Cacharel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cacharel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ekim 2019 Cumartesi

Cacharel – Eden (1994)

İncil’e göre ilk insanların kusursuz mutluluk ve refah içinde yaşadıkları, bozulmamış doğal güzelliklerin olduğu bahçenin adıdır Eden. Kuran’da Adn Cenneti olarak geçen Eden bahçesi, insanlığın maküs kaderi olan bu dünyada bulunmanın anti-tezi belki de. Karşımıza çıkan kötü insanlardan, hayattaki acı tecrübelerden, üzerimizdeki bunaltıcı sorumluluklardan ve çektiğimiz çilelerden kurtulmanın yollarından birisidir Eden cennet bahçesi ve hatta çoğumuzun ütopyasıdır. Çünkü orada ızdırap yoktur, hüzün yoktur, keder yoktur, canımızı acıtan kötülükler yoktur.

Cacharel, 1994 yılı çıkışlı kadın parfümüne Eden ismini vererek hem oldukça iddialı bir yükün altına girmiş hem de bize onun kokusuyla cennet bahçesini vaat etmiş gibi görünüyor. Eden’in resmi tanıtımında “Duyusal bir cennet olan Eden, her kadında doğuştan gelen duygusallığı ortaya koymaktadır. Orası (Eden) mükemmel bir yerdir. Yaşam ve refah kaynağı ile dolu olan ahenkli bir bahçedir. Bu günahın masumiyetle buluştuğu zevk bahçesinden, farklı kokular aynı anda hem taze hem de duygusal olarak ortaya çıkıyor. Eden parfümü bizi bu bahçenin binbir zevkini keşfetmek için büyülü yere götürür.” cümleleriyle parfümseverlerin beğenisine sunulmuş.

Eden’in açılışı temiz ve sabunsu çiçeklerle ve bir parça portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Başlangıcında beyaz çiçeklerin hakim olduğu ana yapı, orta bölümde fazla değişmiyor. Orta notalarda kuru ve temiz beyaz çiçeklerden ayırt edebildiklerim yasemin ve sümbülteber. Açıklanan notalarında mimoza ve nilüfer var ilginç şekilde. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan çiçeklerden olan nilüfer, parfümün tanıtımında vurgulanmış. Orta kısımda çiçeklerden farklı olarak oldukça kuru ve hatta tozlu paçuli bulunuyor. Beyaz çiçeklerle uyumlu görünen paçuliye belli belirsiz hüzünlü şeftali eşlik ediyor. Kapanışta ana yapı biraz değişiyor. Alt notalarda odunsu tarafa yönelse de sabunsu temiz çiçeklerin etkisi görülüyor. Alt notalarda sandal ağacı ve sedir ağacı nöbeti devralsa da büyük resim pek sürpriz yapmıyor.

Büyük resim derken, Tanrı’nın büyük resminin içinde cennet bahçesi bir detaydan ibaretse, parfümler dünyasında da Eden’in etkisi oldukça sınırlı oldu diyebilirim. 1990’lı yılların ortalarına doğru dünyaya gelen Eden, bize 90’ların Avrupa kültür hayatının seküler yapısının aksini sunmuyor. Bize sonsuz mutluluğu ve sınırsız nimetlerin hazzını yaşatamıyor kokusuyla çünkü fazlasıyla çiçeksi ve hissedilir oranda yapaylık barındıran tarzıyla baş ağrısı yapmayı vaat ediyor kısa vadede. Uzun süreli kullanımdaysa sıkıcı olacağının sinyallerini güçlü şekilde en azından bana veriyor.

Cacharel’in en popüler (zamanında!) parfümlerinden Eden, düz çizgide ilerleyen temiz ama aynı zamanda yapaylık bağışlıyor bizim gibi basit fanilere. Orta kısımdan itibaren çiçeklerle paçulinin yanına eklenen meyvemsi kokmayan şeftali(?) beni ve bazı Eden kullanıcılarını aynı zihinsel çağrışımda buluşturmuş: Gucci – Rush. Her ne kadar Rush’ın ana gövdesini oluşturan plastiğimsi meyveler Eden’de olmasa da ikonizmin ve bohem züppeliğin başucu eserlerinden Gucci’nin kırmızılı deli dolu kadını Rush’ı andırması benim için sürpriz. Çünkü işin içinde cennet bahçesi ve sonsuz huzur vaadi var fakat karşımızda zorlama beyaz çiçekler ve doğal kokmayı bile beceremeyen Eden var.

