeterli. Kokusunu Pierre Montale tasarlamış. Uniseks olarak sınıflandırılmış. Hem kadınlara hem de erkeklere uyacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

22 Kasım 2022 Salı

Tom Ford – White Patchouli (2008)

Tom Ford’un imza koleksiyonunda yer alan White Patchouli, ilk çıktığı zamanlardaki popülaritesini bir parça kaybetmiş gibi görünüyor. Tom Ford parfüm biriminin güçlü şekilde pazarladığı White Patchouli, isminden de anlaşılacağı üzere paçuli temasını merkeze alıyor. Buradaki paçuli daha önce rastladığımız kullanımlara pek benzemiyor.

Tom Ford’un internet sitesinde White Patchouli şu cümlelerle tanıtılmış: “Paçulinin duyusal kalbiyle lüks zarif beyaz çiçeklerin şık ahşap notalarla çevrelenmesiyle oluşmuştur. Retro-klasik etkili bu modern koku, bohem şıklığının sofistike yorumudur.”

White Patchouli’nin ilk saniyeleri tuzlu bergamotu andıran turunçgiller ve çiçeklerle gerçekleşiyor. Orta kısımda daha sakinleşiyor ve kuru beyaz çiçeksi tarafa dönüyor. Orta bölümde yasemini andıran keskin yasemin ve geri planda gül hoş ikili olmuş. Sonlarda odunsu paçuli tarafı öne çıkıyor.

Karşımızda eski tarz kadın şipre parfümlerini andıran yapı var. Hafiften tozlu ve kuru hissiyat, onun yeni nesil şekerli paçuli parfümleriyle bağını koparıyor. Aslında çok da köhne ve modası geçmiş davranmıyor. Geçmişi ve şimdiki zamanı bir şekilde içinde birleştiriyor. Tende koklaması konforlu değil. Oysa kıyafette ve etrafa yayılan aurada çarpıcı ve neredeyse seksi yol izliyor.

Tom Ford, imza koleksiyonunda çoğu kişinin ulaşabileceği fiyat politikası uyguluyor. Bunun içindir ki kokular büyük kitlelere hitap etmek durumunda. White Patchouli’yi işyerimdeki kadınların neredeyse tamamının pek sevemediklerini söyleyebilirim. Bu parfüm adeta erkekleri kısa sürede çarpmak ve dikkatlerini çekmek için üretilmiş.

Kalite anlamında kullandığım en sorunlu Tom Ford parfümlerindendi. Kokuda kimi yerlerde plastiğimsi yapaylık var ve üst-orta kısmı yüksek kalite hissi vermiyor. Kullanması ve sevmesi kolay arkadaşa benzemiyor. Onun içindir ki denemeden büyük boy şişesini almak iyi fikir değil.

Bir parfüm platformundaki şu ilginç ve esprili yoruma katılıyorum: “Mineralli ve kuru, büyük, ıslak, küflü bir kayaya gül parfümü sıkmış gibi neredeyse tozlu kokuyor. Ama aynı zamanda, boya hatta bir miktar çamaşır suyu gibi, plastiğimsi veya mumsu bile denebilir. Gereksiz yere karanlık ve karmaşık ama yine de sıcak, tıpkı seksi siyah bir kadının süt dolu antika bir küvette çıplak şarkı söylediği müzik videolarından biri gibi. Bu nedenle, sanatsal ifadesini takdir ediyorum, ancak yine de seksi tuhaflığının kişiliğimle yeterince çatıştığını ve bundan gerçekten zevk almadığımı hissediyorum.”

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ilk dakikalarda oldukça yüksek. Saldırgan ilk patlamanın ardından ortalama derecede üzerinizde hissediliyor. Bu kompozisyona yaş sınırı koyamıyorum deneyin ve size uygun mu görün. Yaz sıcakları için biraz keskin kalabilecek ana yapı, ilkbahar-sonbahar döneminde iyi iş çıkarabilir.

Koku Güzelliği:10/6

10 Eylül 2022 Cumartesi

Christian Dior – Sauvage Eau de Parfum (2018)

Christian Dior’un 2015 yılı çıkışlı erkek parfümü Sauvage’nin dünya çapında fenomene dönüşmesi üzerine bir çok ana akım marka Sauvage benzeri parfümleri piyasaya sürmeye başladı. Bu başarıyı gören Christian Dior boş durmuyor. Kısa süre içinde Sauvage’nin farklı versiyonları raflara çıktı.

2018 yılında Sauvage’nin Eau de Parfum versiyonu karşımızdaydı. Dior’un internet sitesinde Sauvage Eau de Parfum şu cümlelerle tanıtılmış: “Dior’un parfüm tasarımcısı François Demachy, ilhamını çöl alacakaranlığının büyülü saatinden alıyor. Gecenin soluğu çölün yakıcılığıyla bu eşsiz kokuda buluşuyor. Yoğun maviliğin çöktüğü ve en vahşi içgüdülerin ortaya çıktığı bu saatte kurtlar belirir ve yeni bir sihir tüm havayı kaplar.”

Sauvage’nin açılışı ferah turunçgiller ve anason benzeri yapıyla gerçekleşiyor. Yumuşak sayılabilecek ilk dakikalardan sonra orta bölümde aromatik baharatlar kendisini gösteriyor. Sonlarda amberi andıran miskli odunsulukla kapanış yapılıyor.

Karşımızda ilk Sauvage’nin benzeri yapı duruyor. Eau de Parfum versiyon, ilk çıkan Eau de Toilette kadar keskin, yoğun, saldırgan ve dinamik değil. Eau de Parfum daha sakin, seyreltilmiş, yumuşak ve performans anlamında zayıf diyebilirim. İlk Sauvage’de burnu yoran ve yapaylık hissettiren sinir bozucu ambroksan büyük yer kaplarken, Eau de Parfum de ambroksan yine var ama daha geri planda duruyor. EDP’de anason ve baharat benzeri yapı daha önde gibi.

İlk Sauvage’yi hiç sevememiştim ve Dior gibi markaya yakıştıramamıştım. Eau de Parfum versiyonu da pek benlik değil. Bu koku karakteri nedense sinirimi bozuyor ve burnum için konforlu değil. Yapaylık üst düzeyde, zorlama bir modernliğe sahip adeta. Kalite hissiyatı ise yeterli değil.

Tarihi müthiş parfümlerle dolu Christian Dior markasına yine yakışmayacak vasatlıktaki koku formu, genç erkeklerin ilgisini çekebilir. Eau de Parfum formunda ama performansı iyi sayılmaz. Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı zayıf. İlkbahar günlerinde kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Kokusunu Francois Demachy tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Givenchy – Xeryus (1986)

1980’li yıllar parfümler tarihinin en zengin ve başarılı dönemi olarak değerlendirilebilir. Parfüm çeşitliliğinin 2020’li yıllar kadar fazla olmadığı 1980’lar Altın Dönem olarak görülüyor. Gerek kalite gerekse yaratıcılık anlamında eşine az rastlanan 80’ler parfüm ekolünden günümüze gelen Xeryus, Givenchy’nin şöhretli klasiklerindendi.

