30 Ekim 2017 Pazartesi

Franck Boclet – Tobacco (2014)

“Franck Boclet, moda ve niş parfüm dünyasında ünlü bir Fransız tasarımcısıdır. Onun tarzı, lüksün geleneksel dünyasının yanı sıra insanı şaşkına çeviren, ezber bozan ve isyan dolu bir karışımdır. Bir gün beyaz, bir gün siyah, bir gün kentsel, bir gün festival havasında, bir gün geleneksel…

Franck Boclet “Klasik Parfüm Koleksiyonu” dünyada ilk defa 2012 yılında lanse edilmiştir, Eylül ayında YENİ lanse edilen 3 farklı ve etkili kokusuyla Türkiye’de şu an toplamda 5 kokusu parfüm severlerin beğenisine sunulmaktadır. Her bir koku oldukça asil ve doğal malzemelerden yapılmış olup, çok kaliteli ve çok kalıcı kokulardır.

Hedef kitlesi akıllı ve zarif, kaya gibi sağlam duruşlu, şehirli, modayı takip eden, dünya genelinde büyük şehirleri seven, 25-50 yaş arası, yüksek gelirli, kendi tarzını yaratmayı seven kişilerdir. Şişe ve kutu ambalajı antik kod ve erkeksi yönü, kutu içindeki organze kaplama ise feminen ve zarafeti yansıtır. İsim etiketi moda tarafında kullanılan metal aksesuarlar gibi düşünülerek gümüşten yapılmıştır.”

Yukarıdaki cümleleri Franck Boclet markasının Türkiye temsilcisi Humer Dış Ticaret firmasının internet sitesinden alıntıladım. Hazır giyim sektöründe olduğu kadar son yıllarda parfümlere verdiği önemi de görmekteyiz Franck Boclet’in. Koku koleksiyonunu gittikçe genişleten Franck Boclet’in parfümleri yurtdışında oldukça ilgi çekmeye başladı. Özellikle Tobacco, markanın öne çıkan parfümlerinden birisi. Kendi siteleri kapalı olduğu için herhangi resmi tanıtım cümlesine rastlayamadığım Tobacco’nun isminden dolayı tütün merkezli olduğunu varsayabiliriz.

Tobacco’nun açılışı tatlı baharatlar ve tütünle gerçekleşiyor. Baharatların ağırlıkta olduğu üst notalarda leziz ve kaliteli zencefil dikkat çekiyor. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde bir parça meyveli karaktere bürünüyor. Tatlı erik kompozisyona dahil oluyor. Orta bölümde artık meyveli-baharatlı tütüne dönüşüyor Tobacco. Son bölümde vanilya algılıyorum. Benzoin ve tatlı odunsular alt notaları oluşturuyor.

Tobacco, genel olarak tatlı meyvelerin ve yumuşak baharatların oluşturduğu ıslak ve fazlaca dumansı olmayan tütün kokusuna benziyor. Vanilya neyse ki beklediğimden az verilmiş. Fakat bu durum tatlılık olmadığı anlamına gelmesin. Muhtemelen tonka fasulyesinden gelen tatlılık baştan sona hissediliyor.

Baharat olarak zencefil ön plandaysa da karanfil geri planda her daim hissediliyor. Leziz meyveler görevini, ekşi olmayan tatlı erik üstlenmiş. Vanilya harika olmasa da idare eder. Orta bölümden itibaren muhtemelen meyvelerden gelen hafiften yapaylık biraz can sıkıyor. Tütün görevini iyi yapıyor. Parfümün genelinde tütün hayalet gibi dolaşıyor. Çok baskın ve yoğun değil tütün ama orada olduğunu biliyorsunuz.

Parfümlerde tütün kokusu sever olarak Tobacco’yu merakla ve hevesle kullandım. Açıkçası beklediğim çarpıcılığı yakalayamadım. Çoğu kişinin ünlü Tobacco Vanille’ye benzettiğini gördüm ve hak verdim. Tobacco Vanille’de vanilya daha baskınken Tobacco’da baharatlar önde gibi. Bu anlamda azıcık Herod’u da andırıyor ama Herod’un koku güzelliğinin ve kalitesinin gerisinde Boclet’in Tobacco’su.

Sonuç olarak harika bulmasam da beğenerek kullandım Tobacco’yu. Sıcak ve baharatlı kokusu soğuk kış günlerinde kendisini daha iyi gösterecektir. EDP formundaki Tobacco’nun kalıcılığı yeterli fark edilirliği ilk 1-2 saat gayet iyi. Gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor Tobacco. Erkek kullanımına yakın olduğunu söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/7

26 Ekim 2017 Perşembe

Azzaro – Wanted (2016)

“Azzaro Wanted, tutkuyla yapılmıştır. Bu parfümün içine sürdürülebilir kalkınma kavramını entegre ettim. Bunu yapmak için önem verdiğim üç hammadde kullandım. Bunlar Guatemala’nın yeşil kakulesi, Haiti’nin vetiveri ve Brezilya’nın tonka fasulyesiydi. İlk olarak kakuleden bahsetmem gerekirse Wanted’deki kullanımı ferah, leziz ve çekicidir. Bence kakule parfüme enerji veriyor. Wanted’de kullandığım diğer baharat zencefildi. Zencefil, kakulenin enerjisini alıp manyetik, sıcak hava katıyor. Tonka fasulyesi ve vetiver Wanted’e hem parfümlerden beklenen erkeksiliği ve zamansızlığı veriyor hem de şehvet ekliyor. Genç erkekleri baştan çıkaracak olan şey baharatlı, patlayacı yanı ve odunsu notalarla harmanlanmış modern ve tensel yönüdür. Bence bu parfüm cazibeli bir silahtır. Wanted’in cazibe silahını herkes kullanmak isteyecektir.”

