zencefil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zencefil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One Eau de Parfum (2015)

Dolce & Gabbana’nın, 2008 yılında piyasaya sürdüğü erkekler için The One, büyük beğeni topladı ve en çok satanlar listelerine girmekte zorlanmadı. Benim de sevdiğim eserlerden olan ilk The One, Eau de Toilette formundaydı. Yıllar içinde parfümün başarısının ardından The One isimli devam kokuları çıkmaya başladı.

Son yıllarda ünlü Eau de Toilette formundaki erkek parfümlerinin Eau de Parfum versiyonlarının çıkarılması furyasına yeni bir oyuncu daha eklendi. 2015 yılında The One’ın Eau de Parfum formundaki kardeşi raflara çıktı. The One sever birisi olarak oldukça merak ediyordum yeni Eau de Parfum’u. Markanın resmi açıklamasına göre The One Eau de Parfum erkeksi ve çekiciymiş. Ayrıca yoğun, karizmatik ve inceliği temsil ediyormuş.

Parfümün ilk saniyelerinde ferah sayılamayacak modern, leziz ve tatlı turunçgiller bizi karşılıyor. Açılışta leziz ve çarpıcı greyfurdun olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı çok güzel. Orta bölümde turunçgiller hafiften geriye çekilirken sıcak baharatlar hakimiyeti ele geçiriyor. Zencefilin sıcaklığı dikkat çekiyor. Ayrıca kakule de orta bölüme ayrı burukluk veriyor. Sonlarda tütün vurgulanıyor tanıtımlarda fakat kuru sedir ağacının rolünü görmezden gelemeyiz. Şekerli olmayan tütün ve odunsularla kapanıyor.

The One Eau de Parfum ile ilgili akla gelen ilk soruyu sizin yerinize sorayım. İlk çıkan The One’a benziyor mu? Eau de Parfum versiyonu, devam parfümü olduğu için tabii ki ilk The One’a benziyor. Hatta iki parfümün başlangıcı oldukça birbirine yakın. Orta bölümde ufak ayrışmalar gerçekleşiyor. Bu anlamda Eau de Parfum versiyonu biraz daha az tatlı, olgun ve resmi denebilir. İlk The One EDT çok daha cana yakın, yakışıklı, leziz ve ağız sulandırıcıydı. Onun enerjisi adeta kendinizi iyi hissettiriyordu. Eau de Parfum ise o kadar sosyal ve dinamik değil. Şaşırtıcı şekilde Eau de Parfum’un performansı düşük. Etrafa yayılımı sınırlı. Neyse ki kalıcılığı yeterli.

The One Eau de Parfum’u koklayan hanımefendilerin sevdiklerini gözlemledim. İlk The One EDT’nin de kadınlar tarafından çok sevildiğini görüyordum. Dolce & Gabbana karşı cinsi kokusal anlamda etkileme konusunda muhtemelen Giorgio Armani ile en iyi birkaç ana akım markadan birisi denebilir. Onu koklayan hanımefendilerden övgüler almanız sürpriz olmaz.

Gerçek bir parfüm sever, kadınlardan ya da erkeklerden övgü almak için değil, kendisini mutlu ettiği için parfüm kullanır diye genel kanı vardır. The One Eau de Parfum’u kullanım döneminde hiç yadırgamadım. Kalite anlamında harikalar yaratamasa da onu koklaması zevk veriyor. Yine de ilk The One EDT’yi daha çok sevdiğime karar verdim.

The One Eau de Parfum’un kokusunu ünlü burun Olivier Polge tasarlamış. Sıcak baharatlı kokusuna istinaden sonbahar-kış döneminde kullanmak yerinde olacaktır.

Koku Güzelliği:10/7

10 Nisan 2021 Cumartesi

Calvin Klein – Euphoria Intense (2008)

Calvin Klein moda evinin 2005 yılında dünyaya tanıttığı Euphoria parfüm projesinin kadınlar ayağı iyi işlerken, erkek tarafı biraz yavaş ilerliyor gibi. Euphoria’nın 2006 yılındaki erkek versiyonundan sonra beklenen olay gerçekleşti ve Intense sürümü 2008 yılında raflardaydı.

Euphoria’nın erkek versiyonunu kullanmış ve bir türlü sevememiştim.  Açıkçası Intense’den büyük beklentim yoktu. Bu önyargılarla kullanmaya başladım Euphoria Intense’yi. İlk saniyelerinde tatlımsı meyvelere rastladım. Turunçgillere eşlik eden zencefil benzeri baharatlar, aromatik başlangıç yapıyor. Orta kısımda meyvemsilik geriye çekilirken, ferah baharatların etkisi artıyor. Fesleğeni ve menekşeyi andıran yeşil temanın geri planda durduğunu sanıyorum. Sonlarda amber ve vetiverin dansına şahit oluyoruz.

Euphoria Intense, aromatik baharatlı vetiver parfümüne benziyor. Çoğu kullanıcı amberin önde olduğunu söylese de bence tozlu ve garip kalitedeki vetiver, baştan sonra etrafta dolanıyor. Nedense menekşenin verdiği sıcak-yeşil havayı hissediyorum. Sivri baharatların zencefile evrilmesini anlayabiliyorum.

Abisi Euphoria’dan oldukça farklı koktuğunu ve hafiften karanlık tarafının olduğu hakkındaki söylentiler doğru olabilir. Euphoria Intense, safkan bir amber parfümü değil. Aromatik yeşil otsuların destek verdiği baharat teması, üzerine daha oturacaktır.

Euphoria Intense’nin ilginç taraflarından birisi açıklanan notalarında öd ağacı bulunması. Birçok safkan öd parfümü kullandım fakat Euphoria Intense’de baskın öd verilişine rastlamadım.

Sonuç olarak bir şişesi alınmasa da olabilecek, kalite anlamında Calvin Klein’in modern parfüm vasatlığını DNA’sında taşıyan, Intense isminin aksine performans anlamında kötü sınav veren, piyasaya işi benzersiz bir deneme.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı yüksek değil. Günlük kullanıma uyabilecek çok yönlü bir parfüm izlenimi veriyor. Ilık ilkbahar dönemi için fena olmaz. Kokusunu Carlos Benaim ve Loc Dong birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

26 Mart 2021 Cuma

Dolce & Gabbana – The One For Men (2008)

“Dolce & Gabbana The One for Men, modern ama aynı zamanda eşsiz, zamansız klasik olan zarif, şehvetli bir parfümdür. Dolce & Gabbana The One’ın doğal, erkeksi versiyonudur. Tütün notaları ve rafine baharatların uyumundan geliştirilen oryantal baharatlı koku ailesine aittir.”

Dolce & Gabbana’nın sevilen erkek parfümü The One’ın resmi tanıtımının yukarıdaki cümlelerle yapıldığını biliyoruz. 2006 yılı çıkışlı ilk The One kadınlar içindi ve o da aynı erkek versiyonu gibi çok başarılı oldu. Erkekler için The One’ı Olivier Polge gibi önemli ismin tasarladığını baştan belirtmem yerinde olur.

The One For Men’in ilk dakikalarında şekerli lezzetli modern meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Açıklanan üst notalarında greyfurt, kişniş ve fesleğenden bahsediliyor. Ağız sulandıran tatlı ve harika turunçgillerden sonra ilerleyen saatlerde baharatlar kendisini gösteriyor. Zencefil, orta bölümdeki baharatların büyük kısmını oluşturuyor. Orta kısımda sıcak baharatlara bir parça tütün ekleniyor. Sonlarda metalik sayılabilecek kadifemsi amber partiye katılıyor.

The One For Men’in tatlı baharatlı, tütünsü amber tarzına yakın durduğunu düşünüyorum. İlk saatlerdeki o harika meyvemsi, baharatlı enfes kokuya kadınların bayılacağına bahse girerim. Üzerimdeki aromayı duyan kadınların çok beğendiğini ve övgüler aldığımı gururla söyleyebilirim. Bu anlamda eğer hanımefendiler parfümümü beğensin diyorsanız ve ilk buluşmada hangi kokuyu kullanayım diye düşünüyorsanız The One For Men çok iyi seçeneklerden birisi olarak öne çıkıyor.

İyi de neden bu parfüm böylesine seviliyor? Aklıma ilk gelen cevap, kokusunun genelin beğenisine yakın olması. Basit ve leziz baharatlara eklenen meyvemsi turunçgiller, gerçekten güzel kokuyor. Parfümün problemi sonlardaki amberin metalik verilmesi. Aslına bakılırsa yüksek kaliteli hissiyat vermiyor ve sanatsal tarafı bulunmuyor. Yine de onu kullanmaktan bir şekilde zevk alıyorsunuz.

Bu hissiyatı Dolce & Gabbana’nın bir başka erkek parfümünde daha algılamıştım. Dolce & Gabbana Pour Homme’yi de severek kullanmıştım ve beni çeken bir şeyler vardı. The One For Men’de de bir İtalyan koku tutkusunu hissediyorum.

Sonuç olarak bu çekici arkadaş, hoş ve şık İtalyan erkeklerine benziyor. Kullandığım Eau de Toilette olanıydı. Bir de yeni çıkan Eau de Parfum versiyonu var. Sonbahar-kış döneminde kullanmak iyi fikir. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı ilk bir saat şaşırtıcı derecede güçlü.