Koku bağımlılarının yakından bildiği Xeryus, erkeksi parfümlerin öne çıkan isimlerinden birisi. Givenchy’nin koyu lacivert ilk şişenin üretimini bitirdiğini görüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda şeffaf şişeyle tekrardan raflara çıkan Xeryus’un kokusunun yeni şişeyle reformüle olduğunu düşünmek falcılık sayılmaz.

Bendeki eski koyu lacivert şişedeki Xeryus’un açılışı antik turunçgil meyvelerini andırıyor. Hüzünlü bergamota aromatik Akdeniz otları eşlik ediyor. İlk dakikalar ferah sayılabilecek nostaljiyle gerçekleşiyor. Orta kısımda büyük değişim görünmüyor. Buruk vintage aromatik otlara yuvarlak hatlı baharatlar ekleniyor. Sardunya, lavanta, ardıç ve yumuşak odunsularla sonlara geliniyor. Kapanışta odunsu ve amberli yapı dikkat çekiyor.

Xeryus, anlatması zor aromatik fujerlerden birisi denebilir. Buruk, aromatik ve nostaljik davranan turunçgil-lavanta-aromatik otlardan oluşan ana yapı 2020’li yılların koku trendlerinin çok uzağında. Xeryus kendine has erkeksi klasiklerin yolundan gidiyor. Xeryus’un ana omurgası bizi Drakkar Noir, Ralph Lauren – Safari, Hugo Boss – Number One, Gucci – Nobile gibi maskülenlerin zaman dilimine ışınlıyor. Onu sevmek ve kullanmak, 2000 yılı sonrası doğan erkekler için pek mümkün görünmüyor. Belki 40 yaşından sonra onun mesajını anlayabilirler.

Temiz, hafiften sabunsu kokan Xeryus, bana yakın olmasa da bu tarzın en iyi örneklerinden olarak kokular tarihindeki yerini alıyor. Eğer olgun ve baba parfümü arıyorsanız Xeryus emrinize amade bekliyor.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. İlkbahar-sonbahar günleri için gayet uygun. Hatta dört mevsim kullanılsa hiç sorun yaratmaz.

Koku Güzelliği:10/6.5

23 Haziran 2022 Perşembe

Hermes – Concentre d’Orange Vert (2004)

“1979’da Françoise Caron tarafından yaratılan ve sabah çiyiyle nemlenmiş çalıların kokusundan ilham alan Eau d’orange verte, o zamandan beri Hermes’in kendine özgü tazeliğiyle amblem gibi öne çıktı. Narenciye notalarının patlaması olarak tasarlanan portakal, yapraklar, limon, mandalina, nane ve frenk üzümü tomurcuğu ile desteklenir. Koku, meşe yosunu ve paçuliden oluşan eşsiz bir yayılımla karmaşıklığını ortaya koyuyor.

Kolonya koleksiyonu, Hermes’in yaşam sanatını yansıtır. Basit, ışıltılı zevklerin cömert, mecazi ifadeleri olan her Hermes kolonyası, koku almanın enstantane görüntüsüdür.

Concentre d’Orange Vert, odunsu imzayla bir portakal patlaması ile desteklenen tazelik.”

Hermes’in 2004 yılında çıkan Concentre d’Orange Vert isimli parfümü, kökleri eskilere dayanan kolonya serisinin üyesiydi. İlk Eau d’Orange Vert müthiş bir narenciye kolonyası kıvamındaydı fakat kalıcılığı ve etrafa yayılımı çok zayıftı.

Bu şikayetleri dikkate alan Hermes, Concentre d’Orange Vert’i çıkararak, orijinalin biraz daha güçlü versiyonunu dünyaya getirmiş oldu. Hermes’in internet sitesinde kuru-baharatlı olarak sınıflandırılmış. Üç öğe öne çıkarılmış: portakal, paçuli, sedir ağacı.

Concentre d’Orange Vert’in ilk saniyeleri asidik ve biraz nostaljik davranan narenciyelerle gerçekleşiyor. Yüksek kaliteli ve ekşi portakala geri planda tozlu bergamot ve limon destek veriyor. Orta kısımda turunçgil ana yapı devam ediyor. İlerleyen saatlerde yeşil ve naneyi andıran taraf öne çıkıyor. Sonlarda o kadar zayıf ki, onu algılamak oldukça güç.

Concentre d’Orange Vert, asidik limon-portakal tazeliğini burnumuza taşıyor. Kompozisyonun tamamı Hermes kalitesini yansıtıyor. Gerçekçi ve ferah koku formu, yaz kullanımı için gayet uygun. Temiz, hafiften nostaljik ana yapı, kimi zaman rom-votka kokusunu çağrıştırıyor. Muhtemelen naneden gelen soğuk hissiyat nedense içki temasını aklıma getiriyor.

Eğer Dior – Eau Sauvage, Annick Goutal – Eau de Sud, Guerlain Homme tarzı parfümleri seviyorsanız, size uygun olabilir.

Yüksek kaliteli ve gerçekçi form güzel ama fazlaca tekdüze ilerliyor. Eau de Toilette olmasına rağmen performansı yüksek değil. İki versiyon arasında seçim yapacak olsaydım ilk Eau de Orange Vert’i tercih ederdim.

Hem kadınlar hem de erkekler kullanabilir. Kokusunu Jean Guichard tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

18 Mayıs 2022 Çarşamba

Blend Oud – Oud Zanzibar (2018)

Sihirli parfümeri sanatının 2000’li yıllardaki popüler içeriği oud, bir markaya isim babalığı yapıyor. Orta Avrupa’nın sevilen ve Rönesansı başlatan ülkesi İtalya’dan çıkan Blend Oud markası, isminden de anlaşılacağı üzere egzotik oud temasını merkeze alıyor. Genellikle Arap-Ortadoğu coğrafyasına ait olduğu varsayılan oud öğesinin ilginç şekilde batılı bir niş parfüm markasına ilham vermesi oryantalist eğilimlerle açıklanabilir mi emin değilim.

Blend Oud’un şimdiye kadar denediğim parfümlerinin çoğunun ağır, yoğun ve oud teması barındırdığını gördüm. Oysa markanın Voyage koleksiyonuna ait Oud Zanzibar, farklı bir yerde duruyor. Gerek şişesinin gerekse kutusunun turkuvaz rengi, bize denizi-suyu-okyanusu-tropikal adaları çağrıştırıyor. Blend Oud’un internet sitesinde Oud Zanzibar şu cümlelerle tanıtılmış: “Oud Zanzibar, okyanus ve ufuk arasındaki kucaklaşmayı anlatıyor, iki dünyanın birleşmesi, denizde iken gökyüzüne dokunan suya bakan genç bir Masai’nin gözleri ve ruhu aracılığıyla. Koku, Zanzibar adasının kokularına ve renklerine bir ilahidir. Denizin sonsuz ve değişmez kokusu.”