Azzaro’nun yeni erkek parfümü Wanted’in tasarımcısı Fabrice Pellegrin’in  yukarıdaki sözleri genel olarak kokunun özeti sayılabilir. Bay Pellegrin, kokunun tasarımı aşamasında üç ana notadan bahsetmiş: kakule, vetiver ve tonka fasulyesi. Gerçi Azzaro’nun sitesinde tonka fasulyesi yerine limonun vurgulandığını görüyoruz. Bunu neden özellikle söylüyorum çünkü Wanted’de limon önemli sayılabilecek yer tutuyor. Artık lafı uzatmadan geçeyim parfüme.

Wanted’in açılışı tatlı, buruk limonla gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak ve parlak olmayan limona kısa süre içinde yumuşak baharatlar eşlik etmeye başlıyor. Zencefil ve kakulenin limonla uyumu idare eder. Son bölümde limon ortadan kaybolurken baharatların da etkisi oldukça azalıyor. Sıradan vetiver ile yumuşak odunsu notalar kapanışı gerçekleştiriyor.

Wanted anladığım kadarıyla limonlu zencefil üzerine kurgulanmış. Son bölümde de vetiver ağırlığını hissettiriyor. Sakin, yumuşak, iddiasız, benzersiz olmayan, son kısmı dışında kaliteli denebilecek ve çok ilginç kokmayan ortalama bir ana akım parfümü. Genel olarak herkesin sevebileceği hatta hanımefendilerden övgüler bile alabileceğiniz sevilesi aroma fazlasıyla tekdüze. Çarpıcı olmayan bu basit rayiha günlük kullanıma gayet uygun.

Bir parça Dior Homme Sport’a benzettim Wanted’i. Dior Homme Sport’un performansı daha iyiyken Wanted oldukça çekingen kalıyor. Temiz ve rahatsız edici yapaylığa rastlanmayan Wanted’in kalıcılığı normal, fark edilirliği zayıf kaldı tenimde. EDT formundaki Wanted’i tanınmış parfümörlerden Fabrice Pellegrin tasarlamış.

Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını sanıyorum. Genç erkek arkadaşlar ve başlangıç seviyesindeki parfümseverler deneyebilir. Diğer markalara göre uygun sayılabilecek fiyatı artı olarak düşünülebilir.

Ahh o şişe. Silaha benzeyen şişesi bana fazlasıyla zorlama ve çocukça geldi. Evet, markalar ilginç şişe tasarımlarıyla raflarda rakiplerinin önüne geçmeye çalışıyorlar fakat bu kadar kötü şişe tasarımı da yapmasınlar artık.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ekim 2017 Pazar

Zoologist Perfumes – Macaque (2016)

“Victor Wong: Başlangıçta hayvan temalı parfüm tasarlamak için beyin fırtınasına epey zaman harcadık. Sonuçta makakı seçtik. Maymunları sevdiğini biliyorum. Bize bunun hakkında daha fazla bilgi verebilir misin?

Sarah McCartney: Çocukken oyuncak şempanzelerimin ve benim birlikte olduğumuz fotoğraflarımı sana gönderebilirim. Üniversitede primatoloji okudum. Tabii ki maymunları seviyorum. Goriller huzurlu, yanlış anlaşılmış ve nesli tükenmek üzere olan hayvanlar. Şempanzeler ise (Borneo’da onları kurtarma merkezini ziyeret ettik) büyüleyecidir aynı zamanda manevi alanları insanlara benzer ama daha zayıflardır. Maymunlarla bir bahçede seve seve yaşarım. Gerçi şu an yaşadığım West London’da bu mümkün değil.

Victor Wong: Bir çok insan için maymunlar yaramaz, aktif ve muz yemeyi seven hayvanlardır ancak Macaque parfümü farklı bir duygu uyandırır. Bize tasarım ve seçim materyallerin hakkında daha fazla bilgi verebilir misin?