“Doğanın kokusu, portakal çiçeği, mimoza ve paçuli arasındaki mutlak dengede, tüm inceliklerinde, derinliği kadar tazeliğini de ortaya çıkarır. Duyusal bir cennet olan Eden, her kadının doğuştan gelen duygusallığını ortaya koymaktadır.” dese de Cacharel resmi tanıtımında inanasım gelmiyor. Eden duygusal bir parfüm mü? Bence değil. İçeriğinde kullanılan çiçekler doğadaki kadar saf, pürüzsüz ve gerçekçi mi? Tabii ki hayır. Taze mi kokuyor? Pek sayılmaz. Bize duyusal cennetin kapılarını açıyor mu? Yok, daha neler.

Eden’den lirik şiirsellik beklerken o bana köhne paçuliye eklemlenmiş bıktırıcı beyaz çiçekler verdi. Sonuç olarak sevemediğim ve onu üzerimde taşımaktan zevk almadığımı belirtmeliyim. Benim erkek tenimle uyum sağlayamayan Eden’in kendisiyle eşleşecek doğru kadınları beklediğine eminim. EDP formundaki kokusuysa çok kalıcı. Etrafa yayılımı da fena değil. Onun için biraz dikkatli kullanmak gerekebilir. Otuz yaş üstü kadınların üzerinde taşıyabileceği karakteriyle, genç kız kokusu olmadığını hissettiriyor bir şekilde.

Kokusunu Jean Guichard’ın tasarladığı Eden’i sıcak yaz günlerinde kullanmanızı öneremeyeceğim. Serin havaların parfümü bana göre.

Koku Güzelliği:10/5

2 Ocak 2019 Çarşamba

Cacharel – LouLou (1987)

1885 doğumlu ünlü Avusturyalı yönetmen Georg Wilhelm Pabst’ın 1929 yılında gösterime giren filmi Pandora’nın Kutusu, sinema tarihinin kült filmlerinden birisi olarak kayıtlara geçti. Sessiz ve siyah-beyaz olarak çekilen bu ünlü film, sinema tarihinin en ikonik eserlerinden olurken, başrol oyuncusu Louise Brooks’u da dünyaya tanıtmıştı. 1929 yılı yapımı Pandora’nın Kutusu’nda Lulu karakterini canlandıran Louise Brooks’un küt kesilmiş, o zamanlar erkeksi sayılabilecek saçıyla erkekleri kendisine bağlayan bir femme fatale rolünü başarıyla sergilediğini biliyoruz.

Ve tarihin yaprakları 1987 yılını gösterdiğinde Fransa merkezli hazır giyim markası Cacharel, Pandora’nın Kutusu filminden ilham alarak LouLou isimli parfümü piyasaya sürdü. Parfümün LouLou olan isminin Pandora’nın Kutusu’ndaki başrol karakterinin ismi olan Lulu’ya çok benzediği dikkatinizden kaçmamıştır. LouLou, ilk çıktığı yıldan itibaren en çok satan kadın parfümleri listesinin üst sıralarında kendisine her zaman yer bulmuştu. Alaaddin’in Lambası şeklindeki orijinal şişesi ve çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılan kokusuyla, önemli bir kadın parfüm klasiği diyebiliriz LouLou için.

LouLou’nun başlangıcı sabunsu ve tatlı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Kremsi sümbültebere eşlik eden ylang ylang ve bir parça tiare çiçeğiyle neredeyse vanilyalı beyaz çiçekler kıvamında gelişen ilk bölüme, leziz ve şekerli meyvelerin eşlik ettiğini söyleyebilirim. Açıklanan notalarında erik var ki muhtemelen meyvemsiliğin sebebi bu harika meyve. Orta bölümde kremsi/vanilyamsı beyaz çiçekler devam ediyor. Geri plana yerleşen reçine ve baharatlar parfüme ten üzerinde katman ekleme görevini yerine getirmeye çalışıyor. Kumaş üzerindeyse düz bir kremsi beyaz çiçek kokusu olarak devam ediyor LouLou. Son bölümde büyük değişim yok. Üst-orta bölümdekine benzer vanilyalı çiçekler alt notaları da domine ediyor.