Koku Güzelliği:10/7

15 Ocak 2021 Cuma

David Beckham Homme (2011)

Rihanna, Britney Spears, Paris Hilton, Lady Gaga gibi dünyaca ünlü süper starların artık birer marka haline dönüştüğü dönemi yaşıyoruz. Çoğu ünlünün marka danışmanlık ajanslarıyla çalıştıkları ve isimlerini kullanarak ürünler pazarladığına şahit oluyoruz. Parfüm sektörü de tabii ki bu büyük çarkın merkezinde yer alıyor.

Başarılı futbol kariyeri, medyatik evliliğiyle dünya spor ve magazin basınının en çok ilgi gösterdiği isimlerden David Beckham, parfüm işini oldukça sevmişe benziyor. 2021 yılının başları itibariyle otuzu aşkın David Beckham parfümü raflardaki yerini almış durumda. 2011 yılı çıkışlı David Beckham Homme bir süredir bana kokusal anlamda arkadaşlık ediyor.

David Beckham Homme’nin açılışı ferah turunçgiller ve buruk aromatik otlarla gerçekleşiyor. Turunçgillere eşlik eden biberiye-kekik-fesleğen benzeri aromatik otların ardından orta bölümde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda tozlu turunçgillere ferah baharatlar ekleniyor. En göze çarpan baharat tabii ki biber. Sonlarda odunsu tarafa doğru kayıyor. Kapanışta miskin de ağırlığını arttırdığını görüyoruz. Miskli odunsuluk gayet ortalama alt notalar vaat ediyor.

Karşımızda aromatik turunçgilli ve ferah baharatlı basit kompozisyon var. Geri planda temiz hissettiren sabunsuluk ve buruk otsu yapı her daim algılanabiliyor. Parfümün başrolündeyse ferah baharatlar bulunuyor.

Hoş, herkesin sevebileceği, pek derinliği olmayan, erkeksi hissettiren, düz çizgide ilerleyen, kalite anlamında vasata yakın duran, bıktırıcı şekerliliğe rastlanmayan, hayatınızın kokusunu size sunamayacak bir arkadaş izlenimi veriyor. Parfümler dünyasına yeni giriş yapan veya 25 yaş altı genç erkeklerin günlük kullanımda giyebileceği David Beckham Homme’nin uygun fiyatlara satılması olumlu taraflarından birisi.

Kimi kullanıcıların David Beckham Homme’yi Terre d’Hermes’e benzettiklerini görüyorum. Hafiften benzerlik olsa da birebir aynısı değil Terre d’Hermes’in. David Beckham Homme, Terre d’Hermes’in daha biberli ve buruk otsu haline benziyor.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı idare ediyor. Etrafa yayılımı sınırlı. İlkbahar-yaz dönemine daha uygun olacağını düşünüyorum. Kokusunu Pierre Negrin tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

25 Ağustos 2020 Salı

Chanel – Bleu de Chanel (2010)

Chanel parfüm biriminin 2010 yılında isminde mavi kelimesinin geçtiği erkek kokusu çıkarması, kuşkusuz büyük merak uyandırmıştı. Moda dünyasının havalı markası Chanel için çoğu kişi “onlar asla hata yapıp kötü parfüm çıkarmaz” demesine rağmen ilk zamanlarda yoğun eleştiriler aldı Bleu de Chanel. Gerek isminin Chanel’e yakışmayacak basitliği gerekse kokusunun fazlaca piyasa işi olması sebebiyle kimi Chanel kullanıcılarının hayal kırıklığına uğradığı söylenebilir.

Bleu de Chanel’in ilk olarak Eau de Toilette formunda piyasaya sürüldüğünü biliyoruz. İlerleyen yıllarda Eau de Parfum ve en son Parfum versiyonu raflardaki yerini almış durumda. Benim kullandığım Eau de Toilette versiyonuydu. Chanel’in internet sitesinde Bleu de Chanel’in odunsu aromatik yönü vurgulanmış. Ayrıca temiz, taze ve son derece şehvetli koktuğu belirtilmiş.

Bleu de Chanel’in ilk saniyeleri aromatik otların desteklediği dinamik ve taze turunçgillerle gerçekleşiyor. Derin ve karanlık sayılabilecek greyfurda eşlik eden aromatik otlar biberiye ve kekik olabilir. Süper ferah davranmayan ilk saniyelerden sonra orta bölüme geçiliyor. Aromatik mavimsi deniz temasının yanına serin baharatlar ekleniyor. Buradaki en öne çıkan baharatın zencefil olduğunu düşünüyorum. Orta kısımda Iso E Super ve Calone’yi anımsatan geri planda hafiften yapaylık hissediliyor. Sonlarda Chanel’e göre sedir ağacı ve sandal ağacı var fakat ambroksan tarzı sentetiklerin daha çok yer kapladığını sanıyorum.

Karşımızda 2000’li yılların oldukça tanıdık koku formu var. Bleu de Chanel’in aromatik Akdeniz otlarının eşlik ettiği turunçgiller, lavanta, soğuk baharatlar, sentetik deniz kokusu ve odunsulardan oluştuğunu söyleyebilirim. Parfümün ismindeki mavi kelimesi kafa karıştırıcı çünkü tam olarak deniz-okyanus-su temalı rakiplerine benzemese de onu koklarken garip şekilde yosunsu hissiyat algılıyorsunuz. Sucul yaz parfümleri gibi çok ferah ve hafif değil tıpkı şişesinin rengi gibi koyu mavi kokuyor adeta. Onun için aromatik otsu baharat parfümü diyesim var.

Bleu de Chanel bir taraftan tanıdık, sıradan, yaratıcı olmayan ve hatta erkeklerin kullandığı traş sonrası kolonyaları veya traş köpüklerini anımsatıyor. Diğer taraftan da üst ve orta notalarında derin sucul, bitkisel ve yarı karanlık baharatları bünyesinde barındırıyor. Hem yapay ve vasat kokuyor hem de her ortamda kullanılabilecek hatta takım elbiseye uyum sağlayabilecek çok yönlülüğe sahip. Ayrıca tatlılık fazla değil, erkeksi davranıyor ve kadınlar onu anlamlandıramadığım şekilde seviyor. Zıtlıkları bünyesinde barındırıyor.

İyi de Bleu de Chanel neden bu kadar eleştiriliyor. Ucuz kokan piyasaya parfümlerine benzemesi, Chanel markasının ağırlığına ve elegant tavrına hakaret olarak düşünülüyor anladığım kadarıyla. Chanel’in genele yönelik parfümü, büyük kitlelere satış yapabilmesinin önünü açarken, markanın lüks karakterine de yara aldırıyor. Eğer Chanel de bu yola başvuruyorsa diğer markalar neler yapmaz diye insan düşünmeden edemiyor.

Ne denirse densin, oldukça seviliyor Bleu de Chanel fakat aklınızı başınızdan alamayacağını veya markanın lüks hissiyatını size yaşatamayacağını şimdiden kabullenmeniz gerekebilir. Sıradışı ya da sofistike değil ve eğer traş sonrası kolonyası benzeri bir parfüme yüz dolar civarında ödeme yapmak sizin için sorun değilse hiç durmayın ve ona sahip olun.

Kokusunu sektörün en ünlü isimlerinden Jacques Polge tasarlamış. Kalıcılığı fena değil, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında diyebilirim. Serin ilkbahar günlerine yakışacağını tahmin ediyorum.

Koku Güzelliği:10/6

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Calvin Klein – Euphoria Men (2006)

“Kışkırtıcı, erkeksi, seksi. Euphoria Men, modern tazeliği seksi, zengin imzayla harmanlayan, bağımlılık yapan, taze bir oryantal kokudur.”

Calvin Klein’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Euphoria Men’in tanıtım cümlesi kısa ama açıklayıcı. Parfümün oryantal koku ailesine dahil edilmesi dışında Calvin Klein, Euphoria Men’in içeriğinde zencefil, biber, cazibeli paçuli ve kremsi süet akorunun bulunduğunu bildiriyor.

Euphoria Men’in açılışı zencefilli turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki canlı, ferah olmayan aromatik otsu baharatlara geri planda nanemsi calone benzeri tema eşlik ediyor. Yüksek kaliteli olmayan fakat kötü de denemeyecek başlangıçtan sonra, orta kısımda ilginç şekilde metalik ve yine nanemsi yeşil lavanta benzeri koku algılıyorum. Aromatik otlara (ağırlık fesleğende) benzeyen orta kısım, yeşil-baharatlı kokuyor. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Süet alt notalarda var ama derimsi hissiyat vermiyor. Yapay sedir ağacı-vetiveri andıran kapanışı ortalama denebilir.

Euphoria Men, genel hatlarıyla meyveli-otsu-yeşil-aromatik baharatlı bir parfüm. Ana yapının ilginç yönü, yeni nesil bol şekerli, tonka fasulyeli, fazlaca vanilyalı erkek parfümlerine fazla benzememesi denebilir. Euphoria Men ne yazlıklar gibi ferah kokuyor ne de kış parfümü gibi davranıyor. Ilık ilkbahar dönemine uyacak bu delikanlı, bariz şekilde aromatik fesleğen, zencefil, calone/lavanta/salatalık kokan sentetik ve kalite anlamında vasat yerde duran yeşil erkeksi tavra sahip.

Karşılaştırmak abes olacak belki ama Euphoria Men’i, kullanım döneminde Green Irish Tweed’in çok kötü bir benzeri olarak düşündüm. Euphoria Men’in aromatik odunsu mu olduğu yoksa Cool Water’dan ilham mı aldığı konusunda kafam karışık. Carlos Benaim ve Loc Dong gibi deneyimli parfümörlerin imzasını taşıyan Euphoria Men, tabii ki başarılı değil ve doğallık/rafinelik tarafında da hiçbir zaman sınıfı geçemiyor.

