siyah frenk üzümü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyah frenk üzümü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2020 Cuma

Gucci Eau de Parfum II (2004)

Gucci’nin 2002 yılında piyasaya sürdüğü Gucci Eau de Parfum isimli eseri, markanın 2000’li yıllarla birlikte yeni nesil modern parfümlerinin habercisiydi. Artık üretimi bitirilen Gucci Eau de Parfum’den iki yıl sonra 2004 yılında yine kadınlara yönelik olarak Eau de Parfum II raflara çıkmıştı. Ne yazık ki Eau de Parfum II’de ablasının kaderini yaşayarak, üretimi bitirilen parfümler kervanına katıldı.

Oysa Gucci Eau de Parfum II kadınlar tarafından oldukça sevilmişti. Son 15-20 yıldır, Gucci’nin, harika parfümlerinin üretimlerini bitirip, yerine daha vasat kokular çıkarmak gibi anlaşılmaz tavrı var. Gucci Eau de Parfum II’yi ablam çok severek uzun yıllar kullanmıştı. Tabii onun sürekli kullandığı ve adeta eve sinen kokusu, zihnime kazınmıştı ve bende oldukça beğenirdim. Yıllar içinde üretimi bitirilince artık bulunamaz oldu. Değerli bir parfümsever arkadaşımız, Gucci Eau de Parfum II’yi bana ulaştırınca ise bu parfümle ilgili olan anılarım tabii ki canlanıverdi. Biraz da bu duygularla kullandım ve yine oldukça beğendim.

Gucci Eau de Parfum II’nin açılışı canlı, neşeli ve pozitif gerçekleşiyor. Etrafa mutluluk saçan ilk saniyelerde turunçgiller (ağırlık portakalda), feminen çiçekler ve mayhoş meyveler kendisini gösteriyor. Meyveli-çiçeksi gerçekleşen ve neredeyse ferahlık seviyesindeki ilk dakikalardan sonra orta bölümde büyük değişim olmuyor. Ekşi meyvelerin biraz daha gücünü arttırdığını görüyoruz. Açıklanan orta notalarında böğürtlen var ki güzel kullanılırsa bayılıyorum böğürtlenli parfümlere. Orta kısımda leziz kırmızı meyvelere kadınsı çiçekler (şakayık ön planda, menekşe ve yasemin) eşlik ediyor. Misk orta bölümden itibaren geri planda hoş bir dengeleyici olarak varlığını sürdürüyor. Kapanış odunsu gerçekleşiyor. Aynı meyveli çiçekler zayıflayarak alt notalara ulaşırken, misk, amber ve sedir ağacının ağırlığını arttırdığına şahit oluyoruz.

Gucci Eau de Parfum II, hiç şüphesiz meyveli-çiçeksi karaktere sahip. Bu tarzın en sevdiğim örneklerinden birisi ilan edebilirim onu. Mayhoş meyveler ve feminen çiçeklerin eğlenceli dengede durduğunu söyleyebilirim. Böğürtlen, kırmızı meyveler ve siyah üzüm teması; şakayık, yasemin ve menekşeye bir parça üstün geliyor ana yapıda. Bu durum benim için iyi haber, fazlaca kadınsı çiçekler barındıracağına lezzetli meyveler kokmayı tercih ederim. Tabii onun safkan kadın parfümü olduğunu da aklımın bir köşesinde tutuyorum.

Sadece bana mı oluyor bilmiyorum ama onu kokladığımda hep iyimserlik aşılıyor Gucci Eau de Parfum II. Onda garip şekilde hayat enerjisi var. Karanlık, durağan ve sıkıcı değil, her an değişebilen kadınsı ruh hali var sanki onda. İlk bakışta genç hanımefendi parfümlerini hatırlatsa da genç-yaşlı herkes, günlük kullanımda tercih edebilir. Onu kullanan çoğu kadının rahatlıkla seveceğini düşünüyorum. İmza parfümü olarak bile düşünülebilir.

Her güzelin kusurları olduğu gibi onun da eksik tarafları var tabii ki. İlk olarak kokusu yapaylık sınırında ve yüksek kalite vaat etmiyor. Kimi bünyelerde, çiçeklerin veriliş tarzı bakımından baş ağrısı yapmaya müsait gibi. İkinci eksik tarafı performansı. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı biraz zayıf. Üçüncü en büyük problem ise üretiminin bitirilmiş olması. Bu parfümü artık bulmak çok zor ve daha da bulunmaz hale gelecek ilerleyen yıllarda.

Eau de Parfum formundaki kokusunu sektörün tanınmış isimlerinden Antoine Maisondieu tasarlamış. İlkbahar-yaz dönemine uyacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde biraz ağır kaçabilir.