LouLou, gayet kadınsı bir çiçek parfümü. Kokunun genelindeki sabunsu-anaç çiçekler parfüme hem karakter katıyor hem de tekdüze/sıkıcı hale getiriyor. Papatya, yasemin, sümbülteber, ylang ylang ve hatta leylak, parfümü kadınsı olarak damgalıyor ve yönünü çiziyor. 1980’li yıllarda üretilmiş bir parfüm için şaşırtıcı derecede tatlı davranan LouLou, kuru ya da pudralı değil, neredeyse günümüze yakın bir sabunsu-vanilya kokusu denebilir.

Kimi yorumcuların onun nostaljik koktuğunu söylemesi şüphesiz değerli fakat bence eski ya da köhne değil asla. LouLou’nun tarzı, bugünün çok tekrar edilen klasik kadın parfümü formunun benzeri ve bu anlamda onun tarzının modasının geçtiğini söyleyemem belki ama diyebiliriz ki belli yaşın üzerindeki hanımefendilerin denemesi daha iyi fikir olabilir. Mesela otuz ve üzerindeki yaşa sahip kadınlar LouLou’dan daha keyif alabilir. Genç kız parfümüne benzemiyor.

Sonuç olarak kadınsı tarafının ağır basması sebebiyle çok sevdiğimi söyleyemesem de, 1980’li yılların bu öncü kadın parfüm klasiğini deneme listenize alabilirsiniz hanımefendiler, tabii bu tarz kokuları seviyorsanız.

EDP formundaki LouLou’nun performansı benim erkek tenimde harika olmadı. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında kaldı. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunun tasarımını ünlü burunlardan Jean Guichard yapmış.

Bu parfümü bana ulaştıran Karmaşa’ya teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Ekim 2018 Cuma

Cacharel – Amor Amor (2003)

Fransa merkezli hazır giyim markası Cacharel’in özellikle kadın parfümleri her zaman ilgi çekmiştir. Noa ve Anais Anais, yıllar geçmesine rağmen hala markanın sevilen kadın parfümlerinden diyebiliriz. Loreal grubu bünyesinde pazarlanan Cacharel kadın parfümlerinin belki de en sevileni Amor Amor. Kokularla haşır neşir olan çoğu kadının bileceği ve belki de kullandığı Amor Amor, kırmızı ve çarpıcı şişesiyle her zaman için merakımı çekmiştir. Ve 2018 yılının bu ılık ve hüzünlü sonbaharında Amor Amor ile tanışıyorum.

Amor kelimesinin aşk anlamına geldiğini biliyoruz. İsmi aşk olan bu parfüm, Loreal’in internet sitesinde “ilk aşk, tutku ve özlem, rengarenk ve genç. Amor Amor’un meyveli-çiçeksi kokusu gerçek bir ifadedir” şeklinde tanıtılmış. Parfümün başlangıcı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Tatlı ve lezzetli kırmızı meyveler turunçgillere benziyor. Tropikal meyveleri de andıran ilk kısım, çok rafine ya da ilginç değil. Orta kısma geçildiğinde meyveler yoluna devam ederken bir parça tatlı gül ve beyaz çiçekler ekleniyor kompozisyona. Yaseminin başını çektiği çiçeklerin eklenmesiyle tam bir meyveli-çiçeksi yapıya bürünüyor. Son bölümde pek başarılı olmayan vanilya devreye giriyor. Misk ve sedir ağacının varlığından da bahsedebilirim kapanışta.

Amor Amor, tam bir klasik meyveli-çiçeksi kız kokusu. Olabilecek en güvenli, rahat kullanılabilecek, kadınsı ve klişe parfümlerden birisi desem yanlış olmaz. Evet, Amor Amor’da birçok kadın parfümündeki klişeler kullanılmış. Şekerli-kadınsı meyveler, beyaz çiçekler, vanilya ve misk. Pek derinliği olmayan, düz çizgide ilerleyen, yapaylığın zaman zaman burun tırmaladığı bir arkadaş Amor Amor. Pürüzsüz ve yüksek kaliteli olmadığını söylemek için parfüm uzmanı olmaya gerek bile yok. İyi de Amor Amor’un kaliteli olmak gibi kaygısı var mı acaba?