Yeşil sentetik odunsuların (sanırım vetiver ve sedir ağacı) yer yer sahne aldığını düşündüğüm Euphoria Men, ne konforlu ve lüks takılıyor ne de sizi kendisinden nefret ettiriyor. Bu halde bir şişesini almak pek mantıklı görünmüyor. Eğer başlangıç seviyesinde bir parfümseverseniz ve erkeksi sayılabilecek, uygun fiyatlı seçenek arıyorsanız deneyebilirsiniz. Onun dışında bir şişesini almasanız, büyük kayıp yaşamazsınız.

Eau de Toilette formunda, kalıcılığı ve etrafa yayılımı az. Performans anlamında sorunlu ne yazık ki. Günlük kullanıma uyabileceğini, hem spor hem de resmi kıyafete yakışabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Cedro di Diamante (2018)

Perris Monte Carlo’nun 2018 yılında meydana getirdiği İtalya koleksiyonunda 2020 yılı itibariyle dört parfüm bulunuyor. Bu seri sanılanın aksine kolonya değil, yüzde 15 konsantrasyona sahip Eau de Parfum’lerden oluşuyor. İtalya koleksiyonu, markanın yaratıcı yöneticisi GianLuca’nın İtalyan kökenine de göndermeler yapıyor. İtalya’nın güneybatı sahilinde bulunan Kalabriya’ya bağlı kasaba Diamante’den ilhamını almış Cedro di Diamante parfümü.

Diamante yöresinde yetişen farklı bir tür turunçgil meyvesinin, ünlü şairler Byron ve D’Annunzio tarafından şiirlerinde bahsedildiği biliniyor. Daha çok yemeklere hoş tat vermesi için kullanılan ve asidik yönü ağır basmayan Diamante narenciyesi, Perris Monte Carlo’nun parfümüne isim babalığı yapıyor. Açıklanan notalarında misket limonu, gül, limon, zencefil, biber, iris ve meşe yosunu gibi parfümlerde koklamaktan zevk aldığım notalar var.

Cedro di Diamante’nin açılışı tozlu-tuzlu limonla gerçekleşiyor. Gerçekçi, ekşi ve asidik limon yüksek kaliteli ve bir parça eski kafa şiprelerdeki nostaljiyi çağrıştırıyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgilli ana yapı devam ediyor. Leziz limon-portakala orta notalarda ferah baharatlar ekleniyor. Biber ve kakuleyi andıran baharatlar çok baskın ya da keskin değil. Orta kısımda gülden bahsedilmiş Perris Monte Carlo’nun sitesinde fakat yoğun güle rastlayamadım. Sonlarda misk bulunuyor. Bir parça sedir ağacına eşlik eden narenciyeler kapanışa kadar devam ediyor.

Cedro di Diamante, parlak, ferah, taze, gerçekçi ve yüksek kaliteli turunçgil parfümü denebilir. Meyveli-baharatlı tarafa yakın duruyor. Perris’in internet sitesinde çiçeklerden de bahsediliyorsa da hoş ve ferah narenciye kokusuna sahip. Çiçeksilik büyük yer kaplamıyor genel kompozisyonda.

Yazlık ve ferah parfümler genellikle ya yapay kokar ya fazlaca tatlıdır ya sabunsudur ya da çamaşır yumuşatıcısına benzer. Son yıllardaki sucul parfümlerin çoğuysa nanemsi sahte deniz kokusunu vermeye çalışır. Cedro di Diamante daha kolay bir yolu seçmiş. Ekşi ve asitli limon-portakal ikilisini başrole koymuş. Yeni nesil parfümlerden azıcık da olsa Terre d’Hermes’i andıran tarzıyla, çok güzel bir parfüme imza atmış Perris Monte Carlo.

Oldukça basit bu formül, eski tarz aromatik şipreleri hatırlatıyor. Cedro di Diamante’de hafiften Chanel Pour Monsieur ve Yves Saint Laurent Pour Homme havası alıyorum. Tatlılığın az verilmesi ve tozlu-tuzlu-ekşi narenciyelerin büyük yer tutması, onu adeta 1980’li yılların ferah yaz parfümlerine yaklaştırıyor.

Sonuç olarak çok derin, katmanlı, sıradışı ve dünyayı sallayacak bir parfüm değil. Yine de yapaylık barındırmayan doğal kokusuyla gayet kullanılabilir buldum. Bu tür limon kolonyalarını andıran turunçgil parfümlerini hep sevmişimdir ve Cedro di Diamante de bu kuralı bozmuyor.

Eau de Parfum formunda fakat performansı zayıf. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı az ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, giymesi kolay bu arkadaşa, niş parfümseverler şans verebilir. Kokusunu Luca Maffei tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

2 Haziran 2020 Salı

Paco Rabanne – Pure XS Night (2019)

Paco Rabanne’nin 1990’lı yılların ortalarında hayata getirdiği erkek parfümü XS, o dönemin en sevilen eserlerindendi. Tabii yıllar geçtikçe rekabetin arttığı parfüm sektöründe XS’in ismi duyulmamaya başlandı. Paco Rabanne bu düşüşü azaltmak için 2017 yılında Pure XS isimli devam parfümünü devreye soktu. 2019 yılındaysa Pure XS Night raflardaki yerini aldı.

Pure XS Night, Paco Rabanne tarafından şu cümlelerle tanıtılmış: “Pure XS Night, baştan çıkarıcı genç bir erkeğin hikayesini devam ettirir ve eylem gece gerçekleşir. Geceleri içgüdülerimiz uyanır. Ve düşüncelerimiz ateş gibi yakıcıdır. Hissettiğimiz yasak arzularımıza bir bakıştır. Kafa karıştırıcı. Harekete geçirici. Tehlikenin kokusu. Ateşle oynama arzusunun kontrolden çıkması.  Parfümör Caroline Dumur tarafından oluşturulan, Anne Flipo ve Bruno Jovanovic’in desteklediği kokusu, ateşli bir egzotik olarak ilan edildi. Parfüm, aşırı dozda zencefil, vanilya ve mür reçinesi içerir.”

Pure XS Night’ın ilk saniyeleri koyu baharatlar ve meyan kökünü andıran yapıyla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında tarçın, zencefil ve ginseng bulunuyor. Muhtemelen bu üçlünün etkisiyle ilk dakikalar metalik ve sıcak hissi veren baharatlı yapıyla merhaba diyor. Geri plandaki koyu, karanlık ve amberimsi zorlayıcı tavır rahatlıkla algılanabiliyor. Kimi kaynaklarda notalarında karamel ve kakao bulunuyor fakat Paco Rabanne’nin resmi açıklamasındaki mür reçinesi daha büyük yer kaplıyor gibi. Gerilerde vanilya var ama koyu amberimsi-tonkamsı baskın karakterin önüne geçemiyor.

Tonka fasulyesi-anason benzeri karanlık neredeyse yapay ve bıktırıcı şekilde tatlı Pure XS Night, tabii ki kolay yolu seçmiş ve yeni nesil erkek parfümlerinin klonu olarak kurgulanmış. Kimi kullanıcıların onu Armani Code Profumo’ya benzetmesine ek olarak hafiften yeni Sauvage’nin itici ambroksan geri planı, az da olsa hissediliyor. Çoğu insanın çekici bulacağı ve club-akşam kokusu olarak düşündükleri Pure XS Night, ne kalite anlamında harikalar yaratıyor ne de koku güzelliği olarak bana hitap ediyor. Bu şekerli kumarin-tonka benzeri yapıyı Code For Men’in devam parfümlerinde yeterince kokladım ve hala ilgimi çekemiyor.

Yukarıda bahsettiğim kakao ve karamel, büyük resimde bence fazlaca yer tutmuyor. Pure XS Night çikolata veya kahve gibi kokmuyor. Baharatlı gurme olarak sınıflandırılabilir. Baştan sona aynı kokuyor. Hiç değişmeden alt notalara ulaşıyor. Kalıcılık anlamında fena değil, etrafa yayılımıysa vasat.

Eau de Parfum formundaki Pure XS Night’ı kış döneminde ve ismi gibi akşamları uygulamak iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

26 Nisan 2020 Pazar

Gucci – Envy For Men (1998)

1994-2004 yılları, Gucci’nin Tom Ford dönemi olarak nitelendirilebilir. 1990’lı yıllarda adeta iflasın eşiğine gelen Gucci’nin yaratıcı direktörü olarak göreve başladığında Tom Ford, Gucci markasını ayağa kaldırdı. Farklı kıyafet tasarım diliyle Gucci’ye hayat veren Tom Ford, güçlü reklam kampanyalarıyla markanın satışlarını kısa sürede neredeyse ikiye katladı. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde iflasın eşiğindeki Gucci’yi, 4 Milyar dolarlık devasa küresel şirkete çevirdi. 2004 yılında Gucci’den ayrıldığındaysa Gucci 10 milyar dolar değerinde bir deve dönüşmüştü.

Tom Ford’un eli Gucci’de sadece kıyafet tasarımına değmedi. Parfüm birimini de elden geçiren Tom Ford, 1998 yılında Envy For Men isimli esere onay verdi. Gucci’nin 1998 çıkışlı Envy For Men’i ve 2003 çıkışlı Gucci Pour Homme’si bu yüzden Tom Ford dönemi parfümler olarak biliniyor. Gerçi Gucci bu iki harika parfümün üretimini bitirerek, parfümseverlerden büyük tepki aldı ama kararından geri dönmedi ne yazık ki.