Koku Güzelliği:10/7

18 Mart 2018 Pazar

The Vagabond Prince – Enchanted Forest (2012)

Kaliforniya merkezli bağımsız niş parfümevi The Vagabond Prince’in 2012’de çıktığı koku yolculuğu, 2018 yılının ılık Mart ayı itibariyle dört parfümde kalmış durumda. Son parfümlerini 2016 yılında piyasaya sürdüler ve hala pek hareket yok kendilerinden.

Markanın en popüler parfümü hiç kuşkusuz 2012 çıkışlı ilk eserleri Enchanted Forest. Gerek isminin ilginçliği gerekse kokunun tasarımını Bertrand Duchaufour gibi çok önemli bir ismin yapması gözlerin Enchanted Forest’a çevrilmesini sağladı kısa süreliğine. İsminden de anlaşılacağı üzere ilhamını orman temasından alan Enchanted Forest, kendi sitelerinde bir öğeyi diğerlerinden daha fazla öne çıkarıyor: Siyah frenk üzümü.

Enchanted Forest’in açılışı tatlı ve yeşil kokan meyvelerle gerçekleşiyor. Buruk hatta ekşi kokan yeşil meyveler çok tanıdık ama acaba nereden? Sanırım cevabı buldum. Çocukken kullandığımız rengarenk kokulu silgiler vardı. Açılışı aynen öyle. İlerleyen saatlerde büyük değişim olmuyor. Ekşi yeşil meyvelere bir parça çamsı notalar ekleniyor. Geri planda tatlı baharatlar var ama oldukça derinden geliyor. Orta kısım çamsı yeşil meyveler şeklinde devam ediyor. Geleyim kapanışa. Alt notalarda hala o tuhaf ekşi meyveler hissedilirken vanilya ortaya çıkıyor ama benim çok cazip değil sonları.

Ahh Enchanted Forest. Sana ne diyeyim? Ya da sana değil de seni tasarlayan dünyanın en başarılı burunlarından Bertrand Duchaufour’a söylesek daha doğru olur. Sonuçta bu kokunun mimarı o.

Evet, kesinlikle eminim ki Enchanted Forest, çocukluğumuzda kullandığımız ucuz ve berbat kokan silgilere benziyor. Parfümün meyveler üzerine inşa edildiğine şüphe yok. Meyveler ama ne kötü meyveler. Çürümeye yüz tutmuş/ekşimiş elma-ananas-tropik-egzotik yeşil meyveler itici şekliyle verilmiş. Oysaki severim parfümlerde meyveleri. Buradaki kullanımı resmen ekşimiş bir sepet karışık meyve diyebilirim. Bu ne Allah aşkına bay Duchaufour.

Parfümdeki yeşil hissiyata başlarda eşlik eden içkimsi yapı muhtemelen rom veya kırmızı şaraptan geliyor. İçkinin kullanımı da başarısız. Bu parfüm için olumlu bir taraf arıyorum hala. Orta kısımdaki çamsı yanı acaba onu kurtarabilir mi? Şu haliyle çamsı koku bile vasat. Bu nasıl garip bir meyve parfümü anlamak zor.

Parfümün ismine kapılıp da büyülü bir parfüm beklemeyin. Bırakın büyülemeyi direkt itti beni her kullandığımda. Parfümün ismindeki diğer vurgulu taraf ise orman. Bu koku formunun neresi orman temasına benziyor bir arkadaş bana açıklarsa memnun olacağım. Bir orman ne zamandan beri yeşil ve ekşi meyve kokar?

Bu tuhaf parfüme övgüler yağdıran yurtdışı merkezli yorumculara fazla kulak asmayın ve kesinlikle denemeden almayın. Son zamanlardaki en büyük hayal kırıklığını yaşatıyor bu parfüm bana. Ne bir niş parfüme benziyor ne de Bertrand Duchaufour tasarımına. Daha başka bir şey söyleyesim gelmiyor.

Derinlikten uzak tekdüze kokusu uzun kullanımda sıkıcı olacağa benziyor. EDP formunda ama performansı zayıf. Kalıcılığı yüksek değil, etrafa yayılımı az. Uniseks olarak sınıflandırılmış Enchanted Forest. Bence de hem kadınlar hem de erkekler kullanabilir. Kullanım dönemi olarak ilkbahar-sonbahar mevsimleri uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/4

9 Kasım 2016 Çarşamba

Maitre Parfumeur et Gantier – Route du Vetiver (1988)

Schubert’in Ave Maria’sının insanın içine işleyen ezgilerini dinlerken buluyorum kendimi. Katolik kilisesinin önemli dualarından olan Ave Maria, her ne kadar İsa peygamberin annesi Meryem’e selam niteliği taşısa da, içimde bir yerlere dokunuyor. Müziğin evrenselliği böyle bir şey olsa gerek. Her şeyin üzerine çıkıp, dünyanın berbat halini geride bırakıp, göğün üstünden aşağıya bakıp, kendinizi büyülü bir sopranonun çıkardığı ses titreşimlerime teslim etmek.