Parfümün açılışı leziz, ferah, tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Kavunu andıran ağız sulandıran tatlı ve modern meyvemsiliğe bir parça limon ve bergamot eşlik ediyor. Hoş başlangıcından sonra orta bölümde meyveler biraz geride kalırken fazlaca kadınsı davranmayan çiçekler merkeze geçiyor. Hafiften sabunlu ve temiz yasemine eşlik eden meyvemsilik, onu uniseks tarafa taşıyor. Sonlarda parfümün genel karakterine uygun sakin ve ağır olmayan paçuli ve sandal ağacıyla kapanış yapılıyor.

Oud Zanzibar meyveli-çiçekli esere benziyor. Bu tür koku yapısı genellikle kadın parfümlerinde karşımıza çıkar. Burada ana yapı pek kadınsı davranmıyor. Temiz, barışçıl, stabil, huzurlu tropikal parfüm hissi veriyor. Parfümün egzotik Zanzibar adasından ilham aldığını düşünürsek önümüze çıkan koku formu bütünlük içinde denebilir. Başlangıcındaki tropikal meyveleri andıran tavrıyla adeta okyanusun ortasında ve hiç kış yaşanmayan bir ada devletine ışınlıyor bizi. Yurtdışı merkezli bir parfüm platformundaki yorumcunun şu cümleleri Oud Zanzibar’ı özetliyor: “Bu parfüm, sandal ağacından yapılmış bir kütükte oturup, çiçeklerle çevriliyken, okyanusu seyredip tatlı kavun yemek gibidir.”

Parfümün ismindeki diğer vurgu oud temasına yönelik. Evet, Zanzibar gibi tropik bir adayı çağrıştırıyor ama oud kokusuna güçlü şekilde rastlayamadım. Parfümün sucul ve ferah oud kokusuna sahip olacağını düşünmüştüm ama oud varsa bile geride planda verilmiş.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. İlkbahar-yaz döneminde kullanmak iyi fikre benziyor. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6.5

8 Mayıs 2022 Pazar

Creed – Bois du Portugal (1987)

Popüler niş parfüm evi Creed’in yakın zamanda piyasaya sürülen Aventus, Millesime Imperial, Himalaya, Silver Mountain Water gibi ünlü ferah kokularının büyüsüne kapılanlar Creed’in çok sağlam eski klasiklere sahip olduğunu bilmeyebilir. Bois du Portugal, muhtemelen Creed’in en sevilen erkeksi ve eski tarz parfümlerinden birisi olarak tarihteki yerini çoktan aldı.

Creed’in internet sitesine göre Bois du Portugal, gizemli, iddialı bir odunsu-baharatlı parfüm. Yine Creed’e göre parfümün yaratım sürecinde Olivier Creed’in ormanlık İber Yarımadası’na yaptığı seyahatlerden ilham alınmış. Portekiz’in yaylalarındaki gezintiyi hatırlatan kokusuyla, lavantanın gizemli yanını sergilediği vurgulanmış. Ayrıca zarif ama aynı zamanda güçlü erkeksi kokusunun, aromatik kişilik ve dünyevi canlılıkla dolup taşan ormanın davetkar ruhunu ustaca yakaladığı belirtilmiş.

Bois du Portugal’ın ilk dakikalarında eski tarz tozlu turunçgiller karşımıza çıkıyor. Aromatik otların desteklediği nostaljik bergamot ile limon yüksek kaliteli ve müthiş diyebilirim. Orta bölüme geçildiğinde aromatik otsu kısım, lavantaya dönüşüyor. Kuru baharatlar güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Baharatlardan karanfil buradayım diyor ve adeta parfümü domine ediyor. Sonlarda hafiften gizemli ve dumansı paçuli ve meşe yosunuyla kapanış yapılıyor.

Creed’e göre bu parfüm bir beyefendi kokusu ki bence de durum tam olarak böyle. 2000’li yılların modern, şekerli, vanilyalı parfümleriyle hiç ilgisi olmayan ana yapı bizi 1980 hatta 1970’li yılların tipik erkeksi şaheserlerine götürüyor. Onun tozlu ve eski kokusu hem nostaljik hem de dumansı, bir taraftan da lavantalı ve sabunlu. Müthiş bir eskiye dönüş ve nefis bir klasik demek abartılı olmayacaktır.

Bois du Portugal, şöhretli erkeksi baba parfümlerine benziyor. Chanel Pour Monsieur ve Nicolai – New York gibi efsane parfümleri andırıyor. Kalite anlamında çok iyi yerde duruyor. Kapsayıcılık anlamındaysa herkese hitap etmiyor. Eğer erkeksi, şık, aristokrat, olgun bir parfüm arıyorsanız, olabilecek en iyi seçimlerden birisi denebilir. Resmi kıyafetlere ve kırklı yaşlarındaki erkeklerin toplantı salonlarında giyebileceği bu sağlam karakterli parfüm size bol bol övgüler sağlamayabilir ama maskülen evrenin yıldız geçidini size açacaktır. Z kuşağı erkeklerinin bu parfüme pek yaklaşmaması, Eros-Invictus ile zaman geçirmesi çok daha mantıklı olabilir.

Eau de Parfum formunda ve şükür ki performansı gayet iyi. Kalıcılığı yüksek, etrafa yayılımı iyi. Dirençli ve gün içinde ara ara üzerinizden yayılan dumansı karanfil kokusunu içinize çekmek mutluluk verici. Sonbahar-kış döneminde kullanmanın iyi fikir olduğunu düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/8.5

2 Mart 2022 Çarşamba

Yves Saint Laurent – Rive Gauche Pour Homme (2003)

Yves Saint Laurent parfüm biriminin 2003 yılında hepimize sürprizi vardı. 1971 yılında piyasaya sürdükleri kadın parfümü Rive Gauche’nin erkek versiyonu biraz gecikmeli de olsa 2000’li yılların başlarında raflara çıktı. Dünya parfüm sektörüne geçmişinde önemli klasikler kazandıran Yves Saint Laurent kimseyi şaşırtmamıştı ve Rive Gauche Pour Homme, sıra dışı şekilde 1970’lı yıllara götürdü herkesi.

1960’lı yıllar ünlü erkek parfüm klasiği Brut’un at koşturduğu zamanlardı ve tarih sayfasının o anları aromatik fujerlerin gösterişli ve erkeksi geçidine sahne oluyordu. Brut’ün ardından gelen Azzaro Pour Homme ve Aramis’in maskülen klasikleri muhtemelen erkek parfümleri tarihinin en maço dönemiydi. 2000’li yıllardan sonra koku trendleri değişti ve şekerli, vanilyalı parfümler etrafımızı sardı. Oysa 2003 yılında dünyaya gelen Rive Gauche Pour Homme modernizme doğru değil de retro evrene yolculuğu seçmişti.