Sarah McCartney: Maymunlar zeki ve büyüleyicidir. İkimiz de genel konseptin klişe turist maymunu teması olmasını istemedik. İlk olarak maymunlarla Afrika’da tanıştım. Kaldığımız otelin öğleden sonra çay vaktinde maymunlar gelir ve şekerleri çalardı. Onların insanlara benzeyen elleri ve ayakları vardır. Bazı hayvan türleri insanlarla besin için ilişki kuracak kadar beceriklidir. Makaklar da bu hayvanlardan biridir. Bazı tapınaklara yiyecek bırakıldığı için oraya gelir Makaklar. Japonyadaki Makaklar muz yemiyorlar çünkü Japonyada yetişmiyor muz. Bazı insanlar şakayla karışık “ne yani Macaque parfümü muz mu kokuyor” diyor. Macaque meyve ve sebze kokusunu andırıyor fakat yuzu ve elma kokuyor. Meyvelere ek olarak Japon tapınaklarının kokusu da var Macaque’de. Tütsüleme Japonya’da eski bir zanaattir. Sadece bu işi yapan dükkanlar vardır Japonya’da ve bazen bir kutusu bin dolara satılır değerli tütsüler. Biz iyi bir parfüm yapmak için çok farklı materyaller kullanırız. Bu Japon gelenekselliğini onurlandırmak için Macaque’nin içeriğine odunsularla baharatları koydum, onlara buhur ve sediri de ekledim. Ayrıca maymunun kendi kürküne benzeyen bir koku da var Macaque’de. Sonuç olarak güçlü hayvansı parfümlerden ziyade meyveli kediye benzer bir koku elde ettim.”

Parfüm Merakı kim bu Victor Wong ile Sarah McCartney dediğinizi duyar gibiyim. Gerçi röportajın içeriğinden anladığınızı tahmin ediyorum. Victor Wong, Kanada merkezli yeni niş parfümevlerinden Zoologist Perfumes’in sahibi. Sarah McCartney ise onun çalıştığı parfümör. Ara ara ismini duyduğum Zoologist Perfumes’in ilk defa bir parfümünü kullanıyorum. Bu anlamda bende birçoğunuz gibi yeni tanışıyorum markayla.

İsminden anlaşılacağı üzere hayvanları merkeze alan bir niş marka Zoologist Perfumes. Her parfümlerine farklı hayvan ismi veriyorlar. Konsept olarak ilk duyduğum andan itibaren ilgimi çekmese de Kanada merkezli olmalı enteresan. Pek ismi duyulmuyor Kanada merkezli niş parfümevlerinin. Anlaşılan artık duyulacak. Macaque, 2016 çıkışlı uniseks parfümleri. Macaque, Makak denilen bir maymun türüymüş. Bakalım parfümün ismiyle kokusu arasında bir bağlantı var mı?

Macaque’nin açılışı yeşil neredeyse çamsı reçinemsi yapıyla gerçekleşiyor. Hafiften ardıç meyvesini andıran üst notalarında metalik yeşil elma kokusu hakim aslında. Yüksek kaliteli başlangıcı sıradışı. Orta bölümden itibaren büyük değişim geçirmiyor. Aynı yeşil reçinemsi elma kokusu devam ediyor. Açıklanan orta notalarında yasemin çayı, ylang ylang, bal, buhur ve kasnı otu var. Evet hafiften yeşil çayları andırıyor orta kısım. Elmalı, yaseminli yeşil çay. Son bölümde sedir yosunu, beyaz öd ve yeşil çay varmış. Beyaz ödü ilk defa duyuyorum. Sedir yosunu da bir garip nota. Alt notalar hemen hemen aynı şekilde sonlanıyor.

Macaque’de yeşil, yağlımsı, hafiften terebentini andıran, çayımsı acayip bir aroma var. Hem açıklaması zor hem de kolay. Elmalı yeşil çay en favori tanımım Macaque için. Ama bu kadar da basit değil. Reçinemsi, ağaçsı (muhtemelen sedir), yağlımsı, bayık tarafı da var. Sevip sevmeme kararını kısa sürede verebileceğiniz parfümlerden değil sanki. İlk kullanım döneminde oldukça ilgimi çeken Macaque’yi aradan geçen günlerin ardından biraz sıkıcı buldum.

Koku çarpıcı ve kesinlikle farklı. Piyasadaki yeni nesil şeker bombası baharatlı oryantallerle hiç alakası yok. Eski tarz yeşil fujerlere benziyor. Sanki Pino Silvestre, azıcık Polo Green ve belki de Black Tourmaline’ye göz kırpıyor.

İlginç tarafı fazlasıyla tekdüze olması. Kalite anlamında fena olmasa da hiçbir sürpriz yapmayan tek düzlemdeki koku ilerleyen günlerde bıktırıcı olabilir. Sonuç olarak günlük kullanıma uymayabilecek, erkek tarafına yakın duran, saldırgan olmayan, herkesin sevemeyeceği, bol bol övgüler alamayacağınız bir deneme gibi duruyor Macaque.

Bir maymuna onun kürkünü koklayacak kadar yaklaşmadım ama bu kokunun makak ile nasıl bir ilgisi olabilir çözemedim. Eminim ki hiç bir maymun yeşil elmalı çay gibi kokmayacaktır. Evet konsept ilginç ama genel anlamda tutarsızlık var.

EDP formundaki Macaque’nin performansı harika değil. Fark edilirliği normalin altında. Kalıcılığı iyi. Otuz yaş üzeri erkeklerin dağa, bayıra, ormana giderken kullanabileceği bir arkadaşa benziyor. Sanki sonbahar-kış mevsiminde daha iyi sonuç verecektir.

