salatalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salatalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2018 Cuma

Christian Dior - Fahrenheit (1988)

Onu size uzun uzun anlatmama gerek var mı emin değilim. İsminin neden Fahrenheit gibi ısı ölçü biriminden seçildiği ve şişesinin kırmızılı sarılı siyahlı garip kışkırtıcı halinin nereden ilham aldığı gibi tali konuları bir yana bırakırsak, karşımızda dünya parfüm tarihinin en tartışmalı erkek kokularından birisi var.

1988 yılında Christian Dior modaevinin piyasaya sürdüğü Fahrenheit, muhtemelen Dior’un bile beklemediği kadar büyük ses getirdi. Gerçi Christian Dior böylesine ilginç, sıradışı, çarpıcı ve farklı parfümler ortaya çıkarmayı beceriyor fakat Fahrenheit çok çok ayrı bir eser. Onu herhangi bir kategoriye koymak pek mümkün görünmüyor. Bırakın onu sınıflandırmayı, kokusunun neye benzediği konusunda bile tartışmalar hala sürüyor. Yine de biliyoruz ki o haşin, havalı, sinirli, maço ve karakterli bir maskülen.

Fahrenheit’ın kendimce üç temel öğe üzerine kurgulandığını söyleyebilirim. Dilimlenmiş taze salatalık benzeri koku, menekşe ve koyu-karanlık deri. Bu üç öğenin daha önce bir araya getirildiğine muhtemelen daha önce hiç şahit olunmamıştı. Zaten kimin aklına gelirdi ki menekşe ve salatalık kokan bir derinin aynı formülasyonun içinde yer alması…

Fahrenheit ile ilgili yurt dışı merkezli platformlarda birazcık gezindim ve onun hakkında neler yazıldığına kısaca baktım. Daha doğrusu parfümseverlerin onu nasıl tanımlamaya çalıştıklarına dikkat ettim ve çoğu kişinin Fahrenheit’i farklı şeylere benzettiğini gördüm. Bu duruma şaşırmadığımı belirtebilirim. Makine yağı, benzin bidonu, salatalık turşusu, yeni kesilmiş çimen, ayakkabı boyası, neft yağı, yanmış asfalt, katran ve kirli çim biçme makinesi, Fahrenheit’i kullananların tasvirleri. Eminim böylesine ilginç onlarca farklı benzetme daha yapılmıştır onun için.

Peki neden Fahrenheit böylesine tuhaf ama çekici bir parfüm. Bunun sebebi bence çoğu kişinin bahsettiği benzini andıran koku. Araba sahiplerinin aşina olduğu bir durumdur. Benzin almak için gidilen benzinliklerde arabadan inildiğinde açıklaması zor bir koku gelir etraftan. Benzin ve mazot karışımı o garip koku, çoğu kişi tarafından Fahrenheit’e benzetiliyor. Benim tahminim o benzin-mazot benzeri koku ve menekşenin erkeksi dokunuşu Fahrenheit’i bir super-star’a çeviriyor. Tabii parfümün genelindeki karanlık ve deri ceketleri andıran deri-süet temasını atlamamak gerekiyor. Yapılan benzetmelerde Fahrenheit’ın “çimen” temasına benzediği de söyleniyor. Parfümün başlarındaki yeşil karakterinin bu çimensi notalardan geldiği düşünülebilir.

Fahrenheit’in bu kadar başarılı olmasının sebebiyse daha önce yapılmayan bir koku formunu başarmış olmasıydı. 1980’li yılların dünya genelindeki maço erkek temasına da gayet uyuyordu Fahrenheit. Kokusu öylesine kendine özgü ki onun benzerini yapıp piyasaya sürmeniz çok mümkün değil çünkü daha ilk dakikalarda o koku formunun asıl sahibinin Fahrenheit olduğu gayet iyi bilinecektir. Sanırım bu sebepten dolayı Dior’un hiç bir rakibi ona çok benzer parfüm yapma riskine girmedi.

İkonik veya kült parfümler diye bir liste oluşturulsa Fahrenheit’in elini kolunu sallaya sallaya üst sıralara yerleşeceğinden şüphem yok fakat bu demek değil ki onu seviyorum ve tahammül edebiliyorum. Çoğu parfümseverin belirttiği gibi Fahrenheit’a ya aşık olursun ya da nefret edersin. Ben uzun yıllardır nefret edenler kulübünün ateşli üyesiyim. Onun itici, gıcık, ultra-erkeksi, ukala, küstah kokusuna hiçbir zaman alışamadım. Bundan sonra da sevebileceğimi sanmıyorum.

Yine de Fahrenheit demek birçok erkek için eski hatıralar demek. Kokulara meraklı çoğu erkeğin Fahrenheit ile ilgili çocukluk ya da gençlik anılarının olduğunu tahmin ediyorum. Ergenliğini 1990’lı yılların başlarında yaşayan delikanlılar, ortaokul ve lise yıllarında bir şekilde Fahrenheit ile tanışan 1980 yılı civarında doğan bugünün beyefendileri ve üniversite yıllarını Fahrenheit ile geçirmiş 1970 doğumlu erkekler onun kokusuyla eski hayallere yelken açacaklardır. Şunu söyleyebiliriz ki yaşı otuz ve üzerindeki erkekler için Fahrenheit’ın olumlu ya da olumsuz anlamda özel bir yeri vardır.