Rive Gauche Pour Homme’nin açılışı anason ve lavantayla gerçekleşiyor. Aromatik ve havada uçuşan baharatları görmezden gelmemek mümkün değil. Karanfil orta kısımdaki dumansı baharatların abiliğine soyunuyor. Baharatlar ağır ve şekerli değil aksine nostaljik ve kaliteli. Sonlarda fujer etkisi devam ederken köksü ve hippi davranmayan paçuliyle kapanış yapılıyor.

Karşımızda eski ve hatta sabunlu sayılabilecek dinamik, canlı ve yüksek kaliteli erkeksi arkadaş duruyor. Tabii ki günümüzün parfüm trendlerinin yanından geçmiyor. Tatlılık oldukça az, lavanta baskın ve geçmişin anılarını çağrıştıran yapısıyla bizi 1970’li yıllara ışınlıyor.

Rive Gauche Pour Homme’yi ilk kullandığım andan itibaren aklıma tabii ki Brut geldi. Faberge’nin efsane erkek parfümü Brut kendisinden sonra gelen kimi eserlere yol gösterdi. Rive Gauche Pour Homme’yi ağırlıklı olarak Brut’un çok daha kaliteli haline benzetiyorum. Ayrıca Penhaligon’s – Sartorial ile de aynı aileden olduklarını düşünüyorum.

Modern zamanlarda piyasaya sürülen bu nostaljik eser, kimileri tarafından baba parfümüne (benim babamın da Brut kullandığını anımsıyorum), berber dükkanı kokusuna (gerçekten de berber dükkanlarının içi garip şekilde böyle kokuyor) ve yüksek kaliteli traş köpüğüne benzetiliyor ki hepsine katılıyorum. Erkekler traş köpüğünün nasıl koktuğunu iyi bilirler ve Rive Gauche Pour Homme’yi en iyi tanımlayacak metafor traş köpüğü kokusu, buna şüphe yok.

Benim açımdan sorun şu ki bu tür traş köpüğü kokan erkek parfümleri ilgimi çekemiyor ve Rive Gauche Pour Homme’ye aşık olamadım. Kullanım anlamında da çok zevk alamadım. Yine de bu tarz parfümlerin en iyi ve kaliteli örneklerinden olduğunu belirtmeliyim.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk dakikalarda iyi, kısa süre sonra normale dönüyor. Otuz yaş üzeri erkeklere daha çok yakışacağını sanıyorum. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemlerinde kullanmak iyi sonuç verebilir. Kokusunu sektörün en tanınmış isimlerinden Jacques Cavallier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

15 Şubat 2022 Salı

Etat Libre d’Orange – Je Suis un Homme (2006)

Geleneksel parfüm endüstrisinin ve modern tabuların dayattığı klişelerden kurtulmak için başlatılan Etat Libre d’Orange projesi büyüyerek ilerlemeye devam ediyor. Etienne de Swardt’ın hayata geçirdiği sıra dışı niş parfümevi Etat Libre d’Orange’ın 2006 yılında başlayan macerasının ilk eserlerindendi Je Suis un Homme.

Hakkında bol bol övgülere rastladığım Je Suis un Homme’nin, Etat Libre d’Orange’nin internet sitesinde yer almaması, üretiminin bitirildiğine işaret ediyor olabilir. Je Suis un Homme’nin anlamının “Ben bir erkeğim” olduğunu öğreniyoruz ve tanıtım bülteninde Napolyon’a atıf yapıldığını görüyoruz. Anlaşılacağı üzere bir erkek parfümü fakat tanıtımında “Erkeksi taraflarını üstlenen, rolleri değiştirmekten korkmadan taarruza geçmeye hazır kadınlara yakışacağı” da belirtilmiş ki onu uniseks sınıfına dahil etmeye çalışmışlar.

Je Suis un Homme’nin ilk dakikaları eski tip erkek parfümlerini andıran nostaljik bergamot-limon ve turunçgillerle gerçekleşiyor. 1980’li yılların erkek parfüm geleneğini hatırlatan ferah ilk dakikalardan sonra orta bölümde aromatik tozlu baharatları görüyoruz. Karanfil ve tarçını öne çıkaran orta bölümde pudramsı odunsulara da rastlıyoruz. Sonlarda yine değişim var ve şekerli olmayan kuru deri kapanışa imza atıyor.

Je Suis un Homme’nin genel yapısının erkeksi aromatik turunçgiller, baharat ve deri üzerine kurulduğunu düşünüyorum. Kimi kullanıcılar kokusunu Derby’ye kimisi de Azzaro Pour Homme’ye benzetmiş. Nostaljik erkek parfümlerini anımsatan genel yapısı kaliteli ve şık. Bu tür baharatlı fujerleri severim ve Je Suis un Homme’yi de beğendim. Hoş bir retro göndermesi olmuş. Yeni nesil modern parfümlere pek benzemiyor neyse ki. Tatlılık az, derinlik ise fazla denebilir. Üst-orta-alt nota değişimleri fark edilebiliyor ve sıkıcı tek düze parfümlerden olmadığını kanıtlıyor.

Parfümün tek garip tarafı orta kısımdaki pudramsı odunsu-deri yapısı. Gerçekçiliği ve rafineliği bir parça düşüren o tuhaf pudramsı tona bir çok Etat Libre d’Orange parfümünde rastlıyoruz. Keşke bir Derby pürüzsüzlüğünü bize verebilseydi. Je Suis un Homme, eski erkeksi parfümlere modern niş bakış olarak değerlendirilebilir. Etat Libre d’Orange’nin birbirinden acayip ve uyumsuz parfümlerinin aksine, oldukça stabil ve kullanılabilir eserlerinden birisi denebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı saldırgan sayılmaz. Erkek kullanımına yakın duruyor. Serin havalarda daha iyi tepkiler vereceğini söyleyebilirim. Genç arkadaşlardan ziyade orta yaşa yakın erkeklere uyabileceğini sanıyorum. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir. Kokusunu Antoine Lie tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

30 Aralık 2021 Perşembe

Blend Oud – Sana (2016)

İtalya merkezli niş parfüm evi Blend Oud’un özel serisine ait parfümlerden birisi Sana. Son zamanlarda birçok yeni parfüm piyasaya süren Blend Oud’un muhtemelen kokular dünyasında daha çok ismini duyacağız. Sana’nın resmi tanıtımında mücadeleci, savaşçı kadın merkeze alınmış.