Koku Güzelliği:10/6

18 Ekim 2017 Çarşamba

Balenciaga – Ho Hang Club (1987)

Müthiş klasikleriyle parfümseverlerin oldukça sevdiği bir marka Balenciaga. 1947 yılından itibaren parfüm üreten Balenciaga, tabii ki asıl iş alanı moda ve kıyafet alanında da iddialı. Oldukça köklü bir parfüm geçmişi olan Balenciaga’nın parfümlerini artık Coty’nin pazarladığını görüyoruz. Tabii Coty gibi modern dünyaya uyum sağlamış küresel bir firmanın kar-zarar hesabı yapacağını ve yeni parfümlerle kazanç sağlamak isteyeceğini düşünebiliriz. Ve ne yazık ki beklenen son olarak eski ve şahane klasiklerin bu süreçte üretimlerinin bitirilmesi de gerçekleşecek. 2017 yılının dünyası böyle olmasını gerektiriyor belki de.

Balenciaga’nın şöhretli klasiklerinin tamamının üretimi bitirilmiş durumda. Balenciaga Pour Homme, Portos, Cristobal, Ho Hang ve Ho Hang Club gibi parfümler, kendi sitelerinde bile bulunmuyor artık. Her ne kadar üretimi bitirilse de Ho Hang oldukça ilgimi çeken ve merak ettiği bir parfümdü. 1971 çıkışlı Ho Hang’dan on altı yıl sonra Ho Hang Club piyasaya sürüldü. Ve hep yeni nesil parfümlerden bıkmış bünyem Ho Hang Club gibi 1980’ler parfümünü denemek için sabırsızlanmaya başlamıştı. Bakalım Ho Hang Club bize neler vaat ediyor.

Parfümün açılışı tuzlu bergamot ve bir parça aromatik otlarla gerçekleşiyor. Eski ve tozlu kokan turunçgiller gayet başarılı fakat ömürleri çok kısa. Fazla geçmeden tuzlu bergamota miskli hayvansılık ekleniyor. Orta bölüm, genel olarak bu sıcak hayvansı yapının eşliğinde devam ediyor. Bu hayvansılık koyu bir deriyi çağrıştırıyor. Geri planda kuru baharatlar (muhtemelen karanfil) ve erkeksi çiçekler (gül olabilir) miskli hayvansı deriye yardım ediyor. Fakat öyle güçlü halde değiller. Son bölüm ilginç. Hayvansılığın kalmadığı alt notalarda topraksı olmayan paçuli ve egzotik amber algılıyorum. Gerilerden kendisini göstermeye çalışan meşe yosununu ise sevgiyle kucaklıyorum. Kapanışı harika.

Ho Hang Club, 1980’lerin erkeksi tarzına yakın. Hafiften maço, hissedilir oranda hayvansı, pek şakası olmayan, 35 yaş üzerine uyabilecek beyefendi parfümü denebilir. Beni rahatsız eden tarzdaki hayvansal tarafını tabii ki sevemedim. İlk bir saati atlatabilirseniz sonrasında güzel bir kokuya karşılaşıyorsunuz. Zaten bu duruma hiç şaşırmadım. Bir klasik, çoğu zaman en güzel kokusunu sona saklar.

Başlangıcı bana göre olmasa da orta bölümün sonlarından itibaren gayet başarılı Ho Hang Club. İşin ilginci rahatsız edici hayvansı kısımdan sonra fark edilirliği de trajik şekilde düşüyor ve dinamizmini kaybediyor. O sıcak, tuzlu, terli hayvansılık etrafa yayılırken geri plandaki baharatların ve erkeksi çiçeklerin esamisi okunmuyor. Eğer bu tarz parfümleri seviyorsanız oldukça ilginizi çekecektir.

Ho Hang Club anlaşılacağı üzere çok zengin, detaylı, katmanlı ve kaliteli bir parfüm. Yapaylığın rastlanmadığı kokusunda her daim karşınıza sürpriz nota çıkıyor ve şaşırtıyor. Günümüzün tekdüze şeker bombası parfümleriyle uzaktan yakından ilgisi yok. Kendisine özgü bir duruşu ve karakteri olan bir arkadaş.

Kullanım döneminde iki parfüme benzettim Ho Hang Club’ı. Birincisi Antaeus ikincisi Kouros. Antaeus’un o sıcak hayvansı kokusuyla Kouros’un anlatması zor tuzlu-terli yapısı sanki Ho Hang Club’un üst-orta bölümünde birleştirilip verilmiş. Ho Hang Club’un ikinci bölümüyse tamamen ayrı bir alem. Kafa karıştırıcı bir eser diyebilirim.

EDT formundaki Ho Hang Club’ın kalıcılığı tende az, fark edilirliği normalin altında. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Ilık havalarda boğucu olabilir.

Koku Güzelliği:10/6

14 Ekim 2017 Cumartesi

Montale – Intense Pepper (2014)

Peru’dan pembe biber, Madagaskar’dan karabiber, Malezya’dan öd ağacı ve hazsal sedir ağacı (o ne yahu) ve değerli amberin karışımı olarak sunulmuş Montale’nin Intense Pepper’i. Maşallah Birleşmiş Milletler gibi parfüm Intense Pepper! Hazsal sedir ağacı nasıl oluyor ki o da ayrı konu?