Erkek parfümü meraklılarının özlemle yıllardır yad ettikleri iki Gucci parfümünden Envy For Men’i uzun zaman önce kullanmış ve sevmiştim. Aradan geçen yıllar, Envy For Men’i kaderin hoş sürprizlerinden birisi olarak karşıma tekrardan çıkardı. Artık bulunması dünyada bile imkansıza yakın ünlü Envy For Men, bileklerimi süslüyor bir süredir.

Parfümün açılışı kuru baharatlar ve bir parça tütsüyle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kırmızı biber ve zencefil var ki, bu iki kokudan zencefil daha önde diyebilirim. Zencefilin yanında karanfil de algılıyorum. Başlangıcı harika. Orta kısma geçildiğinde baharatlı yanı devam ediyor. Orta bölümde baharatlara tütün, yeşil lavanta ve yeşil otsular ekleniyor. Odunsu geri plan orta notalarda da devam ediyor. Son bölümde şekerli olmayan şık vanilya ve sedir ağacı bulunuyor.

Henüz ilk saniyelerde yeniden çok tanıdık bir dostun ziyaretime geldiği hissini yaşadım. Ne kadar da özlemişim kokusunu… Dumansı tütsü, enfes kalitedeki zencefil, karanfil ve biber, erkeksi tavır ve şekerli olmayan sedir ağacıyla, lavantanın ağırlığına boğulmamış otsu yeşil karakter (sıvısının yeşil olmasına dikkat!) Envy For Men’in ana konseptini oluşturuyor. Zengin ve katmanlı denebilir. Üst-orta-alt nota ayrımları takip edilebiliyor. Ağır, bıktırıcı veya karanlık kokmuyor.

Envy For Men ne 1990’lı yılların köhne erkeksi parfümlerini çağrıştırıyor ne de 2000’li yıllardan sonra üretilen birbirinin aynısı şeker bombası baharatlı, tonka fasulyeli, bıktırıcı vanilyalı piyasa işi çöp erkek kokularını andırıyor. Envy For Men, şık, yeterince erkeksi, tatlılığı gayet iyi ayarlanmış, kuruluğa yakın, orta kısımdaki sedir ağacının zaman zaman metalik hissiyat vermesi dışında yapaylığa yer verilmeyen bir eser. Benzerine rastlamadığım bu koku formu, muhtemelen kadınlardan da övgü alacaktır. Takım elbiseye uyabilecek kadar elegant ve olgun, aynı zamanda günlük kullanıma uyum sağlayabilecek kadar güncel ve genel beğeniye yakın denebilir.

Envy For Men, şaheser olmayabilir fakat Gucci’nin 2005 yılından sonra piyasaya sürdüğü erkek parfümlerinin çoğundan 2-3 gömlek üstün bir eser. Hem kalite, hem özgünlük, hem de çarpıcı-şık tarzıyla üretiminin bitirilmesini hak etmediği bir gerçek.

EDT formundaki Envy For Men’in tasarımcısı bazı yerlerde Daniela Andrier olarak geçiyor. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. Kalıcılığı gayet iyi fakat etrafa yayılımı ilk güçlü patlama dışında yüksek değil.

Koku Güzelliği:10/8

22 Ocak 2019 Salı

Paco Rabanne – Pure XS (2017)

Bir kadını baştan çıkarmanın kuralları:

Ders1: Kadınlara gizemli tarafınla ilgili ipucu ver.
Ders2: Onlara istedikleri herşeyi verme.
Ders3: Kendine fazla güvenme.
Ders4: Beklenmedik şekilde davran.

Paco Rabanne, moda markası olmanın dışında sanırım ilişki danışmanlığı işine de girdi. Markanın internet sitesinde Pure XS erkek parfümü için böylesine bir tanıtım kaleme almışlar. Tabii bu durum, Pure XS’in pazarlama cümleleri olarak düşünülebilir. Yine internet sitesinde Pure XS, seks sembolü olarak tanıtılmış. Ayrıca Pure XS, yabani bir oryantal olarak sınıflandırılmış. Ağız sulandıran zencefil ve sıcak vanilya öne çıkarılmış kokusunda.

Pure XS’in açılışı tatlı turunçgil meyveleriyle gerçekleşiyor. Ferah olmayan turunçgiller, birçok yeni nesil erkek parfümünde olduğu gibi şekerli ve lezzetli. Orta kısımda vanilya öne çıkmaya başlıyor. Mumsu ve yapay vanilyaya baharatlar ve tonka fasulyesi eşlik etmeye başlıyor. Baharatlarda öne zencefil-tarçın çıkıyor ama vanilya o kadar baskın ki orta notalarda, baharatlar keskin ve güçlü şekilde kendilerini gösteremiyor. Kapanışta mumsu vanilya devam ediyor. Vanilyaya sedir ağacı ve misk eşlik ediyor ve farklı olmayan şekilde tenden ayrılıyor.

Pure XS, modern erkek parfümlerinin her türlü özelliğini içinde barındırıyor. Öncelikle kokusu çok tanıdık ve fazlaca piyasa işi. Bu koku tarzını onlarca yeni erkek parfümünde bulabilirsiniz. İkinci olarak oldukça tatlı kokuyor. Hatta baştan sona şekerli diyebilirim. Üçüncü kafama takılan tarafı yapaylık barındırması. Düşük kaliteli vanilya, kokulu mumları andırıyor ve baharatlar bile bu banalliğe engel olamıyor.

Pure XS, tabii ki popüler rakiplerinden pazar payı kapmaya çalışan bir arkadaş gibi davranıyor. Onun rakipleri kimler mi: Versace Pour Homme Dylan Blue/Eros, Ch Men Prive, Prada L’Homme, The One For Men, YSL – L’Homme ve tabii ki Bleu de Chanel.

Daha ne diyebilirim ki. Bu tür parfümler söz konusu olunca dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylemekten bıkıyorum ama yapacak da başka birşeyim yok. Yine bol tatlı, vanilyalı, baharatlı, meyveli tema ve yine herkesin sevebileceği vasata yönelik, çok satması hedeflenen, ileriye dönük birşey vaat etmeyen, anı yaşatan, kısa süre sonra unutulup gidecek, ileri düzey parfümseverlerin kaale almayacağı, kadınların sevebileceği bir zaman kaybı. Oysaki hayat müthiş ve baş döndürücü hızıyla akıyor çevremizde ve biz daha iyilerini hak ediyoruz.

EDT formundaki Pure XS’in tahmin edeceğiniz gibi kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı sınırlı. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya daha uygun. 15-30 yaş arası erkekler deneyebilir.

Kokusunun tasarımını Anne Flipo, Caroline Dumur ve Bruno Jovanovic birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/5

14 Ocak 2019 Pazartesi

Paco Rabanne – Olympea (2015)

Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğan Kleopatra hakkında birçok hikaye anlatılır. Dillere destan güzelliği olduğundan tutun da müthiş zeki ve acımasızlığına kadar onlarca öykü bulunabilir. Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın aslen Yunan kökenli olduğunu belirtir çoğu kaynak. Bu anlamda çoğu zaman Yunan mitolojisindeki hayali figürlerle karıştırılır Kleopatra. Oysa uzun yıllar Mısır halkının yöneticisi olarak birçok savaşa katılmıştır.

Tarihler 2015 yılını gösterdiğinde bir moda markası, ilhamını modern zamanların Kleopatra’larından alan parfüm piyasaya sürer. Paco Rabanne’nin Olympea’sı, ismindeki Yunan mitolojisi çağrışımıyla bize hem Kleopatra’nın memleketi antik Yunan’ı çağrıştırır hem de Paco Rabanne’nin Invictus’la başlayan sürecinin devam ettiğini kanıtlar. Paco Rabanne’nin internet sitesinde Olympea, ferah oryantal/gurme olarak sınıflandırılmış ve özgün-şehvetli olarak tanımlanmış.

Parfümün açılışı kuru beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Üst notalarında kadınsı yasemin güçlü şekilde kendisini hissettiriyor. Birkaç dakika sonra yasemine zencefil eşlik etmeye başlıyor. Zencefilli yasemin, orta kısımda hoş bir sürprizle karşılaşıyor: Tuz. Orta notalarda ferah sayılamayacak tuzlu yasemin haline dönüşüyor Olympea. Biraz ambergris de hissediliyor orta bölümde. Son kısımda çiçeklerin etkisi azalırken yumuşak vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışta oldukça zor algılanan alt notalarda tuzlu vanilya hakim diyebilirim. İşte size Olympea’nın kısa özeti.

Paco Rabanne’nin bu iddialı kadın parfümünün oldukça kadınsı koktuğunu, tatlılığın ise diğer modern parfümlere göre daha az olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak tekdüze ilerleyen kuru/tozlu çiçek parfümü Olympea. Kuru beyaz çiçeklere eklenen tuz efekti ve sonlardaki zayıf vanilyadan başka bir koku burnuma gelmedi ne yazık ki. Çok basit kokan, derinliği olmayan, cansız ve sıkıcı bir yasemin parfümü bana göre. Tabii ki benim erkek tenim ve burnum için fazlasıyla kadınsı. Bu durum onu üzerimde taşımaktan keyif almadığımı hissettirdi çoğu zaman.

Sonuç olarak kalite anlamında idare eden yapısıyla Olympea, beklentilerimi karşılamaktan uzak kaldı. Doğru kadında ve doğru zamanda hoş bir parfüme dönüşecek Olympea’yı almadan önce denemenizi öneririm.