Blend Oud’a göre Sana hem tatlılığını hem de karakterini düşmanlarını yenmek için silah olarak kullanabilen bağımsız ve mücadeleci kadına adanmış. “Tatlı alt notalar bize en savaşçı kadında bile bulunabilen nezaket ve inceliği hatırlatıyor” diye de eklenmişler. Blend Oud’a göre oryantal olarak sınıflandırılmış.

Sana’nın ilk dakikalarında tatlı ve modern turunçgiller karşımıza çıkıyor. Limonu çağrıştıran ilk saniyelerde Blend Oud’a göre bergamot, kan portakalı ve lavanta bulunuyor. Limonlu cheesecake’i andıran açılıştan sonra turunçgillerin etkisi azalmaya başlıyor. Orta bölümde tatlılık biraz daha artıyor. Şekerli vanilya ve hatta karamel algılanabiliyor. Son bölümde büyük değişiklik olmuyor. Çikolatamsı, pudralı vanilyalı hissiyatla tenden ayrılıyor.

Sana, basit ve pek derinliği olmayan arkadaşa benziyor. Ferah olmayan şekerli turunçgiller ve vanilya-karamel ikilisinin birleşiminden oluşuyor. Hepsi bu. Tabii bu karışımı yüksek kaliteli halde veriyor. Yapaylık bulunmuyor. Modern ve tatlı davranıyor. Günümüzün bol şekerli popüler parfümlerine benziyor. Bu anlamda deneyen ya da kullanan çoğu kişinin ilgisini çekeceğini düşünmek yanlış olmaz.

Sana’yı kullanan birçok kişinin kokusunu Xerjoff’un ünlü parfümü Lira’ya benzettiğini görüyoruz. Muhtemelen haklılar. Lira’nın kokusal formunun ilerleyen yıllarda daha çok benzerinin yapılacağını öngörebiliriz.

Lezzetli ve canlı kokan Sana’nın başlangıcını sevdim, sonlarını tekdüze buldum. Bu tür şekerli vanilya kokularını sevenlere tabii ki önerebilirim. Blend Oud’un internet sitesinde kadınlara vurgu yapılsa da erkekler rahatlıkla kullanabilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. Sonbahar-kış parfümüne benziyor. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

21 Ekim 2021 Perşembe

Jo Malone – Oud & Bergamot (2010)

Jo Malone’nin 2010 yılı çıkışlı uniseks parfümü Oud & Bergamot’un oldukça seveni olduğunu görüyoruz. 2010’lu yılların popüler niş parfüm öğesi öd ağacı temasına sahip olduğunu isminden, tanıtımından ve kokusundan anlıyoruz.

Jo Malone’nin internet sitesinde Oud & Bergamot hipnotik ve çekici olarak tanıtılmış. Ayrıca Orta Doğu koku geleneklerinin merkezinde yer alan bu saygın ahşabın (oud) gizemli, dumanlı karakterinin taze bergamotla uyumundan bahsedilmiş.

Oud & Bergamot’un açılışı kuru ve ferah sayılamayacak odunsu bergamotla gerçekleşiyor. Bir parça dumansı siyah çay kokusunu andıran ilk dakikalardan sonra odunsu karakter iyice baskın hale geliyor. Orta bölümde kuru odunsuluk sedir ağacını anımsatıyor. Tatlılığın oldukça az olduğu orta notalardan sonra kapanışta da kuru odunsuluk hakimiyetini sürdürüyor.

Oud & Bergamot, günümüzün yeni nesil parfümlerine benzemeyen yapıya sahip. Tatlılık neredeyse yok. Kuru odunsu ve tütsü benzeri ana yapı, hafiften reçineli ağaçsı parfümleri andırıyor. Parfüme ismini veren iki ana öğe, ilginç şekilde fazlaca baskın değil büyük resimde. Bergamot başlarda biraz gözüküyor. Öd ağacı da çoğu oud temalı parfümdeki gibi ağır güllü şekilde verilmemiş. Buradaki öd ağacı, kuru sedir ağacı kokusuna yakın duruyor. Hatta parfümün ana aksını yarı karanlık sedir ağacının oluşturduğunu düşünüyorum.

Oud & Bergamot, bu haliyle yüksek kaliteli işçiliğe sahip. Yapaylığa rastlanmıyor ve kokusal anlamda harika iş çıkarıyor. Bu tür odunsu yapıları sevdiğim için kullanmaktan zevk aldım. Burada Arap-Orta Doğu esintili form yok. Gayet modern ve seküler davranıyor öd ağacı. Düz çizgide ilerliyor ve hemen hemen hiç değişmiyor. Pek katmanlı koktuğu söylenemez.

Zihnim yanıltmıyorsa biraz Comme des Garçons 2 Man’i ve üretimi biten Gucci Pour Homme’yi andırıyor. Bu enfes kokunun büyük bir günahı var ki o da performansı çok kötü. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça az. Cologne Intense gibi garip konsantrasyona sahip. Keşke daha güçlü kokabilseymiş. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya yakın duruyor. Kokusunu sektörün tanınan burunlarından Christine Nagel tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8.5

16 Ekim 2021 Cumartesi

Prada – Infusion d’Iris (2015)

Prada’nın 2007 yılında çıkan kadın parfümü Infusion d’Iris, ilk çıktığı dönemde parlamış, sonrasında yıldızı sönmeye başlamıştı. Prada, 2015 yılında Infusion d’Iris’i reformüle edip tekrardan piyasaya sürdü.

2015 yılı çıkışlı Infusion d’Iris, Prada’nın internet sitesinde turunçgil çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Resmi tanıtımında “Değerli ve bulunması zor Les Infusion De Iris, İtalyan mandalinası, tunus nerolisi, galbanum, orris, sedir ağacı, benzoin ve tütsü temel notalarının karışımıyla irisin şehvetli yorumudur” cümlesiyle lansmana çıkmış. Açıklanan notalarında en ilgi çekici öğe sakız ağacı teması denebilir.

Parfümün ilk saniyelerinde sabunsu ve damla sakızını andıran tozlu turunçgiller bizi karşılıyor. Açıklanan notalarında mandalina ve neroli var ki ilk saniyelerdeki ferah sayılamayacak turunçgillerin kaynağı muhtemelen bu notalar. Orta kısımda sabunsuluk devam ederken bu sefer tozlu iris çiçeği partiye katılıyor. Geri planda yüksek ihtimalle vetiver bulunuyor ama açıklanan notalarında yer verilmemiş. Sonlarda odunsu yapıyla kapanış yapılıyor.

Infusion d’Iris, basit, sakin, yumuşak ve barışçıl bir parfüm. Derin değil, karmaşık davranmıyor, rahatsız etmiyor. Fazlasıyla durgun, iddiasız, uysal ve hatta huzurlu denebilir. Onun hareketsiz ve pasif kokusu bir süre sonra konforlu hale de gelebilir uyuşuk da hissettirebilir. Bu anlamda düz çizgide devam eden sabunsu-çiçeksi kadın parfümü arıyorsanız şık ve kaliteli seçim olacaktır.