Ilık sayılabilecek kasım ayının ilk haftasında, odayı dolduran Ave Maria’nın eşliğinde pencereden dışarı baktığımda gördüğüm masmavi harika bir gökyüzü ve etrafa özensizce dağılmış hissi veren pamuk gibi bulutlar. Sonbaharın hüznünü hatırlatan sararmış yapraklar, ısıtmayan güneş… Serin esen rüzgara ve göç eden kuşlara bakıp, doğanın ne kadar muhteşem olduğunu bir kez daha anlıyorum. İnsan gibi vahşi, bencil, zalim bir yaratık, bu tertemiz, masum, el değmemiş doğaya yakışıyor mu emin değilim.

Pencerenin kenarında durup sonbaharın gelişini ve gökyüzünü seyrederken, üzerimden yayılan kokuya ilgisiz kalamıyorum. Parfümlerin güzel kokulu dünyasının en sevilen niş markalarından birisi olan Maitre Parfumeur et Gantier’in Route du Vetiver’ine ilgimi kaydırıyorum. Jean Laporte’un bu sihirli markası, 1980’li yılların sonlarından itibaren o egzotik kırmızı şişeleriyle birçok parfüm severin hayallerini süslemişti büyük ihtimalle. Benim de ara ara yer verdiğim Maitre Parfumeur et Gantier’nin, sevilen parfümlerinden Route du Vetiver, isminden anlaşılacağı üzere vetiveri merkeze almış.

Parfümün açılışı kirli ve karanlık sayılabilecek yapıyla gerçekleşiyor. İlk dakikalardan itibaren vetiver ve kuru deri kendisini gösteriyor. Açılışta ve orta kısmın bir bölümünde devam eden bu birliktelik orta kısımda kademeli olarak azalıyor. Orta notalarda deri epey geri çekiliyor ve karşımıza köksü, yeşil ve duru vetiver çıkıyor. Oldukça kaliteli bu kısım, vetiver severleri kalbinden vuracağa benziyor. Azıcık tütsü de mi var acaba? Neden olmasın. Son bölümde köksü yeşil vetiver devam ediyor. Büyük değişim yok kapanışta.

golge route yen

Değişim demişken, asıl değişim, üst notalarla orta kısım arasında gerçekleşiyor. Başlangıçtaki kirli, azıcık hayvansal plastiğimsi deriyi kimi kullanıcılar gübreye benzetmişler ki olabilir. Açılışı benim için fazla kirli ve zor. Karanlık ve sert açılıştan sonra orta bölümde tek düze yüksek kaliteli yeşil, ıslak köksü vetiver üzerinden devam ediyor Route du Vetiver. Orta ve alt notalar hemen hemen aynı. Parfümün en dikkat çeken kısmı başlangıcı. Ayrıca çoğu kişinin bahsettiği siyah frenk üzümü bence baskın değil. Zaten parfümün reformülasyon geçirdiğinden bahsediliyor. Belki de bu kısım biraz törpülenmiştir reformülasyonda.

1988 çıkışlı bir parfüm kullandığımın farkındayım ama hiç de nostaljik değil kokusu. Tatlılığın az olduğu, erkeksiliğin fazlaca hissedildiği Route du Vetiver’in açılışı dışında zor ve itici tarafı yok. Orta ve alt kısım, vetiver severler için adeta biçilmiş kaftan. Tabii başlangıcına tahammül edebilirseniz.

Açılışını hafiften Encre Noire’e benzettiğim Route du Vetiver, Encre Noire kadar karanlık ve mürekkebimsi değil. Orta bölümden itibaren köksü ve rutubetli vetiver, tam olması gerektiği gibi. Parfümde kullanılan yüksek kaliteli vetiver, Maitre Parfumeur et Gantier’nin ismine yakışacak nitelikte. Vetiver parfümleriyle aram çok iyi olmadığı için sadece beğendim Route du Vetiver’i. Bir türlü aşık olamadım.

aslan route yen

Eğer sıkı bir vetiver koleksiyoncusu iseniz, Route du Vetiver dolabınızda bulunsa fena olmaz. Gerçi performans anlamında harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı bir EDT için iyi ama etrafa yayılımı yüksek değil. Kokusunun tasarımını Jean-Paul Millet Lage yapmış. İlkbahar-sonbahar kullanımına uyacak gibi.

Koku Güzelliği:10/6