2014 çıkışlı Intense Pepper, resmi tanıtımını bir kenara bırakacak olursam, ilk anda ismindeki bibere odaklıyorum ister istemez. Adındaki biberin keskinliği ve yoğunluğu acaba kokuya ne kadar yansımış diye düşünürken, ilgimi çekiveriyor bu arkadaş. Parfümlerde güzel verilmiş karabiberi seviyorum. Bakalım Intense Pepper’de nasıl verilmiş biber teması.

Parfümün açılışı buruk ve hüzünlü sayılabilecek olgun limonla gerçekleşiyor. Aromatik otların eşlik ettiği limon, eski klasikleri anımsatıyor. Açılışını sonbaharın ısıtmayan güneşinin verdiği o garip hisse benzetiyorum. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda beklenen durum gerçekleşiyor ve karabiber parfüme nüfuz etmeye başlıyor. Kaliteli verilmiş karabiber ile limonun karışımı hiç fena değil. Tabii sadece karabiber değil bence biraz kimyon da var orta kısımda. Kapanışta limonlu baharatlar devam ediyor. Bir parça yumuşak odunsular kompozisyonu tamamlıyor.

Intense Pepper, 1980’li yılların erkeksi şiprelerinin açılışındaki o hafiften mayhoş, parlak ve canlı olmayan ama ferah limona benziyor. Parfümün tanıtımında bahsedilmemiş ama biraz aromatik otlar da var gibi. Herkesin sevemeyeceğini düşündüğüm üst notalardaki limonu sevdim. Orta kısımda limona destek veren baharatlar hem uyumlu hem de kendilerini göstermenin peşinde. Yoğun ya da keskin sayılamayacak kimyon-karabiber ikilisinin turunçgillerle uyumu başarılı. Ve son kısımda büyük değişim olmuyor. Kapanıştaki sedir ağacı bir parça sıradan denebilir.

Intense Pepper, garip şekilde ferah sayılabilecek bibersi limon gibi kokuyor ama yaz sıcaklarında baharatın rahatsız edeceği açık, kışın ise kokunun bir parça ferah kaçacağı varsayılabilir. Yani kullanım dönemi dar bir parfüme benziyor. Serin ilkbahar-sonbahar için gayet uygun bence.

Intense Pepper’i ilk kullandığım andan itibaren bir parfüme çok benzettiğimi fark ettim. Kimi yorumcuların Bentley – Infinite Rush’a benzettiklerini gördüm ve hak verdim. Genel kokusu gerçekten benziyor ama tabii Intense Pepper daha kaliteli, güçlü ve güzel kokuyor. Fakat zihnim beni yanıltmıyorsa bir başka parfüme daha çok benzettim o da Cartier’in ünlü Declaration’ı. Jean Claude Ellena’nın nefis ve kafa karıştırıcı parfümü Declaration’dan etkilendi mi acaba Pierre Montale Intense Pepper’i oluştururken? Neden olmasın.

Sonuç olarak herkesin ilgisini çekmeyecek ama beni tavlayabilen bir eser Intense Pepper. Şunu da söyleyeyim ki derinliği olmayan, tekdüze devam ediyor. O üzerimdeyken ilginç bir hüzün hissediyorum. Kokusu ara ara burnuma geldikçe etrafa bakınıyorum nereden geliyor bu tanıdık aroma diye ama sonra aklıma geliyor. Hani bazı parfümler ya da şarkılar veyahut filmler vardır. Çok popüler değildir, çoğu kişi ilgisiz kalır, gerilerde bir yerlerde kendilerini sevecek kişiyi bekler adeta. Belki de Intense Pepper öyle bir parfümdür. Sebebini anlayamadığım şekilde zihnimde bir yerlere dokunuyor ama acaba nereye?

EDP formundaki Intense Pepper’in kalıcılığı iyi, fark edilirliği fena değil. Bir parça erkek kullanımına yakın sanki. Fazlaca tematik kokmuyor yani günlük kullanıma uyabilecek bir arkadaş. Ofis kullanımına bile hayır demeyecektir Intense Pepper. Yaş olaraksa otuz ve üzerindeki erkeklere yakışacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

10 Ekim 2017 Salı

Profumum Roma – Arso (2010)

“Dışarıda kış ayının ilk karı yağıyordu ve rüzgar çam ağaçlarının yapraklarını okşuyordu. Bir dağ evinde, güzel caz müziğinin notalarıyla kaynaşan kaliteli kırmızı şarap. Sen ve ben eski bir kanepede, çıtır çıtır sesler çıkararak yanan şöminenin yanında, değerli bir tütsünün beyaz dumanı ve çamın sıcak kokusu eşliğinde birbirimize sarılıyoruz.”

Havaların serinlemeye başladığı ekim ayının ortalarında, yukarıdaki tasvir bize doğru yaklaşıyor. Soğuk kış mevsiminin en popüler hayallerinden birisidir dağ başındaki bir evde, şöminenin karşısında yağan karı seyretmek. Bu hayali gerçekleştirmek isteyen kimi parfüm markaları da çıkmıyor değil.