Kimi kullanıcıların yeni yıkanmış kıyafet kokusuna benzettiği Infusion d’Iris, temizlik hissi veren genel yapısıyla beyaz gömlek üzerine sıkılabilecek en hoş eserlerden birisi.

Eau de Parfum olmasına rağmen performansı kötü ne yazık ki. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. Ilık ilkbahar günlerine daha çok yakışacağını sanıyorum. Kokusunu Daniela Andrier tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

11 Ekim 2021 Pazartesi

Ralph Lauren – Safari For Men (1992)

Modacı Ralph Lauren’in Afrika kıtası için “Bazen orada bulunmamış olmak daha iyidir” dediği rivayet edilir. Ralph Lauren’in kurduğu moda imparatorluğunda yine de Afrika kıtasına özgü tasarımlar ve esinlenmeler vardı. Ralph Lauren’in 1980’li yıllarda piyasaya sürdüğü Afrika safari tarzı kıyafetleri ve kol saatlerinin yanında 1990 yılında Safari isimli kadın parfümü de yer almıştı.

Ralph Lauren için Safari koleksiyonu, sömürgeci batı medeniyetlerinin Büyük Beyaz Avcı olarak kendilerini tanımlayıp, Afrika çöllerinde kurdukları kibirli Safari çadırlarında, nesli tükenmekte olan bir türün vizyonuydu belki de: Serengeti Ovalarında gümüş çay servisiyle piknik yapan türden bir kadının portresi… 1990 yılındaki kadınlar için ilk Safari’den sonra 1992 yılında erkek versiyonu raflara çıkmıştı.

Gerek Safari’nin kadın versiyonu gerekse Safari erkek, deri benzeri kutusu ve kristal kesime benzeyen vintage şişeleriyle 2020’li yılların parfüm şişesi tasarımlarının oldukça dışında yer alıyor. Basit ama kesimli şişenin içindeki açık sarı sıvı, 1980 hatta 1970’li yılların çok kullanılan öğesiydi. Bir şipre çoğu zaman sarı renge sahiptir, bu durum adeta yazılı olmayan kuraldır.

 

Safari For Men, 1990’lı yılların en sevilen erkek koku klasiklerindendi. Tabii aradan geçen yılların ardından onun tarzı, modern parfümlerden oldukça uzakta kaldı. Safari For Men’in açılışı bergamot, artemisya, aldehit ve aromatik yeşil notalarla gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak tanımlanması zor erkeksi baharatlı-meyveli nostaljik yapı, orta bölümde de devam ediyor. Orta kısımda erkeksi çiçekler de partiye katılıyor. Gül, karanfil ve yasemin, garip hüzün dalgasına katılıyor. Sonlarda bir parça deri, meşe yosunu ve paçuliyle kapanış yapılıyor.

1990’lı yılların ve daha öncesinin kokusal referanslarına ait bir parfüm Safari. Gayet erkeksi ve onu koklayan kadınlar yüksek ihtimalle beğenmeyecekler ve övgüler alamayacaksınız. Z kuşağının kafası karışık gençleri Safari’ye kolayca burun kıvırıp, onu dede kokusu ya da modası geçmiş olarak tanımlayabilir. Evet, o nostaljik hatta retro kokuyor. 2020 ve 2030’lı yılların kokusal trendlerine uymayacağı kesin gibi. Zaten Safari’nin popüler delikanlı olmak gibi derdi yok.

Erkeksi çiçekler terimi günümüzde anlamsız olarak düşünülebilir fakat 1980 yıllarda çoğu erkek parfümünde maskülen şekilde çiçekler kullanılıyordu. Safari, bergamotlu, neredeyse sabunsu aromatik baharatlı meyvemsilikle hüzünlü çiçekleri bir araya getiriyor ve bunu da yüksek kaliteyle yapıyor. Eski dost meşe yosunu tabii ki oralarda bir yerde. Tatlı-şekerli vanilya bombası modern parfümlerden sıkılan erkekler için iyi bir kaçış seçeneği Safari, tabii yaşınız kırkın üzerindeyse.

Herkese uymayacak yapısı ve koleksiyoner seviyesindeki kullanıcılara yönelik kokusal sınıfıyla, unutulmaya yüz tutmuş Safari’nin temsil ettiği maço erkek kalıbı, hoş bir anı olarak hafızalarımızda kalacaktır. Safari konfor parfümü değil, erkekler kulübünün esaslı üyesidir.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı güçlü değil. Onun buruk-hüzünlü yapısını, ılık-serin sonbahar döneminde kullanmaya yakıştırıyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Eylül 2021 Pazar

Initio – Atomic Rose (2019)

Fransa merkezli niş parfüm evi Initio’nun ismi gün geçtikçe daha fazla duyuluyor. 2021 yılının eylül ayı itibariyle on beşten fazla parfüme imza atan Initio’nun koleksiyonu genişleyeceğe benziyor. Atomic Rose, markanın en ilgi çeken eserlerinden birisi olmayı başardı. Parfümün açıklanan notaları arasında Türk gülü olması da enteresan denebilir.

Initio, Atomic Rose’u romantik bir koku olarak tanımlıyor. Parfümün temelini Türk gülünün oluşturduğunu öğreniyoruz. Ayrıca Hedium adındaki özel bileşenin de parfümde önemli yer kapladığını söylüyorlar. İlk saniyelerde bir parça bergamot ve kremsi gülle karşılaşıyoruz. Ferah sayılamayacak ve Arap etkilerini hissettiren başlangıcı kaliteli ve hafiften kadınsı tarafa yakın duruyor. Orta kısımda gülün ağır etkisi devam ediyor. Yağlımsı ve kremsi güle geri planda çiçekler ve sıcak baharatlar (pembe biber) ekleniyor. Sonlarda gülün kanatlarının altına şekerli sayılamayacak vanilya giriveriyor.

Atomic Rose, ismi gibi atomik bir gül parfümü diyebilirim. Ağır, baskın ve güçlü gül teması baştan sona etkisini kaybetmiyor. Buradaki gül pudralı-kremsi ve tatlı güle yakın duruyor. Gül, hafiften kimyasal davranıyor. Kimi kullanıcıların orta kısımdan itibaren amonyak kokusu aldıklarını söylemeleri anlamsız değil. Gerçekten de garip bir metalik-çamaşır suyu efekti var. Bu anlamda Montale’nin bazı zorlayıcı parfümlerini andırıyor. Kokusal olarak Mancera Roses Vanille’nin daha az şekerli haline benziyor. Bazı kullanıcıların Atomic Rose’u Baccarat Rouge 540’a benzetmesini ise pek anlayamıyorum.