Kırmızı ve kötü şişe tasarımına istinaden, popüler olmaya adanmış piyasa parfümü görüntüsü çiziyor Amor Amor. Hani marketlerde ucuz meyve reçelleri olur ya nedense bana onlardaki özensizliği, kalitesizliği ve iç baygınlığını hissettirdi. Onun kokusu binlerce sıradan kadın parfümünde muhtemelen tekrarlanmıştır. Yaratıcılık anlamında hiçbir çaba sarf edilmemiş gibi duran Amor Amor, çok satan bir genç kız parfümü olmanın dışında benim için anlam ifade edemedi. Eğer amaç çok satmak ve popüler olmaksa Amor Amor yıllardır bunu iyi beceriyor ama parfüm gurmelerini tatmin eder mi bu durum? Tabii ki hayır.

Genç, canlı, sıcakkanlı ve dinamik sayılabilecek tarzı, sonlardaki vanilyayla birlikte romantik hale gelebiliyor. Bu arada burnum beni yanıltmıyorsa azıcık Givenchy’nin erkek parfümü Xeryus Rouge’a benzettim Amor Amor’u. Aynı yapay tropikal meyve ve bir şekilde sıcak-kırmızı kokan iki parfüm uzaktan akraba sanki.

Laurent Bruyere ve Dominique Ropion gibi sektörün iki önemli isminin tasarladığı Amor Amor, birçok kadın parfümünün aksine EDT formunda. Kalıcılığı yüksek değil, etrafa yayılımı vasat oldu tenimde. Sıcak yaz ayları dışında her zaman kullanılabilir. Günlük spor kıyafetlerle bile uyum sağlayabilecek Amor Amor’un geniş kullanım alanı olacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

19 Şubat 2013 Salı

Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)



Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)  Markanın ilk erkek parfümü.

1932 yılında Fransa'da doğan Jean Henri Bousquet, henüz on beş yaşında tasarım kariyerine başlamış. Terzi çırağı olarak dört yıl boyunca mesleğin mutfağında yetişmiş.

1951 yılında Nimes'teki Ecole Technique'de eğitim gördü. 1956 yılında ise Paris'e taşındı. İki sene sonra erkek tişörtleri ürettiği küçük atölyesini açmıştı. Bu genç adam için herşey 1958 yılında başladı da denilebilir. Markasının ismini ise kendi adı olarak belirlemedi. Bir çeşit ördek olan "Cacharel" ismini uygun gördü.

İlerleyen yıllarda başarı basamaklarını hızla tırmandı Cacharel markası. Dünya hazır giyiminin prestijli isimlerinden birisi oldu. 1978 yılında ise ilk parfümlerini piyasaya sürdüler. Anais Anais isimli bu kadın parfümünden sonra ikinci parfümleri olan Cacharel Pour L'Homme'u 1981 yılında çıkarttılar.

Cacharel Pour L'Homme, parfüm dünyasının saygı duyulan klasiklerinden birisi. Tarz olarak çok benzemeselerde Azzaro Pour Homme, Ralph Lauren - Polo, Aramis Classic, Yves Saint Laurent - Jazz gibi nostaljik bir parfüm diyebilirim. Fakat hiç bir zaman onlar kadar başarılı yada popüler olamadı. Cacharel Pour L'Homme, kendi sitelerinde odunsu olarak sınıflandırılmış ve kısaca şöyle tanıtılmış: "Cüretkar ve zarif. Kuvvetli ve huzurlu. Korkusuz ve rafine."


Parfümün başlangıcı eskilerden gelen limon ile size merhaba diyor. Oldukça ferah bu limona sanki tozlu turunçgiller ve aromatik otlarda eşlik ediyor. Fakat ağırlık limonda. Üst notaları çok doğal, güzel ve rafine. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Başlangıçtaki limon pek hissedilmiyor. Bu andan itibaren erkeksi sayılabilecek çiçekler devreye giriyor. Biraz lavanta algılıyorum. Sardunya kendisini gösteriyor. Belki azıcık leylak.