İtalya merkezli niş parfümevi Profumum Roma, kış aylarının bu harika temasını parfümüne yansıtmak istemiş. Arso isimli 2010 çıkışlı parfümlerinin açıklanan notalarında deri, tütsü, çam reçinesi ve sedir yaprakları var. Arso sevilen Profumum Roma parfümlerinden birisi olarak dikkat çekiyor. Bakalım Arso, bahsedildiği kadar başarılı mı?

Fotoğraf basenotes.net’ten alınmıştır.

Arso’nun açılışı yeşil ağaçlarla gerçekleşiyor. Kuru sayılabilecek üst notalarda çam ağacı önemli yer tutuyor. Zaman zaman reçinemsi hissiyat veren çam ağacı kokusu gayet doğal ve kaliteli. Orta kısımda yeşil çam ağacı reçinesi devam ederken bir parça tütsü ekleniyor. Tütsü bu andan itibaren dumansı ve karanlık sayılabilecek hava katıyor. Orta notaları da beğendim. Kapanışta büyük değişim yok. Dumansı reçineler ve tütsüye bir parça ağaçsılar ekleniyor sadece. Muhtemelen sedir ağacından gelen bu odunsuluk, kötü değil ama çarpıcı da değil.

Arso, yeşil çamsı-tütsü parfümü gibi duruyor. Tabii hissedilir orandaki dumansılık ve ağaçların etkisi büyük genel kompozisyonda. Başlangıcı ve orta kısmı yanmış çam odunu dumanı gibi kokarken son bölümde ıslak-rutubetli ağaç gibi davranıyor. Bence parfümün en sıradan yeri sonları. Başlangıcı ve orta kısmı çok daha başarılı.

Şimdi, çam ağacı kokusunu severim. Dağ başındaki bir çam ormanı inanılmaz kokar. Parfümlerde de ilgimi çeker çam kokusu. Buradaki verilişi beğendim diyebilirim ama aşık olmadım. Arso düz çizgide ilerleyen, fazla şaşırtmayan, belli bir kalitenin üzerinde iyi bir parfüm. Fakat şu var ki günlük kullanım için uygun mu şüpheliyim.

Kim bir AVM’ye giderken dumansı çam ağacı gibi kokmak ister? Ya da bir toplantıya tütsülenmiş Serdar Kılıç gibi katılabilir? Makul olmak gerekirse oldukça tematik ve koleksiyonerlere göre bir parfüm Arso. Ha İsviçre Alplerinde ya da Bolu’nun dağlarındaki bir kulubede yaşıyorsanız evet Arso iyi bir seçim olabilir. Peki ya Adana’nın o feci rutubetli sıcağında ya da Alaçatı’nın o tiki sokaklarında Arso’ya yer var mı? Pek sanmıyorum.

Arso’nun kokusu hangi parfümlere benziyor? Aklıma gelen en yakın koku Black Tourmaline’nin ki. Bence oldukça benziyorlar ama tabii ki ikisi arasında Arso’yu tercih ederim. Fille en Aiguilles’in meyvesiz halini andırıyor Arso. Bir parça Avignon esintileri, hafiften Interlude, azıcık Comme des Garçons 2 ve üretimi bitirilen efsane Gucci Pour Homme, Arso’nun en yakın arkadaşları diyebilirim.

Tam bir kış bombası Arso. İlkbahar ve sonbahar bile kesmez onu. Kar yağarken ya da hava 0 dereceye yakınken kullanılsa asıl marifetlerini o zaman göstereceğine eminim. Kalıcılığı iyi. Çoğu kişi çok güçlü olduğunu söylemiş ama bende fark edilirliği normalin biraz altında gerçekleşti. Erkek kullanımına fazlasıyla yakın. Kadın arkadaşlar deneme listelerine almasalar iyi ederler. Otuz yaş üzeri ve parfüm deneyimi olan kokusever arkadaşlara göz kırpıyor Arso. Ve tabii ki sihirli uyarımızı yine yapıyoruz: “Denemeden almayın, pişman olmayın.”

Koku Güzelliği:10/7

7 Ekim 2017 Cumartesi

Haydi çekilişe :) (Kazanan Açıklandı)

Asıl kazanan: AYGEN DENİZ  aygendeniz@gmail.com

Yedek: SALİH TAYFUN AKSOY  lawyersta@hotmail.com

Yine kazanma zamanı sevgili parfümseverler. Vertus’un Amber Elixir isimli parfümünü (30 ml.), çekilişle bir kişiye hediye edeceğim. Çekiliş için tek şartım “parfummerakiofficial” Instagram adresinin takip edilmesi. Instagram adresini takip ettikten sonra bu başlığın altına çekilişe katılma isteğinizi bildirip, e-posta adresinizi de yazmanız önemli çünkü eğer kazanırsanız, size e-posta üzerinden ulaşacağım.

Çekilişe katılım 7 Ekim 2017 Cumartesi günü saat 19.00’da başlayacak ve 8 Ekim Pazar günü saat 19.00’da sona erecek. Çekiliş sonucunu, pazar günü yine bu başlıktan açıklayacağım. Lütfen herkes tek sefer katılsın, aynı kişiden gelen birden fazla mesajı ciddiye almayacağım.

Herkese bol şans.