Atomic Rose’u ilk kullandığımda bana ne hissettirdiğini düşündüm. Aklıma ilk gelen gül kokulu el kremleri veya pembe renkli vazelinleri anımsattı. Malzeme kalitesi olarak kötü değil ama verdiği hissiyat olarak şekerli Montale tarzı gül temasını aklıma getiriyor. Bu anlamda çok severek kullanmasam da gül kokusu meraklılarının ilgisi çekeceğini anlıyorum.

Atomic Rose ile ilgili en dikkat çekici durum, kokusunun Delina’ya benzetilmesi. Parfums de Marly’nin popüler eseri Delina’yı ben de çok seviyorum ve onu koklamaya bayılıyorum. Atomic Rose ile Delina’nın çok benzediğini ise söylemem mümkün görünmüyor. İki parfümün benzer tek tarafı gül kokması, onun dışında ayrı dünyadalar. Delina ekşimsi leziz meyvelerle canlı ve dinamik bir genç kızken, Atomic Rose daha olgun, kadınsı, kremsi ve tematik denebilir.

Eau de Parfum formundaki Atomic Rose’un kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Sonbahar-kış döneminde daha iyi sonuçlar vereceğini sanıyorum. Kimi platformlarda uniseks olarak tanıtılsa da kadın kullanıma uygun.

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Eylül 2021 Perşembe

Guy Laroche – Drakkar Noir (1982)

Moda tasarımcısı Guy Laroche’nin çok az parfüm ürettiğini ama Fidji ve Drakkar Noir gibi iki önemli klasiğe imza attığını söyleyebiliriz. 1982 yılı çıkışlı ve simsiyah şişeye sahip Drakkar Noir’in erkek parfümleri tarihine geçtiğini söylemek abartılı olmaz. Guy Laroche’nin internet sitesinde Drakkar Noir’in güç temasıyla bağdaştırılması rastlantı olmasa gerek.

Drakkar Noir’in duyguyu, küstahlığı ve gücü aynı anda barındırdığı iddia ediliyor ki kokusal anlamda durum pek öyle sayılmayabilir. Parfümün ilk saniyelerinde ferah ve yeşil lavanta ile artemisya/aromatik Akdeniz otları sizi karşılıyor. Orta kısımda lavantanın payı azalsa da devam ediyor. Sonları en sevdiğim yeri oluyor. Paçuli ve meşe yosununun harika uyumuyla kapanış yapılıyor.

Drakkar Noir, genel kanıya istinaden aromatik fujer olarak sınıflandırılabilir. 1980’li yılların erkeksi maço parfümlerinin genel yapısını koruyor. Tatlılık ve vanilya yok. Onun yerine yeşil erkeksi çiçekler ve aromatik otsular mevcut. Büyük resimde çok sert ve kullanması zor bir maskülen değil. Eski kafa erkeksi parfümleri sevenlerin ilgisini çekeceği aşikar. Genç erkeklerin onu çok sevebileceğini düşünmüyorum. Bu tarz aromatik lavantalı fujerler pek bana göre değil fakat sonlarını deneyimlemek için bile kullanılabilir.

Bu yeşil sayılabilecek eserin siyah şişeye sahip olması yeterince garip veya uyumsuz bir durum. Erkekler kulübü üyelerinin veya kadınlara yer olmayan centilmen toplantılarının kokusu adeta Drakkar Noir. Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Performansıysa zayıf ne yazık ki.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı normal seyrinde olsa da etrafa yayılımı zayıfa yakın yerde duruyor. Serin havaların parfümüne benziyor. Kokusunu Pierre Wargnye tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

1 Eylül 2021 Çarşamba

Montblanc – Explorer (2019)

Montblanc, parfümler alanında büyük başarı sağlayan eserler verememiş marka profili çiziyor. Oysaki kadın-erkek olarak otuz civarında parfüme imza attılar. Safkan parfüm üreticisi olmasa da ara ara kısa süreliğine parlayan kokulara sahipler. Explorer, Montblanc’ın 2019 yılı çıkışlı yeni erkek parfümlerinden birisi. 2021 yılında Explorer Ultra Blue isimli devam parfümü çıktığına göre bu serinin üye sayısının artması bizi şaşırtmamalı.

Explorer, Montblanc’ın internet sitesinde şu cümlelerle tanıtılmış: “Explorer’ın kokusu, dünya çapında bir yolculuğu anlatarak rafine erkekliği, varlığı ve karizmayı ortaya çıkaran macera ve özgürlükle doludur.”

Parfümün ilk saniyeleri ferah, canlı ve dinamik meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarda bergamot ve ananas benzeri ekşi meyvelerin işbirliğinden söz edebilirim. Orta bölüme geçildiğinde ananası andıran miskli meyvelere odunsu notalar ekleniyor. Sonlarda tablo fazla değişmiyor. Odunsu miskli ekşi meyveler tenden ayrılana kadar devam ediyor.

Explorer, mayhoş ferah meyvelerin hakimiyetinde. Her ne kadar açıklanan notalarında bulunmasa da ananas benzeri koku baştan sona kadar etkili denebilir. Resmi olarak açıklanan notalarında ambroxan görünüyor ki parfüme dinamizmi bu öğenin kattığı düşünülebilir. Son yıllarda ferah erkek parfümlerinin vazgeçilmez notası ambroxan, Dior’un Sauvage’ı gibi bıktırıcı oranda verilmemiş. Rahatsız edici olmayan ambroxanın meyvelerle uyumu iyi. Odunsu miskli yapıysa dengeyi sağlamayı görev edinmiş.

Explorer, oldukça basit kokan, sıra dışı davranmayan, Aventus’a fazlasıyla benzeyen bir parfüm. Evet, sihirli kelime Aventus çünkü Explorer, son yıllarda oldukça fazla benzeri yapılan Aventus’un kopyası gibi davranıyor. Kokusal anlamda Aventus’un verdiği ananas suyu efektini yerine getiriyor. Gerçi Explorer, orta kısımdan itibaren cansız ve performans olarak sorunlu görüntü çiziyor. İlk saniyelerdeki canlılık kısa süre içinde kayboluyor. Orta bölümden itibaren vasat şekilde hoş kokan ana akım parfüme dönüşüyor.

Eğer Aventus’un kokusunu çok seviyorsanız fakat bütçeniz o anormal fiyat etiketine yetmiyorsa Armaf’ın Club de Nuit Intense’sine yönelmenizde fayda var. Explorer, en iyi Aventus benzeri parfümlerden değil ve Armaf’ın kokusal anlamda oldukça gerisinde kalıyor. Yine de yeni başlayanlar için leziz ve hoş bir yazlık denebilir.