EDP formundaki Olympea’nın performansı etkileyici değil. Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılma anlamında sınıfı geçemiyor. Sıcak havalardan ziyade serin zamanlarda kullanmak daha iyi fikir. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacağını düşünüyorum. Günlük kullanımlara uyabilecek, süslü kıyafetlerle sırıtmayacak, kullanması ve sevmesi kadınlar için kolay bir parfüm imajı çiziyor sanki.

Kokusunu ünlü burunlar Loc Dong, Anne Flipo ve Dominique Ropion gibi sektörün yakından tanıdığı isimler birlikte oluşturmuş.

Koku Güzelliği:10/5

23 Kasım 2018 Cuma

Hugo Boss – Boss The Scent (2015)

“Baştan çıkarma, günümüzün post-modern döneminde görece olarak kolaylaştı. Çoğu zaman fazla çaba harcamadan anlık, görsel bir haz elde edilebilir. Hugo Boss ise farklı türde baştan çıkarmaya inanır. Hugo Boss’un sanatsal tabir edilebilecek baştan çıkarması yavaş, istikrarlı aynı zamanda kendine güvenmeyle umursamazlık arasındaki mükemmel dengeye sahiptir. Hugo Boss erkeğinin kendine özgü baştan çıkarma varlığı benzersizdir. Kadınların kulağına fısıldamanın, haykırmaktan daha etkili olacağını bilir.

Yeni Boss The Scent parfümü, Hugo Boss erkeğinin farklı bir çehresini meydana çıkarır. Boss erkeği, profesyonel başarılardan ziyade kişisel başarıya önem verir. Boss erkeğinin kişisel başarıları, daima cazibesini kanıtlar. Baştan çıkarma hakkındaki bu ayırt edici izler, Hugo Boss’un yeni ana parfümüne işaret eder ve entelektüel zekadan ziyade duygusal tarafı yansıtır.

Boss The Scent, Afrika’ya özgü bir içeriğe sahiptir: Afrodizyak maninka meyvesi. Ayrıca çarkıfelek meyvesi ve rom içkisi önemli yere sahiptir bu parfümde fakat maninka meyvesi daha derin ve içine işleyen bir şey çağrıştırır: Hafızanın geriye çekilmesi ve arzunun öne çıkması.”

Hugo Boss’un 2015 çıkışlı erkek parfümü Boss The Scent’in resmi tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Markanın yeni yüzünü temsil eden Boss The Scent serisi yeni parfümlerle büyümeye devam ediyor. Şimdi serinin ilk parfümü Boss The Scent’e göz atalım.

Parfümün açılışı tatlı, aromatik ve düşük kaliteli meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki maninka ve çarkıfelek meyvelerinin nasıl koktuğunu bilemediğim için yorum yapamayacağım fakat üst notalarda şekerli metalik meyvelerin hakim olduğunu söyleyebilirim. Orta kısma geçildiğinde tatlı meyvelere şekerli baharatlar ve derinin eklendiğini görüyorum. Baharatlar yine metalik ve yapay verilirken modern deri fena değil. Son kısımda deri yoluna devam ederken biraz vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor deriye. Kapanışı açık ara parfümün en beğendiğim yeri oluyor.

Boss The Scent, tam bir modern zaman şekerli, meyveli, aromatik, baharatlı, derili, tonka fasulyeli ergen delikanlı parfümü görüntüsü çiziyor. Örneğine yüzlerce yeni erkek parfümünde rastlanabilecek metalik odunsu-baharatlı-meyveli hissiyat üst ve orta kısmı ne yazık ki domine ediyor. Kapanış güzel ama üst-orta bölüm öylesine yapay, metalik, sıkıcı ve bıktırıcı ki sonlarındaki başarılı kısma sevinemiyorum.

Hugo Boss, asıl amacına uygun olarak büyük kitleleri tavlayabilecek, kadın-erkek herkesin ilgisini çekebilecek bilindik, risksiz ve vasat koku formuna yatırım yapmış Boss The Scent ile. Hiçbir yenilik taşımayan (maninka isimli meyve dışında ki onun da nasıl koktuğu belli değil) Boss The Scent’in rakipleri belli: İnvictus, yeni Sauvage, YSL – L’Homme, Eros, Ch Men Prive, Chanel Allure Homme, Bleu de Chanel, Versace Pour Homme ve diğer yeni nesil vasat aromatik baharatlı parfümler.

Uzatmaya gerek yok çünkü Boss The Scent’i beğenmedim. Bu vasat EDT’yi Bruno Jovanovic ve Pascal Gaurin gibi iki bilinen ismin birlikte tasarladıklarını öğrenmekse ayrı üzüntü sebebi. Boss The Scent’in performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Günlük ve spor kıyafete rahatlıkla uyum sağlayabilecek Boss The Scent’in, 15-22 yaş aralığındaki AVM delikanlılarının yeni gözdesi olmasından korkmuyor değilim.

Koku Güzelliği:10/4

19 Kasım 2018 Pazartesi

Hermes - Twilly d’Hermes (2017)

Hermes’in yeni kadın parfümü Twilly d’Hermes, bir anlamda Hermes markasını seven kadınlar için tasarlanmış. Özgür, cesur, iletişimi becerisi yüksek, yaramaz Hermes kızları için yaratılan Twilly d’Hermes, kendi internet sitesinde çiçeksi, baharatlı ve egzotik olarak nitelendirilmiş. Oluşturulma aşamasında şu üç nota öne çıkarılmış Twilly d’Hermes’te: Zencefil, sümbülteber ve sandal ağacı.

Twilly d’Hermes’in açılışı sabunsu-pudralı yapıyla gerçekleşiyor. Çoğu yorumcunun üst notalarda zencefil olduğunu yazması bana bunun doğru olduğunu anlatmıyor. İlk saniyelerde keskin ve yoğun baharatsılıktan bahsetmek zor. Zencefil varsa da pudramsı pürüzsüzlüğün arkasına saklanmış. Yüksek kaliteli oda spreylerini andıran ilk dakikalardan sonra orta kısımda sümbülteber kendisini gösteriyor. Başlangıçtaki sabunsu yapı yavaş yavaş yerini kremsi sümbültebere bırakıyor ki orta notaları çok güzelleştiriyor bu durum. Orta bölümde lezzetli ve tatlılığı abartılmamış kremsi/vanilyamsı sümbülteber belki de parfümün en başarılı kısmı. Son bölümde kremsi yapı devam ediyor. Kimilerinin plastiğe benzettiği kapanış da biraz o hissiyat olsa da yumuşak sandal ağacı son noktayı koyuyor.

Twilly d’Hermes’in öncelikle kaliteli bir kadın parfümü olduğunu söyleyebilirim. Rahatsız edici yapaylık ya da uyumsuzluğa rastlamadım. Sonrasında pudralı, tatlı, kremsi bir çiçeksi parfüm olduğunu da belirteyim. Baharatın genel kompozisyonda büyük yer kapladığını düşünmüyorum. Çiçeklerden kastım tabii ki sümbülteber. Normalde sümbülteber çoğu zaman kadın parfümlerinde Fracas ve Carnal Flower’daki gibi fazlaca kuru, ağır, feminen verilir. Burada neyse ki gayet yumuşak, kremsi ve lezzetli verilmiş. Bu anlamda az sayıda sevdiğim sümbülteber parfümünden birisi oldu. Son kısımdaki sandal ağacı da orta bölümdeki sütsü sümbülteberle uyumlu ve uysal. Samsara’daki gibi çılgın, sıcak ve baharatlı sandal ağacı yok kapanışta ki böyle olmasından memnunum.

Twilly d’Hermes, yumuşacık adeta pembe pamuk şekerleri gibi bir parfüm. Evet, onu bir renge benzetsem kesinlikle pembe olurdu. Narin, sakin, pozitif, barışçıl, hoş bir çiçeksi denebilir. Evet, belki tekdüze ilerliyor, sürpriz yapmıyor ve derin kokmuyor fakat onun amacı bu değil muhtemelen.

Çoğu kişinin sevebileceği bu tatlı kız, başlangıcı dışında bana uniseks kullanıma yakın geldi. Belki de bu tür kremsi/sütsü/vanilyamsı çiçeksileri seviyorum ve onun için hoşuma gitti. Sade ve minimalist Twilly d’Hermes acaba Jean-Calude Ellena’nın eseri mi diye bakarken tasarımcısının Christine Nagel olduğunu gördüm ve şaşırdım.

Genel olarak çoğunluk kullanıcının pek beğenmediği Twilly d’Hermes’i ukala burnum beğendi 🙂 Harika olmasa da bence çok kolay kullanabilecek, her ortama uyabilecek tanıdık kokusuyla ve biraz çocuksu olsa da ilginç şişesiyle hoş bir hediye olabilir. Tabii fiyat etiketi göze alınabilirse.

EDP formundaki Twilly d’Hermes’in performansı harika değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. Genç-yaşlı her kadına uyar kokusu. Serin ilkbahar-sonbahar dönemleri kullanmak için daha uygun görünüyor.

Koku Güzelliği:10/7

29 Eylül 2018 Cumartesi

Yves Saint Laurent – Y For Men (2017)

Yves Saint Laurent’in 1964 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü Y, beklendiği kadar başarılı olamamış klasiklerden birisi olarak kabul ediliyor. Markanın eski tarz kadın parfümlerini simgeleyen Y’ye, hepimizi şaşırtan şekilde elli üç yıl sonra erkek kardeş eklendi. Bu kadar eski bir kadın parfümünün birden bire yeni erkek versiyonunun çıkarılması pek görülen bir durum olmasa da 2017 yılında raflara merhaba dedi Y’nin erkeği.