Çocukluğumuzun efsane kot pantolonu Levi’s 501’iniz varsa, şekilli kısa deri montunuz bulunuyorsa, araba kullanmaktan bıktıysanız ve motosikletin özgürleştirici ruhuna ilgi duyuyorsanız, Fahrenheit tam size göre olabilir. Tabii motosiklet derken küçücük İtalyan Vespa’larından bahsetmiyorum. Chopper ya da Harley Davidson gibi bir motorunuz varsa, kuru kafa baskılı siyah bandananız hazırsa ve uzun sakallarınız, pos bıyıklarınız da yerli yerindeyse siyah güneş gözlüğünüzü takıp, motorunuza atlayıp, üzerinize sıktığınız Fahrenheit ile motosiklet çetesinin bir üyesi olmaktan gurur duyabilirsiniz. Başka hangi parfüm size bu duyguları yaşatabilir ki?

EDT formundaki Fahrenheit’in yıllar içinde geçirdiği reformülasyonlarla birlikte eski saldırgan halinin kalmadığını söyleyebilirim. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak iyi fikir. Kokusunun tasarımını ünlü burunlar Jean Louise Sieuzac ve Maurice Roger birlikte hazırlamış.

Koku Güzelliği:10/5

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Ralph Lauren – Polo Blue (2003)

Ahh Polo Blue… Üniversite yıllarımın parfümü. 2003 yılında çıktığında neredeyse her on erkekten beşinin kullandığı modern klasik. Yolu parfüm sevgisiyle çakışan ve Polo Blue kullanmayan veya denemeyen kaç erkek vardır ki? O mavi şişenin içindeki sıvı bir süredir benimle birlikte.

İsmindeki ve şişesindeki mavi vurgusu, 2000’li yılların başlarındaki sucul parfüm modasına bir gönderme olarak düşünülebilir. Gerçi Polo Blue, sucul temayı farklı şekilde yorumluyor. Kimilerinin 1978 çıkışlı yeşil şişeli Polo Classic’in güncelleştirilmiş hali olduğunu söylemelerini pek zihnimde oturtamadım. Şişe tasarımı dışında pek benzer taraflarına rastlayamadım.

Polo Blue’nun açılışı ferah bir patlamayla gerçekleşiyor. Salatalık, kavun ve tuzlu deniz esintisiyle üst notalar sizi karşılıyor. Meyveli açılış oldukça güçlü, karakteristik ve erkeksi. Normalde bu tür salatalık kokusunu sevmem parfümlerde. Buradaki kullanım bir şekilde hoşunuza gidiveriyor. Orta bölüme geçildiğinde meyvemsiliğin yerini artan yeşil tema alıyor. Aromatik otların (fesleğen, kekik), nanenin, yeşil çimensi yapının ve lavantanın olduğunu düşünüyorum orta notalarda. Ne yazık ki bu bölümde şikayet edilen yapaylık kendisini gösteriyor. Son bölümde misk, odunsu notalar ve kendi sitelerinde bahsettikleri süet etkili oluyor. Yeşil karakter, son bölümde azalıyor.

Evet, gerçekten farklı bir sucul yapı var karşımızda. Yeşil temanın öne çıktığı (isminin ve şişesinin renginin aksine), aromatik otların ve lavantanın desteklediği, erkeksi bir kompozisyona sahip. Meyvelerin başlangıç dışında pek etkisi yok. Turunçgiller neredeyse ortada görünmüyor. Tuzlu, sucul koku başlangıçta kendisini gösteriyor ama sonrasında yeşil çimensiliğe doğru evriliyor.

resmi polo blue yen

Buradaki yeşillik, çamsı-ağaçsıdan ziyade otsu olduğu için, tarz olarak Cool Water, Bulgari – Aqua tarzına daha yakın. Azıcık da Bond No.9 – Wall Street’e benzettim kokusunu. Orta kısımdaki yapaylık can sıkıcı. Derin bir kokusu olmasa da, çarpıcı ve erkeksi karakteri onu diğerleri arasında farklı kılıyor.

Benim için durum pek parlak değil. Başlangıcını sevsem de, orta bölümden itibaren bıktırıcı yeşil aroma, yapaylık ve köşeli tarzı, benim için sevilesi değil. Biraz dik kafalı yazlık diyebilirim onun için. Serin yaz akşamları için ideal gibi görünüyor.

Hatırladığım kadarıyla ilk çıktığı zamanlarda etrafa buram buram yayılan kokusu sanki biraz zayıflamış gibi. Kimilerinin reformülasyondan bahsettiği Polo Blue’nun performansı yüksek değil. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği ilk başlarda güçlü. Sonrasında normale dönüyor.

Sonuç olarak şişesini alıp, severek kullanacağım bir arkadaşa benzemiyor ama önemli erkek klasiklerinden olmaya aday Polo Blue’yu en azından denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz kullanımına uygun gibi.

islak polo blue

Parfümün tasarımını Carlos Benaim ve Christophe Laudamiel yapmış. Luca Turin, odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir puan vererek en kötü parfümler listesine koymuş Polo Blue’yu. Benim kullandığım EDT versiyonuydu. Bir de EDP olanı çıkmış ki henüz onu denemedim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5