Eau de Parfum formunda fakat performansı oldukça zayıf. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımı yeterli değil. Kokusunu  Antoine Maisondieu, Jordi Fernández, Olivier Pescheux birlikte tasarlamış. İlkbahar-yaz günlerinde kullanmak için uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

9 Temmuz 2021 Cuma

Ralph Lauren – Polo Blue Eau de Parfum (2016)

Ralph Lauren’in 2003 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Polo Blue, Eau de Toilette formundaydı. Mavi şişesiyle, 2000’li yılların en sevilen ve en çok satılan erkek parfümlerindendi. Tabii yıllar içinde birçok rakibi karşısında popülerliği azaldı. Parfüm severler için ayrı bir yeri olan Polo Blue’nun yıllar içinde devam parfümleri geldi. 2016 yılında Polo Blue’nin Eau de Parfum versiyonu raflardaki yerini aldı.

Son yıllarda popüler ferah erkek parfümlerinin Eau de Parfum versiyonlarının çıkarılmasıyla sık sık karşılaşıyoruz. Guerlain Homme’nin Eau de Parfum versiyonu ve Kenzo’nun ünlü klasiği Kenzo Pour Homme’nin Eau de Parfum formundan sonra Polo Blue’nun da Eau de Parfum’uyla tanıştık.

Polo Blue EDP’nin ilk saniyeleri ferah ve tuzlu sucul turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot ve limona eşlik eden deniz notaları yeni nesil modern sucul erkek parfümlerinin kopyasına benziyor. Orta kısma geçildiğinde tuzlu turunçgillere fesleğen ve nane ekleniyor. İlk Polo Blue EDT’ye benzeyen orta kısımdan sonra sonlarda büyük değişim olmuyor. Odunsu kapanış yine ferah ve gayet tanıdık kokuyor.

Polo Blue EDP, ferah, yazlık, deniz kenarı için gayet uygun, vasat kalitedeki bir arkadaşa benziyor. Modern, yazlık, sucul-tuzlu deniz kokan yeni nesil erkek parfümlerinden pek farkı bulunmuyor. Kokusal anlamda tabii ki ilk Polo Blue’yu andırıyor ama yeni Eau de Parfum, çok daha tuzlu ve deniz gibi kokuyor. İlk Polo Blue daha olgun ve kaliteli kokarken, yeni EDP biraz sıradan ve kimi kullanıcılara göre deterjan-çamaşır yumuşatıcılarını andırıyor.

Yazlık parfümlerin en büyük düştüğü hatalardan birisi aşırı dozda calone gibi kokan temadır ki Polo Blue, az da olsa bu yola giriyor. Evet, ismi gibi mavi denizleri hatırlatıyor. Size yazlık sahil kenarlarının havasını sunuyor. Plajlarda içilen tropikal kokteylleri de hatırlatıyor fakat yaratıcılık ve kalite anlamında Polo Blue EDP, yeteri kadar başarılı davranamıyor. Onun sıradan kokusu hafiften Kenzo Homme Eau de Parfum’u çağrıştırıyor. İlk Polo Blue ise daha karakterli parfüm izlenimi veriyor.

Çoğu kişinin sevebileceği genele yakın havasıyla Polo Blue EDP, popüler vasat kültüre hitap ediyor ve ticari olarak kendisine biçilen rolü oynuyor. Eğer parfümlere çok daha derinden bağlıysanız, Polo Blue EDP muhtemelen sizi kesmeyecektir. Çok daha iyi yazlık parfümler varken, Polo Blue EDP’yi tercih eder miyim emin değilim.

Eau de Parfum formunda fakat etrafa yayılımı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı normal seviyede denebilir. Kokusunu Carlos Benaim tasarlamış. Giymesi kolay yapısıyla günlük kullanıma ve her türlü ortama rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

4 Temmuz 2021 Pazar

Xerjoff – Renaissance (2011)

Xerjoff’un yavaş yavaş büyüyen parfüm serisi XJ 1861’e ait Renaissance, ismiyle ilgimi çekmeyi başardı. Batı aydınlanması için önemli yere sahip Rönesans kavramının, İtalyan kökenli niş parfüme ismini vermesi pek şaşırtıcı olmamalı. 2011 yılı çıkışlı Renaissance, Xerjoff’un internet sitesinde şu cümlelerle tanıtılmış: “Renaissance, otantik İtalyan narenciyesi kokusuna sahiptir. Altın oran hassasiyetiyle şekillendirilmiş gerçek İtalyan mirasıdır. Zengin mirasımızdan ilham alan ve ülkemizin cazibesine saygı duyan Renaissance, İtalya’nın ilham verici karakterini temsil ediyor.”

Renaissance’ın açılışı kuru hatta tozlu sayılabilecek bergamot ve acı portakal yağlarını andıran buruk yapıyla gerçekleşiyor. Serin ve ferah sayılabilecek olgun üst notalardan sonra nanemsi-fesleğenimsi nötr beyaz çiçeklerle orta bölüme geçiliyor. Açıklanan orta notalarında Bulgar gülü var fakat genel kompozisyonda büyük yer kaplamıyor. Sonlarda karanlık davranmayan yosunsu paçuli ve amberle tenden ayrılıyor.

Renaissance, aromatik, yeşil, neredeyse sabunsu, garip şekilde nanemsi, şekerli olmayan turunçgilli ve buruk doğasıyla, yeni nesil ferah yazlık parfümlere pek benzemiyor. Kokusu hem benzersiz hem de eskinin klasik şiprelerini andırıyor. Zorlama olur mu bilemiyorum ama hafiften Christian Dior’un 1966 yılı çıkışlı erkek parfümü Eau Sauvage’yi andırıyor. Hermes’in karakteristik ve gerçekçi portakal kokan parfümlerine benzemiyor. Onun tarzı daha gri ve resmi turunçgiller olarak özetlenebilir.

Renaissance ilginç şekilde koyu, yoğun turunçgil yağlarını andırıyor. Kokusu hiç bir zaman mis gibi doğal ve gerçekçi mandalina ya da limon gibi değil ki açıklanan üst notalarında bu iki nota var. Bergamot daha çok yer kaplıyor. Bergamot ilk başlarda tozlu hissiyat veriyor. Ortalardaki konsantre naneyi biraz kendime uzak buldum. Sonları ise çok güzel.

Renaissance bu haliyle niş parfüm yaratıcılık standartlarını tutturuyor. Kalite anlamında iyi yerde duruyor. İlkbahar-yaz parfümüne göre gayet sağlam ve dirençli olduğunu da söylemek gerekiyor. Kokusal anlamda herkese hitap edemeyecek gibi görünüyor ve denemeden almanın iyi fikir olmadığını düşündürtüyor. Onun aromatik otsu yeşil yapısı, büyük kitleleri çok mutlu etmeyebilir. Alışması zaman isteyen eser izlenimi veriyor.

Eau de Parfum formundaki Renaissance’ın kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı saldırgan olmasa da gün içinde kendisini hissettiriyor ki bu durum turunçgil parfümlerinde pek görülmez. Bu anlamda performansı yeterli. Uniseks olarak pazara sunulsa da erkek kullanımına yakın buldum.

Koku Güzelliği:10/7