Parfüm Merakı’nın resmi Instagram hesabı: https://www.instagram.com/parfummerakiofficial

6 Ekim 2017 Cuma

Azzaro – Mademoiselle (2015)

Şöhretli erkek parfümleriyle tanınan Azzaro’nun, kadın parfümleri alanında biraz geride kaldığını söylemek yanlış mı olur acaba? Azzaro’nun erkek parfümleriyle anılır olmasını Chanel’in kadın parfümleriyle anılır olmasına benzetiyorum. Tabii markaların böyle tercihleri olacağını sanmıyorum fakat gerçekler değil algılar çağındayız artık.

Açıkçası Azzaro’nun Mademoiselle isimli yeni bir kadın parfümü olduğunu gördüğümde şaşırdım. 2015 yılında piyasaya sürülmesine rağmen hiç haberim olmamış meğer. Gerçi o kadar çok yeni parfüm piyasaya sürülüyor ki artık takip etmek mümkün değil. Azzaro’nun Mademoiselle’ini merak ettim ve denemeye karar verdim. Tabii bu ismin Chanel’in ünlü Mademoiselle serisine benzediği dikkatlerden kaçmamıştır. Burada Azzaro, Chanel’i taklit etmiştir yargısına ulaşmak doğru olmayabilir. Sonuçta Mademoiselle, hangi marka için olursa olsun kadın parfümü anlamında harika bir isim.

Azzaro’nun sitesinde Mademoiselle’in Parisli ruhu vurgulanmış. Ferah, şık ve cazibeli tarafı unutulmamış. Kokusunda üç notaya özel önem verilmiş: Şeftali, leylak ve iris ağacı. Parfümün açılışı meyvelerle gerçekleşiyor. Bahsedilen şeftali ilk saniyelerde karşımıza çıkıyor. Leziz, canlı ve modern şeftali oldukça kadınsı verilmiş. Orta bölümde şeftalinin etkisi devam ederken çiçekler yavaş yavaş nüfuz etmeye başlıyorlar. Yasemin benzeri feminen çiçekler artık başrolde orta kısımda. Tabii orta notalar için meyveli-çiçeksi diyebiliriz rahatlıkla. Kapanışta büyük değişim yok. Yumuşak odunsular çok ilginç değil. Orta bölümle paralel ilerliyor alt notalar.

Azzaro’nun Mademoiselle’si, ismi gibi tam bir genç hanımefendi parfümü. Tanıdık meyveli-çiçeksi hissiyat benzersiz ya da farklı değil. Bir kadın parfümü nasıl kokarsa Mademoiselle aynen öyle. Turunçgillerden ziyade çiçeksi meyveli yapının önde olduğu Mademoiselle, genç hanımefendiler ve başlangıç seviyesindeki parfümseverler için fena seçenek değil.

Mademoiselle’nin sıradışı olmadığını ve piyasadaki diğer orta kalite kadın parfümlerine benzediğini söylemek gerekiyor. Her ne kadar kullanmadan önce Azzaro ismi biraz heyecan yaratsa da vasat bir deneme benim için. Bu tür baskın kadınsı parfümlerde yanılabilirim. Çünkü hem bu tarz kokuları pek benimseyemiyorum hem de bir erkeğin üzerinde böylesi feminen çiçekler iyi durmayabiliyor. Onun için bu tür genç kız kokusu meyveli-çiçeksi parfümleri bir de siz deneyin, belki hoşunuza gider. Bu tarz birbirine benzeyen yüz tane parfüm denesem muhtemelen yine aynı uyumsuzluğu yaşayacağım.

Mademoiselle ismini ilk gördüğümde hemen aklıma Chanel’in Coco Mademoiselle’si geldi. Chanel’in Coco Mademoiselle’sine benziyor mu diye hafızamı yokladım. Coco Mademoiselle orta kısımdan itibaren öne çıkan parlak ve yapay paçulisiyle Azzaro’nun Mademoiselle’sinden epey farklı bir yolda ilerliyor. Aralarında sadece isim benzerliği olsa da iki parfümün yoğun kadınsı-çiçeksi yönü bir parça benzetilebilir. Zaten mutlaka benzerlik bulma çabasını fazla zorlamamak gerekiyor.

Mademoiselle birçok kadın parfümünün aksine EDT formunda. Kalıcılığı ve fark edilirliği normal seviyelerde. Sıcak yaz günlerinde biraz içinizi bayabilir. Ilık ilkbahar onu kullanmak için en güzel dönem diyebilirim. Otuz yaş altı genç hanımefendi kokusu gibi duruyor. Günlük kullanıma gayet uygun.

Koku Güzelliği:10/5

2 Ekim 2017 Pazartesi

Nishane – Hacivat (2017)

İstanbul merkezli niş parfümevi Nishane’nin 2017 yılında tanıtımını yaptığı yeni parfümler ilgi çekmeye devam ediyor. Eski Türk ve Osmanlı kültüründe önemli yer tutan öğelerden gölge oyunundan ilhamını almış yeni kokular. Karagöz, Hacivat ve Zenne, markanın kurucuları Murat Katran ve Mert Güzel’in deyimiyle “bu parfümlerle bu toprağın hikayelerini anlatmaya başladık” demişler ki çok haklılar.