Kimileri Y’nin ilhamını bu aralar moda olan y kuşağından aldığını söylese de markanın resmi açıklamasında Yves Saint Laurent’in ikonik beyaz tişörtü ve siyah ceketinden esinlenildiği belirtilmiş. Markanın internet sitesinde erkek için olan Y’nin “otantik ve cesur” olduğu belirtilmiş. Ayrıca “erkeksiliği yeniden tanımlamak” olarak betimlenmiş Y’nin erkek versiyonu.

Parfümün başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot, limon ve turunçgil açılışı tam modern yazlık erkek parfümü tarzında. Parlak turunçgillere eşlik eden aldehitlerse ilk saniyelerde şaşkınlık yaratmıyor değil. Orta bölümde aldehitlerin verdiği pudramsılık devam ederken, bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ferah zencefil devreye giriyor. Zencefilin yanına eklenen menekşeyle orta kısım devam ediyor. Son bölümde zencefilli ferah menekşeye eklenen ambergris ve sedir ağacı noktayı kokuyor.

Y, anlaşılacağı üzere aromatik, ferah ve erkeksi bir modern zaman parfümü. Kokunun merkezini turunçgiller, menekşe-zencefil ve odunsular oluşturuyor. Kokuların dünyasını yeni keşfetmeye başlayan ya da herkesin sevebileceği parfüm arayan genç erkeklerin rahatlıkla severek kullanacakları bu vasat YSL, kokulara daha fazla aşina kişileri tatmin eder mi?

Y, ne yazık ki günümüzün yeni nesil sıradan ferah erkek parfümlerinden birisi. Yapaylığın bariz olduğu, notaların başarısız verildiği, yaratıcılık anlamında hiçbir şey vaat etmeyen, sıkıcı bir erkek parfümü olduğunu kolayca söyleyebilirim. Rakipleri gibi canlı ve dinamik turunçgillerle açılan ve zencefille devam ettirilmeye çalışılan bu hava, aldehitlerin ve ambergris’in eklenmesiyle çabucak sönüyor. Ondan sonra da anlatacak pek bir şey kalmıyor Y’ye dair.

Parfümün genel yapısı ilkbahar-yaz dönemine uygun, günlük kıyafetlere uyum sağlayabilecek, övgüler alınabilecek tarza yakınken, Parfüm Merakı’nın ukala burnu için fazlaca sıradan, yapay ve bıktırıcı. Bu tarzda Dior Homme Sport gibi seçenek varken neden Y’yi tercih edelim Yves Saint Laurent?

EDT formundaki Y’yi Dominique Ropion gibi bir usta yapmış. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı zayıf.

Koku Güzelliği:10/4

28 Ağustos 2018 Salı

Christian Lacroix – Noir (2007)

2007 yılında dünyanın en büyük doğrudan kozmetik pazarlama firmalarından Avon ile ünlü Fransız tasarımcı Christian Lacroix arasında işbirliğine gidildi. Bu birliktelik iki parfüm olarak ürünlerini verdi kısa süre sonra. Christian Lacroix Noir ve Christian Lacroix Rouge isimli iki parfüm 2007 yılında dünya piyasalarına sürüldü. Tabii Christian Lacroix gibi ünlü bir tasarımcının isminin olması sebebiyle Avon bu parfümleri kendi içindeki lüks ürün kategorisinde müşterilerine sundu. Fiyat anlamında diğer Avon parfümlerinden daha yüksek etikete sahipler.

Noir ve Rouge’yi dünyanın önemli parfüm tasarım firmalarından IFF hayata geçirdi. Bugünkü yazı konum Noir, bu ikiliden erkekler için olanı. Rouge ise kırmızı şişesiyle kadın kullanımı için yaratılmış. Noir, ferah fujer olarak sınıflandırılmış. Noir’in açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Pozitif ve hoş turunçgillerden portakal ya da greyfurttan bahsedebilirim sanırım. Orta kısma geçildiğinde turunçgiller geride kalırken aromatik baharatlar karşımıza çıkıyor. İlk dikkat çeken zencefilin başrolü kolaylıkla ele geçirmesi. Aromatik meyvelerle yumuşatılan zencefil aynı başlangıcı gibi dinamik. Son kısımda yapay odunsu notalar ve şekerli misk var. Sedir ağacına benzeyen kapanışındaki ağaçsılığa eklemlenen miskle gayet sıradan ve yapay kapanış yapıyor.

Noir, ismindeki ve şişesindeki koyu-karanlık göndermelere rağmen gayet açık ve aromatik kokuyor. Genel olarak meyveli-baharatlı-odunsu tarza yakın duruyor. Günümüzün erkeksi ve tatlı parfüm örneklerinden birisi adeta. Tabii burada vanilyadan bahsedemeyiz. Belki tatlılık için biraz tonka fasulyesi kullanılmış ama ana yapı zencefil-turunçgil-sedir ağacı üzerinden ilerliyor. Malzeme kalitesi ortalamanın hafiften altında. Ne yazık ki müthiş bir eserle karşı karşıya olduğumuzu söyleyemem.

İyi de ne var bu Noir’de. Bir kere 15-25 yaş arası genç erkeklere ve parfümlere başlangıç seviyesinde meraklı delikanlılara rahatlıkla uyabilecek, kullanan çoğu kişinin kolaylıkla sevebileceği, burnu zorlamayan, basit, erkeksi ve günlük kullanım için gayet elverişli koku formuna sahip. Onun kokusunu algılayan genç hanımefendilerin bu temiz, iyi aile çocuğu tarzına sahip Noir’i beğeneceğini düşünüyorum.

Noir, kimi zaman neredeyse sucul kokarken, bir anda baharatlı bir velede dönüşüyor, ardından ağaçsı yönünü ortaya çıkarıyor. Yüksek kaliteli olmayan ve bir yerlerden sürekli tanıdık gelen kokusu hem garip şekilde dikkat çekici hem de yapaylık sınırını aşıyor.

Sonuç olarak orta-alt fiyat etiketine sahip bir parfümden harikalar beklemek çoğu zaman hayal kırıklığı yaratabilir. Noir’i bu bağlamda düşünmek daha doğru olur.

EDT formundaki Noir’in performansı sınıfta kalıyor. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı ilk beş dakika dışında oldukça zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar dönemi için uygun sanki. Kokusunun tasarımını Pascal Gaurin ve Yves Cassar birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/6

2 Ocak 2018 Salı

Tom Ford – Noir Pour Femme (2015)

Tom Ford’un başarılı erkek parfümü Noir’in çıkışından üç yıl sonra kadın versiyonu da eklendi seriye. Aslında hiç çaktırmadan beş parfümlük seri haline dönüştü Noir’ler. Özel seriye ait olmayan Noir’ler, bu gidişle daha da artacak gibi görünüyor. 2012 çıkışlı ilk Noir’i kullanmış ve beğenmiştim.

Hatırladığım kadarıyla çok sık görülen durum değil bir parfümün önce erkek versiyonunun çıkması, sonraki yıllarda da aynı isimli kadın versiyonunun piyasaya sürülmesi. Tom Ford’un Noir serisinden, bu anlamda şaşırtıcı hamleler geliyor. Belki de Noir çatısı altında başka kadın parfümleri de gelir ilerleyen yıllarda. Bekleyelim ve görelim.

Noir Pour Femme, Tom Ford’un klasik simsiyah şişe tasarımıyla, koyu, yoğun ve belki de karanlık koku vaat ediyor olabilir. Kendi sitelerinde Noir Pour Femme’nin şık ve şehvetli yönünden bahsedilirken, çiçeksi oryantal tarzına yakın olduğu vurgulanıyor. Parfümün başlangıcı garip, metalik ve kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kulfi isimli Hint yemeğine atıf yapılmış. Bir de farklı olarak damla sakızı reçinesinden bahsedilmiş. Hangisinden geldiğini çözemediğim açılışını pek sevemedim. Orta bölümde o garip kuru koku geri plana geçiyor. Onun boşalttığı yeri oldukça tatlı ve lezzetli vanilya-sütsü çikolata dolduruyor. Orta kısım tam gourmand gibi davranıyor ve kendisini bir şekilde sevdiriyor. Kapanışta leziz sütsü vanilya devam ederken çok hoş amberle birlikte kapanışa imza atıyor.

Noir Pour Femme isminden de anlaşılacağı üzere kadın parfümü. Fakat gelin görün ki rahatlıkla erkeklerin kullanabileceği gibi. Hele başlangıçtaki o tuhaf metalik kuru bölümün kadınsılıkla ilgisi yok. Sonrasındaki vanilya ve amberde de gayet dengeli davranılmış. Bu parfüm için uniseks dersek yanılmış olmayız. Sadece üst notaları değil sonrasındaki vanilya kullanımı da birçok günümüz erkek parfümünde tekrar edilen tarzda. Dior Homme’ye ne kadar erkek parfümü dersek Noir Pour Femme’ye de o kadar kadın parfümü diyebiliriz.

Tom Ford bizi şaşırtmaya mı çalışıyor anlayamadım. Yoksa klişe haline gelen kadın-erkek parfüm ayrımıyla mı dalga geçiyor. Deneme sürecinde bol bol kullandım dışarıda Noir Pour Femme’yi ve kadın parfümüyüm diye bağırmadı.