Orta kısımdaki çiçeklere hatırı sayılır derecede de yumuşak baharatlar eşlik ediyor. Buradaki çiçeksi baharatlı yapı bana sabunsu geldi. Zaten çok temiz kokuyor şu ana kadar. Alt notalarında ise büyük değişiklik olmuyor. Aynı temiz, yumuşak çiçek-baharat kombinasyonu devam ediyor. Son kısımda odunsular ve misk ekleniyor. Ama çok dominant değil. Parfümün genel gidişine uyumsuzluk göstermiyor. Böylece de tende ayrılıyor.

Her nekadar 1980'lerin hemen başında üretilmiş olsa da, o dönemin sert, keskin, acımasız, maço, süper-erkeksi şiprelerine çok benzemiyor Cacharel Pour L'Homme. Onlardan daha yumuşak, daha bohem, daha sakin, daha az erkeksi dersem çok yanlış olmaz. Hatta bu parfümde yoğun bir erkeksilik hissetmedim. Belki de çiçeklerin oldukça yumuşak ve sabunsu kullanılması bana böyle düşündürmüş olabilir.


Cacharel Pour L'Homme'un başlangıcındaki eski ve biraz tozlu kokan limonu çok sevdim. Fakat sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Ben başlangıçtaki kokunun devam edip, parfümün geneline yayılmasını düşünürken, oldukça farklı bir yöne doğru gitti. Orta kısımdan itibaren başlayan yumuşak, sulandırılmış misk ve sabunsu çiçekler pek hoşuma gitti diyemem. Sadece o da değil. Ayrıca çiçekler ile baharatların uyumunu da başarılı bulmadım. Daha doğrusu bana uymadı. Hani bazı parfümler vardır. Bir türlü sevemezsiniz. Yıldızınız barışmaz. Oysaki herkes övgüler yağdırıyordur. Sanırım benim durumum bu.

Cacharel Pour L'Homme, nostaljik bir kokuya sahip. Günümüzün modern parfümlerine hiç benzemiyor. Şöyle bir düşünüyorum da benzer bir parfüm de aklıma gelmiyor. Fakat kokusu oldukça tanıdık geliyor bir yerlerden. Muhtemelen bu parfümü kullanmış birileri ile karşılaşmıştım zamanında.

Açıkçası beni şaşırttı Cacharel Pour L'Homme. Ben daha sert bir şipre beklerken, çok yumuşak hatta ferah sayılabilecek bir yapı karşıma çıktı. Acaba yanlış bir parfüm mü deniyorum diye düşünmedim değil. Genel olarak çok temiz, kaliteli ve pürüzsüz kokuyor. Bu anlamda hakkını vermek lazım. Sonuçta o bir klasik. Bu anlamda saygıyı hak ediyor. Fakat koku karakterinin bana uymadığı kesin. Şunu da küçük bir not olarak vereyim. Otuz iki yaşında bir parfümün değişik seferler formülasyonunun değişmesi normal. Benim denediğim de tahminimce reformüle edilmiş bir şişeye aitti.


Cacharel Pour L'Homme mülayim tarzını kalıcılık ve fark edilirlik alanlarında da sürdürüyor. Çok saldırgan bir kokusu yok. Daha çok "beyefendi kolonyası" gibi davranıyor. Aristokrat, umursamaz, hüzünlü ve kadınlara değer veren, anlayışlı erkekler bu parfümün en iyi müşterisi olabilir. İyi haber ise hala bir çok yerde satılıyor. Ama bir kaç yerde üretiminin sonlandırıldığını okudum. Eğer öyleyse elinizi çabuk tutmakta fayda var.

Parfümümüzün üst yaş gruplarını hedeflediği açık. 35 yaş ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Genç arkadaşlar pek değerini bilemeyebilir. Bu soğuk sayılabilecek kış günlerinde denediğim Cacharel Pour L'Homme, pek beni tatmin etmedi. Belki de yaz mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Denemeden almayınız, pişman olmayınız...

Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Eski tip beyefendi parfümlerine ilginiz varsa listenize almalısınız.
+ Temiz ve kaliteli kokusu memnun edici.

Eksileri:
- Orta kısmından itibaren sevmedim kokusunu.
- Herkesin ilgisini çekebilecek yapıda değil.

Koku Güzelliği:10/5