Birçok niş markanın kendi ülkelerinin kültürel öğelerini parfümlere yansıttıklarını düşünürsek, Nishane’nin Karagöz, Hacivat ve Zenne’yi konu alması tutarlı ve dışarıdan bakan gözler için gayet ilginç ve otantik.

Bir süredir kullandığım Hacivat’a odaklanmak istiyorum. Söylenceye göre Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşadıkları ve cami inşasında çalışan iki işçi olduğu iddia ediliyor. Hacivat’ın asıl adının Hacı İvaz olduğu ve Karagöz’e göre daha nüktedan ve uyanık olduğu söylenir. Nishane’nin kendi sitesinde bu üç parfümün resmi tanıtımlarının henüz olmadığını farkettim veya ben bulamadım.

Hacivat’ın açılışı güçlü turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta tropikal meyveleri andıran yapıya eşlik eden turunçgiller fena değil. Bence portakaldan ziyade mandalinaya yakın duruyor açılışı. İlerleyen dakikalarda mandalinamsı his geri çekilirken parfümün başrol oyuncusu metalik ananas ortaya çıkıyor. Buradaki ananas, turunçgillerle harmanlanmış. Kremsi ve yumuşak değil orta bölüm. Kapanışta büyük değişim yok. Tek fark yumuşak odunsular. Sedir ağacını andıran odunsulara yine ananas destek veriyor. Biraz da paçuli var alt notalarda.

Hacivat’ı kimi yorumcuların şipre olarak tanımlaması anlaşılabilir. Hacivat’ı ilk kullandığımdan itibaren içerisinde elma, portakal, kivi, nar ve ananas bulunan karışık meyve sularını hatırlıyorum. Tatlı (içinde fruktoz şurubu bulunan) endüstriyel meyve sularını andıran parfümün geneli, modern ve leziz denebilir. Bence meyveli-odunsu tarafa yakın Hacivat. Meyve derken kimi zaman leziz portakal-mandalina benzeri narenciyeleri kimi zaman enteresan tropikal meyveleri anımsatıyor. Buradaki meyveler gayet canlı, pozitif, tek düze, uyumlu fakat hafiften pürüzlü, özgün değil ama eğlenceli denebilir. Meyveler ne erkek ne de kadın kullanımına yakın. Parfümün unisekse yakın duran hoş bir dengesi var. Her ne kadar sonlardaki ağaçsılar ve bir parça paçuli hafiften erkek kullanımını çağrıştırsa da kadınların sevebileceğini düşünüyorum Hacivat’ı.

Şimdi ananas ilginç bir meyve. Hem o garip ve sevimli dış görünüşü hem kabuğunu soyup meyvesine ulaşmanın zorluğu hem de ekşimsi tadı pek Türk halkının alıştığı gibi bir meyve olmadığı izlenimi veriyor. Zaten tropik bir meyve olan ananasın parfümlerde verilen kokusu genellikle Hacivat’taki gibi metalik ve parlak karşımıza çıkıyor. Hacivat, bu anlamda klasik bir ananas kokusunu narenciyelerle karıştırıp sunuyor. Çok ilginç mi kokusu? Değil. Yaratıcı bir koku formu mu var karşımızda? Pek sanmıyorum. Yüksek kaliteli mi? Eh işte. Herkes sevip, kullanabilir mi? Şüphe yok.

Tabii önemli bir durumdan daha bahsedeyim. Biliyorsunuz Creed’in fenomene dönmüş durumdaki Aventus’u, ananas kokusunu merkeze alıyor ve dünya çapında büyük başarı sağladı. Bir türlü neden bu kadar popüler olduğunu hala anlayamadığım Aventus, ananas denildiği zaman akla gelen ilk parfüm artık. Ve doğal olarak ananas temalı parfümler özellikle niş segmentindeyse hemen Aventus’la kıyaslanıyor. Şimdi kimi yorumcuların Hacivat ile Aventus’u birbirlerine benzer bulmaları gayet doğal. Bence de başlangıçları ve orta kısımları benzerken, sonlarda epey ayrışıyor iki parfüm. Aventus birch denilen dumansı garip bir ağaçsılıkla son bulurken Hacivat, sedir ağacı benzeri odunsuları az kullanıyor ve kapanışta meyvemsiliğe daha çok yer veriyor. Yani birbirinin aynısı iki parfüm olmadığını dikkatli parfümseverler farkedeceklerdir.

Sonuç olarak basit, barışçıl, derinliği olmayan, dünyayı yerinden oynatma gibi iddiası bulunmayan, kullanan çoğu kişinin hoşuna gidecek, günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, yaz sıcaklarında hatta plajlarda bile kullanılabilecek bir arkadaş.

Kokusunun tasarımını Jorge Lee yapmış. Hacivat’ın enteresan tarafı Extrait formunda olması. Kalıcılığı yeterli, farkedilirliği ortalama seviyelerde. Tabii bir Extrait’ten harikalar beklemek gibi eğilimimiz var ama hayatın her alanında olduğu gibi beklentiyi hiçbir konuda abartmamak gerekiyor. Yaş sınırı olmaksınız herkes kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6