Sonuç olarak Noir Pour Femme, başlangıcı dışında gayet güzel vanilya-sütlü çikolata-amber parfümü. Leziz, modern, tatlılığı olan ama burnu yormayan, saldırgan olmayan bir parfüm. Tom Ford parfümlerinin genellikle fazlaca iddialı koktuğunu ve etrafa yayılımının iyi olduğunu biliyoruz. Noir Pour Femme bu kuralı da çiğniyor. Fark edilirliği yüksek değil. Yumuşacık ve koklayan çoğu kişinin seveceği gibi bir arkadaş. Bu anlamda onunla övgüler alabilirsiniz. Ha şunu da söyleyeyim çok farklı, ilginç ya da yaratıcı kokmuyor. Klasik, modern vanilya parfümü. Yine de ilginç bir çekiciliği var. Muhtemelen Tom Ford parfümlerinde şeytan tüyü var. O çekiciliğin sebebi bu.

EDP formunda Noir Pour Femme. Kokusunun tasarımını genellikle vasat markalara parfümler tasarlamış olan Sonia Constant yapmış. Tam bir kış parfümü.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

13 Aralık 2017 Çarşamba

Andree Putman – Tan d’Epices (2015)

“Andree Putman 1925 yılında Paris’te doğmuş, kendi tanımıyla “ilginç bir ailenin kızı”. Annesi piyanist, babası yedi dil bilen, mesleği olmayan bir entelektüel olarak Fransa’nın neredeyse soylu sayılabilecek, yüksek burjuva sınıfının geleneği içinde bir sülalenin “kara koyun”u olarak kabul ediliyor. Kendisinin ise bu ailenin içinde daha da ileri düzeyde bir kara koyun olduğunu söylüyor. Henüz 10 yaşındayken annesini evdeki yaldızlı mobilyaları ve şaşaalı resimleri atarak yerine, aile çevresinin hayret dolu tepkilerine neden olan, Art Deco mobilyalar ve soyut sanat eserleri almaya ikna eder.

1972 yılında Didier Grumbach ile birlikte “Créateur et Industriels” adlı mekânı kurarlar (Grumbach şimdi Haute Couture Federasyonu Başkanı). Bu grupta Issey Miyake, Jean Charles Castelbajac, Thierry Mugler gibi genç moda tasarımcıları tanıtılmaktadır. Böylelikle Putman, modern sanat, moda ve seri üretim arasında kurmayı arzu ettiği ilişkiyi de sağlayabilecektir.”

Açık Radyo’nun internet sitesindeki detaylı Andree Putman yazısı okunmaya değer. Yukarıda bu yazının bir bölümünü alıntıladım. O yazı anladığım kadarıyla Almanca bir yayından tercüme edilse de Andree Putman gibi önemli izler bırakarak bu dünyadan yakın zamanda ayrılmış bir başarı abidesi olarak saygıyı hakediyor. Özellikle iç mimari alanında ismini dünyaya duyurmuş bir tasarımcı olan Andree Putman, 2001 yılında ilk ve tek parfümü olan Preparation Parfumee’nin müthiş etki yaratmasına rağmen koku koleksiyonunu genişletmedi. 2013 yılında ölen Andree Putman’ın ardından kızı Olivia annesinin kişisel anılarını hatırlatacak bir parfüm serisi için Intertrade Group’un sahibi Celso Fidelli ile işbirliğine gitti. Andree Putman’ın ilk parfümünden on dört yıl sonra altı parfümlük yeni seri piyasaya sürüldü. Tan d’Epices, 2015 çıkışlı yeni serinin ilgi çeken parfümlerinden oldu. Kendi sitelerinde parfümleri hakkında bilgi bulunmayan Tan d’Epices’in isminden dolayı baharat merkezli olacağını tahmin edebiliriz.

Tan d’Epices’in açılışı keskin ve tatlı baharatlarla gerçekleşiyor. Tarçın ve zencefilin baskın olduğu başlangıcı gayet modern, leziz, meyvemsi ve yüksek kaliteli. Üst notaları gayet güzel. Orta bölümde büyük değişim görünmüyor. Tatlı baharatlara orta kısımda sıcak reçineler ekleniyor. Orta bölümde güzel bir sürpriz olarak dumansı sayılabilecek tütsü mevcut. Tütsünün yanında sıcak reçineler epey etkili orta kısımda. Kapanışta odunsular dikkatimi çekiyor. Keskin baharatların geri çekildiği alt notalarda biraz vanilya ya da balsamik benzoin bulunuyor.

Tan d’Epices, ismindeki baharat temasının hakkını sonuna kadar veriyor. Oldukça sağlam ve dolgun baharatlar gayet net ve başarılı şekilde verilmiş. Güzel tarafı baharatların çok yerinde tatlılıkla ve meyvemsilikle verilmiş olması. Böylece hem burnu zorlamıyor baharatlar hem de leziz ve modern hissiyat veriyor. Sevdiğim tarzda kokusu var Tan d’Epices’in. Sanırım onunla tanıştığım için şanslıyım.

Tabii parfümün önemli ayaklarından birisi sıcak baharatlara eşlik eden sıcak reçineler. Zaman zaman ağaçsı hissiyat veren bu reçinemsilik gayet dengeli verilmiş. Kimi niş parfümlerde abartılı verilen reçineler genellikle baş ağrısı yapıyor. Buradaki reçineleri beğendim. Geri plandaki odunsuluk ve vanilyamsılık fena değil.

Bence parfümün en ilginç tarafı dumansı tütsü-tütün benzeri yapı. Kimi zaman meyveli pipo tütünlerine kimi zaman dumansı sandal ağacı tütsülerine benzeyen orta notalar hem yüksek kaliteli hem de koklaması keyifli. Bu anlamda iyi iş çıkarılmış.

Tan d’Epices’taki Serge Lutensvari meyvemsilik ve baharat kullanımını beğendim. Bir parça Fille en Aiguilles tarzını anımsatıyor. Tabii Lutens’in eseri daha üst düzey denebilir. Kullandıkça bir parfüme daha çok benzettim Tan d’Epices’i. Ve sonunda aklıma geldi. Geçtiğimiz haftalarda kullandığım Rundholz’un 03. Apr. 1968 isimli parfümüne benzettim. İkisinde de meyvemsi baharatlar, reçineler ve tütsü var. Umarım yanılmıyorumdur.

Tan d’Epices bu haliyle çok soğuk günlerde kullanılabilecek sıcacık baharatlı reçineli bir eser. Dumansı tütsünün apayrı hava kattığı Tan d’Epices’i sevdim. Her ne kadar tekdüze koksa da ve büyük değişim göstermeden devam etse de bu tarzı seviyorsanız deneme listenize almanızı öneririm.

EDP formundaki Tan d’Epices’in performansı yeterli. Farkedilirliği yüksek olmasa da kalıcılığı iyi. Uniseks olarak piyasaya sürülmüş ama erkek kullanımına daha yakın sanki.

Koku Güzelliği:10/7

30 Ekim 2017 Pazartesi

Franck Boclet – Tobacco (2014)

“Franck Boclet, moda ve niş parfüm dünyasında ünlü bir Fransız tasarımcısıdır. Onun tarzı, lüksün geleneksel dünyasının yanı sıra insanı şaşkına çeviren, ezber bozan ve isyan dolu bir karışımdır. Bir gün beyaz, bir gün siyah, bir gün kentsel, bir gün festival havasında, bir gün geleneksel…

Franck Boclet “Klasik Parfüm Koleksiyonu” dünyada ilk defa 2012 yılında lanse edilmiştir, Eylül ayında YENİ lanse edilen 3 farklı ve etkili kokusuyla Türkiye’de şu an toplamda 5 kokusu parfüm severlerin beğenisine sunulmaktadır. Her bir koku oldukça asil ve doğal malzemelerden yapılmış olup, çok kaliteli ve çok kalıcı kokulardır.

Hedef kitlesi akıllı ve zarif, kaya gibi sağlam duruşlu, şehirli, modayı takip eden, dünya genelinde büyük şehirleri seven, 25-50 yaş arası, yüksek gelirli, kendi tarzını yaratmayı seven kişilerdir. Şişe ve kutu ambalajı antik kod ve erkeksi yönü, kutu içindeki organze kaplama ise feminen ve zarafeti yansıtır. İsim etiketi moda tarafında kullanılan metal aksesuarlar gibi düşünülerek gümüşten yapılmıştır.”

Yukarıdaki cümleleri Franck Boclet markasının Türkiye temsilcisi Humer Dış Ticaret firmasının internet sitesinden alıntıladım. Hazır giyim sektöründe olduğu kadar son yıllarda parfümlere verdiği önemi de görmekteyiz Franck Boclet’in. Koku koleksiyonunu gittikçe genişleten Franck Boclet’in parfümleri yurtdışında oldukça ilgi çekmeye başladı. Özellikle Tobacco, markanın öne çıkan parfümlerinden birisi. Kendi siteleri kapalı olduğu için herhangi resmi tanıtım cümlesine rastlayamadığım Tobacco’nun isminden dolayı tütün merkezli olduğunu varsayabiliriz.

Tobacco’nun açılışı tatlı baharatlar ve tütünle gerçekleşiyor. Baharatların ağırlıkta olduğu üst notalarda leziz ve kaliteli zencefil dikkat çekiyor. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde bir parça meyveli karaktere bürünüyor. Tatlı erik kompozisyona dahil oluyor. Orta bölümde artık meyveli-baharatlı tütüne dönüşüyor Tobacco. Son bölümde vanilya algılıyorum. Benzoin ve tatlı odunsular alt notaları oluşturuyor.

Tobacco, genel olarak tatlı meyvelerin ve yumuşak baharatların oluşturduğu ıslak ve fazlaca dumansı olmayan tütün kokusuna benziyor. Vanilya neyse ki beklediğimden az verilmiş. Fakat bu durum tatlılık olmadığı anlamına gelmesin. Muhtemelen tonka fasulyesinden gelen tatlılık baştan sona hissediliyor.

Baharat olarak zencefil ön plandaysa da karanfil geri planda her daim hissediliyor. Leziz meyveler görevini, ekşi olmayan tatlı erik üstlenmiş. Vanilya harika olmasa da idare eder. Orta bölümden itibaren muhtemelen meyvelerden gelen hafiften yapaylık biraz can sıkıyor. Tütün görevini iyi yapıyor. Parfümün genelinde tütün hayalet gibi dolaşıyor. Çok baskın ve yoğun değil tütün ama orada olduğunu biliyorsunuz.

Parfümlerde tütün kokusu sever olarak Tobacco’yu merakla ve hevesle kullandım. Açıkçası beklediğim çarpıcılığı yakalayamadım. Çoğu kişinin ünlü Tobacco Vanille’ye benzettiğini gördüm ve hak verdim. Tobacco Vanille’de vanilya daha baskınken Tobacco’da baharatlar önde gibi. Bu anlamda azıcık Herod’u da andırıyor ama Herod’un koku güzelliğinin ve kalitesinin gerisinde Boclet’in Tobacco’su.

Sonuç olarak harika bulmasam da beğenerek kullandım Tobacco’yu. Sıcak ve baharatlı kokusu soğuk kış günlerinde kendisini daha iyi gösterecektir. EDP formundaki Tobacco’nun kalıcılığı yeterli fark edilirliği ilk 1-2 saat gayet iyi. Gün içinde ara ara kendisini size hissettiriyor Tobacco. Erkek kullanımına yakın olduğunu söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/7

26 Ekim 2017 Perşembe

Azzaro – Wanted (2016)

“Azzaro Wanted, tutkuyla yapılmıştır. Bu parfümün içine sürdürülebilir kalkınma kavramını entegre ettim. Bunu yapmak için önem verdiğim üç hammadde kullandım. Bunlar Guatemala’nın yeşil kakulesi, Haiti’nin vetiveri ve Brezilya’nın tonka fasulyesiydi. İlk olarak kakuleden bahsetmem gerekirse Wanted’deki kullanımı ferah, leziz ve çekicidir. Bence kakule parfüme enerji veriyor. Wanted’de kullandığım diğer baharat zencefildi. Zencefil, kakulenin enerjisini alıp manyetik, sıcak hava katıyor. Tonka fasulyesi ve vetiver Wanted’e hem parfümlerden beklenen erkeksiliği ve zamansızlığı veriyor hem de şehvet ekliyor. Genç erkekleri baştan çıkaracak olan şey baharatlı, patlayacı yanı ve odunsu notalarla harmanlanmış modern ve tensel yönüdür. Bence bu parfüm cazibeli bir silahtır. Wanted’in cazibe silahını herkes kullanmak isteyecektir.”

Azzaro’nun yeni erkek parfümü Wanted’in tasarımcısı Fabrice Pellegrin’in  yukarıdaki sözleri genel olarak kokunun özeti sayılabilir. Bay Pellegrin, kokunun tasarımı aşamasında üç ana notadan bahsetmiş: kakule, vetiver ve tonka fasulyesi. Gerçi Azzaro’nun sitesinde tonka fasulyesi yerine limonun vurgulandığını görüyoruz. Bunu neden özellikle söylüyorum çünkü Wanted’de limon önemli sayılabilecek yer tutuyor. Artık lafı uzatmadan geçeyim parfüme.

Wanted’in açılışı tatlı, buruk limonla gerçekleşiyor. Ferah sayılamayacak ve parlak olmayan limona kısa süre içinde yumuşak baharatlar eşlik etmeye başlıyor. Zencefil ve kakulenin limonla uyumu idare eder. Son bölümde limon ortadan kaybolurken baharatların da etkisi oldukça azalıyor. Sıradan vetiver ile yumuşak odunsu notalar kapanışı gerçekleştiriyor.

Wanted anladığım kadarıyla limonlu zencefil üzerine kurgulanmış. Son bölümde de vetiver ağırlığını hissettiriyor. Sakin, yumuşak, iddiasız, benzersiz olmayan, son kısmı dışında kaliteli denebilecek ve çok ilginç kokmayan ortalama bir ana akım parfümü. Genel olarak herkesin sevebileceği hatta hanımefendilerden övgüler bile alabileceğiniz sevilesi aroma fazlasıyla tekdüze. Çarpıcı olmayan bu basit rayiha günlük kullanıma gayet uygun.

Bir parça Dior Homme Sport’a benzettim Wanted’i. Dior Homme Sport’un performansı daha iyiyken Wanted oldukça çekingen kalıyor. Temiz ve rahatsız edici yapaylığa rastlanmayan Wanted’in kalıcılığı normal, fark edilirliği zayıf kaldı tenimde. EDT formundaki Wanted’i tanınmış parfümörlerden Fabrice Pellegrin tasarlamış.

Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını sanıyorum. Genç erkek arkadaşlar ve başlangıç seviyesindeki parfümseverler deneyebilir. Diğer markalara göre uygun sayılabilecek fiyatı artı olarak düşünülebilir.

Ahh o şişe. Silaha benzeyen şişesi bana fazlasıyla zorlama ve çocukça geldi. Evet, markalar ilginç şişe tasarımlarıyla raflarda rakiplerinin önüne geçmeye çalışıyorlar fakat bu kadar kötü şişe tasarımı da yapmasınlar artık.

Koku Güzelliği:10/6

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Donna Karan – DKNY Men (2000)

Ahhh anılar… Hayatımın Ankara yıllarında, bir açık parfümcü hatırlıyorum. Kızılay meydanının biraz ilerisindeki bir yeraltı çarşısına indiğimizde, şişelere parfüm dolduran bir yer vardı. Sınıf arkadaşımızın sevgilisi için oraya gidip, bir parfüm doldurtmuştuk. Arkadaşımız çantasından uzun, şeffaf bir şişe çıkarıp mağazaya girmişti. Bense diğer arkadaşımla dışarıda beklemiştim. O mağaza hangi çarşısının içindeydi kesinlikle hatırlamıyorum ama o sahnede aklıma kazınan o ince, uzun şişe olmuştu.

İlerleyen yıllarda parfüm merakım sayesinde o şişenin Donna Karan’ın erkek parfümü olduğunu öğrendim. 2000 yılında, yeni milenyumda piyasaya sürülen DKNY Men’in şişesini, Amerika’daki gökdelenlere benzetirdim. Pek yanılmış sayılmam çünkü Donna Karan’ın resmi tanıtımında bu parfümün modern şehir hayatının ritminden, iş merkezlerinin hareketliliğinden ilham aldığını gördüm. Şehir hayatının enerjisini ve elektriğini yakaladığı iddia edilen bir parfüm olarak karşımıza çıkıyor DKNY Men.

Tabii aradan geçen on yedi yılın ardından ilk çıktığı zamanki popülerliği kalmayan DKNY Men’i birazda nostalji olması bakımından kullanmaya karar verdim. Parfümün açılışı tatlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Mayhoş mandalina ya da portakaldan bahsedebilirim. Orta kısımda bu leziz meyvelere yumuşak ve tatlı baharatlar ekleniyor. En öne çıkan baharat zencefil bence. Kapanışta meyveli baharatlar devam ederken bir parça sandal ağacı ve ağaçlar eşlik ediyor.

DKNY Men, anladığım kadarıyla mayhoş meyveler (ardıç, erik, mandalina), şekerli baharatlar (zencefil) ve odunsuların birleşiminden oluşuyor. Genel tarzını aromatik fujerlere benzetiyorum. Çok az da olsa Burberry For Men’i andırıyor.

Düz çizgide ilerleyen, derinliği olmayan, yumuşak, kullanması ve sevmesi kolay bir arkadaş. Özellikle genç erkeklere hitap eden, garip bir ferahlık barındıran, kadınların seveceği, modern bir yapaylığa sahip DKNY Men, kullanım döneminde beni rahatsız etmedi. Aşık olamasam da fena bulmadım. “Hoş meyveli fujerler” diye bir kategori olsa, rahatlıkla yerini hazırlardım onun. Dünyanın en pahalı niş parfümlerini beğenmeyip, burun kıvıran evin ablasıysa çok sevdi DKNY Men’i ve “Aaaa ne kadar güzelmiş bu parfüm, adı ne” diyerek beni bir kere daha şaşırtmayı başardı.

Sonuç olarak beğendim DKNY Men’i. Aslına bakılırsa kokusundan umudum yoktu ama beklediğim kadar başarısız çıkmadı. Tabii uzun süreli kullanımlarda sıkılacağımı biliyorum. Elimdeki koca şişe muhtemelen pek kullanılmadan sihirli dolabımın derinliklerinde duracak. Yine de pişman değilim onu deneyimlediğim için.

EDT formunda. Kötü haber şu ki performansı çok kötü DKNY Men’in. Kalıcılığı ortalama seviyede ama fark edilirliği oldukça düşük. Etrafa yayılımı neredeyse yok. Bu anlamda hayal kırıklığı yaratıyor. Ilık ilkbahar-sonbahar ve yaz akşamlarında kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7